Revnakoğlu’nun İstanbul’u İstanbul’un İç Tarihi, Fatih, Cilt 4 - 2
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
KaramaniPiriMehmed Paşa Camiive Tekkesi
Millet Caddesi'nde Molla Gürani haziresini geçince hemen aynıı hizada l<aramaniPiriMehmed Paşa Camiive Tekkesi önünde duruyoruz. (Haseki Sultan Mahallesi, 1785 ada, 6,37 parsel)
Tekke - cami, İstanbul'da birçok hayratı olan Piri Mehmed Paşa (ö.1533) tarafından
H.927 - M.1520'de yaptırılmıştı. Sürekli maruz kaldığı yangınlarla birçok defa inşa edilmiş, ancak 1918 yangınında büsbütün harap olmuştu. Son olarak 1976'da yeniden ihya edildi. Tekke fonksiyonuyla bu mabedin bir diğer adı "Koruk lu Tekkesi"ydi.
Not edelim, Odabaşı Tekkesi'nin de bir diğer adı Koruk Tekkesi'ydi,bu adlandırmaya da sebep, yak ınındaki Koruk Çeşmesi'ydi.
Molla GüranlCamii'nin haziresindeki mezarı asırlardır Sütlüce'de olan İshak Ka raman 'nin mezarı, tekkenin şöhretini artırmak için taşınmışt ı! Revnakoğlu, İshak l<aramanl'ye ait bir notunda bu hususa temas eder (208:120-24):
İshak Karamani, Habib-i Karamani'nin halifesidir, Halvetiyye büyüklerin dendir. İsmi "Cemaleddin" olduğundan "Cemal Halife" yahut "Cemali Hali fe" derler. Halvetiyye şeyhlerinin ileri gelenlerinden ve şecerelerde geçen ana isimlerdendir. "Mate zübdetü'l-evliya" terkibinin gösterdiği H.933 tarihinde göçtü. Sütlüce'de Kapıağası Mahmud Ağa Cami'-i şerifi avlusunda çatılı, ka palı ayrı bir türbesi vardır. Çocuklarından, torunlarından ve halifelerinden bir kısmı burada yatmaktadır. Mübarek bir makam olarak herkesçe ziyaret edilir. H.1290 tarihinde esaslı bir tamir gördüğünü türbenin camiye bakan yüzündeki istifli kitabe bildiriyor: "Makam-ı Hazret-i İshak Cemaleddin Ka raman! kuddise sırruhu. Tarih-i ta'miri: 27 Şevval 1290" Beyzi şekilde beyaz mermere yazılan bu kitabe halen yerindedir. 1340 tarihinde hiç sebep ve lü zum yokken İshak Karamanı buradan alınıp Molla Gürani'de Koruklu Tekke si'nin bahçesine götürülmüştür. Fakat halkın teveccühü , nazarı eski türbede devam etmektedir.
Çevresi halkı aralarında para toplayıp türbeyi ve içindeki sandukalan baş tan başa onarmış, silip süpürülmesi ve türbedarlık gibi vazifeleri nöbetleşe üzerine almışlardır. Her akşam çerağı yanar, ziyaretsiz kalmaz ve gelen boş dönmez. Oğlu Şeyh Mehmed Efendi, Emir Buhar1Tekkesi şeyhidir, H.993'te göçtü. (Hadika, I, 303)
Cemal Halife'nin hulefasından Turnacıbaşı Yetim Baba Ali Efendi, Mimar Si nan'ın şakirdiydi. Süleymaniye Cami'-i şerifine bina emini olmuştu. H.960'ta göç tü.Sütlüce'de Mahmud Ağa Cami'-i şerifi haziresinde yatıyor. (Hadlka, I, 304)
1n4 Revnakoğlu'nun istanbul'u
1
Revnakoğlu,(69:73) "Cemaleddin İshak Karamanl'nin bekaya-yıizamı medfun bulunduğu Sütlüce'den H.1341- R.1338 y ılında Aksaray' da Molla Gürani'de namına bina edilen tekkenin haziresine naklolunmuştur" bilgisini Mehmed Zeki (Pakalın) tarafından Yazılan Piri Mehmed Paşa (Türk Tarih Encümeni Mecmuası,TeşrTn-i sanT 1926, no 95
Piri Mehmed Paşa - Koruk Tekkesi'nin 1918 yangınından sonraki hali (Belediye arşivi)
s.325-350) makalesinden aktarır.
Tekkenin "İshak Karaman!" ve "Cemal Halveti" olarak bilinen ilk şeyhinin altı yıl süren şeyhliğinden sonra (69:100) oğlu Şeyh Mehmed Efendi posta oturdu. Şeyh Mehmed daha sonra H.971'de Fatih'teki Emir BuhariTekkesi'ne geçm iş, 38 yıl süren Şeyhliğinden sonra H.993'te orada vefat ederek defnedi mişti.Ardından Nureddin zade'nin halifelerinden ve Ayasofya' da cuma vaizlerinden Şeyh AliKemall(Tırhalalı) Posta oturdu. 41yılsüren şeyhliğinden sonra H.1012'de vefat etti.Haziredekimezar taşındaki talik kitabede şun lar yazar (69:109): "Hu - Mürşid-i rah-r Huda eş-Şeyh Nureddinzade hulefasından, bu hankahın şeyhi ve Ayasofya cuma vaizi iken azm-i beka eden Tırhalatı eş-Şeyh Ali Kemal kuddise sırruhu,1012"
Şeyh Ali Kemali'den sonra Kırımlı Derviş Mehmed Efendi19 yılşeyhlik postunda oturdu,
H.1018'de vefat etti. Revnakoğlu, bu şeyhin kısa biyografisini Sici ll-i Osmôni' d en de aktarır (69:102): "Derviş Efendi (Koruklu Tekkesi şeyhi),Tatar' dır. Halvetiyye'den olup Koruklu Tekkesi şeyhi ve Süleymaniye vaizi iken 1148 (Revnakoğlu notu "taşında 1018'dir") Muharreminde fevt oldu." Şeyh in mezar taşını Revnakoğlu şöy le tesbit eder (69:112):
Önünde başlığı çıkmtş, kısmen erimiş, kenarları kırık, yazısı okunamayacak hale gelmiş, ince nesih kitabeli; küçükçe, mistarlı ve siyah boyalı mermer taş:
ONUNCU GÜZ ERGAH 1775
"Hüve'l-Hayyü'l-Baki - Mürşid-i rah-ı Huda eş-Şeyh Nureddin Efendi hulefasından, bu hankahın şeyhi ve Süleymaniye'de cuma vaizi, irci'i emrini ahir güş edip azm-i beka eden Derviş Kmmi eş-Şeyh Mehmed Der viş sırrahu'l-ali, 1018"
Şeyh Ali Kemal 'nin mezar taşı
PiriMehmed Paşa - Koruk Tekkesi şeyhleri silsilesi (104:68)
l
Daha sonra bir dönem tekkeye isim bırakmış olan SaçlıŞeyh İbrahim Efendi posta geçti.O da selefleri gibi vaizdi.Cerrah Paşa Camii'nde vaizlikte bulunmuş, H.1052'de vefat etmişti. Revnakoğlu onun için (99:105) "Aslında Rusçukludur ve Ra mazaniyye'dendir.Bu zatın zamanında tekke Ramazaniyye'den olmuştu. Tekkeye adını bırakmış ve çok meşhur olmuştu" notunu düşer.
Burada, Koruk Tekkesi'nin haziresinde başlangıçta tek bir türbe vardı, o da Saçlıİbrahim Efendi'nindi. Hazirenin diğer mezarlarla şekillenmesi daha sonra gerçekleşti (69:76):
Evvelce burada Saçlı İbrahim Efendi'nin küçücük bir türbesinden başka medfun yoktu . İshak Karamani'nin Sütlüce'deki kabrinin buraya naklinden sonra tekkenin haziresi rahmetli Tahirü'l-Mev)evi Bey'in "Evliya fide liği" dediği tarzda medfunu bilinmeyen birçok mezar taşlarıyla dolduruldu. Büyük Fatih yangınından son ra tekkenin yeniden yapılması sırasında Yeni Postaha ne'nin arkasında kütüphanesi olan Şeyhülislam Aşir Efendi'nin ve oğlu Kazasker Hafid Mehmed Efendi'nin ( Galatat sahibi) de buraya getirildi. Sonradan ihdas edilen ve gittikçe büyültülen bu hazirenin yeri eski yer lilerin söylediklerine göre Molla Gürani Cami'-i şerifi n in abdesthanelerin in bulunduğu yermiş. Yine halkın ve burasınm eski halini bilenlerin söylediğine göre me şayihe ait taşların medfunları da burada değilmiş.
Not: Tekkenin yakınındaki konakta oturan Giridi Muh tar Bey de burada medfundur deniliyor.
,
,,,
' . /
-1'Ji''f Ji..ı'
..:•;ı.;.>
Tekkenin bir dönem şeyhliğinde bulunan Saçlı İbrahim Efendi ile tarikatın piri Cemaleddin İshak el-Karamanl'nin mezar şa hidelerini Revnakoğlu hazirede tesbit eder (69:76):
Başında siyah destarlı büyükçe Halveti tac-ı şerifi, üstü açık türbe, iki medfunu var, yazılar sülüstür. Sanduka ların üzerinde sülüs cellsi ile kelime-i tevhid yazılıdır.
L_. -- -
1776 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
Kitabesi sanduka üzerinde yazı lıdır: Hu - Haza merkadu umde ti'l-kamilin eş-Şeyh Cemaleddin İshak el-Karamani el-Halveti kud dise sırruhu, 933, nukile min Süt lüce, 1341.
Yanında aynı şekilde, aynı hatladır. Başında taştan Sünbüli tacı vardır: Hu - Haza kabrü arif billah eş-Şeyh Saçlı İbra him Efendi aleyhi'r-rah metü ve'I-gufran, 1042.
Saçlı Şeyh İbrahim Efendi'den sonra oğlu Musa Efendi postnişin oldu ve H.1085'te
vefat ıyla bu sefer Musa Efendi'nin oğlu İbrahim Efendi (ö. H.1128) makam postuna geçti.
İbrahim Efendi'den sonra Sünbüliyye'den Mehmed Fahreddin Fahri Efendi'nin posta geçmesiyle tekke "Koruk Tekkesi","Koruklu Tekkesi","Koruklu'nun Tekkesi" adını aldı. İbrahim Nakşi'nin halifelerinden olan bu şeyhin Odabaşı'nda Koruklu Mahallesi'nden olmasıtekkenin isimlendirmesine tesir etmişti.H.1148'de ölen şeyhin vefatına (69:106) "Vecdgah-ı na me göçtü Fahri","Çartak-ı eflaka çıktışeyh Koruk" ve "Çartak-ı adne çıktı Şeyh Koruk" mısraları da tarih düşürülmüştü. Revnakoğlu, şeyhin haziredeki mezar kitabesini tesbit eder (69:109):
Sağdak iİshak
el-Karamani".nin, soldaki Saç lı İbrahim Efendi'nin mezarı
Şeyh Seyyid Mehmed Efendi'nin önünde, aynı şekil yazı, aynı tarzda:
Hu
Edip azm-i beka bir şeyh-i kamil Tarik-i Sünbüli'de merd-i dana Veda'etti cihan-ı bf-bekaya Cemaliyle tecelli ede Mevla
Dua birle Reşfda etti tarih
Cinan ola Muhammed Fahri'yeca, 1148.
Mehmed Fahreddin Fahri Efendi'nin vefatıyla damadı Seyyid Mehmed Efendi tekkenin başına geçti. Kendisi, Atpazarl Osman Efendi'nin torunuydu; 16 Ramazan 1189'da vefat etti (69:110):
Talik kitabeli,cesim Sünbülltaçlı,muntazam yenimermer taş: "Allah HG - Bu makam-ı alide kırk bir y ıl irşad-ı halk ile meşgul olan, Atpaza riŞeyh Osman Efendi hafidi, Şeyh Mehmed Fahri Efendi'nin damadı eş-Şeyh Seyyid Mehmed Efendi'nin kabridir, kuddise sır ruhu, 1189"
Bundan sonra Seyyid Mehmed Efendi'nin halifesi Numan Efendi (ö. 7 Rebiülahir 1219) posta geçti (69:110): "Kırımi Şyh Mehmed Efendi'nin önünde, talik, başında
ONUNCU GÜZERGAH 17n
PiriMehmed Paşa Tekkesi haziresinde İshak Karaman! (sağdaki) ve Saçlı İbrahim Efendi (soldaki) sanduka ları (Konyalıarşivi)
Mehmed Fahreddin Fahri Efendi'nin mezar taşı
gösterişli muazzam Sünbülltacı:"Ya Hu - Bu makam-ıfeyzde otuz sene şeyhlik eden mümtaz-ı silsile-i Sün büliyye'den eş-Şeyh Numan Efendi'nin kabr-i şerlflerid ir,el-fatiha,1219"
Ardından Numan Efendi'nin oğlu Mahmud Celaleddin Efendi (ö. 9 Cemaziyelevvel 1258) posta oturdu."Bu zatın Silivrika pı'daki Karagöz Tekkesi' nde şeyhliği vardı,oradan naklen gelmiş ve burada ayln-i Nureddin icra eylemiştir."
Revnakoğlu yukarıdaki bilgiyi verdikten sonra Mahmud Celaleddin Efendi'nin
mezar kitabesini tesbit eder (69:112): "Hazirede en dipte, iki duvarın birleştiği kö şede, yapıştırılmış gibi duvarların zaviyesi içine sokulmuş, yeşi e boyalı, mistarlı, sülüs yazı ımermer taş; başında ortadan kırılmış cesim Halveti tac-ı şerifi: "Ya Hu
- Mümtaz-ı silsile-i Sünbüliyye'den bu hankahın şeyhi, hadimü'l-fukara merhum
eş-Şeyh Mahmud Efendi,el-fatiha, 1258"
Ardından "Kandi ci" de denilen Mehmed Şakir Efendi (ö.1262),Melek Hocazade Hacı Mehmed Eşref Efendi (ö.22 Rebiülahir1268),oğlu Hacı Mehmed Ataullah Efendi (ö. 12 Şevval 1285), onun oğlu Mustafa Hüsameddin Efendi (ö.22 Zi lhicce1303) ve Hattat Aziz Mahmud Efendi (ö. 12 Rebiülahir1305) posta oturdu. "Hatip Efendi" de deni en Hattat Aziz Mahmud Efendi, Koca Mustafa Paşa Camii'nin hatibi, imam-ısa n si ve zakirbaşısıydı. Vefat ettiğinde Koca Mustafa Paşa Hankahı'nın haziresine defnedi di. Ardından oğlu Mehmed Hüsnü Efendi (9 Recep 1307) ve onun da oğlu
Mehmed Lutfı Efendi (ö. 16 Zi lkade1320) şeyhlik vazifesiniyürüttüler.
Tekkenin son şeyhi Zekai Efendi'ydi (69:98):
Merkez Efendi şeyhi Mehmed Nureddin Efendi'nin ikinci oğlu dur. Gençliğinde Karagümrük'te tulwnbacıJ ık ettiği için "Tulum bacı Zekai Efendi" derlerdi. Devran ettirmekte, bilhassa kuud zik rinde şöhreti vardı. Müştakzade Ahmed Efendi ile birlikte üç saat
' ara vermeden kufıd tevhidi yaptıklarını; kuud zikri esnasında yal nız belden yukarısını titretmek için dizlerinin üstüne mezar taşı koyarak zikir meşkine çalıştığını söylerler.
Revnakoğlu bir başka notunda Şeyh Zekai Efendi'nin oğluna nasıltaç giydirdiğinden bahisle (69:104) "Şeyh Zekai Efendi,dergahlar sırlandık tan sonra oğlu Nureddin Efendi'ye hayatının son günlerinde yatakta hasta yatarken Arasta şeyhiSadık Bey'in ısrar ve teklifi üzerine başına
1778 Revnakoğlu'nun İsta nbul'u
güçlükle tac-ışerif giydirebi lmiştir. Başkaca icazesi yoktur" der ve "Şeyh Zekai Efendi'nin halifeler inden Alay müftüsü Hüseyin Efendi" içinzakirler dosyasına atıf yapar. O dosyada Hüseyin Sabri Efendi için şu bi gileri verir (182:126):
Alay müftüsü Hüseyin Sabri Efendi, Şehremini'de Ereğli Ca mi'-i şerifi imamı Mehmed Niyazi Efendi'nin (Niyazi Efendi, Şair Ahmed Bahai Efendi'nin kardeşidir) ikinci oğludur. Koruk Tekkesi son postnişini Zekai Efendi'nin halifelerindendi. Ken disi de Koca Mustafa Paşa Cami'-i şerifi hatipliğinde bulun muştu. Son vazifesi alay müftülüğüydü . Halvetiyye'den oldu ğu için devrani zakirliğinde tanınmıştı. .Peyrevliği kuvvetliydi. Çok ilahi bilirdi; cumhura katılarak okumayı daha çok severdi. Kendi tekkesinde her hafta bulunurdu, civarındaki tekkelere de giderdi. Çorum'da 38. Piyade alayında alay müftülüğü vazi fesini görmekte olduğu yıllarda 4 Nisan 1935 tarihinde göçtü.
Zekai Efendi'ye ait Revnakoğlu'na ait olmayan bir notta onun vefat tar ihi ve mezar Yeri yer alır (69:99):
Seyyid Mehmed Efendi'nin mezar
taşı
Molla Gürani'de Veziriazam Piri Mehmed Paşa Dergahı postnişini Şeyh Zekai Efendi 1-10-1340 ve 2 Rebiülevvel 1343 çarşamba günü vefat etmiş, cenaze namazı Sünbül Efendi Hankahı'nda kılındıktan sonra Merkez Efen di'de makbere-i mahsCısasına defnolunmuştur.
Zekai Efendi'nin mezarı Merkez Efendi'de olduğu halde, Koruk Tekkesi haziresinde bu vaziyeti ifade eden bir tür makam taşı bulunur. Revnakoğlu, bu taşın kitabes ini tesbit eder (69:107):
Ali Kemal 'nin önünde, aynı tarz ve şekilde, talik ile: "Ya Hu - Bu hankah-ı alde y irmi dörtyılzikrullah ile hidmet-i meşihatte bulunup bade'l-vefat biraderleriHazret-iMerkez şeyhi Ahmed Mesud Efendi'nin kabirlerine defnedilen es-Seyyid eş-Şeyh Mehmed Zekai Efendi'nin nazargahıdır, kuddise sırruhu,1343"
Revnakoğlu,notlarında bu tekkeye halk arasında "Konuk Tekkesi" de deni diğiniyazdıktan sonra şu ilginç bilgiyi verir(69:102):
Tekkeye Talat Paşa, Sahib Molla, Musa Kazım Efendi gibi dev let ricali muntazaman devam ederlerdi. Musa Kazım Efen di'nin bazı geceler burada kaldığı da olurdu. Bu yüzden ittihat ve Terakki'nin ilk sukutunda tekkenin en üstündeki odada gizli içtimalar bile yapılmış olduğundan toplantıya gelenler derga hın arka kapısından girip çıkar.lardı.
Şeyh Numan Efendi'nin mezar
taşı
ONUNCU GÜZERGAH 1n9
Zekai Efendi'nin Koruk Tekkesi haziresindeki makam taşı
1780 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Revnakoğlu dosyalarında butekkeye dair son not,tekkenin yeniden inşa kitabesidir (69:75):
Molla Gürani Piri Mehmed Paşa Tekkesi kitabesi (yeni den inşaya dair): Dört köşeli beyaz mermer, yazı talik:
Şehenşah-ı cihan Abdülhamid Han (kazınmıştır)... bahşa Nice asar-ı hayrayata kıldı lutf-ı la-tuhsa
Odur ol kutb-ı devran merkez-aray-ı hilafet kim Fürug-ı ma'd iletle eyledi her dergehi ihya
Hususa nesl-i pak -i Hazret-i Sıddik-i a'zamdan Vezfr -i zf-jehamet ki M uhammed Ptr-i bi-hemta
Tartk-i Halveti'de amm-i paki Hazret-i İshak Gibi bir mürşide kılmış idi bu dergehi inşa
Nukud-ı himmetin sarf eylemiştif i sebilillah Neşat-efzdy-ı kalb-i salik!ın olmuştu ser-ta-pô.
Mürur-ı vakt ile viran olunca eyleyipferman Mücedded kıldı bünydd ol cihan-bdn-ı kerem-ferma
Safa-yı ruhunu ettifüzim-ter pir-i zi-şanın Ômrin mezfd eylesin bi-hakk-ı sure-i Taha
Yapıldı dil-nişin surette bir tarz-ı cedid üzre Dil-i uşşaka verdifer zehi nur-ıyakin-asa
Bahat tarihin dedi vird eylesin ya ran
Bu ra'na dergehi yahu şehenşah eyledi ihya (1326, nemekahu Nuri gufire lehu)
(Tesbit tarihi, 30 Mart 1948)
Fındıkzade Tekkesi
Millet Caddesi, Oğuzhan Caddesi ve Kızılelma Caddesi'nin kesiştiği kavşakta, şimdi Millet Caddesi'nin ortasında Fındıkzade Tekkesi vardı.
Burası,semte adınıveren tekkeydi.Tam yeri,Ahmed Vefik Paşa Caddesi ile Oğuzhan Caddes i'nin buluştuğu orta refüjdeyd i.1956-1960 arasında Millet Caddesi yapılırken daha önce 1918'de harap olan tekke ortadan tümüyle kaldırıldı.
Tekke, 1918'de Fatih yangınında ilk büyük hasarı aldıktan az bir zaman sonra tek kenintürbesi tramvay yoluna tesadüf ettiğinden yıkılmaya başlanır.Etraf sakinleri gördükleri karşısında şaşkındıla r. Bu hayret verici manzara Revnakoğlu notlarına aksetmişti (149:157-58):
29 Mayıs 1334 (1918) senesinde Fatih harik-i kebirinde yanan Aksaray ci varında Yüksekka ldırım'da "Fındıkzade Tekkesi" denilmekle maruf Sa'di hankahı muhterik olmuştu. Orada sırlı bulunan zevat-ı kiramın Tramvay Caddesi'ne nazır olan türbenin cephesi az bir zaman sonra tramvay idaresi tarafından yol açılmak bahanesiyle yıktırıldı. O hengamede çoluk-çocuk fer yat ederek "Buradaki ölüler görünüyor!" diye haykırmışlar, zabıta vasıtasıyla keyfiyeti Evkaf idaresine bildirmişlerdir.
Evkaf tan gelen müfettişler, bani-i merhlım Ahmed İshak Efendi hazretleriy le "Büyük Aziz" denmekle maruf Ahmed Raşid Efendi'nin ve ilk halifesi Şeyh Osman Nuri Efendi'nin defnolundukları gibi aynen orada bulunduklarını görmüşler ve bir raporla keyfiyeti Evkaf Nezareti'ne bildirmişlerdir.
İkinci bir defa gönderilen heyet, bu hali aynen müşahede etmeleri üzeri ne nezaretçe o zaman postnişini bulunan ilk halife Osman Efendi'nin ikinci mahdumu Şeyh Şemseddin Efendi'nin hafidi harp malulü Şeyh Hasan Sa'di Efendi merhum celp olunarak 400 lira verilmiş ve muhterik hankahın bah çesinde üç lahit yaptırıp yukarıda isimleri mezkur müşarünileyhimin oraya derhal nakilleri emir ve lahitleri inşa ve zevat-ı müşarünileyhimin muazzam
Piri Mehmed Paşa Tekkesi'nin
yenileme kitabesi (Konyalı arşivi)
ONUNCU GÜZER GAH 1781
PiriMehmed Paşa Camii yapılırken (Konyalıarşivi)
bir merasimle tedfinen nakl-i kuburü ifa edilmiş ve bu sırada her üçünün de tammü'l-a'za hatta kirpik, kaş, sakal, bıyık gibi kıllarından bir tanesinin bile zayi olmamış olduğu görülmüştür. Rahmetullahi aleyhim ecmain.
Bu vaka üzerine Cemiyet-i Sufıyye toplanır ve cemiyetin aldığıkararlar 12 Mayıs1919 tarihli Hadisat gazetesine akseder:
Cemiyet-i Sfıfıyye dün Reis Tevfik Efendi'nin taht-ı riyasetinde içtima ede rek evrak-ı muhavvele hakkında müzakerat cereyan etmiştir. Yüksekkaldı rım'da kain Fındıkzade Dergahı'nın tramvay yoluna tesadüf eden kısmının hin-i tesviyesinde açılan lahitlerin birinde zuhur eden henüz çürümemiş ce sedin dergahın banisi olan meşahir-i sufıyyeden ve erbab-ı fazl u kemalden Fındıkzade'ye ait olduğu anlaşılmış ve bu gibi eizze-i kiram hakkında asar-ı hürmet ibrazı lazıme-i insaniyyet ve diyanetten olduğu beyanıyla geride ay rıca lahitler inşasıyla müşarünil eyh ile diğer meşayihin naaşlarının ihtifalat-ı lazıme ile yeni lahitlere nakli esbabının istikmali zımnında Evkaf-ı Hümayun Nezareti'ne yazılan tezkire nazır efendi hazretleri tarafından nazar-ı ehem miyete alınarak lüzumu kadar lahidin inşası için me'muriyyet-i aidesine eva mir-i lazıme ita edilmekle...
Millet Caddesiiçin tekke büsbütün ortadan kaldırılmadan önce Revnakoğlu, tekke arsasındaki kitabe ve mezar taşlarını da tesbit etmişti:
Cümle kapısı takında Şeyh Mustafa Safi Efendi zamanında kendisi tarafından yazılmış bulunan talik yazılıkitabe şöyleydi (149:155): "Bu dergah-ımaarifte süluk erbabına
1782 Revnakoğlu'nun istanbul'u
saki- Bahaüddln ü Sa'düddln Hüsa meddln-i uşşak "
Not düşelim, tekkenin H. 1217 - M. 1802-03 tarihli kayıp kitabe metni Fatih Kitabeleri' nde yer alır.
Başında gayet sanatkarane yapılmış Sa'dltac-ı şerifi, yazısı talik (149:150):
"La ilahe illallah Muhamme dün reswullah - Tarikat-ı aliy ye-i Sa'diyye meşayih-i kiramın dan Fındıkzade Dergah-ı şerifi postnişini ve muhasebat-ı umu miyye-i askeriyye ikinci şube mümeyyizlerinden es-Seyyid eş-Şeyh Mehmed Arif HiJmi Efendi'nin ruhıyıçun fatiha, 1 Teşrin-i sani 1325 yevm-i pazar
- 1 Zilkade 1325.
Not: Şimdi bu taş ortada yoktur,yerine apartmanlar yapılmaktadır (1945).
Yerde, toprak içinde, alt kısmı kırılmış, başlığı kopmuş, eski tarz bir sülüs le (149:152): "Merhum ve magffırun leh Fındıkzade Feyzullah Molla Efendi ruhıyıçun..."
Taşkasap'ta Sa'diyye'den Fındıkzade Tekkesi haziresinde yangın yerine karı şan tarafında, başında kalın püsküllü Mahmudiye fesi, ortadan kırık, yazısı talik, mistarlı beyaz mermer kitabe, yerdedir (149:153): "Hüve'l-Baki - Has reta bir gonce-i nevres fidan - Kuş misal eyledi azm-i cinan - Halen Kuds-i şerif valisi devletb Mehmed Paşa hazretlerinin mahdum-ı alileri Mehmed Muharrem Beyefendi'nin ruhuna fatiha, 1262" (Tesbit tarihi 18 Mayıs 1948)
Revnakoğlu dosyalarında bu tekkenin başlangıçtan tekke ve zaviyeler in kapanışına kadarki hikayesi şöyle hülasa edilir (149:154,146):
Koruk Tekkesi'nden
Meclis-iMeşiiy ih'e yazılan bfr istida (69:4)
ON U NCU GÜZERGAH 1783
Mukabele günü pazartesi gündüzleri öğleden sonra Nakşibendiyye, salı gece si de tarik-i Sa'diyye ayini icra olunagelmiştir.
Bu hankah sudurdan ve Nakşibendiyye şeyhlerinden Ahmed ishak Efendi ta rafında n inşa edilerek o zamanın urefa-yı mümtazesinden ve meşayih-i kira mından "Etyemezzade" demekle maruf Şeyh Ali Hulusi hazretlerinin halife-i ekberi ve göz bebeği Fındıkzade Ahmed Raşid Efendi'ye gönül bağlayarak kendilerini tekkeye postnişin olarak getirmişlerdir.
Ahmed Raşid Efendi'nin zamanında taht-ı terbiyetlerinde bulunan ilk halifesi Osman Efendi'yi libas etmişler ve Edirnekapı haricindeki halen arsa bulunan Sa'diyye'den Str Tekke'ni n meşihatına iclas ve irsal buyurmuşlardır.
Ahmed Raşid Efendi'nin irtihallerini müteakip halife-i evvel olmak itibarıyla Fındıkzade postnişinliğine Sır Tekke'de icra-yı meşihat etmekte olan Osman Nuri Efendi tayin edilmiştir.
Osman Efendi'nin vefatıyla yerine ekber ve erşed evladı Al i Haydar Efendi; bila-veled irtihaliyle yerine küçük biraderi Şeyh Şemseddin Efendi... Müşa rünileyhin ihtiyar olması dolayısıyla dergah umuruyla bihakkın meşgul ola madığından 1310 sene-i Rumiyyesi ibtidalarında Meclis-i Meşihat'ça Şem seddin Efendi'nin küçük biraderi Mehmed Arif el-Hilmi gönderilmiş ve pek az bir zaman sonra ağabeyi Şemseddin Efendi'nin vefatıyla Arif el-Hilmi Efendi asaleten tayin edilmiştir.
Şeyh Arif Efendi'n in iki halifesi vardır: Birincisi düyun-ı umlımiyye hulefa sından Hasan Efendi merhum, ikincisi Şeyh Arif el-Hilmi Efendi'yi ilbas ve iclas eden Kasımpaşa'da kışla arkasında "Ciğerim Dede Tekkesi" denmekle maruf Sa'di Tekkesi'nin şeyhi urefa-yı Sa'diyye'den Cafer es-Sadık Efendi'nin mahdumları Şeyh Halil Cemali Efendi'dir ki Ciğerim Dede'nin son şeyhidir.
Şeyh Arif Efend i'nin bila-veled vefatıyla terbiye-kerdesi olan ve gözü gibi sev diği hafidesi Nimet Haru m'ın zevci Ahsen Ziya Erhan'a Meclis-i Meşayih'çe teklif edilmişse de otuz yaş gibi genç bir çağda bulunması ve bihakkın lfö.-yı irşadda aciz halinde olması dolayısıyla müstenkif ve feragatkar bulunarak eh line tefvizini yani bir kamil-i mükemmil ü mükemmele tevcihini rica ve ilti zam etmiştir. Bunun üzerine tarik-i Uşşakiyye'den Aksaray'da Şekerci Soka ğı'nda Şeyh Fahreddin Efendi'nin ilk halifesi bulunan Fatih dersiamlarından Burdurlu Şeyh Mustafa Safi Efendi'nin uhdesine tevcih ve 1334 senesi Mayı sında da dergah muhterik olmuştur.
Revnakoğlu,tekkenin şeyhleri için birta kım notlar düşer: Listede ilk postnişin görülen ''Şeyh Ahmed İshak Efendi(Fındıkzade)" için (149:147): "Ahmed İshak Efendi rivayete göre meşayihten değil, i miyedendir ve kazaskerdir. Vahidüddin zamanında Mısır
1784 Revnakoğlu'nun istanbul'u
mol ası olan Mehmed Nuri Efendi bu zatın ahfadındandır" kaydına yer verir.
Muhyiddin Efendi'nin tomarında Mehmed Şemseddin Efendi için "ŞemsiEfendi derler, saki'lü'l-vech ayyaşlnden bir heriftir.Bir aralık Meşihat idaresinden azledilmiştir.22 Zilhicce 1310 cuma günü vefat eyledi,tekkesinde defnolundu" bilgisi yer alır.
Tekkenin son şeyhi Burdurlu Şeyh Mustafa Safi Efendi'nin biyografisini bir başka yerde Revnakoğlu kendi üslGbuyla kaydeder (170:22-29,43):
Fatih dersiamlarından Burdurlu Şeyh Mustafa Safi Efendi (Büyük Mustafa Efendi, Enfiyeci): Burdurlu Derviş Ali Ağa isminde orta halli bir zatın üç oğ lundan en küçüğüdür. İstanbul'da Sultanselimli Şaşı Hafız Şakir Efendi'den okumuştur. Üç defa icazet veren Hafız Şakir Efendi'den birinci tertipte me zun olmuştu; onun göze çarpan parlak talebesindendir; sonra şeyhülislam olan Tortumlu Musa Kazım Efendi ile birlikte icazet almışlardır. Musa Ka zım Efendi'nin ders şeriki ve kürsü arkadaşıdır; icazetlerinden sonra ikisi de Fatih Cami'-i şerifinde aynı yıllarda ders okutmuşlardı. Ayrıca Mesnevihan Gelibolulu Hoca Tahir Efendi'den (Eyüp Hatuniye Tekkesi şeyhi ve devrin en maruf Mesnevihanı Hoca Hüsameddin Efendi'nin talebesindendir) Mes nevi-i şerif okumuş, ondan da icazetname alIDlştı.
Burdurlu Mustafa Efendi tekke şeyhi olmadan önce resmi maarif hayatına girmiş, Üsküdar Toptaşı Rüşdiyesi'nde kavaid-i Arabiyye ve Farisi muallim liği etmişti. (Rahmetli dostumuz Fehmi Tokay, Toptaşı Askeri Rüşdiyesi'nde talebeyken Burdurlu Hoca'dan ders okuduğunu fakire söylemişlerdi.)
Mustafa Efendi'nin enfiye düşkünlüğü dolayısıyla hocalar arasında kendisine "Enfiyeci Mustafa Efendi" derlerdi.
Tarikat tarafı: Aksaray'da Şekerci Sokağı'nda Kırkağaçlı Emin Efendi Tekkesi şeyhi Fahreddin Himmeti Efendi'nin (Yedikule Uşşaki Tekkesi şeyhi Meh med Emin Tevfik Efendi'den müstahleftir) halifesidir. Yine Fahreddin Him meti Efendi halifelerinden Altay Uşşak! Tekkesi postnişini ve kürsü şeyhi Kayserili Hacı Mustafa Efend i'den ayırmak için tarikat mensupları arasında ["Büyük Mustafa Efendi" derlerdi.]
Taşkasap'ta Molla Gürani üstünde Fındıkzade'de eski ismiyle Yüksekkaldı rım'da Sa'diyye tarikinden Fındıkzade Tekkesi postnişini Mehmed A rif Efen di'nin vefatı dolayısıyla bu tekkenin şeyhliği için açılan imtihana girdi. 93 kişi arasında im tihanı kazanarak Fındıkzade Tekkesi'ne şeyh oldu. O zaman Mec lis-i Meşayih reisi bulunan Sütlüce Hasırizade Tekkesi postnişini Elif Efendi tarafın dan inhası yapıldı.
Kasımpaşa Uşşak! Asitanesi postn işinliğine getirilmesi bundan sonradır. Ve fat yıllarında bu dergahın şeyhliği üzerindeydi. Bir hayli yaşlanmıştı, fakat şuurunu kaybetmemiş olduğundan kendisini ziyarete gelenlerle ilmi musa-
ONUNCU GÜZERGAH 1785
habelere devam eder, yerine göre irşatlarda bulunur ve huzuru bozacak hiç bir kırıklık ve neşesizlik göstermezdi. HastaJandığında ağu·laştığı günlerde etrafında toplanıp Kur'an-ı kerim ve evrad-ı şerife okuyorlardı. Yanında beş gün içinde kırk Yasin-i şerif indirdiler. Okunan bütün ayet-i kerimeleri, yüzü daima gülerek, hafif baş hareketleriyle birer birer takip ve tasdik ediyordu. "Nuammirhu ve nünekkishu fi'l-halk .. ' ayet-i cel1lesine gelindiği zaman bir ara durdu ve buradan aşağısını biri nci halifesi İnegöllü Hacı İzzet Efendi'nin okumasını işaret eyledi. Hacı İzzet Efendi hemen kalan yerden başlayıp bitir diği zaman şeyhi Hacı Mustafa Efendi de son nefeslerini tüketmişti: Tam 98 yaşmdaydı: 25 Şevval 1344 (8 Mayıs 1926).
Burdurlu merhum Sultan Reşad zamanına kadar huzur hocalığmda bulun muş, ser-muhatab olarak vazife görmüştü. Emsalinden üstün olan liyakati münasebetiyle mukarrirlerden bir bulunmadığı vakit o günkü dersi kendisi takrir etmiştir.
Sultan Vahidüddin tahta geçtiği zaman Burdurlu Hoca'nın huzur derslerinde bulunması için onu ısrarla davet etmişse de Mustafa Efendi mazeret göstere rek Vahidüddin'in davetini kabul etmemiştir.
Kabir taşında "Nezd-i Hakk'a Mustafa Safi Efendi gitti saf" 25 Şevval 1344. Ahmed Remzi el-Mevlevi.
Burdurlu'nun halifeleri (186-55-59):
Ulemadan İnegöllü Mehmed İzzet Efendi: Birinci halifesidir. Hazret-i Pir'in kız evladı sülalesinden ve İnegöl Hoca köyündendir.
Horhorlu Tevfik Efendi: "Terlikçi Tevfik Baba" derler. İsmi Tevfik Refik, soya dı Pastutmaz'dı. 1950 yılında çok yaşlı olarak Beykoz'da Yalıboyu Caddesi'n deki evinde vefat etti. Gazi Ywms Mezarlığı'nda yatıyor (12 Eylül 1952 tari hinde Muhtar Nihad Bey'le birlikte yazmıştık):
Gazi Yunus'un ayak ucu tarafında, yeşil tahta parmaklıkla çevrili, baş ucunda yeni harflerle yazılmış mezar taşı, aynasındaki "Hüve'l-Baki" sülüs iledir ve kitabenin sözleri acayip bir tarzdadır: "Hüve'l-Baki - Tarik-i Uşşaki postnişini şeyhi Tevfik Refik Efendi'nin ruhuna fatiha, 1950"
Osman Nuri Bey (Hulusizade): Zahire tüccarıydı. Sülukta ikinci esma olan hark nidalı ism-i celale kadar gelmiş ve orada kalmıştı.
Cemaleddin Bey (Teker): Kendisinin büyük oğludur. Gümrükte memurdu. Bu Cemal Bey, Osman Nuri Bey ve Tevfik Dede bir gecede cihazlanmıştır. Cemal Bey 1315 doğumludur. Güzel zikirciydi, zakirlikten de anlardı. 15 Mart 1951tarihinde göçtü, Kasımpaşa'da babasmın yanında yatıyor.
Hazım Efendi Hoca (Arapgirli): Damadıdır. Keçeciler'de Uşşakiyye'den Salt Tekkesi'ne şeyh olmuştu.
1786 Revnakoğ lu'nun İstanbul'u
Osman Hadi Bey b. Ahmed Rıza Bey.
Osman Zeki Bilgiç: Rifü'iyye'den Ali Baba-yı Veli Dergahı şeyhi Muhammed el-Ensari'den de müstahleftir
Hacı Hüseyin Vassaf Bey ( Vesiletü'n-Nectıt müellifi): 11. esmaya kadar çık mıştı, Burdurlu'nun vefatıyla yarıda kalan sülukunu pirdaşı Hacı İzzet Efen di'den tamamladı. 12. esmayı onda bitirip icazetnamesini ondan aldı.
Ali Dede (Mersinli): İlk nisbeti Yedikule Uşşaki Tekkesi şeyhi Emin Baba'dan dır. Üçüncü esma olan "Hu" ism-i şerifine kadar ondan ders görmüştü: Emin Baba'nın vefatından sonra Burdurlu Hoca'ya geldi ve sülukunu bitirdi, ondan taç ve hırka giydi. Son halifelerindendir. Yine Emin Baba'nm halifelerinden Bahriye yüzbaşısı Hasan Bey rehberliğini yapmıştı.
Şehabeddin Efendi: Yedikule Uşşaki Tekkesi şeyhi Emin Baba'nın oğlu ve canişinidir.
Mehmed Emin Efendi: Aksaray'da Şekerci Sokağı'ndaki Uşşaki Tekkesi'nin son şeyhidir. İstanbul Uşşakileri bu zata "Fahri Azizzade" derlerdi.
Yukarıda, tekkenin kısa tarihinde teklif edilen şeyhliğe rıza göstermeyen Ahsen Ziya daha sonra Bakırköy'de bir zaviye uyandırmıştı (179-2:294):
Ahsen Ziya Zaviyesi, Bakırköy'de Çarşı Camii içindeydi. Başvekalet Arşivi memurlarından Ahsen Ziya Bey merhum tarafından konulmuştur, Sa'diyye usulü icra edilirdi. Kendisi Kasımpaşa'da Ciğerim Dede Tekkesi şeyhi Halil Efendi'nin halifesidir. 25 Ocak 1962 tarihinde kalp sektesinden göçtü, Bakır köy Kabristan ı'na sırlandı. Pek mahcup, müeddep, gayetle sakin, ehl-i daniş, son derece mahviyetkar, kamil ve çok salih bir insandı.
Fındıkzade Cami ve Tekkesi,eski tekke yerinden biraz aşağıda Oğuzhan Caddesi'nin Millet Caddesi'ne döndüğü köşe başında (Molla GüranlMahallesi,2109 ada, 64 parsel) Yenide n yapılmıştır.
Burdurlu Şeyh Mustafa Safi
(170:21)
ONU NCU GÜZERGAH 1787
Hacı Feyzullah Efendi Tekkesi
Millet Caddesi'nden Oğuzhan Caddesi'ne iniyoruz. Bu caddenin sonuna doğru sağa dönen Halıcılar ı<öşkü Sokağı'na giriyor,bu sokaktan da sağa Saray Hamamı Sol<ağı'na giriyoruz.Sokağın sağında, 2 ve 6 numaralı binaların arasında Hacı Feyzullah Efendi Tekkesi'nden geriye kalan arsayıve türbeyi görüyoruz.(Molla Gürani Mahallesi, 1982 ada, ıo parsel)
Bugün alakadan büsbütün mahrum bu tekke,bir zamanlar etrafında kalabalıkların toplandığı, içinden cemiyet hayatında derin tesirler icra eden şahsiyetlerin çıktığı sufimekanlardandı. Halidllik'in bu merkezinden çıkan Küçük Hüseyin Efendi ve Melek Efendi'nin tesis ettiği halkalarla bu neşe,cemiyetin her kademesinde akis bulmuştu. Birzamanlar etrafı bostanlarla çevrili bu tekke, şimdi apartmanlar arasında sıkışık haldedir.Yangın artığıbu mahal,son şeklini 1952'de almıştı (147:175-76):
Hacı Feyzullah Efendi yahut Halıcılar Tekkesi: Nakşibendiyye'nin Halidiyye kol undandu'. Şehremini'ye bağlı Et Meydan ı civarında Halıcılar Köşkü deni len mahalde, Lutfi Paşa Mahallesi'nde Saray Hamamı kurbünde ve Molla Gü rani'ye gidecek şimdiki Saray Hamamı Sokağı'nın üstünde ki bu sokak yeni kadastro taksimine göre Ördek Kasap Mahallesi'ne ait bulunuyor.
Tekke binası halen 2- 1 numaralı olup cuma günJeri burada ikindiden sonra hatm-i hace okunurdu.
Tekkeyi yaptıra n Hacı Feyzullah Efendi'n i n müritlerinden ve hayır sahiple rinden merhum Rifat Bey'dir ki Çarşıkapı'da Kemankeş Mustafa Paşa Türbesi karşısında, köşe başındaki carni'-i şerifin mütevelJisi olan zatın torunların dandır; Faruk Nafiz'in dedesidir.
Hacı Feyzullah Efendi ve Şeyh Sadık Efendilerin türbesi Fatih yangınında yanmıştı. Son zamanJarda Haşim Mardin'in bizzat ve nakdl yardımıyla yeni den ihya edildi, 28 Mayıs 1952'de başlandı ve bir yıl sürdü.
TekJ<enin bahçesinde medfun bulunan zevat: Şeyh Hacı Feyzullah Efendi (hususi taş türbede), oğlu ve halifesi Şeyh Hacı Mehmed Sadık Efendi (baba sının yan ındadır}, Hacı Feyzullah Efendi'nin hulefasından ÖrUcü Baba (Şeh reminili Örücü Mehmed Efendi. Tekkede evvelce mevcut kırık, başlıksız, yuvarlak taşında sülüsle (1941'de yazmıştım): "Hüve'l-Baki - Kutbu'l-arifln, gavsü'l-vasılin eş-Şeyh es-Seyyid el-Hac Meh med Feyzullah el-Kudsi kuddise sırruhu's-sami Efendi hazretlerinin huJefasından...)
Revnakoğlu, önce tekkenin ilk şeyhi Hacı Feyzullah Efendi ve oğlu Mehmed Sadık Efendi'ye dair nisbeten kısa bilgi verir (147:163):
1788 Revnakoğlu'nun İstarıbu l'u
istanbul'da Halıcılar'da hallan ziyaretgahı olan türbesinde medfundur. Silistre eyaletinin Hezargrad kasabasından üç saat uzalcta Sazlı karyesinin maruf hane danlarından Ali Ağa'run sulbünden dünyaya geldi. Gençliğinde Mısırlı Mehmed Ali Paşazade İbrahim Paşa'nın maiyetinde çiftlik nazın olarak vazife görmüştür.
Silsilenamelerde "el-Hac Feyzullal1 el-Kudsi el-Halid!en-Nakşi es-Sıddiki" diye yazılıdır. 17Cemaziyelahir 1293 (1O Temmuz 1876) pazar günü saat beş te öğle ezanı okunurken ruh-ı pür-fütüh- ı Feyzullah vasıl- ı ral1metullah ol muştur. 120 halifesi olduğu rivayet edilmektedir.
Kendilerinden sonra posta geçen mahdüm-ı alileri ve halifesi Şeyh Hacı Mehmed Sadık Efendi de 1332'de göçmüştür. Babasu11n yanında yatıyor.
Not: Sokağa adını veren Saray Hamam ı, aynı sokakta 12'den 24'e kada r n umara l ı binaları n bu lu nd uğu yerdeyd i.
Yu karıdaki malu matı Revna koğlu bi raz daha açara k Feyzu llah Efend i'ye yen id en temas eder (147:167,165-66):
Şeyh Hacı Mehmed Feyzullah el-Kudsi el-Baki el-Vidint Efendi'dir ki yalnız "Hacı Feyzullah Efendi" diye maruftur. Veladeti H.1220'dedir. Vidin'den İs tanbul'a geldiği H.1275'ten 1293 tarihi ne kadar (19 sene) şeyhlik makamında kaldı. Rus muharebesinin başlarında 73 yaşında bulunduğu halde 17 Cema ziyelahir 1293 (10 Temmuz 1876) pazar günü öğle ezan-ı şerifi okunurken secde-gah-ı kibriyaya kapanmış bir halde intikal eyledi.
Tekkeye bitişik hususi taş türbede medfun olup sandukasının önünde altın yaldızla çerçeveli camlı levhada yi ne yaldızlı güzel bir sülüs ile Damat Mah mud Celaleddin Paşa'nın şu kıtası yazılıydı: "Bu kabre gurüb eyledi hurşid-i hakikat - Ondan dil-i uşşaka hüviyyet mütecelli - Adab ile gir saha-i gülzarına zira - Bu ravzadadır feyz-i velayet müteceUi"
Nafia nazın olan bu zat (Damat Mahmud Celaleddin Paşa), Hacı Feyzullah Efendi'nin ileri gelen müritlerindendi.
İbnülemin'in babası Emin Paşa, Hacı Feyzullah Efendi mensuplarındandı.
Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi Mesnevlhan Osman Salahaddin Efendi, "Be nim şeyhliğim babadan kalmadır" diyerek Hacı Feyzullah Efendi'ye intisap etmiş ve onun terbiyesi altında yeniden süllık görmüştü r. Hacı Feyzullah Efendi'nin irtihal günü cenazesinde bulunmuş ve hazreti n defninden sonra usulen telkin yapmak isteyen imama adeta çıkışarak "Yahu hayatta bize iman telkin eden bu adamd ı, sen mi ona iman telkin edeceksin!" diye bağırmıştır.
Faruk Nafiz, Hacı Feyzullah Efendi'nin kız tarafından torunudur. Validesi Ru hiye Hanım, Hacı Feyzullah Efendi'nin kızı Gülşen Hanım'ın kızıdır. Faruk Nafiz, Ruhiye Hanım'ın ortanca oğludur. Büyük oğlu Ahrar Bey ile küçük oğlu Nuru llah Bey ve km Nurunnisa Hanım hayattadırlar.
ONUNCU GÜZERGA H 1789
Şeyh Hacı Feyzullah Efendi Tekkesi (Belediye arşivinden)
Tekkenin diğer levhaları:
Not:Yukarıda Mahmud Celatettin Paşa'nın Şeyh Hacı Feyzullah'ın sandukası önünde asılılevhasında n Türk Şairleri' nd e şu bilgiler yer alır (147:113):"Paşa nın Av rupa'ya azimetinden sonra türbeden kaldırıldı.İlan-ıMeşrutiyet'ten sonra yine talik olundu, bila hare büyük bir yangında türbe ile beraber yandı."
Revnakoğlu, Mô-Hasal-ı Ömrüm' den (s.410), Feyzullah Efendi'nintasvir ini de nakleder (147:164): "Hacı Feyzullah Efendi uzun boylu, kır sakallı,bünyesi zayıf,yak ışıklı,cazip bakışlı,rintmeş rep, sazda n sözden hoşlanır,sevimli mübarek bir zattı; beyaz fes üzerine kaba sarık dolardı."
Hacı Feyzullah Efendi'nin sandukası önünde sülüs yazılı diğer camlı levha dan (147:164): "Hu - İki alemde tasarruf ehlidir ruh-ı veli - Deme kim bu mürdedir bundan nice derman ola - Ruh-ı şernşir-i Huda'dır ten gılaf olmuş ona - Dahi a'la kar eder bir tlg kim uryan ola" (Ketebehu Arif Hikmet)
Son defa yaptırılan yeni sandukalarının baş ucunda üstat Hamid Amidi'nin nefis talik yazısıyla (147:166): "Feyzine mazhar olayım der isen eğer ehlulla hın - Merkad-i pakine gel Hazret-i Feyzullah'ın, Nemekahu Hamid-i Amidi gufire zünubuhu, 1378"
Hacı Feyzullah Efendi'nin makam postu üzerindeki levhada (147:169): "Hu
- Hikmet-i Hak Halidller bir acaib can olur - Bu tarikat cismi içre canlara canan olur - Hem hususan Hacı Feyzullah kulu umman olur - Halıcılar gül şeninde bülbülan nalan olur - Şem'-i tevhide yanarlar cezbe-i Rahman gelir" yahut "Pak olan kalb-i selime hazret-i canan gelir" (Şevket Şeyda-yı Halidi)
Revnakoğlu, Şeyh Hacı Feyzullah Efendi'nin kalabalık halife kadrosundan kendisinden sonra yer ine geçecek olan halifeler inden Mehmed Sadık ve Hasan Visali dışında "Hacı Feyzullah Efendi halifeleri" başlığıyla yedi isme temas eder (147:168,20-21):
Kasapzade Şeyhülkurra Hafız Mehmed Hulusi Efendi merhum: Hocazade Ahmed Hilmi Bey merhum bu zatın büyük oğluydu. Küçük oğlu İhsan Bey kavaftı, Melek isminde bir de kızı var. Karacaahmet'te Üsküdari Şeyh Osman Şems Efendi merhumun üst taraflarında Yiğit Ömer Paşa'nın yanlarında ya tıyor, yazılı taşı var.
1790 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Hocazade Ahmed Hilmi Bey, ayrıca Selanik Meclis-i Meşayi h reisi Şeyh Salih Lutfi Efendi'den icazetname al mıştı, 1330 Haziranında (Haziran 1914) göçtü.
Örücü Baba: Şehremini'de Baruthane Yokuşu'nda otu ran Örücü Mehmed Efendi'dir. Hacı Feyzullah Efendi Türbesi'nin önünde yatıyorsa da taşı parçalanmıştı. Ve fatı Hacı Feyzullah Efendi'den sonradır.
Şeyh Mehmed Nuri Efendi (Melek Efendi, Edirneli): Hacı Beşir Ağa Tekkesi postnişinidir.
Şeyh Osman Nuri Efendi: Koçhisarlıdır. Eyüp Cami'-i kebirinde kayyımdı. 1280 Zilhiccesinde vefat etmiş, Eyüp'te Kırkmerdivenler'e gömülmüştür. Kitabesi talik yazılıdır, başında cesim ilmiye sarığı görülüyor: "Hü ve'l-Baki - Tarikat-i Sıddikiyye-i Nakşibendiyye-i Hali diyye meşayih-i izamından es-Seyyid el-Hac Feyzullah Efendi halifesi, Eba Eyyub el-Ensari Cami'-i şerifi kayyı mı Koçhisarlı Osman Nuri Efendi'nin rlıhıyıçun el-fati- ha, Zilhicce 1280"
Faik Salih Bey (Manastırlı): Şairdir, telifatı vardır, H.1317 yılında göçtü. Hacı Talha Efendi (Manastırlı): Çok bilgili bir zattı.
Mehmed Cevdet Bey: Mektep müdürüydü. 28 Ramazan 1304 (20 Haziran 1887)de göçtü. Melek Efendi tepesinde Melek Efendi'nin ayak ucu kısmın da Fevzi Çakmak'ın parmaklığının altında yatıyor. Başı fesli, kitabesi taliktir (aruz sıkıntılıdır!):
Hüve'l-Baki
Gafil olma açgözün bu alemin bak nolur Zevki vehm ü nuşı niş ü ayşı sem
Görşu topraklar içinde nice sultanlar yatar Her biri asrında oldu sahib-i mülk ü haşem
Varlığı terk eyleyip Cevdet Muhammed de bugün irci'i emriyle oldu azim-isemt-i adem
Tarik-i Nakşibendi Hazret-i Mevlana Halid kemteri Mürşid Feyzullah Efendi'den hilafet aldı hem
Bir müdfr-i kamillden ibtida mektebin hayfa
Böyle maarif-perveri ararsın gaddar-ıfelek her dem
Binde bir gelmez bu resme tarih-i tammın Şükriya
Hu deyip Cevdet Efendi ahirete bastı kadem, 28 Ramazan 1304, yevm-i Pazar.
Şeyh Hacı Feyzullah Efendi'nin türbesi(Belediye arşivinden)
ONUNCU GÜZERGAH 1791
Başa d öneli m, Şeyh Hacı Feyzu llah Efen d i'ni n Halid iyye'den hilafet ald ığı şahsiyet, Şeyh Meh med el-Kudsiel-Koneviidi. Revnakoğlu bu şeyhi ve halifelerini de notları na kayd eder (147:170):
Şeyh Mehmed el-Kudsi el-Konevi merhum: Hacı Feyzullah Efendi'nin şeyhi ve mürşidi bulunan bu zat-ı şerifin asıl adı Mehmed b. Mustafa b. lsa olup mem leketinde "Şeyh Hacı Memiş Efendi'; "Hoca Memiş Efendi'; "Bozkırlı Memiş Efendi" diye şöhret almıştır.
Konya'nın Bozkır kazasının Ali Çerçi köyünde doğup büyümüş, oradan Konya'ya gelmiştir. Mevlana Halid'in hulefasından Karamanda medfun bulunan kayınpe derleri Şeyh Hasan Kudsi Efendi'den irşada mezun edilmiş, Mevlana Halid'in hu zurlannda da bulunmuş ve "Kudsi" lakabıyla telkib ve taltif olunmuştur. Şeyhi ve kayınpederi Şeyh Hasan Kudsi ile birlikte Bozkır'dan Konya'ya gelmişler, Sa raçoğlu Medresesi'nde halvete girerek meratib-i süluku ikmal etmişlerdir.
13 Muharrem 1269 (27 Ekim 1852) salı günü teheccüt namazı içinde Yunus suresini okumaya başlayıp "Ela inne evliyaallahi..." ayet-i celilesini okuyarak secdeye varmış, başın ı kaldırmadan vasıl-ı didar-ı kibriya olmuştur. Konya'da Seydişehir kazasına beş saat uzakta Çavuş köyünde (şimdi nahiye merkezi dir) hususi taş türbede medfundur.
Hal ifeleri: İstanbul'da Hacı Feyzullah Efendi, Isparta'da Osman Efendi, Seydi şehfr'de medfun Karav iran karyeli (Seydişehirli diye meşhurdur) Hacı Abdul lah Efendi, Mısır'da Küçük Aşık Efendi, Ahmed Kudsi Efendi (Topbaşzade).
Revnakoğlu, Şeyh Feyzu llah Efendi'n i n k ızı ve eşin i n Eyüp'teki mezarları n ı da tesbit eder (147:210,217):
Eyüp Kırkmerdivenler'de 3. adada, Kaşgarl Tekkesi'ne gelirken solda, Zekai Dede makberesinin yanında, parmaklık içinde sülüs kitabeli mermer şahide: "Hüve'l-Hayyü La-yemut - Tarikat-ı aliyye-i Nakşibendiyye-i Halidiyye meşa yih-i izamından eş-Şeyh el-Hac Feyzullah Efendi hazretlerinin kerime-i muh teremeleri Emine Hanım'ın rlıhıyıçun fatiha, 1291 (Tesbit tarihi 5 Ekim 1940).
Yanında, aynı yazı ile: "Hüve'l-Hayyü La-yemut - Vidini Nakşibendi es-Sey yid el-Hac Feyzullah Efendi 'ni n halilesi merhume ve magfürun leha Fatma Hatun ruhuna fatiha, 1264"
Kırkmerdivenler'de aynı parmaklığın içinde, aynı sülüsle, çift şahideli, mis tarlı mermer kitabe: "Tarikat-ı aHyye-i Nakşibendiyye-i Halidiyye meşayih -i izamından reşadetli el-Hac Feyzullah Efendi hazretlerinin halilesi Züleyha Hammefendi ruhıyıçun el-fatiha, 1295"
Şeyh Hacı Feyzu llah Efend i'n i n vefatı nda n sonra posta oğlu ve halifesi Meh med Sadık Efend i oturdu (147:24 ):
1792 Revna koğlu'n u n İstanbul'u
Şeyh Hacı Mehmed Sadık Efendi, Hacı Feyzullah Efendi'nin oğlu ve halifesi dir. Veladeti H.1261 (M.1845). İki üç sene kadar şeyhlik ettikten sonra ma ruf bir vaka-i tarihiyye dolayısıyla Ma nisa'ya, oradan Yemen'e nefyedilmiş, Yemen'de iki üç sene kadar kaldıktan sonra irade ile Mekke ve Medine'ye gitmiş, Meşrutiyet'i müteakiben Me dine-i münevvereden avdet eylemiştir. Ve bir müddet yine postnişin olarak vazife gördükten sonra 26 Safer 1335
- 9 Kanunısani 1332 (24 Ocak 1914) cuma günü sabahı vücudunun belden
aşağısı hareketten sakıt olarak 73 yaşlarında irtihal eyledi. Tekkede Hacı Fey zullah Efendi'nin solunda medfun olup aynca kabri vardı. Fatih yangınından sonra yenisi yapılmamıştır.
Tarihe mal olmuş bu vaka için 10 Şubat 1327'den 13Şubat'a kadar İkdam ga zetesinde "İbret-amiz Bir Hatıra-i Tarihiyye"başlıklı ve Manastır vali-i sabıkı süvari feriklerinden mütekait Abdülkerim imzalı makale...
Örücü Baba'nın Şeyh Hacı Feyzullah Efendi Tekkesi haziresindeki
mezarı (Belediye arşivinden)
Revnakoğlu, Hacı Mehmed Sadık Efendi'nin iki halifesine temas eder (147:25):
Hacı Şahin Efendi merhum: "Şeyh Şahin" derlerdi. Yenibahçe'de Guraba Has tahanesi'nin imam ve gassaliydi. Şeyh Visali Efendi'nin vefatından sonra bir müddet hatm-i hace okutmaya vekalet etmişti. Topkapı'da yatıyor.
Rasih Efendi: Meclis-i maarif azasındandı, sonra teftiş-i mekatib heyetine reis oldu. Harb-i Umumi sonlarında vefat etti. Aksaray'da Murad Paşa Camii içinde evi vardı. Belagata dair bir eseri basılmıştır.
Son olarak dosyalarda Mehmed Sadık Efendi'ye dair bir medhiye yer alır (147:26):
Zeki Paşa'nın kızı Üsküdarlı Makbule Hanım'ın, şeyhi bulunan Şeyh Sadık Efendi hakkında kaleme aldığı medhiye (Üsküdar'da Doğancılar'da 100 nu maralı arsaya bitişik emekli Binbaşı Saib Bey'in zevcesi Nuriye Hanıın'dan):
Alem-i gurbette dostlar yar-ı sadıktır şeyhim Zatı değil yalnız hem ruhu sadıktır şeyhim
"Ve ne/ahtu f fhi rCıh"unu etti ayan
Meyyit ihya eden nefh-i sadıktır şeyhim
Görmedim zerre cefasıngördüğüm dizim vefa Kavl -i ma'rılfu bilen irfiın-ı sadıktır şeyhim
ONUNCU GÜZERGAH 1793
Sanma şöyle bir nazardır "len terant" sırrına Bendesin mazhar eden ol çeşm-i sadıktır şeyhim
Hırka-i ömrümü koydum hırmen-i aşkın namına Aşk adın gülzar eden aşık-ı sadıktır şeyhim
"Fa'tesimı'i" nazm-ı celiline hem agah olan Bab-ı muhabbette sabit ahde sadıktır şeyhim
Can verip canana MakbUl ahz-ı yaktn eyledim Sahib-i ilm-i yakindir feyz-i sadık şeyhim
Şeyh Mehmed Sadık'ın sürgün devresinde tekkenin şeyhlik vazifesini Hasan Visali Efendi yürütür (147:28,30):
Şeyh Hacı Hasan Visali Efendi: İhvan arasında "Hacı Visali Efendi'; "Visali Baba" derler, Melamiyye'den gelmedir. Hacı Feyzullah Efendi'nin tanınmış halifelerindendir. Harpte yaralandığı için ağır duyardı. Şeyhzadesi Şeyh Hacı Meh med Sadık Efendi'nin Yemen'e sürülmesi münasebetiyle münhal kalan meşihata getirilmiş ve 19 yıl bu vazifede kaldıktan sonra 20 Şaban 1320 cuma günü sabahı saat dörtte 90 yaşında olduğu halde göçmüştür. Hacı Feyzullah Efendi'nin türbesinin beş metre kadar gerisinde ayrı türbede medfundur.
Bundan sonra dergah bir müddet boş kalmıştır. Meşrutiyet'in ilanına kadar Ebülhüda halifesi ve Meclis-i Meşayih reisi Şeyh Süklıtt Efendi ile Şeyh Meh med Sadık Efendi'nin halifelerinden Hacı Şahin ve Şumnulu Haffaf ismail Efendiler münavebe suretiyle hatm-i hace okuttular.
Hasan Visali Efendi halifeleri:
Eyyubi Hoca Osman Hil mi Efendi: Eyüp'te La'lizade Kalenderhane Mekte bi'nin hocası idi.
Küçük Hüseyin Efendi (Ankaralı):
Hafız Necib Efendi (Edirneli): Topkapı dışında çeşmenin üstünde yatıyor, taşı var.
Hafız Abdullah Efendi: Amcazade Hüseyin Paşa İbtidai Mektebi'nin ikinci ho casıydı. Mehmed Nüzhet (Ortanca) Bey çocukluğunda bu zattan okumuştu.
Hasan Visall'nin şeyhliği her ne kadar uzun sürmüşse de kendisi ara devir şeyhi dir,şeyhlik sonra yine Mahmud Sadık'a geçer (147:34): "Şeyh Hacı Mahmud Efendi, Meşrutiyet'i takiben menfasından dönmüş ve ikinci defa tekrar postnişin olmuştur. Vefat ı23 Safer 1335 - 9 Kanün-ı evvel 1332."
Türbede VisaliEfendi sandukasının ayak ucundaydı (147:29): "Hatve-endaz- ıharem-gah-ı Huda'dır bu kadem - Hak-i pakine yüzün sür mahrum etmez ey dedem",1324.
Revnakoğlu, Şeyh Ahmed Şevket'in şeyhi Şeyh Visali için yazdığı aşağıdaki şiirini de nakleder (147:31):
Hlı
1794 Revnakoglu'nun istanbul'u
Sen dahi olmak dilersenfeyz-i Hak'tan hissemend Gel Visalidergehinde ol azizim halka-bend
Zahir olsun kalbin içre nur-ı şah-ı Nakşibend Bilmem ey şah-ı cihanım neylesin bu derdmend
Hdk-i pdy-ı devletinde Şevket'inkurban gelir, 1336 (Şevket-i Şeyda)
Tekken in bu sefer şeyhi Hüseyin Hüsnü Görgeç oldu (147:34):
Şeyh Hüseyin Hüsnü Görgeç, Şeyh Visali Efendi'nin damadıdır, kızı Feyziye Hanım'ı tezviç etmiştir. Süvari miralaylığından emekli olup halen Kütahya'da iaşe memurudur. Önceleri Şeyh Visali Efendi'nin türbesinde, türbe yandıktan sonra da önündeki halen mevcut 8 numaralı küçük evde cuma günleri ikindi den sonra hatm-i hace ettirirdi.
Damadı Basri (Akhun) Bey yüzbaşı emeklisidir, Beşiktaş'ta Akaretler'de diş doktorluğu yapıyor.
Tekkenin son şeyhi Ahmed Şevket Özgüler'di (147:32-33):
Ahmed Şevket Özgüler merhum, sanayi-telgraf yüzbaşılığından mütekaitti. Şeyh Visali Efendi'nin terbiye ve irşadı altında yetişmiştir. Aşık, arif, cezbe dar bir zattı. Uzun zaman Şeyh Visali türbesinin türbedarlığın ı yapmış ve son şeyh Hüseyin Hüsnü Bey'in vazife ile Dimetoka'ya gönderilmesi üzeri ne tekkeyi boş bırakmamak için 1324'te hafta günleri hususi olarak bir sene kadar hatm-i haceye devam etmiş ve
ettirmiştir.
"Şeyda" mahlası ile talimi mahiyet te muvaffakiyetli şiirler, manzumeler vücuda getiren ve irşat için ihvanına manzum mektuplar yazan Şevket Bey, kendisi için de "Şevket-i Şeyda - Bey hude bu sevda" derdi. Bir manzum mektubundan:
Dinle sözümü Şeyda Şevket'ten Enbiya mesleği tuttuğun yoldur
Bir cevher verildi bahr-i hikmetten Zannetme bakırdır ya kara puldur
25 Eylül l948'de hastahanede tedavi edilmekteyken göçtü. Mevlanakapı'da Dedeler Kabristanı'nda yatıyor. Küçük Hüseyin Efendi, Şevket Bey hakkında "Allah'ın yanar çırasıdır" dermiş:
Meclis-i Meşayih reisliğine Şeyh Hasan Visali imzalıdilekçe (1117:220)
ONUNCU GÜZER GAH 1795
Revnakoğlu Notlarında Küçük Hüseyin Efendi ve Çevresi
Revnakoğlu dosyalarında istanbul'da etrafında tesir icra etmiş ve tesirleri bugüne kadar devam etmiş Küçük Hüseyin Efendi'ye dair bir miktar malumat yer alır (147:202, 204,222):
Küçük Hüseyi n Efendi önce Hacı Feyzullah Efendi'ye intisap eylemiş, on un vefatından sonra Edirneli Hacı Mehmed Nuri Efendi'ye gelmiş, murakabe mertebesine kadar on w1 yanında yükselmiş, bu da 9 sene sürmüştür. Edirneli Nuri Efendi de vefat edince Hasan Visali Efendi'nin hizmetine girmiş ve 19 sene süren bi r tecdid-i vuzlı' devresinden sonra
Hasan Visali Efendi'den istihlaf edilmiştir.
Mektep kalfal ığı zamanında yolda giderken bile A m me sCıre-i şerifesinl okuduğundan talebeye de bunu ok-uttuğundan mektep çevresi ve talebe velileri arasında kendisi ne "Ammeci Hoca" derlerdi.
Anka ralı Küçük Hüseyin Hüsnü Şafi Efendi, Kocamustafapaşa'da Nuh Efendi Medresesi'nde irşada memur olup Halıcılar'da mektep kalfasıydı. İhvan arasında "Sultan Hüseyin" yahut ''Küçük Hüseyin" derler. Hayatının
sonuna kadar nevvabı bulunduğu bu medresede otu rdu ve burada frşat vazifesi ne deva m eyledi.
Barekallalı düştü şiıhım pek ınilnevver kevkebin Vnsf olıınmaz böyle ôciz bir kalende meşrebin Feyz-i Nami 11eyyir il ırıelıttibısın rıiı u şebin
M iiltcciı-yı tişıkansm ya Hiisey11-i Nakşibe11d
Eyüp - Melek Efendi Tepesi, geniş, muntaza m parmakl ık içinde ınefis bir tali k ile: "Hu -
1796 Rf'vnakoğlu'nun lstanbul'u
Meded Allah - Mazhar-ı feyz-i Huda Ankaralı Şeyh Küçük Hüseyin Efendi hazretleri.
Veladetleri 22 Ramazan-ı şerif 1244. İ rtiha leri
23 Şevval 1348:'
Küçük Hüseyin Efendi'ye Şehri Ahmt!d Efendi sormuş: ''Nereye kadar okudunuz?" "MaksCıd'a kadar" demiş.
Merh u m Biri nci Feri k Pertev (Dem i rh::ı n) Paşa, Küçük Hüseyin Efendi'yi son hastalığında kucağına alarak ona def -i hacet ettirm iştir.
Küçük Hüseyin Efendi ''Muhabbette şirket olmaz" buyururlarmış. Ehlullahtan tokat yiyip kendisinden yardım dilemeye gelenlere de "Sultanımın çektiği kılıcı ben kınına koyamam!" derlermiş.
Küçük Hüseyi n Efendi'nin "Meded ya nebiyyallah!" diyerek söylediği "Kıblegôhım vech-i p5k-i ahseni ndir sevdiğim - Secdegahım hak-i pay-ı akdesi ndir sevdiğim" beytini merhum Erzurumlu Salih Yeşil tazmin
etmiştir, Valıriet-i Vücud ve Mevcıld adındaki yazma eserinde gördüm.
Geldim lsln11bul'a göçmiiş Hiiseyniın Ecel şerbetinden içn•ıiş Hiiseyniın Senden aynlııınsı giiçmüş Hiiseyniın
Nurgibi göıii111de11 çıktı bu cilıan (Şevket-i Şcydiı)
Küçük Hüseyin Efendi'nin Halifeleri
Aşağıdaki Mesud Remzi Bey ve Hafız Mahmud Fahreddin Bey'e dair olan kısımları daha önceki ciltlerde vermiştik, burada mevzu eksik kalmasın diye onları tekrar ederek halifeleri bahsini tamamlıyorum (147:222-33):
Mehmed Emin Bey (Sandıkltlı): Mehmed Emin Nami Çakıroğlu, "Küçül< Emin Bey"derlerdi; mahallesi hall<ı "Beybaba" ruye tanır. Sandıklı'nın Çay Mahallesi eskilerindendir. Çay Mektebi bitişiğindeki çıkmaz sokakta otururlardı.
Mehrned Emin Namt 1292 tarihinde bu evde doğdu, beş yaşma kadar burada bulundu, sonra öksüz olarak İ.stanbul'a geldi. Darüşşafaka'ya girdi ve bitirdi. Edebiyat gibi riyaziyesi de kuvvetliydi. "Namt" mahlası ile yazdığı na't-ı şeritler, kasideler yillarca İstanbul mabetlerinde
mevlid cemiyetlerinde okunmuş, aştk müslüman kalplerine manevi safa ve ferahhk vermiştir. "RCıhum Muhammed Mustafa - Olsun sana
canım feda" redifli na't-t nebisi bunların içinde en çok bilinen ve okunanlardan biridir.
Dahiliye Nezareti evrak kalemi hulefölığından emekliye ayrıldıktan sonra uzu n yıUar Aksaray'da Sineklibakka l'da oturdu; huzuruna gelenleri irşat ile meşgul oldu. Hediye
olarak bile kimseden bir şey almazdı. Ahbap çocuklarına hususi surette verdiği hesap dersleri için de para kabul etmez, üstel ik
foJür çocukların defter, kalem, kitap gibi
masraflarını kendisi temin etmek isterdi.
Hastalığında , ıstıraplı saatlerinde bile neşesi n i kaybetmemiş görünürdü. Bu
alemden göçerken de güleç yüzü solmamış, değişmemişti. 5 Ekim 1952 pazar günü kısa bir rahatsızl ıktan sonra iştiyakını çektiği
<'emal-i kibriyaya vasıl oldu. Eyüp'te Melek EfencLi tepesi nde şeyhi ve bacanağı Küçük Hüseyin Efendi'nin yanında ayn bir parmaldık içinde yatıyor. Talik kitabeli ve yaldızlı baş taşı aynen Küçük Hüseyin Efendi'nin baş şahidesi şeklinderuı'. Üzerinde şunları okuyoruz: "Allahu Hayyün - Sandıklılı Küçük Mehmed
Emin ve zevcesi Emine. 18 Zilhicce Sene 1360:'
Kabrine indirildikten sonra eski muharrirlerden Baytar Hakkı Nezihi Bey merhum orada şu
Lt zun manzumeyi okwntıştu ...
Mesud Remzi Bey: Türkçe ve edebiyat muallimlerinin eskilerindendi. Son olarak Bakırköy'de Bezesyan EfencLi Lisesi'nde edebiyat dersleri veriyordu. Sarf ve nahve (gramer) dair
bir kitabı vardır. Mükemmel Kavaid-i Osmaniyye aduıdaki bu kitap Fatih dersiamlarından Abdullah Atıf Efendi ile birlikte yazılmış ve 1328'de İstanbul'da Mahmud Bey Matbaası'nda bastırılnuştır, orta boy, 408 sayfadır.
Mesud Remzi Bey 1288 tarihinde doğmuştu, 6 Şubat 1948'de vefat ettiği için bir hayli yaşlan mıştı. Vefalı, faziletli müritlerinden ve
kalem erbabından merhum Hakkı Süha Gezgin şu Jotayı vücuda getirdi:
Canlar u:yandırdık onun şu'lesi11de bi.z Bir m1r-ı pür-fiitıtlı idi Mesud Efendimiz Sığdırdı bir cihanı üjilliiyle makbere
Toprak da denilmez artık onun yattı.ğt yere
Hafız Mahmud Falu-eddin Efendi: Hafız Mahmud Fahreddin Efendi, "Kütüphaneci Hoca Mahmud Efendi" derlerdi. Dersiamdı, hoca adaındt. HaJ<ikaten fazilet sahibi icLi. Fatih'te Ali Emiri Efendi Kütüphanesi'nde vefatma kadar hafız-ı kütüblük etti. Kütüphaneye gelenlere
ilmi ile, irfan ıyla, kitabiy-ata dafr geniş bilgi.siyle çok feyizli, faydalı hizmetlerde bulundu. Biraz paytakça yürüyen, daima güJümseyen, beyaz top sakallı, kısa boylu, güzel yüzlü, pek sevf mJi, gönüJ ehli mübarek bir insandı. Kendisiyle görüşmek iç açar,gönüllerde kasvet izi bırakmazdı.
İstanbul'un göze çarpan enfiye tiryakiliğiyle tanınmış olanlardan biri de bu Mahmud Efendi'yeli. Medreseden yetişmiş, beyaz sarık altında yaşamış olduğu halde sert zühde kencLisini kaptırmamıştı. Her şeyi hoş gören., kimseyi kötülemeyen, gücendirmeyen, gayetle müsamahakar, rindane bir mizacı vardı. Her
manada arif ve l\Cimil bir insan olarak yaşadı. Hicri
ONUNCU GÜZERGAH 1797
MGkemmel Kavaid-i Osmaniyye Küçük Hüseyin Efendi'nin Eyüp'te mezarı (Hafız Kemal arşivinden)
1353'te (M. 1934) göçtüğü zaman İstanbul ilmiyesi ve kütüphaneciliği bulunmaz kıymetlerinden
birini kaybetmiş bulunuyordu. 1298yılında doğmuş bulunduğuna göre 63 yaşını henüz bitirmişti. Yenikapı Mevlevlhanesi son şeyhi Abdülbaki Dedeefendi şu tarih manzumesini vücuda getirdi (Enfas-ı Bakt, s. 162):
Hu
Olanfazl u kemal erbabının her lahza meşhud Batan şems-i vücudu zıllıdır alemde mevcud Bir ehl-i dil cihanı terk edip ukbdya gitti
Onu müstagrak-ı eltaf-ı gufran etti ma'bud Dem-ifevtinde yazdım ben de Baki tam tarih Makam-ı iıli-i mahmuda girdi Hoca Mahmud (H.1353)
Eyüp'te Melek Efendi tepesinde şeyhinin çevresinde yatıyor. Refikası Necmiye Hanım ile torunu Halime Hanım da yanında gömülüdür.
Hafız Sadeddin Efendi (Tesbihcizade): İstanbul tekkelerin in son zakirleri arasında, bilhassa durak ve miraciye okumakta şöhret yapmıştı. Uzun yıllar Koca Mustafa Paşa Cami'-i
1798 Revnakoğlu'nun istanbul'u
şerifi hatipliğinde bulundu. Küçük Hüseyin Efendi'nin üçüncü halifesidir.
Hafız Mehmed Tevfik Efendi: Mahmud Paşa Cami'-i şerifinin ikinci imamıydı. Sakin, vakur bir zattı. Son zamanlarda ihvanı irşat ile meşgulken 1367 Hicret yılında göçtü. 1296'da doğmuştu.
Hafız Kudsi Efendi: intisabı Hasan Visali Efendi'yedir, onun vefatıyla Küçük Hüseyin Efendi'ye geçerek sülukunu tamamlamış ve istihlaf olunmuştur.
Hafız Kemal Gürses.
Mehmed Emin Bey (Eczacı): Yafalıdır. Kocamustafapaş a'da eczahanesi vardı.
Ahmed Efendi: Halı, seccade sattığından "Halıcı Ahmed Efendi" derler, Niğdelidir.
İnadiye Teld<esi - Şeyh Raşid Efendi Tel<l<esi
Tekrar Millet Caddesi'ne çıkıyoruz. Biraz ilerledikten sonra bu caddeden sola dönen Deniz Abdal Camii Sokağı'na, bu sokaktan da sağa dönen Deniz Abdal Çeşmesi Sokağı'na giriyoruz. Sokağın solunda Şeyh Raşid Efendi Camii önünde duruyoruz. Burası İnadiye Tekkesi'ydi. (Şehremini Mahallesi,1719 ada, 42 parsel)
Şehremini'nin bu ara sokağında adını veren Deniz Abdal Camii,ufak tefek tamirlerle ihya edilebilecekken 1924'te önce çeşmesi ve haziresi yıkılmış, 1957'de de caminin kendisi ortadan kaldırılmıştı.Gerekçe hep aynıydı: imar faaliyeti!
Deniz Abdal, Fatih devrine mensup sufilerdendi. Mezarı yanında yapı an ve i k banisi Mimar İlyas (ö. H.958) olan mescide isim vermişti.Mabet, Mimar Şücaüddin
tarafından ıı. Abdülhamid döneminde yenilenmiş, bünyesinde de H.1320'de Uşşakllik
uyandırılmıştı.Şeyhininadı Hüseyin Şerafeddin Efendi'ydi.Tekke,Millet Caddesi'nin üzerinde kaldı,yeri 133 numaralıbinanın önüydü.
Asılmevzumuz olan İnadiye Tekkesi bahsine gelince: Bu tekkenin ikitevhldhanesi de yok olmuştur. Deniz Abdal Çeşmesi Sokağı'na bakan tevhldhanenin yerinde Yakınlarda yükseltilmiş ve ilk halinden uzak
ahşap yapı bulunmaktadır. Camininson tamir lerde, önceden bu sokağa bakan kapısı yokken, şimdi tek kapısı bu sokaktan verilmiş, nazmı Tahirü'l-Mevlev 'ye ait kitabe de bu sokağa ba kan hazirenin üstüne talik edilmiştir.Hazireyse ancak parmaklıklar arasından görülebiliyor.Son Şeyhinyedi varisinden satın alınan arsa üzerinde bir dershanenin müdürlük binası görülüyor.
Not düşelim, tekkenin "İnadiye" adı,Kuşadalı İbrahim Efendi -Şamller Tekkesi'nin banisi Ha mamı HalilAğa tarafından bir inatla bu muhitte hamam yaptırmasından ve hamama inadiye Hamamı denmesinden kaynaklanır.
İnafıye Tekkesi,Nakşlve Sa'dltekkesiydi.Sırasıyla dede - baba - oğul üç şeyhin posta oturduğu tekkenin iç tarihi Revnakoğlu notlarında şöy ledir (215:256-92):
Deniz Abdal Carniive
önünde çeşmesi (Encümen arşivinden)
ONUNCU GÜZERGA H 1799
İhtifalci Ziya, Deniz Abdal haziresinde çalışırken (Encümen arşivinden)
Arka cepheden İnadiye Tekkesi'nin ahşap tevh dhanesi (Belediye arşivinden)
İnadiye Tekkesi
Şehremini'de İnadiye'de Eski Cafer Ağa, yeni Deniz Abdal Mahallesi'nde, Günaydın So kağı'ndadır. Eski numarası 21, yeni numarası 35'tir. Harem da iresinin Deniz Abdal Çeşme si Sokağı'na açılan diğer kapı sı 39 numaralıdır. Bulunduğu semtin adıyla "İnadiye Tekkesi" denilir. Tekkeyi açan Sütlüceli Şeyh Mehmed fü1şid Efendi'nin ismi verilmiş olarak "Şeyh Ra şid Efendi Tekkesi" de denilirdi. Bugünkü hazirenin bulunduğu eski bahçenin bir kısmında ar- mut ağaçlan bulunduğundan
çevre halkı arasında bir adı da "Armutlu Tekkesi"ydi. Hafta günleri mukabe leden sonra misafirlere ekseriya bu armutlardan ikram edilirdi.
Dergahın iki tevhidhanesi vardır. Şeyh Raşid Efendi tarafından yaptırılan ilk tevhidhane yukarıdadır, burada salı günü akşamlan ayin-i şerif icra edilir di. Sultan Hamid'in gece toplantılarını yasak etmesi üzerine çarşamba günü gündüze çevrilmişti. Cadde üzerinde tülbentçilerin yaptırdığı alt kattaki teY hidhane ile duvardan çıkma minare sonradandır.
Dergah-ı şerif hem Sa'diyye'den hem Nakşibend iyye'den olduğu için muka bele günlerinde her iki tarikin usulü icra edilirdi. Yatsı namazından sonra "salat-ı kemaliyye" okunur. Şeyh efendi mihrap duasını yapar, döner, pos-
1800 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Tekkenin meşihat tevcihi Koca Mustafa Paşa Hankahı'nın postnişini efendi nin arz ve inhasınaı merbut idi.
İstanbul'un açılmış en son Sa'di dergahıdır, H.130l'de uyandırılmıştı. Saki ta neli aşuresi ile pek meşhur olmuştu. Saki taneli aşuresi ile meşhur bir diğer dergah da Altımermer'de Saatçi Hafız'ın Tekkesi'ydi.
İnadiye Tekkesi Şeyhleri
Şeyh Mehmed Raş:id Efendi: Sütlücelidir. Eyüp'te yatan Tophaneli Akif Paşa (b. Raşid)in oğluyd u; "Büyük Raşid Efendi" derler. Mühendishanede okuduğu için "Mektepli Raşiid Efendi" de derlerdi. Miftahu't-Tefasir müellifi Kütahyalı Evliyazade İsmail Hakkı Efendi'nin halifelerinden Şeyh Yunus Hakkı (b. Melı med Osman) Efendi'den istihlaf edilmiştir.
(Evliyazade'nin meşhur eseri olan Miftahu't-Tefasir, Fatiha-i şerifenin mufas sal tefsiridir. Kend.isi 1282 tarihinde Kayseri'de vefat eyledi. Osmanlı Müel lifleri, I, 38. Evliyazade İsmail Hakkı Efendi, aslında sadat-ı Nakşibendiyye-i Sıddika'dandır.)
İnadiye Camiive Tekkesi (Belediye arşivinden)
ON U NCU GÜZERGAH 1801
inadiye Camiive Tekkesi (Belediye arşivinden)
Yukarıdaki tevhidhanesi etrafındaki dört odayı kendisi yaptırmıştı. Daha önce yanındaki küçük evde zikir ettirirmiş.
Desukiyye ve Sa'diyye'den de icazesi vardır. Sa'diyye'den aldığı icazetnamesi, Karahisar Sa'di Tekkesi postnişini Avcızade Mehmed Cemaleddin (b. İbra him) Efendi'dendir.
Raşid Efendi beş vakte beş katan taat ehli, pek sofu bir zat imiş. Nefesi kuv vetli, duası tesirli, nazar sahibi, rnazinneden bir zat olarak bilindiği için ken disine okunmaya çok hasta gelirmiş."Evel Allah, bir nefeste, bir nazarda has tayı iyi eder!" derlermiş.
Raşid Efendi'nin bu şekilde sofu mizaç, biraz da mollavari bir zat olduğundan tekke aslında kıyam!olduğu halde mukabelede ayağa kalkılmasını istemez di. Bunun için hemen daima oturulduğu yerde istiğfar, hatrn-i hace yapılır ve kuud kelirne-i tevhidi ile iktifa edilirmiş, ancak cemiyet günlerde kıyama kalkıldığı olurmuş. Hatta rahatsızlığı dolayısıyla tevhidhaneye inemediği bir gece dergahın zakirbaşısı Kırımi Hacı Hafız Efendi kendisine vekalet ediyor muş, bir ara meydanı cenah postunda oturan Haydarihane şeyhi Hakkı Efen di'ye bırakmış. O da kıyam kelirne-i tevhidine kalkmış, münacata başlamış, tevhid açılmış. Tam kısım edileceği sırada gulguleyi duyan Raşid Efendi has talığına bakmadan hemen yatağından fırlayıp "Herifler, ben daha ölmedim, ölmedim!" diye tepinircesine bağırarak tevhidi kesmişti derler.
Tekkede ve dışarıda beyaz arakiye üzerine yeşil yemeni sararmış. Meşayih ce nazelerini gasletmekte şöhreti vardı.
1802 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Defterhane ketebesinden olarak vazife görmekteyken genç denilebilecek bir çağda, 48 yaşında vefat eyledi: 9 Zilhicce 1311, çarşamba . Tekken i n hazire sinde yatıyor. Başında cesim Sa'di tacı görülmektedir. Siyah zemin üzerine yaldızlı, talik kitabesi şöyledir:
Hüve'l-Hayyüllezi Uı-yem ut - Bu dergah-ı şerifin banisi ve postnişin i sahi bü'l-hayrat ve'r-ragıb fi'l-cenneti ve'd-derecat el-arif billah vasıl ilallah tari kat-ı aliyye-i Sa'diyye'den es-Seyyid eş-Şeyh Mehmed Raşid Efendi'nin ruhı yıçun el-fatiha, 9 Zilhicce 1311.
Şeyh Türlü Tekkesi'nin banisi Şeyh Ahmed Kamil'in dervişlerinden Sabit Bey'in tarihi şöyledir (cam lı levhadan):
Hu
Bu şeyh-i rCışen-.zam fr Sırr-ı tevelladan habfr Olmuş idi hakkal bi-riya Bu dergehi kıldı bina Vakf eyledi varın ona Ruh-ı revanı pür-safa Olsun onun ya Rabbena Nice sad efsürde-dilan Buldu hayat-ı ci.lvidan Te'sir-ifeyziyle heman Oldu bihakkın mukteda Mahzun etti her dili Derd-i fırak-ı müşkili Yaver ola her deıvn Ali Etti Hudl:ı'ya canfeda Tarih-ifevtin gelip
Bir derviş ilıbar .edip "Raşid Efendi" Hak deyip
Kurb-ı nebide kı.ldı ca, rahmetullahi aleyhi, 9 Zilhicce 1311. Mustafa Hilmi.
Büyük Raşid Efend i'nin halifeler i:
Şeyh Hacı Hafız Akif Efendi: Büyük oğludur. Kendisinden sonra tekkeye postnişin olmuştur.
Bursalı Muharrem Efendi: ilk halifesidir.
Bursalı İbrahim Dede: Bursa'da arakiye yapa r, havluculuk ederdi. Hazret-i Emir Sultan civarındaki evini zaviye haline getirmişti.
Şeyh Hacı Hafız Mehrned Akif (Er) Efendi: Büyük Raşid Efendi'nin büyük oğlu ve halifesidir.(Küçük oğlu AJi Rüstem Efendi 12 Rebiülevvel 132l'de vefat etmiştir.)
ONUNCU GÜZERGAH 1803
1284 tarihi nde aynı tekkede doğmuştu. Küçük yaşta htfza başlamış, Odaba şı Mahalle Mektebi hocası, Hekimoğlu Ali Paşa Camii müezzini Zakir Hafız Mehmed Efendi'den htfzını tamamlamış hem de usul-i kuaat talim etmiştir (öğrenmiştir.)
Babası gibi Sa'diyye, Desukiyye ve Nakşibendiyye ta.rikatlanndan mezuniye ti vardır. Sa'diyye hilafeti babasındandır. Eyüp Cami'-i kebir başimamı Hafız Ahmed Talat Efendi'den de teberrüken Nakşibendiyye icazesi almışttr. Baba sının vefatından sonra dergaha postnişin olduğu zaman kendisini Beylerbeyi İstavroz Bedevi Tekkesi şeyhi Seyyid Efendi posta çekmişti; tekkenin zakirba şısı Kmmlı Hacı Hafız Efendi de rehberliğini yapmıştı.
1327'de hacc-ı şerife gitti. Bu münasebetle Mekke-i mükerremede Sa'diy ye'den Fa.si Tekkesi'ni ziyaret etti; hac arkadaşları Fatih Camii başimamı Arap Hoca (Arap Hoca'run İnadiye Tekkesi'ne intisabı vardı, cemiyet günleri bil hassa gelir, namaz kıldırır ve mihrapta postun secdeye gelen ucunu kıvmrdı), Şehzade Camii dördüncü müezzini, huffaz hocası ve devrhan Dadaylı Tahir Efendi, Hakim Alaaddin Bey ve Tülbentçi Muhyiddin Efendi ile hep birlikte zikre girdiler.
Defterhane kayıt kaleminde gençliğinden beri katip olarak hizmet gördükten sonra 1930 Teşrinievvelinde (Ekim ayında) emekliye çıktı. Son yıllan inzivaya benzer bir şekilde geçti, ibadet ve mütalaadan başka bir şeyle meşgul olmadı. Pek terbiyeli bir kalem efendisi, kibar, vakur bir İstanbul çocuğuydu. Babası gibi o da şeyh cenazelerini gasletmek usul ünü iyi bilirdi ve kolaylıkla yapardı. Zamanında vefat eden birçok meşayihi kendisi gasletmiş ve bundan maddi bir karştW< beklememişti.
Dergahın ınedhal kısmını teşkil eden taşlıkta bir sarnıç, bir basma tulumba ile alt katta bahçeye bakan büyük meyda n odasını kendisi yaptırmıştı.
Yanın asrı geçen postnişinl ik hayatından sonra kısa bir m üddet hasta olarak yattığı dergahında 15 Temmuz 1954 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
İstanbul'un yaşlanmış, kıdemli Sa'di şeyhleri arasında sayılıyordu. Nezaket ve ahlakı ile herkes tarafından sevilmiş, hürmet görmüş bir insand t. Paşazadeli ği, kişizadeliği her halinden belli olurdu. Biraz peltek konuştuğundan "Pepe Akif Efendi" derlerdi.
Babası gibi kendisi de moUavari yetişmişti. Ayin-i şerif usullerinde vuku fu azdı; zikirciliği ve zikir ida resi pek inkişaf etmemişti, bu itibarla kıyam, devran yerine oturulduğu yerde zikir edilmesini tercih ederdi ve yorulJ11ak istemezdi.
Merkez Efendi ile Silivrikapı arasında, "Ayazma" denilen mahalde, Şehid Ba Ji'nin ya nı nda hususi aile makberesi: Sağ başta birinci kabrin baş ucunda dört köşeli beyaz mermer üzerine yeni harflerle:
1804 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Allah Hü (eski harfllerle)
Şehremini civarında lnadiye nam mahalde tarikat-ı aliyye-i Sa'diyye'den Şeyh Raşid Efendi hazretleri Dergah-ı şerifi postnişini ve banisi olan Şeyh Raşid Efendi mahdCım- ı alileri ve rical-i devletten Akif Paşa'nm hafidi ve tapu ve kadastro umum müdürlüğü tapu sicilleri müdürlüğü tetkik memurluğundan mütekait Şeyh Hacı Haftz Mehmed Akif Efendi'nin ruhu için el-fatiha, 13Zil kade 1373 - 14 Temmuz 1954.
Tekkenin son şeyhi Mehmed Raşid Er'di (1900-1984):
Mehmed Raşid Er: Şeyh Akif Efendi'nin oğlu ve tek halifesidir; "Tapucu Ra şid Bey" diye tanınmıştır. 13.16'da aynı tekkede dünyaya geldi ve aynı terbiye altında yetiştirildi. Mektep tahsilinden başka Erbili Esad Efendi 'den Arapça okudu; Üsküdarlı meşhur Nazif Efendi'den ve Ayasofya, sonra Su1tanahmet Camileri başimamı Hafız İdris Efendi'den Kur'an-ı kerime mahsus kıraat usullerini öğrendi.
Memuriyet olarak o da babası, büyükbabası gibi Defterhaneyi, tapuculuğu seçti ve bwıda deva m etti.
Babası tarafından ilbas ve istihlaf edildiği gece ön rehberi Matrak Tekkesi'nin son postn işini İzzi Bey idi (11-12 Zilkade 1341, 14-15 Haziran 1339, 27-28 Haziran 1923). Eyüplü Şeyh Ceylan Efendi sağ rehberliğini, Balçık Tekkesi postnişini Şeyh Halid Efendi de sol rehberHğini yaptılar. Ceylanzade Nazm i Efendi ile Balçıkzade Mahmud Efendi de arka rehberliğinde bulundular. Ra şid Efendi aynı yılın Rebiülevvel ayında yine babasından Nakşibendiyye ica zesi aldı.
Babasının vefatında n biraz sonra 3 Ağustos 1954 salı günü dergahın yukarı kattaki il k tevh1dhanesinde kendisinin ewelce hilafet rehberi ve sohbet şey hi olan İzzi Bey tarafından meşihat postuna iclas edildi. Nureddin Asitanesi son postnişini İbrahim Fahreddin Efendi sağından tutmuştu; Girit - Kandiye Kadirihanesi postnişini Şerefüddin Efendi de solundan tutuyordu. İdastan sonra yine Fahreddin Efendi ayakta güzel bir dua etti. Dua, iclas ve istihlafın manasıyla alakalıydı, pek münasip şekilde tertiplenmişti.
Raşid Efendi'nin kendisi de mufassal, musan na ve ınüsecca duaları ile tanın mıştır, bu sahada müstesna bir şahsiyet sahibidir. Destar sarmak da elinden gelir. Kıyamcılığı da vardır. Ruhi asaleti, terbiye ve nezaketi ecdadından mev rus olduğu şekilde mükemmeliyet halindedir ve herkesi kibarlığına, efendi liği ne meclup etmiş bahtiyar bir insandır, her meclisi süsler. Mihraba da ya kışır, tam bir liyakatla namaz kıldırır, hutbe okur, icap ederse camide de dua etmesini bilir, fakat tekke duasıyla karıştırmaz, fakat her ikisini de uzun tutar. Bunları Hulvi şeyhi Rıza Efendi'den öğrenmiştir.
İnadiye Tek kesl'nin son şeyhiMehmed Raşid Er (215:229)
ONUNCU GÜZERGAH 1805
inadiye Tekkesi - Şeyh Raşid Efendi Cami ve Tekkesi kapısı (Konyalı arşivinden)
1806 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Tekkenin zakirleri: Kırımi Hacı Hafız Efendi (Zakir başı), Yorgancı Raşid Efendi, Üsküdarlı Arap Ahmed Efendi, Odabaşılı Hacı Ahmed Efendi.
İnadiye Tekkesi haziresi ve kitabeler:
Seher Hanım (215:530): Başlığı ziynetli, talik yazılı, mistarlı beyaz mermer taş; kitabe zemini yeşil, göğ sünde Sa'di tac-ı şerifi (Bu hanım, tekkenin banisi Şeyh Mehmed Raşid Efendi'nin zevcesidir):
Hüve'l-Baki
Zevce-i merhume-i Şeyh Raşid-i sahib-kemal Ragıb-ı cennet Seher Hanım muhibb-i ehl-i hal
Eyledi celb-i rıza-yı Hak için şam u seher
Ehl-i aşka hayli hizmet hayli bezl-i can u mal
İrcil emrin işitip etti ahir cennete Bin ikiyüz doksan sekizinde irtihal
Ruhunu birfatihayla şad eden mü'minleri Gark-ı derya-yı inayet eylesin ol Zülcelal, 25 Cemaziyelahir 1298.
Ali Rüstem (215:531): Talik yazılı, mistarlı beyaz mermer taş, başında Sa'di tac-ı şerifi (Bani-i dergah Şeyh Mehmed Raşid Efendi'nin küçük oğludur. Darüşşafaka talebesin den iken on yedi yaşında göçmüştür. Tarihi vücuda geti ren Ahmed Bahai Efendi'den de Farsi okumuştur):
Ya Hu
Huda-yı lem-yezel bakidir ancakfanidir eşya Buna Hak "Küllü şey'in halikün" nassın güvah etti
Hususan genç iken mahdumu Şeyh Raşid Efendi'nin Gidip dar-ı cihandan kurb-ı Hakk'ı cilvegah etti
Diriga on yedi yaşında ol nazik gülün yahu Esip bdd-ı ecel sermaye-i ömrin tebah etti oferzend-i zekininfırkatından mader Ü ihvan Akıttı gözlerinden kanlı yaşlar ah u vah etti
Bahai dane-i eşkiyle nazm etti güher tarih Ali Rüstem bu yıl gülzar-ı lahutı penah etti
Ruhıyıçun fatiha, 25 Mayıs 1319.
İnadiye Tekkesi - Şeyh Raşid Efendi Cami ve Tekkesi (Konyalı arşivinden)
İnadiye Tekkesi haziresi (Konyalı arşivinden)
ONUNCU GÜZERGAH 1807
Sebzevatçı Derviş Ahmed Efendi (215:531): Mistarlı beyaz mermer taş (Der gah-ı şerifin banisi Şeyh Raşid Efendi'nin nukabasındandır; Ürgüplüdür):
Ya Hayy ya Kayyum
Ah ey dil yine bir aşık-ı didtır-ı ebed Mazhar-ı sırrı haft behrever-i nur-ı Huda
Hizmet etti niceyıl sıdk ile bu dergehte Oldu gark-ab-ı yeın-i feyz ü kemal-i bf-had
Pertev-i mihr-iJüyı"tzdt-ı tarfk-i Sa'di Dil-i agahına vermiştifürı lg-ı sermed
Nokta-i vahdetin esrarına oldıı arif Ktışe-ifakr ufena içre kalıp sıfru'l-yed
Cilvegah eyledi lahutu revan-ı paki
Ravza-i huld-ı bertn oldu ona bu merkad
Serjüru eyledi tarihine pir ü berna
Hak dedi ettifeda canım DervişAhmed, 11 Rebiülalıir 1331,yeı1111-i perşeıııbe.
Tarikat-ı aliyye-i Sa'cliyye siılikiımndan Sebzevatçı Derviş Ali Ahmed Efen di'nin rühu içinf fttihrc, Rumi 7 Mart 1329.
Tülbentçi Şeyh Muhyiddin Efendi (215:533-34): Tevhidhane kapısının solun da, zemini yeşil ve yaldızlı, kitabesi çok güzel bir celi ile yazılmıştır. Başında cesim Kadiri tac-ı şerifi vardır (Bayram Paşa Tekkesi şeyh vekil i ve Cerrah Paşa hatibi Şeyh Hafız Arif Efendi'den istihlaf olunmuştu): "Hüve'l-Muhyi
-
Ramazan-ı şerifin on beşi nci perşembe gecesi Kanlıca'da hanesinde yatsı namazının farzını cemaatle edaya kıyam eder iken üç bagi taralindan şehit edilen tarikat-ı aliyye-i Kadiriyye hulefasından eş-Şeyh el-Hac Muhyiddin Efendi'nin ruhıyıçun el-fatiha, 15 Ramazan-ı şerif 1338 - 3 Haziran 1336. J(e tebehu el-Hac Nuri:'
Bu taşın arkasında, hazireye bakan camlı medha lde, tevhidhane kapısı tara fında dört köşeli, mistarlı beyaz mermer taş: "Şehid-i magfür eş-Şeyh el-Hac Muhyiddin Efendi'run ruhu için el-fatiha. Tarih-i şehadeti 15 Ramazan 1338
-
3 Haziran 1336, Nuri:'
Bu zatın oğlu Tülbentçizade Haydar Bey'in irtihaline de üstad-ı ekme! Haz ret-i Tahirü'l-Mevlev1 merhum şu tarihi vücuda getirmişti "Al-i aba füyüzu tarihine yetişti - Kıldı behişte hicret can-ı Cenab-ı Haydar, 1347"
Tevhidhane kapısı üzerindeki kitabe (215:595): Tevhtdhanenin kapısı takında okuduğumuz şu kitabe, Kadiriyye hulefüsından Tülbentçizade Şeyh Muhyid din Efendi tarafından 1338'de tevsi edilerek yenilendiğin i bildiriyor (Talik ya zılı, dört köşeli beyaz mermer kitabe, şairi Tahirü'l-Mevlevi Bey merhwndur):
1808 Revnakoğlu'nun İstanbu\'u
Tevh dhane kapısıüzerindeki (şimdicami
. iç inde duvarda) kitabe
Peyrev-i Pf r-i Cebavi Şeyh-i irfan-mukteda Raşidü's-Sa'dt Efendi kim bu ra'na mabedi
Fi sebilillah tesis eyleyip ölmüş idi Mazhar-ı tebşir-i alü'l-al-i kavl-i Ahmedi
Şimdi tevsfiyle dergah-ı mualla-kadrinin Alem-i balada şad oldu revan-ı erşedi
Olduğundan saha-i pür -nur u gufran-perveri Şeyh Muhyiddin Efendi-i şehidin merkadi
Yaptırıp bu cayı evlad-ı kiramı ettiler
Namını merhum-ı mazlumun cihanda sermedi
Vird edinsin mısra '-ı tarihini ehl-i tarik
Rıth-ı Muhyi'l-Kadiri tecdid -i dergah eyledi, 1338, 1336.
ON U NCU GÜZER GAH 1809
Dış kapının üzerindeki tarih kitabesinden bu büyük tamiri yapan Şeyh Muh yiddin Efendi'nin bir Ramazan gecesinde teravih namazı kılarken şehit edil diğini öğreniyoruz (Not: Nedense bir sene sonra tarih yazılmıştır, her halde yanlış olacak!):
Matla'-ı şems-i velayet nür-ı mes'üd-ı Ceba Pir Sadeddin kim dergahıdır mirsad-ıfeyz
Bendegiını hazretin kesb-i feyiz etsin için
Şeyh Raşid bu mahalde kurdu bir bünyad-ıfeyz
Himmet etmişti ne çare sonra oldu harab Olmasın eksik ilahi merhamet-mu 'tad-ıfeyz
Pak-dil Tülbentçi M uhyiddin Efendi ki idi Kddiriyye meslekinde aşk ile dil-şfıd-ı feyz
Uğradıgadre teravihi eda eyler iken
Hsebilillah şehadettir mübarek biıd-ıfeyz
Defter-i a'malini varisleri tezyin edip Ettiler tecdid böyle mesken-i irşô.d-ıfeyz
Mevlevi Remzi güher tarilı ile tes'id eder
Oldu Sa'dt tekkesi züvvara sa'd-abô.d-ı feyz, 1339.
İnadiye Tekkesi medhalinde, cümle kapısından girince sağda, dört musluk, lu abdest musluğunun kenarında ince talik ile (215:593): "Sahibü'l-hayrat ve'l-hasenat Arasta-i Kebir'de merhum el-Hac Hurşid Ağa'nın hayratıdır, 27 Zilkade 1289"
Medhalin ortasında sarnıç - tulumbanın kenar bileziğinde (215:593}: "Tarih-i inşası 22 Cemaziyelahir 1331- 16 Mayıs 1329 perşembe"
1810 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
Hüdaiiyye Tekkesi - Cafer Ağa Tekkesi
Şeyh Haşid Efendi Camii'nin karşısındaki Ayık Fırın Sokağ:ı'na giriyoruz. Bu sokağın sonunda solda Cafer Ağa Camii önündeyiz. Burası Hüdfüyye Tekkesi - Cafer Ağa Tel<kesi'ydi. (Şehremini Mahallesi, 1719 ada, 8 parsel)
Tekke, Cafer Ağa Mescidi'ydi.Mescitse ulemadan Yusuf Fakihtarafından yaptırılmış, zamanla harap olunca ocak ağalarından Yayabaşı Cafer Ağa tarafından ihya edilmişti. Bir vakfiye ile mescidin ihyasına muvaffak olan Cafer Ağa'ntn adınıtaşıyan bu mabet, daha sonra burada im.anılık yapa n Rita' şeyhi olan Ahmed Safi Efendi tarafından meşihat konarak tekkeye de dönüştürülmüştü. Cami-tekke,1970'te yıkılıp yeniden Yaptırıldı.
Revnakoğlu, burada şekillenen tekkeye ilk şeyhi Ahmed Safi Efendi'nin babası l<arasarıklıŞeyh Mehmıed'den dolayı buraya "Karasarıklı Tekkes i" denildiğini,aynı zamanda çevre halkınca "Tekke Camii" diye adlandırıldığını söyler ve şunları i ave eder (186:267):
Resmi taamiyesi yoktu. Son zamanlarda tekkenin meşihatında bulunan Bağ dat ulemasından Şıeyh Sükuti Efendi, hafta gününün bir sarı altın tutan mas rafını kendi cebinden verir, Mevlanakapı dışındaki köşkünde de lokma verir di (sofra çıkarırdı). Bu köşk aslında ihtisap ağası Hüseyin Bey'indir. Bu köşkü Şeyh Sükuti Efendi.'nin 200 altma satın aldığını söylerler.
Tekkeni n i k şeyhiAhmed Safi Efendi'ydi.Rita" ,Sinan!ve Melamiidi,Tarsus Tekke si'nin de şeyliğinde buııunmuştu. Muhyiddin Efendi,tomarında bu şeyh için şunları söyler (186:255,253):
Şeyh Hacı Hafız Ahmed Safi Efendi (Karasarıklızade), Karasanklı Şeyh Meh med Efendi'nin oğlludur. Veladeti 1248. Mumaileyh tarik-i Rifa'iyye'den Kız taşlı Şeyh Sırrı Efendi'nin halifesidir, Halvetiyye'den Selanfüi Pazar Tekkesi şeyhi Salih Efendi'nin de halifesidir, Üsküp'te ulemadan ve Melamiyye'den Arap Hoca nam kiımsenin dahi bendesidir. İyice okur yazar bir adamdır.
Evvela Mevlanakapı kurbünde Evliya Mahallesi'nde vaki Tarsus Tekkesi şeyhi iken tekke-i mezküru halifesi Kerim Efendi'ye kasr-ı yed eyleyip kendisi bu caminin imameti uhdesinde olmakla zamanında bir vakfiye dahi ilavesiyle zaviye olmasına muvaffak olmuştur ve tarik-i Rifa'iyye'ye meşruttur.
Cami'-i mezküra hanesinden biraz mahal ilave ve ilhak edip ve cam ii tamir ettirip mukabilinde cami derununda mahfil mahalline hal-i hayatında kabr-i mahsusunu tehyie .eylemişt ir.
ONUNCU GÜZERGAH 1811
şeyhSüküti tarafından tanzim edilen Hüdaiyye
Tekkesi vakfiyesi
(360:2)
1812
..
Revnakoğlu'nun istanbul'u
Hayli vakittir menı:ül bulunan şeyh-i mumaileyh 1 Şevval 1309 - 14 Mayıs 1308 perşembe günıü irtihal edip medfen-i mahsusuna defnolunmuştur. Per şembe günü irtihal edip ertesi cuma günü salat-ı cenazesi Koca Mustafa Pa şa'da kılınıp badehu tekkesine defnolunmuştur. Cami'-i şerif derununda min ber önünde maksure içinde sandukası vardır.
Revnakoğlu,Ahmed Safi'ye dair yukarıdaki malGmata (186:252-53) "Dışarıda, Oda başı'na giden sokak taraıfında iki pencere arasında talik yazı ile yazılmış tek satırlışu kitabe görülmektedir: Haza kabrü es-Seyyid eş-Şeyh el-Hac Ahmed es-Safier-Rifa'i es-Sayyad!,Zilkade 1309" diyerek kitabe metnini verir ve "Ahmed Safi halifeleri" başlığını açar (186:249,2:51):
Müciz dersiamlardan sekiz kişiyi bir gecede bir örtü altına alıp hilafet ver mişti. Bunların en meşhuru Mekteb- i Nüvvab'da ve sonra Mekteb-i Hukfık'ta Mecelle muallimi o.lan Fatih dersiamlarından Simavlı Hasan Efendi'ydi, "Ka lender Hasan Efendi" derlerdi. "Kalender" adını kendisine Mekteb-i Huklık'ta hocası bulunan Ateş Hoca vermişti. Kalender Hasan Efendi aynı zamanda Meşihat- i İslamiyye Dairesi'nde bab naibi olarak vazife görmekteydi. Herkes ten sevgi gören hal ıehli mübarek bir zattı.
Hacı Salih Efendi: Vefa türbedarı.
Ali Dede: "Arap Ali" de derlerdi, Odabaşı'nda oturuyordu.
Mehmed Rifat Efendi: Erzurumludur. "Kantarcı Rifat Baba" derlerdi. Merkez kantar memurluğundan emekliye çıktıktan sonra Darüşşafaka'da ve ambar memurluğunda bulıundu. Sultan Mahmud-ı Adli'nin ordusunda çavuş olarak vazife görmüş, Kütahya harbinde yaralanmış ve sonra Sultan Mecid zama nında 118 yaşını idrak ederek göçmüş Erzurumlu Abdullah Ağa'nın oğluydu. Kendisi de Sivastopol muharebesine katılm ıştı. Hayatının son yıllarında he men bütün günlerini Fatih Cami'-i şerifinde geçirdi. H.1358, M.1939'da 110 yaşında olduğu halde göçtü. Hal ehli mübarek bir zattı.
Galip Sıddık Efendi: MıSLr Çarşısı'nda pamuk tüccarları kethüdasıydı. Topka pı dışında San Abdullah Efendi'nin çevresinde yatıyor.
Tekkenin ikinci şeyhi Halepli Şeyh Seyyid Ebülhayr Efendi, üçüncü ve son şeyhi Sükut zade Mehmed Şerif Efendi'ydi. Muhyiddin Efendi'dentakip ediyoruz (186:249- 50,247):
Halepli Şeyh Seyyid!Ebülhayr Efendi: Sudurdan Ebülhüda Efendi'nin kethü dasıdır. Şeyh Ahmed Safi Efendi'nin vefatında n sonra hulefüları Melami'dir diyerek Meclis-i Meşayih nazırı ve heyeti, tevcih olunmamak cihetini bi'l -il tizam Fetvaha neye havale ederler. Fetvahanede vakıf üzerine vakıf caiz de ğildir diye battal ederler. Bilahare zamanında haber alınıp ve muattal kalma
ONUNCU GÜZERGAH 1813
sebebiyle cami harap ve eda-yı feraiz icra olunmayacak dereceye gelip kelp lere mesken olduğu aynen müşahede olunmakla gönül razı olmadığından ve tarikin ayrısı gayrısı görülmediğinden tervici tarafına gidilip imar edecek bir kimse yedine tefviz olunmak mülahazası üzerine bi'l-istişare Ebülhüda Efen di'nin kethüdası mumaileyh Ebülhayr Efendi bi't-tensib istida ettirildi. Bere ket versin Fetvahanenin muamelesi Evkafa, cihata gitmeyip kapıda muattal kalmakla yeniden istida ve evvelkinden bahis olunmayarak kaydı bi'l-ihrac muamele-i lazımesi icra ve meşrutun lehi bulunan Şeyh Safi Efendi'nin hali fesi Şeyh Kerim Efendi'nin tekkesi olduğundan rızasıyla yedinden senet alı nıp zamanını keff-i yed eylediğinden tevcih olundu, fakat hatır için gelip is bat-ı vüclıd etmedi, Şevval 1315.
Sükutizade Bağdatlı Mehmed Şerif Süküti Efendi b. İbrahim: Doğumu 1280. Sultan Hamid-i Sani'nin iradesi ile 8 Kanün-ı sani 1314'te Yemen'den İstan bul'a davet olunmuştu .
Mumaileyh Ebülhayr Efendi dahi Cemaziyelevvel 1317 tarihinde cihet-i meşi hatıru Sükütizade'ye Ebülhüda Efendi'nin himmeti ile kasr-ı yed eylemiştir ve hemen zaviye ve cami'-i şerifin hedmiyle inşasına mübaşeret olunmuştur.
1317 Receb-i şerifinin yirminci cuma günü Ebülhüda Efendi hazretlerinin himmeti ile resm-i küşadı icra olundu ve mumaileyh vakıf-ı sani olduğundan tekkenin ismi de "Hüdaiyye-i Sayyadiyye" namıyla tashih ve tecdit edilmiştir. Maliyeden 600 kuruş taamiye tahsis olunmuştur.
Revnakoğlu,tekkeni n bu son şeyhine, Mehmed Şerif SükutiEfendi'ye hususiolarak eğilir ve hakkında bir hayli bilgitoplar.Malumat, bu ailenin içinden birisinin notlarına dayanır (186:273-74):
"Sükutilik" ailenin şöhretidir.
H.926 tarihinde Diyarbakır'da doğmuş, 992 tarihinde de vefat ederek belde-i mezkürda Gülşeni dergahında birkaç ceddimizle beraber bir kubbe-i mahsiı sada defnedilmiş olan Şeyh Mehmed Zühdi Efendi ilk Sükuti ile şöhret bul muş, sülalesine de ''Sükutizadeler" söylenmeye başlamıştır.
Mumaileyh, Diyarbak ır'da Cami'-i Esved minberinin vazııdır. Alim, fazıl, mutekit bir zat olmasıyla kable'l-kelam sükutu ihtiyar ettiği cihetle sükut ile şöhretine sebep olmuştur. Bütün aile, ulema ve meşayih-i kiramdandır.
Kara Cami - Cami'-i Esved: Cami'-i mezkur imamet ve hitabeti Sükutizadele re teselsülen neslen ba'de-neslin intikal eder. Teamülen şart-ı vakıf iktizasıyla önce mescit iken bilahare ecdadımızdan Şeyh Mehmed Zühdi Sükuti Efen di tarafından minber vaz' edilmiş. Ecdadımız dergah-ı mezkurda medfun ve türbeleri mevcuttur. Valideleri cihetinden Gülşeni hazretlerinin sülalesine mensup bulundukları vesilesiyledir.
1814 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Revnakoğlu dosyalarımda Sükutlzade Mehmed Şerif es-Sükut 'nin "Şeyhan Ağa" diye maruf babasıİbrahim Efendi'nin iki kısa notta biyografisi yine yer alır (186:270):
"Şeyh Sükuti Efeındi" denilmekle maruf bul unan Rifa'iyye meşayihinden Sükutizade Mehmıed Şerif Efendi merhumun babası yine Sükutizadeler'den Şeyh İbrahim Süküti Efendi'dir ki Diyarbakır ve çevresinde "Şeyhan Ağa" de nilmekle anılır. Bu zata "Şeyh Ağa" da denilir. 1309 Ağustosunda 79 yaşında göçmüştür. Vefatı Hille'dedir. Sükutiyye Tekke ve Medresesi'nin haziresi nde minber yanında medfundur.
Sükuti Efendi'nin babası Şeyh İbrahim Sükuti Efendi merhum, Diyarbakır'da Gülşeni Dergahı postnişini ve aynı zamanda ticaretle iştigal ederek Hindis tan'a manifatura, hayvanat vesaire mübayaası için gider ve müteaddit defa da Bağdat'a gidip gelmiştir. Diyarbakır'da Sükutizade Şeyhan Ağa lakabıy la meşhur ve maruftur. 30 yaşına kadar Diyarbakır'da kaldıktan sonra vali desi Muhsine Hatun ve refikası Fatma Ünzile ile Bağdat'a gelmiş ve oradan, Bağdat'tan Divani1re'ye, oradan da Babylon harabesi üzerine bina kılmmış ve içinden Fırat nehr i geçen Hille beldesine nakil ve sakin olmuştur. Hille bel desinde Sükutiyye namJyla maruf bir medrese ve tekke inşa ederek burada medfundur.
Sükuti Efendi'nin babası ve kendisinin bazen birinci şahıs bazen de üçüncü şahıs Çekimi kullanılarak yazılan biyografisi,metnin Mehmed Şerif Sükuti Efenditarafından Revnakoğlu'na verild@ intibaıverir (186:271):
Şehremini'de Sarav Meydanı'nda Hüdaiyye Dergahı postnişini tarikat-ı aliy ye-i Rifa'iyye ve Ntkşibendiyye'den Sükutizade faziletli Mehmed Şerif Efendi es-Sükuti 1280 sene-i Rumiyyesinde Diyarbakır'da dünyaya gelmiştir. Vefat tarihi 2 Haziran 1933. 69 yaşında vefat etti. Hazret-i Merkez Kabristanı'nda kendi köşkünün duvarı ittisalinde medfundur.
Pederleri es-Sükuti (Şeyhan Ağa) 1230 senesinde Diyarbakır'da doğmuştur. Esas Diyarbakırlıdıır. Akkoyunlu Uzun Hasan sülalesinden ve valideleri tara fından peygamber-i ahir zaman Muhammed el-Mustafa aleyhi efdalü't-ta hiyyat ve's-selam hazretlerinin kerime-i muhteremeleri fatımatu'z-zeh ra hazretlerinin sıulbünden mütevellid, Peygamber-i zi-şanın amcazadesi ve dördüncü halifesi Hazret-i Ali radıyallahu anhü hazretlerinin mahdumu şehid-i Kerbela Haııret-i İmam Hüseyin efendimizin sülale-i mutahharesine mensuptur.
Pederlerinin yedi yaşında iken pederi vefat etmiş, amcasının himayesinde terbiye edilerek mahalle mekatib ve medarisinde taallüm-i Kur'an-ı kerim ve tahsil-i ulum-ı ıdlniyye ve kitabet eyledikten sonra yaşı yirmiye varmaz dan önce 1293 tarihindeki Rusya ve Kırım muharebesinde bilad-ı şahaneden
ONUNCU GÜZERGAH 1815
Revnakoğlu dosyalarında Hüdaiyye Tekkesi şeyhi Süküt zade biyografisi (186:271)
gönüllü sergerde olarak ve askerlerin gitmesi mumaileyhin vicdan-ı şecaati ni tehyiç ederek kise-i himmetinden bir miktar mücahit teçhiz ve mahall-i muharebeye gitmiş, gazi sıfat-ı cemilesini kazanarak muharebenin hitammda Diyarbakır'a avdet...
Cami'-i kebir imamı Seyyid Hüsnü Efendi'nin Fatma Ünzile (adlı) kerimesiyle tezevvüç ederek ticaretle iştigal etmeye başlamıştır.
Bundan sonra Hindistan'a hayvanat ticaretiyle müteaddit defalar gidip gel miş, redif alaylarının ve asakirin esliha ve elbise, hayvanat ve levazım-ı sai releri taahhütlerini ifa etmekte iken iki sene üst üste vaki olan çekirge afeti yüzünden elli bin altın bir zarar gördüğünden ticareti terk ederek Bağdat 'ta bir müddet tavattun etmiştir.
1816 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Pederleri bir müddet memuriyetlerde bulunuyor, Kerbela Sancağı dahilinde Hindiye kazasında a'şar müdürlüğü. Annesinin vefatı üzerine Hille kazası na dönüyor, orada Sükutiyye Dergah, Mescit ve Medresesi'ni inşa ederek 22 Teşrini-i evvel 1308 tarihinde kolera salgınında cemaatle sabah namazını fevt etmemek maksadıyla mescide gidip eda ettikten sonra mescidin kapısında düşüp ölüyor. Hille'de Sükutiyye Dergahı'nda medfundur. Kendisi tarikat-ı Nakşibendiyye-i Halidiyye ve Rifü'iyye'ye mensup erbab-ı takvadır.
Notlarda konteks, buradan sonra SükOtizade'ye geçer. İlk başlık, Sükutizade'nin Bağdat'tan Divaniye'yıe geçişidir (186:268-71):
Bağdat'tan Divaniye'ye Seyahatine Hikmet:
Buraya Molla Kazım namında bir mekteb-i maarife Kur'an-ı azimü'ş-şanı hatm ve itmamına muvaffak olarak gelir. Caminin imam ve hatibinden hu susi derse ve cami'-i mezkurdaki mektebe devam ederek irsah-ı Kur'an ve kitabet-i Arabiyye ve Rizeli Molla Ruşen namında hususi lalasından kitabet-i Türkiyye ve ulum-ı hesab tahsil eyledi ki 1295 Rumi senesinde tamamen tah sil etmek üzere tahrirat ve muhasebe kalemlerine devam etmiş.
Diyarbak ır'a dön ülmek üzere Bağdat'a kadar gelmiş, kırk gün Bağdat'ta kal dıktan sonra tekrar Divaniye'ye dönmüş, 1297 senesinde Hille'ye nakl-i hane eylemiş. Oradan Kerbela'ya giderek A'şar müdürü Diyarbakırlı Talib Efen di'nin hanesinde misafir kalarak Kerbela'da Abbasiyye Medrese ve Dergahı ile maruf olan dergahının müderris ve şeyhi suleha-yı ümmetten ve ulema-yı enamdan ehl-i sünnet ve cemaat müstefızi olan Erbili Şeyh Taha Efendi tara fından talim edildiği veçh ile zikir ve evradıyla, diyanet-i ilmiyye ile meşgul oldum.
Hille'de tarikat-ı al:iyye-i R!fü'iyye ve Nakşibendiyye meşayih-i kiramından ve a'lem-i ulemadan IHille Camii'nin imam ve hatibi Şeyh Osman Efendi'nin ter biye ve hatm-i şerilfı halkasına devam kılındığı gibi her sene bir iki defa Ker bela'ya gidilip Şeyh Taha Efendi'nin ulum-ı zahire ve batınesinden istifade ederek mumaileyhten tarikat-ı Nakşibendiyye' den icazet almıştır.
Hille'de mevkii h:astahane-i askeriyyenin ikinci kitabetine tayin kılındım. Umur-ı tahrir ve hesaba vakıf olmak vazifesinin ehemmiyeti dolayısıyla bü tün evkatını vazifesine hasretmek mecburiyeti olmakla tedris ve tederrüsüne ve seyr ü sülukunaı mani olduğundan vazifesinden ayrıldı.
Şeyh Osman Efendi'nin vefatı vukuuyla Hille'de bulunan ihvan-ı tarlkat-ı aliyye-i Nakşibendiyye'nin istirhamları üzerine Kerbela'daki Şeyh Taha Efen di, Hille'ye celp olıundu. Cami'-i kebir'de teveccüh ve irşada ve hatm-i hace gana ve tevhid ve zikre devam edilmiştir.
Pederinin inşa ettirdiği Hille'de Cibaviyye Mahallesi'nde dergah ve medre-
ONUNCU GÜZERGAH 1817
sesinin tevsiine teşebbüs edilerek mücavir binalar alınarak 17 Mart 1312 ta rihiyle Hille mahkeme-i şer'iyyesini n siciline eclad ve evladına ile'n-nihaye meşrlıt olunmak üzere mezkur dergah tedris-i ulCım ve irşadla tarikat-ı Nak şibendiyye ve Rifü'iyye'ye me'va olmak üzere Sükutiyye Medrese ve Tekke namıyla vakfed ilmiştir.
Bağdat'a giderek Rifö'iyye'den sülale-i tahire ve velayetle eban an-ced maruf meşhur Ravizade Şeyh Muhammed er-Ravi'nin mahdumları Hazret-i Pir-i alem-gir-i Rifö'i hazretlerini n veled-i macidleri Veli Çelebi Seyyid Sultan Ali hazretlerinin nefs-i Bağdat'ta türbelerini de Sayyadi Dergah-ı şerifınjn post nişini ecille-i enamdan, fuzala-yı ümmetten ve sülale-i Rifü'iyye-i Sayyadiy ye'den ve a'lem-i ulema-yı Ahmediyye'den Seyyid Ebülliüda Efendi hazret lerinin hilafetleri olan Seyyid İbrahim Efendi'nin üzerine tarikat-ı aliyye-i Rifa'iyye'de tecdid-i ahd ederek birçok fevaidi havi tarikat-• Rifü'iyye icazet namesi almış.
1310 tarihinde Mekke-i mükerremeye teşrif etmiş ve Medine-i münevvere de Abdurrahman Abdullah nam şeyhin ve müderrisin-i kiramdan Hatibzade Abdülkadir Efendilerin ulum ve fünunundan icaze almıştır.
1312 tarihinde ilk defa İstanbul'a gelip sülale-i tahire-i Rifü'iyye'den Sayya dizade semahatli es-Seyyid eş-Şeyh Muhammed Ebülhüda Efendi hazretleri nin Beşi ktaş Serence Yokuşu'nda konaklarında misafir olmuşlardır.
1312'de Hille'ye dönmüş, Yemen'de çıkan isyanları tedi p için Yemen hey'et-i ıslahiyyesiyle vaiz vazifesiyle ba-irade-i seniyye 18-4-1314 tarihli, 116 numa ralı Dahiliye Neza reti'nin tahriratı mucebince şehri beş bin kuruş maaşla ta yin edilip vazifede iken amcazadesi siyasiyylından maruf İshak Sükutl'ye olan karabeti dolayısıyla ihbar vaki olur, kendisi de ba-irade-i seniyye 1315 Mar tında derhal İstanbul'a celp olu nur. Eylül 1315'te de aile ve çocukları nı Hil le'den İstanbul'a getirtiyor.
1317 senesi Martında Meclis-i Meşayih azalığına tayin ediliyor. 1317 Ağus tosunda Şehremini'de Cafer Ağa Mahallesi'nde Hüdaiyye Dergahı meşihatı hadimliği ba-irade-i şerife uhdesine veriliyor. Mezkur dergah baştan tamir ediliyor ve ismi "Hüdaiyye" olarak tesmiye olunur. Şehri 600 kuruş taamiyesi vardır.
20 Eylül 1336 tarihind e 4.000 kuruş maaşla Daire-i Meşihat-ı İslamiyye'nin 266 sayı ve 21 Eylül 1336 günlü tezkire ile Meclis-i Meşayih riyasetine tayini irade-i seniyyeye iktiran ediyor. Bir müddet Medresetü'l-Kuzat müderrisli ği de vardı r. Nişanları iki adet olup biri üçüncü rütbede nişan-ı Osmani'dir, 1314 yılında verilmiştir. 1317 İzmir payesi, Edirne payesi, 132l'de de bilad-ı hamseden Bursa payesi.
Üçüncü Meclis-i Şehriyye intihabında mebus olarak seçilmiş olduğu halde
1818 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
kabul etmemiştir, bilahare yerine Numan Usta intihap edilmiştir.
Tahirü'l-Mevlev 'nin SükıJt zade'nin vefatına Yazd ığı manzume, şeyhin "Merkez Efendi ha ziresinde arka kapı tarafındaki aile kabrinde Yat ıyor" notuyla Revnakoğlu tarafından tesbit edilir (186:256):
Hazret-i Seyyid Sükuti nagehan Kıldı azm-i gülşen-i huld-ı berin Mazhar-ı eltaf-ı Hak'tır bi-güman Sal-ifevti oldu "şeyhü'l-arifin" 1357.
SükıJtlzade'n in halifeleri (186:245-46):
Mehmed Efendi Hoca: Mimar Acem Ca mi'-i şerifi imam ve hatibidir. Daha önce Cafer Ağa Cami'-i şerifi müezzini olarak vazife görmüştü.
Hafız Mehmed Necati Efendi: Cafer Ağa Cami ve Tekkesi'nin imamlık vazifesin i görüyordu, "Kabasakal Mehmed Efendi" derlerdi. Aslında Gürcü idi.
Şeyh Mehmed Efendi: Tarsus Tekkesi postnişini, şuulcü.
Hafız Emin Efendi: Sarıgüzel çevresinde Kilise Cami'-i şerifinin imam ve hatibiy di. Bu cami'-i şerifte Rifa'iyye usulüyle zi kir ettirirdi. Emin Efendi'nin Orta Çeş me'de Ahmediye Cami'-i şerifi karşısında attar dükkanı vardı, bundan dolayı "Attar Emin Efendi" de derlerdi.
Abdülfettah Efendi: İlmiyedendir, Siirtli idi. 1964'te göçtü, seksenine yaklaşmıştı.
Tekkenin zak irleri (186:244):
J!Ç.b!
!
J
Sükuti Efendi'ye verilecek maaşa ait vesika (186:64)
Arap Ahmed Efendi: Kadiri halifesi, Hazret-i Merkez'de müezzinbaşıydı. Şeyh Mehmed Efendi: Tarsus Tekkesi şeyhi. Şuul okurdu.
Şeyh Hafız Halid Efendi: Zakirbaşıydı. 1307'de göçtü. Merkez Efendi hazire sinde yatıyor.
ON U NCU GÜZER GAH 1819
317'de cami-tekkenin Revnakoglu, H.1 verir(186:243):
ihya kitabesine de yer ,
. · _ Saray Meydanı n- Şehremını S ka<tı'nda 29 nu
da Ayık Fırın Carni'-i şerifi.
maral Cafer . üda Efendi'nin nin içınde, Ebu , . ait cümle
.H".d3.iyye sıne .
Tekke-ı u . Ü t kısmı istiflı,
kapısı kitabesı.· . le yazılmıştır.
··ı··s ce ısı ı . güzel su u . kilde, mıstar-
. müstatıl şe 1 p
Genış
mer .. erinde o u
1 beyaz mer
uz d K.ita-
ı k ısında tugra var ır.
ybuenianr metnı. ta l"ı k yazılıdır:
ekke-1
. , ··-i Sayya.d.ıyye .ve Silsilc-ı şen.c i Rifa'iyye ye tan·k at-ı T alıyye.-tt·u·daiyye'd.ıc.
mensup • . hazret-i
a
.,.elsim -ı. dest-i kerım-ıu-mtaz u ' b" ile m
sul tan-ı e.n ılyil-. Cenab-ı İmam 1 • ecl-ı ce ı . k
. ·
u ya n
Hüseyın-ı
.. b. Gavs-ı e - mucte a d er-Ri.ia•••ı
id Ahme
ber S1e1•yhyu anhu..'1-Barl efen•- radıya a . . üJaJe-i ta-
tlerının s
dimiz hazre d k.-yı dfıiyan-ı
. d n ve es ı a • .
hiresın e
d· • •d
n, meşah ır-ı
şahı e .
cenab-ı pa 1 d semahatli, Si-
sudür-ı .ıza·m .an
Muhammed
-
Seyyıd .
yadet ı . . hazretlerı Eb ··thüda efendımı.z h .m u
u . ader-ı mer u tarafından bı id Muham-
mu-ker remlen . SeyBy
efend"ı'nı·n
eddın ey ı
ı
mna•emd -ı Na•ul rleri ne tecdit buyuru -
muştur, 1317.
su_ ku•t-ıza"de'nin H·ıııe"deki
_ Tekke ve Cibaveyn ·(359·2) Medresesi vakfiyesı .
1820
Revnakog-lu'nun lstanbul'u
CeylanlıTekkesi
Bu sefer Şeyh Raşid Efendi Camii'nden Günaydın Sokağı'na geçiyor, bu sokaktan sağa dönen Kerpiçhane Sokağı'na giriyor,solda Geylani Tekkesi Camii önünde duruyoruz.(Şehremini Mahallesi, 1554 ada,30 parsel)
Az. bilinen bu tekkenin ve şeyhlerinin tarihi Revnakoğlu'nda şöyledir (115:189-91):
Yeni şekle göre Şehremini kurbünde, Deniz Abdal Mahallesi'nde, Kireçhane Sokağı'ndadır.
Asıl adı "Tekke-i Cedid'; "yeni tekke"dir. En önce Rifci'iyye'den, daha sonra Kadiriyye'den olmuştur.Dergahı yaptıran "Gazlzade" denilen Makineci Hacı İbrahim Edhem Efendi'dir. Latife olarak kendisi ne "Şeyh Makine" derler. Tev hidhanenin mihrabı önünde toprak kabrinde yatan bu zatın Rifö'iyye, Kadi riyye ve Nakşibendiyye'den hilılfetnamesi vardır.
Tanmmış bir ebe olan annesi, Şeyh Ebülhüda'ya çatmış ve tekkeyi onun dela leti ile yaptırmıştır, bundan dolayı Şeyh İbrahim Edhem Efendi'ye "Ebenin çocuğu" da derler.
Rifö'iyye'den bulunduğu zamanlar Yüksekkaldınm'da Fena! Dede Çeşmesi civa rmdaki Şerbetdar Tekkesi'ne, Kadiriyye'ye geçtikten sonra Tophane'de Kadiri.ha ne denilen İsmail Rumi Hankahı'nın erşed ve ekber hulefasına meşrut kılınmıştır.
H.1289'da uyand ırılan ve "fı'l-yevmi'l-hadi ve'l-ışrln min Recebi'l-ferdi li-se neti sitt ve ışrin ve selase-mie ve elf" tarihinde "Ceylanlı Tekke" adını alan zaviyenin vakfiyenamesinde şöyle deniliyor:
"Topkapı civarında, Şehremini civarında, Ereğli Mahallesi'nde, Kerpiçhane Sokağı'nda kain menzilde sakin sahibü'l-hayrat ve'l-hasenat ve ragıbu'l-cen neti ve'd-derecat tarikat-i aliyye-i Rifü'iyyi'n -Nakşibendiyyi'l-Halidi meşayi hinden zehadetli es-Seyyid eş-Şerif eş-Şeyh el-Haccu'l-Harameyn ve zübde tü'l-muvahhidin İbrahim Edhem Efendi el-Haseniyyü'l- Hüseyni b. el-Hac Hafız Mehmed b. Abdurrahim (Seyyid Abdürrezzak el-Hamevi neslinden dir. Bu zat, Kadiriyye'den ve Hüseyni seyyidlerdendir) mal-ı helalimden hare ve sarfla müceddeden bina ve inşa ve 1289 sene-i hicriyesinde resmen küşad ve "Tekke-i Cedid" namıyla tersim eylediğim bir bab tevhidhane ..."
18 Cemaziyelahir 1331 tarihinde zaviyenin postnişinliğine getirilen son şeyh HaJid Ulvi (Çalabatapan) Baba'run (b el-Hac eş-Şeyh İbrahim Edhem el-Er zurum!, Karagümrük'te Kabakulak'ta yatıyor) (aslen Kadiriyye'nin Koç ko lundandır) iki hilafotnamesi vardtr: Birincisi kendi ağabeyi Kemter Baba'dan, ikincisi de Kadirihane'dendir. Kemter Baba, Kadiriyye'nin Abdülvehhab ko-
ONU NCU GÜZERGAH 1821
Ceylanlı Tekkesi ve kitabesi (119:45)
!undan hilafet vermiş, Kadirihane tarafından da Eşrefıyye'den istihlaf olun muştur. Kendisini Kadirihane şeyhi Abdüşşekur Efendi iclas etmiştir. Sağ rehberi Sinni Halil Efendi Tekkesi şeyhi Kürt Necmeddin Efendi, sol rehberi Gümüş Baba şeyhi Mehmed İzzet Efendi idi.
Ulvi Baba'da gördüğümüz vakfıyenamenin tarihi 1328'dir.
Saatlerce sema etmesinden dolayı "Fırdöndü" adıyla şöhret bulmuştur, "Şeyh Fırıldak" denildiği gibi "Uçtum Baba" da derler.
Ulvi Baba, yine H. 1332 tarihinde Beyazıt dersimalarından, Fatih Cami'-i şeri fi ikinci imamı Vanlı Hafız Mehmed Feyzullah Efendi'den cami derslerini bi tirerek icazetname almıştır. (Merhum Şehzadeli Hafız Bekir Efendi merhum, bu zatın (Vanlı Hafız Mehmed Feyzullah Efendi) oğluna vekaleten imam ol muştu; Fatih Cami'-i şerifi haziresinde yatıyorsa da taşını bulamadım.)
Ulvi Baba'nın (Vefatı 17 Nisan 1959, İstinye Mezarlığı'nda validesinin yanın da yatıyor.) halifeleri:
Hafız Neşet Efendi merhum: Çapa'da Saraç Doğan Cami'-i şerifi imamıydı. Remli şeyhi Hafız Süleyman İlhami Bey, hıfzını bu zattan dinletmiştir.
Şeyh İsmail Hakkı b. Murad: Mevlanakapılıdır. Mevlanakapı duvar dibindeki Ciğerci Baba Zaviyesi'nin son olarak şeyhliğini yapmaktaydı. Halen Merkez Efendi Cami'-i şerifi kayyımı bulunuyor.
İmam Hasan Efendi merhum: Yenibahçe Hastanesi imamıydı. Hattat Bekir Efendi:
1822 Revnakoğıu·nun istanburu
Evvelce cümle kapısı üstünde bul unan yazısı talik, ince uzun mistarlı beyaz mermer taştan tak-ı kitabe, sağ ucunda Kadiri tacı, sol ucunda Halidi tacı (iki satırdan ibarettir):
Destur
Ya Hazret-i eş-Şeyh İsmall er-Rumi - Sahibü'l-hayrat ve'l-hasenat dergah-ı cedidin bani-i evveli el-haccu'l-Harameyn zübdetü'l-muvahhidin İbrahim Edhem Efendi'nin Ceylanlı Tekke-i şerlfidiı gafarallahu lehu. Yevm-i mahsus cuma günü, leyle-i. cumartesi, H. 1289 (Tesbit tarihi 18 Ağustos 1947 şeker bayramı bi rinci gü:nü)
Hulvi Tel<kesi
Millet Caddesi'ne çıkıyoruz. Caddeden Büyük Saray Meydanı Caddesi'ne dönmeden cadde ortasında Hulvi Tekkesi vardı.
Revnakoğlu, M u hyidd iın Efend i tomarı ndan naklen ilk şeyh H ulvl Efend i ve tekkesi için (199:35) ''Şeh reminii ku rbü nde, Ereğli Ma hallesi'ndedi r. Pederi Saray-ı amire hel vacı başı olu p bade'l-vıefat oğlu ha neyi tekke ihdas eylemiş ve derunu nda mescit bina kı lmıştır" bilgisi n e yer verir ve Mu hyid d i n Efend i'nin H.1035 - M.1626 verd iği tekkenin açı lış tarih ine iti raz ederek tekkenin açı lış ta rih i ni n "Menzil-i Gü lşenl'd ir cay u makam-ı Mahm u d" mısra ı nı n gösterd iği H.1040 senesi old uğu n u söyler.Halbuki tekke kitabesinde 1035.'tir!
H.1064 - M.1654'te vefat eden Mah m ud Hulvl'ni n Sünbü liyye'den şeyhi Hasan Ye mani, Sünbü liyye'den şeyhiy:se Sezai Efendi'yd i.
Tekkenin kendisi, tekkeni n banisi ve ilk şeyhi Mah m u d H ulvi'ni n babasın ı n şahsi hanesiyd i. H ulvi bu evıi tekkeye çevi rmişti. Revna koğlu bu h ususu Evkaf d efterle rinden tesbit eder (199:54):
Topkapı civarında, Şehreınini'de, Ereğli Mahallesi'nde vaki asr-ı Sultan Sü leyman-1 Evvel ve Selim-i Sani'de hidmet-i hassa-i şahane ser-helvacısı Ah
-t
med Ağa'nın hanesi olup H.1010 tarihinde vuku1
vefatıyla oğlu Şeyh Mah
mud Efendi, nam-:ı diğerle Hulvt Efendi, asr-ı Sultan Murad -ı Rabi"de yani H.1035 tarihi nde gıederinin ha nesi derununa bir tevhidhane binasıyla "Gül şeniler Mescid i" diye tekke yaparak ...
ONUNCU GÜZERGAH 1823
Tekkenin ilk adının "Gülşenller Mescidi" olduğu ibaresine Revnakoğlu "Bu mescid-i şerifin bir adı da Ereğli Mescidi"dir notunu düşer ve buraya "Hulvi Şeyh Mahmud Efendi Tekkesi denilmesi lazım gelirken yanlışolarak Hulv Mehmed Efendi Tekkesi derler" der.
Revnakoğlu 1940'ta tekkenin kitabesini tesbit etmişti(199:53):
Dergah-ı şerifın evvelce hacet penceresi takmda bulunan dört köşeli, sülüs yazılı kitabe: "Hankah-ı Hazret-i Gülşeni - Memduh-ı Sultan Celaleddin-i Rumi Hazret-i İbrahim Gülşen! hulefüsından bani-i Hankah-ı Celaleddin Mahmud Hulvi el-Gülşeni b. Ser-helvacıyan-ı hassa Ahmed Ağa der-asr-ı Hazret-i Sultan Süleyman b. Selim Han kaddesallahu esrarehum. H.1064. Medfün fi 1126 (Bu tarih Şirugani'nin vefatı y ılı na rastlamaktadır.)
Tekke binası ve icra edi en ayin,Revnakoğlu notlarında şöyledir (199:55):
Hulvi Tekkesi 1274'te Sultan Mecid'in yapt ırd ığı tamirden sonra yeniden ta mire muhtaç bir hale gelmiş, fakat esaslı surette tamir ve ihyasına imkan bu lunamadığından, bu hal ancak 20 sene kadar sü rdüğünden ayin-i şerif icrası mümkün olabilmi ş ve sonra haliyle kalmıştır. Bu tarihten sonra da mukabe le-i şerife yapılamamış, taştan yapılan tevhidhanesi yıkılmış, enkaz bakiye sinden kala n büyük köfeki taşlarının bir kısmı Şeyh Hulvi Efendi'n in tü_rbe siyle tekke haziresinin etrafına konulmuştur.
Dergah-ı şerif en önce Sünbüliyye 'den, sonra Gülşeniyye'den olmuş, en sonra da Rifü'iyye'nin Lehas koluna geçmiştir. Mukabele günü salıdır. Bundan do layı son şeyh Mehmed Arif Efendi'nin zamanında dahi evvela Gülşen! ayini yapılır, sonra Rifa'iyye uısul ü icra edilirdi.
Tekke bina sı, Şehremini 'de Ereğli Mahallesi'nde Tra mvay Caddesi üzerinde ve Topkapı istikametinde solda, makasa yakın tarafta ve Arpa Hamamı yakı nHlda olup halen mevcut ise de son derece harap ve virandır.
Revnakoğlu'nun yukarıdaki ilk tesbitinden sonra 1957'de vaziyet büsbütün tekkenin aleyhindeydi,nihayet yıktırıldı (199:31): "Dergah-ı şerif,Topkapı Caddesi üzer inde, 13 numaradaydı;1957'deki son büyük istimlak dolay ısıyla yıktırılıp caddeye veri di.''
Tekkenin 1626'da yapılışına Lemezôt sahibi Şeyh Mahmud Hulvi"nin düştüğü tarih, tekkenin türbesi penceresi üzerindeydi (199:58):
Şehremi ni'de Ereğli Mahallesi'nde cadde üzerinde vaki Gülşeniler Mesci di'nin, diğer adıyla Hulvi Efendi Tekkesi'nin türbe penceresi üzerindeki taş ta bulunan kitabedir ki Şeyh Mahrnud-t Hulvi'nin kendisinindir, Hadfka tü'l-Cevami•d e de yazıl tdır:
1824 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Yapılıp zaviye bu ınescid ile Hak yolu na Gülşeniler gele sakin ola oldur maksıid Onun itmamına hatif dedi Hul vi tarih
M eıızil-i Gülşenidir cıiy-ı ınakamen ma/ıınıld, 1035.
Ayn ı ismi taşıyan Kütahya' da da bi r tekke vard ı (199:58): "Kütahya'da Paşam Sultan Mahallesi'nde "Hulvl Efend i Zaviyesi" ad ın da bi r d erga h da ha vard ı r ki d iğer ad ıyla "Kurşu nlu Tekke" de den ilmekted ir.1288tarihi nden beri pek harap bu lunan bu tekke varidatı olmad ığından ve şimd iye kada r hiçbi r tarafta n m ü da hale ve sahibi zu h u r etmemiş olduğu ndan metruk kalmıştır."
Tekken i n kısa tari h i şöyleyd i (199:30):
ilk şeyh Sünbüliyye ve Gülşeniyye'den Şeyh Cemaleddin Mah mud Hulvi'dir. Koca Mustafa Paşa şeyhi Hasan Necmeddin Efendi'nin halifesidir.
Şeyh Hulvi'nin Reşeha.t'a nazire olan Lemezdt'ı fıstıki kağıt üzerine 19 satır lı olup talik yazılıdır ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde Kulekapı Mevleviha nesi'nden müdevver Halet Efendi kitapları arasında 281 numarndadır. Le ınezat'tan başka Cam-ı Dil-nüva:t gibi eserler kaleme almıştır. Veladeti 982, irtihali 1064.
Şeyh Sinan Efendi (Sinaneddin Çelebi), "Ümrn1 Sinanzade" denilmekle ma ruf Şeyh Arap Şerif Mehmed Efendi'n.in oğludur. Şelıremini'deki Ümmi Sinan Dergahı'nda medfundur.
Posta bu nda n sonra "ŞirGgani Ded e" ve "Dede Efendi" diye de şöhreti olan Şeyh Ali Hend i posta geçti.
Tekken i n üçü ncü şeyhi, d e m usi ki sahasında bi r hayli ma ruf olan Derviş Ali Şiru gani"yd i, "Dede" u nvan ıyla da anılıyord u. iV.Meh med devri nd e musiki ilmin in an ne ve ba bası sayı lan Şiruga ni, savt, ziki r ve ilahi besteleriyle devrinde bi r hayli itibar da görmüştü, tekkesi d e bir zama n "ŞiruganiTekkesi" ad ını taşı mıştı. 1845'te vefat ettiğinde cesedi tekkesin in haziresine defnedildi.Saded din Nüzhet Ergu n, Şiruganl'yi antolojisine kaydederken mesttir.
Revnakoğlu, notları nda "Abdü lga ni" ismiyle de yer b u lan Şiruganl Efendi'ye "mahfil sürmesi"n i n isbet eder (199:23):
Gülşen! şeyhi Abd ülgani Efendi: Eskiden camilerde namazdan sonra tesbih merasi mi yapılırdı. Burada okunan evvela münacat, son ra ayete'l·kürsi, sonra tesbihler ve bir ilahi, bir duadan sonra ve cumhurla beraber "ve'J-hamdü lil lahi rabbi'l-5.lem1n" den i rdi. Büyük bir musiki hadisesi halinde icra edilen bu merasi me "mahfil sürmesi" ismi verilm iştir ki Sultan Ahmed-i Sal.is zamanm da Gülşeni şeyhi Abdü lgani Efendi tarafından icat olunmuştur.
ONUNCU GÜZERGAH 1825
Şeyh için Atrabü'l-Asôr' dan, Osmanlı Müellifleri' nden ve Türk Musikisi Antolojisi'nden derlenmiş şu kısa biyografi de dosyalarda yer alır (199:56):
Hulvi Baba Tekkesi'nin ikinci şeyhi olan Sinan Efendi'den sonra postnişin olan Ali Şirugani, 17. asrın son yarısın da, çok geniş bir şöhrete malik büyük bir bestekardır. 600'den fazla ilahi bestelediği kuwetli rivayet halindedir. Tekkesine "Ali Şirugani" yahut "Şeyh Abdülgani Efendi Tekkesi" dedirtmeye sebep olmuştur.
"Şirugani" adı, büyük bestekara bezir yağcılığı etmesin den dolayı verilmiştir. Dergahının hariminde medfundur.
Duagu Şeyh Ahmed Rıza Efendi (201:607)
Şiruganl'den sonra posta srasıyla oğulları Ali Efendi (ö.H.1185) ve Mustafa Efendi oturdu. Arkası ndan ŞiruganT'nin torunu Halil Efendi (ö.H.1196) meşihate geçti. Bu son şeyh, uşşa kiyye'dendi.
,•. Muhyiddin Efendi'nin tomarını takip eden Revnakoğlu'nun kayıtlarına göre bundan sonra sırasıyla Ümmi Sinanzade
-·•- -·- - Hasan Efendi (ö. H.1203), 27 Safer1211'de posttan feragat eden (Kadirlhane şeyhiSeyyid Mehmed Efendi'nin oğlu) Mehmed
Sırrı Efendi, Gülşeniyye'den Mustafa Hulusi Efendi (ö. H.1217) ve oğulları Mehmed ve Hüseyin Efendiler,Karasarıklıhalifesi Tabancacı Mehmed Arif Efendi (ö.H.1238), Tabancacı Mehmed Arif oğlu ve halifesi,aynı zamanda Kıllı YusufTekkesi şeyhi Ali Rıza Efendi'nin de halifesi Ahmed Hulusi Efendi (ö.H.1256), yine KıllıYusufTekkesi şeyhi Ali Rıza Efendi'nin halifesi Abdülkadir Ulvan Efendi(ö.H.1260) posta oturdular.
Tekkenin şeyhliği,Abdülkadir Ulvan Efendi'den sonra Şerbetdar Tekkesi'nin şeyh liğinde de bulunan Mehmed Arif Efendi'ye geçti.
Revnakoğlu, Zakir Şükrü'nün tomarında "Şeyh Mehmed Arif Efendi, Şeyh Ahmed Ar if Hamdi Efendi'nin oğludur. 22 Zi kade1319'da göç"ten ibaret bilgiyi genişleterek (199:30) "Şerbetdar Tekkesi şeyhidir. 68 yaşında vefat eylemiştir. Dergahta med fundur,taşı yoktur. ilkzamanlarda tekke harap olduğundan bir müddet ayin-işerif yapı mamıştır.Vefatından sonra meşihat, oğlu Ahmed FevziBey'e intikal etmiş ise de henüz 18 yaşında bulunduğundan DuagG Şeyh Ahmed Rıza Efendi niyabet eylemiştir. Rıza Efendi'ye dilindeki hafif pelteklikten dolayı "Ettepeta" derler.Şeyh Rıza Efendi dergahta medfundur,taşı yoktur."
"Çamaşırcızade" diye de maruf olan DuagG Şeyh Ahmed Rıza (Ahmed R ızaeddin Remzi) Efendi'nin hilafet merasimi FevziAtaman'ın Revnakoğlu'na verdiği notlarda yer alır (201:603):
1826 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
<.• .,.ç. . ....·. ..... ıı--:-:· --\,;,)
:.:. :.D: "; -;-.
. şeyh Mehmed A rif Efendi'nin vefatına
düşürülen tarihler
(299:25)
11 Şubat 1319 tarih-i Hicrisine müsadif 9 Teşrin-i sani 1317 Rumi senesi cuma günü akşamı yüzlerce meşayih-i kiram ve huzzar-ı zevi'l-akdam dede gan, dervişan, salikan, muhibban, hususan Rels-i Meclis-i Meşayih Kadiriha ne Dergahı şeyhi Alhmed Efendi ve Meclis-i Meşayih azasından Merkez Efen di Dergah -ı şerifi şeyhi Şeyh Ahmed Efendi hazır bi'l-meclis oldukları halde Fatih Cami'-i şerifi kurbündeki Kubbe Dergah-ı şerifi şeyhi tarikat-ı Rifa'iy ye'den Şeyh İsmail Efendi mahdumu Şeyh Talat Efendi rehber ve yemin ü yesarında müşarünileyhin büyük mahdumu Şeyh Haydar Efendi ve yine halifelerinden Şeyh Hafız Efendi ve iki nakibi tarafından kemal-i ihtiram la huzur-ı şeyhe (Şeyh Mehmed Arif Efendi'ye) bi'l-irsal ve esna-yı ayinde Sultan Mahmud Türbesi civarı nda Kara Baba Dergah -ı şerifi şeyhi Mehmed Efendi mahdumu Şeyh Haydar Efendi ve zakirbaşımız Üsküdar'da Toygar'da Toygar Dergah-ı şerifi şeyhi Şeyh Hazım Efendi dervişanından Arap Ahmed Efendi taraflarından gayet müessir Cenab-ı Pir'in kelam-ı ali ve methiyelerini bi r savt-ı belig ve lahn-i latif ile ref'-i semavat-ı illiyyin eylemişlerdir.
İt'am-ı taam hususu harem ve selamlık ceman 25 sofrayı mütecavizdi ve ge lenleri dergah istiap etmediğinden sokak ma-haşarallah bir haldeydi. Bu me rasim Aksaray civa.rında Fenai Dede Mahallesi'nde kain Şerbetdar Meh med Efendi Dergah-ı şer1fınde yapılmıştır.
ONUNCU GÜZERGA H 1827
Not düşelim,Duagü Şeyh Ahmed Rıza Efendi,Şerbetdar Tekkesi'nde, Şehremini'deki Hulvl Dergahı'nda vekaleten postnişinlikte bulundu. Üsküdar Rita"iAsitanesi'nin şeyhliği de kendisinetevcih edilmişti.O tarihlerde İstanbu lRita'T şeyhleri içinde en yaşlısı kendisi bulunuyordu. Resmi muamele tamamıyla bittiğihalde hazretin ömrü
yetmedi, asitanede icra-yı meşihat edemedi. Şednôme-i Rıza ile Risôle-i Vefôi yye
adlıyazma risaleleri de vard ı.
Fevzi Ataman, babası Şeyh Mehmed ArifEfendi'ye dair tarihleri şöyle sıralar (199:30):
Hulvi Mahmud Efendi ve Şerbetdar Mehmed Efendi Dergah-ı şerifleri şeyhi Şeyh Mehmed Arif Efendi merhumun tarih-i veladeti H.1252. Şeyh Osman Hilmi Efendi'den (Şerbetdar Dergahı şeyhi; asker imamı olmakla maruf Şeyh Hafız Osman Hilmi Efendi'dir) aldığı icaze tarihi H.1274. Tarih-i vefatı Rumi 17 Şubat 1317 - 21 Zilkade 1319 pazar gecesi sabaha karşı irci'i emr-i celiline lebbeyk-zen-i icabet olmuşlardır.
Bir miktar hakkında Şerbetdar Tekkesi bahsinde de malümat bulunan Mehmed Arif Efendi için burada Revnakoğlu şunları ilave eder (199:29):
Mehmed Arif Efendi'nin on yıl kadar da niyabeten Düğümlü Baba - Araba cıbaşı Tekkesi şeyhliğinde bulunmuştur. Civar tekkelerdeki türbe sarıklarını, bilhassa hilafet cemiyetlerinde giydirilecek taçları sardırmak üzere Şeyh Arif Efendi'ye getirirlerdi. Adap ve erkanda vaki olan bir kusur ve noksanı zikirde bile olsa düzeltmek ve alakadarları ikaz etmek isterdi. Bu hususta kendisine gelip mesele sorarlardı ve kendisinden pek çekinirlerdi. Herkese noksanını söylemesini telmih için kendisine "Şeyh Akrep" adını vermişlerdi.
Üsküdar'da Toygar Tekkesi mensuplarından Üsküdarlı Arap Ahmed, Hulvi Baba Tekkesi'nin zakirbaşısıydı.
Son şeyh Mehmed Arif Efendi merhumun halifeleri:
Tekaüt sandığı hulefüsından Duagu Ahm ed Rıza Efendi: Arif Efendi'nin gö çüşünden sonra oğluna niyabet etmiştir.
Sultanahmet'te Düğümlü Baba Tekkesi şeyhi İhsan Efendi: Unkapanı - Yeşil Tulumba şeyhi Hacı Mustafa Efendi'ni n ön rehberliğiy le ilbas- ı tac u hırka etmiştir. Hacı Mustafa Efendi'nin hilafet verdiği kimselere de Mehmed Arif Efendi rehberlik edermiş.
Mengene şeyhi Şerefüddin Efendi ile Topkap ışeyhi Cemaleddin Efendi'nin de ni yabetlerinden sonra Hulvl Mahmud Efendi Dergahı şeyhi olan Fevzi Arif Ataman, tercüme-i halini Revnakoğlu'na yazarak verir (199:160):
Rahmetli babam, Hulvl Mehm ed Efendi ve Şerbetdar Mehmed Efendi Der gah- ı şerifleri şeyhi ve Adliye Nezaret i umür-ı cezcliyye kalemi hulefasından
1828 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Şeyh Mehmed Arif b. Şeyh Ahmed Arif tir. Merhum validem Üsküdarlı Aziz Mahmud Hüdai tari ki hulefüsından ve Saray-ı amire aşçıbaşılarından Şeyh Osman Efendi kerimesi Fatma Fethiye Hanım'dır.
Hicri 18 Safer 130ll, Rumi 3 Mart 1300 tarihinde İstanbul Sultanahmet'te Güngörmez Mahallesi'nde doğmuşum. İlk mektebim, İstanbul Yenibahçe civarında Valide Camii kurbünde, hafız-ı kurra olup sonraları Hüsrev Paşa Dergahı şeyhi Bahçıvan Şeyh Arif Efendi'nin halifesi ve Topkapı'da Kıllı Yu suf Dergahı postnişinliğini iktisap eden Şeyh Cemal Efendi'nin Dibek Mekte bi'dir ki burada yalnız Kur'an-ı kerim ve tecvid okutulurdu.
Babacığım, yedi yaşına bastığım zaman İstanbul Aksaray - Molla Gürani Mahallesi yakınında Darü't-tahsil namıyla benam hususi rüşdiye mektebine kaydettirmişt ir. Buradan şehadetname aldıktan sonra 1313-1314 sene-i ted riyesinde Şehzadebaşı'nda Vefa İdadi Mektebi'ne yazdırdı. Ulfım-ı dinine, tabiiyye ve riyaziyye: tahsiliyle ba-şehadetname neşet eyledim.
Bütün hevesim doktor olmaktı, fakat merhum pederim hukuk tahsili ni terviç etmemi istiyordu. Bu sırada bir dostunun delaletiyle İstanbul Postahanesi'ne mülazemeten yerleştirildim.
Babamın bu arada r:ahatsızlanarak 1317 senesinde vefatı üzerine yüksek tah sil yapamadım, fakaıt istanbul'un şimdiki büyük postahanesinin nin-i küşa dında 700 kuruş maaşla gişe mürase!at-ı ecnebiyye memurluğuna tayin olun duktan sonra servisin nisbeten müsait bulunması, arkadaşlarınım mektebe gideceğim günlerde yerime vazifeyi tekabbülleri ve müdürümün zımni mu vafakatleri üzerine 1910 senesinde hukuk fakültesine kaydolunarak dört sene tahsilden sonra 1914 senesinde diploma almak müyesser oldu. Ancak o sene Harb-i Umfımli, Birinci Cihan Harbi patlaması ve postahane memurla rının da askerlikten istisnaları dolayısıyla bu mesleğe intisap edemedim. Ta burumuzun (Hırka-i şerif taburu), Çanakkale Harbi'nde hemen bütün efrat ve zabitanının şehadetleri tekaüt oluncaya kadar burada çalışmam ıztırarını doğurmuştur.
Harid gişe memurl1L1ğundan sonra yine İstanbul Postahanesi ittihad-ı mer sfıle baş memurluğuna tayin olundum. Mütareke senelerinde İstanbul'da İn giliz, Fransız, İtalyaın ve Yunan askeri postahaneleri açıldı ve aktar-ı cihana posta münakalat ve münasebetimiz inkıtaa uğradı. O zamanki hükumetin Posta ve Telgraf nazırı Refi k Halid (Karay) Bey'in, bilahare bu soyadı almıştı, mümessilliği ve hükumetin sefırlerimiz vasıtasıyla düvel-i mü'telife nezdin deki teşebbüsleri mıuvaffak iyetle tetevvüç etmediği halde postahanemizi ve hassaten harid mer:sfıle dairesini ziyaretleri sırasındaki taşkınlık dolayısıyla evvela İtalyan askerli posta direktörünün muvafakatiyle Suriye postalarımız dan, oradan çekilmemiz sebebiyle, iade edilmiş olan nakilleri ve adi müra selatın da Almanya, Avusturya ve Macaristan'a iadeten sevkini temi nden
HulviTekkes i son şeyhi Fevzi Arif Ataman(199:159)
ONUNCU GÜZERGAH 1829
Fevzi Arif Atarnan'ın kaleminden kendi biyografisi (199:160)
sonra ibtidaen müttefiklerimiz memaliki müstesna olmak üzere bütün dünya mem leketlerine şamil olmak üzere kabul ede ceğimiz her türlü müriıselenin emr-i sevk ve isallerinin temin edileceği va'd-i kavi si üzerine keyfiyeti ale'd-derecat nezarete iblağım üzerine Anadolu da dahil elimizde kalan memJ eketimizin bütün postahane lerinden müriıselat kabulüne ve dairemiz ce de sözü geçen postahaneler vesatetiyle sevkine başlanmış ve nezaretin Almanya, Avusturya ve Macaristan için müraselat kabul edilmemesi tamimine rağmen yine İtalyan posta direktörünün muvafakatiy le oraları için de taahhütlü ve adi mektup vesair müriısele alınması temin ve hatta Edime'nin sukutu ferdasından itibaren de Yunan postahanesi delaletiyle buralara da kema fi's-sabık posta müraselatı kabul ve sevki temin edilmiştir.
Bilahare İstanbul posta ve telgraf baş mü dürlüğü posta işleri masası memurluğu- na ki hükümet-i Cumhuriyyemizin Adalet
Bakanlığına irtika eden Ali Rızarurel Bey masamın muaviniydi, terfian aynı başmüdür lük başkatipliğine, Galata posta-telgraf müdürlüğün e, istanbul pa ket postahanesi müdürlüğüne, barem kanununun neşri üzerine yine terfian ikinci defa Galata posta-telgraf müdürlüğüne, İstanbul posta ve telgraf baş müdür muvavinliğine tayin olundum. 1938 senesinde tekaüt edildim.
Mütekaiden iktisat Vekaleti Adana bölgesi iş daire müfettişliğine ücretle se kiz ay zarfındaki mesaim takdir edilerek Malatya mıntıkası iktisat müdürlü ğüne tayin olundum. Daha paket postahanesi müdürüyken musab olduğum böbrek hastalığıma fazla kireçli sularının fena tesir etmesi yönünden tam bir sene burada çalıştıktan sonra istifaen ayrılmak zorunda kaldım.
İstanbul'a avdetimden bir müddet sonra Maarif Vekilliği İstanbul Maarif Matbaası'na ayniyat hesap kontrol olarak tayin edildim. Tevhid ve teadül ka nununun kabw ve mevki-i tatbike vaz'ı üzerine tekaüt maaşından sarf-ı na zar etmem gerektiğinden bu vazifeden de ayrılmak ıztırarı hasıl oldu. Bunun üzerine Kızılay aş ocaklarının Eyüp şubesinde bir buçuk sene çalıştıktan son ra o sırada münhal bulunan, halen ifa-yı vazife eylediğim İstanbul Ticaret Borsası büro ve tescil müdürlüğü büro şefliğine tayin olundum.
1830 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Bütün bulunduğum yerlerde uhde me mevdu vazifeleri hüsn-i ifaya ça lışmakla kalmamış, iktidar ve vüs'ü mün haricinde de birçok başarılar elde edilmiştir. Bunlardan en mü himi tabiidir ki posta münakalat ve münasebatının ez-ser-i nev ihyası keyfiyetidir.
Fevzi Arif Ataman, Revnakoğlu'na verdiği notlarda HulvlTekkesi'nin haziresine def nedilen yakınlarını şöyle kaydeder (199:28):
Fevzi Arif
Atama n'ın kartı
(199:158)
Babam şeyh Mehmed Arif b. Şeyh Ahmed Arif, Hulvi Mahmud Efendi Zaviye si'nde, Tramvay Caddesi'nden bakılınca ilk ortaya gelen kısımda medfundur.
Halifesi Şeyh Ahmed Rıza Remzi er-Ri.fü'i de pederimin koynuna defnedilmiştir.
Annem Fatma Fethiye Hanım b. Şeyh Osman da keza caddeden bakınca rah metli babamın baş ucunda, sol taraf duvar dibinde ve Hulvi Mahmud Efendi yanına defnedilmiştir. Bu kabirde daha evvel iki zatın alt alta bekaya-yı izamı bulunmuştur. Henüz pek çürümemiş ve dağılmayacak derecede yeni olanı nın orada mezar taşı bulunan ve ismi yazılı olan Tabancacı Şeyh Arif ismin deki zata ait olsa gerektir. Diğer zatın kim olduğu tesbit edilememiştir. Şeyh Osman Efendi, Üsküdarlı olup Üsküdar'da ikamet etmekte ve tarikat-ı aliy ye-i Celvetiyye hulefüsından bulunmaktadır.
Kardeşim Mustafa Muhyiddin b. Şeyh Mehmed Arif, babanın sağ tarafında medfundur.
Oğlum iki yaşında rıhlet eden Ali Müfahham b. Fevzi Ataman da kardeşimle koyun koyuna yatmaktadırlar.
Kızım 16 yaşında göçen Fethiye Harika da kanuni memnuiyet dolayısıyla mezkur hazireye defnedilememiş, Karacaahmetsultan Mezarlığı'nda defin-i hak-i gufrandır.
Validem Fatma Fethiye b. Şeyh Osman Hanım'ın tarih-i tevvellüdü ve vefatı: Tarih-i veladeti 1271 Arabi - 1270 Rumi; vefat tarihi 22 Rebiülevvel 1337 - 26
Kant'.ın-ı evvel 1334.
Biraderim Mustafa Muhyiddin' in tarih-i tevellüdü 1307 Rumi, vefatı 1322 Rumi - 1325 Arabi.
ONUNCU GÜZERGAH 1831
RemliBaba Tekkesi - l<arakullul<çu Şeyh Mustafa Efendi Tekkesi
Millet Caddesi'nden Ereğli Cami Sokak'a girince sokağın kavis yaptığı ve Yunus Emre Sokak' a birleştiği kavşaktaki arsada
Remil
Baba Tekkesi - Karakullukçu Şeyh Mustafa Efendi
Tekkesi bulunuyordu. (Şehreminı Mahallesı. 1557 ada. 2 parsel)
Revnakoğlu, Mu hyidd in Efend i'ni n toma rı n dan (185:5)"Şehrem ini'de Ereğli Mahalle si'nd e Saray Meydanı ku rbü n de, (şimd i ki Yu nus Em re Sokağı'nın hemen içi nd e) olu p bir ad ı da "Karaku llu kçu Şeyh Mustafa Efen d i Tekkesi"dir. Çarşam ba gü n leri ayin-i Ka d iriyye icra olu nu r" i kti basın ı ya ptı kta n sonra vakfiyesi n i tesbit etm işti (185:37):
Vakıflar Genel Müdürlüğü muhasebe m üdürlüğü ifadeli ve 24 Mayıs 1949 tarihli 65357-49 sayılı yazıda, dergah-ı şerifin son münevver şeyhi Avukat İl hami Bey'in lutuflarıyla gördüğüm kayda göre merhum Şeyh Sırrı Mehmed Efendi'nin (b. Ahmed) menzil vakfı suretinde kayıtlı olduğu ve vakıfın 1122 tarihli vakfiyesinde vakıf şartları şu şekilde tesbit edilmiştir: "İskender Ağa Mahallesi'nde vakfetmiş olduğu bi r evin ki rası nı n kendisinden sonra evladı na ve evlad-ı evladına ve evladımn inkırazından sonra bu mahaldeki Kadiriy ye tekkesinde şeyh olanlara meşrut bulunduğu anlaşılmıştır.
Tekkenin kuruluşundan kapanışına kada rki tarih i dosya larda şöyledir (185:4-11):
Aslen Sa'diyye'den olup sonradan Kadiriyye'nin Eşrefıyye koluna geçmiştir. Şehremini'de iskender Ağa Mahallesi'nde Saray Meydanı 'na giderken Cami-i şerif Sokağı'nda Sırrı Mehmed Efendi b. Ahmed Efendi menzili vakfındandır. 1940'ta yıkıldı, şimdi arsadır. Çarşamba günleri mu kabele olurdu.
Remleli Şair Şeyh Mehmed Sırrı b. Ahmed Efendi yaptırmıştır. Kethüdazade Hacı Mehmed Arif Efendi şöyle diyor: "Bir azizin eşiğini öpmek için föl eyle dim - Bahtıma Remli düşünce def'-i eşkal eyledim"
Bestelenmiş ilahileri olan Şeyh Strrı Efendi'nin irtihalinden sonra yerine da madı ve halifesi Abdülfettah Efendi şeyh oldu.
Vefatıyla Karakullukçu denilen zat posta geçti. Fevkalade cömert, fukara se· ver bir zat olan Karakullukçu sofra sofra yemek yapar, kendi eliyle pişirdiği aşureyi yi ne kendi eliyle dağttır ve bundan pek hoşlanırmış.
Sonra Kolancızade dedikleri Sa'diyye'den Şeyh Ali Efendi posta geçti.
Kolancıoğlu'ndan sonra Odabaşı'nda Kelami Tekkesi şeyhi İbrah im Edhern Vehbi Efendi postnişin oldu; Sa'd iyye'den de istihlaf ed ilmiş olduğundan Remli Tekkesi'nde Sa'diyye usulü de icra ediyordu. Hicri 1367'dc vefabyla
1832 Revnakoğlu'nun İsta nbul'u
Remli Tekkesi'nin halifelerinden ve Kadiriyye'den "Köse Edhem Efendi" de n ilen ikinci Edhem Efendi şeyhliğe geldi. İrtihalinden sonra yerine Hulvi şey hi Mehmed Arif Efendi merhum vekalet etti.
Sonra Köse Edhem Efendi'ni n damadı bulunan Saraçhane dellalı Mehmed Rıza Efendi şeyhlik makamına geçti. Hilafeti Hekimoğlu Ali Paşa şeyhi ve Sünbül Efendi türbedarı Zakir Şeyh Mehmed Hamdullah Efendi'dendir. Otuz yıl süren şeyhliği zamanında tekkeye çok hizmet etmiş, hiç de zengin bir adam olmadığı halde varı nı yoğunu tekkeye harcamış ve bundan büyük zevk duymuş faziletli, aşık bir insandı. Cübbesini bakkala rehin bırakıp aldığı er zakla fukaraya yemek yapacak kadar haydarane bir cömertl ik gösterdiği çok ça vaki olmuştur. Sıraca hastalığı olanlara bir muska yazar, yıllarca kapanma yan sıraca birkaç günde iyi olurdu. Yatağan'da Şişhane karşısında Akiki yahut Hakiki Osman Efendi Tekkesi'nin son şeyhi İbrahim Halil Efendi merhum bu zatın halifelerindendir. El açıklığında ve fukaraperverlikte şeyhine benzerdi; 1321 Mayısında istihlaf edilmiştir.
Çok yaşlı bulunan Mehmed Rıza Efendi'nin son zamanlarda gözleri görmez olmuştu. Kendisine bir müddet Mimar Acem Tekkesi son şeyhi Mustafa İz zet Akbulut vekalet etmiştir.
Mehmed Rıza Efendi'nin 1325 Kanlı.n-ı evvelinde vefatmdan sonra tekkenin şeyhliği yeğeni Hafız Hüseyin Halis Efendi'ye verildi. Zamanında şöhret yap mış kudretli kıyami ve devrani zakirbaşılardan biri olan ve Evkaf mahkemesi mümeyyizlerinden bulunan Hafız Hüseyin Halis Efendi, Altımermer'de Balcı Yokuşu'nda tekkesi bulunan Saatçi Hafız Ahmed Naili Efendi merhumun ha lifelerindendir. Şehremini eskilerinden "Şarapçı İbrahim" lakaplı Döşemeci İbrahim Efendi'nin (1321'de vefat eden İbrahim Efendi döşemecilik hakkında tanınmış eski ustalardandı. Romanya kralının sarayının döşemeleri için Ro manya'ya çağınlmış ve gitmişti. Onun babası Mustafa Ağa da saray iç ağala rından olup ak Arap imiş. Döşemeci İbrahim Efendi, Kozlu'da medfundur, yeri belli değildir) üçüncü oğludur. Kanatsız Şair Ahmed Bahai Efendi'den Farsi okumuştur. Zakirbaşılığında gösterdiği başarı kadar ilahi bestekarlığın da da muvaffak olmuştu.
Hafız Hüseyin Halis Efendi, 12 yıl süren şeyhliğinden sonra 4 Teşrin-i evvel 1336 (7 Muharrem 1338) tarihinde göçtü. Vefatında 46 yaşındaydı. Tekkesi nin türbesinde Şeyh Abdülfettah Efendi'nin lahdinin içine konuldu.
Bundan sonra şeyhlik, tek oğlu Süleyman İlhami (Çetin) Bey'e geçti. Kadir1- hane'nin son şeyhi Gavsi Bey'den 1340'ta hilafet alan Süleyman İlhami Bey'e KabakuJak Tekkesi şeyhi merhum İsmail Hakkı Efendi, Hafız Halis Efendi'nin irtihalini müteakip resmen vekalet eylemişti. Tekkenin şeyhliği ve tevliyeti Süleyman (Revnakoğlu sehven "Hüseyin" yazar) İlhami Bey'e 11Teşrin-i sani 1340'ta resmen tevcih edildi. Yirmi yaşı ndaydı.
ONUNCU GÜZERGAH 1833
Hafız Halis'in küçük kardeşi meşhur Zakirbaşı Raşid Efendi de Hopçuz ade Şeyh Ali Rıza Efendi'nin irtihaliyle Kadirihane zakirbaşı vekili olup Şeyh Ab düşşekur Efendi'den taç giydikten (Şeyh Abdüşşekur Efendi'den taç giymiş, sonradan İsmail Gavsi Bey'den icazesini almıştır) sonra amcası (olduğu) Sü leyman İlhami Bey'e (Çetin) tekkelerin kapandığı tarihe kadar hususi mahi yette niyabet eylemiştir.
İlhami Bey'in ilk biatı amcası Raşid Efendi'dendir, sonradan Raşid Efendi'nin delaleti ile İlham i Bey'e Kadirihane'ni n son şeyhi Gavsi Bey tarafından hila fet ve icazet verilmiş ise de Süleyman İlhami Çetin memuriyetleri dolayısıy la birçok yıldan fazla bilfiil şeyhlik edememiştir. Son zamanlara kadar Çan kırı'da sorgu yargıcıydı. Şimdi İstanbul'da avukatlık etmektedir. Doğumu H.1322 (Verdi nur İlhami dünyaya saadetle bu sal H.1322)
"Yorgancı Raşid Efendi" namıyla bili nen maruf zakirbaşı Mehmed Raşid Gü rer, Kadirihane'den başka Merkez Efend i'de, Hazret-i Nureddin Asitanesi'nde, Eyüp'teki Ümmi Sinan Hankahı'nda aynı zamanda zaki rbaşılık etmiş, büyük kudret ve muvaffakiyet göstermişti. 6 Kasım - Teşrin-i sani 1947 perşembe günü göçtü. Merkez Efendi'de Kozlu'nun üst tarafında medfun bulunuyor.
Tekke, en son tami r ed ilerek 27 E kim 1894 (26 Rebiülahir1312)tari hinde tamir edilmiş, tekkeler devri nden sonra 1940'ta büsbütü n yıkılmış, geriye sadece arsası kalmıştı. Revnakoğlu, son tami r kitabesin i görm üş ve yazmış, yı kılan türbenin de vaziyetini kaleme almıştı (185:5-6)
H.1312'de hazine-i hassa tarafından beş altı bin kuruş sarf edilerek tamir olunmuş ve 26 Rebiülahir 1312 tarihinde resm-i küşadı icra edilmişt ir.
Türbede medfun bulunan zevat: Şeyh Mehmed Sırrı Efendi, damadı ve halifesi Abdülfettah Efedi, Karakullukçu Şeyh Mustafa Efendi, Çelebizade Şeyh Meh med Said Efendi, yanında Kolancı Şeyh Ali Efendi, Dellal Şeyh Rıza Efendi.
Şimdi ortadan kaybolan tamir kitabesi şöyleydi:
"Zinet-efzay-ı makam-ı mualla-yı hila fet-i islamiyye ve erike-piray-ı salta nat-ı seniyye-i Osmaniyye es-Sultan ibnü's-Sultan es-Sul tan el-Gazi Abdül hamid-i sani taraf-ı eşreflerinden işbu dergah-ı şerif bin üç yüz on iki sene-i hicriyyesi Rebiülahirinde müceddeden tamir olunmuştur. Sene fi Rebiilahir 1312"
Yıkılan türbenin arkasında, Şehremini Camii Sokağı'na bakan tarafta ba şında Sa'di tac-ı şerifı, kitabesi sülüs, mistarlı beyaz mermer: "Ya Hu - Tari kat-i aliyye-i Sa'diyye'den sabıkan Kelami Tekkesi şeyhi merhum ve magflır el-muhtac ila rahmeti rabbihi'l-gaflır Şeyh es-Seyyid İbrahim Edhem el-Veh bi Efendi'nin ve kaffe-i ehl-i imanın ervahıyıçun fatiha, 1267 (Tesbit tarihi 30 Kan un-ı ewel 1947)
1834 Revnakoğlu'nun ıstanbul'u
Revnakoğlu,(185:8) İkdam'dan bu tekkenin şeyhlerinden Saraçhane deltalı Mehmed Rıza Efendi'nin vefat haberini de nakleder:
İrtihal - Şehremini civarında Remli Dergah-ı şerifi şeyhi tarikat-ı aliyye-iKadiriyye kudemasından el-Hac: Rıza Efendi doksan yaşını mütecaviz olduğu halde dün gece irtihal-! dar-ıbeka eylemiş ve na'ş-ımagfıret-nakşının dergah-ımezkur haziresine defnedilmesi mukarrer bulunduğu istihbar kılınmıştır.Rahmetullahi aleyhi.30 Zilhicce 1327 - 30 Kanun-ı ewe·l1325 -12 Kanun-ı sani 1910 Çarşamba.
Tekke 1940'ta yıkı dıktan sonra arsası üzerine inşaatlar yapılmaktaydı.Mezarlıklar Müdürlüğü'ne 1959'dc:ı bu izinsiz inşaatı bildiren Revnakoğlu,aşağıdaki di ekçeyi kaleme alır (180:10):
Müdüriyet Yüksek Makamına,
Şehremini'de Saray Meydaru'nda eski ve tarihi mabetlerimizden Remli Der gah-ı şerifinin metruk haziresi üzerine birkaç günden beri izinsiz inşaat ya pılmakta olduğu haber alınmıştır.
Mutasavvıf şair ve müelliflerden bazı zevatın mezar ve kitabeleri bulunan bu hazire, dergahlarıırı seddi tarihinden sonra bütün vecaibiyle müdürlüğümüz uhdesine geçen kaıbristanJar arasındadır.
Acil alakanıza ve dikkat nazarınıza arz etmekle beraber gereğinin yapılması hususunda İstanbıul Evkaf Müdürlüğü ile Şehremini Nahiye Müdürlüğü'nün de bu tecavüz hadlisesinden haberdar edilmesini ayrıca ve ehemmiyetle rica eylerim. 16-2-1959
Tarihi Arşiv ve Kitabeler Uzmanı Cemaleddin Server
ONUNCU GÜZERGAH 1835
Kapanan Bir Devri, Bir Devrin Zakirbaş ılığını Ebediyyete Götüren Adam: Yorganc ı Şeyh Raşid
Klasik mabet musikim izin son değerlerinden ve bu sahada görgüsü, bilgisi, hatırala n herkesten fazla olan bir büyük değer, ilahi konservatuvarı n köklü, önemli ve kudretl i
bir çocuğu daha toprağa bı rakıldı: Ktrk yıll ık zakirbaşı Yorgancı Raşid Gürer (121:297-320):
Bu halefsiz insanın kendisi ne ve kendi yoluna en çok ihtiyaç duyulan bir zamanda böyle birdenbire çekilip gitınesiyle bugüne kadar müdevven bir tarihi, tekniği ve edebiyatı
yazılmamış ve bundan sonra da bileni, anlayanı kalmayacak derecede azalmış bulu nan klasik şark musikisi dünyamız içinde başlı başına bir devir göçürmüş ve bir devir kapatm ıştır.
Raşid bilhassa son çağların erişilmez muhteşem şahsiyeti olan Yaşar Baba'nın
göçüşünden ( 1934) sonra bulunmaz bir kıymet olmuştu. Daha genç yaşta devran idaresine başlamıştı. Bugün tamamıyla geçmişin malı
olan ve islam'ın kadrosuna kendimizden katabildiği miz en kuvvetli ve özlü bir unsur olan klasik tekke ve tasavvuf musikisinin yani dini n ve din evinin ibadet dünyasını kuruluktan ve ıevksiılikten. kurtarmak
yolunda büyük bir hamle ile işe başlayan, mabede müziği yerleştiren, ilahi zevkin, semavi neşeni n derin ve gerçek manasını, rabbani maarifin hakiki meden iyet felsefesini evvela
1836 Revnakoğlu'nun ıstanbul'u
gön üllerden başlayarak soma sırasıyla kalbe, kafaya ve idrake perçinleyen büyük ve ebedi tasavvufun bu önemli i n kılabındaki yüksek gaye ve karakteri Yorgancı Raşid, Zakirbaşı Raşid son yıllara kadar şahsında ve ruhunda yaşatanlardan biri belki de birici ği olarak tanınmıştı.
Bu yolda tanınmış ark adaşları içinde onun gibi kafasında 300'den fazla şuul, tevşih ve cumhur ilahisi bulunan ve bunları baştan sonuna
kadar ayn ı usulde, ayn ı üslupta, hiç revişini
bozmadan, falso yapmada n okuyan ikinci bir şahsı hatırlamak gerçekten çetin bir iş haline geldi.Saf altını kalp akçadan ayırmasını bilen sarrafın salahiyeti ile söylüyorum ki Raşid asırları kuşatan şark ve İ slam müziği n i n
en kuvvetli tarafı olan tekke ve ibadet musikisinde, bilhassa son çağlarda eşine az
rastlana n bi1yük değerde bi r sanat ve hançere adamı idi.
Mistik huzura kavuşmak için tekkelere koşan muazzam bir kitlenin en aşağı yarım asırdan beri dini ve deruni heyecanını karşılayan
bin bu kadar Türk'ün, müsl ü manın en içten sevgisini kazan mak gibi büyük bir bahtiyarlığa da erişmişti.
Mesleğine çok bağlı olan bu aşık adamın
görülecek, imrenilecek hallerinden biri de ib::ıdet eder gibi vecd içinde, huzur içinde okuyup ::ığlaması idi. Hele mevlid tevşihlcrinde üstün ve olgun idare kudretiyle şeflik elliği rıi görenler onun nasıl erişilmez bir zirve olduğunu hatırlarlar. Mevlidi n marşı ve tevşihin şahı olan "J<udCımün rah meti..:'ne başlarken yahut Trabzonlu Şeyh Naıml'nin
o pek sevdiği "MahbCıb-ı Huda zat-ı şeref- bar-ı Muhammed - Makbul-i ilahidir etvar-ı Muhammed"e girerken" Raşid 'i n cezbeli tavırlarına seyr fıllah eder gibi coştura n
ve kendini kald ırıp yere vuran, parçalayan hallerine dayan mak, vurulmamak kabil değildi.
Raşid hele şu bakımdan ne kadar öğülesi biridir: Kelimenin bütün manasıyla, en doğru manasıyla grçekten mümtaz ve mücaz bir zakirbaşı idi ve bu işte, bu alanda sahiden muazzam bir adamdı. Fakal bu büyük hançere üstadının böyle bir devri kaplaya n ve kapatan şahsiyetindeki hadsiz tevazuun, hiçliği n içinde bu aza meti görmek ve göstermek kabil ol m::ıdı.
Biz bunu onu n arkasından daha i yi, daha açık l kin ne yazık ve ne yazıktır la pek hazin bir
surette anlamış ve neden sonra farkına va rm ış bulunuyoruz.
işte Raşid'in hakiki ve tarihi değeri büyük ve orijinal şahsiyeti hususiyle buradan ileri geliyor. Kendisini yakından tanıyanları n ve
bu işte salahi}'eti olanların söylediği ve da ima tekrar eltiklcri gibi bu sahada hakikaten mü th iş bir kud ret olan Raşicl1in bunlardan daha
şaşılacak ve bu saydıklanmızdan çok daha fazla değer buJmuş tarafı da mektebi, konservatuva rı olmayan bir hoca, bi r üstat olması idi. Raşid
zakirliğin kültürünü tahsil etmiş değildi, fakat nıahsul vermişti, çünkü fıtrat fakültesi nden diploma lı idi. Zaten bu kada r hudutsuz
bir olgu nluğun mutlaka yaratanın eliyle ve lutfuyla yetişmiş olınası za ruri değil mi ya. Dağarcığ ı nın tükenmez bir zenginliği vardı.
Yun us'un Hacı Bayram'ın, Eşrefoğlu'nun, Hüdayi'nin hemen bütün ilahileri ni ondan çeşitli besteleriyle tesbit etmek m ümkündü.
Remli şeyhi, "Yorgancı Raşid':"Zakir Raşid" adları y la anılan bu meşhur ve mahir adanı, tekk e musikisinin özünü teşkil eden zem inde, meydanda ilahi atmaları, kıya m ed ilirken okunan cumhur ilahilerinde zikri tutuşturan şuullerde, Gülşeni savtlarında, büyük bir musiki hadisesi hal inde yapılan biat ve hilafet takdimlerinde, hatta kendi işi olmadığı hfılde cenaze alaylarına mahsus salatJarda, kabri n
başına kadar devam eden cenaze tevhidlerinde, bilhassa bayra m haftası nevbeJeri nde hakikaten emsalsiz derecede id i.
Sünni ve Alevi ta ri kat mensupları arasmda büyük bir saygı ile anılmış, sevilmiş ve birçok eserleri de bestelenerek dergah ayinlerine yerleştiril miş olan klasik tasavvuf
edebiyatımızda önemli yerleri olan divan sahibi sofi kadınların bi rkaç usulden bestelen miş şiirlerinden süzülmüş ilahi nağmeler, arif billah olan evliyau llahın n utk-ı şerifleri nden aşkulloh, şevkullah. 111uhabbetullah tel kin ve talim eden didaktik sözlerinden, irşatlarından alınmış özlü ve ruhl u parçalar, bu malür sanatkarın h ü nerli ağzında en doğnı şekil ve metinleriyle, bütün nüanslarıyla dinlenir ve bülbülleşirdi.
Eski ve yeni tarzdaki mevlidleri n ba h irleri arasında okunan tevşi hlerden ne varsa,
ne ka ldı ise hepsi, yanıp tutuşan ilticalaı gönülden gön üle nazil olan edebi ayetler gibi ayrı ayrı usullerde, çeşi tli bestelerde işlenmiş ve dimağı nın arşivinde yerleşmiş define zengi nliği nde idi.
Yine bugün yeri ni ve sesini tarihe vermiş, meçhulün karanlığına karışm ış, lslamt bir vecd ile yapılan fakat gerçekten Türk ruhunun, Türk zevkinin önemli bi r ifadesi oJan yani özü, kökü tamamıyla bizi m olan ve bizde yaşayan kıyam,
ONUNCU GUZERGAH 1837
kuud, devran, Kadi ri sem;ıı, Bedevi topu, Eşrefi, Şazeli, Celveti ve Cihangir usuJleri, Mevlevilerle Mısrilerde yapılan Sultan Veled devri, tapu savtı, kıyam hayyı, çifte Kayyum, Çifte Hayy, erre zikri, "isın-i darb" da denilen harhara veya zemzeme-i Hüseyi n, demdeme, dalga tevhidi, keza tavaf yan ve murabba' tevhidleri, arı iniltisine benzeyen zikr-i zenbılri ve daha ziyade Kadirilerde görülen Beyyı'.ımi, Şemsllerin devran arasında yaptık la rı selam zikri ve bu nlara benzeyen çeşitli ibadet şekilleriyle bun ların türl ü kollara ayrı lan usuJJeri nin sesle ve müzikle tertiplenmesi daima Yorgancı Raşid'in başkanhğı altında olurdu. Ya ni biraz daha açıklamak icap ederse yalnız kudsi ve semavi bir yapını n malı ve malzemesi olmak itibarıyla değil, ritmik ve estetik bakı mdan ayrıca bir fen halini alacak dereceye gelmiş, çok hü nerli, kıvrak hareketli ve adeta ruhani bi rer raks ve dans hali nde
gayet ahenktar olan, edalı, manalı, düzgün ve zengin kavisli, en kısa tarifiyle bedii ve ilahi bir ibda nıahiyetiru ha iz bütün -zikirleri, ayinleri bu güzide zakir daima hakim, daima nazı m ve pek de rindane olan tatlı, ahenkli ve çağlayanlar
gibi gür sedasıyla her gün artan ve coşturan bir letafette, derin bi r neşat ve zevk içinde yıllarca ve yıllarca tam yarım asra yakın bir zamandan beri tekkelerin sırlandığı ta ri he kadar büyük
bir nıuvaffakiyetle idare etti. Nağme sanatının, ses sanatının ve bunların da üstü nde bulunan ibadet hazzının ila hi bir aşk selsebili gibi ruhlara akan içli ve esrarlı şi iriru içirdi.
işte böyle yüzyılla rın ardında n gelen ga}ıet köklU ve kuvvetl i bi r zevkin zekasıyla, irfanıyla bezenmiş ve işlenmiş mühim bir devri, bir tarihi hayrette ve hasrette bırakan bu eşsiz başarı ne yazık ki şimdi a rtık bu koca üstadın sesi ile, cesediyle birlikte toprağa girmiş bulunuyor. Zira bilindiği gibi rasttan başlayarak perde perde yükselen, sonra yine perde perde
1838 Revnakoğlu'nu n ıstanbul'u
peste düşen ve bılhassa bayram haftalarında yapılan ziki r meclislerinde ve çok defa Mevlevi mutrıblarında d inlediğimiz şekilde şarkın ilahi sazı ney başta olmak üzere tanbur, santur, kanun, kudüm, mazhar ve halileden süzülen nağmelere ilaveten ve hemen her zaman için kuvvetli zakir ve kuvvetli resilerden müteşekkil bir hançere bandosunun hakimiyeti altında idare olunan mükemmel bir keli nıe-i tevhidin yahut ism-i celalin din zevki, musiki zevki, hususiyle Jahuti alemler ba kı m ında n bedii ve cazip bir tavır almasında Vl:! bunun semavi bir safa halinde gönüllerde serpilmesinde şüphe yok ki Yorga ncı Raşidlerin elbette çok büyük ve devam!J tesirleri olmuştu r.
Şimdi ise her harikası bir hatı ra olan bu zakirler za k i rini n artık ne ilahı atması, ne perde kaldı rması, ne bayram nevbesi, ne sala
vermesi, ne cumhura girmesi, ne şuul oku ması, ne k ısım etmesi, ne de karşısındaki peyreve taksim vermesi, ne Ciha ngir, ne Celveti,
ne Şazeli, ne Eşref i usulleri ne de İstanbul ca milerinde yapılan mevlid cemiyetlerinde
tevşihcilik, ne hiçbir şey... İnsan yazarken içi sızlıyor ve gerçekten utanıyor da.
Kendi alanında kendisinden başkası kalmaya n ve bir eşi de artık yetişmeyen bu dahi sanatkarın son günleri bizde nedense her güzide insana m ukadder olduğu şekilde gayet feci, son derece perişa n, pek de yüz kızartıcı bir durumda geçti. Dost yardımına susadığı,
fakat yine kendi ni ku rtaramadığı zamanlar bile oldu. Bu du rumda iken dahi kafasındaki kudsi hamuleyi pazara çıkarmadı.
Gayesi, kuruluşu ve çal ışması öteden beri bu gibi işlerle uğraşmakta n iba ret biJ inen
konservatuvar ne gariptir ki şaşılacak dereceyi bulan inatçı gafletinden, i na tçı ih malinden kurtulup da bu gitti kçe çöken ve eriyen
klasik bir müzenin hazineler kadar zengi n kafasındaki o aranmakla bulunmaz servetinden
esaslı surette faydalanmayı düşünmedi. Eyyubi Hoca Rıza Bey'in ve çok değerli Hüseyin Sadettin Arel'in ön ayak olmalarıyla hamdolsun tesbi t edilen birkaç parça eserle iktifa etmeyip de ebebiyyeti duyuracak ciddi
ve sürekli bir ilgi göstermiş olsaydı hem zavallı Raşid kurtul ur hem konservatuvar besleni r hem de artık tükenmiş olan tarihi bir malzeme böyle bu şekilde bırakılmış olmazdı. Bu yolda ve bu zevkte daima pi r aşkına yani görülmemiş bir aşk ve feragatle çalışan bu ruhtaki insanlar, karşı tarafı faydalandırı rken belki o kadar önemli bi r karşılık da beklemezlerdi. Önceden biraz meşgul olup da sonra elini çeken
konservatuva rın bu söz götürmez haksızlığı ve kayıtsızlığı nasıl ve ne suretle tevil edeceğini bilmiyoruz. Yal nız şunu bil iyor ve söylüyoruz ki tabii ömrünü belki biti rmiş saydan fani Raşid'in kendisinden ziyade kafasındaki
yılların biriktirdiği o manevi emlaka yazık oldu. Nitekim bu türlü bedü ve taabbüdi mahiyetteki hareketlerin, ezgilerin (ses ve nağme) ve bunlara bağlı melodilerin böyle gaflet akıntısına takılı p gitmesine üzülen Sayın Bal taoğl u, bir kısmı tesbit edilmiş ErzW"um
barları gibi bunların da kitaba alınması
fikrini ileri sürüyor, ve Raşid gibi, üstat Ali Gerçek gibi kafasında bilgi yığını olanlardan faydalanmamız içi n "Türke Doğru"da (s.
140) pek yerinde olan bir hatırlatm a yaparak yazd ığı gibi "Bu dinsel dansları, ayinleri fotoğrafa, filme, krokiye, yazıya almak, Türk kül tür tarihinin motiflerini kaybetmemek
lazımdır. Başta milli eğitim bakanlığı,
konservatuvar ve etnoğrafya ın[tzesinin bu işle uğraşması gerektir. Türk zihni yet inin bu noktası karanl ıkta kalmamalı; bu da ancak nesl i tüken mek üzere bulunanların başında
gelenlerle bi lgilenmek sayesinde olur. Tekkeleri kapatmış isek sahnelerini tesbit etmek gibi iJmi ve tarihi vazifelerden men edilmiş değil iz..:·
Karagümrük'te Kadriyye'den Kabakulak Tekkesi denilen Alime Hatun Zaviyesi'nin son şeyhi merhum İsma il Hakkı Efendi'nin (ö. 1935) damadı ve halifesi olduğunda n
"KabakuJak'ın Al i Bey" diye tanınm ış, bugün kü zakirbaşılaJ içinde cidden çok değerli, derin bilgili bir zat olan sayın dostumuz Ali Gerçek bu eski dostu ve meslek arkadaşı Raşid Gürer hakkında şunları söylüyorlar:
"İrtihaliyle hepimizi mahzun eden bu kıymetli arkadaşım ız yirmi yaşından daha önce zakirliğe başlamış, bi raz sonra da zakirbaşılığı elde etmiş ve çok da muvaffak olmuştu . En
k". Uvvetli tarafı kıyami ve devrani.zakirliği idi. İstanbul ve Üsküdar'da yapılan cemiyetlerde zakirbaştlık için da ima Raşid Efendi'yi çağırırlardı, bilhassa meşhur Şeyh Hulusiler, Hopçuıadelerden sonra her zaman böyle oldu. Zikri idare etmek işi hakikaten ona vergi idi. Sesi o kadar güzel ve muhrik olmamak la beraber gayetle gür ve çok da tizdi. Daima dik perdeden okur, dik perdeden taksim verirdi. Gerek şuul gerek ilahi itibarıyla mahfuıatı hepimizden ziyade icU. Çalıp almada bir
şey yapmazdı, başkasını hatta hocasını bile taklit ettiği görülmemiştir.Nevbe idaresi de mükemmeldi. Gülşeni savtlannın hepsini
iyi bilirdi. Okudukça aşka gelir, fazla fazla ilahiler okurdu. Ne de sevimli arkadaşlı, sanki bu işler için yaratılmıştı dersiniz. Ona karşı hep mahcubuz, layıkıyla bakamadık, lazım geldiği gibi de meşgul olamadık zavallı arkadaşımızl a .. ·
Raşid'in üç yüzden fazla şuul ve türlü usullerle bayram ncvbelerini kendi şahsı teşebbü sü
ile notaya almış ve bununla da muhakkak ki cidden büyük bir dirayet ve isabet göstermiş bulunan konservatuvar Türk musikisi icra heyeti şefi, eski ve kuvvetl i zakirbaşılardan büyük üstat Eyyübi A l i Rıza Şengel merhu m, Raşid'in bu sahadaki değeri nden ve yaratıcı
ONU NCU GUZERGAI 1 1839
kudretı nden gözleri dolarak şu yolda bahis buyurdular:
Bulunmaz, yerine konulmaz bir kıymeti kaybettik. Gerek devrani gerek kıyami zakirliği hakikaten fevkalade idi. Artık unuttul<larınuz ı soracak kimse de kal madı. Başımız dara lınca hemen ona koşardık. O kadar kuvvetli bir hafızası vardı ki unutulmuş, tavrını kaybetmiş birçok ila hileri. besteleri hatta "es"leriyle beraber baştan nihayetine kadar bize okurdu. Bir defa bile defter kullandığını görmedik.
Nereye gitse zakirbaşı postuna geçerdi. Hatta Yaşar Baba, Kırımi Hafız Efendi, Kasımpaşalı Şeyh Cemal Efendi merh u mlar ki biliyorsun uz devrin en büyük üstatlarından sayılırlar, bu zevat--ı aliye aynı zamanda Raşid'in de hocası
bulu ndu kları hCılde zakirb::ışılık makamını hemen daima ona bırakırlar ve bununla da iftihar ederlerdi. O makama layık görülmek için nasıl bir iktidara malik bulunmak
lazım geldiğini iyi bilirsiniz. Aynı zamanda beş asitanenin de (pir evi) hem gece hem gündüz zakirbaşılığı nı yapmakta idi , o kadar da maharet sah i bi idi. Mesela olmayacak
bir yerde bir ilahi, bir şuul atar ki hayretler
içinde ka lma mak kabil değil. Yaşlı ve tecrübeli zakirbaşılan n yapa madığı hatta bi r defa olsun deneyemediği şeyleri o kemal-i cesaretle
hem de kimseye sormadan, haber vermeden hemencek yapar, hiizırun u hayra n ederdi.
Başkasının bozduğunu bile çok defa ona düzeltirdik. Ağabeyi !laf ız Halis merhumun nasıl bir salahiyet olduğu malüm-ı aliniz.
Raşid'in bu h ;iline o bile hayran kalırdı. Hülasa
bıkmaz . usanmaz, kan ter içinde olsa bile yine bağırı r, yonılduın demez. Müstesııa kudrette, müstesna bir a rkad::ışı mızdı. "Yatsıdan sonra başlaya n bir mukabele (ayin) ve gece üçe kadar hatta sabahlara kadar sürmezse bi r şey anlamam" derdi. Gördüğünüz gibi gayetle
de h::ılük ve mütevazıydı, hiç de ha linden
1840 Revnakoğlu'nun istanbul\ı
betli mi idi? Fevkalflde manevi neşesı vardı. lztırab içinde iken bile sızlanmamıştır.
Hakikaten kalender ve derviş ruh lu idi, öyle de mükemmel göçüşle gitli ki her kula nasip olmaz. AJlah yattığı yer i nur etsin!"
Bu müesseseni n cidden güzide evladı olan, çekirdekten zaki r ve jçinde yetiştiği tasavvuf mektebinin münevver, olgun çocuğu olmak itiba rıyla bu işleri herkesten iyi bilen çok değerli, faziletli dostumuz merh um Hüseyi n Sadettin Nüzhet büyük bi r him metle meydana getirdiği önemli kitabında ( Tiirk Musikisi Antolojisi, c. 2, .s. 660) son çağları n tanınmış hançere üstat larından bahsederkeıı Raşid'in ağabeyi olaıı Hafız Hüseyin Halis
Efendi'yi de (ö. 7 Muharrem 1338) anlatır. Şehremini'inde Kadiriyyc'clen Remil Baba Tekkesi denilen, Remleli Şair Mehmed Sırrı Efendi Tekkesi'nin son şeyhi, evkaf mahkemesi mümeyyizlerinden, ilahi bestekarı ve zakirbaşı Hafız Hüseyi n Halis Efend i merhumu
"Son devrin değerli kıyami ve devrani
zaki rbaşıla rında n biri..." olarak gösterdikten sonra kardeşi, kardeşimiz Raşid için sadece "Son devrin en muktedir kıya mi zakirb:ışı olarak tan ı n mıştır" diyor ve hal tercümesini yazıyor. Çok kıymettar arkadaşı mız Sadettin'in nasılsa sonraya bıraklığı bu işi sırası gel miş iken şurada tamam layıverelim:
An toloji, naşid 'in doğumunu 1302 diye gösteriyorsa da vakti yle İstanbul tekkeleri tarihine dair tetkiklerim mün::ısebeti ile
kendisinden bizzat tesbit etmiş olduğumu göre
bunun doğrusu l295'tiı'. Şehı:ernin i'de şimdi Ereğli Mahallesi'ne bağl ı bulunan iskender
Ağa Mahallesi'ndc dünyaya gel miştir. Mehmed
Raşit yine Şehremini'de oturan ve "Şarapçı İbrahim" denilen döşemeci merhu m ibrahinı Efendi'n in dördü ncü oğlu olımık i tibarıyl::ı çocukluğunda babasının ve ağabeyi Zeki'n in ya nlarında çalışarak bu sanatı onlardan elde
etmişti. Fakat ölümünden iki gün sonra (8 Kasım 1947) Tasviı"de çıkan küçük bir
yaztda: "... gençliğinde çarşıda koltukçu esnafı olarak uzun müddet çalıştığt cihetle- dini musiki aleminde "Koltukçu Raşid namıyla anılırdı" denilmesi de biraz yanlışçadır, zira merhu mu tanı yan herkes bilir ki ona, bilhassa bu mektebin çocukları arasında "Koltukçu" değil, "Yorgancı" derlerdi. Bunun da sebebi büyük bir feragatle bağlandığı zakirlik uğruna adeta İbrahim Edhem tecellisine benzeyen bir şekilde feda ettiği Kapalıçarşı'daki mükemmel döşemeci dü kkaıurnn Yorgancılar içerisinde Yanmtaşhan Sokağı'nın içinde bulunmuş olmasıd.u·.
Daha küçük yaşta duygulu bir sanatkar ruhu taşıyan Raşid, henüz sakalları bitmeden zal<irliğe başlamıştı.Gece gündüz çalışıyor, mürekkep, m.ütenevvi her şeyi öğrenmek
istiyordu. Gerektiği şekilde bir başarı elde etmek için kendisini tamanuyla bu işe verdi. Çarşıdaki dükkanmı, tezgahını, varını yoğun u hepsin i bı rakıp yalnız meşklere devam etmekten başka bir şey düşünmek istemiyordu. Bunun için de önce Nuruosman iye'de
Mengene Sokağı'ndaki Sa'diyye'den Zenci
Şah Ali Baba Tekkesi'nin son şeyhi Mehmed Şerefüddin Efendi'nin (ö. 22 İkinci teşrin 1329) biatlı dervişi oldu. Sonra Balat İmamı meşhur Hafız Hasan Efendi merhumun da büyük bi r talebe kalabalığı önünde yaptlan derslerinde llzun zaman bulwrnp bu zattan pek çok ila hi geçti. Aynca Eyüp'te yine Sa'diyye'den Cafer Paşa Tekkesi şeyhi ve Dol ınabahçe Cami'-i şerifi baş müezzini, zamanının kuvvetli, Şöhretli zakirbaşılarından "Kırııni Hacı Hafız Efendi" den ilmelde meşhur Şeyh İsmail Hakkı
b. Şeyh Mustafa Efendi'ye (vefatı 1330) ve l<asımpaşalı Şeyh Cemal Efendi'ye de uzun zaman devam ederek her jkisinden de bi r hayli şuul geçti. Balat şeyhi Kemal Efendi ile
imrahorl u Arap Salih'in, keza Himmetzade şeyhi Hüsamedd in Efendi, Üsküdar Himmetzade şeyhi Himmetzade Abdussamed Efendi gibi zamanının büyük üsta tlarının da meşklerinj kaçı rma mış, onlardan da hem
um umt hem hususi olarak pek çok şuul ve ilahi geçmiştiL Fakat ilahi meşkine bir türlü doymayan Raşid bu etraflı ve çeşitli çalışmalar ile dahi kendisi ni doyuramaz olmuştu.
Nihayet meşklerinde çok ilahi bulunduğu söylenilen bi rini daha duymuştu: Meşhur mutasavvıf şair Üsküdarh Şeyh Mustafa Zekai Efendi'nin an nesi tarafından torunu
bulunduğu için kendisine "Zekaj ade" denilen Mevlanakapılı Şefik Dedeefendi. Bu mühim zakirbaşıdan da ayrıca eser geçerek usul ve kültür tarafını kuvvetlendirdi. f akat onu asıl yetiştiren Balat İmamı ile Şefik Dede'dir, sonra İmrahorlu Arap SaWı gelir.
19. yüzyılın pek değerli zakirbaş1sı ve ilahi bestekarlarından biri olan opha ne'de Kadiriyye'den Karabaş Tekkesi şeyhi Hopçuzade Ali Rıza Efendi'den (ö. 1924) sonra Kadirihane'ye zakirbaşı olan Raşid, sı rasıyla Mevlanakapı 'da Merkez Efendi, Eyüp'te Ümmi Sinan. Karagümrük'te Nureddin Cerrahi asitaneleri nde ara vermeden 30 yıldan fazla zakirbaşılık etti.
Mahfuz.atının çokluğundan başka bilhassa kıyam ve devı-an zikirlerini idare etmek
ve cum hur ilahilerine girmek hususunda kelimenin bütün manasıyla emsalsizdi. Gıpta olu nacak bir bir kudret ve imti)razm sahibi bulunuyordu. Za manı n en buyuk şöhreti olan Baba Yaşa r bile (ö. 1934) çok defa meyda n ve devranı ona b!rakı r, kendisi bi r kenara çekilip bu yetişmiş adamın zakirbaşılığındnki erişilmez idare tarzı nı dikkatle, heyecanla seyretmekten büyük zevk alırdı. Kıyam reisliğinde pek o kadar ihtisas yapmamış olmakla beraber kanatlara girdiği zaman (reisnin yanı) aksadığı
ONUN CU GÜZERGAH 1841
--v-,".,,,(.. . I
' • •
Sokağı'nda 4 numarada oturmaktadır.} gösterebiliriz . Manevi zevklere düşkün, tekke musikisine içten bağlL ve zaten Hacı Zihni Efendi merhum gibi maruf bir allamenin kız tornnu ve Seyyid Hamza halifesi Fil ibel i Kenan Bey gibi eserleriyle tanınmış münevver bir
Rifa't şeyhinin de evvelce damadı bulunan
. .,.:.".'... ......H ,J ı>
Mt.!rkel Efcndi'de Yorgancı Raşid'in
vefatının senc-idevriyesinde okutulacak mev lid için Revnakoğlu'na verilen davetiye (185:2)
da görülmezdi.
Yetiştiği şekilde fahri olarak bi rçok ki mselere şuul ve ilahi öğretmiştir. Mezun ettiği zakirler arasında meşhur rahmetli Hafız Burhan'la şimdi A nkara'da bulunan ve bu sahada
erişil mez, pek olgun bir kudret olan ablasının oğlu Yarbay Hasan Salahattin Gürer gibi bir bulunmaz cevher başta olmak üzere Raşid'e yine çok hizmet etmiş olanlardan güm rük kontrol memurluğundan emekl i Sadettin Nuri Billur'u (Kocamustafapaşa Çınar'da Tütüncü
1842 Revnakoglu'nun istanbul'u
rahmetli Aktör Şadi son zamanlarda Yaşar Baba'yı kayı rmış, Yorgancı Raşid merhumdan da bir hayli eser geçmiştir.
Zavallı Raşid uzun bir zamandan beri sürüp giden sıkıntılı, vefasız günlerin bütün eza
ve ıztırabıru bağrı na basmış, hiç kimseye de şikayette bulunmamıştı. Yaş:ıma ihtiy:ıçları nı gidermek, biraz da kendini avubnak zoruyla hiç bilmediğ i, anlamadığı işlere başvurdu, hatta bir müddet Ağa Camii'ndeki Hacı Ferit Özsüt'ün yanında çalıştı. Fakat artık bu maddi ve iğreti varlığın geçici, aldatıcı ihtişamı onu avutmaya başlamıştı. Allah'ına gitmek ihtiyacı dayanılmaz bir hale geldi. Nih:ıyet 6 Kasım 1947 perşembe günü öğle üzeri bu istek pek güzel bir mazhariyet halinde gerçekleşti ve kendisine vuslat şarabı sunuldu. Cenazesi Taksim'de Tarlabaşı'nda merhum e ablasının
kı zının evinden alınarak Merkez Efendi'ye
getil'ildi. Bi r gün bir gece hankahın mihrabında bırakılıp kendisine yakışa n surette dini tören yapıldıktan sonra öğle namazı yine Merkez Efendi'de kılı narak arkadaşlarının başları ve kıymet bilir elleri üstünde Kozlu'ya götürüldü. Mevlan:ıka pı ile Silivrikapı arasında Kozlu çevresinde kendisinden yedi ay önce vefat
eden (19 Nisan 1947) ablası Şahende Hanım'ı n yanına sı rlandı.
Yavaşça Mehmed Ağa Zaviyesi
Millet Caddesi'nden bu sefer Vatan Caddesi'ne doğru inen Tatlıpınar Caddesi'ne giriyoruz. Caddenin solunda 60'tan 64'e kadarki numaralı binaların karşısında, Çapa Hastahanesi'nin avlusuna düşen alanda Yavaşça Mehmed Ağa Zaviyesi vardı:
Mescidin ön cephesinden geçen Baruthane Yokuşu, tıp fakültesinin içinde kaybolmuş tur.Revnakoğlu,tekkeninyerinive ortadan kayboluşunu şöyle anlatır (71:130-31,66):
Baruthane Yokuşu'nun başında buJunduğundan çevre halkı "Yokuşbaşı Tek kesi" diyor, bir ismi de "Baruthane Tekkesi"dir. Şehremini'de Baruthane Yo kuşu'ndaydı, aslında cami olarak yaptırılmıştır. Arsası üzerine 1950 yılında Afyon Okutma ve Yardım Cemiyeti tarafından Afyonkarahisar Talebe Yurdu yaptırıldı.
Tevhldhanenin solunda bir türbe ve içinde üç sanduka vardı.
Tekkelerin seddinden sonra 1929 yılına kadar mescit olarak açık ve yarı ha rap kaldı, sonra enkazı satılarak [arsa] haline getirildi.
Revnakoğlu, Zakir Şükrü'nün tomarında tekkenin ilk şeyhi gösterilen Sivaslı Şeyh İbrahim Efendi (ö. H.1040) ve ismi meçhulikinci şeyhten sonra tekkeye isim bırakan Nazmi Efendi'yle bu mekanıntarihini giriş yapar (71:131):
Şeyh Mehmed Nazmi Efendi: Abdülehad en-Nuri Efendi'nin damat ve ha lifelerindendir. Veladeti 1032 (M.1622), irtihali 24 Şevval 1112 (M.1701) tarihindedir.
Bilhassa kaleme aldığı Hediyyetü'l-İhvôn, Osmanlıtasawuf tarihinin kıymetlibir eseri olarak hep rağbet gördü. Halvetiyye'ninSivasiyye kolunun kendi devrine kadar tarihi onun içeriden kaleme aldığıbu eserde bütün cepheleriyle yer alır. Abdülehad Nuri Efendi'nin bu halifesi,Sivasilerin o devirde İstanbulcamilerindeki meşhur vaizlerin dendi.Şiir vadisinde gücü tezkirelerdeki şiirlerinde görülür.Ergun'un antolojisinde güftesi ve bestesi kendisine ait i ahi eritesbit edilmiş Nazmi Efendi'nin daha geniş biyografisi, Revnakoğlu dosyalarında şöyle yer alır (71:41-42):
Nazmi Efendi (Şeyh), H.1054 - 1112), İstanbul'da Koca Mustafa Paşa Camii civarında mukim tüccardan ve ümmetin sulehasından Trabzonlu Ramazan
b. Rüstem Çelebi'nin oğludur. Kendi tahririne göre H.1024 tarihinde İstan bul'da dünyaya geldi. Çocukluğunda amcası ruus kalemi katipleri nden Hattat Fazlullah Efendi kendisine Mürekkepçiler Kapısı dah ilinde bina ettiği mek tepte Kur'an talim ettirdi. Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi urefadan Sabuhi Ah-
ON U NCU GÜZERGAH 1843
med Dede ve Dersiam Müfettiş Kara Süleyman Efendi ile Balat şeyhi Sey yid Ahmed Efendilerden tahsil-i ilm ü i rfan eyledi. Badehu Halveti meşayihi urefasından vaktinin hatibi olan Abdülehad Nuri Efendi'ye inabe etti, bu su retle zahir ve batın tezkiyesine gayret ve riyaziyat ve mücahedat He etvar-ı se b'ayı ve tarikat adabını tahsile himmet ederek meratibi itmam sırasında şeyhi nhlet edince tarikin füruunu Şeyh Sivasi ruhaniyetinden tekmil eyledi.
Bundan sonra H.1066 "zaviye-i halvet" tarihinde uhdesine Şehremini civa rında Ümmi Sinanzade Hankahı'na karip Yavaşça Meh med Ağa Zaviyesi tev cih ve camüne de vaiz ve nasıh tayin olundu.
H.1074'te ''teşyid-i asker"de ordu-yı hümayun şeyhi ve Müftü Sunullah Efen di Camii ile Beyazıt Camii'nde vaiz idi, Hatice Valide Sultan Camii'ne de cu mala rı nasıh ve müzekkir ve muhaddi s ve müfessir oldu.
Badehu hilafet postunu büyük oğlu Refia Cemal Efendi'ye teslim ve kendisi Koca Mustafa Paşa Camii civarında mesken ittihaz, nice eyya m karar etti.
Bu hal ile meclis-i irfan u ikan maşrıkı idi ki Şakayık zeylinde İbrahim Uşşaktzade'ye göre Şair Nakşi tarafından bulunan "Nazmi veliyyullah" cüm lesinin gösterdiği 1112 senesi Şevvalinin ikinci pazartesi ve tezkire sahibi Sa lim Efendi ile ŞakayıKın ikinci zeyli Şeyht'ye göre bu ayın yirmi dördüncü pazar günü 82 yaşında olduğu halde bu fani cihandan beka alemine intikal etli ve zaviyesi kurbünde bina-kerdesi olan türbeye defnedildi. "Oldu dar-ı ukbaya revan rlıh-ı Mehmed Nazmi, 1112" irtihaline söylenilen cevherin tarihlerdendir.
Kendisinden mahlw olan mezkur zaviye büyük mahdumu Şeyh Abdurrah man Refia Efendi'ye; va'ziyye Ebi Eyyub el-Ensari Camii'nde vaiz ve nasıh olan Yenibahçeli Şeyh Çelebi Mehmed Efendi'ye ver ildi.
Şeyh Nazmi Efendi'n in 1108 tarihinde muharrer Hediyyetii'l -İhviın ve Etvar-ı Seba isimli iki mensur telifinden ve manzum M i'yaru't-Tarika, Mesneviye ait birinci defterin nazmen tercüme ve şerhi, M ev'ize-i M iicahede ve lv1ııam ınayat nam eserlerinden başka Nazmi mah lasıyla mürettep Divan-ı İlahiyyat ve Divan-ı Eşar'ı varsa da hiçbiri basılmamıştır.
Meh med Nazmi Efend i'n i n ardından posta oğlu Refı'a Abd u rrahman Efend i otu rdu. Kü nyesi Seyfeddin Ebu'n-NG r'd u. O da babası gibi şair, musikişinasve vaizd i. (71:130): "Bu şeh h u rşid -i evreng-i risalet geldi d ü nyaya" tevşi hi Şeyh Refı'a Efend i'nindir. Draman Tekkesi'ni n za kirbaşısı Ahmed Efend i tarafı nd an bestelen m işti r. Notası Konservatuar neşriyatında bulunuyor."
Not düşelim, yu karıdaki tevşih in güftesi ni Ergun, Katipzade Mehmed Refıi"ye ait gösterir.
Şeyh in biyografisi ni ve cinayetle sonuçla na n ölüm ün ün teferruatı Revnakoğlu dos yaları na şöyle akseder (71:60-61):
1844 Revna koğlu'nun ıstanbu l'u
Refi'a Efendi, Şeyh Nazm i Efendi'nin büyük oğlu olup ismi Abdurrahman'dır. İbtidai tahsilini bitirdikten sonra pederinden ve asrın üstatlarından Katipza de Mustafa ve Şehrizade Efendilerden ilim ve marifet tahsil ve pederinden inabe ederek mücahede ve riyazet yardımıyla tarikatı tekm il eyledi.
1112 Şevvalinde pederinin irtihali üzerine ( Tezkire-i Safai'ye göre pederi nin hayatında ve onun tarafından) mahlUlünde Şehremini kurbünde Yavaşça Mehmed Ağa Zaviyesi'nde ve Beyazıt Han Camii'nde yevmü's-sebt va'ziyyesi uhdesine tevcih olunmakla vaaz ve tezkir ve hadis ve tefsir ile meşgul oldu.
Şeyhi, Şakayık zeylinde tercüme sahibinin irtihali vakasını muhtasaran yazı yor. Biz bu fecianm tafsilatını ''Katl-i Nazmizade ve Tertib-i Ceza-yı Vey" ser levhasıyla 1132 vekayii miyanında Raşid Tarihi'nden mealen naklediyoruz:
Abdurrahman Refi'a Efendi, Beyazı t Camii'ndeki vaazından sonra ekseriya istirahat için Eski Saray kurbünde kain Kaptan İbrahim Paşa Hamamı'na gi dermiş. Bir gün bi r tellaktan hürmeti muhil muamele görünce muğber olarak hamamcıyı tazir eder ve Arnavut olan teUakı defettirmeye sebep olur. TeUak intikam fikriyle suret-i haktan görünür, kusurunu istifa eder ve şeyh efendiye müracaatla hakkında şefaat ettirerek tekrar hamama alınır.
Bir gün Refi'a Efendi me'lüf adeti üzere hamama girip ortağı olan bir gulam-ı emrede kese sürünürken, tellak: "Sultanım der, fena zannedip hatırımı yıktı nız ve yoldaşlarım arasında hamamdan kovdurmakla beni hadi ettin iz. Bunu size helal etmem meğer bir ziyafet ile tatyip edesiz:'
Refi'a Efendi hukukunu istihJal için o gece kendilerine ve ortağına bir ziyafet vaat eder. Tellak, ortağını guruptan evvel gönderip kendi guruptan sonra üç arkadaşıyla gider. Şeyh Efendi'nin hizmetçi ve sofu namıyla kimsesi olmadı ğından kapıyı bizzat açar, misafirlere yemek teklif eder, kabul etmezler, ancak kahve içtikten sonra musahabetleri muarazaya mübeddel olunca şeyh efendi işi anlar ve halas olmak fikriyle "Sizin karnınız aç, varayım taam çıkarayım, aç ile eceli gelen söyleşir !" diye işi latifeye bozarak içeriye giderken üzerine hücum ile odanın kapısı dibinde on yedi yerinden cerh ve katlederleı sonra da hare me girip kitaphanesi önünde cariyesini keserler. Mutfaktaki A rap cariye, efendi kadını dövüyor diye korkusunda n tavuk kümesine girip ses çıkarmaz. Fakat sa bahleyin mutadın hilafı ahvale maruz olunca efendinin odasına girmeye mec bur olur ve hal ve manzarayı görünce sokağa fırlayıp cinayeti duyurur.
Bunun üzerine katilller Kapta n Paşa Hamamı'nda derdest olumtrlar. Bir iki defa müvacehelerinde gulam-ı em red vukuu üzerine cinayeti itiraf ettiğinden hemen kısasları icra edilir.
ONU NCU GÜZERGAH 1845
Bu vaka, 1132 senesinin Recebinin üçüncü salı gecesi Refi'a Efondi'nin i.k:ı metgahı olan Baruthane Yokuşu'ndaki Yavaşça Meh med Ağa Zaviyesi'nde vuku buluyor.
Şeyh efendi nin naaşı ertesi günü fatih Camii'ne ihzar ve öğleden sonra nama zı eda olunup zaviyesi kurbündeki türbede pederi nin cenbinde defnedilir...
Halvetiyye'den tekkede son olarak Şeyh Nazmi'nin diğer oğlu Şeyh Abdülmecid Efendi (ö. H. 1143) posta oturdu.
Abdülmecid Efendi'den sonra tekke bu sefer Bayramiyye neşesinin merkezi oldu. önce Himmetzade Şeyh Abdussamed Efendi'nin damadı Seyyid Abdülhalim Efendi posta oturdu. Kendisi Beyazıt Camii vaizlerindendi.H.1173'te vefat ettiğinde Edirnekapı'da defnedildi.Ard ından gelen oğlu Seyyid Mehmed Habib Efendi (ö. 12 Cemaziyelevvel 1184) ile Bayramiyye burada son buldu.
Tekke bundan sonra hep Kadiriyye tekkesi olarak faaliyet yürütür:
Ayasofya ve Süleyman iye vaiziolan, "Büyük Sırrı Efendi" de denilen Seyyid Hacı Mehmed Sırrı Efendi(ö. 1205 Cemaziyelevvel), oğlu Abdülkerim Keşfi Efendi (ö. 6 Zilkade 1227), Seyyid Hacı Mehmed Sırrı Efendi'nin diğer oğlu Abdülhalim Nazmi Efendi (ö. H.1243) ve onun oğlu Abdurrahim Hıfzı Efendi (ö. 21 Zilkade 1280) posta oturdular. Abdurrahim Hıfzı Efendi'nin Sa'diyye'den Koruk Tekkesi'nde ve Matrak Tekkesi'nde de şeyhliği vardı.
Ardından Abdülhalim Nazmi Efendi'nin oğlu Seyyid Mehmed Emin Efendi Sırrı(ö.16 Muharrem 1298) posta oturdu. Revnakoğlu miraciye okumakla meşhur bu şeyh için (71:69) ''İlah ,durak ve miraciye okurdu.Kendi tekkesinde de meydanı halifelerinden veya misafir meşayihten birine bırakır,zakirbaşı postuna geçer,zikri idare ederdi'' notunu düşer.
Abdurrahim Hıfzı Efendi'nin oğlu Mehmed Eşref Efendi (15 Zilkade 1317) ve bu şey hin küçük oğlu Abdullah Tevfik Efendi ile tekkeler devrinde Yavaşça Mehmed Ağa Zaviyesi'nin tarihi tamamlanmış oldu. Son iki şeyh, Revnakoğlu dosyalarında şöyle yer alır (71:66-67):
Şeyh Mehmed Eşref Efendi: ll43'te Şeyh Mehmcd Abdurrahim Hıfz! Efen di'ni n oğludur, 15 Zilkade 1317 larih inde göçtü. Pek çok il:ihi bilmekle maruf bi r zakirdir, jandarma dairesi ketebesi ndendi. Eski Kayseri milletvekili Reşit Özsoy, Şeyh Eşref Efendi'nin uzun zaman lerbiycsi altında yetişmişti r.
En küçük oğlu Şeyh Abdullah Tevfik Efend i: Soyadı "Öz''. Afyonkarabisar 'da sorgu yargtcıydı. 196l'de göçtü, Üsküdar 'da Ka racaah met'te yattyor. Zıbın-ı şerif Tekkesi şeyhi Yusuf Ziyaeddin Efendi usulen Şemsiyye tacı giydirmiş ve posta iclas etmiştir. Çocukluğunda kendisine Buru nsuz Özbeki İsmail Efen d i, Pepe Nail EfencLi ve Topkapı şeyhi Ccmaleddi n Efendi sırasıyla niyabet etliler.
1846 Revnakoğıu·nun ıstanbul'u
, . . • I
'".'-." :-t L.
Yavaşça Mehmed Ağa Tekkesi'nin iç meselelerine dair Meclis-i Meşayih'e yazılan di ekçe (71:39)
Not: Pepe Nail Efendi, Kadiriyye'den müstahleftir. Buradaki niyabeten me şihatı Abdullah Tevfik Efendi'nin ihtiyat zabitliği sırasındadır. Daima tac-ı şerifle gezer, uzun çubukla sigara ateşler, hoş bir zat idi. Topkapı şeyhi Hafız Cemaleddin Efendi'nin vefatı gününde, Rum1 1340 Ramazanında rıhlet etti. Ertesi salı günü ikisinin de cenaze namazları Topkapı Cami'-i şerifinde eda olundu.
Zekaizade Burunsuz Şefik Dede'nin Şeyh Eşref zamanında burada zakirba şılığı vardır.
Not: Şeyh Eşref Efendi'den sonra Meclis-i Meşayih kayıtlarında da vekalet Revnakoğ lu'nun ifade ettiği gibisırasıyla Burunsuz Özbek! İsmail Efendi ve Pepe Nail Efendi üzerinde görülür.Aşağıdaki dilekçede tekkede meydana gelen huzursuzluklar ifade edilir (71:38-39):
ON U NCU GÜZERGAH 1847
Mecidiye Karakolu (Salt arşivinden)
Mecidiye Karakolu - Baltalı Baba
Tatlıpınar Caddesi daha sonra Vatan Caddesi'ne doğru Bican Bağcıoğlu Yokuşu adını alır.Bu yokuştan Vatan Caddesi'ne
inerken sağda 9 numaralı bina önünde duruyoruz.Burası eskiden Mecidiye Karakolu'ydu ve içinde Baltalı Baba'nın mezarı da bulunur.(Topkapı Mahallesı, 1827 ada, 23 parsel)
Yakınlarda ihya edilen yapıya ve yatıra dair Revnakoğlu şunları söylemişti (227:16-19,226):
Baltalı Baba - Baltalı Dede: ismi Arpacı Emin Baba'dır. Şehremini çevresi Ye nibahçe'de Arpaemini Mahallesi'nde Köprübaşı Caddesi üzerinde bir müddet Hırka-i şerif Askerlik Şubesi olarak kullanılan eski Mecidiye Karakolu'nun alt katında, kapıdan girince hemen karşıya gelen dapdaracık loş bir aralığın için dedir. Binanın karşısındaki Yenibahçe Çeşmesi'ndcn şimdi Terkos suyu veri liyor. Bugünkü türbeyi son zamanlarda tamir edip ziyaret edilebilecek şekle getiren, aynı mahallede oturan ve "Şamlı Bi nbaşı" denilen bir hayır sahibidir.
(Baltalı Baba denmesinin sebebi), Türbedar Şeyh Cemil Efendi tarafından sandukasının başına uzun saplı büyük bir teber konulmu ş olmasındandır. Buranın son türbedarı Cemil Safı Efendi merhum, Haydarihane şeyhi Hakkı Efendi'nin haHfelerindendir, 24 Ekim 1949'da göçtü.
1848 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Attaır Halil Camii - Köprübaşı Camiive Çeşmesi
Bican Bağcıoğlu Yokuşu'ndan Vatan Caddesi'ne girildiğinde, Vatan Caddesi'nin ortasında kalmış Attar Halil Camii vardı.
Bugün "Vatan Caddesi", "Turgut ÖzalCaddesi" diye bilinen eski Bayrampaşa Deresi'nin üzer inde Attar HalilCamii dışında köprüler de bulunuyordu (174:357-60):
Bayrampaşa Deresi'nden Yenibahçe Deresi'ne uzanan ve şimdi kapalı mec ra halinde bulunan meşhur derenin üstündeki Arpaemini Köprüsü'ne nis betle "Köprübaşı Camii" de denilmektedir. Keçeciler Caddesi'nden eski Koç Meydanı'na giden Arpaemini Köprüsü Caddesi ile dere boyunca devam eden
.' ·· - .. - Attar Halil Camii
ve çeşmesi (Encümen arşivinden)
ON U NCU GÜZERGAH 1849
Vatan Caddesi'nin birleştiği köşedeydi. Minaresi caminin yanında olmayıp kısmen avlu cephesini meydana getiren akar çeşme yalakları üstündedir. Minbere merdiven tarzında açık bir merdivenle çıkılır. Son istimlakta yola gitti.
Eski Mimar Sinan Mahallesi'nden gelen ve bostanlar arasından geçerek Va tan Caddesi'ne ulaşan yolun karşısında dere üzerinde kemerli, tonozlu bir köprü görülürdü. Kapalı mecra yapıldıktan sonra haliyle ortadan kalkmıştır. Ortasında üstü kiremit örtülü küçük bir kapısı vardı.
Yenibahçe Deresi'nin Lutfı Paşa semtine ulaştığı yerde de büyükçe bir taş köprü mevcuttu. Etrafı ağaçlarla çevrili olup Lutfi Paşa tarafında kır kahvesi vardı.
Attar Halil Camii
ve Çeşmesi
1850 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Pa:zar Tekke
Tekrar Millet Caddesi'ne dönüyoruz. Topkapı'ya doğru giderken sağda Topkapı Caddesi'ne dönerken benzin istasyonunu görüyoruz. İstasyonun bulunduğu alanda Pazar Tekke yer alır. (Topkapı Mahallesi, 1850 ada,2,3 parsel)
Halvetl ik'in Topkapı'daki bu Sinaniyye tekkesi ve Sinanilik'in Zühriyye koluna ait Selanik'teki tekkesiınin müşterek adları PazarTekkesi'ydi. Bazen birden ziyade ismi olan tekke biradını da ayin gününden alırdı,bu tekke bunlardandı (186:107): "Pazar günü ayln-işerif yapılır,pazartesi gecesi de usul olurdu." Yakınındaki Sinaniyye'den ÜmmiSinan Tekkesi'nin bir başka adıda ayin gününden dolayı "Cuma Tekkesi''ydi. Son zamanlarda Ahmed Zarifi Efendi'ye nisbetle Pazar Tekke'ye "Ahmed Efendi Tek kesi" de demişlerdi..
Not: Geçmiş kültürdı? gece ifadesi şimdikigibianlaşılmazdı,günün gecesi birsonraki günle ifade edilirdi. Mesela yukarıdaki ''pazartesi gecesi" ile kasdedilen, bugünkü dilde pazar gecesidiir.
Tekke, Dergah-ı aliyıeniçerileri halifelerinden Katip Mehmed b. Mustafa'nın hayrıydı. Bu şahsın,tekkenin bitişiğindeki Kürkçübaşı Camiive çeşmesi içinde vakıflar tahsis ettiğini gösteren H.1044 tarihlivesika Revnakoğludosyalarında bulunur (263:152-53):
Tekkenin bitişiğindı?ki Kürkçü Camii'nin cuma vaizliği Pazar Tekke'nin şeyhlerine mahsustu (186:106);"Hodiho'ııın yazdığına göre Topkapı'da Kürkçü Cami'-i şerifi civarında Harir Şeyh Mehmed Efendi Tekkesi denilen zaviyenin Cuma va'ziyyesi şeyh olanlara meşrOttur,halen şeyhleri Ümm Sinanzadelerdir."
Revnakoğlu, vakfiye:sinden hareketle (186:106) "Dergah-ı şerifin haftada sekiz koyun varidatı vardı. Günde altmış çift fodla gelirdi. Hafta günleri taamhanesinde asgari on somat (sofra) kuırulurdu" notunu düşer.
Birçok cami, medres.e ve tekke gibi butekke de seferberlikte askere tahsis edilmişti (186:107): "Seferberliikte tekkeyi asker almış olduğundan tevhidhane, meydan odası ve şeyh dairesinden başka her taraf askerin oturmasına verildi. Selamlıktaki sıra odalar yatakhane ol.muştu."
Yakınındaki ümmi Sinan Tekkesi gibiSinaniyye'den bu tekkenin de Ramazana dair bir hususiyeti vardı 1(186:107): "Ramazan-ı şeriflerde iftar vaktine beş on dakika kala
bahçenin ortasında11 şadırvanın yanındaki sarnıçtan gelen geçenlere iftarlık su ha zırlanırdı.Büyük efondi Ahmed Zarifi Efendi merhumun zamanına kadar bu adet devam etmiştir..."
Tekkeyi uyandıran Hazret-iÜmmiSinan halifelerinden Kazzaz Mehmed Efendi'ydi
(ö. H.1050),kendisine "Hariri" de deniliyordu. "Kauaz" kelimesi de "Hariri" kelimesi
ONUNCU GÜZERGAH 1851
de ipek işiyle uğraşan anlamındadır. Her halde ilk şeyhin mesleği ipekçilikti.
Hariri- Kazzaz Mehmed Efendi'den sonra burasının postuna Ced Hasan Efendi (ö. H.1088) oturdu. Kendisi ÜmmiSinan'ın kız tarafından torunuydu ve babası Arap Mehmed Efendi de yakındaki Ümm Sinan Tekkesi'nin şeyhlerindendi. Sonra sırasıyla Ced Hasan Efendi'nin oğlu Hüseyin Hüsameddin Efendi,(ö. H.1147), onun oğlu Mustafa Efendi (ö. H.1180), onun da oğlu Hasan Efendi (ö. H. 1210) ve arada ismi meçhul bir şeyh sırasıyla posta oturdular.
Not düşelim,Şeyh Mustafa Efendi'nin oğlu Şeyh Hasan Efendi'nin şeyhliği sırasında tekke yeniden ihya edilmiş, Mehmed Ruşen Efendi de bir tarih manzumesiyle bu ihyayı tarihlemişti (186:101-102):
Hariri Şeyh Mehmed Efendi Tekkesi'n in yapılışına dair türbe-i şerife dahilin de nesih yazılı tahta levhadan:
Miirşid-i kamil kibdr-ı evliya
Ralı-ı Hak'ta mukteda-yı scilikan
Beznı-i hiıssıt'l-Jıas Hakk 'uı ınahreıni Peyrcv-i peygamber-i ahir zama 11
Hazret-i Ümmi Sinaıı-ı Halveti Kiim111elf11de11 kutb-ı aktiıb-ı cilıim
Kil ii klıli terk eder her elıl-i hal
Ekseri Ümmi lakabdır arifim
Kale gelmez !ılim-i ma'na ve /ıem Mii111kin olmaz Lafzıla hali beyan
Ola iılemde ilalıf lıaşre dek
Asitaııı cilvegah-ı kudsiya11
Dergelı-i alide seccade-nişin Hayr ile ola mii.ştirün bi'l-benfııı
Hak bu kiııı merdane lıimınet eyledi Ceddinin asarın ihyaya heman
Hankôhın eyledi ma'mıir çün en-nişini sıılb-i paki nüktedan
Eyleye bu dergelıin ba11isi11i Nail-i maksad Naima M iistean
Düşlii bir tarilı iki mısra' zilıi Hiıtif-i gaybi dedi ey tişıkan
Kudsiylı11111 cilvegiilr-ı ma'bedi
Oldıı ilıyiı tekye-i Ümmi Sinaıı, 1185, ketebelııı Melımed Ruşen.
1852 Revnakoğtu'nun lstanbul'u
Katip Mehmed Efendi'nin vakfiyesi
Bu sefer tekkeye Şumnulu (Zakirzade tomarın da Bursalı) Hacı Mehmed Salih Efendi (ö. 25 Kasım 1870) posta oturdu;nefes etmekte,hastalara okumakta meşhurdu (186:106):
Şeyh Hacı Mehmed SaJih Efendi, Şumnuludur. "Zincirden adam alır" der lerdi. H.1262'de postnişin olmuşlar ve 25 sene şeyhlik etmişlerdir. Tekken in bani-i sanisi sayılır. Dergahın yerini mahlulünden alıp yen iden yaptırmış ve tekkeye isim bırakmıştır. Ağır hastaları nefes etmekte, delileri zincirden al makta şöhret yapmış bir zat olduğu söylenilir. Cezbeli, celal i galip bir şeyh-i kamildi. 1287 Ramazan-ı şerifinin birinci günü fevt.
Şeyh Salih döneminde tekke yeniden ihya edilir (186:105):
Kutbu'l-arijfn gavsü'l-vasılin
Hazret-i Kazziız Harfri M elımed Efendi kuddise sırrııhu'/ -ali
Yeniden Şeyh Salih eyledi bu tekkeyi ihya Sebeb tahribine bir hilekar müflis hasts oldu
Bütün sarf etti varın zikr-i lıayr olsun li-vechillah
O zat-ı muhlise ihsan-ı ehlulliıh ents oldu
Eder lıer şeyh ü derviş ol salalı-endişeye tahsin Şu ra'na hidmeti ef'al-i eslafa makıs oldu
Ere11ler himmetiyle pertev-i şanı olur müzdad Cemi'-i sa'yi dag-ı kalb-i hussad-ı nuhııstin oldu
ONUNCU GÜZERGAH 1853
Ktyam etti olup Ümmi Sinan'ınlutfuna mazhar Gelip ihlasla kim ki bu dergaha celis oldıı
Sekiz tarih dere ettim iki mısra'da ey Safvet
Bu beytim Jıiınmet-i Kazzaz-ı ekrenıle selis oldu
Hacı Salih ne valfı yaptı bu tekye yıkılmışken
Bu dergelı himmet-i piranla dil-ctı nefis oldıı, 1274.
Şeyh Mehmed Salih'in halifelerinden Örücüzade Şeyh Mehmed Efendi'ye temas eden Revnakoğlu (186:107), onun H.1308'de vefat ettiğini,tekkenin haziresinde sırlandığını ve yazılıtaşının olduğunu kaydeder (186:95):
Hazirede, türbe-i şerifenin arkasında, parmaklık içinde, başında büyük Sinani tac-ı şerifi, yazısı talik: "Ya Hu - Hazret-i Zekaizade Şeyh Mustafa Efendi'nin erşed-i hulefa-yı kiramından Pazar Dergah-ı şerifi postnişini el-Hac Salih Efendi'nin halife-i mükerremi Örücüzade Şeyh Mehmed Efendi'nin kabr-i şerifidir, lillahi el-fatiha, 1308"
Revnakoğlu, yukarıda kaydettiği kitabenin bulunduğu sayfaya, tekkenin haziresinde medfun birkaç şahsın da mezar şahidelerini kaydeder:
1854 Revnakoğlu'nun ıstanbul'u
Şeyh Seyyid Ali Efendi (186:95): Hazirenin ortalarında, büyük servi dibin de, başında SinanJ tacı, yazısı talik: "Ya Hu - Cennet-mekan, Firdevs-aşiyan, tarik-i Halvetiyye-i Sinaniyye'den Kasınıpaşalı merhum ve magflır ila rabbi hi'l-gafUr eş-Şeyh es-Seyyid AJi Efendi'nin ruhıyıçun el-fatiha, 1264"
Şeyh Mustafa Balıçıldı (186:95): Hazirede, pencere önlerinde, ortada; başında büyük Sinani tacı,.yazısı ince ve istifli, beyaz mermer: Şeyh Mustafa Balçıklı, i rtihal tarihi 13 Cıemaziyelahir 1171.
Şeyh Osman Efendi (186:95): Bu kabrin sağ yanında, başında Şa'baniyye tacı, talik, beyaz mermer taş: Ya Hu - Cennet-mekan, firdevs-aşiyan merhum ve magfürun leh tarik-i Şa'baniyye'den es-Seyyid eş-Şeyh Osman Efendi'nin rlı hıyıçun el-fatiha, 22 Ramazan 1251"
Şeyh Mehmed Efeındi (186:95): Sol yanında, yazısı sülüs, büyük Halveti tacı:"Hü ve'l-hayyüllezi la y.emlıt - Nureddin hulefilarından merhılm ve magfılr eş-Şeyh el-Hac es-Seyyid Mehmed Efendi'nin ruhuna el-fatiha, 5 Muharrem 1218"
Revnakoğlu, Şeyh Salih'ten sonra posta geçen oğlu Ahmed Zarifi Efendi'nin (ö. 31 Aralık 1912) tasvirini vıe hallerini şöyle anlatır (186:106-108):
Yaz kış açık renk cübbe giyerdi. Elinde kocaman ascı taşırdı. Ayağında galoş içinde kopçalı çedik papuç bulunurdu. Asasının sapmda fil dişinden Sinani tacının zarafeti diikkati çekerdi. iki metreye yakın boyu ve kavuğu andıran büyük sarığı ile pek gösterişliydi. Heybet ve vakarı uzaklardan göze çarpardı. Bembeyaz gür sakalı sevimli yüzüne ayrı bir nuranilik verirdi.
Babası gibi hasta okumakta şöhret yapmıştı, nefesi gayet müessirdi. Cinnet getirenlerle hunak hastalığına müptela olanların boynuna okunmuş bir tes bih tanesini i plikle boğazına takarlardı, bi-izn-i Şaf i şifayap olurlardı.
Not : 22 Temmuz 1290 tarihli Terakki gazetesinin yazdığında göre "Reşadetli Ahmed Zarifi Efendi 1290 senesi Cemaziyelahiri nin 2l'inde Yanyalı Meh med Ali Efendi'den 75 talebe ile birlikte icaze almıştır:·
Şeyh Ahmed Zarifi Efondi'nin iki halifesi de tesbit edilir: Ahmed Bahai (Şair, Mes nevihan) ve Şeyh Mustafa Enver Efendi (Şehremini - Zekfüzade Tekkesi son postnişini).
Bir başka notta (186:106) "Hacı Hüseyin Vassaf Bey'in Sinaniyye'den intisabı bu zata dır.Seyyid Nizam evla·dından Seyyid İsmail Nazmi Dede 1320'de Şeyh Ahmed Zarifi Efendi'ye intisap eylemiştir" bilgisi yer alır.
Şeyh Ahmed Zarifi Efendi'nin 22 Muharrem 1331 tarihli İkdamda vefat haberiçıkmıştı: "Topkapı kurbünde Pazar Tekke denilen dergah- ı şerifin postnişini Şeyh Ahmed Zarifi Efendi,doksan y.aşını mütecaviz olduğu halde ikmal-i enfas-ı ma'dude-i hayat etmekle na'ş-ı magfımt-nakşının bugünkü çarşamba günü öğle namazı ba'de'l-Tfa rnedfen-i mahsusuna defnolunacağıistihbar kılınmıştır,rahmetullahi aleyhi.''
ONUNCU GÜZERGAH 1855
Şeyh Mehmed Salihdönemindeki imardan sonra oğlu Şeyh Ahmed ZarifiEfendi'nin şeyhliği sırasında tekke depremle yıkılmış, Bahai bu defa tekken in ihyasına tarih düşürmüştü (186:213):
Tevhidhane kapısı takında, talik yazı, dört köşeli beyaz mermer, üst ortasında tuğra 1314 tarihlidir. Dört m ısra bir satırdad ır:
Kiişade bil.d hemfşe be-yüımı in dergah
Bc-sırr-ı eşlıedü en la ilalıe illnlllılı
Şeh-i rllşeıı-zaınir Abdülhamid tiıc-dar-ıccddd Nice bin htınktllı -ı dil-küşıiyı kıldı rıev-bünyiıd
Ezii11 cümle edip bu dergelıin lecdfdin eferman Ceml'-i salikan-ı ra/ı-ı Hakk'ı eyledi dil-şrid
Nnzargiıh-ı cenab-ı pirimi z Üm111/ Si11a11'dır bu Şa suretle bıı irfangah-ı uşşick oldufeyz-abad
O zat-ı arif i bil/ah lıem-sırr-ı Nebiyyullah
Dil-ipakin tecclUglıh kıldı Rabb-i bi-endad
Ona ilhaın-ı mhbiınfdir ancak ilın ile irfan
011u11çii11 11a111ını kıldılar ümıııtlik /e aleın yiıd
Niyfız-ı feyz ile ol v!ıkif-ı ilm-i ledii1111ide11
Nice bin ta.lib-i sm·-ı lıakikat buldular irşad
1-lusıisan Hazret-i Kazzaz olup miistahlef-i evvel
Ona budergel!i Kalib Muhammed eyledi biinyıid
M ür(ır-ı vakt edince ba'delıu ser-tiı-be-piı vfriın Cenitb-ı Ş'eylı Salih yaptı biı-ııv11-i çehar evtarl
Hariıb-abad olunca sarsar-ı tünd-izelazildeıı Serfnn Şeylı-i prik Alırnecl Efendi eyledi iındô.d
Nukı1d ııJıiınınetin ınevd'ıd vakjiıllalıa bi'l-idhiıl
Miicedded eyledi inşa o şeylı-i mekrümet-mu 'tiıd
Zilıi lıayrii'l-lıalef kim kıldı işbu dergelıi ilıya
Bu lıi111metteıı olur bi-şiiblıe rCtlı-ı baniyaıı piirşad
Husllsiyle Cenab-ı Pfr ile ol nıiirşid-i vaktin Safiı-yı ntlılarnı kıldı sa.'y u gayreti mı'izdiıd
Bıı dergelı vecdgnlı-L aşıkiı11 oldukça yıi Allah Hemfşe kiinıriı.11 olsun o sahib-riişd ii isti'dad
Balıiıi geldi bir tdrtlı-i ziba söyledi yn /ılı.
.511 ra 'niı dergelıi eltıif-ı pEraıı eyledi abiıd, 1314.
1856 Revnakoğlu' nun istanbul'u
Ahmed Zarifı Efendi'den sonra oğulla rından Abdullah Mustafa Galip Efendi posta oturdu. Revnakoğlu, bu tekkenin 1926'da vefat eden son şeyhi Abdul lah Mustafa Galip Efendi'yi görmüş ve tanımıştı (186:110-15):
Şeyh Abdullah Mustafa Ga lip Efendi: Topkapı Pazar Tek ke'nin son postnişinidir, aynı tekkenin şeyhi Ahmed Zarifi Efendi'nin küçük oğlu ve ha lifesidir. Eyüp - Ümmi Sinan Hankahı postnişini Küçük Hacı Raşid Efendi posta iclas
eylemiştir; Balat şeyhi Hafız Kemaleddin Efendi sağ rehberiydi.
Zamanında iyi tahsil ve terbiye görmüştü. İstanbul Halveti şeyhlerinin mü nevverleri arasında her haliyle, bilhassa nezaket ve zarafeti ile, temiz giyinişi ile dikkati çekti. Gayetle kibar, müeddep, uzun boylu, güzel yüzlü, gösterişli, yakışıklı bir zattı.
İlmi meclislerde birçok müşkilleri kolaylıkla halletmiş olduğundan kendisin den yaşlı ve kıdemli şeyhlerin de hürmet ve takdirini kazanırdı; sevgilerinden kendisin i en baş köşeye geçirirlerdi.
Namazda ta'dü-i erkana son derece riayet etmesinden uzun müddet kıyamda ka!J rdı. Kasımpaşa'da Hüsameddin Uşşaki Asitanesi'nde Hacı Hüseyin Vassaf Bey'in hilafetinde bulunan ve Hacı Hüseyin Vassaf Bey'i n tacına fatiha eden Halveti şeyhleri içinde Mustafa Galip Efend i de vardı. Kendisini ilk defa bu hilafet cemiyetinde görmüştüm, pek küçük yaştayd ım. Sonradan geldiği için türbede kendi başına namaza durmuştu, fevkalade ta'dil-i erkana riayet ede rek imrendirici bir huzur içinde namaz kılmakta olduğunu görünce hayran kalmış ve kendisi hakkında çocukluğuma rağmen "İmam-ı A'zam gibi namaz kılıyor!" demiştim.
Şeker bayramının birinci gününe rastlayan 15 Nisan 1926 (H.1340) tarihinde kısa süren bir rahatsızlıktan sonra vefat etti. Ertesi günü halifesi Yahya Galip Bey'in alakadar olması ile cenazesi Eyüp'e, Ümmi Sinan Hankahı'na getirilip hazireye sırlandı.
Mustafa Galip Efendi yedi yaşı ndan beri babasının elinde hankaha geti rildiği için hayatının son gününe kadar burayı bir gün bırakmamıştı. Bayramların ikinci gününde hankaha mahsus yapılan ayin-i şerifte bilhassa bulunurdu. Vefatı da aynen böyle oldu. Cenazesi bayramın ikinci günü Topkapı'daki tek-
Pazar Tekke'nin
türbesiönündeki ihya kitabesi parçalarından (186:105)
ONUNCU GÜZERGAH 1857
keden altnıp Eyüp - Ümmi Sinan Hankahı'na getirildi, hazireye sırlandı. Za manın nezaketine ve şartların müsaadesizliği ne rağmen gömüldükten sonra tevhid-i şerif ve ism-i celal olundu, gülbank çekildi.
Eyüp - Ümmi Sinan Hankahı haziresinde, arka kapıya yakın tarafta, duvar önündeki demir parmaklık içinde çiçekli toprak mezar. Baş ucunda dört kö şeli beyaz mermer levhada talik yazı ile:
Hü
Oldu hakka şeyh-i ali-kadrimiz Vasıl-ı kurb-ı Hudiiy-L bi-niyaz Lutf -ı Hakka diill olur tiırih-i tam
M ustafa Galib veli-ipak-baz, 1340.
Genç yaşındayken 12 Teşrln-i san! 1918 tarih inde vefat eden kızı Rabia Ha nım da bu hazirede yatıyor.
Abdullah Mustafa Galip Efendi'nin halifeleri:
Mehıned Niyazi Efendi: Şehremini'de Ereğli Cami'-i şerifi imam ve hatibiydi. Zakirliği vardtr, mevlid ve mersiye de okurdu. 1 Şubat 1929'da göçtü.
Hacı Neşet Efendi: Sütlüce - Mahmud Ağa Cami'-i şerifi imamı. Yahya Galip (Kargı) Bey.
Hoca Zühdü Efendi:Sütlüce'de Mahmud Ağa Cami'-i şerifi hatibiydi. Alim, fazıl bir zattır.
Ahmed Şükrü Efendi: Üsküp - Vardar Tekkesi eski dervişlerinden Şeyh İd ris'in oğludur. Demirci ve nalbant ustasıydı. Güler yüzlü, mültefit insandı, fakat Kur'an-ı kerimi yanlış okuyacak kadar yüksek cahillerden saydırdı. Ne tuhaftır ki münevver bir şeyh tarafından kendisine h ilafet verilmiş ve son ytl larda Yahya Galip'in himayet ve delaleti ile Üsküdar'da Ahmed iye'de Halve tiyye'den Feyzullah Efendi Tekkesi'n i n postnişinliğine gönderil mişti. O sırada tekkelerin sırlanması bu zavallının cehlinin azamet ve sikleti ile posta otur masına çok yerinde olarak hacet bırakmadı, her şey kendil iğinden halloldu.
Revnakoğlu,Mustafa Galip Efendi'nin halifesive Üsküdar'dakiFeyzullah Efendi Tek kesi'nin son şeyhiA hmed Şükrü Efendi'yi Feyzullah Efendi Tekkesi bahsinde (62:116) yukarıdaki ifadelere benzer şekilde tekrar ele alır.
Ahmed Zarifi Efendi'nin diğer oğlu Hüsameddin Ali'ydi (186:107): "Hüsameddin Ali merhum hattattı.Tekken in cümle kapısına bitişik sebilin kitabesinde onun ketebesini okuyoruz.. · Revnakoğlu, metni BahfıT'ye ait olan ve Hüsameddin Ali'nin elinden çıkma bu sebilin kitabesine de yer verir. Bu sebil için düştüğü bir notta (186:97) "Cümle kapısınınsolundaydı. 1954 Temmuzu başlarında son şeyhindamadı ve kızları tarafından yıktırıldı" der (186:105):
1858 Revnakoğlu'nun lstanbul'u
Topkapı'da Pazar Tekke. Tramvay yolu üzerindeki kapısına bitişik sebil kitabesi:
Hazret-i Sultan Hamid-i ma'delet-karın cihan Asr-ı alisinde ma'mur olmada ser-ta-be-pa
İşte ez-cümle şu .dergah-ı şerife bir sebil Eylemişti evvela Hüsnimelek Kadın bina
Ancak olmakla zelazilden harab u na-bedid Oldu bir sahih-mürüvvet bani-i Sani ona
Ya'ni nezd-i tac-daride üçüncü katib Eyledi tecdfdine sarf-ı nukudı i'tiniı
Teşneganı bu sebtl ettikçe sir-ab-ı safa Sahibü'l-hayratı şad etsin Cenab-ı Kibriya
Yazdı tarihin Bahai ha1f-i cevher-dar ile
Etti inşa Nermidil Kalfa sebil-i dil-küşa, 1312. Nemekahu Hüsameddin Ali b. eş-Şeyh Ahmed Zarifi.
Yukarıda kitabesi verilE!n sebili i k defa ihya eden Hüsnimelek ve son inşasına mu vaffak olan NermidilKaılfa için dosyalarda şöyle denilir (186:98):
Sebilin birinci banisi Hüsnimelek Kadın, Sultan Mahmud'un pek sevdiği ga yetle güzel kadınefendilerden biriymiş. Sultan Mahmud sinirlendiği zaman lar karşısına onu çıkarırlarmış; sinirleri sükut bulur, hiddeti geçer, yüzü gül meye başlarmış. I«endisi hakkında bizzat padişahın şöyle dediği söylenilir:
Pazar Tekke'nin sebilkitabesi (186:105)
.
.
· .. ..,.5cJ,J..I
ONUNCU GÜZERGAH 1859
"Hüsniınelek bir peridir - Cümlesinin dilberidir"
Bu Nerm idil kalfa, dergah-ı şerifin ihvanlarından ve son şeyh Mustafa Galip Bey'in haremi Ferzan Hanım'ın sarayda kalfasıdır.
Revnakoğlu'nun notlarında Pazar Tekke'nin diğer birkaç kitabesi daha yer alır (186:107):
Dergah-ı şerifin sonradan açılan Topkapı Caddesi üzerindeki cümle kapısı takındaki kitabede yan yana üç tuğra vardır. 1278 tarihli birinci tuğra Sul tan Mahmud'undur, yanında "efdalüz'z-zikr...'' yazılıdı r. İkinci tuğra "Ya Haz ret-i Şeyh Ümmi Sinan kuddise sırruhu'l-mennan"dır, yanında "Efdalü'd-dua
el-hamdü lillah" yazıl mıştır. Yine yanındaki üçüncü tuğra Sultan Mecid'e ait tir, 128? Tarihlidir.
Pazar Tekke haziresi
1860 Revnakoğlu'nun İsta nbul'u
Dergah-ı şerif şadırvanı: Sağdan sola doğru ta lik ile (186:96):
Vecealna ınine'l-mai
Mader-i vala-yı /sınai/ Paşa-yı kerim Celb-i ab etli bıt dergah-ı şerife pek güzel
Riıh-ı pak -i Hazret- i Kazziız'ı şadan eyledi Himmetindenfeyz-yab olsu11 o ınakbıUii'l-aınel
Cıfybiir-ı şefkati verdi bu şôdırviı na su
Nil-i ecre kandıra zlit 111 Hudlt -yı leın-yezel
Şeyh ü derviş ezber etse su gibi Safvet eğer Tam iki tarih nazm ettim bu hayra bi-bedel:
Môder-i dara-yı Mısr olduferah-efza züliı/, 1281
iç bu zibiı ab-ı cüd-ı Valide Hoşyfır'ı gel, 1281
Kazzaz Şeyh Mehmed Efendi'nin türbesi dahilin de, türbeye dair nesih ve talik yazılı tahta levha dan (186:99-100):
Ya Hu
Türbe-i Şeyh Muhammed Kazzaz Ki odur mürşid-i ehl-i tevhid
ihtida ÜmmiSinan hazretinin Oldu miistahlefi asrındaf erid
Bint-ipakin e olup sonra vekil Sürdü devran nice sal-i medid
Nazar u himmet-i piran ile kim Pir olup eyledi irşad-ı mezid
Ateş-i aşk-ı ilah ile yanıp Masivadan dilin etti tebrid
Terk edip tô.c-ıf enayı ahir Mansıb-ı Hak ona oldu te'bid
Kurb-ı Hak 'ta nota bulduysa makam Himmeti nefsine onun oldu baid
Mürşid-i vakt iken ol vasla erip Kıldı çün meyl-i sivadan tecrid
Bu makam oldu ziyaretgahı Okuyafatiha her şeyh ü mürid
Türbe-ipakin e ermi.şti kühen
Şeyh-i vaktegelip ilham-ı ekid
Oldu ta'mire muvaffak ol zat Vere maksudunu Hallak-ı mecid
Yüz sürüp dergeh-i ehlullaha Lutf u himmetlerin edip ümmid
Sırr-ı vahdet ile Kalayi dedi Oldu bu türbe azizim tecdid
Nermidil Kalfa'nın şimditürbe içine alınmış olan sarnıcının kitabesi
ONUNCU GÜZERGA H 1861
Ümmi Sinan Tekkesi
Millet Caddesi'nden Topkapı Caddesi' ne giriyor, ı<ürkçübaşı Ahmet Şemsettin Efendi Camii'nin önünden geçen Kürkçü Bostanı Sokağı'na ve bunu takip eden Adıvar Sol<ağı'na ilerliyoruz. Sokağın ilerisinde sağda sadece haziresi kalmış olan Ümmi Sinan Tekkesi önünde duruyoruz. (Topkapı Mahallesi. 1851 ada, 423 parsel)
İstanbul'da Sinanllik Eyüp'teki ÜmmiSinan Asitanesi dışında bu tekkeyle, Aziz Mah mud Efendi Tekkesi,Seyyid Nizam Tekkesi,Seyyid Seyfullah Tekkesi,Gülşeniyye'den Başçı Tekkesi, Haklk zade Osman Efendi Tekkesi ve Üsküdar'da Musliye kolundan Feyzullah Efendi Tekkesi ile temsiledildi.Hakikatte Sinanllik, Ümm Sinan'ın postunda ölünceye kadar oturduğu bu tekkede başlar.
Tekkenin son bakiyesi olan haremi de 1940'ta y ıktırılmıştı. Revnakoğlu, tekkenin ayakta olduğu zamanlardakifizikitasvirini notlarına kaydeder (263:225-26):
Topkapı - Şehremini Zekai Dede Dergahı'nın gayet büyük tevhidhanesi, beş odalı ve iki katlı ve iki kapılı harem dairesi vardı. Tevhidhanenin iki kapısı olup biri Ced Hasan Efendi türbesinin önüne, biri de tevhidhane içinden ha rem dairesinin aralığına açılırdı. Çok büyük ve geniş yaptırılan tevhtdhane, selamlığın yanındaydı.
İki büyük su haznesinin biri haremin matbahında, diğeri de tevhidhanenin karşısında kahve ocağının yanındaydı. Bu hazneden kahve ocağı sırasındaki beş abdest musluğuna ve büyük çeşmeye Halkalı suyu gelirdi. Civar halk ı da buradan su alırlardı.
1320'de Birinci Seryaver Ferik Hafiye Ahmed Paşa tarafından dergah tamir olunduydu. Ahmed Paşa, Meşrutiyet'ten sonra nefyedildiği İzmir'de vefat etti.
İstiklal harbinden birkaç sene sonra tevhidhane ile birlikte yıkılan türbede medfun olan zevat, Pir Ümmi Sinan'ın torunu Ced Hasan Efendi, sütninesi Abide Bacı, sakası Saka Mehmed Efendi merhumlardı. Bunların başlarında sandukaları ve önlerinde levhaları vardı, yalnız "Saka Mehmed Efendj'' deni len zat türbe ile cümle kapısı arasında hususi siyah demir parmaklıkla çevril i mezarda yatardı ve taşı mevcuttu. Türbe, Şeyh Zekai Efendi'nin medfun ol duğu yerin sol yanındaydı.
Harem dairesi 1940'ta İstanbul Evkafı tarafından yıktırıldı. Cümle kapısında ki kitabe de bu arada kaldırıldı, göğsünde büyük Sinani tac-ı şerifi işlenmişti.
1862 Revnakoğlu'nun [stanbul'u
Harem dairesi iki kattı. Çtkmaz sokağa açılan kapısı 32 numaralıydı, Bostan Sokağı tarafındaki kapı 1numaralıydı.
Harem dairesi iki !kattı: Alt katta bir oda, iki mutfak, büyük bir taşlık ve ara balık vardı. Üst kata iki taraflı taş merdivenle çıkılırdı. Burada büyük bir sofa, çevreleme dört od.a, bir kiler ve bir sandık odası vardı.
Bahçeni n selamlık tarafında bir büyük havuz, sebze sulamak için bir küçük havuz daha yaptırılmıştı. Ayrıca armutlu bahçesi vardı.
Büyük harem bahı;esinden başka meşihat dairesinin önünde ayrı bir bahçe daha vardı. Harem dairesi iJe semahane arasındaki küçük araltk da bahçe ha line getirilmişti.
Tekkenin ilk halinin Mimar Sinan eseri olduğunu söyleyen Revnakoğlu, Sinan üzerine kaleme aldığı uzun müsveddelerde bu hususa temas eder:
Zekaizade Tekkesi::Topkapı Şehremini civarı Kürkçübaşı Ahmed Şemseddin MahaUesi'nde Pazar Tekkesi Sokağı'nda Sinaniyye tarikinden "Ümmi Sinan'; "Ced Hasan Efendi" yahut en son ismiyle "Zekaizade Tekkesi:' Dergah ba kı msızlık yüzünden istiklal harbinden birkaç sene sonra yıkıldı, şimdi yerin de yeller esiyor. İstanbul tekkeleri tarihini yazdığım sırada elime geçen kuv vetli bir vesikada bıu dergahın Sinan asarından olduğu katiyen sabit olmuştur.
Revnakoğlu, tekkenin cümle kapısı üzerindeki kitabenin (şimdi Türk İslam Eserleri Müzesi'nde) metnini tesbit eder (263:212): "Dört köşeli, düz beyaz mermerde talik ile: Ya Hazret-i Ümmi Sinanı kuddise surruhu'l-mennan - Kutbu'r-rabbani ve gavsü's-sa medani Hazret-i Seyyi,d Sultan Abdülkadir el-Geylani kulu köpeği el-Hac Ahmed Süreyya Bey'in halilesi magfure Şerife Hatice Atiyyetullah Hanım tarafından saye-i Hazret-i Pir Seyyid Sultan-ı müşarünileyhte bina ve inşasının noksanını ikmal ve itmam edilmiştir. Nam- ıdiğer Zekai Efendi Dergahı. Harrerehu Osman Nuri gufrre
le hu. 1321Şabanu'l-muıazzam - 20 Teşrin-i evvel 1319"
Tekke yukarıda ismi geçen ve tekkeyi yeniden inşa eden Kadiriyye şeyhiŞeyh Hacı Ahmed Süreyya Emin =l-Kadiri el-Celali, tekkenin son şeyhi Mustafa Enver Bey'e Kadiriyye'den icazet de verdi.
Tekkenin evkafta ngeliıriiçin şu kaydı da Revnakoğlu notlarına i ave eder (263:222):
Ailesinde mahfU2 bulunan meşihat ve tevliyet beratlarında okuduğumuza göre "Harameyn-i rnuhteremeyn hazinesinden mazbut merhum ve magflı.run leh Sultan Beyazıt Han tabe serahu evkafı imaretinden Şehremini kurbünde tarik-i Halvetiyye'den merhum eş-Şeyh Ümrru Sinan kuddise surruhu'l-men nan hazretlerinin hankah-ı şeriflerinde fukara-i dervişan içi n taamiye olarak şehriye yüz elJi kuruş, yevmiye yedi çift fodlası" vardır.
ismine nisbetle Sinani•ye tarikatının banisi ÜmmiSinan, ilk tesis ettiği ve ölünceye
ONUNCU GÜZERGAH 1863
kadar şeyhlik ettiği bu tekkeye defnedilmedi.Tekkeler literatüründe "asitane" kav ramı, daha çok kurucu şeyhin mezarının bulunduğu tekke için kullanılır, bu itibarla hazretin mezarı Eyüp'teki halifesi ve damadı Nasuh Efendi'nin tekkesinde (Nasuh Efendi Tekkesi) bulunduğu için asitane orası kabul edilmiş ve Eyüp'teki bu tekke artık "Ümmi Sinan Asitanesi" ismiyle şöhret bulmuştur.
Revnakoğlu, Ümm Sinan'ın Topkapı'da vefat ettiği halde mezarının Eyüp'te oluşuna dair tekke rivayetine yer verir (171:13):
Eslaftan naklolunduğuna göre her gün pirin huzuru nda hizmette bulunan kahve nakibi cuma günleri Hazret-i Pir'in çilehanesinin buJ unduğu Şehremi ni'deki Cuma Tekkesi'nde (Ümmi Sinan - Zekaizade Dergahı), pazar günleri de Topkapı dahilindeki Pazar Tekkesi'ne gider, hizmete soyun urmuş. Aslında Eyüp'teki Nasuhi Efendi Dergahı'nın kahve nakibi olan bu zat, Topkapı Pa zar Tekkesi'ne giderken mendil ile Eyüp'ten toprak alıp oraya götürür, ora dan da aynı mendile toprak doldurup Nasuhi Tekkesi'ne getirirmiş. Hazret-i Ümmi Sinan intikalinde namazı Fatih'te kılmıp kaldırıJdıkta cenaze giderken bu kahve nakibi, taputun önüne düşer, kalben "Gel şeyhim gel!" diyerek cena ze cemaatinin gidiş istikametini değiştirir ve Ümmi Sinan'ı Eyüp'teki Nasuhi Dergahı'na getirir. İşte halifesi Nasuhi Dede'nin dergahında medfun bulun masının sebebini bu şekilde anlatırlar.
Topkapı'daki butekke, "Ümm Sinan Tekkesi'',"Ced Hasan Efendi Tekkesi" ve "Zekaizade Tekkesi" isimleriyle meşhur oldu.
Bugün geriye sadece haziresi kalan tekke, İstanbul folklorunda "Oruç Baba" kültünün merkezidir. Bu tekkenin meşhur şeyhlerinden Mustafa Zekai Efendi,halk arasında "Oruç Baba" diye tanındı.Ramazanın ilk iftarını onun mezarı başında açmak İstan bul'da hata devam edegelen bir adet olmuştur. Bu kültürün arkasında her halde tekkenin kuruluşundan beriterk edilmeyen ilk iftar merasimi yatar,Revnakoğlu'nun aşağıdaki verisi bunu tevsik eder (263:220):
Hazret-i Ümmi Sinan'ın kendi nezri olan her sene Ramazan-ı şeriflerde bu dergah -ı şerifte biiyük bir iftar yapılırdı. Ramazan-ı şerifin ilk iftarı akşamına mahsus olan pek şifalı ve dualı bilinen bu iftarda en aşağı 50-60 sofra kuru lur, dergah-ı şerif teravih zamanına kadar dolar boşalır, davetlilerden, mutat olan misafirlerden başka çevre halkı, fakir fukara da yer içer, uzaktan gelen ler, garip ola rıJar tekkede kalırdı. Hazret-i Pir'in bu iftar için "Soframda bu lunanlar, senesine kadar hastalık yüzü görmesinler!" diye dua etmiş olduğu nu söylerler. Son zamanlarda bu gecenin yemeklerin i fahri olarak pişirenler Mimar Acem şeyhi merhum Mustafa Efendi ile Sa'diyye'den Şeyh Cevad Bey olmuştur.
1864 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Tekkenin ilk şeyhi Ümmi Sinan'dı. Revnakoğlu, yakın dostu Kazım Büyükaksoy'un Yazma halinde kalmış olan Kibôr-ı Evl yô'sından ÜmmlSinan'a dair biyografiyi dos yalarına aktarır (171:8-12)
Ürnm.j Sinan
Veladeti 893; müddet-i ömrü 83; göçüşü 976.
Evliyaullahın en büyüklerinden olup bazı eserlerde Prizrenli veya o havaliden olmak üzere kaydedilir. Hafız Hüseyin Ayvansarayi'nin Vefeytitname'si nd e Arnavutluk'tan geldiği teyit olunmuştur. Bursalı Tahir Bey merhum Osman lı Müellifleri'nd e musahhah bir icazet-i şerifeye istinbaten Bursalı olduğunu yazmıştır.
Kendileri alim oldukları halde gördükleri bir rüya üzerine "Ümmi" tesmiye ve mahlas buyurmuşlardır. Cezebat-ı azime ve güzel ahlak sahibi bir azizdi, ınüddet-i ömründe kimseyi incitmemiş bir veli-i kamildi. Gayetle mütevazı olup hatta fukaraya me'mı'.ılün fevkinde riayet ederdi, ikram ve izaz suretiyle bol sadaka verirdi.
Kendisinden feyiz alan Seyyid Nizamzade Seyyid Seyfullah hazretleri Ca mi'ü'l-Avarif nam eserlerinde diyorlar ki: "Hazret- i Ümmi Sinan kuddise sır ruhu'l-mennan mücahit, müşahit ve pek çok aşık bir kimseydi, her sene üç erbain çıkarıp her erbainde mücahidinden niçe yüz bin kimseleri görürdü'.'
Üç yüzden ziyade halifesi olup aleme münteşirdi. Halvetiyye tarikinde bun lardan ileri mücahidin yoktur. Halvetlerinde bir yere toplanıp tevhid sürer lerdi. Sabah namazından sonra Yasin -i şerif okuyup işrak zamanına kadar üç bin tevhid ederlerdi badehu altı rekat işrak namazını eda ile meşgul olurlardı, yani her bir derviş otuz bin, kırk bin esma-i şerif sürerdi ve o arada ne vaki olursa olsun Hazret-i Şeyh'e tabir ettirirler, hayır ve şer amellerini onunla gö rürlerdi, ondan vakt-i adhaya kadar yine tevhid ederler. Öğle namazı vaktin de Tebareke slıre-i şerifini okuyup ve elhakümü't-tekasür sôre-i mübarekesi ni okuyup ikindi vaktine kadar yi ne tevhid edip ikindi namazını edadan sonra üç yüz kerre salavat-! şerife getirip akşam namazına kadar tekrar tevhid eder ler. Akşam namazını edadan sonra yüz dirhem mikdarı taam yiyip haınd ede rek yatsı namazına kadar yine tevhid ederlerdi. Ondan yatsı namazını kıldık tan sonra yine tebareke, elhakümü't-tekasü r slıre-i şer1fesini okuyup üç bin tevhid ederek esmalarını sürerlerdi; onda da ne görürlerse Hazret-i Şeyh'e ta bi r etti rirler idi. Sabah namazı vaktine kadar tekrar tevhid-i şerife başlarlardı, Üç erbain çıkıncaya dek bu üslôp üzere çalışırlardı.
Cü m le-i kera metlerinden biri budur ki baldJrlarını yere ve arkasını duvara vermiş değildi.
Bir derviş der ki: "Tar1kat-i Bayramiyye'den biat etük, bilmeyiz ki hakka veya
ONUNCU GÜZERGAH 1865
batıla mı gittik diye hatmma gelmekle gözümü yumdum, kendimi istifrağ eder gördüm. Uykudan bidar olduğumda şeyhe söyledim:' "Kendini kabul edip hazmettin, şimdi reddetmek caiz değildir. Ben sana onu yine veririm..." buyurdu. Artık bu hatırayı giderdim, daima hizmetlerinde bulundum. Tabii maksad-ı hakiki manevidir.
Hazret-i Pir'in bir müddet Manisa ve Uşak havalisinde dahi bulunduğu mal um ise de ne tarihlerde bulunduk ları ve istanbul'a hangi tarihte geldikle rine dair hiç malumat yoktur.
istanbul'da Topkapı civarında Kürkçübaşı Ahmed Şemseddi n Mahallesi'nde Kanuni Sultan Süleyman tarafında n zat-ı mürşidaneleri için Mimar Sinan'a inşa ettirilen dergah-L şerifte uram-güzin olmuş ve bu rada i rtihal eylemiştir. Cenazesi Fatih'ten buraya getirilirken o esnada görülen manevi bir işaret üze rine Eyüp'e götürülüp Oluklubay ır'da halifesi Nasuh Efendi tarafından inşa edilen türbe- i şerifeye defin-i hak-i gufran kılınmıştır. Türbe-i mübarekeler i mihrab-ı şerifin arkasındadır, merdivenle inili r. Dışarıda müvacehe pence resinde talik yazı ile şu beyit görülmektedir: "Mürid-i rah-ı aşka kıb1egah-ı aşıkandır bu - Edeble geç gözün aç türbe-i Ümmi Sinan'dır bu"
İçeride türbe kapısı takında yine talik ile:"Tecelligah- ı Bari mülteca-ı aşıkan dır bu - Bütün erbab-ı vecd ü hale bir darü'l-emandır bu - Tarikattan hakikat ten eğer zevk almak istersen - Dehalet eyle Sa'di türbe-i Ümmi Sinan'dır bu"
Revnakoğlu, Ümmi Sinan'ın biyografisi ne dair şu notları da ilave eder (231:412):
Hazret-i Ümmi Sinan, Prizren'in Luma kaza sındand ır, Arnavutluk'un göbe ğidir ve meşhur bir kazasıdır. Ümmi Sinan, sılaya çıktığı zaman Üsküp'ten Prizren'e ve oradan Luma'ya kadar gitmiştir. Burasını ziyarete gelirken Edir nekapı'dan çıkar çıkmaz başına siyah sardı derler. Vefatında 65 yaşındaydı.
Luma'da Şeyh Sinan Köyü vardır ki Hazret-i Ümmi Sinan'ın validesi ve pe derleri bu köyde yatmaktadırlar. Burada Hazret-i Pir'in su testilerini dizip hu hü diye zikir ettirdiğini söylerler.
Üm mi Sinan'ı n (231:417) i ki meşh u r halifesinden biri Seyyid Seyfullah, d iğeri Em ir Ahmed Semerkandi i di. Emi r Ah m ed Semerkandl, Hüsameddi n Uşşakl'n i n deşeyhidir ve bu halifed en bi r kol Selani k'e gitm işti r.
Ü m mTSi nan'ın vefatı n ın ardından bu tekken in şeyhlik postu na da madı "Arap Meh med Efen d i" denilen Arap Şeyh Mehmed Şerif Efend i otu rd u. Şeyhini n k ızı Hatice Bacı'yla evli ola n Arap Şeyh, 47 yı l süren şeyhlikten sonra H.1023'te vefat etti. Revnakoğlu, Halepli bu şeyhin mezar yeri için (263:219) "Türbede, en sondaki sandu kanın altın dad ır" bilgisi ni veri r.
Bu sefer tekkeye isim de bı rakm ış olan Ced Hasan Efendi posta oturd u. Kendisi Arap Meh med Efend i'nin oğludur; dedesine nisbetle "Ümmi Sinanzade" de deniliyord u.
1866 Revnakoğlu' n u n ıstanbul'u
Fatih Camii vaizlerindı?n de olan Ced Hasan, 65 yıl şeyhlik makamındaıbulunduktan sonra 1088 Şewalinde vefat etti.Revnakoğlu onun Destôn -ıAl-i Osmôn'a zeytinin olduğunu da kaydeder (263:220):
Ced Hasan Efendi, Hazret-i Ümmi Sinan to runudur (kızı Hatiıce Bacı'nın oğludur), Me calis-i Sinaniyye'si vardır. Dergah-ı şerifin
Bostan Sokağı'ndaki kapısından girince sol- :, daki ahşap türbeniin içindeydi. Ne yazık ki
bu büyük ilim adamının makamı da bugün dümdüz edilmiştir, dört bir yanı gecekondu larla çevrilidir.
Daha sonra sırasıyla Ced Hasan Efendi'nin oğlu Hüseyin Hüsameddin Efendi (ö. H.1147), onun da oğlu Mustafa Efendi (ô.1180), onun oğlu Hasan Efendi(ö. 5 Ramazan 1210) posta oturdu. Bu son şeyh Hasan Efendi'yle Ü mml Sinan'dan gelen nesil tamamlanmış oldu. Ardından Halvetiyye'den Nizami Mustafa Efendi (ö.5 Şevval1213) ve Gülşeniyye'den Hacı Ali Efendi (ö. H.1219) posta oturdular.
Bu sefer Ced Hasan EfEndi gibi tekkeye isim bu rakmış bir başka kuvvEtli şahsiyet olan Mustafa Zekai Efendi makam postuna geçti (263:12-20):
Şeyh Mustafa Zekfü Efendi
Aslen Üsküdarlıdlır; Üsküdar muhafızı
mlrmiran rütbeli Bursa Yenişehiri'nden İbrahim Paşa'nın oğludur. Kendisi, biliyorsunuz, mutasavvıf şairlerin güzidelerinden ve Halvetiyye tarikatının ricalinden, büyük, tanınmış ulularındandı. Zamanının yüksek tahsilini yap tıktan sonra memuıriyete girdi, Babıali divan-ı hümaylın kalemi hulefalığında bulundu. Babasınıın vefatından sonra ayrılıp seyahate çıktı, tasavvuf cezbe siyle diyar diyar dolaştı, insan-ı kamil aramaya başladı. Simav'a geldi, ora da Şa'baniyye'den Şeyh Hacı Hasan Simavi namında kamil bir mürşidin elini tutarak ondan icap ettiği şekilde feyizlendi ve icaze aldı. Nihayet "Gehi cuş eyleyip derya-yı bi-payan - Gehl bir katre içre gizlenip pinhan olur gönlüm" diye diye Mısır ve Mekke'ye kadar uzandı. Oralardan Kastamonu'ya geldi, Hazret-i Pir Şaban-ı Veli'yi ziyaretten ve hankah-ı feyzinde bir müddet kal dıktan sonra İstan bul'a döndü. Burada bu dergahta şeyh bulunan Hazret-i Ümmi Sinan evladından Ced Hasan Efendi'nin vefatından sonra kendisi de "Zekai ehl-i keşf-i dergeh-i Ümmi Sinan" oldu mısraının gösterdiği 1222'de
Ümmi Sinan
Tekkesi şeyhleri silsilesi (263:149)
ONU NCU GÜZERGAH 1867
yani 168 yıl önce buraya şeyh oldu, Mimar Sina n'ın elinden çıkmış olan bu dergahta halkı irşada, uyandırmaya, hakikatleri dersleri ve yazılan ile anlat maya başladı, bir hayli insan yetiştirdi. Çok yaşlı idi (muammeri nden), 18 sene bu ilahi ve ilm1 vazifenin başında bulundu. Birçok eserler verdikten son ra "Hu ile arif Zekfil azm-i lahut eyledi" mısraının gösterdiği 1227 Cuma de'l-ulasında bir pazar günü yaşı 167'yi bulmuş olarak dünyamızdan ayrıldı.
Dem i r parmaklık içindeki kabrinin baş taşında güzel bir tal ik ile yazılmış ki tabesinde şunları okuyoruz: "Arif billah mürşid-i agah, şeyhü'I-kamil, el-fili mü'l-amil, el-müteverri'ü'I- mükemmelü'l-mükemmil Mustafa Zekai el-Hal veti eş-Şa'baru el-Üsküdari kuddise sırruhu'l-ba ri, sene 1227"
Yanında iki mahdumu ve ca-nişini bulun an Şeyh İbrahim Şükrullah Efendi ile Şeyh Hasan Aziz Efendi ve onun oğlu Şeyh Mustafa Zeki Efendi ve Ümmi Sinanzade Ced Hasan Efendi yatıyorlar.
Hazret-i Zekai evvela dergahın duvarları na yazdığı sanihatını (geliş ve doğuş halindeki şi i r ve manzumelerini) sonra divan halinde toplamış ve bastırmış tı r. Divan, İstanbul kütüphanelerinde mevcuttu r.
istitrad: Mevlid tevşihlerinden:
Ey nübüvvet taJıtının şahı habib-i kibriya Vey risıilel evcinin mıihı habib-i kibriya
Cürmü çok amma Zekaf'nin şübhesiz magfur olur
Dilerse Hak 'tan ogümriıhı habfb-i kihriyii
Eyyubi Zekai Dedeefendi de bu na't-ı şerifi beyati makamında, evsat usulün de bestelemiştir, mevlid tevşihleri arasında okunur, fakat Estitiz-i Elhii11'da (s.62) yazıldığı gibi güftesi Eyyubi Zekai Dede'ni n değildir.
Torunu Şeyh Mustafa Zeki Efendi'nin de mühim bir insan olduğunu yine taşından öğreniyoruz, şu tavsifleri okuyoruz: "Nahic-i menahic-i metali bü'l-kutbiyye, haizü'l-maarif-i zü'n-nefsi'z-zekiyye Zekai Efendizade eş Şeyh Hasan Efendi'nin necl-i nedbleri es-Seyyid Mustafa Zeki Efendi, Safe rü'l-hayr 1284"
Oğlu Şeyh Hasan Aziz Efendi de öyle: "A rif-i sın·-ı "men arefe':salik-i mesa lik-i selef, necl-i necib-i zümre-i muvahhidin , zübdc-i ashabu't-temkin, mer hum ve ınagflı run leh Şeyh Zekai Efendizade eş-Şeyh Hasan Aziz Efendi'nin kabri şerifidir, el-fatiha, 2 Şaban 1252"
Revnakoğlu, Tahirü'lMevlevl'nin İslam Yolu'nda çıkan biryazısından divan şairlerinden Refi'-i Kalay 'nin bu tekkeye ve Mustafa Zekal'ye mensubiyetini iktibas eder(258:465):
Şeyh Mustafa Zekai Efendi'nin dervişidir. Şeyhinin "Hüma-yı hi mmetim bnd -ı hevaya rağbetim yoktur - Kanaat köşesinde rüzgara min netim yok-
1868 Revnakoğlu'nun lstanbul'u
tur" matlaJı gazelini tahmis etmiştir. Sonunda şöyle diyor: "Efendina eş-Şeyh Mustafa Zekai'; tahmis li-muharririhi el-fakir KaJayi.
Şeyhinin 1277 tarihindeki vefatına şu mücevher tarihi söylemiştir: "Dedi tari hin onun bu hendesi Kalay!kim - Azm-i rahındcı. Zekai oldu lahUta revan, 1227:' Oğlu Ah med Münib Efendi de Kadiri tarikatma mensuptur, taşında yazılıdır.
Revnakoğlu'nun dostlarından Süud Yavsı Ebüssudoğlu, Şair M ustafa Zekôi adlı eserini Revnakoğlu'na "Pek muhterem CemaleddinServer Beyefendi biraderimize takdime-i muhlisanemd ir,22 Şubat 1942" ithafıyla imzalamıştı (108:24):
Şeyh Mustafa Zekai'den sonra posta oğlu Hasan Aziz Efendi(ö.3 Şaban 1252), ardından Hasan Aziz Efendi'nin oğlu Mustafa Zeki Efendi (ö. 8 Safer1284) posta oturdular.
Revnakoğlu, Mustafa Zeki Efendi'nin(263:223) "Bir kızını Kadirlhane şeyhi Şerefüddin Efendi,diğer kızınıda Merkezşeyhi Ahmed Mesud Efendi"nin aldığını kaydeder.Yine Revnakoğlu, Bektaşi babalarından Salih Ramiz Efeııdi'nin babasının Mustafa Zeki'nin halifesi olduğunu da yazar(263:224):
Şeyh Mustafa Zeki Efendi'nin halifelerinden Selanikli Zakirzade Şeyh Meh med Necib Efendi, Fatih cenaze teşkilatında imam olarak vazife gören Se lanikli Sinaniyye'den ve Bektaşiyye'den Şeyh SaJih Ram iz Efendfoin peder leridir. Selanikli Şeyh Necib Efendi sonradan Hazret-i Merkez şeyh vekil i Doyranlı Hüseyin Efendi'den istihlaf olu n m uştur.
Top kapı- Pazar Tekkesişeyhi Mehmed Salih Efendi de Mustafa Zeki Efendi'nin halifesidir. Mustafa Zeki Efendi'den sonra posta oğlu İbrahim Şükrullah Efendi geçti (263:223):
Kendisine meşihatı, tevliyet ciheti yevmi üç akçe ile 22 Şevval l 285'te tevcih olundu. Bu zat, Selanik Meclis-i Meşayih reisi ve orada Pazar Tekkesi şeyhi Salih el-Lutfı Efendi'ni n halifesidir; Selanik'ten gelip burada kendisi ne ica zet vermiştir. Salih Lutfi Efendi de Mustafa Zeki Efendf merhumdan istihlaf olunmuştu; Zührl kolu meşayihi ndendir, gayrimatbu divanı vardır.
1Recep 1313'te İbrahim Şükrullah vefat edince tekkenin son şeyhi büyük oğlu Mustafa Enver Bet oldu (263:223-24):
Büyük oğlu Enver (Budanur) Efendi merhum: Tekkenin son şeyhidir. Eski soyadı "Evliyazade" idi. Veladeti H.130l'dir. H.1356 (10 Şubat 1937) senesin de kalpten vefat ederek Merkez Efendi haziresi.ndeki aiJe mezarlığına sırlan m ıştır, taşı vardır. Vefatına kadar Zonguldak'ta Seyr-i sefain Kömür Tesellüm heyeti azasından bulunuyordu. 19 yaşında posta iclas olu ndu. Dergahların seddinden sonra Biga'da değirmen işletti.
Çocukluğunda kendisine Merkez şeyhi Ahmed Mesud Efend i niyabet etmiş,
ONUNCU GÜZERGA H 1869
..
$ehr•'"' ..,.•lke"6
·· ,•,ın' a.n
Şair Mustafa Zekai
EbU••f,ludOQlu
"
t 9 <4 ,
Süud Yavsı'nın Revnakoğlu'na
imzaladığıeseri Ya BakiHı(.
sonra da istihlaf eylemiştir. Mustafa Enver Bey'e tek kenin meşihatı resmi olarak 10 Zilhicce 1327 tarihin de tevcih edilmiştir. Şeyh Hacı Ahmed Süreyya Emin el-Kadiri el-Celali isimli bir zattan da 15 Şaban 1339'da Kadiriyye'den icazet almıştır.
Şeyh Mustafa Enver Bey merhum tahsil hayatında iken camiderslerine de devam etmiş, H.1325'te Mustafa Vasfi b.AliEreğli'den mücaz olmuştur.Refikası Ferhunde Hanım hayattadır.
Mustafa Enver Bey merhumun Sinaniyye'den olan ica zesi, Topkapı - Pazar Tekkesi şeyhi Ahmed Zarif Efen di'dendir. Müştakzade şeyhi meşhur Hacı Ahmed Müştak Efendi de kendisine ceddinin yolu olan Şa'ba niyye'den izin vermiştir. Kadiriyye'den mezun eden Hacı Ahmed Süreyya Emin Celali Bey merhum, tekkeyi H.1321'de yaptıran zattır ki Nuruosmaniye - Mengene Sokağı'ndaki Yunus Baba Tekkesi şeyhi Yunus Baba'nın halifesidir.
Hazire:
Şerife Hanım (258:459): Tepesi üç köşeli,pehleli,şah ideli, mistarlıbeyaz mermer taş, talikle:
Hıritm eyler iken bitg-ı cihanda giil-nihitl-itsa Neden geldi bu derd-i bi-deva ol cism-isime
Bilirdi derdine devit-yı Lokman olsa kar etmez Şarab-ı mevti nüş birle cevab verdi Hakim'e
Zekai hazretinin nesl-i paki olduğundan çiin Heme zannım budur ki Hak onu koymaz cahime
Bıraktı nCtr-ı çeşmanı olan duhterleferzendin Firakı narıyıla oldular yetim yetime
Hesitb ettikte hatif bir çıkar tarih-i cevherden
Şerife eyledi teşrif güzel dar-ı naime, 20 Rebiülahir 1266
Şerife Fatma Hanım (258:459): Yerde başlığıziynetli,mistarlıbeyaz mermer taş, sü lüsle: "Hu -Şeyh Zekai Efendizade Şeyh Hasan Aziz Efendi'nin halllesi cennet-mekan, firdevs-aşiyan merhume ve magfurunleha Şerife Fatma Hanım ruhıyıçun el-fatiha, 27 Rebiülahir 1238"
1870 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
Rukiye Hatun (258:459): Başlığı ziynetli, pehleli, mistarlı beyaz mermer taş: "Hüve'l-Baki- Akdem Ümmi Sinan Dergahı şeyhi arif billah, mürşid-i agah merhum Mustafa Zekai Efendi hazretlerinin kerlme-i muhteremelerive tarik-i Mevleviyye'den merhum el-Hac es-Seyyid Sadık Dedeefendi'nin hallesi merhume ve magfurun
leha Rukiye Hatun'un ruhıyıçun rızaen lillahi el-fatiha, 29 Rebiü
lahir 1265"
Seyyid Mehmed Emin Ağa (258:459):
rr!...:,.,;/};ı;ı•;)!J':,:,,!Jf?jt;,J.';;ı!..-i/J w ·(
,l....,ip; ;;u,r'L:.A{)LJc;i'-)(l.ui/j} )'j,{J);1'J
{f,;t(J;;<µ;: <._;_,,;1 1 -'/ , t:
,,,.4 /J !.ıl ..;/, ()t:.
-- rML\' U'liEJJı·t'•!
_:\o-
Şeyh Mustafa
Yerde, başında destarlıserpuş, mistarlı beyaz mermer taş, talikle: "Ya Hu - Hata Ümmi
Sinan Asitanesi şeyhi Zekaizade eş-Şeyh Mustafa Efendi'nin kayınpederi merhum ve magfur el-Hac es-Seyyid Mehmed Emin Ağa'nın ruhıyıçun el-fatiha, 5 Recep1257"
Şeyh Ahmed el-Mısrl(258:461): Yerde, başlığıçıkmış, mistarlı beyaz mermer taş,talikle: "Ya Hu - eş-Şeyh Ahmed el-Mısri, kane min tarikati'l-Bedeviyyeti evvelen sümme vasale ila hidmeti eş-Şeyh Zekai Efendi ve ekmele indehu't-tarlkate'l-aliyyete ve kane abiden zahiden mücahiden ve maza umrehu ale'l-ibadati ve't-taati ve same müddete ömrihive kane sekruhu yaglebu ala sahvihi kuddise sırruhu, Zilhicce 1241"
Şer ife Hatice Hanım (258:461): Tepesi üç köşeli,şahideli,mistarlı beyaz mermer taş, sülüsle: "Hüve'l-Baki - Zekaizade Efendi zadesi es-Seyyid Mustafa Zeki Efendi'nin zevcesiesna-ivaz'-ı hamide şehiden vefat eden Şerife Hatice Hanım'ın ruhuna rızaen lillahi ffitiha, 16 Şaban 1250"
Seyyid Hasan Kerameddin Efendi (258:464): Başında Mahmudiye fesi, biraz eğril miş, mistarlıbeyaz mermer taş, talikle:"Ya Hu - Zekai Efendizade zadesi es-Seyyid Mustafa Zeki Efendi'nin mahdumu merhum ve magfur es-Seyyid Hasan Kerameddin Efendi'nin ruhıyıçun lillahi fatiha, 18 Revbiülevvel 63"
Fazıl Ahmed Bey (258:461):Yerde gömülü, başında küçük Mahmudiye fesi,mistarlı beyaz küçük mermer taş,talikle:"Hüve'l-Hayy - Kabre indirdi ecel oğlunu tabende-i nur - Kıldı mahzun kader m r-i münlri eyvah - Gülbün-i cismi oluptıfl iken üftade-i hak - Uçtu reng-igül-i ziba gibi ruhu nagah - Yazdı tarihini Safvet okuyup eyle niyaz
- Fazıl Ahmed Bey'i bülbülede adne Allah, 9 Muharrem 1275"
Enver Bey'in Ahmed Süreyya Emin el-Kadiri el Celall'den
aldığı icazetname
(263:151)
ONUNCU GÜZERGAH 1871
HarbiMescidi - l<ıllı Yusuf Tekkesi
Tekrar Topkapı Caddesi' ne dönüyor, ileride sola dönen Hallaç Hasan Aralığı'ndan Hallaç Hasan Sokağı'na geçiyoruz. Biraz ilerleyip sağa, Aydın Sokak'a giriyoruz. Sokağın sağında 3 numaralı caminin önünde duruyoruz. Burası HarbiMescidi - Kıllı Yusuf Tekl<esi idi. (Topkapı Mahallesi, 1565 ada, 28 parsel)
Bugün de eskiden olduğu gi bi çok ki mseni n fark etmed iği, ara bir yerded ir (32:83):
Topkapı başında, Beyazıt Ağa Mahallesi'ndeydi. halk arasında "Kıllı Yusuf'' yahut "Topkapı Tekkesi'' diye meşhurdur, Rifa'iyye'dendir; muk abele gününe izafeten "Cumartesi Tekkesi" denilmekteydi,"Kanl ı Yusuf " da derler. Mescidi yaptıran Fatih'i n şatı rlanndan Kıllı Yusuf Ağa, cüssesi itibarıyla file benze diğinden "Fili Yusuf" da denildiğini ve "Kıli"nin "Fili"den bozma olduğunu söylerler.
Merkez Efendi türbesi önünde İhtisap ağası Hüseyin Bey merhumun y ı kılan konağının duvarına yakm taraflarda ayrı ayrı ufak parmaklıklar içinde yatan yedi kişinin muhtelif tarihlerde bu tekkenin postnişi nliğinde bulundukl an söylen U mekteclir.
Bu tekkenin içinde yer ald ığı cami ni n Hadlka'd ak i ad ı Harbi Mescid i'd ir. Ayvansa rayl'ni n bu mescit hakkında verd iği malu matın ard ınd an mescidin yeri ni arayan
İ htifalci Ziya, bi r hayli araştı rma yapmış, İstanbul - Boğaziçi' nd e ( 1, 129-132) ve 26 Mayıs 1918 tarihli Ati dergisinde etraflıca anlattığı arama tarama ları neticesinde tekkeye dönüşm üş ve ha rap evler arasında kalm ış bu ma bed i n izini hazi redeki mezar
kitabeleri nden bulmuştu . Buld uğu nda burası nı n vaziyeti şöyleydi: "Yalnız kısmen duvarları kalmış, sakfı yı kılmış, bi r taraf ı tahta perde ile çevrilmiş, has ü haşak i le atOde bi r vi rane hali nded ir. Mescit sema haneye tahvil ed i lmiş, ittisa li ne bi r de ha ne inşa olu n muştur. Şimd i bu ha neyi ki raya veriyorlar..."
Tekra r Revnakoğlu'n u n notlarına döneli m:
Tekkeni n son şeyhi, İstan bul'u n bi rçok hafızı nı yetişti rmiş büyü k ku rrala rd an Hafız Cemaledd i n Efend i'ydi, Rifü 'ller arasında h ususi b i r mevki i vard ı (32:40-41,46-47):
Şeyh Hacı Cemaleddin Efendi (Re sü'l-kurra),"Topkapışeyhi" veya "hatibi" diye anılır,"Şeyhü'l eimme" olarak bi inmişt i.Pek kısa boylu olmasından latife yoluyla "Mahşer midillisi" derlerdi. Bezmialem Valide Sultan cami'-i şerifinin başimamı,Topkapı GaziA hmed Paşa Cami'-i şerifinin hatibi ve Rüstem Paşa Mektebi'niıı hocasıbulunan HacıMahmud Efendi'nirı oğludur.
1872 Revnakoğıu·n un İstan bul' u
Hafız Hacı Mahmud Efendi de şeyhü'l-kumiydı, 14 Zilhicce 1288'de (24 Şu bat 1872) göçtü. Topkapı dışında, sağda, etrafı yeni duvarla çevrilen klSlmda, arkalara doğru fundalıklar içinde geriye yatmış, başında ince kıvrımlı, mun tazam sarılmış huffaz hocası sarığı; güzel bir talik!e tek şahide: "Haze'l-kab rü Yenibahçe'de kfün Guraba Hastanesi ittisalinde Valide Sultan Cami'-i şerifi imam-ı evveli ve Topkapı'da Gazi Ahmed Paşa Cami'-i şerifi hatibi ve Rüstem Çelebi Mektebi hocası meşayi hü'I-kurra el-Hac es-Seyyid Mahmud Efend i'nin rıihıyıçu n ve kaffe-i ehl-i iman ervahlanyıçun rızaen lillahi taala el-fatiha, 14 Zilhicce 1288"
(Cemaleddin Efend i), Hüsrev Paşa şeyhi Bahçıvan Şeyh Hacı Mehmed Arif Vasfı b. Şeyh İbrahi m Efendi'ni n ikinci halifesidir. Hacda n döndükten sonra takriben 1307'de ist ihlaf olunmuştur; Şerbetdar şeyhi Mehmed Efendi ile bir likte hilafet almışlardır.
Aynı zamanda Sultan Mahmud Türbesi'nde devrhanbaşı bulunan Şeyh Ce mal Efendi, Guraba Hastanesi'nin yanı ndaki Bezmialem Valide Sultan Ca mi'-i şerifinin başimamı, Topkapı'da Şehid Ahmed Paşa Cami'-i şerifinin hatibi ve hastane karşısındaki Rüstem Çelebi Mektebi'nin de muallimiydi. Gerek mektepte talebe olarak gerekse hususi surette kendisi nden pek çok hafız ve talebe yetişmiştir. Bütün bu vazifeler kendisine babasında n geçmişti.
Reis-i kurra bulunma sı dolayısıyla bazen fes üzerine beyaz sarık sarardı, fakat ilmiye veya hafız sarığı şeklinde değildi, tac-ı şerif destarı na benzerdi. Fakat hafız cemiyetlerine başında tacıyla gelir ve koyu lacivert bir ferace giyerdi.
Fatih Cami'-i şerifinin müezzinbaşısı, Sultan Selim Camii'nde devrhanbaşı ve reisü'l-kurra bulunan Esirizade Hafız İsmail Hakkı Efendi'den sonra rei sü'l-kurra olmuş (Esirizade Hafız İsmail Hakkı Efendi'den önce Sultan Selim başimamı Sultanselimli Hafız İsmail Efendi reis-i kurra id i), fakat pek kuv vetli veya kıdem li bi r hafız olduğundan değil de kıraat i lmi ndeki kudretinden ve zamanında bu hususta üstadane bir şahsiyet taşıdığından bu makama ge tirilmişti. Kendisinden sonra Mahmud Paşa imanu Hafız Bekir Efendi, sonra Eyüp başimamı Hafız Sakıp Efendi, sonra da Zekaizade Hafız Ahmed İlhami Efendi merhumlar sırasıyla reisü'l-kurra olmuşlardı.
Şeyh Cemal Efendi ıihtiyarlığı hasebiyle vazifesine son zaman larda mııntaza man devam edemez, olmuştu. Topkapı Cami'-i şerifindeki hatiplik vazifesi ne Nuruosmaniye'deki Mengene şeyhi Şerefüddin Efendi ile Sinaniyye hulefa sından Zakir Özbeki Hafız İsmail Efendi merhumlar bir müddet kendisine veka let ettiler.
Şeyh Cemaleddin Eıfendi hakikaten muhlerem, fazıl bir zattı; medrese tahsili görmüştü. Tevhid-i şerif esnasında kelime-i tevhidin "la"sını tahiyyette ol duğu gibi şehadet parmağıyla uzatarak okuduğunu söylerler. Bunun la bera-
ONUNCU GÜZERGA H 1873
ber tarikatın erkanına vakıf ve gayetle hürmetkardı. Başında on dokuz terkli Rifa'i'nin Lehas tacıyla gezerdi.
1340'ta ve Ramazan-ı şerifin birinci pazartesi gecesinde kelime-i tevhidle ya pılan zikr-i şerif devam ederken sabaha karşı intikal eyledi, huzıir-ı cemal-i kibriyada iftar eyledi; yaşı sekseni geçmişti. O akşam rahatsız olmuştu, der vişlerini yanına topladı, hususi surette mukabeleye başladı.
İrtihalin in ertesi salı günü öğle namazı Topkapı Cam i'-i şerifinde kılındıktan sonra Kıllı Yusuf Dergah-ı şerifi haziresine sırlandı.
Halifeleri (32:42-43,48-52):
Küçük oğlu askeri hastane ketebesinden merhum Yüzbaşı Kemal Bey: Sonra Müdafaa-i Milliye'nin topçu şubesine geçmişti.
Büyük oğlu Ahmed Efendi: Mevleviyye'dendir, Yenikapı şeyhi Celal Efendi'ye mensuptur. Babasından kalma mektep hocalığında bulunmuş, hatiplik etmiş, babasına vekalette bulunmuş, tarikat ve tekke ile hiçbir suretle ilgilenmemiştir.
Kemal Bey daima tekkede bulunur, güzel de zikir ederdi. Ekseriya babasının diğer halifesi olan Reis Hilmi'nin yanında kanada girerdi.
Hafız Mehmed Nureddin Efendi merhum (Giresun lu Hafız Mehmed Nu reddin Sami b. Hafız Mehmed Hamdi): Topkapı Rüşdiyesi muallimlerinden olmakla beraber Mimar Acem Cami'-i şerifinin imam ve hatibiydi, kurra hafızlarındandır. 13 Cemaziyelahir 1324'te istihlaf olundu. 10 Şaban 1327 ta rihinde Haseki Camii ikinci imamı ve devrhanbaşısı, Bayram Paşa Mektebi muallimi Hafız Abdülhay Efendi'den kıraat icazesi aldı. Hattatlıkla da iştigal ederdi, bir hayli icazetname ve evrad-ı şerifeler yazmıştır, mesela Şeyh İzzi Bey'in icazeleri ve Sa'di fütüvvesi onun kaleminden çıkmıştır. Şeyh Cemal Efendi'nin 12. halifesidir. 3 Kanıin-ı sani 1927 pazar günü miraç gecesi tedavi altında bulunduğu Guraba Hastanesi'nde meflucen irtihal eyledi. Yaşı altmışı geçmişti. Ertesi günü Merkez Efendi haziresine sırlandı. Kapıdan girince sağ da ve duvar boyu sonuna yakın yerde kayınvalidesi Hanife Rüşdiye Hanım'ın yanında medfundur. Taş dikilmedi, fakat ha nı mın taşı vardır.
Saçaklı İbrahim Efendi merhum: Aksaraylıdır. Şeyh Hafız Salih Efendi: Süvari yüzbaşılarındandı.
Diğer Salih Efend i merhum: Deniz Abdal Cami'-i şerifinin ve mahallesinin imamıydı; Mimar Acem imamı Şeyh Hafız Nuri Efendi'nin de ağabeyidir.
Halid Efendi merhum: Belediye memuru. Şeyh Cemal Efendi'n in eski derviş lerindendir. (Şeyh Cemal), Kıllı Yusuf Dergahı'nın harabiyetinden dolayı mu kabele edilemediğinden Bezmialem Valide Sultan Cami'-i şerifinde bir gece mukabele icra etti ve akabinde iki hoca efendi ile beraber bu Halid Efendi'ye de hilafet verdi. Rehberleri Hüsrev Paşa şeyhi Abbas Efendi merhumdu.
1874 Revnakoğlu'nun lstanbul'u
Şeyh Hasan Efendi (Dedetürk): "Müderris Hasan Efendi" de derlerdi, Şebinkara hisarlıdır, ilmiyedendir. Memleketinden hoca olarak İstanbul'a gelmiş, Topkapı şeyhi Cemal Efendi'ye nisbet ve hizmet ettikten sonra ondan istihlaf olunmuş tu. Eyüp'te Baba Haydar Tekkesi'nde Nakşl - Rifa'i usulleriyle son zamanlara ka dar zikir ettiriyordu, burasının imamlığı da üzerindeydi. Bir müddet sonra yine Eyüp'te Kurukavak'taki Sofular Cami'-i şerifine, oradan da Etyemez'deki Şah Sul tan Cami'-i şerifi imamlığına geçmişti. 1947'de Konya'da göçtü.
Şeyh Hüseyin Hilmi el-Aşki er-Rifa'i Efendi: "Reis Hilmi" diye maruftur. imza ları üstünde asıl adı ve künyesi "Bende-i hak-i kadem -i al-i aba - Reisü'l-halka-i tekaya - ed-Da'i es··Seyyid Hüseyin Hilmi Aşki er-Rifa't"dir. Veladeti H.1289. Hırka-i şerif civarında dünyaya gelmişti. Kıllı Yusuf Tekkesi'nin şeyhi Süleyman Niyazi Efendi'nin km Latife Hanım, Reis Hilmi'nin annesidir. Babası Şeyh Ali Rıza Efendi, onun dla babası yine meşayihten Şeyh Hüsnü Efendi'dir ki bu der gahın hulefasındandı, bahçede gömülüdür.
Kendi zamanında kıyam reisliğinde, kanatta, zakirbaşılıkta, peyrevlikte şöhret yapmış şahsiyetleri üç kısma taksim ederek mesleki değerlerini tahlil ve teş his eder mahiyette kaleme aldığı kıymetli notları bu sahada küçük bir risale olabilir.
İlk defa Kadiriyye'ye nisbet ederek civarında bulunan Hırka -i şerif Tekke si'nin son şeyhi me:rhum Hayrullah Bey'e derviş olmuştu. Sonradan Topka pı hatibi Şeyh Cernaleddin Efendi'ye intisap ederek H.1319'da şeyhzadesi
Revnakoğlu, 1963'te Kıllı Yus uf Tekkesi haziresinde (32:68)
ONUNCU GÜZERGA H 1875
Hafız Mehmed Nureddin Efendi (32:45)
Yüzbaşı Kemal Bey'le birlikte ve aynı gecede Rifa'iyye'den hilafet almaya nail oldu. Hilmi'nin rehberi Kara Baba şeyhi merhum Haydar Efendi'ydi; Kemal Efendi'nin rehberi ise yine babasının halifelerinden Yüzbaşı Hafız Salih Efen di merhumdu; yağmurlu bir hızırilyas gecesindeydi. Kemal Efendi aynı ge cede iclas edilmiştir. Asitane- i Rifa'iyye şeyhi Ziya Efendi ile Müftü Hamamı şeyhi Raşid Efendi merhum sağ - sol rehberliği yaparak posta çektiler.
Kıyam reisliğini Üsküdar'da Toygar Tekkesi şeyhi Hazım Efendi'den öğren miş, meşhur Mahyacı Aziz Efendi'den de mezuniyet Fatihası almıştır.
Reis Hilmi yan tevhidde olduğu kadar düz tevhldd e de mahirdi. Daima zikrin üstünde yüzen bas bariton sesiyle yanında usta zikirci olmadığı zamanlarda bile zikri mükemmelen idare ederdi. Hilmi'de takım diye bir şey yoktu, her kesle zikir eder, herkesle zikre uyar, zikri yürütürdü. Hilmi'nin her hali zama nın diğer reislerinin üstündeydi.
Hilmi'n in yanında zikir etmek hem şerefti hem de mühim bir liyakat ve ik tidar meselesiydi. Hilmi'nin zikri en aşağı iki saat sürerdi. Zakirlikte de mu vaffakiyet göstermiş adamdı. Durmadan, aksatmadan buna tahammül etmek lazımdı, bunun için hemen daima sağında Kalas Hasan, solunda Üsküdarlı Kemal bulunurdu. Bir reisin müstesna değerini anlatmak için "Hilmi'nin ya nında kanada yahut kanadında zikir etmiş" derlerdi. Devrin yine maruf bir kıyam reisi bulunan Sancakdar şeyhi Rifat Efendi bile Hilmi'nin bulunduğu yerde katiyen riyaset etmez, onun yanında kanat olarak zikre girerdi.
Kalın, kaba, çok tok bir sesi vardı. Dem verişleri, perde göstermesi Feshane düdüğüne benzerdi. Bilmediği bir ilahi de olunsa bozmadan yine zikri yürü türdü. Nereye gitse zikri ve meydanı ona bırakırlardı. Boylu poslu bir adamdı, salli tevhidde servi ağacı gibi bir sola bir sağa kalkardı. Çok hakim sesi zikrin üstünde yüzerdi.
Vefatında şeyhi nin ve kendi ceddinin yattığı Kıllı Yusuf Dergahı haziresine gömülmek istediği, kendisi de bunu arzu ettiğini hayatında söylediği halde şeyhi Cemal Efendi tarafından tekkesine defnedilmesine nedense müsaade olunmamıştı. Zakir Şeyh Cevad Bey ile diğer zevatın Şeyh Müfıd'e müraca atları üzerine Hekimoğlu Ali Paşa haıiresine sırlanması telaş içinde ancak mümkün olabildi ve sonra taşını Şeyh Müfid Efendi yaptırdı.
Hekimoğlu Ali Paşa Cami'-i şerifi haziresi, Sil ivrikapı Caddesi'ne bakan par maklıklı pencere önünde kitabesi siyaha boyalı, mistarlı, mermer taş. Göğ sünde Rifa'i tac-ı şerifi, talik ile: "Ya Hu - Tarik at-ı aliyye-i Rifa'iyye hulefüsın dan, bilcümle tekayada esna-yı zikrde riyaset etmekle maruf merhüm eş-Şeyh Mehmed Hilmi Efendi'nin rühıyıçun el-fatiha, 27 Kanün- ı evvel 1336:'
Asıl adı Hüseyin Hilmi'dir, taşına yanlış yazılmıştır. Taşı diktiren, Aktör Şadi merhumdu.
1876 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Reis Hil mföen mezun olanlar: Arap Ali merhum, Cevad Bey merhum, Mah mud Efendi merhum (Kocamustafapaşalı), Yaşar Baba.
Not düşelim, İstanbul'un zakirlerine da ir Reis Hilmi'nin vücut verdiği defteri Revna koğlu'nun dosyalar boyunca zak irle ri,zakirbaşı arı ve peyrevleri kıymetlendirirken hep yanındadır,bu defterden daima istifade eder.
KıllıYusufTekkesi'ni n son postnişini Hafız Cemaleddin Efendi de dahilposta oturan şeyhleri şu şahsiyetlerdi (32:55-61):
Şeyh Ahmed Efendi: Kubbe Tekkesi'nde ikinci postnişin Hacı Mehmed Efen di'nin yaşlı ve eski halifeleri ndendir. Kadiriyye ve Rifü'iyye'den istihlaf edil mişti. Uzun zaman boş kalan bu dergahı yeniden uyandırıp postnişin olarak bulunduktan sonra Mevlanakapı'da kale boyunda bir başka zaviye açıp ora ya geçti. Orada Kadiri usulüyle zikir ettirmekte ve canlar uyandırmaktayken 1198 Rebiülahirindıe bir hayli yaşlanmış bulunduğu halde göç etti.
Her hafta mukabeleden sonra tekkenin kapısı önünde mahallenin kedilerini başına toplar, onlara eliyle ciğer doğrayıp yedirdiği için kendisine "Ciğerci Baba" demişlerdi. Mevlanakapı'daki ikinci tekkesinin şimdi boş arsası içinde kalan toprak mezarı "Ciğerim Baba Türbesi" diye hürmetle ziyaret olunur.
Şeyh Hacı Osman Efendi: Berberler şeyhiydi İstanbul Rifü'i şeyhleri içinde şöh ret yapm ıştı, zamanmda hepsinin eskisi ve yaşlısı bilinirdi. Rifa'iyye'den hilafet alacakların çoğunu Berberler şeyhi Osman Efendi posta oturtmuş ve tacına fatiha etmiştir. Eski Rifa'i şeyhleri bu sebeple Hacı Osman Efendi'den fatiha almayı mübarek bir mazhariyet sayarlar ve "Osman Efendi'den fütihalıdır!" de ğerlendirirlerd i. 8 Cemaziyelahir 1237'de göçtü, tekkenin haziresinde yatıyor:
Şeyh Hafız Mustafa Efendi: H.1241 yılında göçtü. Şeyh Ali Rıza Efend i: 23 Zilkade 1264'te göçtü.
Oğlu ve halifesi Şeyh Süleyman Niyazi Efendi: Şerbetdar Tekkesi'nde de postnişindi. 7 Cemaziyelevvel 1310'da (15 Teşrin-i sani 1308 Pazar) - 27 Ka sım 1892 intikal eylıedi
Şeyh Cemal Efendi (Hacı Hafız Mehmed Cemaleddin Fahrt er-Rifü'i): Yeni bahçe'de Bezmialem Valide Sultan Camii imamı ve mektebinin hocası Hafız Mahmud Efendi'nirı oğludur. Babasının vefatından sonra kendisi de bu hiz metlerde bulundu, ayrıca Topkapı'da Ahmed Paşa Cami'-i şerifini hatipliği ni ifa etti. Cami dersleri görmüştü. Eski kurra hafızlarındandı. Fatih Cami'-i şerifi başmüezzini Hafız İsmail Hakkı Efendi'nin vefatı dolayısıyla rels-i kurra oldu. Tekkelerin sırlandığı tarihe kadar tekkenin şeyhJiğinde bulundu.
ONUNCU GÜZERGAH 1877
Revnakoğlu'nun tekke-cami haziresi önündeki fotoğrafında elindeki deftere kaydettiği mezar kitabeleri şunlardı (32:53-54):
Topkapı "Kanlt veya "Kıllı Yusuf Tekkesi" haziresi, başında gayet cesim Rifü'i tac-ı şerifi, yazısı sülüs, beyaz, mistarlı mermer taş (yerdedir): "Hüve'l-Baki - Veda'-ı alem-i fani eden tarikat-ı Rifa'iyye'den Berberler şeyhi vekili Fili Yusuf Zaviyedarı postnişini merhum ve magfUr el-muhtac ila rahmeti rabbihj'J-gafUr eş-şehir el-Hac Osman Efendi'nin rlıhıyıçun el-fatiha, 8 Cemaziyelahir 1237"
Bu taşın yanında ve yerde, uzunca tac-ı şerifli, kısmen erimiş eski köfeki ta şında sülüs ile: "Ya Hu - Tarik-i Rifa'i'den Şeyhzade merhum Seyyid Derviş Mehmed Said ruhıyıçun el-fatiha, 1239"
Topkapı. "Kanlı" veya "Kıllı Yusuf Tekkesi" haziresi, başında Rifü'i tac-ı şerifi, eskice köfeki taşında, bir kısmı erimiş sülüsle yazılı, mistarlı, kısa boyda be yaz mermer taş: "Hüve'l-Baki - Ziyaretten murad bir duadır, bugün bana ise yarın sanadır. Süleyman Efendi b. Abdullah er-Rifa'i ruhıy ıçun fatiha, 1264"
Başında Rifü'i tac-ı şerifi, talik yazılı, mistarlı beyaz mermer taş: "Hüve'l-Baki
- Kutb-ı rabi' geldi Tıfli söyledi tarihini - Hu çekip göçtü niyazla Şeyh Süley man Efendi. Kırk yedi sene Topkapı Dergah ı ile Şerbetdar Dergah-ı şerifi n postnişini tarik-i Rifa'i-ialiyyeden el-Hac eş-Şeyh es-Seyyid Süleyman Niyazi Efendi'nin rlıhıyıçun fatiha, 1310"
Tekkenin Rifii'iyye'den olması ve bu tarikatın burhanla meşhur olması sebebiyle Revnakoğlu, bu dosyaya burhan yasağıyla i gili bir not ekler.Burhanın Osmanlı'da yasaklanması Abdülaziz devrine rastlar. Meclis-i Meşayih reisi Muhyiddin Efendi, neşir yüzü görmeyen Mô-Hasal-ı Ömrüm (s.226) adlı eserinde yasağa konu olan hadiseye yer verir,Revnakoğlu da bu yazmadan ilgilikısmı istinsah eder(32:66):
Tarikat-i aliyye-i Rifü'iyye tekkelerinde gerek bayram ve gerek zikr-i şerif gün lerinde alet-i harb kullanılmak mine'l-kadim adet üzere iken tarik-i Rifa'iyye meşayihinden Topkapı'da tekkesi olan, 'J\sker imamı"denmekle şehir Osman Efendi hulefüsından Karamürsel'de bir şeyh efendi, tekkesinde alet kuHanıl dığı esnasında şişi karnına vurmuş, diğeriyle de topuzunu arkası üzere yatıp dövermiş. Meğer karnına vurduğu topuzun ucu öbür taraftan geçip yattığı yerin tahta üzerinde çivi varmış, topuzun sivri ucu çivinin başına tesadüf et miş. Diğer topuzla üzerine vurdukça çiviye isabet eden topuzun ucu eğrilip tig gibi kancalanmış. Farkına varmayıp tutup birden çektiği anda bağırsakla rını da beraber alıp çıkarmıştır, o anda vefat eylemiş.
İş buraya akseder. Sultan Aziz zamanında ba-irade-i şahane bilcümle tekaya dan alet istimalini meneyerler, sebebi budur.
1878 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
lstanbul'da Burhanla Meşhur Ayni Ali Baba Tekkesi ve Mazhar Osman
İstanbu l'da burhan yapmakla en meşhur sima Ayni Ali Baba Tekkesi şeyhi Mu ham med el Ensa ri'yd i.
11. Beyazıt dönemi nde Ayni Ali Baba'nın tesis ettiği ve kesintisiz devam eden bu tekkenin son şeyhini n çocu ksuz vefatıyla harabeye dönen ve zaman la dağılı p arsaya dönüşen tekke arazisine Erzi ncan'dan geli p 1903'te
Abdü lha mid'in yard ım ıyla Rifa'i - Kad iri dergahı i nşa eden Muhammed el-Ensari ile tekkenin ikinci safhası başlar.Soyu elindeki silsileyle İstan bul'u n manevi m imarı sahabeden Ebu EyyOb el-Ensa ri'y e bağlanan Rifii'işeyhi n bi r
cephesi de Kadi ri'd ir.Tekkesind e esas hususiyet, ayrı ayrı sah nelerden teşekkül eden ve her
bi ri izleyenleri hayrete düşüren heyecan yü klü burhan merasimiydi. Hakikaten Revnakoğlu'nu n bütün bir safahatın ıtasvir ettiği Mu hammed
el-Ensari'nin bu rhan ayi ni, tah mi n edilen in fevki nd eyd i. Bu tekkeye devam eden Musevi ve Ermeni unsurların şeyhten bu merasimde
kendilerini uzuvlarından duvara m ıhlamaları n ı talep etmeleri işi başka tü rlü görenlerin de olduğu n u gösteriyordu. İstan bul'un kalabalık Rita'i tekkeleri arasında bu rhan merasimini fevkalade seviyeye çıkarıp icra eden merkezi tekkeyd i.
istan bu l'da bu rhan, devs, nefes gi bi nefsi aklın kolay kald ıramayacağı bu tü r şeylerin şifası na,
tedavide lüzu m una ina nan zü m reler hiç eksik olmadı. Tekke de bu hayret verici sahneye tanık olmak isteyen ecnebi tari hçi, mu ha rrir, seyya h ve m üsteşri klerle dolup boşald ı. Şeyhin oğlu
Mu hitti n el-Ensa r , babası M uhammed el- · Ensa ri'nin icra ettiği bu merasi m i n teferruatı n ı kendi el yazısıyla bi r defterde tasvir ederek Revnakoğlu'na teslim eder.Meti n, tatbik edilen bir burhan merasimi ni n etraflı tasviri ni ilk elden anlata n yegane vesikad ır (128:443-53):
Dergahımı zın ve burhan-ı Rifü'i göstermek hukukundaki hususlarını kısaca arz ediyorum:
Dergah, pederim merhum tarafından yaptlmıştu·; hiçbir ta raftan maddi yardım görmemiştir, nafakalarımızdan arttırılarak bugünkü hale getirilmiştir. Kendisi ve annem ve biz ayrıca iki kardeş ameleliklerin i yaptık.
11aym haftala rı ve her zaman için vakitli vakitsiz gelen fukaraya taam verilirdi.
ilk küşadında cuma geceleri başlayan ayin, son zamanlarda cuma. gününe çevrilmiştir.
Dergahta en şayan- ı dikkat olan, diğer dergahlardan farklı olarak yapılan bu rhan-ı Rifü'i k i eski harp aletlerine benzer madeni kılıç, şiş, topuz, hançer, gül, tiğ vesaireyi
vücudun rast geldiği yerlerine ve şişler vücudundan çekil meden, hiçbir madd i korku geçirmeden, sürat ve şiddetle tatbik ediliyordu.
ONUNCU GÜZERGAH 1879
Subayların kullandığı kılıcı ayakta kuvvetle şiddetle başa keskin yerini 20 defaya kadar vurur, da rbeler ve umulmu ş lazım gelen hiçbir şekilde kan çıkmazdı.
En l i ve keski n kılıçlardan birinin üstüne olanca kuvvetle yatar ve iki uçtan iki eliyle tutarak hızar biçer gibi gidip gelerek bir düıiye sürter.
Böyle bfr hayli müddet devam ettikten sonra iki kuvvetli dervişin yardım ıyla biı-er ucundan tutarak üstüne yatan şeyh gezdirilir ve bir müddet sonra ve ancak zorla kabzası ndan bir derviş tutarak yandan çıkarır.
Diğer bi r kı l ıcını sivrilen karnına sokar, tokmak veya kal ın derili mazharları n kasnak tarafıyla şiddetle ve defeatle vurmak suretiyle ittikçe iter, kılıcın kabzasını yere getirerek ellerini kaldı rı p olanca ağırlığıyla üstüne yatar, ayrıca kuvvetli bir dervişi üstüne çıkartır ve üstten tazyik
etlirmek suretiyle tahmini bir karıştan ziyade karnına girer ve derviş indikten sonra yere, iki derviş üstüne oturtw-, karşısına geçen kuvvetli bir derviş kabzasından iki eliyle tutarak o kılıcı karnından var kuvvetiyle geri çıkartır.
iki sivri uçlu hançeri karnına harakiri yaparak sonra yine bir tokmakJa kabzalarından vurmak suretiyle karnına batırır, bir müddet sonra kendisi çıkartır.
Uzun saplı, büyük başlı şiş bir topuzu elinde sallaya rak gözünün pınarına batırır ve tokmakla vuru r, halka teşhi r etti kten sonra kendi eliyle çıkartı r. Keza gırtlağın çukur yerine aynı vaziyette vurur ve çıkartır.
Dervişlerinde n birinin başına büyük, başı uzun ve sivri uçlu bir topuzu tokmakla var kuvvetle vurur, onun başında otunır, on defa hiçbir yere isnat etmeksizin kalır, bir müddet sonra derviş yüzü koyun yere yatar, omuzlarına şeyh efendi iki ayaklarını dayanarak elleriyle güçlükle topuzu çıkartı r. Topuz çıktığı zama n ucu
1880 Revnakoğlu'nun istanbul'u
muhakkak çengel haline gelerek kıvrılmıştır. Bir defasında dervişin başında topuzu çıkartırken başta şişin mukavemet göstermesi yüzünden şeyh efendi yere yuvarlanmıştı r.
Diğer dervişlerine yi ne aynı şekilde yü zleri ne avurtlarının içinden batırdığı bir topuzun çıkan ucun u herhangi bir direğe dervişle beraber çakar, derviş bir müddet orada çakılı kaldıktan sonra çıkardığı zaman ekseri şişlerin ucu kırıl mış çıka r, bi r zerre kan görünmez.
Ateşte kızdı rılan el şeklinde gül tabir edilen, ucu yassıca bi r demi ri nar ateşte kızdırara k herhangi bir dervişin eline verir, nar gibi olan bu demi r ka rarıncaya kadar o derviş ağzında yalayarak söndürür.
Kundağı çözülmemiş k üçücük yavrulardan itibaren hasta olan her çocuğu esn<1-yı zilude ayakları nın altına yatırırlar, Üstüne çıkar ve bütün kuvvetle üstünde zikir yaparak çiğnenir; uyku halinde bulunan çocuklar zerer kadar bundan müteessir olmaz.
Dergahta yapılan bütün burhan ve ayinlerin Avrupa, Asya, Afri ka, Amer i ka'da mevcut ecnebi devletlere mensup seyyahlar hasscten bunlar ı görmek üzere gelir ve hayranı
idiler. Ve hatta bir gün cüret ve taaccübünü yenemeyerek, kısmen de denemek maksadıyla bir ecnebi zabiti kendisini sustalı, ucu sivri
ve yağlı kasaturasını şeyhe verdi ve aldığı gibi karnına bütün kuvvetiyle batırdı. Bir
müddet sonra bü tün ahali o halde gördükten sonra tekrar k::ısaturayı çıkarara k kendileri ne iade etti. Bu hale hayran olan Birinci Cihan Harbi'nde bir pastör, iki üniversite profesörü ve bir doktor müslüman ve derviş oldula r.
Dergahın kad ın kafesleri altına gelen bir köşesine hususi mahiyette konulan sağlam bir meşe direği, tevhidhanenin kadın kafeslerinin altında.ki mesnet direklerinin arasında hususi şekilde konulmuş, diğerlerinden ebat itibarıyla
faı·ldıca olan dört köşe, kalınca meşe direk rnüstakillen baş vurma burhanına tahsis edilmiştir. Esna-yı zikrde "Hayy" ismini ortalayan kısımları nda şeyhin lüzum gördü_ğü bir andaki hususi işaretiyle kalkan herhangi bir derviş yeri öperek ve şeyhten izin almasından sonra niyaz ederek geriye doğru açılır ve
baştan başa vecd ve heyecan kesilmiş haliyle ve bütw1cezbe şiddetiyle hamJe yaparak o direği sarsacak kudrette baş darbeleriyle ve şiddetle döğer ve bu hal dakikalarca devam ederdi.
Muhammed el-Ensarltekkedek iburhan ayini dışında da yı anlarlatemas kuruyor,şehrin korktl.lğu, evlerde gördüğü yılanların yakalanması ona havale ediliyordu. Tekl<e şeyhininyılanlarla alakası ve kızgınsaç ve korlarla ayini ikmali,
yıllar sonra babası Muhammed el-Ensarl'nin Vefatından sonraposta oturan Muhittin el EnsarT'nin Revnakoğlu'na yazdığımektupta da tasvir edilir (202:39-40):
l?eder-i azizim, İstanbul'da en büyük yılanı tutmakla şöhı·et bulm uştur; akrepleri de
elle tutar. İstanbul'da herhangi bir kimseden evlerinde büyük yılan görüldüğü takdirde kendisini alır götürüler; o yılanı tutar, mendili ne kor ve bir sahraya bı rakırdı.
Dergahımızın ilk küşadı aylarında başına müjganlı Kadiri tac-ı şerifi giyerdi. Ayin-i şerif günleri semahaneye getirilen bir mangalı n içinde mevcut yanmış ateşlerden eliyle taca doldurur:, tevhidhanede esna-yı zikrde bunu her dervişe ma ile ayakta cehri ism-i celalde birer ateş verir ve ateşi alanlar ağızları na
götürüı;iki dişleri aralarında zikr-i şerif ile söndürürler ve tekrar kömür olan ateşleri meydan nakibi toplar ve mangala bırakırdı.
Yine yanmış dolu bir mangala konan büyük ekmek sacı nar gibi kızdırılır ve kızan sacı iki eliyle alarak açık olan başına saçlarının üstüne koı: ve semahaneyi gezer, bir devir
yaptıktan sonra aynı sacı halkada mahdut ve mevcut olan on i.ki derviş arasında elden baştan başa alır, bir miktar kıyamda ism-i Hayy'a devamdan soma diğerine o da öyle
on iki dervişin başında dolaşan saç karararak soğuduktan sonra millrabııı meydan nakibine teslim edilirdi.
22 Nisan 1953
Hu
Muhittin
Bu il<i burhan büyük şeyh Abdullah el Haşimi'nin İstanbul'a dergaha teşrifinde yapılırdı.
Mazhar Osman, Şeyh Muhammed el-Ensa r 'yle temas kurmuştu.Revnakoğlu (202:402) "Yazılası, anlatılası pek kabilolmayan bir manevi nüfuzun tesiriyle yapılan tedavilerin ve defalarca denenmiş, şifalı,tesirli okuyuşlarının en azı yüzde seksen olarak daima iyi sonuç verdiği görüldüğünden meşhur deli doktoru Mazhar Osman Bey merhum tedavisinde usandığı,baş edemediği delilerden bazılarınıkendikartı
ve ricanamesi ile şeyhintekkesine gönderir yahut daha azgınlar için araba gönderip şeyhi hastahaneye çağırırdı.." diye kaydeder
Bu mutantan burhan merasimi nihayet Meclis-i Meşayih'e bir şikayet mevzuu olarak intikal eder. Bir süreden beri aldığıkararlarla bu tür hareketlerin tekkelerde tatbikini meneden Meclis-i Meşayih, burhana son veri lmesini
ihtar ederekvaziyeti görüşmek üzere Şeyh Muhammed nsarl'yi davet eder ve kendisi uyarılır. Hakikatte daha önce çağırılıp yüz yüze uyarılmıştı da (202:120):
Reşadetli Efendim Hazretleri,
Dergah-ı alileri mülhakatından tarikat-i aliyye-i Rifa'iyye'den Ayni Ali Baba Tekkesi şeyhi Muhammed el-Ensari Efendi dergahın
ON U NCU GÜZERGAH 1881
eyyam-ı mahstlsasında tarikat-i aliyyenin burhan ım göstermek dolayısıyla alftt-ı cariha vesaire istLmal eylemekte olduğu istihbar kılınmakta olup ewelce bu babda mCunaileyh meclise celp edilip dergah-ı mezkurun eyyam-ı ınahsCısasında zikrullah ifasından gayrı bir
şey yapmaması kendisine tenbih olunduğu halde isga etmediği anlaşıldığından ba'de-
ma m(ımaileyhin bu gibi ahvalden tevakki ve mücanebet eylemesi hususunda ber-müceb-i ta' limat ikinci defa olarak mumfüleyhe ihtar
buyurulması himrnet-i ınürşidanelerinden niyaz olunur efendim. 19 Nisan 1338 (19 Nisan 1922)
Muhammed Ensar! bu ikçızı dinlemeyecekti r. Yazışmalar hazretintekkesinin bağlıbulunduğu Kasımpaşa UşşakiAsitanesi üzerinden yürütülür ve şeyhintamamıyla şer'T addettiği,asla vazgeçmeyi düşünmediği burhanın yasaklanmasına matuf
ilk yazı ıresm tebliğe tepkisi sert olur.Şeyh itikat ettiğiburhanın Meclis-i Meşayihtarafından
yasaklanmasına her ne pahasınaolursa olsun karşı koyacaktır(202:450):
Fakirleri tarÜ<at-i aliyye-i Ri fa'iyye'den ınüstahlefim. Erkan ve adab-ı Rifü'iyye'nin burhanı müstagn"i-i arz u izah bulunduğundan ınin-gayri haddin adab-ı mahsüsa-i Hazret-i Pir'e imtisalen sebk eden ludemabn şöyle veya böyle yapıl ması gibi ta'dil-i burhan ve neviikıs- ı erkan-ı aliyyeye tevessül olunmasının ve esta'lzü
biJJah "KulhatCı burhaneku ın in küntüm sadık1n"
forınan-ı subhan1siyle mükel lef olduğumuz evaınir-i 'azim -i burhandan bih'ı-vech men' edilmek suretiyle dCıçar-ı ihtar olmaklığunın her halde tevlid-i nifaka badi olacağı cihetle Meclis-i Meşayih'ten böyle bir ihtar sudCırunu tarikat namına ve siyyema kutb-ı daire-i kevneyne ve mukbil-i sa'adet-i ResCılü's-sakaleyn imaınu'l
aşıkin, rehber-i hass-ı vasılin Cenab-ı Pir Ahmed el-Kebir er-Rifü'i k:ıddesallılhu sırrahu'l-ali efendi hazretlerin in burhanına müdahaleyi şayan-ı
1882 Revnakoğlu'nun ista nbul'u
esef gördüğümün ve burhan-ı Rifa'i erkan ve adabını icra etmek hasebiyle ez...her cihet
din-i mübin-i Ahmediye murane ve naçizane ve dervişane ve müftehirane hizmet etmekle tevkir olunacağımıza mukabil duçar-ı hakarat bulunmaklığtmın bilmem ne derecelere kadar
icra-yı te'sir edeceği ve burhan-ı mezklırdan velev cüzl olsun bila-ma'zeret terk ve tehir fakirlerince gayr-i müm kin bulunduğunun cevaben arzına delalet-i reşadet-penahileri niyaz eylerim
efendi m. 21 Nisan 1338 (21Nisan 1922)
Meclis-i Meşayih'in, bir tarikatin umdesi addettiği erkanlardan bir rüknü akl ,insani'veya şer'i bulmadığıtakd irde nasılbir vaziyet takip ettiğine dair Osmanlıtatbikatında Kıllı Yusuf Tekkesi hadisesinden sonra yegane ikinci aleni tav ır budur. Doğrudan esasa müteallik olan
bir hususta müdahil olan ve R ita'i dergahları arasında münhasıran Ayni'Ali Baba Dergahı şeyhinitedip eder bir tavra giren heyetin aza lar ı ve reisi,tarikat.şeyhlerinden müteşekkildir.
Herhalde meclis bu kararıyla tarikatın bir rüknü addedi en burhanı mülahazalarınca İslam'ın vakarınıve dinin canı muhafaza etmek düsturunu merkeze alarak yasak lıyordu.
Şeyhin21Nisan 1338 (21Nisan 1922) tarihli mektubuna Meclis-i Meşayih'ce verilen cevapta "meraret-i ref'i tattırmak'' (tekkeyi kapatma acısınıtatırmak) tehdidi ve Muhammed el-Ensari Efendi'nin ileri sürdüğüde lillerin şer'an geçersizliğinden bahsedilir(202:448):
Reşadetli efendim,
2 Kan(ın-ı sani L338 tarihli ve üç adetli tezkire-i füzılanelerine melflıf Ayni Ali
Baba Derga hı postnişin Muhammed Ensari Efendi'nin makam-ı riyasetten yazılan ihtarnameye karş ı cevapnamesi kı raat olundu.
Medis-i Meşayih bilcümle tekaya ve ashab-ı turuk-ı a!Jyyenin şan ve şerefini muhafaza ve
Şer' ve tarike muhalif ahvaJi men' ile mükellef olduğu ganiyyü'l-beyand ır.Ayni Ali Baba Dergih-ı şerifinde yar ve agyara karşı usl.ıl-i tarikat namına ifa edilen yolsuzluklardan
sarf-ı nazar edilmesini medisin hasbe'l-vazite tenbih ve ihtarı ne postnişinin hulefadan olmasını ne de Ebü'l-alemeyn Seyyid Ahmed
er-Rifa'i efendimizin kadr-i celüini inkar etmek
olamaz. Meşayih-i Rifa'iyye ve saireden hiçbir mümi n o suretle izhar-ı burhan ile mükellef de değildi r. Muhammed Ens:iri Efendi tezkire-i cevabiyyesinde "Kul hatlı. burhanekum" emr-i subh:lnisinden izhar-ı burhan ile mükellef olduğuna dair bi r mana istinbat etmek istiyorsa da ayet-i nıezkCt rede ityan-ı burhan ile Yehüd ve Nasarô. muhatap bulunduğunu dikkatle mütalaa müJahaza ederek surt:tte, manada müstevcib-i muahaze ve ikab olacak bu gibi cüretkflrl tktaıı tevakki etmesinin mumaileyh Muhammed Ensari Efendi'ye merarel-i ref'i tattırmamak
arzusuyla son defa olmak üzere tebliğine himmet ve isga edilmediği takdirde hakkında ahkaın-ı nizamiyyenin tamamen tatbiki icap edeceğinin meclis kararıyla mumaileyhe teföim buyurulması siyakında tezkiresi terkim kılmdı efendim. 10 Ramazan 1340 - 8 Mayıs t338 (8 Mayıs 1922).
Tekke, sıkıntılı za manlar yaşayaca k, tekke kapatılacak ve şeyh efend i milli davaya aleyh tar olmakla suçla naca ktır: 5 Ağustos 1923 ta ri hli
Va kit'te çıkan "Seciye Ted kiki" başlı klı bir yazı da "Kasım paşa 'da sadattan Mu ha m med Ensa rT Efendi'n i n da'va-yı milliye ka rşı m u halefet
etmiş old uğu ya pılan ta h ki kat neticesi nd e anlaşıld ığı ndan Evkaf idaresi bu zatın
tekkesi nd e ayin icra etmesini muvafı k bulma mış ve kend isine tebligat yapmıştı r" haberi yer alı r.
Şeyh bu ka rara ka rşı koyacak, aleyhi nd eki ka rarı n d üzeltilmesini isteyerek, "kimseni n kimseyi "lisanu llahı telaffuzdan men'
edemeyeceğini", "hakkında tekrar ya pılmakta
olan ta hki katı n pek yakında kend isine iade-i haysiyet ettireceğini" söyleyecektir.
Bu vakalar ma nzumesi gazeteler üzerinde cereyan eder. Bunlardan 6 Ağustos 1923 tarihli
Vakit'te okuyucu mektu pları köşesinde "Tahkiksiz Hü kümlerden Şikayet'' başlığıyla; 8 Ağustos 1923 tarihli Tevhid-i Efkar'da "Ayni Ali Baba Derga hı Şeyhinin Cevabı" başlığıyla Mu hammed el Ensarl'ni n isyanını d uyarız (128:38):
Muhterem gazetenizin dünkü n üshasında bir "Seciye Tetkiki" serlevhalı bendi görür görmez öteden beri içimi yakı p kavuran bir iki derdimi dökmek ihtiyacıyla ya ndım. Bundan yirmi iki sene evvel dünyanın ezeli payitahtına geldiğim zaman cebimde yüı paranı vardı. Üzeri nde çaylakların yuva kw-duğu harap bir tekke arsasını Evkaf'tan alarak üzerine bi r tekke kurmak ve kendi azim ve himmetimi kendi m görerek dervişa ne bir zevk ile telılil ve tevhide devam etmek gayretiy le çalıştım. Çektiğim mihen ve meşakkı ancak ben bil irim. Ne çar
ki hiç kimse tarafı nda n bu azim ve cesaretim takdir edilmemiştir. Ben şeyh olduğum halde bütün tekkeyi kendi el imle yaptım, sı rtımda geceleri bile taş ve toprak taşıyarak tamam altı sene kadar bir müddette ancak bir kat
kadar bir bina kurdum. Ma ksadı m dervişlik idi, gösteriş değil. Ne çare ki yirmi iki seneden beri zaviyemde bel ki yi rmi milyondan fazla tevhid ve dua-yı İsla m'dan başka asla bir meşgale olmadığı ve dairniyyü'l -evkat soframda aceze
ve biçaregan bulund uğu ve bugiln kadar şahstmdan müşteki hiçbir fert olmadıgı ha lde son za ma n brd a pek adi vesilelerle şahsı ma karşı ve haset besleyen bi rkaç ınüzevvirin eser-i fesadı neticesi olamk cihet-i ıneşihati m ref' edildi. İşin asıl gari bi başka şahısların
yaptığı fenal ıkla rı üzerime yamamışlaı Esasen dimağı ile mi nuha'-ı şevkisi ile mi hareket eylediği bil inmeyen zava llı safdil halk da bu na
ONUNCU GUZERGAH 1883
derhal kandılar. Bunları n ne kadar saçma olduğunu anlamak içi n şahs-ı hakiraneınle tenezzülen bir kerecik görüşmek kafı iken en umulmadı k makamlar baştan başa bir
harabezara dönen zavallı memlekette >'atan evler, yıkılan ailelerin yekünu bu şerirleri korku tmuyor mu ki hala masum ocakları söndürmeye çalışıyorlar.
Adalet-i bcşeriyyenin erişemediği yere
aclalet-i ilahiyye vasıl olur. Bir milletin azim
ve imanı bazu-yı kuvveti nden ziyade salabet-i ahlakiyyesiyle ölçülür. Hükumet hakikt mücrim ile mağduru birbiri nden katiyen
ayırmalı ve erbab-ı fesad ı artık yaşatmama ltdır. İslamiyet tefrika ile değil, ittihat ile kai mdir.
Şahsımı müdafaa içi n katiyen bir şey
söylemeyeceğim, ya l nız şu kadar diyebilirim ki bizler ne dünyaya ne dünya ziynetine :irzu keşiz. Emelimiz rıza-yı H ak'tır, bi naenaleyh
hırka mızı pislemek isteyenlere bi r hu çekerek eyva llah deriz.
Ayni Ali Baba Dergahı Şeyhi Muhammed el-Ensari
Birkaç gü n sonra Tevhid-i Efkar'da ve Vakit'te "Berat" başlığıyla Mu ha m med el-Ensa ri'nin ''Hıya net-i vata niyye ve fezahat-i lisaniyye maddeleri nd en dolayı" Beyoğlu Bi ri nci
Ceza Mahkemesi'nde vica hen cereyan eden
m u hakemesinde oy birliğiyle beraa t ettiği yaza r.
Revnakoğlu Muham m ed Ensari'ni n şeyhi olduğu Ayni Ali Ba ba Tekkesi'n i ve bu tekke ni n kad rosu n u anlatı r (169:151-162):
Ayni Ali Baba Tekkesi
Kasımpaşa'da Bedreddjn Malıallesi'nde Bedreddin Cfuni'-i şerifini n karşısında Çürüklük de denilen yerdedi r. Çevre halk "Çürüklük Tekkesi" dediği gibi "Gerdek Tekkesi" de diyor. Esasında Bektaşi tekkesi olarak yaptırılmıştı; Horasan erenlerinden
1884 Revnakoğlu'nun lstrınbul'u
Ali Baba tarafından uyandırılmıştır.
Tayin edemediği miz bir za ma nm sayılı savaşçılarından biri bulunan Al i Baba rivayete göre yüzü imam Ali'ye benzediğinden Ayni Ali Baba (tıpkı Ali Baba) demişlerdir. Çevresindeki Aynalıkavak'a da evvelce bu sebeple Ayni Ali Kavağı derlerdi.
Sultan Mah mud'un Bektaşi kı talinde dergah yıktırılmış, Ali Ayni Baba'nın mezarı da bu patırtıda kaybol muştur. Bugünkü yeri tahmini ve itibaridir. Boş arsa uzun zaman kendi
haline bırakılmış, sür süre de namazgah olarak kullanılmıştır.
Yılfarca sonı:a Sivaslı A rap Şeyh'in halifelerind en ve Ensarizildelerden Bağdat lı Şeyh Muhamm ed el-Hüseyni buraya kendi kesesinden bi r dergah yaptırıyor: H. 1319- 1322 (1903) Zamanın padişahı Sultan
ır. Abdül hamid de dergahın kuruluşu ile
ilgilenmiştir.Sarayına bilhassa çağırıp üç gün misafir ettiği Şeyh Muhammed Şevki el-Ensari'ye saygı göstermiş ve dergahın yapılışında kullanılmak üzere Ce}•b-i
hümayundan kendisine bir kese altın vermiştir.
lki katlı ahşap tekkenin cümle kapısı üzerinde sülüsle yazılmış şu levha oku n uyordu:
"Tarikac-i Aliyye-i Kadiriyye ve Rifü'iyye'den Ayni Ali Baba Dcrga h-ı şerifi"
Kasımpaşa ilkokullarında hüsn-i hat muaUimi (güzel yazı öğretmeni) Topal ihsan Bey'in elinden çıkan bu yazının en üstürıdc ve orta yerinde tac-ı şerif şeklinde istillcn miş pir ismi görülür.İki yanına çaprazlama iki alem (tarikat
bayrağı) ve Rifü'ilere mahsus burhan aletlerinden tig, topuz, güllerle bir çeşit tarikat arması işlenmişti. İçeride nlt kattaki tevbidhanenin
kapısı üzerinde talik yazı ile şw1ları okuyorduk: "Seyyid Al1mecl Dergehi'dir bu makam -ı müstetab
- Yüz sürsen dergahına sıdkla olur kam-yab, H.
1322. İsmail Abdüllatif er-Rifö'i"
Şeyh Muhammed Şevki el -Ensari'nin halifelerinden Yaşar Bey, dergahın kuruluşuna şu manzumeyi karalamıştır:
Hıi.
Bıı dcırı,cilı-ı Kadirf'ye kim girer ilıld s ile
Neş'e-111e11d-i feyz olurlnr himrnct-i ptrlm ile
Nd111-1 µfıkidir Mıılıammed şeylıi11i11 rW-neseb Henı-11işı'11-i bezm-i solrbet ddimri Gcy/1111 ile
Clilis-ı tnlıt-ı lıiltifet /tem Rifiı'i Kadiri
Zü'l-ceıınlıey11 eylemiş şillum 01111 mereıııınd t ile
Hnıret-i Hiılid Ebci. Eyyıib'a ııesli miinıclıi Asiıanrı yüz siire11ler lırışr olıır iman ile
Hlık-i pd y-ı ehl-i beytiz çdker-i şir-i Huda
Dnrb ııruµ diw1nrı geldik caııı11ıız kurbirn ile
Ayrıca şu tarih beyti ni söylemiş:
Cedd-i paki olup müridine imdad-ı ruhani Yaptırdı de.rgahuu bin üç yüz on dokuz tarih-i Rumi
Tekkeni n ayin günü ilk zamanlarda perşembe akşamı cuma gecesiydi, sonra cuma gün ü olm uştu. İkindiye ya kın bi r saatte tcvhtdhaneye girilirdi. Ayda i ki yüz kuruştan iba ret taamiyesi vardı, o da yıllarca
veril memişti. Şeyhülisla m Musa Kazım Efendi bununla meşgul olarak taamiyesi ni ortaya çıkartl! ve kendi zamanında beş yüz kuruşa yüksellti, şeyhine de aylık bağlattı.
Bu tekkeni n m ukabele şekli hiçbir mazbut usule tabi değildi. Dervişler arasında nüceba, reis, zakirbaşı gibi rütbe ve vazifeler olmadığı gibi k ıdem fa rkla rı dolayısıyla bi r ayrılış da yapılmadığı içi n zikir çok çok i n tiza msız, gelişi güzel olurdu. Mesela evrad-ı şerifeni n okunm:ısı bile hiç <'ıdet olmamıştı, pek seyrek ve usulsüz okunan Salat-ı Kemaliyye'nin
de İstanbul tekkelerinde bilinen tarza hiç uymayan acayip ayrı bir tavrı vardı ve tuhaftır ki bu da Kürt şivesi ile okunurdu. Buna
karştlık her hafta burhan gösterilmesi, aletlerle oynanması :idet halini almıştı.
1stanbul'daki diğer tarikat mensupları hatta Meclis-i Meşayi h bu halin deva mındc:ı n hoşlanmıyor, haklı ve tabii olarak
üzülüyorla rdı. Beri taraftan yabancı tu l'istlet; etüdyenler her hafta tekkeyi dolduruyorlardı. Evkaf ta n resm i bi r geli ri yoktuı·diye şeyh efendi tekkeye gelen ) abancılardan duhuliye şeklinde para almaya da başlamıştı. Turistler kendi aralarında tekkeye "teatre musulrnan" diyorlardı. Meclis-i Meşayih'in gönderdiği resmi ihtarlara da kula k veril meyince tekke
biı- süre içi n kapatıldı. Uzun süren mahkeme safualanndan ve i ncelemelerden sonra bazı şartlar ve kayı tlar al tı nda tekrar aç1lmasıııa izin verildi. Fakat kısa bi r zaman sonra burha n panayırı yeniden başladı, inkılabın yetişmesi ile de iş kökünden ha lloldu.
Netice şudur:
Bütün çalışmalara, didinmelere rağmen
bu dergahta gaye bilinen sadece hizmet ve himmet ifasıyd ı, me nsuplarının en çoğunu maarifsi z adamlar teşkil ediyordu, bu nda n dolayı içerisine ilm in başını uzatmad ığı bi r tekke olarak kal m ıştı r.Tekkede evrad ve ezkardan ve mn nevi zevkten ziyade burhan göstermeye önem verildiğinden maksat ve gaye de sanki bundan ibaretmiş gibi tekkeden hilafet alacakların esastan olmadığı halde esastan gösterilen şu şartları mutlaka yerine getirmesi zn ru reti vardı: Ateş yiyecek, gül yalayacak, darp oynatacak yaıti vücudun her yerine şiş sokabilecek, ejderha, yılan, akrep tutacak, yine vücudu n rast gelen yerine kılıç, kama saplayacak ve yeni bilenmiş kılıcı n üstüne boylu boyuna uza nacak. Hilafet alacağı gün bunların hepsi ni kendi şeyhinin ve
kalabalığın önünde birer birer noksansız olarak yapıp gösterecek. Başarı ile bu şekildeki bi r imtihanı geçtikten sonra istihlaf edilebili rd i..
ONUNCU GÜZERGAH 1885
Turgut ÖzalMillet Caddesi'nden Kızı elma Caddesi'ne dönüp ilerliyoruz. Caddenin sağ tarafındaki22 ve
24 numaralıbinalarla sol tarafındaki19 numaralı
binaların ortasında, şimdi Kızıelma Caddesi'nin tam orta yerine düşen yerde Şerbetdar Tekkesi vardı.
Tekkenin yanmadan ve büsbütün ortadan kalkmadan önceki mimari cepheleriyle tekkenin işleyişi hem Hulvl hem de Şerbetdar Tekkesi şeyhi Mehmed Arif Efendi'nin oğlu Fevzi Arif Ataman'ı n kaleminde hayat bulmuş ve Revnakoğlu dosyalarına bu metin dahilolmuştu (130:501-505)
Cümle kapısından girilince 5 x 3,5 metre tertibinde toprak bir hol ve sonra bir kahve ocağı ve dervişan odası karşınıza gelir. Bu odanın kahve pişirilen yerden gelen zevat ve züvvarı görmeye mahsus bir penceresi vardı ki kahve nakibi orada otururdu. Cuma günleri paşmak nakibi ayakkabılarını numara mukabilinde tesl im eder ve o holün sol tarafına dervişan odası hizasına sıra sıyla dizer ve muhafaza ederdi.
Sağ tarafta üç sandukalı bir türbe vardı. Şerbetdar Mehmed Efendi ortada, sol yanında Şeyh Abdullah Efendi, sağ taraftaki zatın ismini hatırlamıyorum, medfundu.
Bu türbeni n sokak kısmı kargirdi ve büyük bir penceresi vardı ve iki kana dı da cuma günleri ziyaretçiler için açık bulundurulurdu. Cümle kapısından girilince hol boyu ahşap fakat eski usulde tuğla ile örülmüş ve üstüne de ka lın sıva vurulmuştu. Bu kısım geçilince murabba türbenin üçüncü zıl'ı türbe kapısıyla başlar ve iki ayak taş merdivenle içeri girilirdi. Ve bu kapı daima si perli (kapalı) bulundurul ur. Ve sonra sokak kısmıyla mütenazır bir penceresi vardı. Bu zıl' tamamlanmadan üç taş basamak ve bu basamaklar karşısına iki kapı gelirdi ki bunlar tevhidhane kapıları yani medhaliydi. Bura da bir buçuk, iki metre ebadında tahta kaplıydı. Sol tarafta yukarı katın merdiveni başlardı.
Dervişan ve kahve odasının kapısı iki zıl'ın birleştiği yerde köşeleme idi, hem türbe-i şerifeye hem de semahaneye bakardı ve bir taş merdiveni vardı.
Bu odanın kapıdan sonraki zıl'ında pencere yoktu. Bahçeye nazır kısmında ise üç sürme penceresi vardı ki etrafı bir metre duvarla çevrili ve duvarın üstü malta taşıyla döşeli bir hazireye ve arkasında geniş bir bahçeye nazırdı. Ve kahve ocağı penceresiyle kapı arasında yüksekçe yerde tek kanatlı ayrıca bir pencere vardı ki ayağa kalkmayınca hol ve türbe görülmezdi.
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1889
Yukarıda bahsettiğim yukarı kata çıkılan merdiven altında semahanenin alt yani toprak kısmına inilen basamaklı bir medhaldi. Ve bu medhal bahçeye çıkılacak kısımdan başlardı. Ön taraf çapraz surette bölme bölmeydi. Eyyam-ı adiyede ve hafta günleri medhal, kalas tahta ile kapalı bulundurulur, ancak mevlid-i şerif ve
Muharremde aş günleri ve ilbas-ı tac ve hırka gibi büyük ayinlerde açılır.
Ve iki paşmakçı semahanenin altından istifade ederek numaralı markalar mukabilinde ayakkabıları, baston ve şemsiyeleri, fenerleri saklarlar ve avdet zamanı ashabına tesl im ve tevdi ederlerdi. Bu iş çok mühimdir, çok intizam perest ve kabiliyetli dervişlerin, paşmak nakiplerinin başarabilecekleri işler dendir. Meşayih-i kiramı ve dervişanını med'uv veya gayr-i med'uv zevat-ı kiramı hizmetlerinden memnun bırakmak, dualarını almak, niyaz etmek ve verilecek atiyeleri kabul eylemek esaslı vazifelerindendir. Aksi halde intiza mın kaybolmasını, istenilen mevduatın süratle bulunamaması münakaşala rı, münazaaları müeddi olacağına şüphe etmemelidir. Velhasıl bu işin dahi adab-ı mahsusu vardı. Faraza münferiden paşmağını teslim veya tesellüm eden şeyhin elini o sırada öpmek, niyaz-ı dervişanede bulunmak gereklidir.
Türbe-i şerife, tevhidhane ve dervişan odası müsellesinin ve merdiven altının te madisini teşkil eden koridorun müntehası bahçe kapısıdır. Babam merhum Şeyh Mehmed Arif Efendi'nin bu dergah-1şerifi küşat ettiği zaman bu bahçe kapısının sol tarafında tecdld-i vuzu yani abdest almak için üç musluklu, yekpare taştan, küfeki taştan yapılrruş bir su haznesi vardı, zahirdi ki bahçe kapısı sağında ve ha rem kısmı arasında içerlek dört köşeli yerdeki kuyudan su çekip doldunılmasını kolaylaştırmak için orası münasip görülmüş olacaktı.Ancak eyyam-1mahsO.sada yani haftanın cuma günleri gelen hanım ve kadınların da dergahın cümle kapı sından girerek bu holü ve koridoru takiben bahçe kapısına geçerek harem kapı sına ve dairesine girmeye mecbur olmaları sebebiyle babam mahzurlu gördü ve cümle kapısından girince sağ tarafta sokak kısmına, eni türbeye mülasık olmak üzere yerleştirdi. Fakirleri de bilahare öte beri yetiştirmek üzere bahçede yaptır dığı kirizmalar sırasında çıkan taşlarla bütün o meydanı ve koridoru kaldırımla döşedim; semahane ve türbe cümle kapıları boyunca ve hassaten türbe penceresi önü yüksekçe olmak üzere kaldırımla kapladım.
Harem kısmıyla hazire arası esasen kaldırırnlıydı, fakat bahçenin müntehası na naklettirdiği hela kısmına yağmurlu ve çamurlu zamanlarda takunyalarla gidip gelmek çok müşkül olduğundan oraya kadar da bir metre yirmi santi metre genişliğinde balık sırtı şeklinde kaldırım yaptım. O zamanlar harem dairesine mü!asık bir mutfak ve onun bitişiğinde de hela vardı. Sırası gelince bildireceğim, muhterem ve merhum babam tamire muhtaç mutfağı harem dairesinin alt kısmına nakletti rmiş, hela dipte ve münferit kalmıştı.
Semahane kapısının nerede olduğunu yukarıda bildirmiştim. Bu iki kanatlı kapı açılınca tam karşısına mihrap gelirdi. Üç taraf maksure ile çevriliydi. Sol
1890 Revnakoğlu'nun istanbul'u
taraf, parmaklıklı türbe-i şerifin dördüncü zıl'ını teşkil ederdi, türbe ve san dukalar tamamen görünürdü. Kapının önüne tesadüf eden iki direk arasın daki kısmı hizmet zamanları ve it'am-ı taam ve aşure ikramı sırasında açık bulunur, ayin-i tarikat icrasına başlanmadan ve tevhidhane kapısı açılmadan kapanmış bulunurdu. Maksurelerin köşelerini geçince her iki tarafta müte nazır olarak erenler meydana girmek için iki açık bir yer bırakılmıştı.
Mihrap Rifa'i tarikatına münhasır teçhizatla bezenmiş bulunurdu. İki cani binde büyük mumlu iki büyük şamdan, diğer altı daha ufarak şamdanlardan üçü mihrabın yemin ve yesarında bulunur, ancak geceleri yapıla n büyük ayin lerde kıyami zikre başlanacağı sıralarda mütevazi iki sıra zakir postları ara sındaki boşluğa, yekdiğerlerine müvazi ve mütenazır olarak dizilir ve daha evvel de zakiran-ı hoş-elhan ahz-ı mevki' eylemiş bulunurdu.
Halileler, askeri muzıkalarda kullanılan ziller, balta şeklindeki asalar, topuz lar, tığlar (muhtelif kalınlıkta ucu sivri ve tutulacak yeri halka şeklinde kıv rımlı uzu nca demirler, daha doğrusu şişler), kılıçlar, binlik, beş yüzlük ve daha küçük öd ağacından ve sair tesbih yapılmaya elverişli muhtelif cins ve nev tesbihler, gül denilen ve ateşte kızdırılıp ateş rengini iktisap ettikten son ra ağıza alınan ve dil ile söndürülen uç kısımları uzunca ve yassıcak demirler, hançerler, birkaç kudüm bulunur. Mihrabın ikj tarafındaki şamdanların arka sında siyah kenarları sırmalı ve üzerleri Hazret-i Pir'in nutuklarıyla, kelam-ı kibarlarıyla süslenmiş mihrabın üst kısmını örten iki çatal perde ve yine mih rabın canibeynini büyük ve yüksekte tamamen küşade Ebü'l-alemeyn Haz ret-i Seyyid Ahmed er-Rifa'i'nin sancak-ı şerifleri kaplar vaziyetteydi. O aza met ve haşmet cidden haşyet-averdi.
Tevhidhanenin sokağa nazır kısmında ikişer kanatlı demir parmaklıklı üç bö lük penceresi ve türbe-i şerifenin karşılığı pencereler olmasına ve semahane kapıları küşade bulunmasına rağmen meydan-ı erenlerde kıyamda bulunul duğu ve maksurelerin züvvar ile lebalep olduğu sıralardaki derin loşluk ve hassaten geceleri birçok çıraların, kandillerin aydınlanabildiği mertebedeki hal ve vaziyet, huşu, murakabe ve teslimiyet menbaı ve masdarı olur, ruhani yet tecelli ederdi.
Maksu relerin üstü kafesle kaplı kadınların ayin-i subhaniyye ve ayin-i tarikatı görecekleri mahall- i mahsCısaları, bu kafeslerin altına müsadif tahta kısım lar, mihrabın tarafeynindeki iki alemlerin altına gelen mahaller Hazret-i Ali ve Fatı matu'z-Zehra ve İmam Hasan ve Hüseyin radıyallahu anhüm hazeratının ve muhtelif piran-ı tarikatın ism-i alilerini, ehadis-i nebeviyyeden bazılarını, yine Hazret-i Pir'in murabba ve musarra' ebyatmı havi levhalarla tezyin edil miş ve daha altlarına çepeçevre mazharlar (bayram ayinlerinde çalınan zilsiz büyük def şeklindeki ayin aletleri) ve mihrabın duvarlarıyla telasuk eden kı sımlarına yine kudümler ve halileler talik olunmuştu.
ON BİRİNCİ GUZERGAH 1891
Şimdi on dört basamaklı merdivenden üst kata çıkıyoruz, karşıda iki büyük sürme pencere ve alt kısımdaki koridor ebadında sofa başlar. Bu sofanın sağ tarafında ufak bir kapı vardır ki harem kısmına açılır ve ayin günleri harem tarafından daima sürmeli ve kapalı bulundurulur ve bu koridor sofanın mer divene müsadif kısmı parmaklıklı ve müntehasında da eski evlerde olduğu gibi birazı tahta kaplıdır yani kepenk üstü denilen mahaldir. Bu sofa türbenin üst kısmına kadar uzanır ve oradaki çifte kanatlı yukarlak tek pencereden ancak ayaktayken türbenin damı görünür. Kepenkin yakınında bir kapı var dır, kadınlara mahsus kafese açılır ve ayin günleri içeriden sürmeli ve kapalı bulundurulur.
Koridorun sol tarafına isabet eden kısmı dergahın postnişin odasıdır, meşa yih-i kiram ve züvvar-ı zevi'J-ihtiram bu odaya alınır. Bu odanın kapısı da kö şelemedir; üç sürgülü penceresi vardır, üç sedirli ve döşelidir. Kapıdan girince yerde uzunca bir ot minder ve yerli dokuma örtülü, canibeyni yastık ... O ebat yani minder ebadında bir halı ve Ankara'nın çok tüylü kırmızı bir postu üze rinde rahmetli babam ve şeyhim oturur, kapıdan girenleri ayağa kalkıp min derden inerek karşılar ve musafahadan ve icabına göre ellerin takbili suretiyle bu rasimenin ifasından sonra yer gösteı:ir ve tabii yine icabı veçhile şayan-ı ihtiram zevatı bütün odadakiler kıyam ederek karşılardı.
Kapı eşiğine basmayarak atlamak adab-ı dervişanedendi. Ve kapı önünde hiz mete ve o şeyhe amade, dest ber-sine-i ta'zim bir dervişi veya dedenin bulun ması mutattı. Gelen dervişan ve muhibban oturduğu yerde şeyhin destini bus ederek arka arka kapıdan çıkarlar ve kendilerine mahsus yerlere dervişlerin delaletiyle gidip otururlardı. (Muhterem babamın her cuma Molla Gürani Camii'nde namaz kıl mak mutadıydı.)
Yanında hemen kapıları bitişik denilebilecek bir oda daha vardı, bu her iki oda da oldukça genişçeydi ve yerli tek kerevet üzerine sokağa nazır olarak dö şeli ve diğer kısmı tamaımyla kilim üzerine post serili olarak bulundurulurdu. İcra-yı tehlil edilecek hafta günleri bu odaya ve koridorda bulunacaklara bir derviş hizmet görür, büyük cemiyetli ayin günlerinde üç derviş bu katta hiz mete ve semahane kapısı önünde yukarı alınacakları karşılamaya amade bir halde bulundurulurdu.
Yukarıda sırasıyla bildirdiğim gibi harem dairesine hem yukarıki katta iki ka pıdan, alt katta da kuyunun bulunduğu yerdeki kapıdan girilirdi. Tabii haf ta günleri alt kapıdan yal nız hanımlar kabul olunur. Ve harem kısmıyla in de'l-icab irtibatı nüceba bulunmadığı zaman nukabadan birinin ayıracağı bir kıdemli derviş temin ederdi. Kadın ve erkeklerin cümle kapısından girip aynı koridoru takip mecburiyeti dolayısıyla intizam temini gerekli ve buna da müstemirren riayet edilmekteydi.
Harem kısmı: Alt kapıdan girilince malta genişçe bir taşlık, sağ tarafı toprak
1892 Revnakoğlu'nun istanbul'u
avlu ve avlu ortasında mutfakla teması temin eden ayrı bir kapı vardı. Taşlık tan bir merdivenle yukarı kata çıkılır. Ve merdivene karşı yine odanın iki zıl'ı telakisinde açılmış bir harem odası vardı ve bahçeye nazır üç penceresi bulu nuyordu. Büyükçe odadan daha geniş merdivenden başlayan büyük bir sofa sı, kafes kısmına açılan büyükçe bir kapı, müntehasında da selamlığa açılan küçük bir kapı vardı. Bu kapının Hüsrev Paşa Dergahı şeyhi Bahçıvan Şeyh Arif Efendi'nin Şerbetdar Dergahı'nda icra-yı meşihat ettiği sırada açık oldu ğu yeniliğinden belli.
Not: Cemiyetlerde hanımların çok kalabalık olduğu zamanlar odadan başka bu geniş sofadan ve tevhidhanenin üç taraflı kafesinden ve kapıdan girince taşlık kısmından faydalanmak suretiyle ala-meratibihim oturtulur, izaz ve ik ramda bulunulurdu. Hanımların yemek sinileri bu sofada kurulur ve orada yemek yedirilird i
Bu sofaya amud olarak darca bir koridorla hela ve mutfağın üstündeki hara b!sinden dolayı kiremitleri ve çatısı alınmış bir tahtapuş vardı, bu kısımdan istifade edilmemekteydi. (130:505) Merdiven başından itibaren harap olan bu kısım duvarları ve hela yeniden merhum ve magför babam tarafından yaptırıldı ve yenilendi. Küfeki hela taşı yerine mermer taş kondu ve yine mer mer taştan el yıkamak ve abdest almak üzere musluk, hem helanın hem bu yerin suyunu temin için çukurdan bir depo yapıldı. Kapı açılınca bu musluk taşını havi aralığa ve sağ taraftaki ayrı bir kapı ile de helaya girilirdi. Gerek aralık ve gerek helada insan boyundan yukarı açılır kapanır bir genişçe pen cereler yapılmıştı.
Not : Eski mutfak kısmı yıkıldı. Harem dairesinin kapıdan girilince son zıl'ı müntehasına tuğladan bina dışında uzun bir baca ile geniş ocak yapıldı. Mut fağın eski işe yaramaz tahtaları da söküldü ve bahçeye kalbedildi.
Yaz ve baharda buraya tente gerilmek suretiyle mevlid-i şerif ve aşure vesair büyük helva sohbetlerinde yemekler burada yenilir, aşure için bahçenin mü nasip kısmında kazılan mahalle büyük aş kazanı konur ve orada pişirilirdi.
Sanırım ki Şerbetdar Dergahı'nın babamın zamanındaki halini etrafıyla tas vir ettim.
Bu dergah-ı şerif babamdan sonra gelen ve Bahçıvan Şeyh'in halifesi Şeyh Mehmed Efendi zamamnda Haliç'ten Kumkapı sahillerini çevreleyen büyük harik-i hailde yanmıştı.
Fevzi Arif Ata man, babasından sonra tekkenin vaziyeti ni "Mu hterem babam H ulvT ve Şerbetd ar Derga h-ı şerifleri şeyh i Şeyh Meh med Arif H u lvT er- Riffi'I Efend i'n in Şerbetda r Dergah ı'nda i rti halin den sonra ki ahval" başlığı a ltında an latı r. Bu kısı m babasın ın vefatıyla Şeyh Meh med Efend i'n i n Şerbetdar postu na kati ola rak otu r masına kada r cereyan eden hadiselere daird ir.(130:468):
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1893
Şerbetdar Mehmed Efendi Dergahı tarikat-i aliyye-i Rifa'iyye'nin Lehasiyye kolu meşayihinin asitanesi makamındaydı. Evlattan evlada değil, şart-ı vakıf mucebince o kolun akdem-i meşayihine tevcih olunurdu.
Aziz babamın rıhleti üzerine Sultan Hamid-i Sani zamanının son Meclis-i Meşayih reisi Tophane'de Kadiriyye Dergah-ı şerifi şeyhi Şeyh Ahmed Efendi ile Merkez Efendi Hankah-ı şerifi şeyhi, Meclis-i Meşayih a'za-yı kiramından Şeyh Ahmed Efendiler ki diğer Meclis-i Meşayih azaları gibi babama fart-ı muhabbetleri vardı, fakirleri Kadirihane Dergahı'na çağırarak Şerbetdar Der gahı'nı uhdeme tevcih ettireceklerini, buna mukabil Hulvi Mahmud Efendi Dergahı'nı uhdemden alıp aheri ikame edeceklerini tebşir ettiler. Fakat fakir-i pür-taksir şart-ı vakıfa muhalif olacağını, ekber-i meşayih Hüsrev Paşa Der gah-ı şerifi şeyhi merhum Bahçıvan Aı·if Efendi'nin halifesi Şeyh Mehmed Efendi'ye intikal eylemesi lazım geleceğini, binaenaleyh babam ın Hulvi Der gahı'nda defln-i hak-i ıtır-nak olmasından orada kalmama müsaade buyuruJ masını ve ileride müşrif-i harab olan dergahı himmet-i alileriyle ihya ederek seyr ü süluka devam edeceğimi arz ettim. "Biz böyle münasip gördük, sakın dergahı terk etme!' buyurdular. Başkaca itirazda bulunmak imkanını göre medi m, meyusen ellerinden öperek arz-ı niyazla yanlarından ayrıldım. Ve babamın halifesi Şeyh Rızaeddin Remzi er-Rifa'i Efendi'ye ve ihvan-ı ba-safa ya vaziyeti mahrem olarak bildirdim ve bittabi muhterem validem Fatma Fet hiye Hanım'ı da keyfiyetten haberdar ettim. Babama fart-ı muhabbetle bağlı bulunan validem de göz yaşlarını isar etti ve HuJvi Mahmud Efendi Tekkesi'ni tercih etmem ve esbabına tevessül eylememi arzu ve ibramda bulundu.
Şu arada bir hadiseyi hikayeden kendimi alamayacağım. Babamın üfülünü müteakip günlerde Şeyh Mehmed Efendi seyr ü sülıiku itmamla ilbas-ı tac ve hırkayı tamim ettiklerini bilvesile müteaddit defalar ihsas değil, tezkar ettiler ve fakiri yanlarına alarak Kadirihane Asitanesi'ne Meclis-i Meşayih reisi Şeyh Ahmed Muhyiddin Efendi'ye götürdüler. Hem kendilerinin vaziyetini tarsin, dest-i şeriat ü irşadlarına aldıklarım ihsas eylemek istediler... Ancak bu arada dergahın bir an ewel tahliyesi lüzumunu kavlen anlatmaktan fariğ olmadılar.
Babamın vefatından sonra müteakip iki hafta Şeyh Mehmed Efendi gelerek icra-yı ayin-i tarikat eylediler ve her halde Meclis-i Meşayih riyasetinden ya pıldığına şüphe olmayan şifahi veya tahriri bi r tebliğ üzerine olacak ki bun dan sonra gelmediler ve fakire de mumaiJeyh ile temasta bulunmamam em rolunmasından keyfiyeti istidlal etmiştim.
Pederimin irtihali olan 18 Şubat 1317 tarihinden 4 Teşrin-i ewel 1318 tarihi ne kadar yedi buçuk ay zarfında yalnızca dergaha ilk iki hafta Şeyh Mehmed Efendi'nin geldiği ve asıl dergahı 4 Teşrin-i evvel 1318'de bilfiil küşat eylediği naza r-ı dikkate alınırsa müddeamda hakikat olduğu söz götürmez.
Şeyh Mehmed Efendi'nin mecburen gelemediği haftalar zarfında ezkar-ı su-
1894 Revnakoğlu'nun istanbul'u
bhaniyye 19 Temmuz 1318 tarihine kadar pederimin halifesi Şeyh Rıza Efen di tarafından idare edilmiş ve ancak o gün evrad-ı şerifin bu müddet zar fındaki mutad hilafına tamamen "Ellezi tekaddeset anhü'l-eşbahi zatehu" kısmının okunmasına canı sıkılarak ayrılmıştır. Bilahare isti'fü -yı kusur ey lemem üzerine barışılmış ve 20 Eylül 1318 tarihinden itibaren de devama başlamıştır. Gelmediği haftalar Topkapı'da Kıllı Yusuf Efendi Dergaı şeyhi ve Gureba Hastahanesi yakınındaki Valide Camii imam ve hatibi, Hüsrev Paşa Dergahı şeyhi Bahçıvan Arif Efendi hulefasından Şeyh Cemal Efendi ayin-i tarikatı idare etmişlerdir. Ancak bu gün de teberrüken bu hizmet-i müstahse neyi ifa ederlerken tevhid-i şerife başka bir usul ile başlaması ve ism-i celalde de kıyam etmemek üzere işarette bulunduğu halde zakiran ve dervişan kala: balığı ve istekleri üzere kıyamen zikre başlanmasından muğber olmuş ve Nu ruosmaniye civarındaki Mengene Dergahı şeyhi Şerefüddin Efendi'nin mah dumu Ali Efendi'yle münakaşada bulunmuşlardır.
Bittabi keyfiyet Meclis-i Meşayih riyaset ve azasına aksi dolayısıyla 27 Eylül 1318 tarihine müsadif cuma günü Hazret-i Merkez Muslihuddin Hankah-ı şerifi postnişini Şeyh Ahmed ve Topkapı Kıllı Yusuf Dergahı şeyhi Şeyh Ce mal Efendi gelmişler ve Şeyh Cemal Efendi evrad-ı şerifeye başlamış ve Mer kez şeyhi efendi de kıyamen ism-i tevhid ve ism-i celale bed' eylemiştir. Bila hare semahaneden çıkıldıktan sonra Merkez Efendi Asitanesi şeyhi Ahmed Efendi, Şeyh Şerefüddin Efendi ile iki oğlunu bir hafta evvelki hadiseden do layı tazir ve tekdirde bulunmuşlardır. Bugün birçok dervişan miyanında Mer kez Efendi Dergahı'na mensup Zakir Şeftk Dede ile dervişan ve muhibban da gelmişlerdi.
İşte her iki hadisenin inzımamı üzerinedir ki Şeyh Mehmed Efendi 4 Teş rin-i evvel 1318'de telakki ettiği emir üzerine bilfiil idareyi almıştır. Fakir de ahass-ı emelim olan Celaleddin Mahmud Hulvi Efendi Dergahı'na hafta için de kavuşabildim .
Şeyh Mehmed Efendi bu ikinci defa gelişlerinde hakk-ı acizide büyük bir iğ birar taşımaktaydılar ve bunu fiilen gösterdiler. Bir daha görüşülememesinin yegane sebebi de bu oldu. Şeyh Mehmed Efendi ebü'l-kelam bir zattı, bu se bepten kendilerine muhabbetim vardı ve bu mütekabil muhabbet işte bu su retle tarafeynin infial ve inkisarını müeddi oldu, Mevla rahmet eyleye, amin.
Not düşe lim, Revnakoğlu yukarıda ismi geçen ve bu tekkede bir süre vekil olarak bulunan Şeyh Rıza için bir başka yerde şu bilgiyi verir (168:41):
Şeyh Rızaeddin Remzi Efendi: Topkapı Şehremini ve çevresinde pek tanın mış duahan Rıza Efendi'dir. Molla Gürani taraflarındaki Şerbetdar Tekke si'nde, Şehremini'deki Hulvi Dergahı'nda vekaleten postnişinlikte bulundu. Üsküdar Rifa'i Asitanesi'nin şeyhliği de kendisine teveccüh edilmişti. O ta-
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1895
ri hlerde İstanbul Rifa'i şeyhleri içinde en yaşlısı kendisi bulunuyordu. Resmi muamele tamamıyla bittiği halde hazretin ömrü yetmedi, asitanede icra-yı meşihat edemedi.
Tekkeye bu tarihten sonra ikinci Şeyh Mehmed Arif Efendi (b. Hasan) postnişin olur. Revnakoğlu bu şeyh için (130:479) "Şerbetdar şeyhi Mehmed Efendi, İstanbul Rita'işeyhleri içinde kıdem itibarıyla ikinci geliyordu. Birincisi Odabaşı şeyhi Ahmed Muhtar Efendi,üçüncüsü Müftü Hamamı şeyhi Raşid Efendi'ydi" der ve şunları ilave eder (199:29,41):
Tari katın adap ve erkanına fevkalade riayet etmesi ve ettirmesi ile maruftu. Güzel de destar sarardL Civar tekkelerdeki türbe sarıkları nı, bilhassa hila fet cemiyetler inde giydirilecek taçları sardırmak üzere Şeyh Arif Efendi'ye getirirlerdi. Adap ve erkanda vaki olan bir kusur ve noksanı zi ki rde bile dü zeltmek ve alakadarları ikaz etmek isterdi, bu hususta kendisine gelip mesele sorarlardı ve kendisinden de pek çekinirlerdi. Herkese noksanını söylemesi ni telmih için kendisine "Şeyh Akrep" adını vermişlerdi. "Asker imamı" diye de şöhreti olan Şeyh Mehmed Arif Efendi, Sultanahmet'te yazıcılık yapmıştı.
Revnakoğludosyalarında yer alan bir başka notta Mehmed Ar if Efendi'nin oğlu Fevzi Arif Ataman, HulviTekkesi'nde medfun olan babası ve ailesinin mezarlarını Hulvi Tekkesi bahsinde tafsi atıyla verir.Fevzi Efendi,HulviTekkesi'nin son şeyhiydi.Bugün bu tekke ve mezarlar kayıptır.
Şeyh Mehmed Efendi'nin halifeleri (130:481):
Hacı Ali Efendi b. Mustafa Tahir merhum (130:492-97): Aslen Dağıstan Türk lerindendir. İstanbul'a kırk yaşında gelmişti. İstanbul Cevahir Bedesteni'nin ser-münadisiydi, muhamminJiği de vardı, iki sene bu hizmette bulundu. On iki memleketi gezdiğini söylerdi. 6 Ağustos 1917'de 118 yaşındayken göçtü. Edirnekapı'da Bayrampaşa Meza r lığı başlarında yatar, taşı yoktur. Şerbetdar şeyhi Mehmed Efendi gasletmişti.
"Deliler şeyhi" derlerdi, aklını oynatmış olanları ve çocukları getirirler, bir seferde iyi ederdi.
Rami'deki evinin üstünü tevhldhane yapmıştı. Tekayamızdan , dini fıkıh, fel sefe, tasavvuf, ulum-ı müsbete ve mevzuatta huzurunda ulema aciz kalırdı, hatta Malkaralı Hoca'yı iskat etmişti. Sulehadan, asfıyadan, duası alınacak bir insandı. Sigara içmezdi. Ekseriya süt ve çorba içerdi. Arakiye üzerine abam sarardı. Nüktedan, meclis-ara bir insandı. Türkçeden maada Farsça, Arap ça, Ermenice, Musevice, Gürcüce, Hintçe, Rumca dilllere de bihakkın vukufu vardı. Konuştuğu Ermeniceyi bir Ermeni konuşamazdı.
Sabahları bedesten kapısı önünde çarşı açılmadan önce dua ederdi. Dua ev vela Arapça başlar, sonra mevcut esnafın çeşitli dilleriyle dua tekrar edilir,
1896 Revnakoğlu'nun ıstanbul'u
çarşı kapısı besmele ile açılırdı. Ermeni esnafına Ermenice dua ederdi. 118 yaşmda olmasına rağmen eğilmemişti, tammü's-sıhha idi. Ömründe doktora gitmemişti. Vefatından birkaç yıl önce yeni dişleri çıkmıştı. Eyüp İskelesi'n den kendinin kırlk sene önce yaptırdığı eşek arabasıyla Rami'ye çıkardı; sa bahları da onunla iskeleye inerdi.
Oğlu Elektrikçi Alaaddin Bey (Onaran), Rami'de Cuma Mahallesi, Reşadiye Caddesi, 6 numarada.
İstanbul Belediye reis muavini Mehmed Şerif Ferid Bey merhum (130:506- 512): Aslında Germiyanoğulları'ndandır. Şerbetdar ve Hulvi Mahmud Efen di Tekkeleri şeyhii Mehmed Arif Efendi'nin biatlı dervişlerinden ve şeyhiniı:ı halifesi Rıza Efendi'nin hulefasındandır. Şeyhi Arif Efendi'nin irtihaline bir kaç tarih ma nzumesi ve diğer tasavvufi şiirleri elimizdedir. Manzumelerinde mahlası "Razi" idi..
Şerif Bey merhum, Düyun-ı Umumiye'nin umur-ı hukUkiyye müdür muavi niydi, sonra Babıali memurin müdürlüğüne geçti. Harb-i umumiden sonra şehremanetine nakil ile yine memurin müdürlüğüne getiriJdi. Operatör Emin Bey zamanında şehremini muavini oldu ve Muhyiddin Bey zamanında da bu lundu. Vefatında tekaüt edilmişti. 16 Kanun-1sani 1945'te göçtü. Karacaah met'te ceddü'l-ceddi Halil Hamid Paşa'nın yanında yatıyor. (Paşa'nın evlad ve ahfadı Tuhfe-i Vehbt'nin mukaddimesinde yazılıdır.)
Not: Şerif Bey aynı zamanda klasik bir ressam olup Gazanfer Ağa Medrese si'ndeki Belediye Müzesi'nde yağlı boya birkaç eseri vardır.
Oğlu Dr. İsmail Nazif Seçkin de 1947'de İstanbul Belediyesi reis muaviniyken Bursa sıhhiye işleri müdürlüğüne tayin edildi, oradan da Zonguldak'a gitti. Halen Kadıköy'de Mühürdar Rıza Paşa arsasında Doktor Şakir Paşa Soka ğı'nda Devrim Apartmanı'nda 14-3 numarada oturuyor. Ehl-i dil, efendi bir zattır. Kadiriyye'den istihlaf olunmuştur. (Tesbit 12 Şubat 1957)
Şerif Bey'in babası Taşkasaplı Ferid Bey, Düyun-ı Umumiye zamanında "damga nazırı" unvanıyla Damga Matbaası'nın müdürlüğünü uzun yıllar pek güzel bir şekilde idare etmiş ve irtihaJine kadar bu vazifede bulunmuştur. Daha önce İzmir vilayetinin birkaç kazasında kaymakam olarak vazife gör müş, sonra İstanbul'a gelmiş ve o zaman iki üç avukattan biri olan meşhur Şehri Efendi ile beraber avukatlık yapmış, bilahare 1303 tarihinde Düyun-ı Umumiye'ye intis:ap ve 1312'de irtihal eylemiştir. Şiir ve besteleri vardır.
ŞerifBey'in pederleri Ferid Bey pek natıka-perdaz bir zattı. Hakikaten darb-ı nutk ona vergiydi. Musikide de zengin vukufu ve malzemesi vardı. Meşhur Asariye Hatibi'ndıen (Bestekar meşhur Mahmud Celaleddin Paşa ile birlikte) devamlı olarak us,ul meşk etmişti. Güfte ve beste kendisinin olarak meyda na getirdiği şarkıları kıymetli·eserlerdi. Bunlardan "Yüceldikçe yüceldi yüce
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1897
şerif Bey (Ayaktaki erden sağ baştaki) (130:319)
dağlar - Cemal-i yari görmez didem ağlar" şarkısı bir zamanlar halkın ağ zından düşmez olmuştu. Arkadaşlarından Hacı Kirami Efendi, Ferid Bey'den bazı eserler geçmiştir.Meşhur Musullu Ama Hafız Osman da kar, natık meşk etmişti.
Ferid Bey'in cenazesinin bir ucu Beyazıt'tan Aksaray'a kadar uzamıştı. Kala balık caddelere sığmayacak şekildeydi. Üsküdar'da yatıyor.
Revnakoğlu bi r başka notunda, Asariye Camii'ni n Beşi ktaş Kılıç Ali'de olduğu nu, yanı ndaki sokakta Eğri Çı nar Çeşmesi'nin ve onun da yanında Beşiktaş Müftülüğü'nün olduğun u kayd ettikten sonra Ferid Bey'in musi ki meşk ettiği Asariye Hatibi'nden m üstakil, ama hemen hemen yu karıdaki bilgileri tekrar ederek bahseder (182:76):
Asariye Hatibi İbrahi m Efendi merhum: Za manında büyük şöhret yapmış kudretli zakir, bestekar ve musiki hocasıydı. Maruf bestekarım ız Mahmud Celaleddin Paşa merhum, Asariye Hatibi'nin çıraklarındandır. Şehremini muavini Kambur Şerif Bey'in babası şair ve bestekar Ferid Bey de Asariye Hatibi'ndeıı esaslı surette meşk edenler arasında hatırı sayılır.
Şeyhi Mehmed Efend i'n in bir halifesi de H üsrev Paşa Tekkesi'nin son şeyhi Hafız Hızı r Abbas Efendi'yd i (86:277). Abbas Efend i, ped erlerin in vefatı üzeri ne ancak on beş yaşları nda yeti m kald ığından hilafetleri Molla Gü ra ni'de asitane-i Rifa'iyye'den mad u d Şerbetd ar Derga hı'nı n son şeyhi Mehmed Arif Efend i merhu mdand ı; hilafet tarihi 15 Şaban 1318 (8 Aralı k 1900).
Erzu ru mlu Ali Dede (130:481):"Bed estenli Ali Ba ba" d erlerdi. Uzu n ka ra sakallı, saçlı, gayet halim selim, n ur yüzlü bi r zattı. 1320'de Erzu ru m'da bir derga ha şeyh ola rak gitmiş ve orada göçm üştür.
1898 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
Hacı Hafız Zeynel Bey (Zeynelabidin): İstanbul Postahanesi memurlarındandı r.Sonra Şehremaneti idare mennurluğu ve BeyoğluAltıncı Daire muhasebe şefliğinde bulundu. Kendisi Bahçıvan Şeyh .ArifEfendi'nin kızından torunudur.Doğumu H.1293. HacıZeynel Bey'in babası Giritli Hasan Efendi de Bahçıvan Şeyh ArifEfendi'nin halifelerindendir, iki kerimesini almak suretiyle damadı olmuştur.
Soğani Şeyh İsmailZühdü b. Ali (İsmailAğa): Esnaftan olup soğan sattığından bu nam ile anılırdı. Kesrnekaya Mahallesi ahalisindendir. Evvela Derviş Ali Mescid-i şerifinde Rifa'iyye'den usul icra eden Şeyh Beşir Efendi'ye derviş olmuş, bir müddet onun hizmetinde bulunmuş vefatıyla Bahçıvan Şeyh Arif Efendi'ye, onun da irtiha linde n sonra Şerbetdaır şeyhi Mehmed Efendi'ye yeniden intisap ederek H.1302'de
ondan hi afet almıştır; birinci halifesidir.Pazarlarda taçla soğan, salata satmaktan hoşlanacak derecede 5afıyeti vardı.
Hırka-i şerif başkayyınnı Abdülaziz (b. Mustafa) Efendi merhum: Zakir Ali Bey mer humun söylediğine göre bu zat, Hüsrev Paşa şeyhi Bahçıvan Şeyh Arif Efendi'nin dervişi ve onun oğlu Şıeyh Abbas Efendi'nin de halifesid ir denilmişse de mevsukan tahakkuk etmemiştir.
Ahmed Rıza Efendi (199:29): Tekaüt sandığımemurlarındand ı. Şeyhi Mehmed Efendi'nin vefatından sonra bir sLire şeyhinin oğlu Fevzi Efendi'ye niyabeti de vardı.
Şeyh Mehmed Arif Eferıdi'nin vefatından sonra bir süre vekaleten idare edilen Şer betdar Tekkesi'ne yine Bahçıvan Arif Efendi'nin halifelerinden ikinci Mehmed Arif Efendi posta oturur.Revnakoğlu bir notunda bu şeyhin biyografisini verir ( (130:480):
Şeyh Mehmed Arif Efendi b. Hasan b. Ahmed, (veladeti 1264), Rumeli'nin Servi ahalisinden olup Davutpaşa'da Esekapı Medresesi'nden yetişmiş bir ho canın oğludur. Babası Bali Paşa Cami'-i şeriflnin imam ve hatibi, aynı zaman da kayyımı olduğuı için kendisi de bu hizmetlerde bulundu. Hilafeti Hüsrev Paşa şeyhi Bahçıvaın Şeyh Hacı Mehmed Arif Vasfi Efendi'dendir."Şerbetdar şeyhi Mehmed Efendi" diye maruftur. Duagu Şeyh Rıza Efendi ile birlikte Koca Mustafa Paşa Hankahı'ndan teberrüken SünbüJi dallısı giymişlerdir.
Urfalı Yekçeşm Mehmed Efendi'den okuyup icazet alan Şeyh Mehmed Efen di, İstanbul nüfus dairesi irsalat memuru olarak da vazife görmüş, 10 Kanun-1 sani 1336 cuma akşamı - cumartesi gecesi Beylerbeyi'nde Abdullah Ağa Ma hallesi'nde Baba N:akkaş Caddesi'nde beray-ı tebdil-i hava misafir buJunduğu müteallikatmdan Boşnak Süleyman Halil Bey'in yalısında göçmüştür. Bey lerbeyi'nde Settariyye Dergahı'nda medfun bulunan Şeyh Mehmed Efendi
l946'da 1500 üra sarf edilerek tekrar Nakkaş Baba Mezarlığı'na nakledilmiştir.
Revnakoğlu bu tekkedı (130:487) cuma günleri öğleden sonra Rifa'iyye evrad, ezkar ve ayini yapılırken geceleri de dergahın yalnız dedegan ve derv şanı ile GülşenT tarikinin ayln-i şerifi icra edildiğini kaydeder ve bu merasimin Hulvl Tekkesi şeyhi
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1899
Mehmed Arif b. Ahmed Arif Efendi'nin vefatı tarihine kadar devam ettiğini ilave eder. Yine onun notlarında tekkenin cümle kapısının bitişiğindeki türbenin müvacehe penceresi üstüne talik ve zırnıh ile yazılmış müstatilmermer kitabede "Yaka di de masivayı sOziş-i tevh d-i Hak - Gel Ri1a' asitanında olateşbaz-ı aşk, 1199" yazıyordu. Revnakoğlu'nun 1943'te tesbit ettiği bu kitabe o sırada parçalanmıştı.
Tekke, Bahçıvan Şeyh Arif Efendi'nin halifesi Şeyh Mehmed Arif Efendi'nin zama nında Haliç'ten Kumkapı sahillerini çevreleyen büyük yangında yandı ve Kızı elma Caddesi'nin üzerinden geçmesiyle büsbütün yok oldu.
En başa dönersek, Revnakoğlu notlarında tekkenin şeyhler silsi esi şöyleydi: Tekke, Ramazan Mahfi'nin halifelerinden Şerbetdar Şeyh Mehmed Efendi'nin şeyh
liğiyle uyandırıldı ve açılış Ramazaniyye'den oldu ve H. 1052 (M.1642-43) tarihinde
vefat eden bu ilk şeyhin adıyla da tekke "Şerbetdar Tekkesi" adını aldı."Aşıklara şerbet sunan' anlamında "şerbetdar-ı aşık n" sıfatıyla maruf bu şeyh vefat etttiğinde gömüldüğü tekkenin haziresinde mezarı üzerine türbe yapı dı.
Şerbetdar Şeyh Mehmed Efendi'nin ardından posta geçen Mekkeli Seyyid Mustafa Efendi (Ö.H.1201,M.1786-87) ile tekke Riffi'iyye'ye bağlandı ve uzun birzaman burası bu şeyhin soyundan gelenlerce idare edildi.
Mekkeli'nin vefatından sonra oğlu Seyyid Abdullah ile tekke Riffi'iyye'nin Lehas koluna bağlandı. Kendisi Rita'iyye'nin bu kolunu kuran Ahmed el-Lehas'ın hal fe siydi. H.1190 (M.1776-77)de şeyhinden hilafet almış, "Küpeli" denmekle de şöhret bulmuştu. Önceleri Şerbetdar Mehmed Dede'nin türbedarıyken türbe bitişiğinde sahip olduğu arsayı tekkeyi dönüştürmüş, 1209 Recebinde (Ocak-Şubat 1795) vefat ettiğinde de tekkenin haziresine gömülmüştü. İlk zamanlar Ramazaniyye'den olan tekke bu şeyhle beraber Rita'iyye'ye geçince Rita'iyye'nin Lehasiyye kolunun istan bul'da asitanesi burası oldu.
Şerbetdar Tekkesi'ne bu sefer Mekkeli Seyyid Mustafa'nın halifesi Kadı Şeyh Salih er Riffi'T postnişin oldu. Üsküp Rita'i şeyhlerinin icazetnamelerinde ismi geçen bu şeyh vefatında RemliTekkesi'ne defnedi di.Her halde Mekkeli Seyyid Mustafa Efendi'nin oğlu Süleyman Ulvan Efendi'nin (d. H.1194, M.1780) postnişinliğinin gecikmesinin sebebi,babası öldüğünde yaşının küçüklüğüydü.
l<adı Şeyh Salih er-Rita'i'nin halifelerinden Şeyh Abdullah'ın oğlu Süleyman Ulvan Efendi H.1217 (M.1802-03)te posta geçirildi.15 Zilhicce1249'de (25 Nisan 1834)te vefat edince tekkeye defnedildi.Bu tekkeye daha sonra bir başka Süleyman Ulvan Efendi daha postnişin olacaktır.
Birinci Süleyman Ulvan Efendi'den sonra kardeşi, Şeyh Veysi Efendigeldi, o da 14 Cemaziyelevvel 1273 (10 Ocak 1857) vefat ettiğinde tekkeye defnedildi.
Bu sefer tekkeye Şeyh Hafız Mehmed Sadık Efendi b. İbrahim Sabri geldi. Şerbetdar şeyhi Mehmed Sadık, H.1219 (M.1804-0S) tarihinde Alaca Mescit Dergahı şeyhi Sadık
1900 Revnakoğlu'nun ıstanbul'lı
Efendi'den sü!Oka başlamış,H.1237 (M.1821-22) tarihinde şeyhinin vefatıyla sülukunu onun yerine postnişin olan Şeyh Mehmed Sabri Efendi'den tamamlayarak H.1244 (M.1828-29)da hilafet al mıştı. Şeyh Veys Efendi'den boşalan tekkede şeyhliği ancak bir sene sürmüş, 19 Zi hicce 1274'te (31Temmuz1858) ötünce Şehzade Camii haziresine defnedilmişti.Kendisi aynı zamanda Şehzadebaşı Mektebi mualtimlerindendi.
Tekkede Ali Hulusi Efendi (ö. H.1281, M.1864-
65) ve pek kısa bir müddet şeyhlik yapan ve üzerinden bu şeyhlik alınan oğlu Hafız Mustafa postnişin oldular.
Bu defa önce vekaleten, daha sonra asaleten Osman Hilmi Efendi (Ö.22 Şevval 1291,2 Aralık 1874) şeyh oldu. "Asker imamı" diye maruf olan bu zatın Revnakoğlu iki halifesini kaydeder:
Şeyh Ahmed Efendi (Kaşıkçı): Bekar Bey Tek kesi'nde vekaleti vardı.
Osma npazarlıŞeyh Efendi: ismi kullanılmaz, H.1313 (M.1895-96)da göçmüş, Silivrikapı dışında Seyyid Nizam çevresine sırtanmıştı.
Osman Hilmi Efendi birsüre Matrak Tekkesi'nde de şeyhlikte bulunmuştu.
Osman Hilmi Efendi'nin oğlu ikinci Şeyh Utvan Efendi'nin (ö.H.1297, M.1879-80) şeyhliğinden sonra "Topkapı şeyhi" denmekte maruf Süleyman Niyazi Efendi (ö. 7 Cemaziyelevvet 1310, 27 Kasım 1892) posta geçirildi.KıllıYusufTekkesi'ni nşeyhliği de bu zatın uhdesindeydi.Niyazi Efendi'nin mezarı, KıllıYusufTekkesi haziresindedi r.
Şeyh Süleyman Niyazi'nin vefatından sonra tekke şeyhliği bu kotun en büyük halife sine şart koşulduğu için HutvlTekkesi şeyhi Mehmed Arif Efendi'ye tevcih olunmuş, ancak yaşlı olduğunu söylemesi üzerinetekkeye Hüsrev Paşa Tekkesi şeyhiBahçıvan Arif Efendi gelmişti. Bahçıvan Ar if Efendi'nin (12 Ramazan-ı şerif 1314,14Şubat1897) vefatıyla tekke Hutvlşeyhi Mehmed Arif Efendi'nin üzerinde kaldı.
Bundan sonrası yukarıda anlatı mıştı.
Kadiriyye'den Reml Tekkes i şeyhi Rıza
Efendi'nin dervişi ve Şerbetdar Tekkes i'nin paşmakçısı Tersaneli Derviş
İbrahim (183:213)
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1901
Fenai Baba - Fenai Dede Türbesi
1918'de yanan ve haziresi de kaybolan, ancak 2009'da betonarme olarak yaptırılan Akbaba Mehmed Efendi Camii'nin yanındaydı.
Şöhretinden ötürü, Akbaba Mehmed Efendi Camii, "Fenai Mescidi" diye maruf ol muştu. Türbenin yeri Türkçü Sokağıile Kızılelma Caddesi'nin kesiştiği yerde bulunan Akbaba Camii'nin karşısında, Kızılelma Caddesi'nde, 35 numaralıbinanın önünde, cadde üzerindeydi. Fenal Baba, Revnakoğlu dosyalarında şöyle yer alır (188:145):
Fenai Baba - Fenai Dede Türbesi, Molla Gürani'de Taşkasap'ta Çukurbostan'a yakın taraflardadır. Kurbünde vaki mescid-i şerifi yaptıran, Akbaba Mehmed Efendi'dir, mahallesi vardır. Hadika 'd a (l, 156-57) yazdığına göre bu zatın merkadi na-malumdur. Mukabilinde Şeyh Mehmed Fenai el-Halveti medfu n olmakla bu isimle şöhret bulmuştur.
Fenal Dede, Ümmi Sinanzade Ced Hasan Efendi'nin hulefasındandır. MelamiliKte (s.43} merhum Sadık Vicdani'nin yazdığına göre Gülşeniyye-i Halvetiyye eazımındandır ve meşhur La'lizade Abdülbaki'ni n babasıdır, bu münasebetle kendisine de "La'Lizade" denilmektedir.
Not: Bu sülaleden Ahsen Bey, tapu katipüğinden emekli olup Yorgancılar Çarşısı'nda bulunur. Samatya'da Hacı Hüseyin Ağa Mahallesi, Büyük Kuleli Sokağı'nda 68 numaradadır.
Şeyh Mehmed Fenai el-Halveti, İmam Suyuti'nin Keifü'l-Gumnıe min Hazi hi'l-Ümme adındaki kitabını H.1095'te nazmen tercüme eylemiştir. Bu kitap Koca Mustafa Paşa Hankah-ı şerifı'nin avlusunda medfun bulunan "sultanfın efendilerimiz "den bahseder.
Şeyh Mehmed Fenfil'nin İbrahim Gülşeni'nin tercüme -i haline ve mektubatı na dair büyük bir kitabı, Gülşeniyye dosyasındadır.
istanbul Arkeoloji Müdürlüğü'nden Tapu sicil muhafızlığı kayıt kalemitetkik memuru Ahsen Şendoğan'a yaz ıan 1-3-1946 tarihlicevapta şu husus yer alır (188:146) :
Ceddiniz Fenai Mehmed Dede'nin Molla Gürani'de namını verdiği mahallede ki türbesinin yol üzerinde kalacağı yapılan i ncelemeden anlaşılmış ve arzula rı veçhile oradan kaldırılması zaruri görülmüştür. Ancak merhumun bakiye-i izamıyla üzerindeki tesisatın vaziyeti müşkül olan Piri Mehmed Paşa Camii ha
remine nakli münasip görülmemiştir. Keyfiyet Belediye Mezarlıklar Müdürlü ğü'ne yaztl mış olup mezkur müdürlükl e görüşülerek mutabık kalınacak iyi bir yere nakli muvafık olacağını 1945 tarihli dilekçenize cevaben bildiririm.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri müdürü ve Eski Eserleri Koruma Encümen i reisi.
1902 Revnakoğlu'nun istanbul'u
-
Şeyh Taha Tekkesi
Kızılelma Caddesi'nde ilerliyoruz, biraz ileride bu caddenin sağına. ve soluna doğru açılan Cevdet Paşa Caddesi'nin
sol kısmına dönüyoruz. Şimdi Betav Fırat Kara l<ız Öğremci Yurdu'nun bulunduğu yerin arsasında ve l<ısmen Cevde1tpaşa Caddesi üzerinde eskiden Şeyh Taha Tekkesi vardı.(Haseki Sultan Mahallesi. 1803 ada. 29 parsel)
Arsas ı üzerinde şimdi kız öğrenci yurdu bulunan tekkenin bir kısmı sonradan açı lan Cevdet Paşa Cadde:si'ne de sark ıyordu. Bağdat'tan gelen ve buradaki hanesini zaviyeyeye çeviren Taha Efendi, ilk şeyh olarak tekkesinin başına geçmişti;kendisi
Kadiriyye'nin Rezzak iyye kolundandı. Muhyiddin Efendi tomarında onun 130 yıl yaşadığını, henüz 17 yaşındayken Edirne'de Sezal Gülşen!ile görüştüğünü söyler. Babası Yasin Efendi, Bağdat'ta türbedardı.
Taha Efendi hayattayken oğlu Eşref Efendi vefat edince,Taha Efendi'nin kızını veya kızkardeş ini alan İzmirl iTatar Şeyh Ahmed posta geçti.Tatar Şeyh H.1272 (1855-56) de vefat ettiğinde oğlu Mehmed Salih Efendi henüz küçük yaşta bulunduğundan Kadızade Tekkesi şeyhi !Nureddin Efendi bir süre butekkeye vekilşeyh olarak devam etmiş (ö.H.1282, M.1865-166), Tatar Şeyh'in küçük oğlu Mehmed Salih'iyetiştirerek ona hi afet vermişti. Tatar Şeyh'in büyük oğlu subay olduğundan tekke şeyhliğinden feragat etmişti.
Artık tekke böylelikle l<.adiriyye'nin Rezzakiyye kolundan Eşrefıyye koluna geçer.
21 Receb 1310 - 8 Şubait 1893 tarihinde Mehmed Salih vefat edince küçük oğlu ve tekkenin son asilşeyhi Taha Efendi posta oturur,ancak o da babası öldüğünde yaşı olgunluğa erişmediğinden Hekimoğlu Ali Paşa Tekkesi şeyhi Sadeddin Efendi'nin vekilliğinde tekke bir süre idare edilir. Taha Efendi, Sadeddin Efendi'nin yanında yetişip ondan hilafet at.ara l R.1323 (M.1907-08)de posta geçmiş, tekkeler in kapanış tarihine kadar şeyhliği ıdevam etmişti.
Tekke R.1334 (M.1918) Fatih yangınında yanmış, önünde bulunan türbede medfun olan şeyhlerin kemikleri de.Cevdet Paşa Caddesi açılırken türbe yol üzerinde kaldığı için ai enin son temsilıcisi Raciye Salman tarafından Merkez Efendi Mezarlığı'na taşınmıştı.1957'de cadde açılırkenyıkılan bu tekkeye dair Revnakoğlu dosyalarında şunları anlatır (175:431-33):
Kadiriyye'nin Rezzikıyye kolundandı r, perşembe günü zikredilirdi. 1334'teki büyük Fatih yangınında yanan bu tekke Haseki'de Nevbahar Mahallesi'nde Biber Ağa Sokağı'nda idi, "Biber Ağa Tekkesi" de diyorlar. İlk zamanlar per şembe günü akşam ları mukabele olurdu, sonradan yalnız perşembe gününe
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1903
bırakıldı, bundan d0Jay1 "Perşembe Tekkesi" diye de maruftur. Şimdi Cevdet Paşa Caddesi üzerinde Nilgün Sineması bahçesiyle 84 numaralı küçük kargir evin arasındadır. Etrafı duvarla çevrili tekke arsasında söğüt ağaçları vardır.
Tekkeyi yaptıran Şeyh Seyyid Taha, Hazret-i Gavs'ın evladından bilini r; Bağ dat'tan gelerek tekkeyi uyandırmış ve buraya şeyh olmuştur.
H.126l'de (M.1845) vefat ettiği zaman biricik oğlu Seyyid Eşref Efendi daha önce göçmüştü, bu sebeple tekkenin şeyhliği Seyyid Taha'nın damadı ve ha lifesi iz.mirli Tatar Şeyh Ahmed Efendi'ye verildi. Onun da H.1272 (1855- 56} tarihinde vefatıyla ikinci oğlu Mehmed Salih Efendi'ye geçti. Büyük oğlu subay olduğundan keff-i yed etmişti. Küçük yaşta idi, büyüyünceye kadar Kadlzade Tekkesi şeyhi Nureddin Efendi veka let eyledi. Şarih-i Dimyat! de nilm ekle anılan bu Şeyh Nureddi n Efendi, Mehmed Salih Efendi'ye vekillik ettiği gibi hilafet de vermiş ve tac giydirmiştir.
Fatih dersiamlarından olan Mehmed Salih Efendi iyi Arapça bilirdi, şiir de yazardı, mütalaası genişti, bazı zevata FusCts dersleri vermiş, Arapça okut muştur. Şehremini'nde Sa'diyye'den İnadiye Tekkesi son [şeyhi] Akif Efendi talebesi arasındadır. 21 Receb 1310 (8 Şubat 1893) tarihi nde vefatıyla oğlu Hasan Taha Arca şeyhliğe gelip bu da küçük olduğundan Hekimoğlu Ali Paşa Şeyhi Sadeddin Efendi kendisine niyabet eyledi.
Tekkeni n son şeyhi olan Taha Bey, babası gibi iyi tahsil görmüştü . Beyazıt dersiamlarından Nevşeh irli Hasan Fehmi Efendi'den icaze almış, Maliyeye girmiş ve uzun zaman burada çalıştıkta n sonra 1936 tarihinde emekliye ay rıl mıştı. Hilafetnamesi kendisine vekalet eden Hekimoğlu Ali Paşa şeyhi Sa deddin Efendi'dendir. Tekke şeyhliği kendisine Rumi 1323'te (M.1907-08) verilmişti.
Şeyh Hasa n Taha Bey (175:403}, Şeyh Mehmed Salih Efend i merhumun oğ ludur ve tekkenin son şeyhidir. Veladeti 1300. 1949 Martında göçtü, Merkez Efendi haziresinde aile kabrinde medf undur. 30 Mart 1949 tarihinde gece saat 23'te tedavi edilmekte bulunduğu Guraba Hastahanesi'nde şifa-hane-i ebediyyete iltica ve intikal eylemiş ve ancak iki gün sonra defni kabil olabildi ğinden 1Nisan 1949'da gömülmüştür. Merkez Efendi'de yatıyor. Gayet terbi yeli, m üeddep, kibar, efendi bir zattı. İstanbul meşayihi araslnda eski Babıali terbiye ve muaşeretine vakıf birini daha uçurmuş bul unuyoruz.
Teyzesi Raciye Hanım, Aksaray Katip Muslihuddi n Mahallesi Küçük Langa - Tramvay Caddesi, 34 numarada oturuyor.
Revnakoğlu bu tekkenin zakirlerinin dördünün de ismini verir (175:434):
Odabaşı Sıbyan Mektebi hocası Sünbüliyye'den Yazmacı Hafız Mehmed Efendi merhum (zakirbaşıdır; Balat Şeyhi Hafız Kemaleddin Efendi merhu-
1904 Revnakoğlu'nun lstanbul'u
mun halifelerinden olan Zakir Hafız Mehmed Efendi merhum Şehremini'nde Sa'diyye'den İnadiye Tekkesi'nde medfundur, başında cesim Sünbüli tacı var dır), yine Odabaşı Mahallesi'nden Arif Efendi merh um, Haydarihane Şeyhi Hafız Ahmed Refik merhum, Kabakulak'm Ali Bey (Gerçek).
Raciye (Salman) Hanım, tekkenintürbesindeki ecdadının mezarlarıyla alakalı1957'de İstanbul Mezarlıklar Müdürlüğüne resmi müracaatta bulunur.Tekkenin son vaziyetini takip için yazılanları Revnakoğlu'ndan aktarıyorum: (175:402):
İstanbul Mezarlıklar Müdürlüğüne,
Haseki Biber Ağa Sokak, Cevdet Paşa Caddesi'ndeki dergah kabristanında bütün aile efradımın mezarlığı orada olduğundan ve belediyece yol açılması hasebiyle bir kısım ölülerin kemikleri çıkarılmış ve alıp Merkez Efendi Kab ristanı'na koyduk. Bu kere büyük babalarımız, büyük annelerimizin orada mezarlığı olduğundan bunların da mezardan çıkarıldığı zaman aşağıda ya zılı adresime bildirilip onların da kemiklerini alıp Merkez Efendi Kabrista nı'na götüreceğimden bu hususta tarafuna malumat verilmesini saygı ilerica ederim.
Raciye Salman
Aksaray Küçük Langa Katip Muslihuddin Sokak, no 32 mukim.
Türbe içinde bulunan silsile-i taallukatımızdır: Büyük babalarımız ve büyük validelerimiz: Şeyh Taha Baba hazretleri - Şerife Hanım
Şeyh Eşref Efendi - Hacer Hanım Şeyh Ahmet - Fatma Hanım
Şeyh Salih - Ayşe Hanım
Hafız Salim Efendi - Maide Hanım M uhiddin - Merzuka Hanım
- Fahriye Hanım
Mezarlıklar müdürlüğü bu yazıyı Başkontrolör Mehmet Telman'a sevk eder.Telman'ın cevabi yazısı hem Şeyh Taha Tekkesi haziresine hem de Başçı Mahmud Tekkesi haziresine dairdir.Yazıdaki altını çizdiğim kitabe okuma sıkıntı arı Revnakoğlu'nun Başçı Hacı Mahmud Tekkesi notlarında doğru şekilleriyle yer alacaktır (175:401):
Müdüriyet Yüksek Makamına,
Kızılelma Caddesi'ne amut ve Silivrikapı sitikametine hal-i inşada bulunan Cevdet Paşa Caddesi üzerinde çıkan lahitin tahkiki hakkında telakki edilen emr-i şifahileri üzerine mahallen yapılan tetkikatta:
Yol üzerinde çıkan lahidin mezktır mahalde harap olan Perşembe Tekkesi'nin
ON BİRİ NCl GÜZERGAH 1905
haziresine defnedilen adı geçen Şeyh Fettah Efendi'n in mahdumu Şeyh Sa lih'in türbesi olduğu ve civar halk tarafından kemikleri bir torba içine konula rak lahidin içinde hıfzedildiği görülmüştür. Perşembe Tekkesi şeyhinin oğlu olan Şeyh Salih'e ait kemik bakiyelerinin hangi mezarlığa defninin münasip olacağı hakkında Uzman Cemaleddi n Server'den sorulmasına müsaadeleri.
Tetkikatını esnasında yine Cevdet Paşa Caddesi üzerinde Gülşeni Tekkesi haziresinde mezar taşının üzerinde "Mefahir-i Ebü'l-Feth Sultan Mehmed Han Gazi tamir-ül-behşan merhum ve magfur sahibü'l-hayrat Başçı el-Hac Mahmud b. Sina, sene 900'; yine bu hazirede bir mezar daha "Mümtaz sil sile-i buşi piri tarikat ı gülşeni eş-şeyh Hasan Sezai eş-Şeyh Hafız Mustafa Efendi halifesi merhum piri Ruşti Zamir eş-Şeyh Mehmet Sait Efendi'nin ru huna 1217" yazılıdır.
Esasen tekke harap ve yok olmuştur. Bu mezarlık yol ortasında ve perişan bir haldedir. Tarihi kıymetleri haiz bu mezarların tetkik ve kıymetlendirilmesi için uzmanların mütalaalarının alınmasına müsaadelerini saygı ile arz ede rim, 28-5-1955.
Yazı bu sefer Cemaleddin Server'e değil,Mesut Koman'a intikal eder. Onun tetkiki ve cevabı da Revnakoğlu dosyalarına girer (175:400):
Müdüriyet Yüksek Makamına,
17-5-1957 tarih ve 5792 sayı ile Raciye Salman'ın havale buyurula n istidası üzerine mahallinde soruşturma ve incelemede:
Burada vaktiyle bir tekke ile bir türbenin bulunduğu ve bunların büyük fa tih yangınında 40 küsur sene evvel yandığı ve buraların harabe halinde iken 1947 yılında bugün mevcut bir katlı evin temelleri kazılırken bir lahdin çıktı ğı, bunun üzerine de evin temelinin geriye alındığı ve elyevm evin bahçesinde kalan bu lahdin mevcut bulunduğu, son aylarda da adı geçen evin önündeki yolun genişletilmesi münasebetiyle kazı yapılırken yolun ortasında bir meza rın çıktığı, bu mezara ait kemiklerin de bir torbaya konularak istida sahibinin huzuru ile Merkez Efendi Kabristanı'na nakil olunduğu ve istidanın altmda isimleri yaztlı zevata ait ne bir mezar taşının ve ne de bunlara ait diğer bir emarenin mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
Bu hususta mahallenin eskilerinden Şükriye Bi tigen, Münevver Şenduran, Cahide Tokdemir ve Müşerref Güleç'in malumatına müracaat olunduğunu saygılarımla arz ederim.
Eski Eserler Uzmanı M. Mesud Koman
1906 Revnakoğlu'nun lstanbul'u
Revnakoğlu Dosyalarında Halil Nihat Boztepe Biyografileri
Revnakoğludosyalarında ikiyeni Halil Nihat Boztepe (ö.1949) biyografisi yer alır.Bilhassa Ağaç Kasidesi ile edeb şahsiyetiniortaya koyan
yazar,mizah ve hiciv vadisinde son devrin mühim kalemlerindendi. Kendisiyle yaptığımülakattan parçalar da aktararak yazılan dosyalardaki ilk biyografi muhtemelen Revnakoğlu'na aittir.
Cemalettin Server Revrıakoğlu'ndan (168:99-105):
Halil Nihat
1299'da Trabzon'da tevellüt etmiştir. İbtidai tahsilj Tekke Mahallesi yerli lehçesiyle "Farsi Hocası" dedikleri, sıb)ıan mektebinde Hafıze
Nadire Hatun'dan, mahall-i mezkur ca miindeki mektepte Hoca Hüsnü Efendi'den ikmal ettikten sonra 1304'te iki sene "ıslahhane" namı verdikleri ibtidaiyye ve bir müddet de rüşdiye-i askeriye ve iki sene id:ıdi mektebine devam etmiş ve bilahare Trabzon Düyün-ı Umumiye idaresine ınülazemeten intisap ederek bir tarafta n do beyne'l-av.am "Cızcız" namıyla maruf ola n Frerler ME•ktebi'ne Fransızca tahsil ve Türkçe ted ris etmelk üzere müdavemete başlamıştı r.
M üşarünileyhin edebiyat merakını asar-ı garbiyyeyi mütalaa dolayısıyla hasıl olmakla Türkçede vukuf ve ınaJ umatını tezyit etmek arzusuna tabi olarak Müftü Camii'nde Tarakçı zade Zühdü Efendi'den Gülistd11
ve merhum Tayyibzade Hafız Zühdü Efendi'den de Cami' i Ebü'J.f eth'te bir miktar Bostan okumuştur. Bu suretle Türkçe asar-ı edebiyyeni n mütalaasına başlayarak
kemal-i dikkatle edebiyat-ı cedide neşriyatını takip etmiş, bil hassa Halid Ziya Bey'e karşı derin bir muhabbet hissetmeye başlamıştı r. Hatta müşarünileyhin İstanbul idare-i merkeziyyesine nakl-i me'muriyet etmesi
bu derin takdirin ihzar ettiği bir tesadüf dolayısıyla Halid Ziya Bey'in delaletiyle vaki olmuştur. Bizzat Halil Nihat Bey bu vakayı şu suretle bize nakletmiştir:
"Halit Ziya Bey'i n eserlerini büyük bir zevkle okuyordum. Bu büyük hikaye müellifi beni m üzerimde pek derin bir tesir icra etrruşti.
O kadar meshur olmuştum ki yavaş yavaş kalbi mde Halit Ziya Bey'i görmek, yakından tanımak arzuları peyda olmaya başladı. Ben Trabzon'da edebiyat meraklısı en küçük bir memurdum, Hal i t Ziya Bey ise İstanbul'u n pek meşhur bir muharriri, o zamanda da
reji düyun-ı umumiye tahri rat-ı Türkiyye müfettişi idi. Ne suretle Halit Ziya Bey'le tanışabilirdim, bunu bilmiyordum İstanbul'a gelmek hatırımdan bile geçmiyordu. O esnada memuriyette terfi etmek müm kün değil. Bir yeis içinde irum. İstikbal bana pek karanlık görünürdü. Bu yeis saikasıyla Akçaabat kazası katipliğine talip oldum, fakat validem suret-i kat'iyede buna mani oldu.
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1907
Bir gün Tra bzon'a düyun-ı umum iye müfettişlerinden Hal it Ziya Bey'in gelmekte olduğuna dair bi r haber aldım. Bu haber beni pek müteheyyiç etti. Hangi vapurla geleceğini tahakkuk ettim. Halit Ziya Bey'i getirecek vapurun muvasalat günü iskeleye giderek çıkan yolcuları tetki ke başladım. Zannediyordum
ki resmini gördüğüm ve eserlerini bu kadar severek okuduğum bu meşhur m uharriri görür görmez tanıyacağım. Yolcula r arasında Halit Ziya Bey olduğuna hükmedeceğim hiç kimse çıkmadı. Mcyusen avdet ettim. Sonra haber
aldım ki Halit Ziya Bey filhakika aym vapurla Trabzon'a muvasalat etmiş, fokat ben kend isini tanıyamamışı m . İlk işim bir mektup yazarak
hü rmet ve muhabbetim i bildirmek. öteden beri kendisi ni görmek için kalbimde hasıl olan iştiyakı naklet111ek oldu. Bana cevap vereceğini bile ümit etmiyordum.
Bir gün kalemde oturuken odacı, bana Müfettiş Halit Bey'in beni görmek üzere dışarıda beklemekte old uğunu söyledi. Tarif edilemeyecek kadar büyük bir heyecana kapılarak Halit Ziya'nı n yanın:ı gittim. Pek temiz, kibar giyin miş, büyük bir nezaket
ve taJakatle konuşuyordu. Halit Ziya Bey'i hayali mde verdiğim şekle muvafık buldum. Memuriyeti mi sordu, burada rahat edemeyeceği mi, İsta nbuJ'a nakl-i
me'm üriyeti m için t:ıvassutta bu l u nacağı nı söyledi.
Aylardan son ra istanbul'da dfıire-i merkezde 300 kuruşlu k münha l bi r memu riyet
bul undu ğu, bunu kabul edersem istikbalim için hayı rlı olacağına dair bir tezki re ald ım. İşte bu suretle Halit Ziya Bey'i ta nıdım,
onu n tavassutuyla nakl -i me'mtıriyet ederek Trabzon'dan İstanbul'a geldim:'
Halil Nihat Bey bidayette Trabzon gazetesine "Cem il Hikmet" [müstearıyla) şürlıh ve tafsil tarzında değerli eserler yazmaya başlamış,
1908 Revnakoğlu'nun ls anbul'u
İstanbul'a geldi kten sonra İkbal ceridesine Charles İagner'den nakil ve iktibas suretiyle "Hayat Hakkında Musahabeler '; "Büyükler Küçükler için" serlevhalarıyla tehzib-i ahlaka dair makaleler göndermiştir. Bilahare Alfonce Daudet'nin De, irme1Timde11 M ektuplar ismindeki eserinden küçük hikayeler tercüme ederek Şehbal gazetesinde neşreylemiştir.
Daha sonra yine aynı müellifin Kiiçiik Efendi
ve Tarasko11lıt Tnrlare11 unvanlı eserlerini tercüme ederek bunlarda n ikincisini ber sılret- i nefise tab' cttirmjştir.
Ha lil Nihal mukaddema nazım ile meşgu l olur ki harp esnası nda Nedim, Fuzuli gibi eskiden beri pek Sevdiği kuclema-yı şuarayı aşLkane saiklerle t::ıhmise başlamıştır. Gerek Nedim gerek Fuzull'den ta h mis ettiği gazellerde cidden muvaffak olmuştur. Esasen hassas bir gönül sahibi olan müşarünileyh bu iki büyük şairin divanlarından en güzel gazelleri intihap ederek asılla rına revnak verecek bi r şekilde biraz terennüm hnvası allında üstadane tahmisler vücuda getirmiştir.,
Bu sırada Mütareke'n i n vukuu harp esnasında icra edilen birçok seyyiattan kısmen olsun bahse imkan vermekle harbin ıneşakka ve mesfübi nden azade kal::ımayan şair, maziye ve hale ait olan tenkidatını mizaha meylederek Nedim, Fuzuli ve diğer şairlerin gazel ve kasidelerini tanzi r etmek suretiyle izhar
etm iştir. Tab'an zarif ve latife-gıl olan şair bu vadide büyük bir nı uvaffokiyet ihraz ederek iktis:\ b-ı şöhret etmiştir. Bilhassa Fuzult'ni n "dedi m - dedi" matlalı meşhur terciibendi ne nazire olan manzumesi o esnada sulh konferansına azimet ederek
tJfl:ine rnüddeiynt serd etmek suretiyle düvel-i mü'telife mu rahhasları tarafıyla müzakereye girilmeksizin avdeti esbabı ihzar edilen Sadrazam Dnmat Ferid Paşa ve tarafdaranın tnrz-1 siyasetiyle epeyce ve cüretkarane
istihzaları şamjl olmak dolayısıyla nazar-ı dikkati ve takdiri cezbeylemiştir.
Garipti r ki bugün emsaline faik ücretler vererek şairin yazdığı manzumelerin kendileri taraf ında n neşredilmesini bizzat rica eden gazete sahiplcd vaktiyle büyük bir la kaydi ibraz etrruşler, müşarünileyhin gönderdiği manzumeleri bil5-bedel derc-i sütun etmekte ihmal ve istigna gösterm işlerdir.
Halil Nihat Bey mizahi eserleri Mütareke'yi müteakip Süleyman Nazif Beyefendi riyaset-i tahririyesi nde intişar eden Hadisat ismindeki
)'evml cedde ile o yıllarda "Siham-J ilham"
unvanı altında mun tazaman neşre başlam tşttr. Süleyman Nazif Beyefendi, şairi şahsen tanıdığı ve takdir ettiği için bu kıymettar eserlere sayfalarını daima açık bulundurmuş,
mamafih hakk-ı tahrir vermemiştir. Halil Nihat Bey buna: "Güldürürsün alemi bfıd-ı hava
isem Nihad!" mısraıyla zarif bir tarzda ima eylemiştir.
Hadis3t'm ta'til-i neşriyat etmesi üzerine o
sırada istiklal ismiyle saba-i intişara çıkan diğer yevmi bir ceridede Halil Nihat Bey ın:ınzum
ve mensur eserlerini neşretmeye başlamıştır. Şairlerin mensur eserleri, münhasıran "Zafername" bazı garip ve şay:ln-ı dikkat manzum elerini tenkit ve teh zil vadisi nde yazılmış makalelerden ibarettir ki bunlara "Şerh-i Meza min" unvanı verilmiştir.
İsti kln l ceridesi şaire her eserine mukabil muayyen bi r hakk-ı tahrir vermeyi deruhte ve kabu l etmiş ise de taahhüdünü kısmen ifa
ederek ta'til -i neşriyat etmiştir: "Nihat istermiş istiklal'den yetmiş Lira derler'.'
Bilahare Halil Nihat Bey, Sabah gazetesi tarafından vaki olan davet üzerine manzum ve mensur fisarını mezkur gazete ile neşretmekte bulun muştur.
Müşarünileyh matbu olan Alphonse Daudet'den mütercem Taraskonlu Tartareıı unvanlı bir hikayesi vardır. Siham-ı il'1a111 unvanı altı nd:ı toplamış olduğu mizahi manzumeleri de derdest-i tab'dır. Bunlardan başka Alphonse Daudet'den mütercem
I<üçiik Efendi isminde büyük bir romanı, aynı muharririn Değirıne11de11 Mektuplar unvanlı tercümesi kuvve-i haberiyyeye gelmiş, küçük hikayelerden müteşekkil diğer bir eseri telif olmak üzere de Silılım-ı illıdm'dan maada
Şerh-i Meziıı11/11 ve Berô.ber-i Nedim isimlerini verdiği iki cilt asarı daha mevcuttur ki
bunlar muharrir-i fıdil nazar-ı mütalaasınd:ı n geçmiştir.
Halil Nihat Bey'in şahsiyet-i edebiyyesi ni teşkil eden, mizahi şiideridi r. Bu manzumelerde
şair lislup itibarıyla son derece kuvvetli olup divan edebiyatı nın ruhuna nüfuz ettiğini ispat eylemiştir. Bu itibar ile aynı vadide büyük bir şöhret iktisap eden Fazıl Ahmed Bey'e müreccahtır. Malumdur ki edebiyat-ı k:ıdimede kelimat ile ahengin nükte ve mazmun derecesinde kıyınet-i
ehem miyeti vardır. Vezni üstadane bir tarzda kullanamayan, münasebet-i elfüzı idare edemeyerek söyleyeceğini rekik bir lisanla söyleyen şair iyi mazmunlax, na-şenide nükteler bulsa da o derece makbul olamaz. Halil Nihat Bey bu noktada cidden ibraz-ı mükemmelliyet etmiştir.
Ciddi manzu matına geli nce, bunların biraz evvel söylediği m iz veçhile kısm-ı küllisi
ta lunislerden ibaretti ı'. H alll Nihat Bey bu
tahmislerinde pek ziyade muvaffak olmuştur. Fuzuli'nin "Bilüpdür-bilürem" redifli gazeline yazdığı tahmis ile aynı şairin aynı gazeline Şeyh Galip'in yazd ığı tah mis yan yana getirilecek olursa Halil Nihat'ın bunda daha muvaffak olduğunu tasdi k etmek icap eder. Misal ol:ı rak her iki tahmisi dere ediyoruz:
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1909
(Bu kısım metinde boş bırakılmış, metnin kendisi de bulunamamıştı r!)
Şeyh Galip'in Tahmisi:
Beni ol mcih giriftar bllüpdiir bilürem Fikr-i zülfiyle şebim tiır biliipdür bilüreın Nicedir lıtitır-ı, bimiır bilüpdir bilürem
Yar luil-i dilimi zar bilüpdiir bilürem
Dil-i zarımda ne kim var biliipdür biliirem
Bu degil tavr-ı vefa ney/eyim izhar olmaz Ha ha sen bende-11iivaz ol deyii azar o/ınaz Demezem ki niçin uşşaka vefiı-dar olmaz
Yari agyar bilüpdür ki bana yar olmaz Ben dahı am ki agyar biliipdür bilürem
Uylıuyu dide-i uşşaka haram eylcyeli Günlerin vôdi-i hicranda şaın eyleyeli
Td bu sevdaya diişiip kasdı tamtiııı eyleyeli Ziilfiinii elzl-i vefa saydına diım eyleyeli Beni ol dama giriftar bilüpdiir biliirem
Keşf-i rı:iz eyler iken dide-1 ter dh ufigan Sırr-ı aşk olmaz ofet tan-ı cihandan pinhan Çeşm-igCıyasi bana söyledi bi-Jıarf -i zeban
Ben ne hacet ki kılaın derd-i dilim yfire ayan
Kamu derd-i dilimi yfir biliipdiir biliirem
Es'adı:i eyleyemem tognısıı beıı terk-i edeb Demezem söyle nedendir bu tectıJıiil bııgazab Her işi hikmet ii her tavrı keraınetdir hep
Ycir hem sohbetim olmasa Fuzı'ı.li ne aceb Özüne sohbetimi ar bilüpdür biliirem
Görülüyor ki Halil Nihat Bey gazelin ruhuna daha nüfuz etmiş, ilave ettiği mısralarda adeta
Fuzuli'nin eksik bırakbğı tarafları itmam etmiştir.
Halil Nihat Bey tercümel erini büyük bir dikkat ve itina ile vücuda getirmiştir. Fransız lisanına vukuf-ı tamını bu muvaffakiyette mühim
1910 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Halil Ni hat Boztepe
bir amil olmakla beraber asıl şaya n-ı takdtr olan cihet, bu mütercem eserlerde Türkçeni n şivesini ihlal etmeksizin aslına mutabık kalışıdır.
Halil Nihat Bey'in şayan-ı muahaze olan, tarz-ı hayatıdır. Muttarit ve yeknesak bir
hayat geçirmekted ir. Mahremine dahil olanlar için latife-gu, nüktedan, hoşsohbet bir zat olan Halil Nihat, za h iren fazla sükuti ve
ciddi görünür, herkesle ülfetten hazer eder, merdümgiriz denilecek bir surette y:ışaJ·, bilhassa kadınlardan müctenibdi r. Ekseri evkatı nı kahvehanelerde bir iki dostuyla tavla
ve iskambil gibi basit oyunlar oynamakla geçer. Şüphesiz ki şair maceralı bir hayat içinde yaşasaydı ufk-ı ilhamı daha geniş, asarı daha hararetli ve mütenevvi olacaktı.
Halil Nihat Bey vazife-i resmiyyesi nde son
derece dikkatlidir. Dikkat ve ehliyetin mükafatı olarak süratle terakki etmişti r. Elyevın düyun-ı umumiyye kalemi müdür muavinidir.
Aşağıdaki metin, Halil Nihat'ın modern dönem bir yazarın eski nesrin ali üslubuyla, Aşık
Çelebi tarzınayaklaşan bir edayla kaleme alınan biyografisidir. Biyografinin hiçbir
yerinde metnin Hamamizade İhsan tarafından meydana getirildiği yazmıyorsa da eski nesir ve nazım tarzını seven Hamamizade'nin Revnakoğlu dosyalarında kendi
elyazısı olduğu açıkça belirtilen "Fatih haziresi" notlarındaki hattıyla (153:72,74...) bu biyografinin hattı aynıdır.Metin içinde Trabzonluluk
ve HalilNihat'la olan hukuk da diğer karinelerdir.
Hamamizade İhsan'dan (168:94-98):
Terceme-i Hal-i Halil Nihat
Ol bustan-ı vefa-perverdesinin nihal-i vücudu sene tis'a ve tis'in ve mieteyn ve elf (1299)de sevahil-i Bahr-i Siyah'tan şehr-i Trabzon'da kamet-nümun olmuştur. İbtida-
yı tahsili mahalle-i Tekke'de yerli lehcesince "Farsi hocası" dedikleri, sıbyan mektebinde Hafıze Nadire Hatun nam muhaddere-i salihadan ve mezkur mahal camiindeki mektebde Hoca Hüsnü Efendi'den
vuku' bulmuştur. 1303'te iki sal mikdarı "Islahhane" namın verdikleri ibtidaiyyede ve çend sal rüşdiye-i askeriyyede ve iki yıl dahi i'dadi mektebinde tederrüsle çıkıp yine ol havalide beyne'l-avam "Cızcız" namıyla arif olan Efrencden Frerler Mektebi'ne hem Türki dilin ta'lim ve hem de ta'allüm mukayyediyle dehalet ve bir canibden dahi Trabzon'un
düyun-ı umumiye a'ni rüsum-ı sitte nezaretine mülazemet ve müdavemet kılmıştır. O yine bu hinde kefereden Forniye nam Efrenc hocasıyla hatunundan Françalı dilin ta'allüme ikdam ve sa'y ve ihtimamla hakka ki gavrına yetişm iştir. Ve hakeza şehr-i mezkurun Müftü Camii'nde
Revnakoğlu'nun Halil Nihat biyografisi nden (168:101)
hace-i azade Tarakçızade Zühdü Efendi'den Farsiden Gülistan ve garik-i rahmet, ulema ve şu'aranın dil-pesendi Tayyibzade Hafız Zühdü Efendi'den Cami'-i Ebü'l-Feth'te bir mikdar Bostan kitablannı okumuştur. Maa-haza memuriyetinin terfi'i inha edilmişken aradan zaman güzeran edip bu yoldaki amal-i ma fı'l bali inkıta' bulıcak Akçaabat kazası katibliğini isteyip fakat valide-i maddesi ınani'a olmağın ol suret-i peyker mir'at-ı husul ü takdirde cilveger olmamıştır.
a'de-zamanin üç yüz kuruş ma'aş yolunda Asitane-i aliyye rüsum-ı sittesi şu'be-i müskirat mübeyyizliği kendüye teklif olundukta kabul edip müceddeden mahmiye-i Kostantiniyye'ye
ON Bİ Ri NCİ GÜZERGAH 1911
ınevslıl olmak akibinde umur-ı rnevdlı'asında verziş ü gfışiş nü ınaya n ve pesendide-i eınasil ü akran olmağın süllem-i me'muriyette zaman zaman terakkiyat ve zaınirnatla m üfettişlik kalemi kitabeti ve tuz şu'besi rnübeyyizliği
ve komiserlik mübeyyiz ve müsevvidliği ve ba'dehu mümeyyizl iği derecelerin kat' edip 334'te 2.500 kuruş akçe ile ol kalem müdir mu'avi nl iği mertebesin ihraza kesb-i liyakat etmiştir. Fi-yevmina hazihi ma'a-aile Bab-ı Çarşı kurbünde mahalle-i Hüseyin Ağa'da ikamet üzeredir.
Ve fi'l -cümle kendi.isi kabil kimesne bulunınağm dem-i şebabda cevher-i isti'dadı nümayan ve ayine-i kabiJiyyeti çün m ihr-i taban olıcak Trabzon nam ceride ile gah bigah lü'lü'-i güftar ve makalat-ı dürer-barların
sahne-i intişara koym uştur. Ve bidayet-i halinde kendüye nesir vadisi n ve Efrenc dilinden tercüme ta rikin ihtiyar ve ol cihetten sarf-ı para vü iktidar birle ba'de'l-Meşnltiyet mevlid-i aslisinde Kehkeşan ve İkbal ve mavtın-ı ihtiyarisinde Hıyaba n ve Şehbal
risalelerin as:lr-ı tercümesiyle zeyn eylemiştir.
Ez-an cümle França müellifleri nden Charles Iagner'in "Hayat Hakkında Musahabeler" adıyla ve yine ol zümre edtblerinden sühan aımude Alphonse Daudet'nin Tartaren ııe Taraskon, Değirmenden Mektuplar, Küçük
Hikayeler ve Pelit Chose [Bacaksız) hikayelerini tercü me birle hak ka ki birer hoş kitab ettiği misilli zükur-ı millet-i İseviyye üdebası ser efrazından Victor Hugo nam şair i n dahi ba'zı manzı'.'lmatmı l ehce-i Türkiye çevirmiştir.
Fe-amına mevlana-yı mezku r fi'l-asl tabi'atmda meknuz ve ınatmur olan cevahir-i kabiliyyet-i şi'riyye ve zevahir-i biza'at-i mizahiyyesin
sene 1333'ten beri izhara başlayıp eslaf-ı sühan-aferinden vafır mu habbet peyda ettiği Fuzuli ve Nedim gibi şuara-yı i'dz-ayinin ba'zı gazeliyy:itını cidd ve hakikatinde ve
1912 Revnakoğlu'nun lstanbul'u
ba'zıları n dahi çün ki m gn raib-i şü'un-ı glın
a-gun müsa'id olmağın ma'riz-i mizah-ka ride tanzir ve tehzil birle bi adil bir defter-i nefis eylem iştir. Mine'l-cüınle vasf-ı Der-i aliyye'deki kaside-i Nedim'e nazire kılıklı bir matbu'at name nazın eyleyip ekser-i ceraid-i mahalliye isimlerin m izah yönünden mezkur ve ol eser-i hoşterini le'ali-i letaif Ü zaraif yüzünden hak bu kim manend-i dürr-i mensurdur.
Eğerçi bu devr içinde Asitfı ne-i aliyye'de Fazıl Ahmed nam şa'ir vadi-i hezl Ü zarafette kendüden evvel ve kaziyye-i müs5bakat "el
Fazlu li'l-mütekaddim" fehvası üzere evveldir. amma çaşnl-sencan-ı şu'ara ve nükte-
binan-ı üdeba vü zu refö ki hurdegan -ı eş'ara vukufla ma'rüftur, mezburun neva le-i güftfırı lezzetinden hulvü'l-mezak oldukdan ma'ada selaset-i beya n ve de'b-i dirin-i şu'araya iktizaen isti'mal-i lisan i'tibarıyla mezbCırdan üstün olmadığı, fözıl-ı sabıku'J-emasilden kalır yeri olmadığı bahsinde müttefiktirler.
Kendüsi mensuratın Arabi ve Farsi ka'ideli terakibden :iri ve sfıde bir üslubda tahrir kılıp ekser-i eş'arın vezn-i aruzdan ve kemine mikdfırın dahi hisabu'l-benan üzere silk-i nazma çekmiştir. Ve memleketi canibinde "Halil" ve Der-i Aliyye'de "Nihad' mahlasıyla anılıp ba'zen eş'arında dahi izhar eder.
Ve o merd·i zarif cismen tavil ve nahif ve ruhen hulku latif olup bezm-i üns i.i musahabette
ekser-i evkat sükut ve i'tid:ili ilzam ve gahl bir harf ve nükte sarfıyla kendi.iye has tarz
üzere arz-ı hande vü tebessüm etmek adetidir hususan Efrenc diline kema-yenbagi iyiden iyi vakıf iken tcvfızu' yönünden il m ini mahfi kılıp bi r sohbet meclisind e ve na-aşinalar katında ol lisand a kendüye su51 ve istizah varid olmayıcak bir harf u nesne sarf etmez, a'ni ba'zı hod
füruş ve şarlatan kimesneler misilli halt-ı kelam eylemeyip "Kellimu'n-n:ise ala-kadri ukülihim'' fehvasmda haric-i semte gitmez. Vel5kin
tezkiremizde ınevzu'-ı bahs ü beyan olan şu'ara günlhunun eyi fena ahvalini ketm ü ihfa etmeyip ala-vechi's-sıhha olduğu gibi ma'lum
k ı.lnıak tarikin ihtiyar ettiğimizden ötürü kendüsin şol cihetten tahtie vü tenkid ederiz:
Niçin ki vakt-i me'rnuriyeti nden özge eyya m-ı ta'tiliyye ve cümle evkat-ı aıizesi n tavla nam nerde ve iskambil dedikleri süretli kağıdın ve poker misilli enva'-ı lu'be sarf etmekten hali değildir ve tab'-ı şerifi isti'dfıd-ı Huda-dad ile ser-amed, haylf l ı ve faidel i işlere namzed iken bu gune lehviy:i.tta ifrat cihetine gidişi hakka ki tahdis-i ni'meti nisyan edici bir sCı'-i şugldür.
Eğerçi rakımu'l-hur ô.f zevk m eselesinin
nisbl olduğunu id rfıkten ve i'tiyfida vuktiftan gafı! ve ve sıfat-ı mebhasinde ahlak gayesini gözeten lerden olmayıp bunun misilli husCısatın bahsine mail değilsem de beynehüm:idaki
hakikatiyle ihlas ve meveddet bu mikdar bast u beyana cür'et vermişti r.
Mevlfınu-y ı mezburun hüsn-i hattı hub
yazılarıyla bahirdir, nerdde ve bilardo dedikleri Frenkçe bir nev' top u çevgan oyununda
dahi mahareti zahirdir. Ve her ne k i hakk-ı mezburda beyan kı.larım, hod mertebe-i sübuttadır; ne an ld hu kuk-ı refakat birle hemşehrili k gayretin güdüp namın bu gune mezkur edem veya ol ba'isten için bu denlü sena vü ıttıra semtine gidem.
Fi'l-vaki' kendüsiyle şebab avanında ve
gahi memlekete sıla-i rahim ettiği ezınanda maskat-ı re'siıniz oları medine-i Trabzon'da vafı r sohbetler etm işizdir husı1san ol an
ki diyar-ı umran-zanmız Moskoflu küffar
-demmerallahu ila-yevıni'l -kıyame- canibi nden istilaya duçar olup beliyye -i muhaceretle merkez-i hila fet ü sal tanata muvasalat etti k,
bu hengame hengamında dahi katı vafır
sohbetlerim iz vaki' olmuşlur. o yoldaki gah mülahaza-i gal:i-yı es'nrda ''Tabl pür-
avaze, batın tehi" fehvası üıere mi'deler hali ve pür-feryad iken ıihi müsahare kim ala tariki'l-kitabe ma'işet bolluğı n yad ve güya hanelerimizde müddehar revga n, asel ve erz misilli resm ü şekillerin da hi nisyan ettiğimiz
erzakın mikdarın ta'dad eylerdik, bitevi hadisat ve tabi'ata riş-ha nd-ı istihfaf u tesliyet olarak yekdiğere mübahat-gune hasbihal irad ederek ve gahi mülatnfe-i semen-izaran ve sade-nlyan yüzünden miyanede nice şirin-zeba nJıklar ve nül<te-danhl<lar geçip "Geçmiş zaman olur
ki hayali cihan değer" mantCıku nca sabıkan kesret-i huban demleri n ve ayş u nüş alemlerin ve ol seri'ü'z-zeval dem üalemleri n el-haletü hazihi safülı beytin karin ü mahremlerin
vird-i zeban kılardık ve ma-sebaktaki helva sohbetlerine bedel bu telh-kam eyyamda helvanın sohbetlerin etmeği sofra-i dna azim ni'met üminnet bilirdi k.
İstitrad: Ol şa'ir-i zarafet-maka!hasbe'l-hal alem-i tecerrüdde imrar-ı mah u sal edip emr-i teehhülde ile'l-an vakt-i merhuna miıtekarrib ve guya ki bu deyr-i nakş-arada mi.islüman lakab bir rahibdir, a'ni öıru-i latifi baharında visal-i meşru' gülistanından henü z bi r şemme kokumam.ış ve ol semt-i mülistandan bir cur'a nuş etmemiştir ve o merd-i meydan beyne'l akran bu gune şeya' ve iştihar bulmuştur kim zen taifesine kat'a nazar-ı ragbeti ve hususaı1 ümmil'l-habais duhter-i rez misilli ma'na mülahazadan naşi bintü'l-ineb meşrebine çeııdan meyi ü muhabbeti yoktur ve hatta Fuzuli divanın bir an elinden komayıp ol
s(ıhte-i rı'.ı.zgar ile gaın-güsar iken derununda müennes lafı olmaktan ötürüdür ki murabba'-• meşhurın ve Leyli vü Mecnun kıssasın henüz okumamışt ır.
Ma-hasal züla l-i selsebil-i eş'arı "Şa'iriz şeyn verir şfııumıza - Giremez fahişe divfı n ımıza" vadisinde cart ve avret maklılesine dair sözler ol daire-i merdaneden arlclir.
ON Bi RiNCi GÜZERGAH 1913
/ Ol eclden vebali asi sahibine aid ve illa tab'-ı nezahet-menba'ın ın
ıJ..tl':'" ı>'!-,., \.."'"'"- l -&J :., .:r:· .... .. - &.J_J • J't- .... .., 4: -' uC..:J..ı'
·I> -J .>,.}-:;J ı.r -' tr... .:-rJl•J..... #.#;µ·.;. ı .. . ,;.• /_;.. \; >.,:.
... .,:,, - ,;,, .,.,, •/
.... ..:-.>tt._;ı ,:;"'= ..:.,· ıP-.,,, ,..;.... ._ı:_....."' ırr...rı .:.ı J J l-",1
"' ' '.:,, ;. ·'":' ·.:,,;., ".,..Ü -- l-'& ·..."): f"' ;.:.. ;, ;, ,,,.
t.'*"•f!.:'4::.; ,. J" -: .,_ ':'.'' . ....:.... .. _:,;.Jo"J_:.: ;,_:.... '.,. ,
ı.;.;,, .;;,.,,;... !..:U),,, -..;.,,; .(w::,. .....,;., .,.,... ( v:ı:-J.:ıi'!i ,.._ ;
..;....;_,:_.J W .J!.f-'!j.J ' -.:. ü tl.ı::-' cJ J,:zJ;, o .>'... -') .,•;t ... •
'.i
,;.; ·· -" . · ,. l ı . , . . .... .. ' . J
, ;, d't \.J ır ıJ L...- • ,,,.,,AJ -; IJ " {ı t ...ı:ı '' ,.J "":" -t .ı.;GJ_ .J:... n- !'"':""' "'--::-
.,.,,f. ,,>! .,-7· u!,.;)"'"'_: u.. !.• P.o: , · ,.; ·...k /; .._.., :'
.ı,'0•....;1, r.....,ı,,;.J J..'., --::.:.:-· ·ı..... .. ,i• -!-t ;. .J l;)',/ı..
_ _:_,..;.,ı_r;" •-' "":;_:ü_, .; .;{ ..:.
.,,,.,. • ı / I • • ' •
- <r,.- "'\-' ,.!;-'!' ...-'- ,....vj. ,; "'' ..:,,...._. . -
btınun misiUi güftar-ı herze asardan beri idüği ma'na erleri katında azade-i şevahidd ir veya ki def'-i miidde'i saded inde
bunculayın demek dahi kabildir ki ol güfte-i bi-meal bil' hayz-ı rical olmak aceb değildir.
Ma-hasal bu had zahir ü ayandır ki ni'met-i aşktan vafır hazz u nasibi olmağın ol sirişt-i hub u
zarif seyr-i cemal-i ncv-hattan ve nezil.ret-i sade-rüyanı rüzan u şeb<'in kendüye yar u harif
edinmiştir ol denlü kim gCıya
bezm-i meh-cebin:in semtine pür sühte bir pervane ve encümen-i
c:-_,,,y ",· ...
,.;·J .. .-' t.,.;r ..._,_- -...1,,f ;_·
..:..r
güJ-izaninda feryad u zari kılur
·--;:-'>
• • • • • ' 'l 1 1 ., ·• 1 '" • . . - / .. .
-'!_,..j\,_ .j\,_ -,.(..(- J .) ., J- v Ü ll ' .,,,-........ ,
. ,/,,,_..;, ....;..ı , tr :),, .; .. "-:. -..;,.
.;;•.r--:-.. -J,• ·,1:....,.ı - ,..:. • J (( '"":'-.' .) .;
bir hezar-ı her dem teran edir ve heme an lu'bet-gah-ı guy-ı etffil olan meyda n-ı aşkta ser-i
,,.,;_,\..: ı ,. .
e--..) ,-_ U.> t.,...\ı l\ V- t' .:...i)l,$.J - · ..:;ı. 1
şuridesin misal-i çevgan endahte-i
: C .i v .,,,.:...,:_:e_.., •-:- ..;_ {,-! .t.;w:./ ·J·
o,,1 ..:. ._ c,:, / :',l · . ıV:'· .P <. vı ) · ,·..; :,.... .JJ>?
Hamamizade İhsan'ın Hal lNihalbıyografısınden (168:98)
Fe-amma şa'ir-i mezburun "Misafirperverlik" adl ı bi r şabb çoban canibind en bi r ra'iye duhtere ehi ü ayal ü helal olmak teklifi n eder, a'ni hatun lafzın anar bi r pare şiir yazdığı iddiası vfırid Üvaki' ve beyanat-!salifeınize mu'anid ü mani' oJıcak şöyle def' olunur ki ol nazm-ı nahlf fi'l-asl kendünün zade-i tab'-ı şerifi olmayıp Efrenc diyarı herze-guyanından Fabre d'Eglantine nam kimseden hasbe'z ıühul tercüme ettiği sühan-ı na-makbuldür.
1914 Revnakoğlu'nun istanbul'u
deşt ü beyaban kılımştır.
Hülasatü'l-müfad "Her ka nda
kim tele'J ü ' ede pertev-i cemal - Terk-i perestiş eyleyemem adetim budur" misdakınca her an u mekan içre hüsn-peresti meslekin kendüye pişe vü huve ol sahra-
yı vesi'ü'l-enhada üftan u hizan tek ü pu yolunda sayd -ı çeşınan-ı ahı'.ı ile Ferhad ve fikr ü endişesin Şirin-sıfat ve hub sCıretliler
kuhu nda hemişe tişe ed in mişti r. (ZadalJahu m uhibbehu)
Cevde!t Paşa Caddesi'nde solumuza Nevbahar Mescidi'nin arsasıına alarak ilerliyoruz, caddenin Özbek Süleyman Efendi Sokağı'na dönen köşesinde Başçı Mahmut Camii önünde duruyoruz. Burası eskiden Başçı Hacı Mahmud Tekkesi'ydi. (Haseki Sultan Mahallesi, 1804 ada, 7 parsel)
Burası H.900 (1494-94) tarihinde yapılmış mescitti.Daha sonra Gülşeniyye asitanesi de olan bu mescidin 19114'teki yangından geriye kalıntıları katmış, 1950'lerde büsbü tün minare bakiyesi dE! ortadan kaldırılan cami betonarme olarak yeniden yapıldı. Revnakoğlu,tekkenin lilk safhası ve umumi vaziyeti için şu notları düşer (71:137):
Haseki'de Zindanarkası'nda Biber Ağa Sokağı'nda Fatih'in başçıbaşısı Hacı Mahmud b. Sinan'ın yaptırdığı Başçı Cami'-i şerifinin içindedir. Gülşeniy ye'de P1r-i sani Edlirneli Hasan Sezai'nin damadının halifesi Mehmed Said Efendi burada medfun olduğu için İstanbul'da Gülşeni asitanesi sayılır. Çarşamba günleri öğleden sonra ve akşamı perşembe gecesi Gülşeniyye-i Sezaiyye ve Sinaniyye usulleriyle mukabele olurdu, çünkü Hazret-i Sezai, Sinaniyye'de kol sahibi bulunan Ahmed Zehri el-Kayserl'yi ziyaret etmek için bilhassa Kayseri'ye:kadar gitmiş ve ondan teberrüken icazetname almış, ona da Gülşeniyye'den icazetname vermişti.
Burada icra-yı me:ihat eden şeyh efendiler Said Efendi'nin neslinden gelmiş lerdir. Halk arasındla yanlış olarak Hazret-i Sezai evladından bilinir.Gülşeniza deler, Silivrikapı'd2l İbrahim Paşa Cami'-i şerifinin avlusunda medfundur.
Taamiyyesi zengin dergahlardan biriydi; fukarası, misafiri, gelen gideni pek çoktu; bol sofra çıkar, cemiyetli zikirler olurdu.
Tekkenin ilk şeyhi Edirneli Hasan Sezal'nin "Kira Mustafa Efendi" de denilen damadı Hafız Mustafa Efendi'ycli. Kendisinden sonra bu şeyhin halifesi EdirneliMehmed Said Efendi posta oturdu. Babası Edirne'nin maruf ulemasından ve muhaddislninden olan bu şeyh 14 Zilhicce 1256 - 6 Şubat 1841'de vefat ettiğinde oğlu Mustafa Rifat Efendi posta çekildi.1;Rebiülevvel 1271 - 6 Aralık 1854'te Mustafa Rifat'ın vefatıyla bu sefer posta oğlu Mehmed Eşref Efendi oturdu.10 Safer 1296 - 3 Şubat1879'da bu şeyhin de ölümüyle tekkeye tiyatro tarihimizin ilginç şahsiyetlerinden Hafız Şeyh İsmail Hakkı Efendi (İmam Hakkı - Kavuklu Hakkı) geldi.Ona dair Revnakoğlu şu notları kaydeder (71:142-49)
Hubyar Camii'nin imamıdır. Cerrahpaşa hatibi Kadiriyye'den Şeyh Arif Efen di'nin de damadıdır. Üsküdar'da Bandırmalı şeyhi Galib Efendi'den de Celve tiyye icazesi almıştı. Gençliğinde "Hafız Hakkı "İmam Hakkı'; "Hacı Hakkı';
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1915
sonra da "Komik Hakkı':"Kavuklu Hakkı" ve nihayet "Yağcı Hakkı" gibi mü teaddit isimlerle bilinen İsmail Hakkı Efendi'nin hayatı sonraları ne yazık ki pek karışık ve maceralar ile geçmiştir.
Pek küçük yaşta hafız olmuş; babasından intikal eden ve şimdi Cerrahpaşa Hastanesi'ne kalbedilen Hubyar Mescidi ve mahallesi imamlığında bulun muş, Merkez Efendi Cami'-i şerifinde resmen vazifedar olarak, Koca Mustafa Paşa Hankahı'nda da fahri ve hususi mahiyette yıllarca hutbeler okumuştur. Gayet zeki, bilgili, dirayetli, nüktedan, hazırcevap bir zattı.
Babasının irtihalinde pek küçük yaşta bulunduğundan kendisine geçen bu va zifeler için bir müddet vekil (Vekil Şeyh Halil Efendi, Şeyh Hakkı Efendi pek genç yaşta hacca gittiği zaman avdetine kadar kendisine vekalet etmiştir. Aya sofya'da Erdebil Tekkesi'nin son şeyhidir ve meşayihin yüksek tahsil görmüş hakiki manada münevverlerindendir) kullan mış ve yine pek genç yaşta evlen miş, fakat sevişerek aldığı Keşfıye Hanım'ı sonradan boşayarak hacca gitmiştir.
Uzun siyah kirpikleri, gayet güzel gözleriyle yakışıklı, cazip bir delikanlı olan Hakkı Efendi yaratılış itibarıyla artist ruhlu ve çapkınca olduğundan hacdan döndükten sonra zaten vekaletle idare edilmekte olan tekke şeyhliğini bıra karak zevk ü safaya dalmıştır.
Gayet güzel devran ettiren, hele çifte ism-i Hayy zikrini idarede büyük ikti dar gösteren Şeyh Hakkı Efendi sonradan kendini idare edemeyip zamanın meşhur şantörlerinden Marika'nın kardeşi Tireje'ye gönlünü kaptırmış ve bu yüzden meşihatı 150 liraya satıp simsiyah sakalını da kestirdikten sonra 25 yaşında tüvana bir delikanlı ha.Jinde tuluat sahnesine intisap etmiştir. Zaten malumatlı, nükteye kabil müstait bir genç olduğundan derhal tutulmuş, se vil miş, kısa bir zamanda bu işte şöhret yapmaya muvaffak olmuştur.
İlk defa Abdi'de sirar oynamış, sonra Yenibahçe'de Kehhalin Bağı'nda temsil ler veren Küçük İsmail' in kumpanyasında uşağa soyunmuş, komik oynamış tır. Zaman ın polis müdürü Agah Bey, oyunda Hakkı Efend i'yi görünce hayret ve hiddetten fena halde sinirlenmiş:
- Hakkı, seni bir defa daha burada bu şekilde görürsem doğru sürgün ederim! diye bağırmıştır.
Bu tehdidin Hakkı Efendi'nin üzerinde yaptığı tesir şundan da anlaşılıyor ki he men sonra ayrı bir kumpanya kurarak Girit'e, oradan Anadolu'ya geçtiğini ve seyahatini köylere kadar götürerek uzun zaman turnede kaldığını görüyoruz.
Türk Yurdu, (1928, s.11) ise pek kısa ve yanlış olarak şu mallımat verilmektedir: "Hakkı Efendi, Aksaray'da Yılksekkaldmm Mahallesi'nin imamı ve Rifa'i tekke sinin şeyhiydi. Küçük İsmail Efendi kumpanyasında Virjil isminde bir kadmı sevdi. İmameti ve şeyhliği para ile başkasına sattı, Virjil'i aldı. Kumpanyaya gir di. Vücudu müşekkel olduğu için güldürdü:'
1916 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
Merhum Süruri'den nakledilen bu yanlış sözlerden sonra biraz da doğru olarak şöyle deniliyor: "imam Hakkı Efendi, Abdi'nin sa raya intisabından sonra Küçük İsmail Efen di ile birlikte Edirne'ye gitti, bir Ramazan-ı şerif orada oynadı ve sonra tekrar İstan bul'a avdet ettiler, Şehzadebaşı'nda oyunlara başladılar:'
Bu mesleğin büyük değerlerinden biri olan çok kıymetli ve rahmetli dostumuz Naşid de Son Posta'ya [21Şubat 1939] hayatını an latır iken bu hususa temas ederek diyor ki: "İmam Hakkı Efendi üzerinde durulacak bir tiptir.. '
Naşid'in de söylediği gibi zavallı Hakkı Efen di'nin son günleri hakikaten pek perişan bir halde geçmiştir. Uzun süren bir basur hasta lığına yakalanmış, sonra yine Kadıköy'de bir bahriye binbaşısının kızıyla evlenmiş, fakat hayatını yeniden kazanmak zorunda kaldı ğından Üsküdar'da Nuhkuyusu civarında Garp Meydanı denilen yerde mahkeme-i şer'iye binasının karşısında Yağcı Mahmud Efendi'nin yağhanesinde tezgahtarlık yap mıştır. Fakat Mahmud Efendi fezailperver, hayırhah bir insan olduğundan sabık şey hinin mesbuk ilmine, fazlına daima hür met etmiş, onu yağhanesinde bir müdür, bir dahiliye şefi mevkiinde kullanmıştır. Hakkı Efendi'nin nargile tiryakiliği olduğunu da
bildiği için tönbekinin en alasını gönderir, bizzat hizmetinde bulunur,"İşte şey
him, istediğin kadar da kahve mangırı, ye, iç, yat..." dermiş. Vefatı seferberlikten bir sene kadar sonradır.
Şeyh Hakkı Efendi sabık Diyanet reisi fazıl dostumuz merhum Şerefuddin Efendi hocanın hem eniştesi hem de süt babasıdır. Hakkı Efendi'nin ilk refi kası Keşfıye Hanım, Şerefüddin Efendi'nin ablası oluyordu. Hakkı Efendi'nin kızı Şahende Hanım, onun da kızı Fahrünnisa Hanım halen Bursa Adliyesi'n de icra memurudur.
Şeyh İsmail Hakkı'nın ilk eşi Keşfiye Didar Hanım (Şahende Hanım'ın suzişli Hatıraları' ndan)
Revnakoğlu, Şahende Hanım'dan babasın ınfotoğrafını ister.Babasına öfke dolu kızın, dayısı Şerefüddin Yaltkaya üzerinden Revnakoğlu'na cevabıdosyalarda yer alır (71:2):
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1917
Şeyh İsmail Hakkı'nın kızı Şahende Hanım (Şahende Hanım'ın Süzişli Hatıraları'ndan)
Çok kıymettar dayıcığım,
Lutfettiğiniz kartı kemal- i memnuniyetle aldım. Cümleten hürmetle ellerinizden öperiz. Nahide Hanım'ın, sevimli yavrunun gözlerinden sevgilerle öperiz.
Babama gelince, küçükten beri benim kalbimi yaralayan o lekeli ismin bunca seneden sonra teşhir edileceğine son derece müteessir oldum. Bununla beraber emrettiğiniz için resmi ya nımda olsaydı gönderirdim.
Anneciğim orada ise ellerinden binlerce öperim, artık Bursa'ya bekliyoruz.
Bugün Safı Bey'in validesi bize teşrif ettiler. Çok memnun olduk. Cüm lenizden hayır haberler aldım. Tekrar tekrar hürmetler eder, fahrettiği-
miz vücudunuz sıhhatte daim olmasına daima duacı olduğumuzu arz ederim. Hemşirezadeniz Şahende, 18-2-1939
Revnakoğlu'nda son olarak tekkeye İsmailHakkı'dan sonra gelen Arnavut Şeyh Hafız İbrahim Efendi'ye dair bilgi yer a lır (71:151-52):
Arnavut Şeyh Hafız İbrahim Efendi: Rumeli taraflarından olduğu için bu nam ile tanınmıştır. Meşhur Hacı İbrahim Efendi'nin Darüttaliminde talim heyeti azasından iken rekabet maksadıyla Darüttedris adında bir başka mek tep açmış ve burada tedrise başlamıştır. Şeyh Hakkı Efendi'den evvela Hubyar Cami'-i şerifi ve mahallesinin imamlığını, sonra da tekkenin şeyhliğini 150 altına satın almış, Meclis-i Meşayih kararıyla da postnişin olmuştur. Hakkı Efendi bu zata üzerindeki bütün cihetleri vermiş, hem başına taç giydirmiş hem de posta çekmişti. R.1315 (28 Ocak 1900)de göçmüş, Merkez Efendi'ye sırlanmıştır. Merkez Efendi haziresi 1. adada Bursa eşrafından Havlucu Hacı Kurt Ahmed Efend i'nin muntazam mermer kabri ile Salih kızı Meryem Ko rur'un beton mozayikle çevrili mezarının arasında talik yazılı sağlam, mistar lıbeyaz mermer şahide, başında cesim Gülşeni tacı:
Haseki'de Başçı Mahmud
Efendi Mahallesi imamı ve mahalle-i mezburede kain Gülşeni
Dergahı postnişini
tarik-i Gülşenf'nin berumendi arif billah Şeyh Hafız
İbrahim Efendi'nin ruhıyıçunfatiha
Fi 26 Ramazan 1317, Fi 17 Kanun-ı sdni 1315
1918 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
Son olarak Meclis-i Meşayih kayıtlarına göre İbrahim Efendi, ardından İbrahim Efendi'rıin oğlu
(': . 1 1 ---..,, ,.
,,,
- - ,.c: --·J \• --.
-: - '
Sezai Efendi'ye intikali, Sezai . ,
,J ı _J,..:
(' .
-, -
- . .• ,
Efendi'ye Mehmed ŞevkE?t Efen di'ninvekaletinden bahsedilir.
• 1
Revnakoğlu tekkenin hemen
ı,, - J·· UU ...;>_s. .A',.;, , ..:.L
- / /::-. -- --
ı._, f ..- ı... ,. 0, ..
karşısında bugün de yerinde bulunan Zindan çeşmesi'nin tamir kitabesini tavsifıderek verir (71:133): "Tekkenin karşı köşesinde, eski Zindan Sol<ağı'nın
\. t ·_ '
--
) .r .r.
- .1 -·••
,,.J.J t -
-·
'1 ,,-.,.-,,
1 1
.1.
başında, Zindan Çeşmesi'nin ta
.
..J,ı _.., \.:, -"-- - ' ( -;
kında uzunca müstatilmermer üstünde tek satırdan ibaret sülüs kitabe, tamir kitabesidir: ''Ve sekahum rabbuhum şcıraben tahura - Başçı Hacı Mcıhmud Efendib. Sinan çeşmesi,sene 1218n
.· .···-·-
• t: \. ,_.7 ;i._ 1 1 •
Şahende Hanım'ın
Bu çeşmen in karşısında tekkede postnişin olmuş üç şeyhin mezarını tesbit eden Revnakoğlu, "Son istimlakler dolayısıyla bu taşlar Topkapı dışına, Ferailer Mezar
lığı'nın karşısına getiriliip atılmıştır" notunu düşerek kitabelerine yer verir (71:135):
mektubu(71:2)
Haseki Eski Zindanarkası'nda yeni tamir edilen imaret arkasındaki eski Zin dan Çeşmesi Sokağı'nın başında çeşme karşısında, yeni Cevdet Paşa Caddesi üzerinde, başında gayet cesim Halveti tac-ı şerifi, mistarlı beyaz mermer taş, yazı tal ik:
Ya Hıi
Mümtd z-ı silsile-i Rfışeni ve pir-i tarikat-i Giilşeni eş-Şeyh Hasan Sezdi
eş-Şeyh Hafiz Mııstafa Efendi lıalifesi merhüm pir-i rCışen-zamir eş-Şeyh Mehmed Said Efendi'nin ni/ı-ı şerifi için
el-fatiha
3 Şaban 1217
ON BİRİNCiGÜZERGA H 1919
Başında büyük Halveti tac-L şerifi, mistarlı beyaz mermer kitabe, yazısı talik:
Ya Allah Hu
Bu dergahta seccade-nişin-i irşad reh-nümdy-ı salikin pişvdy-ı ehl-iyakin merlııim ve magfur eş-Şeyh Mustafa Rifat Efendi'nin ritlııyıçun el-fatiha
14 Zilhicce 1256
Başçı Mahmud Ağa Çeşmesi (Belediye arşivi)
Başında Halveti tac-ı şerifi, mistarlı beyaz mermer taş, yazısı talik:
Ya Hu
Bıı hankahta seccdde nişin-i irşd d olan
ve Koca M ustaf a Paşa
Hdnkdhı'nda piş -kadem iken irtihdl-i ddr-ı beka
eden es-Seyyid eş-Şeyh Hafiz Mehmed Şerefüddin Efendi ruhunafati ha.
12 Rebiülevvel 1271
Not Revnakoğlu,bu tekkeninşeyhlerinden EdirneliMehmed Said Efendi'ye ait olup Şerefüddin Yaltkaya'nın elinde bulunan bir mecmuadan birkaç sayfa istinsah edip
dosyasınakoyar.Dercedilen sayfalarda EdirneliMehmed Said Efendi ile Müstakim zade Süleyman arasındaki hukuk, Edirneli Mehmed Said Efendi ağzından ak tarılır.18 Eylül 1941'de bu mecmuayıgören Revnakoğlu (71:134) ilave ettiği istin sahın sonuna "Şeyh Said Efendi,Müstakimzade ile muasırdır,aralarında çok sıkı bir dostluk ve sevgi vardır" notunu da düşer.
1920 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
l<ızılelma Caddesi' ne geri dönüyoruz. Bu sefer Kızılelma Caddesi'nin sağ cephesine uzanan Cevdet Paşa Caddesi'ne sapıyoruz. Bir miktar gittikten sonra bu caddede Seyyid Ömer Camii'nin karşısında bulunan ve dış kapısında "Şeyh Ahmed Haffaf Efendi hazretlerinin türbesi" yazan yerde duruyoruz, burası l<adızade Tekkesi'ydi. (Seyyid Ömer Mahallesi. 1748 ada, 4 parsel)
Birkaç defa yapılan tekkenin kuruluş tarihine ve tekkenin kendidönemindekivazi yetine temas eden Revnakoğlu,notla rına şunları kaydeder (173:75-77):
Küçük Hamam'da Yayla civarındadır. Kadiriyye'nin Eşrefiyye kolundandır. Eski adı "Şeyh Haffaf Tekkesi"dir, ''Şeyh Nuri Efendi Tekkesi" de denilmiştir. Ayin-i şerif cumartesi günü öğleden sonra ve gecesi yatsıdan sonra yapılırdı. Molla Gürani Küçük Hamam'da eski Balcı Yokuşu, yeni Cevdet Paşa Cadde si'nde, şimdi yıkık bul unan Seyyid Ömer Cami'-i şerifinin karşısındadır. Ca mi'-i şerif son zamanlarda yeniden yaptırı ldı.
İlk defa yaptıran, Haffaf Süleymanzade Ahmed Efendi'dir.Tarihte ''h arik-i ke bir" adı verilen İstanbul'u n büyük bir yangınında yanan tekke uzun müddet arsa halinde kalmıştır.
H.1251 (1835-36) tarihinde ikinci defa yaptıran Şebinkarahisarlı Şeyhülislam Kadızade Mehmed Tahir Efendi 'dir. Sultan Mahmud-ı Adli zamanında yeni çerilerin ilgasına fetva veren şeyhülislamdır ki Sahhaflar Şeyhizade'nin Üss-i Zafdiyle İlmiye Salnı:ime'si bahseder; vefatı H.1254 (M.1838).
Büyük bir carni'-i şerifle türbeden ve geniş bahçeden ibaret bugünkü şekli bir emr-i ma'nevt üzerine bu zat tarafında n yaptırılmış ve meşihatı da Kastamo nu meşahirinden Fatih dersiamlarından . Kadiriyye ve Nakşibendiyye şeyhle rinden Benlizade İbrahim Nureddin er-Rumi Efendi'ye verilmişt ir.
Geriye şimdi sadece türbesi kalan tekkenin ikinci safhasında öne çıkan ikişahsiyet, tekkenin şeyhi Benlizade Nureddinve Şeyhülislam Kadızade Tahir Efendi bir manevi buluşma ile burasını ihya eder. Buluşma ve tekkeninyapılış hikayesişöyle cereyan eder:
Yangın sonrası arsaya dönen tekkenin yanında Dlva n-ıhümayunda vazifeliFirdevs! Efendi'nin konağıvardı.Daha sonra bu tekkeye şeyh olacak olan Kastamonulu İbra him Nureddin Efendi,Firdevsl'nin kızı Rukiye Hanım'la evlenip bu konağa içgüveyi gelmişti.Şair olan ve ilmiyeye r:nensup bulunan olan İbrahim Nureddin, Kasld e-i
ON BİR i Ncl GÜZERGAH 1921
Dimyôtiwe'yi Türkçeye şerh etmişti. 1257 Muharrem ayınınson on gününde şerh ettiği
Kas'ide-i Dimyôtiwe bir sene sonra İstanbul'da 1258 (M.1842) bastırılmıştır (173:77):
H.1282 tarihinde göçen İbrahim Nureddin Efendi b. Mehmed Salih, ''Sahibi'' mahlası ile birtakım şiirler vücuda getirmiştir. Şeyh Muhammed Nureddin Dimyati'nin esma-ı hüsnayı havi Kasfde-i Dimyatiyye'sini şerh eden kitabı H.1258'de bastırılmıştır.
Tekkenin ikinci yapılışı rivayete göre şöyle olmuştur: Amedi-i divan-ı hüm ayun Firdevsi İbrahim Beyefendi bu yanan tekke arsasının yanındaki ko nakta oturmaktadır. Yukarıda adı geçen Şeyh İbrahim Nuredd in Efendi de Firdevsi'nin kızı Rukiye Hanım'la evlenip bu konağa içgüvey olarak girmiştir.
Not düşelim, Şeyh Muhammed Nureddin Dimyatl'nin (ö.1515) 70 beyitlik eserinde şair, Allah'a doksan dokuz ismiyle münacatta bulunmuş, eser, Kadızade Tekkesi şeyhi Nureddin Efendi devrinde, Osmanlısahasında Mehmed Emin Paşa (ö.1818) tarafından Mirkôt-ı Münôcôt adıyla, Mehmed Said tarafından da Dürr-i Müntehabôt-ı Safô adıyla şerh edildi. Metin sevilmiş, daha sonra da tercüme ve şerhi yapılmıştı. Bu şerhlerden biri de Kadızade şeyhi Nureddin Efendi'nin Ferôidü'l-Leôl'i Fi Beyônı Esmôi'l -Müteôlf adlı şerhiydi.
Tekkenin ikinci defa inşasını gerçekleştiren Kadızade Mehmed Ta hir Efendi (ö.1838) ise, Kadiriyye tarikatına mensup şeyhülislamlardandı.11. Mahmud'un 1826'da yeniçeri ocağını kaldırırken bu teşebbüsün arkasında duran oydu. Kadiriyye adap ve erkanını, seyr ü süluk usulünü ve şahsitecrübeler ini anlattığıNüriyye (Taksim Atatürk Ktp., Muallim Cevdet, no. 576) adlı eserinde Kadiriolduğunu, hilafetname aldığını,başına taç giydirildiğini söyler.Revnakoğlu,tekke etrafında ve tekkenin şeyhlerinden (her halde Naci Siral'dan) topladığı malumata göre, tekkenin ikinci yapı ışı Kadızade Mehmed Tahir Efendi'nin gördüğü bir rüyanın tecellisiydi (173:65,69):
Bu sırada Şeyhülislam Tahir Efendi, manasında müntesibi bulunduğu tari kat-ı Kadiriyye'nin pir ü plşvası Sultan Abdülkadir-i Geylaru hazretlerini gö rerek Nureddin Efendi'yi işaretle "Bu zatın evinin yanında bir tekke arsası vardır, orasını ihya et!" emrini telakki etmiş. Rivayete göre bir sene kadar ge zerek Nureddin Efendi'yi rüyada gördüğü simasına nazaran aramış ve niha yet Fatih Cami'-i şerifinde ders okuturken bulup filhakika evinin yanında tek ke arsası bulunduğunu öğrendikten sonra konağına dönünce kahyası sabık Hasankale askeri kumandanı Ali Rıza Bey'in babası Ahmed Bey'e rüyada al dığı emir mucebince o yanmış arsanın üzerine bir tekke bina etmesini emret miş. Ye kahya gelip keşfedip bu arsanın yalmz bir tarafı İslam mahallesi olup üç tarafının Hıristiyan mahalleleriyle muhat bulund uğunu görünce tereddü de düşerek şeyhülislama gidip oraya bir mabet yapılmak icap ediyorsa bir kilise binasının münasip olacağını, çünkü bu arsanın üç tarafının Hıristiyw
1922 Revnakoğlu'nun istanbul'u
evleriyle muhat bulunduğunu beyan ve ifade etmesi üzerine şeyhülislam da emrinden vazgeçecek olmuşsa da o akşam tekrar Hazret-i Pir'i rüyasında gö rerek emrini tekit ettiğinden yatağından fırlayıp ve kahyası Ahmed Efendi'yi de yatağından kaldırarak "Hemen şimdi gidip kereste götürecek ve binaya başlayacaksın!" emrini vermiş ve o gün sabahleyin binanın inşasına başlandı ğı tevatürle işitilmekten bulunmuştur.
Tekkenin bu ikinci yapılışına İbrahim Nureddin er- Rumies-Sahib şu tam iyelitarihi vücuda getirm iştir.Manzume, yukarıdaki rüya vakasına da işaret eder (173:79):
Menba'-ı kan-ı inayet Hazret-i Mahmıtd Han Sayesinde oldu bala Kddiriyye tekkesi
Bendesi Tahir Efendi sabıkanfetva-penah Eyledi bünydd-ı vdld Kadiriyye tekkesi
Emr-i Abdülkadir ileyaptı dergah-ı güzin Oldı ali cdy-ı zibii Kddiriyye tekkesi
Hdlet-i aşk-ı ilahi ile tevhid etmeğe Oldu şayeste bu ra'na Kddiriyye tekkesi
Hak mu'ammereylesin sıhhat ile hanisini Kıldı Hak yolunda ihya Ktıdiriyye tekkesi
Bir ziyade şevkle Nuri dedi tarihini Yaptı ol Tahir Efendi Kddiriyye tekkesi
Sene H. 1251 (1835-36)
Revnakoğtu, hem müderris hem şeyh otan Nureddin Efendi için şu bi gileri de ilave eder (173:80):
Şeyh İbrahim Nureddin Efendi, Sultan Medd'in şeyhi ve şehzadelerin de hocasıydı. Sultan Hamid'e kadar bütün şehzadeler Nureddin Efendi'den okumuşlardır.
Nureddin Efendi kendi tekkesinde de her gün medrese müfredatına göre şer'i ilimler, haftada bir gün de tasavvuf okuturdu. Altı çilehanenin hemen hep sinde erbain çıkarılır, devlet erkanı, ilim adamları, seyyahlar eksik olmazdı. Buraya mahsus olan hususiyetlerden biri de kelime-i tevhid bitince bir kişi ta rafından na't-ı Mevlana tarzında gavsiyye okunmasıdır.Bu vazifeyi de daima tekkenin eski mensuplarından Rüsumat muhasebecisi Rüşdü Bey yapardı.
H. 1286'da (1869-70) vefat eden Nureddin Efendi'nin türbede sandukası önünde talik yazılıcamlılevhadaki manzumeyi de tesbit eder Revnakoğtu. Metin tekkenin ikinci ihyasının ardından bir yeni emenin de Abdülmecid tarafından yaptırıldığını ifad e eder (173:78):
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1923
Kadıziidc nam bir miifti'l-enam Mazhar olmuştu ulüvv-i lıimmete
Bu makam için delil-i lıayr olup Valide Sultan klm-ı ismete
Himmet-i Abdülmecid Han ile de Girdi bu dergelı mükemmel sıirete
Kalb-i aşıklar gibi oldu küşad Bendegan-ı evliya-ı izzete
Oldu tefviz emr-i irşadı dalıi İşbıı merhum-ı keramet-haslete
Nıtr-ı cism-i Şeyh Nureddin'den
Bu nıalıal dönmüştü scıhn-ı cennete
Rcilı-ı ilme ceddi-veş edip süluk Niıil idifeyz-i şiznu rif'ate
Neşr-i ilm ile vatanda nice sal Hidmet etti şer'e dine millete
Kastamonıı ınaskat-ı re'si iken Kıldı lıicret pily-t taht-ı devlete
Ciimi'-i Fatilı'te de tedris edip Çend bar olmuş muvaffak rulısal:ü
Oldu hadim şerh ü te'lif ile de Fıklı ıt tefsir ü kelam u hikmete
Zii'l-centiheyn arif-i billiı.h iken Uçtu ahir rMıu suy-i rahmete
Çıktı üçler söyledi tarilıini Girdi Nılreddin sardy-ı vahdete
Sene H.1286
Tekkenin ihya tarihinin H.1265 olduğu, Ziver'i n bu dergfı.hın tecdidi için düş tüğü tarihte açıkça görülür (173:76):
1924 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Kadızade Tekkes i şeyhi Ali Rıza Efendi'nin bir teşekkür yazısı (173:73)
Hazret-i Abdülmecid Han-ı velayet-iktiran Şeyhülislam Hankahı'n eyledi ihya rasin Aşıkane vecd geldikçe o sultana Huda
Ruh-ı Abdülkddir'in imdadını kılsın mutn Cevhertn tarih-i Zfver hal-bahş olsun dile Kutb-ı devran kıldı tecdid Kadiriyye tekkesin Sene H. 1265 (1848-49).
Hattat Mehmed Rifat ellinden çıkma "dergah-ı şerifin cümle kapısı takında talik yazı i e yazılı"ydı. Bu hat dı:şındaki tekkedeki diğer yazıların hattatı 1896'da vefat eden Abdülfettah Efendi'ydi (173:76).
Nureddin Efendi'den sonra bu tekkenin şeyhliği oğlu Altıpatlar Ali Rıza Efendi'ye geçti (173:68-69):
Vefatıyla yerine büyük oğlu Ali Rızaeddin Efendi şeyh oldu. Ali Rtza Efendi askeri kaymakamlardan iken pederinin irtihali üzerine kalbindeki bir aşk-ı manevinin sevk-i mütevalisiyle askerlikten istifaen ayrılmış ve pederin in ma kamına geçerek 1318'e kadar meşihat etmiştir. 1318 Zilhiccesinde göçtü, tür bede saklıdtr. Kendisi bir cezbe-i lahutinin incizabına kapılmış ve bu suretle Altıpatlar Rıza Efeındi denilen bu zat günün yirmi dört saatinin on sekiz sa atini münhasıran zikir ve tevhide vermişti. Kabrinde hala duran şu tarih çok sarih bir surette beyan etmektedir, teberrüken buraya yazlldı...
Meşihata geçtikten sonra bütün zamaıunı zikir ve fikre hasretmiş olan bu zat, hayır ve hasenatı çok sever ve daima müracaat edenlerin işlerini yapışın haz zını duyardı. Kendisi iyi bir münşi olup tek oğlu Naci Bey'in sünnet düğünün de beş hususi katibıe irticalen yazdırdığı binlerce davet tezkirelerinin selika ve ibare cihetinden bi.r diğerine asla benzemediği tevatüren söylenmektedir.
Ekabir indinde sözü ve hatırı nafiz olduğundan devlet dairelerinde işi olan lardan birkaç kişi hemen her gün kendisine gelir ve onlara yardım için zaman bularak işlerini yaptırmaya·çalışırdı.
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1925
Zikir halkasına girdiği zaman başka bir huzur husule gelirdi. Saatlerce devran ettirdiği meş hurdur. Sohbeti daima mutasav vifane olup avam - havas kendi sinden müstefit ve mütelezziz olurlardı.
Şeyh Rıza Efendi'ye gümbür gümbür devran ettirdiğinden ve çok ayak vurmasından dolayı "Altıpatlar" denirdi. Revnakoğlu onun bu lakabı hak edişine işaretle şu anekdota yer verir (173:84):
Kadızade Tekkesi
(173:73)
Mazbut ve muteber usulüyle devran ettirmekte şöhret yap
mış, gayetle celalli bir Kadiri şeyhiydi. Ağzında Fatiha-i şerife eksik olmazdı. Yaşı yetmişi bulduğu halde beş saat kutbhaneden çıkmadan devran ettirir, yorulduğu görülmezdi. Devranda o kadar kendinden geçerdi ki bir gece İğci ler imamı şeyh Mehmed Efendi'nin meşihatı zamanında Beşikçi Tekkesi'nde devran ettiriyordu . Devranın ve durmadan ayak vuruşların gittikçe artan şid detinden eski ahşap tevhidhanenin harap duvarları sarsıntı geçiriyordu, ni hayet çatısı çatırdadı. Farkında bile değildi. Bir fırsatını bulup kendisine söy lediler. Hiç oralı olmadı, ayağım daha çok vurdu, devranı hızlandırdı. Zikrin sonundaki gülbanktan sonra dışarı çıktılar. Aşağıya olduğu gibi tavan bekli yormuş gibi indi.
Revnakoğlu, 1318 Zilhiccesinde (Mart-Nisan 1901) vefat eden Ali Rıza Efendi'ye dair notlarına şu ifadeyi de ekler: "Hemen bütün günlerini oruçlu geçiren Altıpatlar Rıza Efendi'ye hayran ve hürmetkar bulunan eski Diyanet İşleri reisi merhum Şerefüddin Yaltkaya dostumuz, Rıza Efendi'nin irtihalinde uzun bir mersiye söylemiş" demiş, manzumenin son kıtasına da yer vermişti..."
Ali Rıza Efendi'den sonra posta oğlu Naci Siralgeçti.Son şeyhti. Revnakoğlu "Tekke Şeyhi ve Müellif - Bir Erzurum Defterdarı Mehmed Naci Siral- "Şeyh Naci Bey" başlıklı bir yazısında Naci Siral'i anlatır (214:118-21):
Şehremini Yayla'da Seyyid Ömer Cami'-i şerifi karşısında Kadiriyye'den Ka dızade Tekkesi şeyhi Ali Rıza Efendi'nin ilk ve son oğludur. 1296 Muharre minde babasının tekkesinde doğdu. Annesi, Tophane dairesi istihkam reisi Mehmed Paşa'nın kızı Fatma Şemsi Hanım'dır. İlk tahsilini ve manevi bilgileri tekkede babasından ve hususi hocalardan öğrendikten sonra tekkenin çevre sindeki Yolgeçen İlkokulu'na girdi. Sırasıyla Davutpaşa Rüşdiyesi'nde, Vefa
1926 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
İdadisi'nde okuduktan sonra İstanbuJ Darülfünun hukuk mektebine devam etti ve bitirdi. Ayrıca cami derslerine devam ederek Fatih dersiamlarından eski Canik mebusu Canil<li Ahmed Efendi'nin 480 talebesi ile birlikte icazetname aldı. Mardinizade merhum Ebulula Bey de bunlar arasında idi.
Yine Fatih Cami'-i şerifinde Mesnevihan Mehmed Esad Dedeefendi'nin Mesnevi-i şerif derslerine de vam etti. Eski Ayan reisi Nasuhzade Mustafa Asım Efendi'den de tasdikat ve tasavvurat okudu. Kelami şeyhi Erbili Esad Efendi'den hadis- i şerif ve son ra şeyhülislam olan Tortumlu Musa Kazım Efen di'den de kelam, beyan, bedi', belagat bilgilerini öğrendi.
O tarihlerde İstanbul'da bulunan ve Kocamusta fapaşa Sünbül Sinan Hankahı'nda, Nuruosmaniye Cami'-i şerifınde Mesnevi dersleri veren Erzurum lu Nakibü'l-eşraf Seyyid Abdürrezzak Efendi'den yeniden Pend-i Attar, Gülistan ve Mesnevi okudu.
İlk resmi vazifesi, ilk memurluğu mektfıbi-i mali-
p '"'. %"" ' .
.,.,,.,. N A CI Slq A &.
Kurtuluşlar Yükselişler
, • 4 2
Kadızade Tekkesi
ye mümeyyizliğidir, sonra varidat başmümeyyizi oldu. Daha sonra yine ma
liyenin pul müfettişi olarak Ankara'ya geldi, oradan Çorum defterdarlığına getirildi. Tekrar İstanbul'a dönerek Beyoğlu tahsil başmüdürü (şimdiki gelir vergisi müdürlüğü) oldu.
Buradan Erzurum defterdarlığına naklolundu, burada üç buçuk sene kaldı. Valilerden Haşim İşcan bulunuyordu. Bir senesi de ondan öncedir. Dokuz ay kadar da Haşim İşcan'a vekalet etti. İlave-i me'mfıriyet olarak Erzurum imar birliği reisliği de üzerinde idi. Bu vazifelerde kaldığı müddetçe yaptığı hayırlı işler arasında en önemlisi şehrin en meşhur ve en iyi suyu olan Cen net Pınarı Çeşmesi'nin su yollarını tamir ettirmiş olmasıdır. O tarihe kadar kaynağından toprak künkler içerisinde şehre getirilen bu suyu demir borular içine aldırarak toz ve topraktan kurtarmıştı. Erzurum halkını çok sevindiren bu birliğinin parasıyla sağlanmış olmakla beraber Naci Bey'in himmet ve te şebbüsü ile meydana getirilmiş bulunduğundan Erzurumluların defterdara karşı duydukları sevgi ve teşekkür hisleri büyüktür. Şehrin mali gelir ve ka zancı üzerinde yaptığı ıslahat sayesinde o tarihe kadar gelir yüzde elli iken yüzde doksan sekiz nisbetinde yükseltmiştir.Bunu takdir için üçüncü umumi müfettişi Tahsin Özer kendisine bir takdirname göndermiş, Naci Bey'in ba şarısını överek "Bu güzel icraatınız sizden sonra geleceklere vesile-i ibret ve nümfıne-i gayret olacaktır" demiştir.
son şeyhi Naci
Siral'ın k itabı
ON BİRİNCİ GÜZERGA H 1927
Naci Bey, Erzurum'dan sonra Aydın defterdarlığına, oradan Siirt defterdarlı ğına verildi, en sonra Bilecik defterda rlığına getirildi. Buradan Karaköse def terdarlığına geçerken kendi isteği ile 1945 yılında emekliye ayrıldı.
Revnakoğlu, son olarak Naci Bey'e dair şu bilgilere yer verir (173:80-83)
Son şeyh Mehmed Naci (Siral) de her hafta mukabeleden önce Hazret-i Gavs'ın Fetli-i Rabbanisi ile Hikem-i Atayi okuturdu. Doktor Süheyl Bey, Naci Bey'in biath dervişlerindendir.
Şeyh Naci Bey, babasından 17 yaşında iken yetim kaldığı için teslik ve ter biyesi Ebülhüda'nın damadı bulunan Kadiriyye meşayihinden ve Cem'iyet-i Rüsluniyye azasmdan Seyyid Seyfeddin Efendi'dendir. Halen Hama'da bu lunan Şeyh Seyfeddin Hamevi Efendi, Hamevizadeler'den Seyyid Murtaza Efendi'nin oğludur.
Naci Bey, babası tarafından on beş yaşında iken teslike başlatılmıştı. Baba sının göçüşünde 17 yaşında bulunduğund an nüfus kağıdındaki yaşı üç sene büyütülmek suretiyle yirmi yaşında icazetname verildi, aynı zamanda iclas olundu. İclasında rehberi askeri doktor kaymakamlarından ve Kadiriyye hu lefasından Şeyh Fuad Bey merhum idi.
Sırat-ı Müstakim'de Afifi imzasıyla tarilu, edebi, tasavvufi makaJeler neşreden Naci Bey, Ali el-Hemedani'nin Kitdbu'l-Fütüvve'sini de şerh ve tercüme etmiş tir. Ceride-i Sılfiyye'deki şu yazılar da onundur: Mevize, 14 Teşrin -i evvel 1334; İşretin Men'i, 26 Teşrin-i evvel 1334; Tekayada Ders, 9 Teşrin-i sani 1334.
Son şeyh Mehmed Naci Bey'in ' frodit'' hakkında manzumesi uGam lı" mahlası ile 1940'ta Cumhuriyet'te çıkmıştır. Peyami Safa çok beğenerek
Kadızade Tekkesi
son şeyhi Naci Siral'a yaz ı an
mektuplardan
(173:71)
' ,
· ('-'! '! .,.'.,r. ,.; ·-!.>'" _;..:..... ""ls-'> ---· tiı\ ;.>' f >' <._..J ; ..-.· ... ,,,
/J};.A> o,I:.. ı:_:.. 1,' .Ô,;- J..J ' (;..., ...ı ,.,',y/ j,, ): .1 -- --!"• )
- .s..>....1 1 ":',J,,f ,.,r ',, 1>, Jıı _ .ı,,,.y,o ..J> •>' ..ı)..;ı. .--.1
y - . . . . -. -
,)' ,... .,,...f,.l
. JJ.
. .
.... _,ı .}'..., - ·..nWJ.J ,,> _,,.,> ;- .;):' :.,ı.,,l.v j ,
.:..,
· ',... ir \ ·1İk.1: · .J ,j,r!". - / ;{, ·,,,, _;.>- --J,1. .J.J-:-' ·-:f-J ; .ı:'
. (...:.ı ;:.,l'J ( '="'""
1928 Revnakoğlu'nun istanbul'u
tenkit ve tahlilini yapmış, hatta bestelenip Afrodit Marşı olmasını teklifte bulunmuştur:
Şarkta bir güneştin eşsiz. ridasız Aşk ufuklarında hattın Afrodit Bilmem kaç senedir sessiz sedasız Tarihin koynunda yattın Ajrodit
Yıllarca ecelin tr,ıcını koydun Sanrnıştım şufaıvıi dünyaya doydun Sonradan nasıl ş:eytana uydun Hortlayıp belayc.ı çattın Ajrodit
İşiten uzaktan adına mecnun Sevenler mahkeme katında maznun Satanlar isminin karıyla memnun Kişiyi kişiye kattın Afrodit
Kimi doğuşuna nesepsiz dedi Kimi şöhretine edepsiz dedi Kimi bühtana sebepsiz dedi Ne acı zehirler tattın Afrodit
Lebinden içenler aşk kevserini Hürmetle selamlar nur efserini Hakkın o eşsiz şaheserini
Yazık ki çamura attın Afrodit
Gazabınagelme:çin sanat-ı ilahi Gamlı'nın boynuna atma günahı Diyorlar acip bir Konya külahı İçinde kendini sattın Afrodit
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1929
Şeyh TavilMahmud Efendi Tekkesi
Kadızade Tekkesi'nin karşısında bulunan Seyyid Ömer camii etrafında Şeyh TavilMahmud Efendi Tekkesi vardı.
Bayram tekkeler içinde yer alantekkenintam yerini tesbit edemiyoruz, ancak Hadika, tekkeyi Seyyid Ömer Camiiyakınında gösterir.Tekkeye dair kısa not Revnakoğlu'nda şöyledir (169:40):
Revnakoğlu, İstavroz Bedevi Tekkesi son şeyhi Mahmud Ratib Bey'le (Taha
Toros arşivinden)
Şehremini civarındaydı, Altımermer'dedir. Bayramiyye ve Halvetiyye'dendir. Salı günleri icra-yı ayin edilirdi. Eski bir yangında yandı, 1256'dan beri arsa dır. Tekkenin meşihatı 1307'de Hurremüddin Efendi'ye verilmişti.
Hadika'da (I,123) Seyyid Ömer Cami'-i şerifi maddesinde şu küçük maluma ta rastlıyoruz: "Civarında vaki zaviye, Tavil Şeyh Mahmud Halveti için Sad razam Tekfurdağlı Mustafa Paşa'nın binasıdır ki bade'l-azl Malkara'da vefat eylemiştir. Azil tarihi llOl'dedir:'
Şeyh Mahmud Tavil Efendi'nin oğlu Şeyh Mustafa Huffi Efendi'nin İmrahor, Haffaf ve Kurşunlu Tekkelerinde meşihatı vardır (264:494):
Menteşeli İbrahim Efendi'nin parmaklığının yanında sülüs kitabeli, mistar lı tek şahide, başında büyükçe Şemsi taçlı kitabesi: "Hüve'l-Hayyu'l-Baki - Merhum ve magfür el-rnuhtfıc ila rahmeti rabbihi'l -gafür sabıkan Mira-
hur Hankahı'nda seccade-nişin iken hıraman -ı ravza-i rıd van olan tarik-i Şem siyye'den Mustafa
b. eş-Şeyh Mehmed el-Halveti Efendi'nin ruh-ı pür-fütCıhla rıyıçın rızaen lillahi el-fatiha, 22 Cemazi yelevvel 1173"
1930 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Takvimci Ziya - Ahmed Ziya Ak bulut
Ahmed Ziya Akbulut, "Takvimci Ziya" diye meşhur olsa da birçok cepheli
münevverlerimizdendi. Matematik, astronomi sahasında kendini göstermiş, resim sanatında peyzajlarıyla dikkat çekmişti.Oğlu Necmeddin Akbulut'un Reşad Ekrem Koçu'nun hazırladığı İstanbul Ansik lopedisi' ndeki kıymetli malümatı tamamlayan bilgi er Akbulut'un 1938'deki
vefatının ardından Revnakoğlu'nun tuttuğu notlarda yer alır.Beyazıt Medresesi, İnkılap Müzesi olduğunda orasının ilk müdürüydü. il. Beyazıt külliyesine ait Beyazıt Medresesi,Ahmed Ziya'nın riyasetiyle 1934'te Belediye İnkılap Müzesi olmuş,bu müze 1943'te Gazanfer Ağa Medresesi'ne taşınm ıştır.En son, Akbulut'un envanteri buradan Atatürk Kütüphanesi' ne intikal etti,birkaç sene önce de Ramazan Minder'in müdürlüğü zamanında tasnifi yapı dı.
Revnakoğlu, Akbulut'un vefatının ardından birisineyazığımektupta şunları diyordu (130:14):
Beyefendi, şayan- ı hayret bulacaksınız, bendeniz bu küçük hürmetnameyi karalayıp bitirdikten sonra gönderecektim. Bir tesadüf benden izi dersime geç bıraktı. Talebemden olan bu genç de derste bulunacağı içi n ders saatine kadar yazdığun yanımda kaldı.
Akşam gazetenizi aldım, "A hmed Ziya" başl ıklı yazınızı okuduğum gibi, çıkacağına o kadar
ihtimal vermek istememiştim ki yek nazarda "Ahmed Ziya"yı "Nazmi Ziya" gördüm.
Ahmed Ziya
Ak bulut
Şüphem zail olunca bu defa da bizim meşhur maruf Takvlm-i Ziya müellifi olacağını ise hiç hatırlamadığım, hatırı ma bile getirmediğim için yazın ı z, okuyarak geldiğim kısımda bitse idi bu Ahmed Ziya'nın kim olduğunu sizden istizah edecektim.
Çok sevdiğim bu çok mübarek, muhterem, enfes ve mühi m adamla Beyazıt'taki o küçücük kahvede nargile tokurdatarak görüşüşüınüz haftayı geçmedi. Bu son mu olacaktı?
Fizyolojisini ne güzel tersim etmişsiniz. Fakat içim yandı beyefendi, "LUın dünyamı z Ziyasız kaldı" buyurmuşsun uz, ya insanlık alemi?
Bu eşsiz mahviyet, fazilet ve ferahatinde de, meclisaralığı, şuhluğu, zarafet ve hoşsohbetliği gibi mi.iteferrid adamın bir ay kadar evvel de üstadı m Ah med Avni ile bir iki gün farkla bacanağı Mehmed Emin Bey intikal etti
idi. Mehmed Emin Bey topçu kaymakamı, maarifçi, ashab-ı te'liften şair, edip ve bugünkü
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1931
Ahmed Ziya Akbulut'un inkılap Müzesi'ndeki teşh ir malzemeleri(Encümen arşivinden)
memleket hocalarına Ali Nazima ve Ahmed Nai m gibi hocalı k etmiş yarım asırlık bir irfan hadimi idi. Her ikisini n de mufassal tercüme-i hallerini Güzideler Kafilesi için senelerce evvel yazmıştım. Emin Bey'in pek gecikti, ama Ziya Bey'inkini hemen takdim edeyim.
Bakımz ne eserler, ne hizmet ve ne himmet, sonra da hudutsuz bir mahviyet, meyvedar
dırahtın hake meyli gibi. Ne oluyor beyefendi? istanbul'dan sefer mi başladı? Bir göçüş kafilesi durmayıp gidiyor! Korkarım bu gidişle dünyamız bomboş, dımdızlak kalacak!
1932 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Benim bir kanaatim var.Şimdiki nesil
parçalansa, paralansa, ilmen demiyorum, o hiç yok, fakat malumat ve bilhassa ahlak, fazilet
ve edep ve irfan itibarıyla katiyen bu adamlara halef olamaz. Allah onu ziya-yı a'zam, kainatın ziya-yı uzma-yı ma'nevisi ile ziya-saz etsin.
Ona ait notla rımı bir iki güne kadar takdim ederim.
19 Nisan 1938.
Bir hayli karışık ve okunaksız notlarında Revnakoğlu, Ahmed Ziya'nın vefatının ardından cemiyetin alakasızlığına sitem ediyor ve şöyle diyordu (130:35-42):
Re1sü'l-Muvakki t1n Takvimci Ziya
Bili11mez kıymeti ruşen-dillının vakt-ifeyzinde Güneş ta batmadıkça wlınet-i leyiaşikar olmaz
La-edriye atfedilen bu beyti onun ölümü üzerine yazıma başlık yapıyorum. Fırçasının sanatkar kudreti kadar kalem sanatında da değerli bir şahsiyet olan Elif Naci, onun insanı yakan ölümü nden bahsederken "Onun gazete sütunlarında sık sık ismi geçen bir şöhreti yoktu, sağlığında bir fıkra muharririne mevzu bile olmadı" diyor.
Bu maatteessüf böyledir.
Kendi nden biraz evvel vefat eden bacanağı Bay Mehmet Emin de bugü nkü nesli okutan edebiyat hocalarına hocalık etmiş, rahlesinde Yusuf Akçura ve Ahmed Refik gibi adamlar yetiştirmiş, şair, edip, veli, mütefekkir,
basılmamış birçok tarihi teliflere sahip, 50 küsur senelik bu maarif adamı, gazeteci ve Türk zabiti olan Emin'in ölümünü gazetelerin ilan sayfalarında okuduk.
Ali Naıima 60 küsur senelik hayatında defalarca nazırlık, mebusluk, müdürlük
ve muallimlik yapmış, Amme cüzlerinden
Sadi'nin Giilistan'ına, Şeyh Feridüddin Attar'a, Zemahşeri ve Ebü'l-U la el-Maarri'ye kadar yazmış, Türkçeden Fransızcaya, Fransızcadan Türkçeye kuçük büyiU<, nev' nev' "miftah''larla, "lügat"ler, gramer ve lekturlar neşretmiş bir adamdı. Ölümünü yalınız kadirşinas ve bilgi sever talebesi Burhan Felek bir yazısı ile Cumhuriyet gazetesindeki küçük bir fıkrası olmasaydı duyamayacaktık. Kucak dolusu eserlerinden dünkü, bıugünkü ve yarı nki
neslin doya doya istifade ettiği ve edeceği bu konuşan kütüphane sustuğu za man etrafını saranlar kaç kişi idile Hangimiz Fransızca öğrenmek veya öğretmek istedik de onun sükut içinde ders vereın muallim mahiyetindeki "muallim"ler.inden ''tekell üm''e başlamamış q)duk.
Şark ve garp felsefesin i çok geniş bir ihtisasla nefsinde cem' etmiş, Hacı Zihni'nin en sahih varisi, ha kim ve filozofumuz bi r Galatasaray evladı ve bilhassa İslam maarifinde en son muhaddis ve siyerd olan Hoca Naim dar-ı naime giderken onu biıze ona yakışan bir lisanla yalnız ''Zaman" anlatabilmişti.
Salih Arif, Ga latasaray'ın en değerli ınüdürlerin inin en muktedir mCtd ürü; sefarethaneye yazdığı lbit mektupla Galatasa ray'ı işgalden kurtaran, Fransız akademisin i hayrete düşüren Fransızcasıyla
garp edebiyatının İstanbul'da ilk mürevviçliğini yapan adam. Hayatı ve- mematı hakkında hangi esaslı malumata sahibiz'?
Ahmed Avni, Mevlana.felsefesini, şark
m usikisini bütü n ruhi)ıat ve irfa111yla temsil eden; hukuk, tasavvuf ve edebiyat hocası, şaiı bestekar, Mesneııi'nin Ankaralı ismail'den
son ra il k ınuhaşşisi ve mütercimi, Fusı'ls şarih i,
Darüşşafaka'nın en kibıar ve efend i çocuğu Ahmed Avni. Hangi edebiyat ve bibl iyografi hocası onu mevzu edindi de iki satı r bir şey yazdı?
RöportajiyyCına mevzu ola mayan, ansiklopedi müellifleri ni n maatteessüf gafil kaldığı, "meşhur adamla r"ın da yazmad ığı bu yarım asırlık hoca, hattat, ressam, münecci m,
muva kkit, heyetşinas, riyaziyeci, Fransızca, coğrafya ve kozmografya hocası, alim, müellif: ciltler ve tezler sahibi sanatkar Ziya'yı hangi ciltler anlatacaktır bilmiyorum
Onu İstanbul. "Takvimci Ziya'' diye tanırdı.
Günün her saatinde , bilhassa kudema
arasında elden gezen en meşhur eseri Takvim'i olduğu için "Takvim sahibi':"Takvl mi Ziya müellifi" dend iği gibi, doğrudan doğrnya
galat olarak "Takvim Ziya" diyen ler de vardı. Hocalık hayatında müstesna fazileti ile "baba" diye tanınan Ahmed Ziya'yı ilk defa kendi eserlerinin de teşhir edildiği Medresetü'l Hattatln'de üstadı Hafız Hulusi Efendi'nin nefis bir talik ile yazd1ğl "Ali" isminin önünde Hattat Hamdi ve rahmetli Kemal Emin'le beraber hayranlık izhar ederken görmüştüm.
Sergileri gezer, tiyatrodan anlar, sanatkarı benimser, sazı sözü sever, dershane ta lebesi gibi her konferansı, her hatibi, hatta her meddahı dinler, Ahmed Haşim, İbn i Sina, Sinan'dan Kemal ihtifaline kadar her türlü
sergileri gezer, ilmi, edebi her törende bulunur;
hiçbir şeyi istib'ad etmeyen, her şeyde bir istifade zevki a raya n müstesna tevazul u bir adamdı. Kemal ihtifal inde bir ricam ile derhal harekete geçmiş, "kadı"nın lbası için istediğim yeşil biniş ile kallaviyi bizzat kendi eliyle getirip lutfetınek büyü klllğünu göstermişti.
En son eseri de müdürlüğünden ziyade m liessisl iğini yaptığı İnkılap Müzesi'dir.
Bilhassa kendi sanatkar elinden çıkan bir
"Bism -i Şah Ali" gibi hat sanatında da iktidarını gösteren nefis taliklerle süslenmiş Bektaşi hücresi görülecek bir köşedir.
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1933
AAnıı/ Ziya tbıdl ist/1oAatt41ııM t6tiirllliirlBn
Mamlekeıtın kaybattııaı cıı .ağerll
rıyeznyecı va sanatkar
Eski taş mekteplerle medrese odalarındaki softa, çömez, molla hücrelerini ihtiva eden tarihi dekorlar kurmak teşebbüsü nde olduğunu söylemişti. Ne yazLk ki temeli onunla atılan bu binanın da üfCılüyle üflıl eden sanat ve kudretin resm-i küşadı yapılamayacaktır ...
Ahmed Ziya Akbu lut'un Revnakoğlu'nun sorularına verdiği cevaplar ve kendi eliyle yazdığı biyografisi şöyleydi(17-24,28-30)
Takvimci Ziya
Olln ölUmnnn te·
essnrle bildlrdlli - mlı Ahmet Ziyıı Akbulut 1288 de lswbulda d<i mu,ıu. Tahsilini sır.uile raçhane deki iptidaiye mek·
tebindc. Fatih ve Koca Mustafa pa · E<ı a rtııUye. lennıle yııpmrı
Ro1ıırıtlll AA111d Ziya Harbiyn ı>İY•·
de mWAzimi sanisi
olarak 1305 de diploma almıtrr. Mer· hum 1308 de Gllul nathr akademisine
girerek beş S<?ne tahsıldcn sonra birinci mUklatla ressamlık diploması atmı:.ay.
nl ıamanda llmtnocum \'e heytt lah!il ttmi,tir. Fnıns12Ca. ln&iliıce ' almanca bilirdi. 1329 a kadar muhtelif mekttııler de lıoc31ıklarda bulwıduk tan 110nrıı iste- 4ile binılıktan tekaüde ııevk.edlldL ı 11 dt :ıkadmıiye riyui)-e ve manam muallimi olarak yerleşti. Kendisi lnla IOp mOzeJnin tulsindenberi mOdUril bu· lunuyordu.
Ahml't Ziyanın mnnteıir ' gayri mQn tir birçıılc eserleri vardrr. Ktndi<I ay. ni ı.amanda i)'i bir ressamdı. Peyı:ıjla nndan bir kısmı Do!mabahçedcld mllzt· de bulunmaktadır .
1285 senesi Haziranının 15. günü ve
1286 senesi Rebiülevvelini n 17. günü pazar günü sabah saat 2,25 dakikada Dersaadct'te Kıztaşı'nda dünyaya gelmişi m.
1292 senesinde Saraçhane'deki ibtidaiyye mektebine devamla 1295 senesinde şehadetname ahz ederek sene-i mezklıre Ağustosunda Fatih Rüşdiye-i Askeriyesi'ne tedrisine bi'l
Ahmed Ziya Akbulut'un vefatı ardından çıkan gazete haberlerinden
Bektaşi babaları ndan hayatta ola n ve yaşayan
imtihan kayıt ve kabul bulundum. 1298 senesinde Koca Mustafa Paşa Rüşdiye-i Askeriyesi'nin münteha
sınıfına naklederek o sene icra
ne varsa hepsi ni topladım, "oda"ları nı
gösterdim. Ben eksikleri söylemelerini istiyordum, onlar parmak ısırdLlar.
Kırşeh i r'deki hazrct-i pi rin türbedar dedesi de "Bu kadar çeyizler, imanım dirilir!" dedi
"Çeyizlemek'; m utasavvıf dilinde ilbas ve tezyin manasınad ı r.
Reisü'l-hattatin Hoca Karnil'in alakasını tahrik içi n el inden bırakmad ığı otuz üçl ü tesbih i
ile omuzunu dürtüyor, "Şu Ali'n in aynına, şu ya'n ın kasesine bak! Mi nkale ile ölçsen bedir gibi zaviyeler açıklıkta ..."
1934 Revnakoğlu'nun lstanbul'u
ktlman imtihan-ı umlımide dördüncülükle şehadetname ahı eyledim.
1299 senesi Ağustosunda Kuleli ldad\-i Askerisi'nin birinci senesine kayıt ve kabul
olundum. Üç sene lahsilden sonra 1302 senesi Temmuzunun beşinci günü Mekteb-i f ünfın-ı Harbiye-i Şahane'ye nakletti m. Orada da üç sene fünun-ı askeriyye tahsilinden sonra 1305 senesinin 16 Mayısında ba-diploma piyade mülazırn - ı saniliğiyle neşet ve Edirne'de aram saz Piyade 9. Alayının 4. Taburunun 4. Bölük mülazun-ı saniliğine tayin olundum.
Bir müddet ifa-yı vazifeden sonra redif teşkilatı için ordu-yı mezkur erkan-ı harbiye riyasetinin talebi üzerine sene-i mezkure Teşrin-i sanisi nde erkan-ı harbiye dairesine devamla teşkilata ait ikinci ordu mıntıkasını.o haritaları n ı tersim ettim. O esnada Edirne Mekteb-i İdadi-i
Mülkiyesi'nin resim ınıuallimliğine maarif müdürünün talebi ve erkan-ı harbiye dairesi nin tensibiyle tayin olundum.
1306 senesi Haziranında mezuniyetle Dersaadet'e gelerek o sırada münhal bulunan Koca Mustafa Paşa Rüşdiye-i Askeriyesi Fransızca muallimliğine bi'l-müsabaka nakil ve tayin edildim. Bir sene sonra Gülhane Rüşdiye-i Askeriyes.i'nin de lisan mualli mliği
uhdem e inzimam ederek her iki mektebi idare eyledi m. 1308 senesinde Koca M ustafa Paşa Rüşdiye-i Askeriyesi'n:i terk ederek Gülhane'ye asaleten tahvil-i me'ınüriyet ettim.
Aynı senede Sanayi'-i Nefise Mektebi'nin ressam sınıfına bi'l-imtihan dahil olarak dört sene tahsilden sonra 1.313 senesi Teşrin-i evvelinde ikinci derece biri nci mükafata nail olarak ha-diploma ressamlıkla neşet eyled im. Sanayi'-i Nefise Mekte:bi'nde esna-yı tahsilde ınekteb-i mezkur ulurn-ı riyaziye ve menazır derslerini veka leten tedris ederdim.
1310 senesi nde Sultan Selim Muvakkithanesi'ne de ayrıca devam ederek elyevm müneccimbaşı bulunan faziletli Hüseyin Hilmi Efendi'den ilm-i hey'et ve ilm-i nücumun esasını tederrüs ettikten sonra üdeba -yı Osmaniyye'dıen [Namık] Kemal
Bey merhumun pederi esbak münecci m başı merhum ve magfur Mustafa Asım Bey'den de ilm-i zk ta hsil ettim.
1303 senesi nde hattat-ı şehir üstat Mehıned Hulusi Efendi'ye devamla yedi senede sülüs ve nesihten icazet ahzinden sonra da meşahir-i hattatinden Sami Efendi merhuma devamla
Fotoğrafta sarıklı kişi,Ahmed Zfya' nın da hocasıolan son müneccimbaşı Hüseyin Hi mi Efendi'dir.Sırtı dönük festi şahıs, Beylerbeyi muvakkiti ve saatçi Tevfik Bey (154:614)
hatt-ı talik ve sülüs celisi temeşşuk ettim.
Erbab-t sanayi'den bulunan pederimi n iştigal eylediği sanatlardan ağaç oymacılığı, tornacılık ve dekupaj, leğiıncilik, hatta kunduracıl ı k sanatlarını da hususi surette öğrendim.
1310senesinde Kuleli İdadi-i Askeriye resim muallimliğine nakjl eyledim. 1311senesi nde resim muallimliğine ilaveten mekteb-i mezkur hendese-i musattaha muaJlimliğini ifa ettim. 1313'te yine mekteb-i nıezkfırda inhilal eden kozmografya muallimliğini hoca bulununcaya kadar vekaleten ifa ve 1314'te Kuleli İdadi-i Tıbbiye'sin i n de m ün hal kalan kozmografya muallimliği de uhde-i aciziye ilave edilerek
iki sene müddetle her iki mektebi kema-
hiye hakkuha idare ve vazife-i tedrisiyyeyi ifa eyledim.
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1935
Ahmed Ziya Akbulut'un kendi el yaz ısıyla biyografisi (130:18)
1310 senesi Haziranında Kuleli İdadisi ders nezaretinin inhası ve Meclis-i Maarif-i Askeriyye'nin kararıyla idadi-i askeriyyenin kozmografya muallimliğine kaydımın tebdili icra edildi.
1316senesi nde Sanayi'-i Nefise Mektebi'nin 300 kuruş maaşla menazır ve riyaziye muallimliğine resmen kaydolundum.
1305 senesinden 1316 senesine kadar Darüşşafaka'da da fahriyen muhtelif sınıflara
1936 Revnakoğlu'nun istanbul"u
Fransızca, hendese-i musattaha ve mücesseme, ilm-i hey'et, resim dersleri tedris ettim.
1318 senesinde Sadr-ı esbak Mahmud Şevket
Paşa merhumun Tophane-i amire tecrübe ve muayene dairesi riyaseti esnasında mabeyn-i hümayunda tesis edeceği Esliha-i Muhtelife Müzesi azalığına, ilave-i me'muriyet olarak 1320 senesinde mabeyn-i
hümayun ser-fotografi; 1320 senesinde Mekteb-i Harbiye Matbaası müdüriyetine
ilave-i me'muriyet olarak tayin olundum. İdadi-i Askeriye'deki kozmografya muallimliği uhdemde kalmak üzere 1324 senesi evahirinde kadro mucebince gerek muallimlik gerekse matbaa müdüriyetinden infısa1ile Beykoz Tabakhanesi'ndeki
debbağ taburu binbaşılığına ve bir buçuk ay sonra da erkan-ı harbiye-i umumiye dairesi yedinci harita şubesinde nirengi memurluğuna nak1-i me'mCıriyet eyledimse de bir
ay sonra matbaa -i askeriyenin ıslah ve tertibi için mezkur matbaanın müdüriyetine tayin olundum.
1326'da ilave-i me'muriyet olarak Harbiye Mektebi'nin tesis müdüriyetine memur edildim. Sene-i mezkure evahirinde matbaa müdüriyetinden bi'l-infisal asaleten mektep müdüriyetine tayin olundu isem de harita şubesince görülen ihtiyaç üzerine Anadolu
a.ksam-ı şarkiyye inkişaf haritalarının taytn-i nukatt için Erzurwn, Van ve havalisine seyahat eyledim. 6 ay sonra Dersaadet'e avdet ve 1328'de wnum nirengi postalarıyla birlikte tekrar Erzurum'a seyahatle 3,5 kilometre
kare blı esası iki buçuk milimetre ile ölçmeye heyetçe muvaffak olunduktan sonra aynı zamanda esasın her iki başlarının tUl ve arz coğrafyalarını rasadat-L felekiyye icrasıyla tayin edilmiştir.
1329 senesi Kanun-ı evvelinin 15. gününden itibaren kendi istidam üzerine tekaütlüğüm icra edilmiştir.
1330 senesinde müceddeden küşat edilen İnas Sanayi'-i Nefise Mektebi'nin fenni menazır muallimliğini deruhte ederek bir buçuk sene sonra 600 kuruş maaşla tavzif olundum.
Seferberlik ilanını müteakip 1331senesi Haziranının birinci günü imalat-ı harbiye merkez resimhanesi amirliği ile tekrar sanata alındım.
1333 senesinde Medine-i münevvere'den harita kom isyonu riyasetine mevrut tahriratla talep olunan muntazam bir basltanın ima latı için mezkur komisyon riyaseti nden davet olunarak taleb-i vaki' iltimas edilmiş ve bunun
üzerine 120 x 90 x 10 ebadında sert bir litografi taşı üzerine ortası 5,10 dakikalık gurubu ve kenarları zevali 2,5 dakikalık olmak üzere Medine-i münevvere arzma göre bir basita hesap ve taraf-ı acizanemeye hakk edilmiştir. Basitaya ilaveten bir de pi rinç maden üzerine bir tarafı rubu', diğeri [boş bırakılmış bir alan] olmak üzere bir rubu'-ı daire hesap ve hakk edildiği gibi ust'.ıl-i istimalini havi Arap ve
nesih hatla yine rubu'-ı daire şeklinde bir risale tahrir edilerek her üçünü birlikte Teşrin-i
sant 1333'te Haydarpaşa'dan trene rakiben Şam-ı şerife doğru hareket eyledim. Şam'a ınuvasalatJ mda urbanın şimendiferi tecavüz
eyledikleri ve o sıralarda gitmek tehlil<eye badi olacağı beyanıyla kolordu erkan-t harbiyesi tarafından müsaade olunmayıp şu kadar var
ki emanat-ı vezfilfin mahal line veazmı havi Şam'da yazdığlln mufassal bir risale Medine'ye kafile ile sevk edilmiş ve bir sene sonra makbuzları almmtşttr.
Tclifat ım:
Reh-nti.may-ı Kıraat-i Franseviye, Ef al-i Semaiyye-i Franseviyye, Fen Defteri, Kozmografya, Ameli Menazır, Femı-i Mentmr, Takvim-i Şems, Takvim i Ziya, Haftalık Takvim, Hendese-i Resmiyye, 1928'de basılan Garaib-i Hesttbiyye yahut Miftah-ı A'dad, Şifre Muallimi.
Basltalar (en basitası, parsel arzuıa göre): Kuleli idadisi'nde, Kuleli Hastahanesi'nde, Kavak'ta, Paşakapısı'nda, Erzmum'da, Van'da, Yeınen'de, Şam'da, Halep'te, Medine-i münevvere'de, Anlara'da.
ON Bİ R İ NCİ GÜZER GAH 1937
Şeyh Abdullah Efendi Tekkesi - OdabaşıTekkesi- Koruk Mahmud Tekkesi
Cevdetpaşa Caddesi'nden Ondalıkçı Sokak ve devamı
o an Keşkekçi Sokağı'na geçiyoruz.KeşkekçiSokağı'nda solda Koruk Çeşmesi ve yanındaki6 ve 8 numaralı
binaların önünde duruyoruz. Burası Şeyh Abdullah Efendi Tekkesi - OdabaşıTekkesi - Koruk Mahmud Tekkesi'ydi.(Seyyid Ömer Mahallesi, 1754 ada, 30 parsel)
Tekke, Koruk Çeşmesi'nin arkasındaydı. Aşağıda fotoğrafı Encümen arşivinden tes bit edilebilen çeşme, şimdi Keşkekçi Sokağı'yla Alay Müftüsü Sokağı'nın buluştuğu yerde bulunuyor.Alman Mavileri'nde tekkenin yeri çeşmeye çok yakın olan Keşkekçi Sokak'ta 6 numaralıbinanın yeriolarak görülür.Tekke 1918'de yanm ıştı (111:73):
Rifa'iyye'den Odabaşı'nda Koruk Mahmud Sokağı'nda Abdullah Efendi Tek kesi, bu sokakta bulunması münasebetiyle "Koruk Tekkesi" de derler. İlk za manlar mukabele günleri çarşamba öğle namazından sonradır.Ahmed Muh tar Efendi zamanında bir müddet cumaya çevrilmiş, sonra yine çarşamba olmuştur. Dergah büyük Fatih yangınında yanmıştır.
Revnakoğlu, tekkenin kuruluş hikayesi ve vaziyetini de kayda geçirir (111:72,23):
Odabaşı Tekkesi, Odabaşı Mahallesi'nin yerlilerinden Fatma Hanım namında bir hatunun verdiği kendi evinin arsası üzerine yaptırılmıştır. Bu hanım son radan Abdullah Vehbi Efendi'ye zevce olmuştur. Abdullah Vehbi Efendi, bi rinci haremi Hafıza Hamm'ın vefatından sonra bu Fatma Hanım'ı almış, o da bütün mülkünü tekke yaptırılmasına vakfetmiştir. Ahşap bir kat üzerine iki oda, bir taşlık, tevhidhane ve türbeden ibaretti. Arkasında genişçe bir de bah çesi vardı. Tevhidhane dahilindeki çilehane Ahmed Muhtar Efendi tarafın dan türbe haline getirilmiştir. Taamiyyesi yoktu, yalnız Kassam Tevfik Efendi Muharremde aş pişmesi ve mevlid ayında da mevlid okutulmasını vakfetmiş ti. Taaıniyyesi olmadığından lokma yapılmamıştır.
Çapa'da Behruz Ağa civarında Odabaşı Çarşısı'nda Rifa'iyye'nin Ulvaniyye kolundandır. Evvela bu tekkenin icra-yı ayin günü çarşamba iken tekkenin mumaileyh şeyhi Abdullah Efendi'nin mahdumu Ahmed Efendi gümrük ke tebesinden bulunmakla işlerinin kesretine mebni amiri tarafından cuma gü nünden maada müsaade eylemediğinden naçar olarak tekkenin gününü cu maya tahvil eylemiştir. Bol şam fıstıklı aşuresiyle meşhurdu. Tekke meşhur Çırçır yangınında yanmıştır.
1938 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Aslı Odabaşı Dergahı'dır. Koruk Mahmud Mahallesi'nde halen mevcut Ko ruk Çeşmesi'ne bitişik bulunma sından "Koruk Mahmud Tekkesi" adıyla da şöhret almıştır. Bu ÇE"şmenin suyu daima dergah-ı şeriften verilirdi. Dergah-ı şerifin hiç kadın dervişi yoktur.
Tekkenin ilk şeyhi "BerbE!r Şeyh Abdullah Efendi" diye maruf olan Abdullah Vehbi Efendi'ydi (111:26):
Şeyh Hacı Abdullah Vehbi Efendi, Berber Şeyh Abdullah Efendi" diye ma ruftur. Fatih'te Saraçhanebaşı'ndaki kendi emlakinden olan dükkanında uzun müddet berberlik etmiştir. İstanbul meşayihinin ekseri tıraşa kendisine ge lirlerdi. Başında tac-ı şerifle gezer, güzel yüzlü, nurani, terbiyeli, zevkli bir adamdı. Üç haccı vardır.
18-19 yaşlarında İstaınbul'a gelmiş; okuma yazması yokmuş, sonradan tahsil etmiş ve ilk refikası Hafıza Hanım'dan hıfza çalışarak hafız olmuştur. Biraz daha sonra hattatlığaı merak edip bunu da elde etmiş ve saraydan atiyeler karşılığında takdir gö.recek derecede Kelam -ı kadimler yazmaya muvaffak ol muştur. Bir müddet hattatlıkla geçinmiş, sonra saraya alın mış, sarayın hattatı olarak sultan ve şehzadelerin hüsn-i hat muallimliğini de yapmıştır. Tekkesi nin tevhidhanesindek i ism-i pir levhalarıyla oğlu (torunu olmalı!) Abdünnafi' Efendi'ye verdiği icazıetname kendi hattıyladır.
1936'da Koruk Çeşmesi, arkasındaki ve sağındaki arsa Koruk Tekkesi'nin alanıydı (Encümen arşivinden)
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1939
Revnakoğlu bir başka notunda yukarıyı kısmen tekrar eder (111:63): "Berber Şeyh Hacı Abdullah Vehbi er-Rita' (b.Yunus), "Kemôliyye şarihi Üsküdarlı Kutb Nuri Efendi" denilen Şeyh Mehmed Nuri Efendi'nin halifelerindendir.Ankara'nın Haymana Ovası civarında yerleşmiş Eşrefiye aşireti Türkmenlerindendir.1288'de göçtü. İki defa? hacca gitmiştir. Hattatlık ve berberlikle geçinirdi;daima zikrullah ile meşgul olurdu. Vefatında 77 yaşında idi."
Odabaşı Şeyhi Abdullah Vehbi Efendi'nin halifeleri (111:65):
Kozyatağı Şeyhi Tanburi Halim Efendi.
Şeyh Mahmud Rumi Efendi: Sultan Hamid'i n saraçbaşısı Ahmed Efendi'nin babasıdır. Oğlu gibi kendisi de saraçtı, Kocamustafapaşalıdır .
Komik Abdi Efendi merhum: Abdullah Vehbi Efendi'nin dervişlerinden idi. Abdi Efendi bir gün tekkenin kapısı eşiğine uzanmış yatıyormuş. Sormuşlar:
-
Orada ne yapıyorsun?
-
Hakk'a şükürler olsun, erenleri n sayesinde aman kapısını paşmakçılığmı yapıyorum!
Abdi Efendi, "Bugün Nuri imam oldu uyan gelsin bu meydane" menkabesini dinlerken boğulacak derecede ağlarmış. Beyazıt yangm kulesinin ağası baş köşklü de Ahmed Muhtar Efendi'nin dervişi olduğundan dost imişler. Rama zanda kulede beraberce iftar ederler, oradan oyuna giderlermiş.
Komik Abdi (Abdürrezzak) Efendi'ninvefatından yıllar sonra 12 Eylül1953'te Feridun FazılTülbentçi'nin Vatan gazetesinde çıkan yazısının başlığı"Komik Abdürrezzak' ın Ölümü"ydü:
39 yıl evvel bugün 12 Eylül 1914'te meşhur Türk komedi artistlerinden Ab dürrezzak ölmüştü. Halk arasında sadece "Abdi" adıyla anılan ve halk tara fından pek sevilmiş olan bu sanatkar, muntazam bir tahsil ve terbiye görme mesi ne rağmen doğuşundaki kabiliyet sayesinde uzun yillar büyük bir tuluat artisti olarak alkışlanmıştır. İkinci Abdülhamit onu saraya almıştı. 1908 Meş rutiyet inkılabmdan sonra yine İstanbul'da Şehzadebaşı'ndaki tiyatrosuna dönmüş·ve ölünceye kadar çalışmıştır. Meşhur Kel Hasan, Abdi Efendi'nin çırağıdır.
Kantolardan sonra çıngıraklar çalax, derme çatma bir dekor içinde evvela Kü çük İsmail Efendi görünür, kantolarını tamamladıktan sonra piyeste rol olan Şamram veyahut Peruz ya Küçük İsmail Efendi'nin kızı veya karısı rolün de sahneye dahil olurlardı. Mürettep ufak bir mukaddimeden sonra "Şaplak, şaplak oğlum!" diye Köçek İsmail Efendi'n i n sesi duyulur, bir üçüncü şaplak tan sonra da tamanuyla başına geçmiş kırmızı ve yırtık bir fes, kazan kulplu kaşlar, şişman bir gövdenin üzerine allı dallı bir mintan, ayakta uzun beyaz
1940 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Meclis-i Meşayih reisi Muhyiddin Efendi'nin tomarında Şeyh Abdullah Vehbi şöyle yer alııyordu (111:25):
Şeyh Abdullah Efendi er-Rifü'i (eş-Şeyh Abdullah
b. Yunus. B. İsmail b. Topal Ali): Konya kazaların dan Aksaray sancağından şarklı Türkmeninden Kı revi'nden Yeniköy karyesindendir. Bunların büyük cedleri kendi lakabıyla iştihar bulup "Topaloğulla rı" denmekle meşhurdurlar.
Aslen Koçhisarlıdır ve Şerefli aşiretine mensup Türkmenlerdendir. Önceden Ankara'ya, oradan da İstanbul'a göç etmişlerdir.
"1239 tarihinde Asitane'ye gelip 1254 tarihinde Üs küdari Şeyh Mehmed Nuri Efendi'den bi'l-intisab 1266 tarihinde istihlaf eylemişlerdir. 1275 sene si muharreminin beşinci günü Yeşil Tulumba şey hi Abdülhalim Efendi iclas ettirmiştir. Lakin inde ehl-i tarik Muharremde iclas vaki olmadığı muhak kaktır:' (Nakl-i Şeyh Sırrı Kıztaşı)
Mumaileyh Şeyh Abdullah Efendi kendi mülk hanesine 1274 senesi Muhar remin on dokuzuncu salı günü mumaileyh Odabaşı kurbünde Korucu Meh med Efendi Mahallesi 'nde kendi hanesine vaz'-ı meşihat edip irtihalinde tev hidhanesi derununda defnolunmuştır.
Üsküdari Çarşamba Tekkesi şeyhi, tarik-i Rifü'iyye'den Mehmed Nuri Efen di'nin halifesidir. Kendisinin dahi halifesi merhum Saraç Mahmud Efendi, ka demi ucunda medfundur. Şeyh Abdullah Efendi'nin irtihali 18 Cemaziyelev vel 1288 cumartesi. Veladeti 1216.
Tekkenin ikinci ve son şeyh i,Abdullah Vehbi Efendi'nin oğlu Ahmed Muhtar Efendi'ydi (111:28,64,68):
Abdürrezzak
- Komik Abd i
(249:63)
Şeyh Ahmed Muhtar Efendi H.1265'te İstanbul'da doğdu. Pederleri tarafın dan 1287 tarihinde taç ve hırka-i Rifü'i'nin iksasına muvaffak olmuş ve baba sının irtihalinden sonra 1288 senesinde de dergah-ı mezkura şeyh olmuştur. Koca Mustafa Paşa Hankah-ı şerifinden de teberrüken Sünbüli dallısı giymiş tir. Abdünnafi' adında bir erkek evladı, Tahire Hamidiye, Fatma Şeh Nurbanu isimleriyle de iki kız çocuğu olmuştur. Fatma Feride Hanım namında bir de zevcesi vardı.
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1941
15 yaşında Maliyede hizmete başlamış, istatistik kalemi hulefasından iken Meşrutiyet başlarında 65 yaşında ikram iye alarak tekaüde sevk edilmiştir.
Ahmed Muhtar Efendi 18 yaşında evlenmiş, babasının irtihalinden sonra da 20 yaşında posta geçmiştir. Babasını fevkalade sayarmış, elinde süpürge her sabah türbe-i şerifeyi süpürür ve babasının sandukasının ayak ucunu öpme den süpürgeyi elinden bırakmazmış.
Gayet ri nt olduğundan sazı sözü sever, Yen ikapı şeyhi Bakır Dedeefendi ve Merkez şeyhi Ahmed Efendi ile birlikte sinemaya giderler imiş.
65 yaşında iken İstanbul gümrüğü istatistik memurluğundan tekaüde ayrılmıştır.
Ahmed Muhtar Efendi, İstanbul Rifa'i şeyhleri içinde o zama n en yaşlı ve kı demli olduğu gibi iyi alet kuJiananlardan sayılırdı. Her sene bayram haftala rında mazharın üzerine çıkar, zikrin sonuna kada r derinin üzerinde durur ve ayağını vurarak zikri idare ederdi.
Matrak Tekkesi zakirlerind en Cabi Ah med Mu h lis Efendi de Ahmed Muh tar Efendi'ni n halifesidir. Merhum şeyh Abdünnafi' Efendi de rehberliğini ifa eylemiştir.
Ahmed Muhtar Efendi'nin bir hususiyeti de hilafet cemiyetlerinde halife me zat edilirken herkesten fazla arttırmasıdır; en aşağı yetmiş bin kelime-i tev hid verirdi.
Fukarayı o kadar çok severdi ki "Benim tekkeme yakası yağlı fukara gelmiş!" derdi.
Üsküdar'da Karacaahmet'te Mısırlıoğlu tarafında, Salat-ı Kemaliyye şarihi Üsküdari Şeyh Mehmed Nuri Efendi hulefasından Şeyh Musa Kazım Efen di'nin yanında sırlıdır. Merakıd-ı M u'tebere-i Üsküdar'ın tesbit ettiği kitabe şöyledir: "Odabaşı şeyhi Ahmed Muhtar Efendi, rahrnetullahi aleyhi, sene H. 1347 (18 Şubat 1928)"
Vakit Gazetesi'nden: İstanbul'da Odabaşı'nda mülga Rifö'i tekkesi meşihatin de bulunup altmış sene şeyhl ik eden A h med Muhtar Efendi 90 yaşını mü tecaviz olduğu halde irtihal eylemişti r. (Vefat ında 77 yaşında idi, gazeteye yanlış yazılmıştJr.) Cenazesi bugün Kuşdili'ndeki hanesinden kaldırılacaktır. Merhum hayrrsever ve aşık bir zat idi. Mevla, ruhunu takdis etsin. 19 Şubat 1928 Pazar.
Revnakoğlu,tomarında Ahmed Muhtar Efendi için "pisbıyık bir heriftir" diyen Muh yiddin Efendi'ye karşı şeyh için şu bilgileri dosyalarına katar (111:63,69,74):
Şeyh Ahmed Muhtar Efendi merhum pek kısa boylu, güm rah biter sakallı, bembeyaz, tertemiz bıyıklarıyla dudakları da ima mühürlüydü. Herkese güler
1942 Revnakoğlu'nun istanbul'u
yüz gösterir, latife eder.Gıyabında kendisi hakkında "posbıyık" yerine "pisbı yık" diyenleri bile hoş görür, kendisine tariz de edilse sükut ve zarafetle cevap verir, hülasa tam manasıyla ve bütün haliyle kalender ruhlu derviş bir adam dı. "Haktır, gerçektir" sözünü çokça kuUanırdı. Mevlevi tekkelerinde bulun duğu zaman mukabele sırasında mutat olduğu üzere teberrüken sikke giy meyip tacıyla otururdu.
Ahmed Muhtar Efendi turuk-ı aliyye-i kıyamiyyenin en küçük gavamızına ve erkan-ı Rifü'iyye'nin bütün inceliklerine vakıf bir zattı. Alet kullanmakta, hatta göz pınarı üstüne topuz vurmakta yekta idi. Fevkalade hakimeşrep ve nüktedandı. Memuriyeti olan İstanbul gümrüğü muhasebe kalemine (istatis tik) Odabaşı'ndan yayan olarak gelir ve her gün muntazaman devam ederdi.
Şeyh Ahmed Muhtar Efendi merhumun kızı Tahire Hanım ve damadı Meh med Ali Bey (Demirdöğen), Kadıköy'de Söğütlüçeşme'de 342 numarada oturmaktadırlar.
Odabaşı Şeyhi Hafız Ahmed Muhtar Efendi'nin halifeleri (111:66,71-72):
Büyük Oğlu Abdünnafi' Efendi (Hoşgör): Beylerbeyi Settariyye Tekkesi son şeyhi Hattat Rami Bey'den de Bedeviyye icazesi almış, Rami Bey'e de Rifa'iy ye'den hilafetname vermiştir. Ahmed Muhtar Efendi'nin büyük oğlu Abdün nafi' Efendi 1931d' e göçüp Silivrikapı'ya sırlanmıştır. Hilafeti babası Ahmed Muhtar Efendi'dendir. Mecmu'a-ı Naji'a's ı vardır.
Şeyh Abdünnafi' Efendi güzel rika yazan, müdekkik, mütetebbi, tarihşinas bir zat olduğu kadar gayet güzel, lezzetli yemek pişirmesini de bilirdi, bil hassa zerde ve aşure yapması fevkaladeydi. Biraz hımhırndı. Dergahların seddinden sonra Divanyolu'nda Köprülü Kütüphanesi'nin yanında Hoşgör Lokantası'nı açmıştı. Burada Şeyh Nida Efendi de turşucu dükkanı açmıştı. Bektaşiyye'den nasiplenmiş, babalık almıştı, bundan dolayı "Nafi' Baba" da derlerdi; Dedebaba'dan terbiye görmüştü.
Şeyh Ahmed Hulusi b. Osman (Nuruosmaniye müezzini): Maruf zakirbaşı. 1309'da ilbas olunmuştur. Rehberi Karasarıklı şeyhi Safvet Efendi'ydi.
Kozyatağı Tekkesi Son Şeyhi Ali Rıza Efendi merhum. Bülbül Ahmed: Zakir; Abdullah Vehbi'nin dervişlerindendi.
Saraç Ahmed Efendi merhum: Doğumu 1263. Saraç Şeyh Mahmud Rumi Efendi'nin oğludur. 1309'da kendisine ilbas-ı tac ve hırka olunmuş, Karasa nklı şeyhi Hafız Hasan Safvet Efendi de rehberlik vazifesini görmüştür.
Şeyh Hafız Mustafa Nuri Yakıta!: Şimdi Kozyatağı Tekke ve Cami'-i şerifi imam ve hatibidir.
Dergahta türbede medfun ola nlar (111:73):
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1943
- Komik Abdi
(249:63)
1944 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
Ahmed Muhtar Efendi'nin refikası Fatma Feride Hamm: 19ll'de göçmüştür, vefatında 63 yaşında idi.
Şeyh Abdullah Vehbi'nin ikinci refikası ve tekke ye arsa veren Fatma Hanım: Zevci Abdullah Efen di'den 10 y ıl sonra vefat etmiştir.
Kassam katibi Hacı Tevfik Efendi: Civarın sakin lerinden ve Ahmed Muhtar Efendi'nin yakın ehib basındandır. Bu tarihten (1 Mayıs 1948) tam 58 yıl önce vefat etmiştir.
Ahmed Muhtar Efendi'nin torunlarından Mehmed Mureddin ile Fatma Zehra Hanım da arsayı veren Fatma Hanım'm koynunda yatmaktadırlar. Meh med Nuredd in Efendi 15 yaşında ve bundan 38 sene önce vefat etti. Fatma Zehra Hanım da 15 yaşında olarak ve bundan 35 sene evvel vefat eylemiştir.
Not düşelim, Komik Abdi'nin kızı Feride Dağoğlu Ha nım'ın Revnakoğlu'na babasına dair yazdığımektuplar dosyalarda yer alır: 63:47 -48; 249:7,60-62;
Kızılelma Caddesi'nden busefer geri gelip Emrullah Efendi Sokağı'na dönüyoruz. Hacı Timur Camii arsasının önünde tam yol ortasındaki mezar görülür. Bu mezarın önünde, Kocamustafapaşa İtfaiye istasyonu'nun karşısınıda, Emrullah Efendi Sokağı'nın tam ortasında Hacı Timur Camii vardı (Seyyid Ömer Mahallesi,1735 ada, 69 pars,el). Bu camiye bitişik konak, Saatçi Tekkesi'ydi. Her halıde butekke şimdi 50 numaralıbinanın olduğu yerdi.(Seyyid Ömer Mahallesi, 1735 ada, 58 parsel)
Birkaç kayıtta sade ismi lbulunan bu tekkeye dairgeniş malumatı Revnakoğlu'ndan aynen aktarıyorum (181:'148-52)
Kadiriyye'nin Rezza lkiyye kolundan olan bu dergah, Molla Gürani civarında Küçük Hamam'da Hacı Timur Mahallesi'nde Cami'-i şerif Sokağı'nda cami ye muttasıl 15 numaralı konaktaydı. Büyük Fatih yangınında yandı. Pazartesi günü akşamı salı gecesi yatsıdan sonra mukabele olurdu.
Çevre halkı arasındaı "Saatçi Hafız'ın Tekkesi" diye isim yapmış olan bu der gah aynı zamanda saıki taneli aşuresiyle de meşhurdu.
Harem ve selamlık 9 büyük odadan ibaret bulunan bu konağı tekke olarak halka açan aynı mahallenin yerlilerinden Saatçi Hafız Ahmed Naili Efendi'dir ki civar halkı kendis:ine "Saatçi Ahmed Efendi" yahut "Saatçi Hafız Efendi'; "Saatçi Şeyh" derler. Tanınmış usta bir saatçiydi. Kapalıçarşı'da Koltukçular Cami'-i şerifinin hatibi ve Ayasofya'nın da ikinci kayyımı idi. Tatlı ve gür se siyle Kur'an-ı kerimii gayet güzel okur ve çok defa da zakir postuna oturup zakirlik ederdi ve namazda imamlığı kimseye vermezdi.
Erbilli Şeyh Esad Efendi, İstanbul'a geldiği zaman bu dergaha misafir olmuştur.
Haseki'de Bayram Paşa Tekkesi'nin şeyh vekili ve Cerrah Paşa hatibi Hafız Mehmed Arif Efendi. merhumdan istihlaf edilerek kendi tekkesine şeyh oldu. İstavroz Bedevi Tekkesi şeyhi Şeyh Said Efendi merhum posta iclas etmiştir.
Tekkeyi kendi paras ıyla açmış, taamiyyesini temin etmiş, konağı da, tekke kısmını da, arsayı da sonradan Evkaf'a bırakmıştı.
Babası zamanın meşhur ustalarından ve Akbıyık Mahallesi'nden Beşikçi Fey zullah Efendi, sedefü rahle yapar, beşiklere sedef dizerdi.
Ahmed Efendi 9 yaşı nda b.abasından yetim kalarak hayatını kendi kazanmaya mecbur olunca dayısının mesleğine yani kayyımlığa girerek Ayasofya Cami'-i
ON BİRİNCİ GÜZERGA H 1945
şerifinde vazife aldı. Burada bilfiil vazife gören 45 kayyım arasında pek genç kalan Ahmed Efendi sonradan ikinci kayyımlığa geçti.
Sultan Hamid'in kızı Nazıme Sultan'ın sarayındaki saatlerin tamir ve ayar edilmesi ona aitti. Ne yazık ki saatçiliğe dair hazrrladığı mufassal bir eseri Fa tih yangınında küJ oldu.
Vezir Hanı'nm altında ayrıca matbaası bulunan Ahmed Efendi Tefsir-i Ti byan ile Tefsir-i Mevakib'ibir arada bastırmış, ortası Tibyan, kenarları Meva kib olarak çıkan bu eserden Sultan Hamid çok memnun kalarak kendisini bir nişan ile taltif eylemişti. Bu matbaa, Vezir Hanı'nın duvarına bitişik aşağı istikametteki dar sokağın içinde ve hanın tam altındaydı. Ahmed Efendi ge cede en fazla üç saat uyur, durmadan çalıştr, matbaa makinelerini tamir eder, laternaları söker, yeniden takar, hülasa çok çalışkan, çok becerikli bir zattı.
Beyazıt'ta Sahaflar içerisinde "Şirket-i Safiye Matbaası Müdürlüğü" namıyla idarehanesi vardı. Bu idarehane eski helalara sapan sokağın içinde, girince birinci dükkandı, Hafız Ahmed daima burada bulunurdu.
Gayet degüzel helva ve aşure pişirirdi, kimseye el sürdürmez, bizzat kendi yapardı.
Fatih yangınından 27 gün önce Mayıs ayında iki yıldan fazla inmeli olarak yattıktan sonra göçtü. İrtihalinde 73 yaşında vardı (1322). Vefatından üç yıl önce hazırladığı tekkesinin bahçesindeki!ahdinde gömülüdür. Muharre min onuncu geceleri buraya girer, zikir ederdi.
Bu dergahın meydan odasında birkaç camlı dolaptan ibaret küçük bir kütüp hanesi de vardı.
Saatçi Hafız Ahmed Naili Efendi'nin halifeleri :
Büyük oğlu mahkeme mübaşiri Hüseyin Behzad Efendi merhum (Damadı Berber Mustafa Efendi ile beraber).
Damadı ve halifesi Berber Mustafa Efendi: Beyazıt Cami'-i şerifinde ders gör müş, icazet de almıştı; tahsilli, kafalı bir zattı. Koska'daki berber dükkanında ulema ve ketebeyi tıraş ederdi.
Şehrem ini'de Remli Baba Tekkesi şeyhi meşhur Zakirba şı Hafız Hüseyin Ha lis Efendi merhum.
Tü lbentçizade Muhyidd i n Efendi: ilk nisbeti Sa'diyye'den olup Etyemez Tek kesi şeyhi Mustafa Ferid Efendi'nin dervişidir.
Sultan Hamid'in tütün kıyımcısı Rumelili Mustafa Efendi Hareket ordusunun İstanbul'a girişinde salben idam edildi. İlk halifesidir. Tülbentçi Muhyiddin Bey'le birlikte 1312'de bir gecede istihlaf olunmuşlardır. Bu arada birkaç der viş de arakiye giymiştir. İdamdan sonra sehpadan alınarak tekkeye getirilmiş, şeyhinin yanına gömülmüştür.
1946 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Tekkenin Zakirleri: Gümrükçü Mehmed Efendi, Remli şeyhi Yorgancı Meh med Raşid Efendi merhum (zakirbaşı), Hacı Şeref merhum (peyreviydi), Ha nende Zakir Celal merhum (o zaman gayet mahbup bir gençti), Hafız Kema leddin Yaltkaya merhum, Rifaiyye'den Hulusi Efendi'nin zakirbaşılığı vardır. O zaman Küçük Hamam'da oturan Balat şeyhi Hafız Kemal Efendi ile der gahın hulefasından Remli şeyhi Hüseyin Halis Efend i de bazen zakirbaşılık ederlerdi. Remli şeyhinin ıakirbaşılığı on yıldan fazla sürmüştür. Zakirlerden biri de Sa'diyye'den Sancakdar Tekkesi son şeyhi Rifat Efendi'nin oğlu Muzı kalı Hafız Yaşar Okur'dur.
Not: Naathan Hafız Kemaleddin ve ağabeyi bulunan eski Diyanet İşleri reisi Şerefüddin Efendi merhumlar Saatçi şeyhi Ahmed Efendi'den 1314-1315 ara larında hıfza çalışmışlardır.
Beşikçizade Tekkesi
Tekrar Kızılelma Caddesi'ne dönüyor ve ilerliyoruz, caddenin hemen soluna, Topçu Emin Bey Çıkmazı'na giriyoruz.
Çıkmazın içinde sağdaki 4 numaralı kapı Beşikçizade Tekkesi'ne açılır. (Haseki Sultan Mahallesi, 1816 ada, 42 parsel)
Tekkenin ilk şeyhiBeşikçizade Süleyman Efendi,Eyüp'te asitanesi bulunan Abdullah el-Kaşgarl en-Nidai'nin (7 Safer 1174) halifelerindendi.Burada ilk neşe bu suretle Nakşibendiyye-Müceddidiyye ile başladı.
Şeyh Muhammed Masum Yekdest'in halifelerinden olan Abdullah Ka.şgarl üzerinden Beşikçizade Tekkesi,Nakşibendiyye'nin Müceddidiye kolunun bir şubesi olarak vak fiyesi tar ihi13 Rebiülevvel 1213 - 25 Ağustos 1798 tarihi itibarıyla faaliyete başladı. Tekke,Beşikçizade Şeyh Hacı Süleyman Efendi'nin beşikçilikten elde ettiği parayla yaptırılmıştı.Revnakoğlutekkeye Muhyiddin Efendi tomarından ilavelerle şu girişi yapar (85:60-61):
Hekiınoğlu Ali Paşa civarında, Davut Paşa MahaJ!esi'nde Çavuş Hamamı So kağı'nda ve hamamın karşısındadır. Mukabele günü perşembeydi. Bitişiğin de çeşme vardır. Hamamın karşısında olduğundan "Çavuş Hamamı Tekkesi" de derlerdi. Hamam seferberlikte harap olduğundan yıktırıldı. Dergah-ı şerif 1213'te yaptmlmıştır. Beşik yapmaktan kazandığı para ile yapıldı.
Dergah-ı şerif sırasıyla Nakşibendiyye, Şa'baniyye, Sünbüliyye ve Rifa'iy ye'den olmuş, en sonra tekrar Nakşibendiyye'ye geçmiştir.
ON BİRİNCİ GÜZERGA H 1947
(Belediye arşivinden) Bu şeyhin kısa biyografisi Tuhfe-i H attôtln'd e şöyledir:
Şeyh Süleyman-ı Şeyhi bin Mehmed [Beşikçizade]: Şehridir. Aksaray'da Be şikçizade diye şöhret-yafte ve beher hafta hatm-i Hacegan eden erenlerden olup İdrisi Şeyh Abdullah-ı Kaşgari'den ahz-ı tarikat ve Seyyid Hamdi'den hüsn-i hatta sahib-i icazet olmuştur.Biza'a-i hali müsellem bir salih ademdir.
Tekkenin bu ilk şeyhinin şeyhlik süresi tekkede ancak bir yılsürmüştü. 13 Recep 1214 - 11 Aralık 1799 tarihinde vefat ettiğinde tekkenin banisi, ilk şeyhi hazireye defnedildi.Mezar taşını Revnakoğluşöyle tesbit etmişti (85:80): "Cümle kapısından girince solda ilk taş. Başında cesim Halvetiyye tacı, mistarlı, beyaz mermer taştan olup yazısı sülüstür: "Hüve'l-Hallaku'l-Barl - Merhum ve magfur el-muhtac ila rah meti rabbihi'l-gafOr tarlk-i Nakşibendiyye'den Beşikçizade eş-Şeyh el-Hac Süleyman Efendi ruhuna Taliha, 13 Recep 1214"
Hazirede, Beşikçizade Şeyh Hacı Süleyman gibi Abdullah Kaşgarl'den hi afet almış bir başka şahsiyet, Şeyh Hacı Hüseyin Efendi de medfundur (85:80): "Başında elifi taç, kitabesi erimiş ve delinmiş, okunmaz hale gelmiş olan mistarlı, sülüs, küfeki taş: "Kaşgarl eş-Şeyh el-Hac Abdu llah Efendi'nin halifesi merhum eş-Şeyh Seyyid el-Hac Hüseyin Efendi'nin ruhuna fatiha, H.1239"
Tekkenin ikinci ve son Nakş şeyhi,Hafız Seyyid Mehmed Tahir Efendi'ydi.Beşikçiza de'nin bu halifesi 17 Cemaziyelevvel 1232 - 4 Nisan 1817'de vefat ettiğinde tekken in haziresinde defnedilmişti.Revnakoğlu bu şeyhin mezarını da tesbit eder: Beşikçizade Süleyman Efendi'nin ayak ucunda, kitabesi erimiş ve delinmiş küfeki taş, yazısı sülüs ve mistarlı,başında kallavi(uzunca):"...kutbu'l-arifin Beşikçizade şeyhi Süleyman Efendi'nin huletasından es-Seyyid eş-Şeyh Hafız Mehmed Tahir Efendi'nin rGhıyıçun el-tatiha, 17 Cemaziyelevvel 1232."
1948 Revnakoğlu"nun ıstanbul'u
Tekke bundan sonra bir süre Şa'baniyye tarikatı şeyhlerince idare edi di.Şa'baniy ye'den Çerkeş!Mustafa Efendi'nin iki mühim halifesi, Semerci İbrahim Efendi ve HacıAliEfendi sur içindı2 Şa'banllik'in ilk müessisler i olarak yer almışlar,bunlardan Semerci İbrahim Efendi,Zeyrek (Akşemseddin) Tekkesi'nin, BeypazarlıŞeyh Hacı Ali Efendi de Beşikçizade Tekkesi'nin başına geçmişti.Meşhur Şa'banl şeyhi Kuşadalı İbrahim, Beypazarlı Hacı Ali'nin halifesidir.
Revnakoğlu, Kuşadalı İbrahim Efendi'nin mürşidi de olan ve 22 Muharrem 1234 - 21 Kasım 1818'de vefat eden Beypazarlı Şeyh Hacı AliEfendi'nin kitabesini de hazirede tesbit ederek dosyalarına ilave eder: "Ya HO - La ilahe illallah Muhammedün reOlullah
- el-Mü'minune la yemGtOne belyentakilüne min dari'l-fena ita dari'l-beka. Tarlk-i Halvetiyye'den kutbu'l-arifin gavsü'l-vasılln eş-Şeyh el-Hac Ali Efendi Beypazarı rüh-ı şerlfleriyiçün el-faıtiha, 22 Muharrem 1234"
Tekkeye bundan sonra Büyük Ayasofya Camii hatibi Ahmed Nazif Efendi (ö.H.1253,
M.1837-38) ve yine aynı cam iin hatibi olan oğlu Ahmed Kamil Efendi geldi. H.1269 (M.1852-53)te şeyhliği bırakan Ahmed Kamil(ö.H.1297, M.1879-80) tar ihinde göçtü.
Tekke Şeyh Sadeddin Efondi i e Sünbüliyye'ye geçti. 20 Ramazan- ışerlf 1282 - 6 Şubat 1866'da vefat eden bu şeyh de hazirede medfundur (85:78): Başında Sünbülltacı, ayak şahideli,yazısı talik, mistarlı,beyaz mermer şahide: "Hüve'l-hayy - Küllü şey' in yem Otu ve hüve hayyun la yem Otu - Tar kat-i aliyye- iSünbüliyye'den ve bu derga hın seccade-nişlnlerind'en atem-i fenadan atem-i bekaya intikal eden el-merhum el-magfür es-Seyy id eş· Şeyh Sadeddin Efendi'nin rOhıyıçun ve kaffe-i ehl- i man ruhlarıyıçun fatiha, 20 R:amaz_an 1282"
Beşikçizade Tekkei(Belediye arşivinden)
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1949
Beşikçizade Tekkes i (Belediye arivinden)
Şeyh Sadeddin'in ardından Fatih dersiamlarından da olan Raşid Efendi posta geçti, kendisi bu tekkenin ilk şeyhi Beypazarlı AliEfendi'nin soyundan geliyordu. Üsküdar'da Celvetiyye'den Avnizade Tekkesi'nin son şeyhi Hafız Mehmed Eşref Efendi,bu Raşid Efendi'nin oğluydu. Yirmi yılkadar bu tekkede şeyhlik yapan Raşid Efendi H.1309,
M.1891-92'de vefat ettiğinde tekkenin haziresini gömülmüştü. Revnakoğlu aradığı halde taşını bulamadığını söyler.
Tekkeye bu sefer,İğciler imamı Hafız Mehmed Efendi geldi. "Kendisi Kumrulu şeyhi Ali Efendi'nin kayınpederinin babasıdır.Sünbüliyye'nin kudemasından ve çok hatırı sayı an bir zattı;Aksaray' da İğciler Cami'-i şerifi imamıydı.7 Zilkade 1316 - 19 Mart 1899 tarihinde göçtü." Revnakoğlu bu zat için şunları da ilave eder (85:63):
Mühtedi olduğu söylenegelmekte olan İğciler imamı Mehmed Efendi uzun boylu, uzunca beyaz sakallı, pek güzel yüzlü bir zattı. Kendisini sevmeyen yoktu. İrtihalinde yaşı sekseni geçmişti. Vasiyeti m ucebi nce tevhidhanenin eşiğinin altına sırlanmıştır, taşı yoktur, "Orada yatayım da ümmet-i Muham med beni çiğnesin!" dermiş.
Tekke, Terzi Şeyh Rıza Efendi ile Rifa'iyye'ye geçti (85:63):
Alyanak şeyhi Abdülkadir Efendi'nin halifesidir. Şeyh Rıza Efendi, Darbha ne-i amire memurlarındandı. Tekkenin taam iyyesi olmadığı için buradan al dığı maaşla sofra çıkarır, fukara doyurur, misafir ağırlardı, çok gani kalpli bir zattı. Meşhur klasik komiklerimizden Sepetçi Ali Rıza merhum, bu şeyh Rıza Efendi'nin dervişidir.
1950 Revnakoğlu'nun istanbul'u
larındandı.1Muharrem 1331 - 11Aralık 1912'de vefat etti (85:78): "Başında cesimce Halvetiyye tacı, yazısı sülüs,mistarlı, beyaz mermer taş: "Ya Hü - La ilahe illallah Muhammedün resülullah - Bu dergah-ı feyz-iktinahın postniş ni ve bani-i san si ulema-yıamilin ve meşayih-i Nakşibendiyye'den mürşid-i kamil Arapgirieş-Şeyh Hasan KamilEfendi'nin rühıyıçun rızaen lillahi el-fatiha, 1Muharrem 1331 Çarşamba"
Hasan Kamil'in vefatından sonra oğlu Muallim Mehmed Ali Enver (Artun) 14 Rebiü levvel 1333 - 30 Ocak 1915 tarihinde posta geçti. Neccarzade Tekkesi'nin son şeyhi ve babasının halifesi bulunan merhum Feyzullah Kılıç'tan (Ö.1940) hilafet almıştı. Kendisi hukuk mezunu ve orta mekteplerde Türkçe muallimliğinden emekliydi."Şeyh Feyzullah Efendi" de denilen Şeyh Feyzullah Kılıç, ikisene kadar Enver Bey'e burada niyabet etmişti.
Tekkede Hacı Kiramizade Karagöz Cemal zakirbaşıydı(85:65), DarüşşafakalıHayreddin Etyemez de karşısında peyrevlik yapardı.
Tekke 2009'a kadar harap haliyle dururken çıkan bir yangında büyük bir kısmı yan mış,Fatih Belediyesi tarafından 2012'de restorasyondan geçirilerek Hayat Vakfı'na tahsis edilmiştir.
Tekkenin dış cephesinde cümle kapısının sağında Beşikçizade Çeşmesi yer alır.Tek kenin restorasyonu sırasında elden geçirilen 1692-93 tarihliçeşmenin tarih beytinde "Kemat-i şevk ile dedim Azmi itmamına tarih - Sebiloldu Hüseyn ile Hasan aşkına ma-i zemzem, H.1104" yazar.
Beşikçizade
Tekkesi(Belediye arşivinden)
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1951
SinniHalilEfendi Tekkesi
Tekrar Kızılelma Caddesi'ne çıkıyoruz. Biraz ileride Bekir Paşa Camii'nin önünden geçen Hüseyin Kazım Sokak'a dönüyoruz. Bir süre ilerledikten sonra bu sokakta sağda 35 numaralı binanın yanında, 18 numaralı binanın karşısındaki boş alanda duruyoruz. Burada eskiden SinniHalil Efendi Tekkesi (Kürtler Tekkesi) vardı. (Seyyid Ömer Mahallesi. 1746 ada, 30 parsel)
1918'de yanan bu tekke Revnakoğlu'nun verdiği bilgilere göre (93:289):
Altımermer kurbünde Seyyid Mehmed Mahallesi'nde Sormagir Camii ya n ındaydı. Büyük Fatih yangı nında yanm1ş olan bu tekkeye "Haydarihane" de derler. Gelenlerin çoğunu Siirtli Kürtler ve Araplar teşkil ettiğinden "Kürtler Tekkesi" de denilirdi. Pazar günü hem gece hem gündüz mukabele olurdu. Kadiriyye-i Rumiyye'dendir.
Tekkenin ilk şeyhi Şeyh Seyyid HalilSabri el-Kadiri(Sinn HalilEfendi)dir. Revnakoğlu bu zat için "Çok yaşamamış olduğundan bu isim verilmiştir; "Sünni" demeleri yanlıştır. Şeyh Mehmed Sırrı er-Remli'nin halifesidir. H.1170 (M.1756-57)de göçtü, Çankırılıdır. Şeyh Hacı Salih Ebü'l-Kasım el-Çankıri'den de istihlat olunmuştur" notunu düşer, bu şeyhin sekiz halifesinin adlarını sıralar: Üsküplü Mehmed Nurullah Efendi,Hafız Mustafa Efendi,Üsküplü Mustafa Efendi,Seyyid Mehmed Efendi,Hacı Ahmed Efendi, Ahmed RumiEfendi,Selman-ı Farisi Efendi, Hüseyin Efendi (Silivrikapılı).
Posta bundan sonra SinniHalil Efendi'nin damadı ve halifesi Seyyid Mehmed Efendi (Ö.1179, M.1765-66) geçti.Daha sonra sırasıyla Şeyh Seyyid Numan Efendi (ö.H. 1195,
M.1780-81), Şeyh Seyyid Mustafa Efendi (ö.H. 1204, M.1789-90), Şeyh Seyyid Mehmed Dedeefendi el-Kadiri (ö.H. 1245, M.1829-30), Mevleviyye'den BursalıŞeyh Mehmed Dedeefendi (yukarıdaki Şeyh Mehmed Dede'nin kızının oğludur,ö.H.1269, M.1852- 53), bunun oğlu Şeyh Nizameddin Dedeefendi el-Kadiri (ö.H.1276, M.1859-60), Şeyh Nizameddin'in oğlu Şeyh Mehmed Şemseddin Dedeefendi posta oturdular. Bu son şeyh Bursa Mevlevihanesi şeyhiydi ve SinniHalil Efendi'nin neslindendi.
Revnakoğlu, tekkenin en son şeyhi Şeyh Necmeddin Efendi (Saçlı) hakkında daha geniş bilgi verir (93:292-93):
Tillolu olduğundan "Kürt Necmeddin Efendi" diye maruftur. Hazret-i Faki rullah'ın torunu Sultan Memduh'un neslinden bilinir. Merhum Hafız Bur han'ın anneanne babası iru.
Şeyh Necmeddin Efendi, "Saçlı Şeyh" diye maruftu. Daima entari giyerdi, hiç pantolon giymemiştir. Üzerinde sof cübbesi, belinde taşlı veya çengelli keme-
1952 Revnakoğlu'nun lstanbul'u
ri hiç eksik olmazdı. Başına yeşil şemJe sarardı. Göz alan heybetli bir Kadiri şeyhi idi. Kur'a n-ı kerim dinlerken hüngür hüngür ağlardı. Devran ettirmesi ni pek iyi bilmediğinden teklif ettikleri zaman alır, bir iki adımdan sonra baş kasına bırakırdı, fakat gayetle iyi mazhar çalardı.
Şeyh Necmeddin Efendi, Yahya Efendi Dergah -ı şerifi haziresinde medfun dur. Gümrük ketebesinden ki bar bir zat olan damadı İhsan Efendi'den başka halifesi yoktur. Siirtli Kürt hamallar kendisine çok bağlı idiler, Şeyh Necmed din'den kuvvet muskası alırlardı. Mahalledeki hasta çamaşırlarını okur, çolu ğu çocuğu nefes ederdi. Kardeşi de Kasımpaşa'da Büyük Piyale yolu üzerinde ve sağda Fatih ulenrıası ndan bilinen Sancaktar Baba'nın son zamanlarda tür bedarlığını yapıyorıdu . Dergahların sırlanmasına yakm kısa bir müddet Beşik taş'ta Muradiye Camii-i şerifinde mukabele etmişti.
Seyyid Baba Tekkesi
Tekrar Kızılelma Caddesi'ne çıkıyoruz. Bu sefer bu caddeden sağa vı sola uzanan Hekimoğlu Alipaşa Caddesi'yle buluştıuğu yere geliyor, bu caddenin Haseki istikametine doğru ıgiden kısmına giriyoruz. Hekimoğlu Alipaşa Caddesi ile Tev1fik Fikret Sokağı'nın kesiştiği yerde Seyyid Baba Tekkesi vardı. (Hcıseki Sultan Mahallesi, 1814 ada, 34 parsel)
Tekkenin yerini ve akıbetini Revnakoğlu (112:86) "Haseki Hamamı'nın bulunduğu köşenin karşısındaydı.1334'teki Fatihyangınındayandı.Nakşibendiyye'dendir.Mu kabele günü pazar öğle,den sonraydı,son zamanlarda salıgünü akşamı yatsıdan sonra olmuştu" notuyla belirtir.
Zak ir Şükrü'nün tomarından Revnakoğlu tarafından nakledilen aşağıdakişeyh lis tesine göre tekkenin ilk şeyhi Nakşibendiyye'den Şeyh Seyy id Mustafa (Mustafa Baba)dır.Kendisi (112:86):"Üsküdar'da KızılMinare'de Nakşibendiyye'den Hacı Dede Tekkesi'nin banisi ÜsküdarlıŞeyh Hacı Hüseyin Dede halifelerindend ir." 25 Zilkade 1194'te vefat eden şeyhiın Şeyhülislam Arif Hikmet Bey'in Mecmuatü't-Terôcim' inde ölüm tarihi H.1199'dur.
Posta daha sonra Seyyid Mustafa Baba'nın halifesiTürbedar Hafız Mehmed Efendi (ö.Şevval 1228); onun daıoğlu Türbedarzade Seyyid Hafız Ali Efendi (ö. 3 Safer1247) şeyhlikte bulundular.Tüırbedarzade Seyyid Hafız Ali Efendi, Bayramiyye ve Nakşi bendiyye'dendi;kendisi Bayramiyye meşayihinden Himmetzade Şeyh Abdülgafur Efendi'nin halifelerindendi.
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1953
Sünbül Sinan Hankahı zakirbaşılarından Hafız Mehmed Şerefüddin Efendi (ö. H.1270), onun oğlu Mehmed Eşref Efendi (ö. 10 Safer1296), Hurşid Efendi,Hafız Ahmed Efendi ve Şa'baniyye'den Mehmed Emin Efendi (ö. 5 Rebiülahir 1326) posta geçtiler. Rev nakoğlu, Mehmed Emin Efendi için (112:84) "Yahya Efendi Tekkesi halifelerindendir, Haseki İmareti'nde bir vazifesi vardı. Damat Nuri Efendi'den istihlaf edilmiştir.Pek yaşlıbir zattı" notunu düşer.
Tekkenin son şeyhi Hüseyin Zühdü Efendi'ydi (112:4):
Dış kapıdan girince karşı duvarın dibinde ve sol tarafa gelen yerde Fatih'in bostancıbaşısı Osman Ağa'nın mezarı vardı, Fatih yangmında taşı kırıldığın dan yeri belirsiz olmuştur. Fakat dergahların seddi tarihine kadar buraya şeyh olanlar türbedarlık cihetini de üzerlerine almış bulunuyorlardı, çünkü meşi hat ile türbedarlık birlikte veriliyordu.
Şeyh Hüseyin Zühdü Efendi'den önce tekkenin postnişini bulunan Şeyh Mehm ed Emin Efendi'nin irtihaliyle tekke şeyhliği oğlu Mehmed Bahaüddin Efend i keff-i yed edince dışarıdan Hüseyin Zühdü Efendi geldi.
Hüseyin Zühdü Efendi, Mevlana Halid hulefasından, Süleymaniye'nin Tavile kasabasında medfun Şeyh Osman-ı Tavil'den ikmal-i süluk eylemiş, ondan sonra İsmet Efendi Tekkesi şeyhi ve banisi ismet Efendi hulefasından Dağıs tanlı Musa Kazım Efendi'den istihlaf olunmuştur.
Son şeyh Hüseyin Zühdü Efendi merhum kendi zamanında tekkenin zemin katına önde ve arkada birer oda ve önüne de genişçe bir sofa ilave etmiştir. Bu kısım halen mevcut olup kızı ve refika sı oturmaktadır.
Cerrahpaşa'da Hadika-i Hidayet adında hususi bir mektepte bir müdd et Farsi okutmuş bulunan Şeyh Hüseyin Zühdü Efendi merhumun ilm-i tevhide dair basılmamış bir eseri ile yine tasavvufi mahiyette toplanmamış manzumeleri bulunduğunu, hattatlık ve hakkaklık da etmiş olduğunu oğlu emekli Albay Necmeddin Tuncer'den öğreniyoruz. (25 Nisan 1948)
Revnakoğlu, tekkenin son şeyhi Hüseyin Zühdü'ye dair şu notları da ilave eder (112:84-85):
Şeyh Hüseyin Zühdü b. Şeyh Hasan Selami Efendi merhum, Şehremini'de Saray Meydanı'ndaki Cafer Ağa Cami'-i şerifi ve Tekkesi'nin şeyhi Sükuti Efendi'den de istihlaf olunmuştur.
Tekkenin son şeyhi bulunan Halidiyye'den Hüseyin Zühdü Efendi, 17 Mart 1930 pazartesi günü saat 16'da eceliyle göçmüş, Merkez Efendi'de Şeyh Sükfıtizade'nin köşkünün duvarı önüne cadde kenarına defnolunmuştur; taşı yoktur. Vefatında 84 yaşındaydı. H.1269 tarihinde Süleymaniye'de Şeh rpazar kasabasında doğmuştu. Nakşibendiyye'den olan hilafeti Çarşamba'da
1954 Revnakoğlu'nun istanbul'u
İsmet Efendi Tekkesi şeyhi ve ba nisi Şeyh ismet Yanyavi hulefasın dan Dağıstan!Şeyh Musa Kazım Efendi'dendir. Babası Şeyh Hasan Selami Efendi de mıeşayih -i Nak şibendiyye-i Halidiyye'dendir, İs tanbul'da büyük kolerada vefat etmiştir.
Tekken in son şeyhi Hüseyin Zü hdü Efendi merhum gayetle mu tekit, müteşerri', ahllak ve fazilete malik, fakat fakir olduğundan bir sofra dahi çıkaramazdı; pek yaşlıy dı. Kemerlere taş işllemek ve mü hür kazımak ile geçiınird i. Bektaşi lere mahsus balgam taşlarından ham olarak alır, habbe yapar sa tardı. Biraz da cami dersleri gör müştü. İsmet Efendi şeyhi ve eski Gümüşhane mebusuı Tokatlı Şeyh Hacı Mustafa Haki Efendi'ye Nak-
şibendiyye'den teberrüken mezuniyet vermiştir.
Hattat Hamid Bey bu tekkede zakirlik etmiştir, bilhassa şuulleri daima ken disi okurdu.
Şeyh Hüseyin Zühdü' nün oğlu Albay Nureddin Tuncer'den babasının fotoğrafını isteyen Revnakoğlu, şu cıevabı alır (112:4):
12 Mayıs 1948
Muhterem Cemaleddin Süreyya Beyefendi,
Pederim Seyyid Baba Dergah-ı şerifi şeyhi merhum ve magfürun leh Hüseyin Zühdü Efendi'nin size vadettiğim fotoğrafını maalesef bulamadım . Kara ka lem olanı da bizim çocuk üzerine işemek suretiyle şekil ve suretini değiştir miştir, bu yolda mazur görülmekliğimizi.
Merhum mumaileyhin pederlerinin isminin Şeyh Mehmed Selami olmayıp Hasan Selami olduğtıınu arz ve tashihini rica ederim.
Müellefötından birisiinin et-Tecr'id Fi Beyani Kelimeti't-Tevhid, diğerinin de Seyr ü Sülukun izah, Tarif ve Tatbiki, diğerinin Hazret- i Şaban-ı Veli'nin Bazı Menakıbı, dördüncüsü ise nisyan-ı maziye terk edilmiştir. Hürmetlerimle.
Merhum mumai leyh in mahdumu emekli Albay N. Tuncer
Şeyh Hüseyin Zühdü Efendi'nin oğlu Albay Necmeddin
Tuncer'den Revnakoğlu'na (112:5)
ON BİRİNCİ GÜZERG.AH 1955
Revnakoğlu, son olarak Seyyid Baba Tekkesi haziresinde iki şeyhin mezarını tesbit eder (113:5)
Dış kapıd an girince sağda, set üstünde, incir ağacı altında, başında yedi kat burmalı Nakşi sikkesi, aşağı doğru kısmen erimiş, mistarlı köfeki taş, yazısı sülüs:"Ya Hu - Hacegan-ı Nakşibend iyye'den Üsküdari kutbu'l-arifin el-Hac Hüseyin Dede kuddise sırruhu hulefasından Seyyid Mustafa Baba kaddesal lahu esrarehüm, el-fatiha, 1194:' (Tesbit tarihi 18 Nisan 1948)
Tekke bahçesinin sonradan açılan küçük arka kapısının duvarı üstünde ve örülü taşlar arasında, başında büyük Kadiri tacı, kitabesi sülüs, mistarlı beyaz mermer taş (Duvar arasında kalan birinci mistar arasındaki yazıdan sonra: "Reh-nümay -ı salikin, pişva-yı ehl-i yakin Türbedarzade es-Seyyid eş-Şeyh Hafız Ali el-Bayrami en-Nakşibendi rlıhıyıçun lillahi el-fatiha, 3 Muharrem 1247:' (Tekkenin üçüncü şeyhidir)
Bayram Paşa Tekkesi ve şadırvanı (Encümen arşivinden) -+
1956 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
Hekimoğlu Alipaşa Caddesi'nin Aksaray istikametine uzanaın kısım daha sonra Haseki Caddesi adını alır. Haseki Caddesi üzerinde Haseki Sultan Camii'nigeçince sağda bugün bir vakfın elinde olan Bayram Paşa Tekkesi önünde duruy(>ruz. (Haseki Sultan Mahallesi, 1132 ada, 53 parsel)
Bayram Paşa (ö.1638) tarafından yaptırılan küliyenin bir parçası olan tekkenin di ğer kullanılan isimleri "Paşmak- ışerlfTekkesi", bu terkipten bozma "Basma-işerif Tekkesi",son zamanlarda halkın ağzında "Baba Efendi Tekkesi"ydi.Ali Rıza Bey,bu tekkede Kabe'nin anahtarı, Hz. Peygamberin arakiyesi ile ayak izinin resmi olduğu rivayetini nakleder,her halde "Paşmak- ışerlfTekkesi" adı bu resimden iler igeliyordu.
Revnakoğlu, yukarıdaki bilgilere ilave olarak umumibir gir iş yapar (86:381-97):
Tekke ilk zamanlar Zeyniyye'dendi, son ra sırasıyla Gülşeni yye ve Bayramiyye'ye geçti, kısa bir süre Sünbüliyye'den oldu, son zamanlarda Kiidiriyye'nin Eşrefiyye usulüyle ayin icra ediliyordu. Dergah ların sırlanmasına yakın en son yıllarda Kadiriyye'nin Rezzfükiyye koluna girmiş ti. Pazar günleri öğl,eden sonra mukabele oluyordu. Mukabele -i şeriften önce post nişin efendi tarafından taril<atın adabına, plranın hayat ve mıenkıbelerine ve diğer dini konulara dair vaaz ve nasihat edilir di, bundan dolayı bu dergaha şeyh olacak kimselerin her şeyden önce ilim sahibi olmaları mutlaka şarttı, bu şart son gün lere kadar tatbik edilmekteydi.
Tekkeyi yaptırmış o.lan Bayram Paşa, av ludan içeriye girince kapının solundaki taş türbede yatıyor.
Tevhidhanesi de sekiz köşeli taş türbe şeklinde olup avlunıun sonunda ve avlu ya giren cümle kapısının karşısına rast layan yerdir, halen bakımsız bir şekilde duruyor.
Bayram Paşa Türbesi ve
haziresi (Encümen arşivinden)
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1957
Bayram Paşa Tekkesi sebil ve çeşmesi (Encümen arşivinden)
Dergah-ı şerif H.1311 tarihinde Müşir Asaf Paşa tarafından yenilenmişti. Paşa aynı yılın içinde kendisinin müntesip bulunduğu Hırka-i şerif Perşembe Tekkesi'ni de büyük çapta tamir ettirmişti.
Şair Mehmet Akif Bey merhumun babası ulemadan İpekli Tahir Efendi Hoca bu dergaha mensuptu; dergah-ı şerifin son şeyh vekili Cerrah Paşa hatibi Arif Efendi'den tarikat almış ve onun teslikine girmişti...
İlk şeyhleri sırasıyla Malatyalı Hamza Efendi,Mehdi Efendi,Mehmed Efendi (Ur yani), Mustafa Efendi (Ahlatlı,Haseki Camii avlusunda yatıyor,taşında tarihyoktur), İsa Efendi, İsazade Efendi, Mehmed Emin Efendi (Himmetzade, Bayramiyye'den; Üsküdar'da Himmetzade Dergahı'nda yatıyor) ve Seyyid Said Efendi (Himmetzade Mehmed Emin Efendi'nin oğlu).
Bundan sonra gelen şeyhleri doğrudan Revnakoğlu'ndan aktarıyorum (86:357-65):
Şeyh Mustafa Fedai Efendi (Kalecik müftüsü - Müftü Baba): Çok halife yetiş tirmiştir. "Nur-ı meşayih" terkibinin gösterdiği 17 Cemaziyelevvel 1206 - 12 Ocak 1792'de Hakk'a yürüdü, tekke haziresinde yatıyor.
Şeyh Mehmed Nuredd in Efendi (Müftüzade): Kalecik müftüsünün oğlu ve halifesidir.Hazret-i Sünbül Sinan türbedarıydı. 17 Muharrem 1210 - 3 Ağus tos 1795 pazartesi günü irtihal eyledi.
1958 Revnakoğlu'nun lstanbul'u
Şeyh Mustafa Efendi (Türbedarzade): Sünbül Sinan türbedarı Mehmed Nu reddin Efendi'nin büyük oğludur. H.1227 (M.1812-13)te göçtü.
Şeyh Mehmed Hilmi Efend i (Türbedarzade): Hafız ve hattattır, şeyhü'l-kur ra olmuştur. Hazret-i Merkez'in sülalesindendi. Sünbül Sinan türbedarı Mehmed Nureddin Efendi'nin küçük oğludur. 12 Cemaziyelahir 1253 - 14 Ağustos 1837 tarihinde göçtü. Tekkenin haziresind e sokağa bakan pence re önünde yatıyor. Bayram Paşa Tekkesi haziresi, arka tarafta, sokağa bakan pencerenin önünde sülüs kitabeli, mistarlı, beyaz mermer taş, başında Sün büli tiic-ı şerifi: "Y:i Allah Hu - fenadan bekaya eyledi rıhlet - Hak ede kab rini ravza-i cennet - Sülale-i Hazret-i Merkez'den Bayram Paşa Hankahı'n da postnişin -i İrşad olan tarik-i Sünbüliyye'den şeyhü'l-kurra merhum Hafız Hattat Mehmed Hiilmi Efend i'nin ruhıyıçun rızaen lillahi taala fatiha, 27 Ce maziyelevvel 1253:'
Şeyh İbrahim Efen.di (Mücellit): Sünbüliyye'dendir. 13 Rebiülevvel 1271 - 4 Aralık 1854 tarihinde göç eyledi. Eski mücellit ustalarındandır. Koca Mustafa Paşa Hankahı haziıresinde yatıyor. Kahveler kapısından girilince solda demir parmaklık içinde ilkokul binasınm arkasına yakın kısımlarda başında küçük Sünbüli tacı, sülüs kitabesi, kısmen erimiş, tek şahidedir: "Ya Hu - Bayram Paşa Tekkesi şeyhi tarik-i Sünbüliyye'den merhum ve magfür ita rahmeti rab bihi'l-gafü r es-Seyyd eş-Şeyh İbrahim Efend i nlhıyıçun el-fatiha 13 Rebiü levvel 1271:•
Şeyh Hüseyin Rlıh1i Efendi (b. Hasan Basri): Erzurum ulemasındandır. Ken disine büyük teveccüh ve merbutiyeti bulunan Adile Sultan'ın arzu ve iltima sıyla burasının şeyhliğine getirilmişti. Kısa bir müddet bulunduktan sonra yerini Baba Efend i'ye bıraktı. Baba Efendi önceleri vekil olarak aldı, Hüseyin Ruhj Efendi tamamıyla çekilince asil oldu ve uzun yıllar bu vazifede kaldı. "Baba Efendi" diye herkesten hürmet gördü.
Şeyh Ahmed Müştak Efendi: "Baba Efendi" ismiyle tanınm ıştı. Musulludur, Alusizadelerdendir. Bedirhan Bey'in çocuklarını okuturdu. H. 1297 (1879-90) tarihinde göçtü. Önce vekil olarak bulunmuş, Hüseyin Ruhi Efendi'nin ferga tinden sonra asil olmuştu. Arif, zarif bir zat olan Baba Efendi'ye sormuşlar:
-
Ehlullahı görmek istiyoruz.
-
Kolay demiş, Allah'a mahrem olun, ehlini görürsünüz.
Baba Efendi son derece sehavetliydi, sırtından cübbesini çıkarıp bir fakire giydirecek derecedı yoksulu korurdu. Elinin açıklığı tarife sığmaz bir insandı.
Hırka-i şerif Tekkesi postnişini Mehmed Muhyiddin Efend i'ye de aile büyük leri arasında "Baba Efendi" denilirdi.
Baba Efendi halifeleri:
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1959
Lamekanizade Ali Rıza Efendi: Habeşimsi olduğundan "Siyahi Rıza Efendi" derlerdi. Tekkenin karşısında merdivenle çıkılan sıbyan mektebinde mual limlik ederdi. Hattattı, rika ve nesih yazısı pek güzeldi, başkaca bir geliri yok tu. Fukara-yı sabirinden saytlacak bir hayatı vardı, fakat pek ganiyyü'l-kalb bir insandı. Cebinde on para bulunmaz, neşesinden de durulmazdı. Baba Efendi'nin torunu Ahmed Müştak Efendi'ye icazetname vermişti. 1339 Ra mazan-ı şerifinde (Ma)'ls-Haziran 1921) göçtü. Bayram Paşa Tekkesi hazire sinde yatıyor.
Ağabeyi Uımekanlzade Mustafa Efendi zamanının iyi durak okuyanları arasındaydı.
Şeyh Mehmed Ali Müştak Efendi: "Baba Efendizade Mehmed Ali Efendi" derler. Babasının halifesidir. Koca Mustafa Paşa Hankahı şeyhi Rızaeddin Efendi'den teberrüken tomak giymişti. Babasın ın yolunda bir insandı; tarikat adap ve erkanına hakkıyla vakıftı. 7 Rebiülevvel 1309 - 11 Ekim 1891tarihin de vefat eyledi. Tekkenin haziresinde yatıyorsa da taşı yoktur.
Şeyh Mehmed Ali Efendi'nin halifeleri:
Hacı Ahmed Şakir Efendi: Baba Efendi'nin kıdemli dervişlerindendir. İstan bul belediyesi memurlarındandı. Hama nakibüleşrafı Seyyid Murtaza Efen di'den ayrıca teberrüken icazetname almıştı. Memuriyetten emekliye ay rıldıktan sonra tekkede yatar kalkar olmuştu. H.1330 (1911- 12) tarihinde tekkedeki odasında göçtü. Tekkenin haziresinde Bayram Paşa Mektebi hoca sının kabrin in yanında yatıyor, toprak mezardır. Gasli sırasında icazetname sini eline aldığını görmüşlerdir.
A hmed Şakir Efendi de oğlu Mehmed Saim Erel'e icazet vermişti. Saim Bey Harbiye Nezareti mümeyyizliğinden emeklidir, H.1294 doğumludur, hayatta ve sıhhattedir.
Şeyh Arap Beşir Efendi (Paçavracı): Üsküdar'da Divitçilerde Kadiriyye'den Avnizade Tekkesi postnişiniydi. Üsküdar ve çevresinde müstesna halleri ile şöhret toplamış şeyhlerdendi. Kadiriyyyeden hilafeti Baba Efendizade Şeyh Mehmed Ali Efendi'dendi. Bağdatlıdır.
Şeyh Arif Efendi: Cerrah Paşa hatibi Hafız Mehmed Arif Efendi'dir, "Cerrah Paşa hatibi" diye tanın mıştır; "Şeyh Hatip':"Hacı Hatip" de derlerdi. Burada niyabeten bulundu. 10 Zilhicce 1325 - 14 Ocak 1908 tarihinde vefat etti. Cer rah Paşa Camii haziresine gömüldü, taş konulmasını istemedi. Yerine ken di halifelerinden Taştekneler postnişini Kemaleddin Efendi yine vekil olarak geldi.
Eski Diyanet reisi, (Çifte Uskur - Hila Uskur) Hafız Mehmed Şemseddin ile eski Romanya imamı ayinhan Hafız Kemaleddin merhumlar, Arif Efendi'nin oğullarıdır.
1960 Revnakoğlu'nun istanbul'u
- . c'
Bayram Paşa Tekkesi ve Merkez Efendi'de medfun birkaç kişinin mezar çizimleri (229:11)
)J_.v ·.
Doktor Şükrü Kamil Talimcioğlu: Öküz Mehmed Paşa torunlarındandır. Bay ram Paşa Tekkesi son şeyh vekili, Cerrahpaşa hatibi Mehmed Arif Efendi'den istihlaf olunmuştu. Melamiyye'den feyizlenmişti. İstanbul Sıhhiye Müdürlü ğü umumi müfettişliğinden emekliye ayrıldtktan sonra Şişli Fransız Hastaha nesi'nde doktor olarak vazife gördü. 14 Şubat 1946'da göçtü. Merkez Efendi haziresinde beşinci adada yatıyor. Baş ucunda dört köşeli beyaz mermer ki
tabede yeni harflerle: "D. 1286. ö. 14-2-1946. Şükrü Kamil Talimcioğlu vasi
yeti mucebi nce bu !kabir verem savaş derneği tarafından yaptınldı" yazıyor du. Şükrü Kamil'in ıevvelce Babıali'de "Tababet-i Hazıra" isminde yalnız tıbbi eserler basan ve yayan bir kütüphanesi vardı. Kitapçı Hafız Ahmed Hamdi (Kör Ahmed) ile Hasan Amca buranın idari işlerine bakarlar, Mazhar Osman da tıbbi eserler yaza.rdı.
Şeyh Kemaleddin Efendi (Taştekneler şeyhi): Baba Efendizad e Mehmed Ali Efendi'nin vefatından sonra oğlu Ahmed Müştak pek küçük yaşta kaldığın dan bu (yukarıdaki) iki zat, çocuk büyüyünceye kadar sırasıyla niyabet ettiler.
Şeyh Ahmed Müştak Efendi: Baba Efendizade Mehmed Ali Efendi'nin oğ ludur. Medrese tahsilin i bitirdikten sonra 20 yaşlarında posta geçti. La-
ON BİRİNCİ GÜZER GAH 1961
Tomak (119:223)
mekanizade Rıza Efendi icazet vermiş hem de posta çekmişti. Çok sürmedi, tekkeler sırlandı, teessüründen şuurunda rahatsızlık hasıl oldu. Pek kısa bir zaman sonra zaruret ve perişanlık içinde cami köşelerinde ebediyete göçüp gitti. 25 yaşına gelmemişti. Tekkenin bahçesinde babasının yanında yatıyor.
Yukarıda "Şeyh Mehmed Ali Müştak Efendi'nin Koca Mustafa Paşa Hankahı şeyhi Rızaeddin Efendi'den teberrüken tomak giymişti" cümlesinde geçen tomak üzerine Revnakoğlu şu notları kaydeder (119:221-230):
Tomak
Halvetilere mahsustur, bilhassa Sünbüli ve Cerrahilerin kutid zikrinde diz lerine çektikleri laçin şeklinde uzunca konçlu, içinden dikişli, yumuşak bir dizliktir; entari altına giyilir,vaktiyle askerlikte "serh atlik"de denilirdi. Taba nı ince terlik köselesindendir, tabansız da olabilir. Boyu diz kapağını dört beş parmak geçer. Konçu yekpare olduğundan bir yerinde eklenmiş parçası yok tur. Konçun yukarı ucuna "kulak" denilir.
Umumiyetle siyah sahtiyandan yapılır. İyisi ve makbul olanı keçinin sırt de risinden yapılanıdır. Futbolda kaleci dizliklerinde ve kilot şeklinde, gri renkte eski asker pantolonlarında görüldüğü gibi tomağın diz kapağının önüne ge len yerinde ayrı bir parça konulmuştur.Bu, uzun süren kuud zikrinde dizlerin dayanması ve ezilmemesi içindir.
Tomak dervişe şeyh efendi tarafından verilir ve tekbirle giydirilir. Rehber, dervişi usulü üzere şeyhin önüne getirir; derviş, şeyhin tam karşısına oturur. Şeyh efendi, tomağın sağ tekini eline alır, tekbire başlar. Tomağın kulağını
1962 Revnakoğlu'nun istanbul'u
(konçun yukarı ucunun iç kenarını) önce kendisi niyaz eder (öper), dış ke narını dervişe öptürür ve ona sağ dizini dikmesini işaret eder, tomağın tekini kendisine verir. Derviş, tomağı alır ve giyer. Şeyh efendi tomağın öbür tekini verir. Derviş onu dla alıp giyer, tekrar niyaz ederek (yeri öperek) kalkıp yerine geçer.
Tomak kuud zikrine mahsus olmakla beraber isterse onunla devrana da gire bilir, icabında üzerine mesh verir.
Tekbir ile giydirilmesinin sebep ve hikmeti, dervişin ayağı bir daha kötü işle re gitmesin diyedir. Eslaf, ulema ve şeyhülislamlardan bazıları bu maksat ve niyet ile giyerlerdi. Padişahların da birkaçı harbe giderken ayaklarına tomak çekmişlerdir.
Tomağın pirler, velliler arasında birbirlerine hatıra olarak hediye edildiğini de görüyoruz .
Tarikat erkanında n bahseden yazma eserlerde rastlandığına göre Cenab-ı Sünbül Sinan, Hauet-i Mevlana ile ruhen şey'-i vahid oldukları gibi zevken de öyledirler. Aralarındaki meveddet ve muhabbet (sevgi ve kardeşlik) çok ileriye gitmişti. Bunun icaplarından olarak Sünbül Sinan zamanında Kon ya'da Hazret-i Mevlana makamında postnişin bulunan çelebi efendi, Mev levi dervişlerinin iyin-i şerif sırasında giydikleri "tennure" denilen katmerli entariyi bir teberr ük hatırası (manevi değeri çok yüksek bir hediye) olarak Cenab-ı Sünbül SLnan'a takdim eylemiştir. Pir hazretleri de buna karşılık çe lebi efendiye Sünbülilere mahsus bir tomak armağan etmişlerdir.
Zamanımıza kadar İstanbul Mevlevi şeyhleri bu teberruları bir usul ve anane halinde devam ettirirler, dervişlerine tekbir ile tomak giydirirler.
Keza Merkez Efenıdi Türbesi damının üstündeki Mevlevi sikkesi, bu yakın münasebetin bir güzel ifadesi olarak duruyor, göze güzel görünen bir manza rası vardı. 1962 yılında yapılan tamir sırasında hiç lüzumu yokken yerinden çıkartılıp bir köşeye atıldı ve çok yazık oldu. Aynı zamanda ustalıklı yapılmış bir sanat eseriydi, ince kıvrımları ta uzaktan görünürdü. Bunun gibi Yenikapı Mevlevlhanesi'nin Hazret-i Merkez Türbesi yanında yaptırılması ve Eyüp Ba hariye Mevlevihanesi'nin Merkez Efendi'nin ilk tekkesi olan Şah Sultan Tek kesi'ne en yakın yerde uyandırılmas ı bu iki veli arasında asırlarca devam ede gelmiş ve ananeleşrniş sevgi tezahürlerinin en kuvvetli belirtilerinden bLridir.
Tomak, şeyh efendi tarafından başka tarikat mensuplarına da hediye edilebi lir, şeyhin bir iltifatıdır, alan ve giyeni sevindirir.
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1963
Bayram Paşa Tekkesi'ni geçince Haseki Caddesi
üzerinde sağda l<eyci Hatun Camiive Tekkesi önündeyiz.
(Haseki Sultan Mahallesı. 1103 ada. ıo parsel)
Neşriyatta birtürlü ismi tam tesbitedilememiş bu mescidin banisi çok defa "Kiçi Hatun", "Keyci Hatun","Geyci Hatun" şekillerinde telaffuz edilir."Kiçi - keyci" kelimelerinden ilki ''küçük" anlamına gelen "kiçi"dir,diğeri dağlayıcı manasında "keyci"dir.Mescidin banisinin şöhretinin bu sıfatlardan hangisinden ileri geldiğimeçhuldür.Revnakoğlu bir notunda "kiçi"yi öne çıkararak (111:39) "Kiçi Hatun",Çağataycada "küçük hatun" manasınadır ve "gücü hatun" da denilmiştir der, Yunus'un divanından bu mana için örnek getirir."Geyci" şekli bu camiye yapılan atıflarda kullanılır,zaman zaman "Keçe Hatun" ifadesine de rastlanır.Şimdi resmi olarak adıKeyci Hatun Camii'dir.
Daha sonra tekke de olacak mescidin Revnakoğlu notlarında Hadlw'dan naklen tarifi (111:16) "Haseki'de Avrat Pazarı kurbündedir,"Taş Tekneler" de denilir. Banisi mihrap önünde medfundur.Bayram Paşa Türbesi'yle Hacı Bayram-ıHaftani Mescidi ortasında, Kasım Ağa Mektebi'nin karşısındadır.Mahallesi vardır" şek lindedir.
Tekkenin diğer meşhur olmuş adları "Taş Tekneler" ve "Çifte Kemaller"di.
Haseki Hastahanesi'nin karşısına düşen bu cami - tekke, 1952'de Cami ve Hayrat Derneği tarafından tamir edilmiş, 1969'da yeniden elden geçirilmiştir.
Mescit aynı zamanda sonradan Kadiriyye'nin Bursa Eşrefiyye şubesine mensup olarak ilk açılışından itibaren, birkaç zatın vekaleti istisna edilirse, sonuna kadar dede - baba - torun - oğul dört şeyhin posta oturduğu bir tekkeydi.Tekke adınıbu hanedandan sonra gelen son şeyh Kemaleddin Efendi'yle duyurdu.
Kemaleddin Efendi'ye kadar olan şeyhlerin kısa tarihi Revnakoğlu dosyalarında Muhyiddin Efendi'nin tomarından naklen şöyledir (111:17-19):
Bursalı Eşrefıyye'den merhum Safiyyüddin Efendi hazretlerinin halifesi Ha lepli Şeyh Ahmed Efendi:Meşihat koymuştur. Tekkesi derununda ınedfun dur. Halepl dir. Sulehadan bir zat imiş.
Oğlu Şeyh Mehmed Çelebi Efendi: Pederinin vefatında mezara defni vaktin de tabutundaki tacı Bitlisli Şeyh İbrahim Efendialıp başına gt!çirmiştir, hila feti ve şeyhliği bundan barettir.İrtihali 129?. Tekkesi derununda medfundur.
Küçük oğlu Ahmed Hulusi Efendi (Çelebizade): Bayram Paşa hulefösından Lamekanizade vekaleti ile icra olunmuştur.
Dördüncü ve son şeyh Kemaleddin(Alperen) Efendi,Halepli Şeyh Ahmed Efendi'nin diğer oğlu Meczup Said'in oğludur. Posta asil olarak geçmeden önce kendisine bu
1964 Revnakoğlu'nun ısta nbul'u
tekkede Çoban Çavuş Cami'-i şerifi imamı Hacı Hafız Efendi vekatet etmişti.
Muhyiddin Efendi'nin kalem inde zaman zaman görülen sert dilden tekkenin ikincişeyhi Meh med Çelebi gibi son şeyh Kemaleddin Efendi de nasibini alır (111:18):
Bu kere 22 Teşrin-i sani 1307 - 4 Ara lık 1891 cumartesi gecesi Baba Efen di'ni n tekkesinde mumaileyh Kemaled din Efendi, Cerrah Paşa hatibi Hafız Arif Efendi'den istihlaf edilmiştir. Mumai leyh Hafız Arif Efendi henüz Baba Efen di Tekkesi'ne vekil nasp olunmamışken ve Eşrefiyye'den asla münasebeti yokken Merkez şeyhinin işgüzarlığı ve şeyh olan Kemaleddin'in tarik ve tarikat ne oldu ğunu farkına varamadığından alayişe bir kuru unvandır! Bilahare Eşrefiyye'den mücaz olmuştur.
Revnakoğlu ilk icazesiBayram Paşa Tekkesi şeyh vekilive Cerrah Paşa hatibi Arif Efendi'den ve Rezzakıyye'den olan, sonra Lamekanizade Ali Rıza Efendi'den yine Rezzakıyye icazetname alan
ve nihayet Kadirihane postnişini Ahmed Muhyiddin Efendi'den de ayrıca kendisine Eşrefiyye'den icazetname verilen Kemaleddin Efendi içinyukarıdaki paragrafı açan şu bilgileri verir (111:37):
Keyci Hatun Camii(Belediye arşivinden)
Haseki'de son zamanlara kadar Kadiriyye'nin Rezzakıyye kolundan olan ve "Küçük Hatun" manasına "Kiçi Hatun" yahut Taştekneler Tekkesi son şey hi Mehmed Kemaleddin Bey yine Haseki'de Bayram Paşa Tekkesi postnişini Baba Efendizade Şeyh Mehmed Al i Efendi merhumun dervişlerinden olup hilafeti Mehmed Ali Efendi'nin halifesi ve tekke vekili Cerrah Paşa hatibi Ha fız Mehmed Arif Efendi'dendir, ayrıca Kôdirihane şeyhi A h med Muhyiddin Efendi merhumdan da teberrüken Eşrefiyye hilafeti almış, Yenikapı Mev levihanesi seccade-nişini Celaleddin Dede Efendi'nin şeyhliği zamanında Ye nikapı Mevlevihanesi'nde sema çıkarmıştı.
Aslında mescit olan Kiçi Hatun'a Kadiriyye meşihati koyan zat, Halepli Ke mal Bey'i n büyük babasıdır. Kendi babası Mehmed Said Efendi'nin şeyhliği yoktur.
ON BİRİNCi GÜZERGAH 1965
Mehmed Kemaleddin Bey 21Mart 1938 pazartesi sabahı saat 8,45'te göçmüş, Merkez Efendi hazire sine sırlanmıştır. H.1286 [1869-70] doğumlu idi. Posta - Telgraf memuru iken tekaüde çıkmış, son ra Laleli Harikzedegan Apartmanlarının muhasibi olmuştu.
Keyci Tekkesi şeyhiMehmed Kemaleddin Efendi (111:2)
Revnakoğlu, Kadirilik yazı dizisinde NSon devrin en büyük Mevlid üstadı Hafız Kemal'inve değerli bestekarımız Hafız Sadeddin Kaynak'ın uzun zaman zakirliğinde bulundukları Haseki'de Eşrefiyye'den Keyci Hatun yahut Taş Tekneler Tekkesi'n in son şeyhi merhum Mehmed Kemaleddin Efendi'nin hi afet alarak taç giydiği (şeyhliğe izin aldığı) ilk senele rde çekilmiş bir resmi" notuyla aşağıdaki fotoğrafıda vermişti:
Kemaleddin Efendi'ninvefat ilanı Cumhuriyet gaze tesinin 22 Mart1938, Salınüshasında şöyleydi:"Ölüm
- Tayyare Cemiyeti Laleli Harikzedegan apartmanları muhasebeci iğinden mütekait Mehmed Kemal Alpe ren vefat etmiştir.Merhumun cenazesi bugün öğleyi müteakip Cerrah Paşa Camii ittisalindeki 105 numaralı hanesinden kaldırılarak Koca Mustafa Paşa Cami'-i
şerifinde kılındıktan sonra Merkez Efendi'de aile kabristanına defnedilecektir."
Revnakoğlu,bu tekkenin son şeyhinin vefatına Tahirü'l-Mevlev 'nin söylediği tarih manzumesini de dosyalarına ilave eder (111:32):
Şeylı-i irfan-meşrebi Taş Tekneler Dergalıı'nın Akıbet terk eyleyip gitti şu kevn-i zahiri
ismi elhak zatına olmuştu ma'na-yı kemal Herkese ma'lüm idi zühd ü salah-ı balıiri
Hüsn-i ahlakı idi timsal-i insaniyyetin Ştme-i pakil e kalmıştı cihanın nadiri
Ey benim hal-aşina ruhum, azizim, kardeşim Rıh/ etinle kimsesiz öksüz bıraktın Tahir'i
Melıbit-i envar-ı rahmet eyleyip de kabrini Rı hunu i'zaz ede Hakk'ın cemal-i gafiri
Heşt cennet çıktı istikbaline tarihinin
Kurb-ı Hakk'ı cay kıldı Şeyh Kemal-i Kadiri
Sene 1357 Muharrem (Merhum Tahirü'l-Mevlevi'nindir)
1966 Revnakoğlu'nun ıstanbul'u
Butekkenin bir diğer adı olan "Çifte Kemaller" ise,son şeyh Kemaleddin Bey ve onun halifelerinden Hakim Kemal Bey'den kaynaklanır.Revnakoğlu şeyhin bu halifesiiçin şunları söyler (111:29-30):
Hakim Kemal Bey (Kemal Molla, Kadı Kemal Bey): Dersiamdan Alanyalı Yağcı Mahmud Hamdi Efendi Hoca'nın büyük oğludur, babasına Deli Mah mud derler. Mahmud Efendi, Alanyalıdır. Mekteb-i Nüvvab'da talebe iken kendisine "müzellef" derlerdi; bu adı kendisine Ateş Hoca vermişti derler di. Kemal Bey, İstanbullu ve 1299 tevellütlüdür, Kadı Kemal derler, soyadı Öğen'dir. Vefatı 18 Aralık 1960 Pazar günü akşamı. İdadiden ve 1320'de Mek teb-i Nüvvab'dan mezundur. Asıl ismi Ahmed Kemaleddin'dir. Müteaddit ni yabetlerde, fetvahanede, mahkeme-i Evkaf ve Galata kadılıklarında, kassam-ı umumllikte, Şura-yı Evkaf riyasetinde ve sekizinci mahkeme-i asliye riya setinde bulunmuştur. 1336 tarihinde cemiyet-i tedrisiyyeye dahil olmuştur, yedi seneden beri hey'et-i idaredeyd i. Edirnekapı - Şehitlik'in karşısında Fıs tık Ağacı denilen yerde etrafı mermerle çevrili, üstü açık toprak mezar; baş ucunda dört köşeli beyaz mermerde yeni harflerle: "Hüve'l-Baki, Fatih dersi amlarından Aksekili merhum Mahmud Efendi'nin oğlu, temyiz azalığından mütekait Kemal Bey'in aile kabridir:' Tarihi yoktur.
İlave notta şun lar da yer alır: "Sabık Şura-yı Evkaf Reisi KemalBey (Ahmed Kemaleddin), İstanbul müftülüğü için 17 Kanun-ı san( 1340 tarihinde yapılan intihapta 80 rey alarak ikincigelmiştir. Meşihat Müsteşarı Şeyh Raşid Efendi'nin yakın adamlarındandı."
Son şeyh Kemaleddin Efendi'nin diğer halifelerişu zevattı (111:30):
Huzur rnukarrirlerinden Ispartalı Hacı Kerim Efendizade Hakim Muhtar (Molla Bey) merhum: Vezirköprü Ağır Ceza hakimliğinden emekliydi. Gala ta Mahkemesi kadısı müşavirliğinde bulunmuştu. Rütbesi mçıhreç mevalisiy di. Pek sevimli güzel yüzü, altın gözlüğü ve zarafeti ile müştehir bir şahsiyetti; gayetle kibar, nazik, necip, latif bir zattı, çok yakışıklıyd ı.
Sekbanbaşı Yakup Ağa Mahallesi ve Cami'-i şerifi imamı Tokatlı Mustafa Sabri Efendi merhum.
Hacı Mehmed Tahir Efendi merhum: Temyiz mahkemesi azalığından müteka it, eski Şura-yı Evkaf ve Altıncı Hukuk Reisi. 12 Zilhicce 1342'de istihlaf olundu.
Hasan Fakih ahfadından Dersiam ve Kütüphaneci Hacı Ahmed Rıfat İzgi (Ayaklı Kütüphane) : Ahmed Rıfat İzgi Hoca 8 Haziran 1964 pazartesi günü 76 yaşında iken göçtü. Gümüşpala'nın defnine rastlayan ertesi salı günü Feri köy Mezarlığı'nın arka taraflarındak i yeni kısımda İzgi ailesine mahsus mak bereye bırakıldı. Babası:Bayezid Dersiamlarından ve Şura-yı Evkaf azasından Hacı Hasan Sabri Efendi merhum (onun babası Hacı Abdülbaki, onun babası "Sarı Hafız" denilen Hacı Mehmed Efendi b. Hasan Fakih.)
Keyci Hatun Tekkesi son şeyh iKemaleddin
Efendi'nin halifelerinden Hakim KemalBey (111:20)
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1967
Hekimoğlu Ali Paşa Tekkesi - Abdal Vakup Tekkesi
Tekrar Kızı elma Caddesi'ne dönüyoruz. Bu sefer bu caddenin sağa gidenistikametine giriyor,solda
Hekimoğlu Ali Paşa Tekkesi - Abdal Yakup Tekkesi önünde duruyoruz. (Cerrahpaşa Mahallesi, 1159 ada, 5 parsel)
Hekimoğlu Ali Paşa (ö.1758) tarafından yaptırılan caminin şadırvanın bulunduğu yerde daha önce iki katlıAbdal Yakup Zaviyesi vardı.
Zaviyenin ilk banisi Abdal Yakup Dede ve caminin büyük kapısı karşısında yatan halifesi Şeyh Üveys hakkında metinlerde ilave bilgi yer almaz.
Şeyh üveys'ten sonra Abdal Yakup Zaviyesi'nde İbrahim Nakşl-i Sünbüll postnişin oldu (63:90):
Şeyh İbrahim Nakşi-i Sünbüli, Seyyid Nureddin Efendi'nin halifesidir. Vefatı 26 Safer 1114 - 22 Temmuz 1702. Koca Mustafa Paşa Hankahı'nın Hamam Meydanı'na çıkan kapısı tarafında kendi adını taşıyan yı kık medresenin kar şısındaki yüksek hazirede medfundur, kitabesi vardır. Küçük Hüseyin Efendi merhumla Ayaklı Kütüphane Şükrü merhum efendi pek uzun yıllar bu med resede oturmuş ve çahşmışlardı r.
Hekimoğlu Ali Paşa, bir külliye mahiyetinde olan cami, kütüphane,türbe ve sebili yaptırmaya karar verdiğinde kendisinden çok önce yaşuyıp ölmüş olan Abdal Yakup'la dolaylımanev teması vardı.Paşanın yakınında bulunan Nevres-iKadim'in bir mec muasında anlatılan bu husus,Revnakoğlu'nun dosyalarına girer (63:132,135,137,139):
Abdürrezzak Nevres Efendi'nin (Nevres-i Kadim), Hekimoğlu Ali Paşaya çok yakın bir nisbeti vardı. Ali Paşa, Nevres'in bir velinimetiydi, her zaman ve her yerde onu himaye etmiştir.Nevres, paşaya yazdığı müteaddit kasidelerinde bunu nimetşinasane bir surette teyit eder. Paşanın Bosna valiliğine de beraber gitmiş ve orada bulunduğu müddetçe paşanın yanından aynlmamıştır.
Şair NP.vrı>s'in hatt-ı destiyle yazılmış bir mecmuada şıı hadise okunmuştur: Ali Paşa, camiini yaptıktan sonra kendisine orada bir de türbe yaptıxmak istemiş, şimdiki türbenin olduğu yerde mazinneden Abdal Yakup isminde biri medfun imiş ki halen de orada yatmaktadır. Paşanın, Abdal Yakup'un yattığı yere türbe in şasında küçük bir tereddüdü olmuş. Rüyasında Yakup'u görerek müsaade istemiş, "Beni de türbe içine alırsan kabul ederim" cevabını almış ve türbeyi yaptmnış.
Paşa, Kütahya valiliğindeyken ağır bir hastalığa tutulmuş. Ehibba ve eviddası ölümünü beklerken ve paşa da büyük bir buhran geçirirken eliyle menfi işa reti vererek "Korkmayın, ölmeyeceğim!" demiştir ve hakikaten bu hastalıktan
1968 Revnakogıu·nun ıstanbul'u
şifa bul muştur. Buhran esnasındayken dostlarına verdiği verdiği teminatın muceb-i sebebi olarak: "Ben Abdal Yakup'un yanına defnedileceğim, binae naleyh burada kalmayacağım!" demiştir.
Aradan bir müddet geçtikten sonra paşa yine hastalanıyor ve vefat ediyor, Kütahya'da defnediliyor. Vefat haberi İstanbul'a gelince padişah üzülüyor, Ali Paşa'nın cesedinin İstanbul'a nakliyle türbesine defnedilmesini irade ediyor ve ceset de tekrar mezarından çıkarılarak İstanbul'a gönderiliyor, Abdal Ya kup'un türbesine defnediliyor. Abdal Yakup'un keramet ve tasarrufu da bu şekilde tezahür ediyor, paşanın büyük bir imanla kalbinde sakladığı ümidi de bu tarzda tahakkuk ederek yerine getirilmiş oluyor.
Ali Paşa, cam i'-i şerifi yaptırdıktan sonra dostlarıyla caminin hey'et-i mec m uasını gözden geçirirlerken bir dostu:
-
Paşam, cami zarif, amma metin değildir, Allah hareket-i arzdan saklasın demiş. Paşa mukabele ederek:
-
Ben bu camii helal parayla yaptırdım, hiçbir şey olmaz, daima mamur kalır.Yal nız minarenin külahından biraz şüphem var,kazaya uğrarsa orası uğrar demiş.
Hakikaten birkaç yangında hatta İstanbul'un en büyük yangınlarından biri olan 1325 harik-i kebirinde minarenin külahı tutuşmuş ve yalnız orası yanmıştır.
Ali Paşa'nın bu devlete en büyük hizmeti, Bosna valiliğindeyken Avusturyalı ları çok ağır bir mağlubiyete duçar edişidir.
Abdürrezzak Nevres'in mecmuasında Hekimoğlu Ali Paşa'nın manzum ilahileri bulunduğu da zikredilmekted ir.
Muhyiddin Efendi'nin tomarına göre henüz AliPaşa, külliyesini inşa ettirmeden önce buradaki zaviye iki katlıydı ve Abdal Yakup'un zaviye yanında mezarı vardı.AliPaşa, zaviyeyi yenilemiş, Abdal Yakup'un bulunduğu mezarın üzerine birtürbe yaptırmış, kendisi de öldüğünde bu türbeye defnedilmişti.
Türbede medfun bulunan zevat (63:91):"Hekimoğlu Ali Paşa, onun damadıve mah dumu; Şeyh Enfiİbrahim Vehbi Efendi (Şeyh Enfi), Abdal Ya kup Efendi (banl- izaviye), Azize Fatma Hatun (mütevelliye)."
Türbede medfun bir başka şahsiyet Çinicizade'ydi, Revnakoğlu onu Tuhfe-i Hat
tôtin'd en aktarır (63:92):
Hafız Osman'ın son demlerinde kalemlerini açan Çinicizade Abdurrah man Efendi, Ramazan Efend i'nin talebesindendir. 100 kadar Kelam-ı kadim yazmıştır. Padişahın ınevlidhanı olduğundan musikiden de anlardı. Vefatı H.1137, M.1724'te olup Ali Paşa (Hekimoğlu) Cami'-i şerifinin büyük kapı sının karşısındaki köşede, kendi evinin altında, Abdal Yakup'un şeyhi Üveys Dede türbesinde medfundur.
ON BİRİ NCİ GÜZERGAH 1969
Hekimoğlu Ali Paşa Türbesi, solda şadırvan (Salt arşivinden)
Revnakoğlu,Hadilw'dan ve Muhyiddin Efendi'nin toma rından tekke kısmınıaktarır
(63:87-88):
Banisi üç kere sadrazam olup badehu Kütahya valisiyken vefat eden Hekim başı Nuh Efendizade Ali Paşa'dır. H.1147'de yaptırdığı cami'-i şerifin şadır van olduğu mahalde mukaddema Abdal Yakup Zaviyesi denilmekle mütearif fevkani bir tekke vardı, paşa-yı müşarünileyh bu cami'-i şerifi bina ve muka bilinde müstakil bir zaviye inşa ve kendiye de bir müstakil türbe imar eyle miştir. Zaviyede şeyh olanlara cuma va'ziyyesi şart etmekle ibtidaki vaizi En fizade İbrahim Vehbi Efendizade Şeyh Mehmed Rıza Efendi'dir ve Hazret-i Cihangiri'nin halifesinin halifesidir.
Ali Paşa'nın yaptırdığıtekke ile cami arasından Esekapı Sokağıgeçer. Esasen tekke binası, harem, selamlık ve derviş hücrelerinden ibaretti;zikir halkası Hekimoğlu Ali Paşa Camisi'nde kuruluyor, ayin orada icra ediliyordu. Tekke bahçesi üzerinde bugün Tomarzalılar Kültür ve Yardımlaşma Vakfı (Hekimoğlu Kültür Merkezi) faaliyet gösteriyor.
AbdalYakup Zaviyes i'nden sonra Hek imoğlu Ali Paşa'nın yaptırd ığıve artık onun ismiyle
1970 Revnakoğlu'nun istanbul'u
anılacak olan tekkenin ilk şeyhi Enfi İbrahim Vehbi Efendi'ydi (63:90). Cihangi riŞeyh Hasan Efendi'nin halifesinin halifesi olmak itibarıyla bu tekkenin yeni neşesi Halvetiyye'nin Cihangiriyye şubesidir.Şeyh Enfi,H.1122 (M.1710-11)de göçtü ğünde türbede AbdalYakup'un yanında gömüldü.
Şeyh Enfi'nin oğlunun mensup olduğu tarikata istinaden Eşre fıyye'nin İstanbul'da ilk tekkesi olduğuna dair rivayetler için Revnakoğlu, "İstanbul'da Eşrefi asitanesi bilinirse de yanlıştır,
zira dergah bidayette Cihangiriyye'dendir" notunu düşer. Bu not, daha önce Muh y iddin Efend i'nin tomarında da ifade edilmişti.
Enfi İbrahim Efendi'den sonra oğlu Enfizade Mehmed Rıza posta geçti. Kendisinin Halvetiyye-Cihangiriyye, Kadiriyye-Rezzakiyye ve Kadiriyye-Eşrefıyye'de n aldığı hilafetlerle tekke birçok rengi bünyesinde toplar (63:90-91):
Şeyh Mehmed Rıza Efend i el-Kadiri (Enfizade): Enfi Şeyh İbrahim Veh bi Efendi'nin oğludur. H.1163 (M.1749-SO)de rıhlet etti, türbede babasının yanında medfundur. Tekkenin haziresinôe medfun bulunan rical-i Kadiriy ye'den Ahmed b. Muhammed Akil-i Mekki'den müstahleftir. Müstakimza de'nin Tac Risalesi'nde yazdığına göre Bursalı Eşrefzade Şeyh Ahmed İz zeddin Efendi'den tac-ı Eşrefıyye giymiştir ve tacının terklerini keçe yerine çuhadan yaptırmaya mezun edilmiştir. Şeyh Rıza Efendi ayrıca Cihangirl'n in halifesinin halifesi Şeyh Mustafa Kelami Efendi'den de müstahleftir; Bursa'da Eşrefzade Tekkesi şeyhi Büyük Safiyyüddin Efendi'den de müstahleftir.
Revnakoğlu'nun bahsine göre, Enfizade'nin Kadiriyye teması Hekimoğlu Ali Paşa Camii haziresinde medfun bulunan Ahmed b.Muhammed Akll-i Mekkl'dendir,ancak bu Kadirişeyhin adı"Muhammed b.A hmed Akile el-Mekk "dir.H.1150,M.1737'de vefat eden, tefsir,hadis, tar ih,siyer,tasavvuf,kelam sahasında doksan kadar eserin sahibi bu Kadirişeyhi İstanbul'a da gelmişti. Her halde bu ziyaretinde Enfizade Mehmed R ıza, kendisinden hi afet aldı. Mezarı,Revnakoğlu'nun kaydınınaksine Mekke'ded ir.
Artık dergah Abdal Yak up'tan Enfizade Rıza'ya kadar üç tarikata merkezlik etmiş olur (63:88):
Hekimoğlu Ali Paşa Tekkesi
- Abdal Yakup Tekkesi (Konyalı arşivinden)
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1971
Dergah-ı şerif ilk zamanlarda Cihangiriyye'den ve Sünbüliyye'den olmuş, sonra Kadiriyye'nin Rezzakiyye, daha sonra Eşrefıyye koluna geçmiştir. Bun dan dolayı buranın şeyhleri Sünbül Efendi Hankahı meşayihinden teberrü ken arakiye veya tomak giyerlerdi. Bunların zama mna kadar Sünbüliyye usu lü icra ediliyordu.
Mehmed Rıza Efend i'nin vefatıyla posta oğlu İ brahi m Efendi geçti. 1206'da vefat ettiğind etü rbed e ped erinin yanına defned ild i. İ brahi m Efend i'den sonra oğlu Nas rüd d i n Efendi posta oturd u, yalnız yaşı küçü k old uğu içi n bi r sü re kend isine Şeyh Mehmed Rıza Efendi'nin huleffisı ndan Şeyh Abdülkad ir Efend i vekil nasb olunm uştu r.
Nasrüdd i n Efend i'ni n asalet devresi nde oğlu olmad ı. H.1272'de vefat ettiğind eşeyhlik i k i zata m üşterek verild i (63:86):
Şeyh Nasrüddin Efendi'nin bila-veled vefatından son ra damadı Şeyh Ham dullah Hamdi Efendizade Şeyh Sadeddin (İsmail) Efendi ile Mevleviyye'den bir zata tekkenin şeyhliği ve imamlığı beraberce veril mişti. Bu iki zat birer hafta nöbetleşe olarak icra-yı meşihat eylediler. Mevlevi zatın vefatıyla hisse si Rıza Efendi adında oğluna kaldı, falcat yine Sadeddin Efendi zikir ettiriyori Rıza Efendi de imamlık vazifesini görüyordu, çünkü Mevlevi'nin oğlu olan Rıza Efendi, Şeyh İsmail Sadeddin Efendi'ni n dervişiydi.
Şeyh Nasrüddi n Efend i'den sonra posta iki damadının sırasıyla otu rduğu nu söyle yen Mu hyiddi n Efendi, Mevleviolan damadın ad ı nı n Seyyid Yahya Efendi old uğu nu kaydeder. Diğer damad ı İsmail Sadeddin Efendi içinse şu nları söyler (63:82):
Şeyh ismail Sadeddin Efendi (b. Ahmed): "Valide şeyhi" derler. Veladeti 1241. Şeyh Nasrüddin Efendi'nin irtihalinde Yahya Efendi ile müştereken tevcih olunup badehu Yahya Efendi dahi irtihal etmekle hissesini oğlu Molla Rıza Efendi'ye verilip meıbur Rıza Efendi dahi irtihalinde Sadeddin Efendi zi'J yed olmakla Rıza Efendi'nin uhdesinde bulunan nısf-ı meşihat dahi mezbur Sadeddin Efendi'ye tevcih olunmuştur (Şevval 1310).
İsmail Sadeddin'in "Valide şeyhi" d iye an ılmasına sebepse (63:80): "Abbas Hilmi Paşa'nı n validesini n şeyhi old uğu nda n "Valide Paşa şeyhi" derlerd i.1331Re bi ü lev velinde 93 yaşınd ayken vefat etti ." Meza rı cami ni n avlusu nd ad ır (63:78):
1-lekimoğlu Ali Paşa Cami'-i şerifi avlusu, ortada. etrafı parmaklıkla çevrili, yüksek şebeke içinde, parmaklığa tutturu lmuş dört köşeli, mistarlı, büyükçe mermer levhanın carni'-i şerife bakan yüzünde güzel istifli bi r sülüsle, üst or tasında kabartma Kadiri tacı:
"Ya Hu - Bu hankah-ı alide altmış bir sene seccade-nişin- i irşad olan ve müla zemet-i ezkar u evrad iken dergah-ı Hakk'a intikal eyleyen, valide-i Cenab-ı Hazret-i Hıdtvi'nin şeyhi hadimü'l-fukara es-Seyyid eş-Şeyh İsmail Sadeddin
b. Eş-Şeyh Hamdullah Efendi'nin ruhuna fatiha:'
Revna koğlu bir başka notu nda "Valide Paşa"yı açar (63:82):
19n Revnakoğlu'nun lstanbul'u
Mısırlı Abbas Hilmi Paşa'nın validesine "Va lide Paşa - Valide-i Hıdivi" derler. Bebek'te ki yalısında otururdu. Şeyh İsmail Sadeddin Efendi'nin dervişiydi. Şeyhinin parmaklıklı kabrini Valide Paşa yaptırmıştır.
Not düşeli m, Şeyh İsma il Sadeddin Efendi'ni n ba bası Zakir Şeyh Hamd ulla h Efen d i'yd i (63:78-79):
Şeyh Hamdullah Efendi: Değerli zakirlerden biri de Şeyh Hamdullah Efen di'dir. Hekimoğlu Ali Paşa Tekkesi şeyhi Sadeddin Efendi'nin babasıdır. Sün bü1 Efendi türbedar ıyken 1281 - 1864'te vefat etti. Koca Mustafa Paşa hazi resinde medfundur, tac-ı şerifli taşı vardır ( Türk Musikisi Antolojisi, II, 484).
Şeyh Hamdullah Efendi'nin üç oğlu vardır, üçü de tekkenin haziresinde yatıyor. Şeyh Rıza: Babasını n halifesidir, Maliye ketebesindendir, meşihatı yoktur.
Şeyh İsmail Sadedd in Efendi ( Valide şeyhi).
Şeyh Hasan Muhyidldin Efendi: Bir yerde icra-yı meşihat etmedi, 1291yılında göçtü, tekkenin haziresinde yatıyor (63:92):
Hekimoğlu Ali Paşa Cami'-i şerifi haziresi, türbeye bitişik, caddeye bakan hazi rede, orta taraflarda beyaz mermer taş, başında fes, yazısı sülüs: "Hüve'l-Halla ku'l-Baki - Tarikat-ı aliyye-i Eşrefiyye meşayihinden eş-Şeyh Hamdi Efendiza de Hasan Muhyiddin Efendi'nin rılhıyıçun fatiha, 17 Rebiülahir 1291:'
Şeyh Sadedd in Efend i'n in halifeleri (63:83-84,86,89):
Oğlu Şeyh Ahmed Eşref Efendi merhum.
Damadı Mehmed Salahaddin Bey merhum (Gönenç): Rahmetli Şeyh Müfid Bey ile birlikte hilafıet almışlardır. Kendisi Harbiye Nezareti kısm-ı sani mü meyyizlerindendi. Tekirdağ evlendirme memuru iken 1948'de vefat etti, ora da medfundur. Medeni nikahın kabul edildiği tarihten itibaren bu vazifenin başında bulunuyordu. Şair ve neyzendir. Tekirdağ gazetesinde neşrolunmuş hayli yazıları, manzumeleri vardır.
Bakırköy lü Sezai Bey merhum (Gönenç): Eşraftan ve Maliye mümeyyizlerin den idi. Vefatı 19 Eylül 1926. Maliye memuru Rifat Efendi'nin oğluydu. Mül ga defter-i hakani emaneti mahlCtlat kalemi mümeyyizliğinden mütekait iken vefat eylemiştir. Bakırköy Kabristanı'nda medfundur. Kartaltepesi'nde 39 nu maralı kendi evinde cuma geceleri Kadiriyye usulü icra ederdi.
Kömürcü Ragıp Bey merhum: Koska'da otururdu. Rumeli'nin eşrafından olup Şiştovlu idi. Dergahın kömürlerini gönderirdi.
Ali Nuri Bey (Topkapılı): Merkez Efendi'de medfundur, taşı vardır. {63:83: Merkez Efendi haziresi, cami'-i şerifin arka duvarı dibinde, parmaklığa da-
İsmailSadedin Efendi'nin mezarındaki kabartma taç (63:78)
ON BiRİNCİ GÜZERGAH 1973
Hekimoğlu Ali Paşa Tekkesi'nin son şeyhi Hüseyin Müfid Erencan (192:36)
yalı, mistarlı, beyza mermer taş, başında Eşrefıyye tac-ı şerifi, yazısı talik: La ilahe illallah - Tarikat-ı aliyye-i Kadiriyye-i Eşrefıyye'den Hekimoğlu Ali Paşa Hankah-ı şerifi hulefalarından ve suleha-yı ümmetten Topkapılı Münib Efen dizade merhum ve magfür eş-Şeyh Ali Nuri Efendi'nin ve kaffe-i ehl-i imanın ervahıyıçun el-fatiha, 8 Şaban 1335)
Mehmed Hamdi Bey merhum b. Rıza: Maliye Nezareti muhasebat-ı atika ka lemi mümeyyiziydi. Şeyh Sadeddin Efendi'nin biraderzadesidir. Babası Rıza Bey, Sadeddin Efendi'nin ağabeyidir. 5 Mart 1336'da 50 yaşındayken göç eyle di. Hekimoğlu Ali Paşa haziresinde taşı vard ır. Reis Hilmi'n in yanında yatıyor. Kanuni Şeref Hanım'ın pederleridir.
Şerefüddin Efendi: Sadeddin Efendi'nin halifelerindendir. Mahmutpaşa'da Abut Hanı'nın bitişiğindeki dükkanında fil dişinden kaşık ve tarak yapardı, bu işte pek usta olduğundan herkesçe tanınmıştı. Saraydan kendisine fil dişi kaşık sipariş ederlerdi. Aynı zamanda pek güzel Kadiri gülleri işlerdi, bunda da meşhur olmuştu. Tekkelerin seddinden sonra göçtü.
İsmailSadeddin'in ölümüyle Hekimoğlu Ali Paşa Tekkesi şeyhliğine (63:80) "oğlu ve halifesi Şeyh Ahmed Eşref Efendi (geçti.) 1913'te 52 yaşında olduğu halde göçtü. Babasının parmaklı kabri içinde yatıyor,aynca konulmadı."
Tekkenin son şeyhi,Ahmed Eşref'in oğluve halifesi Hüseyin Müfid Erencan'dı (63:81):
Şeyh Hüseyin Müfid Erencan, tekkenin son postnişiniydi. Dergahların su lanmasından sonra inhisarlar idaresine girmişti, orada veznedarlık vazifesin de bulunuyordu. Dünyanın en sevimli, gayetle kibar, nazik insanlarından biri olan Müfid Bey'in kıyam zikrinde ve devranda iktidarı vardı. Zakirliği de gü zeldi. Dergahta ve geldiği yerlerde en büyük zevki zikre girmek, bizzat hizme te soyunmaktı. Matem ayında aşure pişirmek için civar tekkelerde hep onu beklerlerdi. Zekai Efendi Tekkesi'nin tarihi iftarı ve büyük iftar sofraları onun elinden geçerdi. 3 Teşrin-i evvel 1942'de şeker bayramının ikinci pazartesi günü Üsküdar iskelesinde ani bir kriz sonunda göçüverdi. Vefatında 55 ya şındaydı. Rumelihisarı'nda Durmuş Dede Tekkesi'nin haziresinde Şeyh Said Efendi ile yan yana yatıyorlar.
Revnakoğlu,Hekimoğlu AliPaşa Çeşmesi ve tekkede okunan miraciye için şu notları kaydeder (63:91):
Kocamustafapaşalı rahmetli Recep Peker'in başvekilliği zamanında onun himmeti ile cami'-i şerif önündeki tarihi sebil, Ramazan Efendi Dergah-ı şeri findeki şadırvanla beraber müzeler idaresince tamir ve tecdit edilmiştir.
Dergah-ı şerifte okunan miraciyeyi Askeri Müze müdürü Topçu Ferik Ah med Muhtar Paşa vakf eylemiştir.Miraciyenin okunması sırasında bakır gü ğümler dolusu kırmızı şerbetler ve soğuk sütler dağıtılırdı.
1974 Revnakoğlu"nun istanbul'u
Yolgeçen Mescidi ve Tekkesi
Hekimoğlu AliPaşa Camiiönünden geçen caddede ierliyoruz, caddenin sonuna varmadan,Altımermer Caddesi'nden önce
156 numaralı bina ile 166 numaralı binanın arasında küçük parkın önünde duruyoruz. Burası eskiden Yolgeçen Mescidi ve Tekkesi'ydi.(Seyyid Ömer Mahallesi, 1743 ada, 9 parsel)
İstanbul'un çok eskiden arsaya dönen tekkelerindendi. Revnakoğluaşağıdaki notları aldığısırada yüz yı dır yerindeyoktu (522-525):
Tekkenin yeri Silivrikapı civarında Altımermer yakınla rında Hekimoğlu Ali Paşa'dan Altımermer'e gelirken biraz ilerideydi, daha ilerisi Körükçü Tekke si'ne gider. Cami'-i şerifin bulunduğu Yolgeçen tarafı, gecekondularla kapan dı. Üst taraftaki eski Araplar Sokağı, Küçük Hamam'a, Seyyid Ömer Cami'-i şerifi karşısındaki Kadızade Tekkesi'ne iner.
Hekimoğlu Cami'-i şerifinin önünden Körükçü Tekkesi istikametinde sağ daydı. Halen arsasına gecekondular kondurulmuştur. Karşısında tetimmatın dan olan mektep binası da yangın yerine karışmıştır. Ortada göze görünen yanındaki çeşmedir ki o da su deposu haline getirilmiş.
Bereket versin Hadika'dan şu kadar bir malumat bulabiliyoruz:
"Yolgeçen Mescidi der-kurb-ı Altımermer: Banisi Defter emini Ömer Efen di'dir. Merkadi na-malumdur.Tak-ı dergahında itmam-ı binasının tarihi bu dur: "Dendi bu dar-ı rahmete tarih - Beyt-i Rahman u ma'bed-i suleha 961" (Ali Emiri Kütüphanesi'ndeki yazma Hadtka'da bu tarih 991gösterilmiştir.) Minberini Hacı Efendi denmekle maruf müderrisind en ve İzzet Paşa'nm ho cası Hacı Mehmed ismet Efendi mütevelli iken usw-i vakfından vazife tayin ederek vaz' eylemiştir ki Merkez Efendi Carru'-i şerifi etrafında medfundur. Mahallesi yoktur." (Hadika, 1, 220.)
Uzun zamandan beri mevcut olmayan, yüz yıl önceye kadar yalnız harabesi ve birkaç duvar parçası görülen bu camiye meşihatın kaç tarihinde konuldu ğunu bilemiyoruz.
Silivrikapı haricinde Hacı Bayram Dede Çeşmesi'nden Seyyid Nizam'a giden iki mezarlık arasındaki caddenin sağında ve yüksekte "NakşiJer Tarla sı" deni len sahanın arkasında bu tekkede icra-yı meşihat etmiş İbrahim Efendi'nin ki tekkenin ikinci şeyhidir, bir hayli eski olan kitabesini görüyoruz.
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1975
Şeyh Osman Efendi (Halvetiyye'den): Yayla'da Haffaf - Kadızade ve Kurşunlu Tekkelerinin şeyhidir. Meşhur Hüseyin Evhadi'nin halifelerindendir. Silivri kapı haricinde yatıyor, taşı duruyor.
Silivrikapı dışında Seyyid Nizam yolunda Nakşi Tarlası arkasında ince uzun dar yüzlü mistarsız mermer şahide (çift şahidelidir), başında Cüneydi destarh cesim Halveti tacı, yıpranmış güzel ince bir nesihle: "Hu - Merhüm ve ma gfür eş-Şeyh Osman Efendi ruhıyıçun el-fatiha, 2 Safer 1123, yevmü'l-hamis"
Şeyh İbrahim Efendi: Draman şeyhi İsa el-Mahvi'nin hal ifesidir. 1171'de göç.
Not: Bu zat, Yayla'daki Haffaf - Kadızade Tekkesi'nin de şeyhidir ve Draman şeyhi İsa el-Mahvi'n in halifesidir (Hülasatü'l -Hediyye'den):
Silivrikapı dışında Nakşi Tarlası, arkasında, Şeyh Osman Efendi'nin ayak ucu tarafındadır. Başında cesim Halveti tac-ı şerifi, yazısı kısmen erimiş olup ne sih ile yazılmıştır: "Hüve'l-Baki- Merhum ve magfür el-muhtac ila rah meti rabbihi'l-gafür Yolgeçen Tekkesi şeyhi eş-Şeyh İbrahim Efendi b. eş-Şeyh Ha lil Efendi ruhıyıçun el-fatiha, 5 Cemaziyelevvel 1171"
Şeyh Revvas Tekkesi
Bu sefer Kızılelma Caddesi'nin sonuna varıp Cerrahpaşa Hastanesi'ne dönen Kocamustafapaşa Caddesi'ne giriyoruz, sağda Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni görüyoruz, otobüs durağının arkasında bufakültenin cerrahi kliniği-dekanlık binası bulunduğu yerde Şeyh Rewas Tekkesi vardı.
Bu tekkeye dair Revnakoğ lu'nun ve Osman Ergin'in notlarında bilgiyer alır.Revna koğlu'nda şu kısa nota rastlanır (228:3-4):
Cerrahpaşa'da Cerrahpaşa Hastanesi'nin bahçesi içinde şimdiki cerrahi klini ğinin bulunduğu yerdeydi. Şeyhülislam Cemaleddin Efendi tarafından Şeyh Revvas Efendi adına yaptırılmıştı. Tekke Kadiriyye'dendi, sonra yandı.
Şeyh Revvas Efendi: Bağdatlıdır. Kadiri şeyhi olarak istanbul'a gelmişti. İlm-i cifrle uğraşır, baş suyu ile çorba yapar, satar, kimseden bir şey almazdı, kendi kazancı ile geçinirdi. Kendisine karşı büyük hürmet ve meclübiyeti olan Şey hülislam Cemaleddin Efendi ona bu tekkeyi yaptırmıştı. Sık sık şeyhi ziyarete
1976 Revnakoğlu'nun istanbul'u
gelir ve uzun bir z.aman yanında kalırdı. Şeyh Revvas Efendi İkinci Meşruti yet'ten sonra göçtıü, biraz yaşlıcaydı.
Revnakoğlu'nun bu te?kke ve tekkenin şeyhine dair anlattıklarını Osman Ergin'in
Maarif Tarihi' nde (111-IV,1077-1078) yazdıklarıyla tamamlıyorum:
... Şu rivayete göre Ebülhüda'nın İstanbul'a gelip Abdülhamid'e çatmasının asLI sebebi şudur: Ebülhüda daha genç yaşında iken Bağdat'ta mazinneden Revvas adında birlisine mülaki olur ve ondan Abdülhamid'e intisap edeceğini ve onun sarayında ve yanında hizmet göreceği müjdesini alır. Bu müjdeyle kalkar İstanbul'a gelir ve Süleyman Tevfik'in uzun uzadıya yazdığı gibi Nuru osmaniye Caddesiı'nde bi r dükkan açarak okumak, üflemek, muska yazmak ve remil dökmek gibi o zaman revaçta olan işlerle meşgul olur ve az zaman içinde 'i\.rap Hoca" ad1yla şöhret bulur.
Revvas, Ebülhüda''ya ileride Abdülhamid ile birlikte çalışacağını ve o zaman 18 yaşında ve Medin e'de babasının yanında bulunan Cemaleddin adında bir gencin de ileride Abdülhamid'e şeyhülislam olacağını ve sarayda bu zatla ev vela darılacağını fakat sonra bağdaşacağını söylemiş ve Cemaleddin'e veril mek üzere bir de risale yazıp Ebülhüda'ya tevdi etmiştir. Bu risalede Cema leddin'in başından geçecek hadiseler yazılmış ve yaşadığı müddetçe sıkıntı görmeyeceği ve öınrü refah ve saadet içinde geçeceği gösterilmiştir. Bu zat, Şeyhülislam Cemaleddin Efendi'dir. Bu eseri umumi harp içinde İskenderi ye'de bulunduğu sırada orada Cemaleddin Efendi'nin elinde görüp okuyan ve şu satırların basıldığı 1941 senesi Ağustosunun 26-27. çarşamba gecesi rahmet-i Rahman 'a kavuşmuş olan üstadım Abdülaziz Mecdi Efendi şimdi veresesinin onu muhafaza ettiğini ümit ve tahmin eylediğini bana söylemişti.
Cemaleddin Efendi kendisine mev'ud olan refah ve saadete nail olunca o za man rahmet-i Rahıman'a kavuşmuş olan Revvas için Bağdat'ta bir türbe yap tırmış ve İstanbul'ıda da bunun adına bir tekke yaptırmak istemiştir. Bu tekke inşası keyfiyetini cıtuz sene önce bizzat Cemaleddin Efendi'nin ağzından işit miş olduğum için onu da burada kayda mecbur oldum.
1908 inkılabını mıüteakip Müessesat-ı Hayriye-i Sıhhiye adında bir müesse se kurulmuş ve .isıtanbu l'daki hastahane, darülaceze ve bimarhane gibi bele diyenin bütün sıhlht ve içtimai müesseselerinin idaresi buraya verilmişti. Bu müessese bir müdlür ile yirmi azadan mürekkep bir meclis tarafından idare olunurdu, ben de burada katib-i umômi bulunuyordum. Şimdiki Cerrahpaşa Hastanesi'nin yeri nde tahta yapıb bir konak vardı ve muvakkaten hastahane ittihaz olunmuştu. Onu yıkJp yerine kagir bir hastahane yapılmak istenildi ği sırada yeri kafi görülmeyerek etrafındaki bina ve arsaların da hastahaneye eklenmesi lazım gelmişti. Bu arsalardan birisinin Şeyhülislam Cemaleddi n Efendi'ye ait olduğu anlaşılınca bunu parasız olarak hastahaneye terk etmesi
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 19n
için müşarünileyhe müracaata karar verildi ve bir mazbata yazılarak keyfiye tin kendilerinden ricası istenildi, bu mazbatada hastahanenin faydası ve inşa sı zarureti anlatıldı. Sonunda arsayı vermek suretiyle bu hayırlı ve faydalı işe yardımda bulunulması Cemaleddin Efendi'den rica edildi ve mazbatanın da benim tarafımdan şeyhülislama takdimi kararlaştırıldı. Mazbatayı götürdüm, takdim ettim. Bir müddet sonra beni huzurlarına kabul ettiler. Son derecede nazik ve hakimane bir ifade ile:
- Mazbatayı okudum, yazdıklarınız çok doğrudur ve yerindedir.Evet, bu asır da yapılacak hayırlı ve faydalı eserler mektep gibi, hastah ane gibi hatta yol gibi, köprü gibi şeylerdir. Fakat bu görüş, bu düşünüş diğer içtimai müessese lerin yapılmamasını icap ettirmez. Mesela ben maneviyata çok bağlı bir kim seyim ve böyle olduğumdan dolayı da beni muaheze etmemelisiniz. Kimse ni n vicdanına, kanaatine müdahale edilemez, bilakis hürmet olunur değil mi? İşte ben de son derecede iyiliğini gördüğüm bir zatın ruhunu şad etmek için bir hankah yaptırmak istedim, sırf mülk olan bu arsayı aradım, buldurdum. Şimdi mademki orası hastahaneye münasip görülüyor, heyetin arzusu veçhile onu bedelsiz olarak belediyeye terk ve teberru ediyorum. Fakat ben de bele diyeden bir ricada bulunacağım. İstanbul'un münhasıran İslamlarla meskun olan semtlerinde sırf mülk olan bir arsa bulup bana haber verirse onu satın alıp yine bu manevi arzumu yerine getirmek isterim. Benim bu ricamı is'afa Müessesat-ı Hayriye-i Sıhhiye idaresi delalet buyurursa çok memnun ve mü teşekkir kalırım ve hepsine selamlarımın iblağını rica ederim dediler.
Dönüşte hadiseyi böylece anlattım. Hastahane bitişiğindeki arsaya derhal el konarak cerrahi pavyonu inşa edilmeğe başlandı. İşte Cemaleddin Efen di bu arsaya Revvas için bir hankah yaptıracaktı. CemaJeddin Efendi'nin İs tanbul'un başka semtlerinde aranmasını istediği arsa da bulunamadı. Niha yet 1336 (1920)de damadı Operatör Cemil Paşa ikinci defa şehremini olunca usul-i dairesinde istimlak muameleleri tatbik olunarak bedeli Cemaleddin Efendi'nin varislerine verildi.
Hasılı Ebülhüc;la ile Cemaleddin Efendi arasındaki münasebet ve Ebülhü da'nın İstanbul'a gelip Abdülhamid II'ye intisap etmesinde Süleyman Tev fik'in biraz da uydurmaya benzeyen rüya hadisesinden ziyade Revvas'ın tebşiri müessirdir sanırım. Bahsi geçen risale ortaya çıksa bu mevzuun ay dınlanmasına daha ziyade hizmet edilmiş olur.
1978 Revnakoğtu·nun istanbul'u
Cerrahpaşa Hastanesi'ni geçer geçmez sağa sarkan Yokuş Çeşmesi Sokağı'na giriyoruz. Bu sokaktan l<Ürkçübaşı Sokağı'na girmeden sokağınortasına ve hastahane bahçesine giden yerde Bekar Bey Tekkesi vardı.
Tekke 1894 İstanbul depremindeyıkılmış, uzun süre sadece temelleriyle kalmıştı.1950'lerde (179-2:459) "Burada Bekar Bey ve evladına ait kabirler görülmekte ise de sanduka ve
levhaları kaldırılmış olduğundan kimlere ait olduğu bilinememekte"ydi. 1980 sonrası Cerrahpaşa Hastanesi'nin istilasıyla tekke-mescidi n büsbütün izleri kayboldu.
Tekkenin yeri (229:96) "Avratpazarı civarında Çukurçeşme karşısında Yokuş Çeşme Sokağı'ndadır"şeklinde tarif edilir.Tekke Rifa'iyye'nin Sebseb kolundandı, mukabele günü cumartesiydi. Buraya meşihat H.1240'ta konmuştu.
İlk şeyhinin Alemdar Mustafa Paşa'yla alakası bu tekkenin hariçten ve dahilden söylenegelen hatırasıydı. "Bekar Bey"lakaplıMehmed Kamil Efendi,!il.Selim'in öldü rülmesinden sonra geldiği İstanbul'da bir süre sadrazamlık yapan Alemdar'ın (ö.1808) oğluydu. Muhyiddin Efendi tomarında tekkenin bu ilk şeyhi için açıkça "Bayraktar Mustafa Paşa'nın oğludur" der ve yine Muhyiddin Efendi,Şeyh Mehmed KamilEfendi için "Diğer bir söylentiye göre de Bayraktar Mustafa Paşa'nın mutfak cariyesinden hasıl olmuştur.Cariye hamile olunca şayi olup o vakit paşa dahi havfından inkar etmiş ve bu madde yirmi otuz sene sonra Bekar Bey mezbur paşaya varis olduğunu isbat eylediği mesmü' olmuştur,hatta "bey" tabiri paşanınsulbünden nikahsız doğduğu ecildendir" notunu da tomarına ilave eder.
Revnakoğlu ikinci bir rivayeti aktarır (229:85): "Alemdar Mustafa Paşa'nın sulbloğlu değildir,evlatlığıdır;"Bekarım" diye çağırmasından adı Bekar Bey kalmıştır."
A. Cemal Erksan, Selim ili ve Alemdar Mustafa Paşa adlı eserinde (İstanbul,1950), "Alemdar'ın Evlatve Çocukları" başlıklıkısımda şöyle denilir:
Alemdar'm oğlu diye maruf olan Mehmed Bekar Bey, 1250 tarihinde ya maa şının tezyidi veya borcunun fazlalığı dolayısıyla başka suretle taltifi hakkında bizzat kendisinin sadarete takdim ettiği istidasında Alemdar'ın mahzenden kadınlan yeniçeri odabaşısına teslim ederken kendisinin de beraber olduğu nu ve iki buçuk sene Rüşdü Paşa Konağı'nda oturduklarını yazmaktadır. 1253 Safer tarihli (1837} bir Maliye vesikasında da (14440 numaralı} Bekar Bey'in Alemdar'ın evlatlığı olduğu yazılıdır...
Bekar Bey - Mehmed KamilEfendi,Tomar'a göre il.Mahmud'un tahta çıktığı1808'de kargaşalar sırasında Babıali'de bulunuyordu ve şeyhinesığınarak bu facialardan kurtul muştu:"Sultan Mahmud'un bidayet-i cülüsunda vuku bulan faciada Babıali'de bulunup
ON BİRiNCİ GÜZERGAH 1979
Bekar Bey Tekkesi - Abac ı Mescidi'nin büsbütün Cerrahpaşa Hastanesi'nde kaybolmadan önceki harap hali(Belediye arşivinden)
kendisini duvardan atarak firar eyler.İhtiyarıyla şeyhine iltica ve badehu damat ve istihtaf eder. Pederine hürmeten kendisine taraf-ı devletten maaş tahsis olunur ·
Bekar Bey - Mehmed Kamil Efendi'nin tarikat cephesi ve şeyhi Tomar'da yer alır:"Tarsus Tekkesi'nin şeyhi Ahmed Hilmi Efendi'den Rita'iyye'den müs tahleftir,damadı dahi olmuştur · Revnakoğlu,şeyhin mezar yerini tesbit eder,hilafeti kimden aldı ğında dair başka rivayetleri de aktarır (229:85-86):
Edi rnekapı'da Hazret-i Nureddin Cerrahi'n in babası Abdu llah Efendi'nin ya nı nda ve duvar dibinde medfundur. Hilafeti 1232 tarihinde ve Tarsus Tekke si'ndedir. İrtihali 25 Rebiülahir 1279.
Not: Bekar Bey'in hilafetinin de Kılıççı Efendi'den olduğu söylenmektedir.
Bir rivayete nazaran da Bekar Bey, Müftü Hamamı'nda oturan İskender Pa şa'nın da yakınlarındandır; uzun zaman hususi hizmetinde bul unmuştur. Kendisi Çırakçı Tekkesi şeyhi Ahmed Efendi'nin dervişidir. Bu Ahmed Efen di de Sultanahmet'teki Sancakdar Tekkesi şeyhi Raşid Efendi'nin halifelerin dendir. Kılıççı şeyhi Süleyman Efendi ile beraber istihlaf olunmuşlardır.
Bekar Bey'in tekke ittihaz ettiğiyer Abacı Mescidi'ydi (229:96): "Mescidi şerifin banisi Abacızade Ali Efendi,tekkeni n karşısındaki bahçede medfun olup türbesinin sokağa bakan tek penceresi vardı."
Revnakoğlu, Bekar Bey'in tekkedek i şeyhliğinden önceki vaziyet ine dair aşağıdaki menkıbeyi nakleder (229:548-50):
Bekar Bey, Abacı Camii'ne meşihat koymadan önce yine o çevredeki Hubyar Camii'nde bir müddet imam ve hatiplik etmişti. Yatsı namazını kıldırdıktan
sonra mihraptan kalkmadan "Fa'Jem ennehu ıa ilahe illallah!" diye tevhid-i
şerife başlar, ism-i celal, ism-i hu ve gülbank çekilerek camiden çıkılı rmış. İs teyenler zikirde bulunur, bilhassa Ramaza n geceleri sahura kadar sürerm iş. Bu manevi alem uzun zaman bu şekilde devam etmiş. Mahalle halkından ve cemaatten herkes istidadı nisbetinde feyizleniyormuş. Lakin bir ara bazıları bu hali hoş görmemeye başlamışlar; şeyhe söz geçiremediklerinden ellerinde koca bir mazbata ile vaktin şeyhülislamına gitm işler:
1980 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Bekar Bey Tekkesi, arkasında Cerrahpaşa Hastanesi
(Konyalı arşivinden)
-
Namazdan sonra caminin içinde uzun müddet kalıyor, halkı başına top luyor, tepiniyor. Mihrabın içini bir görseniz, birtakım acayip yapılı, resimli bayraklar, kılıçlar, tig ve teberlerle çilingir dükkanına çevirdi. Biz böyle imam istemiyoruz! diye şikayette bulunmuşlar.
Şeyhülislam, Bekar Bey'i çağırtıp sormuş:
-
Söyledikleri doğru mudur?
-
Evet!
-
Öyleyse onları indir!
-
Fakir, onu yapamam, zira bizler indirmeye değil, asmaya memuruz!
Şeyhülislam hiç beklemediği bu sert cevap karşısında canı çok sıkılmış ve he men hiddetle:
-
İmamlığı üzerinden alıyorum! demiş.
Bekar Bey bunun üzerine derhal diz üzerine çökerek cezbelenmiş bir halde:
-Ben orada "Fa'lem ennehu la iJahe illallah" demeyeyim mi? demesi üzerine şeyhülislam kendisini kaybetmiş.
Bir müddet baygın ve halsiz kaldıktan sonra yine şeyhin nazarıyla kendisine gelmiş, başında toplanmış bulunanlara ilk söz olarak:
- Geçirdiğim hali görmeliydiniz demiş. Bekar Bey'i göstererek, bu zat biraz önce karşımda bir arslan şeklindeydi. Hiçbir şey yapmadı, fakat bir bakışı beni yere serdi, ciğerimi koparıp gitti sandım! Aman sakın hazrete bir şey demeyin! Ben de meşihatı şartsız kayıtsız kend isine verdim. Ne isterse öyle yapsın, erenlerin işine karışılmaz!
ON Bİ RiNCi GÜZERGAH 1981
Yı kık Bekar Bey Tekkesive
arkasında harem binası(Belediye arşivinden)
Bu Rifa'iTekkesi ve şeyhi Meh med Kamil Efendi, Rifa'ilerin burhanıyla da meşh urd u
(229:86):
Bekar Bey'in fesleğen saksısının üstüne çıkıp zikri idare ettiği meşhurdur.
Yine bir gün Bekar Bey ism-i celal sırasında kılıç kullanıyormuş. Maksurede oturan iki subay birbirlerini "Kör kılıçları kim olsa vurur!" demişler. Bekar Bey'in kulağına gitmiş, hemen meydan nakibini çağırıp "Şu zabitlerin kılıçla rını getir!" demiş ve niyaz edip getiren nakibin karnına "Destur ya pir!" diye vurmasıyla karnını ikiye ayırmış. Zabitler bu hali görünce hayret ve dehşet ten donakalmışlar, şeyhin ayaklarına kapanıp itizar ve hemen intisap etmiş ler. Uzun müddet dergahın hizm etinde bulunduktan sonra vefatlarında tek kenin bahçesine sırlanmışlardır.
Meh m ed Kamil Efe ndi'ni n vefatında n sonra posta oğlu ve halif esi Ah med Fuad Efend i geçti. Tomar'd aki sadece "Pederini n halifesid i r"d en ibaret bilgiyi Revnakoğlu ge nişleti r, Ah med Fuad za ma nı nd a vekaleten burada Kaşı kçı Şeyh Ahmed Efe nd i'nin bu lund uğu n u yazar (229:90):
Oğlu Ahmed Fuad Efendi: Pederinin halifesidir. Davutpa şa'da Kasap İlyas Mahallesi'ndeki Gümüş Dede Tekkesi'nde de bir müddet icra-yı meşihat et miş ve 1279'da burasını kasr-ı yed eylemiştir.
Şeyh Ahmed Efendi (Kaşıkçı) niyabeten vekil olarak bulunmuştur. Asker imam ı Osman Efendi'nin halifesiydi.
1982 Revnakoğlu'nun ista nbul'u
Yıkık Bekar
Bey Tekkesi ve arkasında harem binası (Belediye arşivinden)
Kaşıkçı Şeyh Ahmed Efendi'nin alttan kırılmış talik yazılı kitabesi şöyledir: "Hu - Tarikat-ı aliyye-i Rifü'iyye'den Bekar Bey Dergah-ı şerifi vekili Kaşıkçı eş-Şeyh Ahmed Efendi'nin rlıhıyıçun fatiha ..:' (kırıktır).
Tekkenin üçüncü şeyhi Ahmed Fuad Efendi'nin oğlu İhsan Efendi'ydi (229:90,92):
Oğlu Mehmed İhsan Efendi merhum: Veladeti 1274'tür. Asker imamı halifesi Kaşıkçı Şeyh Ahmed Efendi niyabetiyle 1287 tarihinde Bekar Bey hafid i İh san Efendi'nin uhdesine verilmiştir. Bayram Paşa Tekkesi şeyhi Mehmed Ali Efendi'nin damadı ve Maliye ketebesindendir. Gayet genç ve pek hub olduğu halde ca-nişin-i peder olmuştur. Kasirü'l-kame, nahifü'l-vüclıddur (Hakika ten çok yakışıklı ve güzeldi.) İclasıyla velimesi 10 Recep 1297 tarihiyle per şembe günü, velimesi cumartesi günü dahi Karasarıklı Tekkesi şeyhi Saraç Ali Efendi'den de hilafet ve gündüzü dahi iclası icra olunmuştur.
Revnakoğlu, Tomar' dan naklettiği yukarıdaki bilgilere (229:90) "Ayrıca Kubbe şeyhi Molla Efendi'den de istihlaf edilmiştir.Rıhleti 7Muharrem1324. Maliyede hesabat-ı at ka kaleminde mümeyyizdi" cümlelerini de ilave eder.
Tekkenin dördüncü şeyh i,Mehmed İhsan Efendi'nin oğluAlemdarzade Ahmed Kamil Efendi ve son şeyhi Mehmed İhsan Efendi'nin küçük kardeşi Fuad Bey'di. Aşağıdaki notlar tamamıyla Revnakoğlu'na aittir (229:92):
Ahmed Kamil Efendi (Alemdarzade): Annesi Fethiye Hanım'dır. Eyüp - Selami şeyhi Selami Efendi'ye nücebalığa kadar hizmet etmiş, onun vefatıy-
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1983
Bekar Bey Tekkesi'nin son şeyhi Alemdarzade Şeyh Kamil Efendi. Şeyhin elini dayadığı sehpada Alemdar Mustafa Paşa'nın fotoğrafı yer alır (229:54)
4Mayıs1911 tarihliİkdam'da çıkan Bekar Bey Tekkesi'nin son şeyhiFuad Bey'in posta oturma merasimihaberi
1984 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
la Şeyh Selami Efendi'nin oğlu bulunan yine Selami Tekkesi şeyhi Mehmed Kazım Efendi merhumdan istihlaf olunmuştur.
İbrahim Efendi'nin Darüttalim'inde oku muş ve hukuk tahsili yapmıştı. Arapça ve Farsça, biraz da Fransızca bilirdi. Fevkala de dürüst itikatlı ve tab'an nezih ve abid insandı.
Fevkalade güzelliğine rağmen hiçbir şeyle müttehem olmamıştır. Bayram Paşa Tek kesi şeyhi Baba Efendizade Mehmed Ali Efendi'nin kızı olan annesi Safiye Hanım da pek salih, afife bir hatundu, pek çok günlerin i oruçla geçiridi.
Küçük kardeşi Şeyh Fuad Bey merhum, halen Yunanistan'da Gümülcine'dedir; Mevlanakapı'daki Kılıççı Tekkesi'nin son şeyhi Arif Bey merhumdam 1327 Nisa nında hilafet aJrnıştır.
Tekkeye ait bir notta Alemdarzade Ahmed Bey'in diğer bazıtekke şeyhi çocukla rıyla icra edilen sünnet merasimine temas edilir (229:92-93):
Bayram Paşa şeyhi Ahmed Efendi, Üs küdar'da Nalçacı şeyhi Tayyar Efendi'nin oğlu Enver Bey ve Hafız Kemal Yaltkaya (Mevleviyye'den) beraber sünnet olmuş lardır. Adile Sultan tarafından tertiplenen bu sünnet düğünü çok ihtişamlı olmuş ve günlerce devam etmiştir.Sünnetleri Aksa raylı meşhur Halil Usta Efendi tarafından yapılmıştı.
Çocukluğu el üstünde çok iyi geçen Ah med Kamil Efendi, sonraları dünyasından hiç murat almamış bir masum fıtrat ola rak yaşadı ve son derece içli oluşundan teverrüm ederek vefat eyledi. Bu aile hep veremdem gitmişlerdir ve hepsi de yakı şıklı, güzel insanlardı.
Gümüş Dede Tekkesi - Taşçı Tekkesi -
Has;an Halife Zaviyesi
Yokuş Çeşmesi Sokağı'ndan Org. Abdurrahman Nafiz Gürman Caddesi'ne iniyor, sağa dönüyoruz. Cadde boyuınca Samatya Hastahanesi'ne doğru ilerliyoruz. Soldıa, 45 numaralı bina ve tren yolu geçen arka tarafı, Gümıüş Dede Tekkesi - Taşçı Tekkesi - Hasan Halife
Zavi resi'ydi. (Cerrahpaşa Maha llesi, 1145 ada, 55 parse l)
Tekkenin bulunduğu verin eskiden Çelebi Şeyh Süleyman Efendi Mescidi olduğunu söyleyen Meclis-i Meşi yih reisi Muhyiddin Efendi(234:23),kendi dönem inde tekkenin yandığını, daha sonra iJzerinden tren yolu geçtiğini,zav iye kısmının harap haliyle hata mevcut olduğunu tomarında kaydeder.Yine onun notlarında tekkenin asıladının ve Evkaftaki kaydının "Hasan Halife Zaviyesi" olduğu, meşhur olan "Taşçı Zaviyesi" isminin tekkenin ikinci banisinden kaynaklandığı, ayin gününün pazartesi olduğu da belirtilir. Tomara göre zaviye, Hekimoğlu vakfından yevmi otuz akçe vazife ile Kadiriyye'ye meşruttur; H.1022'de vefat eden Gümüş Dede'nin yaptırdığıtekke,daha sonra Hasan Halife taırafından imar edilmiştir.Gümüş Dede'nin vefatına Esad Galip Dede şu tarih söylemiştir: "Tarlh-i rıhletini mevatld okur ayan - Kal eyledi Gümüş Dede nakd-i hayatını",H.1022.
Revnakoğlu, tekkenin tarihini içeriden yazar ve Muhyiddin Efendi'nin bazı hüküm lerine itiraz eder (234:27-31):
Gümüş Baba Türbe ve Tekkesi
Kadiriyye'nin Eşrefiyye kolundandır. Tren yolu yapılmadan önce Davutpaşa İskelesi'nde hattın arkasındaydı, sonradan yani 1288'de Etyemez'de, köşedeki Kadem Tekkesi'ne: gitmeden Samatya istikametinde, solda şimdiki bulundu ğu yerde yaptırılmıştır.
Sultan Hamid-i Sami zamanında hazine-i hassadan 10.741 kuruş verilerek ta mir edilmiş ve 18 Zil kade 1309 pazartesi günü de küşat resmi yaptırılmıştı.
Eski bir ziyaret olan Gümüş Baba'run tekke ile ilgisi yoktur, örfen ve teberrü ken tevhidhane içinde bir makamı mevcut bulunan Gümüş Baba'nın kendi türbesi demiryolu yapılırken Küçük Langa denilen Yusuf Paşa Bostanlarına karışmış ve kaybollmuştur.
Tekkeyi yaptıran !Bitlisli Şeyh Mustafa Müştak Efendi halifeleri nden Bitlisli İbrahim Hurrem Efendi'dir. Babası Şeyh Sadullah Baba, babası Şeyh Ali Baba, onun da babası Şeyh ibrahim Efendi olup hepsi Kadiriyye meşayihindendirler.
ON BİRİNCİ GÜZERGA H 1985
Gönüllü olarak 93 harbine iştirak eden Şeyh İbrahim Hurrem Efendi, 15 Ce maziyelevvel 1305 tarihinde göçmüş, Haseki'de Bayram Paşa Tekkesi hazire sine sırlanmıştır, yazılı taşı vardır:
Bayram Paşa haziresinde, Erzurumi Şeyh Hüseyin Ruhi Efendi'nin yanında, güzel ta lik yazılı, mistarlı muntazam beyaz mermer şahide. Başında işleme li Kadiri tac-ı şerifi: "Htl - İlahi ente makstldi ve rızauke matltlbi. Gayret-i diniyye ve hamiyyet-i milliyyesi sevkiyle külliyetl i asakir-i muavine cem' ve celble evvel ve ahir bi'd-defaat Rusya maherebelerinde ibraz-ı şecaat eden Bitlisli Gümüş Baba Dergah-ı şerifi postnişini arif billah, müştak-ı cemalullah es-Seyyid eş-Şeyh el-Hac İbrahim Hurrem Efendi ruhuna el-fatiha, 25 Cema ziyelevvel 1305 yevm-i sebt:'
Cenazesini yıkayan Kubbe Tekkesi şeyhi Molla Efendi ile Cerrah Paşa hatibi Şeyh Mehmed Arif Efendi'dir. Bu iki zatın rivayet ettiğine göre, Şeyh İbrahim Efendi'nin gasli esnasında sağ elinin şehadet parmağını kaldırdığını söylerler.
İbrahim Hurrem Efendi'den sonra şeyh olan oğlu ve halifesi Hacı Mehmed İzzet Efendi (doğumu 1269) 1307'de ve 1318'de tekkeyi iki defa yeniden tevsi suretiyle tamir ettirmiş ve bazı vakıflar bırakmıştır.
İstanbul dahiliye gümrüğü muhasebe mümeyyizliğinde ve kontrol kalemi başkatipliğinde bulunan Şeyh Mehmed İzzet Efendi'nin hilafeti babasından, icazetnamesi Fatih'te Haydarihane şeyhi Hafız Ahmed Efendi'dendir.
Çok kibar, nazik, malumatlı ve güzel yüzlü mübarek bir zat olan Şeyh Meh med İzzet Efendi, tekkenin son şeyhidir. Ağır hastalığında kendisine Sala haddin Bey vekalet etmişti. 26 Zilhicce 1341 - 9 Ağustos 1923 tarihinde tek kesinin günü olan pazartesi sabahı göçmüş, şeyhinin postnişin bulunduğu Haydarihane'de tevhidhane içindeki türbede gömülmüştür. Sandukası vardı.
Hacı İzzet Efendi'nin halifeleri:
Ferid Bey merhum (Kasımpaşalı, duagu): Aslında Kasımpaşa - Ciğerim Dede Tekkesi'nden müstahleftir, Sa'di halifesidir. İzzet Efendi'den aldığı Kadiri ica zetnamesi teberrüken verilmiştir.
irfan Efendi merhum: Haydarihane Tekkesi son şeyhi. Kabakulak'ın damadı Zakir Ali Bey merhum rehberlik etmişti.
Şeyh Cemal Efendi: Küçük Piyale şeyhi, zakirbaşı. Kadiriyye'den teberrüken icazet verilmiştir.
Tekkeni n zakirleri: Şeyh Abdülaziz Efendi (Aşık Baba halifesi), Şeyh Ahmed Hulusi Efendi (Zakirbaşı), Merkezli Hayri Efendizade İbrahim Efendi, Ebül hamis ve kardeşi Kambur Cemil merhumlar.
1986 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
Revnakoğlu, yukarıda bu tekkenin i k şeyhinin İbrahim Hurrem Efendi olduğunu söylemekle beraber,kcısdı her halde tekkeyi yeniden yaptırarak Kadiriyye'den meşi hat koyan olması itibaırıyladır,yoksa Bekar Bey Tekkesi bahsinde, Bekar Bey Tekk esi şeyhi Ahmed Kamil Efendi'nin oğlu Ahmed Fuad Efendi için "Davutpaşa'da Kasap İlyas Mahallesi'ndeki Gümüş Dede Tekkesi'nde de bir müddet icra-yı meşihat etmiş ve 1279'da burasını kasr-ıyed eylemiştir" demişti. Ahmed Fuad Efendi,Rita' şeyhiydi. Muhyiddin Efendi de Gümüş Dede Tekkesi'nin ilk şeyhinin Ahmed Fuad Efendi oldu ğunu söyler.Tekkenin şeyhlerini bir de Muhyiddin Efendi'den naklediyoruz (234:24):
Gümüş Dede Tekkesi Şeyhleri
Şeyh Ahmed Fuad Efendi: "Bekar Bey" denmekle maruf Rifa'i şeyhinin oğ ludur. 1279 tarihinde kasr-ı yedinden İbrahim Efendi'ye tevcih olunmuştur.
Şeyh el-Hac İbrahi.m Bitlisi (b. Sadullah): Vefatından birkaç sene evvel Yalova kaplıca ları civarında köyler ahalisini kendiye bent ve bu münasebetle orada bir cami'-i şerif uyandırıp kışın İstanbul'da, yazın orada cerr ve şeyhlik et mekteyken külliyetli miktarda İstanbul'a getirdiği bir mağara dolusu soğanın ortasına girip yerleştirmek üzere iken her nasılsa soğanlar üzerine yıkılıp al tında kalır. Biraz vakit sonra çıkarılır ise de vefatına sebebiyet vermiştir.
Oğlu el-Hac Mehıned İzzet Efendi: Pederinin vefatında Cidde gümrük me muru iken bu ves.ile ile bu tarafa gelmiştir. Maaşı bi n kuruştan mütecaviz olmakla artık derviş silkine süluka hacet kal mayıp tekkenin biraz mahalli şi mendifer tarikine katıldığından ön tarafından giden mahalle ilave olun muş tur. Mülk, bostan cihetinden ilavedir.
Meclis- i Meşayih'i n uydurma nizam larından biri de bazen katiplere cihet tevcihine mümanaıat eder, bazen de müsaade eder. Her ne suretle ise bu da müsaade olunan g;üruhtan bulunmuştur. 1307 senesinde Cidde memuriye tinden Dersaadet gümrüğüne nakil ve oradan da Galata gümrüğünde icra-yı me'muriyet eylemektedir. Hilafeti ise Bağdat nakibi Seyyid Süleyman Efendi, Dersaadet'i teşrifl erinde pederinin vesatatı ile Kabataş'taki konağında bir ica ze temhir ettirmiştir.
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1987
Kadem-i şer f Tekkesi
Org. Abdurrahman Nafiz Gürman Caddesi'nde ilerliyoruz, sağda 16 numarada Kadem-i şerif Tekkesi önündeyiz. (Cerrahpaşa Mahallesi, 1149 ada, 1parsel)
2018'de restorasyonu tamamlanan ve bugün bir vakfın faaliyet merkezi olan Kadem-i şerifTekkesi, Halil Paşa'nın konağıydı (197:296):
Kadem-i şer f Tekkesi (Encümen arşivinden)
Kadem- i Şerif Tekkesi
Dergah-ı şerif aslında Sadrazam Halil Hamid Paşa'nın konağıdır, vakfiyesin de "Halil Hamid Paşa Tekkesi" diye yazar, paşa kendi konağını tekke yapmış tır. Bidayette perşembe günleri mukabele olurdu, sonra salıya çevrildi.
Dergaha Şam'dan getirilen kadem-i saadet münasebeti ile sonradan Kadem-i şerif Tekkesi denilmiştir. Halil Hamid Paşa'nın katlinden sonra kadem-i şerif, eski yeri olan l. Sultan Hamid'in türbesine nakledildi.
Sırasıyla gelen meşayih:
Şeyh Muhammed Ziyad Efendi merhum, irtihali H.1205. Büyük oğlu Seyyid Mehmed Efendi merhum, vefatı H.1261.
Kardeşi Hacı Abdüllatif Efen di merhum, H.1267.
Onun oğlu Ahmed Agah Efendi merhum, H.1313.
Onun oğlu Bedreddin Efendi merhum, 1332.
Kard eşi Gümrük başkatibi Abdüllatif Salahaddin Uya nık Bey merhum: Salahaddin Bey merhumu Beylerbeyi is tavroz şeyhi Seyyid Said Efen di merhum posta iclas etmiş ti. İrtihali 8 Ağustos 1936. Merkez Efendi haziresinde medfundur.
1988 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Tekkenin tesis tarihi ve neşesi için Revnakoğlu yazdığı(197:282) "Davutpaşa İskelesi kurbünde olup
H.1199 - M.1784-85 taritıinde Sadrazam Halit Hamid Paşatarafından kendi konağında uyandırılmıştır. Nakşilbendiyye ve Sa'diyye'dendi r. Meşihatı tevliyet halinde olup Kadem-i şerif şeyhleriine meşruttur" notunu (197:295) "Vakfiyesinde Şeyh Ziyad'ın vefatından sonra Nakşibendlyye'den bir salih kimseye verile diye yazılıdır,bundan dolayıdergah-ışerifte :gündüzleri Sa'diyye, geceleri Nakşibendiyye usulü yapılırdı" ve (228:35) "Aslında Nakşibendiyye'dendi r,sonradan Sa'diyye'ye geçmiştir.Şöhret yapmış olması da Sa'diyye tarikatına girdikten sonradır" şeklindeki notlarıyla ikmal eder.
Not düşelim, Kadem-işer f Tekkesi'nin ilk şeyhi Revnakoğlu notlarında iki şekilde de imla edilmiştir:Ziyad,Ziyade.
Tekkedeki kitabe, tekkenin uyandırılış tarihi de verir (197:301):
"Hazirenin dış kapısından grince hemen karşıda, duvara gömülü, geniş dört köşeli, talik yazılı, mistarlı, zemini yeşil, kenarları sarıya boyalı büyük mer mer taş:
Tdc-bahşende-i şahdn-ı cihan Ya'ni Sultan Hamid ol Cem-ca Görmeye devleti bünyanı halel Ede müstahkem esasın Mevla Sadr-ı alfsi Halil Paşa kim
O şehe et111ek içi.n celb-i dua Nice asara muvaffak oldu
O hamidü'ş-şiyem- i Asaf-ra Yaptı bu mesken-i derviş/mı Niyyetiyle ola mıakbül-i Huda Bunda el'rad edeler şam u seher Çekegülbank dulmnfuka ra
Ta be-mahşer bııı çerag-ı hayra
Nür-ı tevhid vereferr ü ziya Beyt-i tarihini a:ıhtib-ı kulub
Dedi kim no/..". ta konulmaz asla Dergeh-i Hazret- i Sadeddin bu
Beyt-i ebrar metıif-ısu'adii, 1199.
H. 1199 - M. 178'4-85
Revnakoğlu, tekkenin kitabesini kaydettiği sayfaya Yakup Efendi'nin şahidesini de resminiçizerek kaydedıer:"Bu kitabenin ya nında abdest musluğu üzerinde evvelce bulunan dört köşeli,mistarlı sülüsyazıit, tek satırlıMehum el-Hac Yakup Efendi'nin ruhuna fatiha, 1234."
Tekkenin ilk şeyhleri Muhammed Ziyad Efendi ve sırasıyla posta oturan dört oğluydu. Her halde Ziyad'ınoğulları Seyyid Ahmed Efendi ve Seyyid Abdurrahman Efendi,Zakir
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1989
Şükrü'nün tomarı esas alındığından listeye eklenmişti (197:300-305):
Kadem-i şerif Tekkesi kitabe metni {197:301)
Şeyh Seyyid Hacı Muhammed Zi yad Efendi: Evlad-ı pirden Şamlı Şeyh İbrahim Ebü'l-Vefa'nın halife sidir. H.1164 tarihinde icazetname almıştır. 1205'te (1790-91) nhlet. Şam'da kadem-i şerif mahallinin muhafızı imiş. Harap olmuş tür besi, Sultan Il. Hamid zamanında hazine-i hassadan yaptırılmış ve et rafına parmaklık çevrilmiştir.
Kadem Tekkesi, haziresi, köşe ba şında, yüksekte, hususi parmak lık içinde (üstü tel örgü ile kapa lı), muntazam kabir, başında cesim Sa'di tacı vardır. Baş şahidesi mis tarlı, talik yazılıdır: "Hüve'l-Bili
- Kadem-i şerifi Şam'dan asitane-i aliyyeye nakil hizmetiyle şeref-yab olan sülale-i Sa'diyye'den kutbu'l-a rif in ve gavsü'l-vasılin merhfun ve magfürun leh eş-Şeyh el-Hac es-Seyyid Muhammed Ziyad haz retlerinin ruh-ı pür-fütfrhlarına rızaen lillahi el-fatiha, 1205:'
Oğlu Şeyh Seyyid Ahmed Efendi. Şeyh Seyyid Abdurrahman Efendi:
Bu zat da Şeyh Ziyad'ın oğludur, Mevleviyye'dendir.
Şeyh Seyyid Mehmed Efendi: Bu da Şeyh Ziyad'ın oğludur, H.1261'de göçtü.
Şeyh Ziyad Efendi'nin parmaklığının arkasında, ayak şahidesi mevcut kabir. Başında cesim cesim Sa'di tacı düğmelidir. Yazısı sülüs, mistarlı mermer ki tabe: "Ya Hu - Kadem-i şerif hizmetiyle şeref-yab olan eş-Şeyh es-Seyyid el Hac Muhammed Ziyad'ın oğlu merhum es-Seyyid Mehmed Efendi'nin ruhı yıçun el-fatiha, 18 Cemaziyelahir 1261:·
Şeyh Seyyid Hacı Abdüllatif Efendi: Bu dahi Şeyh Ziyad'ın oğludur. Vefatı 1267'dedir. Taşında böyle yazıyorsa da muhterem Zahid Bey'in söylediğine göre Ahmed Buhari şeyhi Rıfkı Efendi'nin evlatlığıdır, istihlafı da Nakşiben diyye'den olup yine ondandır.
1990 Revnakoğlu'nun İstanbul'u
Başında cesim Sa'diyye tacı, mis tarlı, talik yazılı mermer kita be: "Hüve'l-Baki - Kadem-i şerif hizmetiyle şeref yab olan cen net-mekan es-Seyyid Muhammed Ziyad Efendi haızretlerinin oğlu tarik-i Sa'diyye'den hadimü'l-fu kara merhum ve magfür es-Sey yid eş-Şeyh el-Hac Abdüllatif Efendi'nin ruhıyI< Un rızaen lillahi taala el-fatiha, guırre-i Muharrem 1267:'
Not (197:295): "Kadern- i şer f, Şam'dan istanbul'a s Recep 11198'de getirilmiş tir.Bahçekapı civarında Sultan Hamid-i
ewel'in türbes inde kapıdan girince sol taraftaki duvarın içind•edi r.Ziyaret esna sında içerisine su dökülüp teberrüken yüze, göze sürülür ve istenilirse içilir."
Tekkenin postuna bu sefer Abdü llatif Efendi'nin oğlu Ahmed Agah Efendigeçer
(197:283, 303): Kadem·işerif
Tekkesi (Belediye
Şeyh Hacı Ahmed Agah Efendi: Şeyh Abdüllatif Efendi'nin oğludur.Veladeti 1237, irtihali gurre-i Rebüilahir 1313. İlk biatı ve hilafeyi Unkapanı Ahmed el-Buhari şeyhi Şair Mehmed Rıfkı Efendi'dendir, sonradan Sütlüce Tekkesi şeyhi Hasırizade Ahmed Muhtar Efendi'den Sa'diyye icazetnamesi almıştır.
Baş şahidesinin göğsünde yine kabartma gayet güzel bir Sa'di tacı ''.Allah Hıl - Tarikat-ı aliyye ve sülfile-i Sa'diyye'den işbu hankah-ı şerif postnişini mürşid-i agah es-Seyyid eş-Şeyh el-Hac Ahmed Agah Efendi'nin rlıh-ı pür-fütılhları yıçun fatiha, Veladeti 1239, vefatı 1Rebiülahir 1313.
Kendisi şu zevata hilafet vermiştir (228:40): Büyük oğlu Bedreddin Efendi, küçük oğlu Salahaddin Efendi, Ahmed Canib Efendi. Hepsinin rehberi Bekar Bey Tekkesi şeyhi İhsan Efendi idi.
Halifesi Ahmed Canip Efendi, Murat Paşa Camii haziresinde yatıyor (197:295): Murad Paşa Cami'-i şerifi haziresi, Vatan Caddesi tarafında, girer ken baş taraflardaı ve önde, çift şahideli, talik yazılı, mistarlı beyaz mermer taş. Aynasında sehpaya konulmuş Sa'di tac-ı şerifi: "Ya Hu - Tarikat-ı aliyye-i nesl-i Sa'diyye'denı Kadem-i şerif postnişin i merhum eş-Şeyh Ahmed Agah Efendi hazretlerinin hulefülarından ve Şehremini kurbünde Simkeş Mahal-
arşivinden)
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1991
lesi imamı olup dergah-ı Hakk'a intikal eyleyen eş-Şeyh Ahmed Canib Efen di'nin rıihıyıçun fatiha. Tarih-i veladeti 1266, tarih-i vefatı 133?.
Ahmed Agah Efendi'den sonra posta sırasıyla iki oğlu oturdu (197:283,303):
Şeyh İsmail Bedreddin Efendi: 18 ŞevvaJ 1332'dc göçtü.
Arka hazirede, ön cephede muntazam lahit, iki taraf şahidesi aynı boyda, ka lınca ustuvane şeklinde başlıksız beyaz mermer taş. Baş şah idesinin göğsün de kabartma Sa'di tacı, yazısı sülüs istifiyle: "A llah Hü - Tarikat-ı aliyye ve sülale-i Sa'diyye'den mürşid -i agah es-Seyyid eş-Şeyh Ah med Agah Efendi'n in mahdumu, işbu hankah-ı şerif postn işinj es-Seyyid eş-Şeyh İsmail Bedreddin Efendi'nln ruhuna fatiha, Veladeti 9 Zilhicce 1269, vefatı 18 Şevval 1332.
Kardeşi Şeyh Abdüllatif Salahaddin (Uyanık) Bey (197:283,296): Gümrük baş katibiydi. 8 Ağustos 1936'da göçtü, Merkez Efend i'de sırlı. Salahaddin Bey mer humu Beylerbey i İstavroz şeyhi Seyyid Said Efendi merhum posta iclas etmişti.
Revnakoğlu bir başka yerde Abdüllatif Salahaddin için şu tekrari bilgiyi verir (228:27) "Kadem şeyhi Salahaddin Bey, İstanbul'da ihracat gümrüğünde muhasebe başkati biydi,sonra emekliye çıktı.Kardeşinin vefatıyla onun yerinetekkeye postnişin oldu."
Salahaddin Bey'in halifeleri (197:284):
Halid Dede merhum: Kayınpederi Şeyh Mehm ed Cemil Efendi'nin nüceba sında ndır. Fakir ve kimsesiz olduğundan Darülaceze'de göçtü.
Hakkı Bey merhum: Ahmed Agah Efendi'ni n dervişidir. Gümrükte muayene memuruydu.
Hazire (yukarıda kitabe metinleri verilenler dışındakiler):
Hatice Hanım (197:302): Şeyh Abdüllatif Efendi'nin sonuna bitişik küçük toprak me zar,çift şahideli, mistarlı,talik yazılı, göğsünde kabartma küçük Sa'dT tacı,etrafı şemseli: "Hüve'l-Baki- Şeyh-i Dergah-ı Kadem Ahmed Efendi'nin - Göçtü ukbaya kızı rahmet ede Yezdanı m - Ağlayıp valide-imüşfıkası böyle desin - Altı yaşında iken soldu reşidem canım - Eşk-i matem ile tarihini yazdım Safvet - Ola tOt -i irem rOh-ı Hatice Hanım,1273."
Şeyh Muhyiddin Efendi (197:302): Başında Sa'diyye tac ı,mistarlıbeyaz mermer taş. sülüs yazılı:"Ya Hu -Tarlk-i Sa'diyye'den bu dergahta postnişin merhum ve magfGrun
leh es-Seyyid Şeyh Muhyiddin Efendi'nin rOhıyıçun el-Fatiha, 15 Zilkade 1263."
Seyyid Ahmed Şerif Efendi (197:302): Merdivenle çıkılan arka hazirede, sağda, ağaç önünde, başlıksız, ustuvane şeklinde, sülüs yazılı, mistarlı mermer yaş: "Ya HG - Tarlkat-i aliyye-i Sa'diyye huleffüarından Kırım Şeyh Osman Efendizade merhum ve magfGrun leh Fındıkzade Dergah-ı şerifi zakirbaşısı Seyyid Ahmed Şerif Efendi'nin rOhıyıçun el-fatiha, gurre-i Rebiülewel 1276."
1992 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Emine Vasfiye Hanim t(197:303): Tev h dhanenin arkasında mihraba karşıgelen tarafta sarnıç bileziği beyaz mermerdendir,talik yazı lle olup mistarlıdört satır üzerinedir: ''Mesarirat muhasebeı:isi-i esbak merhum el-Hac Hakkı Efendi hazretlerinin hafidesi şehide-imerhume Emine Vasfiye Hanım'ın ruhlarıyıçun ratiha. Atufetli Sa'de Efendi hazretlerinin vakfıdır,1307."
Abdüllatif Efendi (197:3I04): Yanında,başında cesim Sa'ditacı,mistarlı,talik yazılımermer kitabe: "Hüve'l-BakT - k'.adem-i şerif hizmetiyle şeref-yab olan cennet-mekan es-Seyyid
Muhammed Ziyad Efendi hazretlerinin oğlu tarlk- i Sa'diyye'den hadimü'l-fukara merhum ve magfOr el-muhtac ila rahmeti rabbihi'l-gafOr es-Seyyid eş-Şeyh el-Hac Abdüllatif Efendi'nin rOhıyıçuh rızaen lillahi taata el-fatiha, gurre-i Muharrem 1267"
Seyyid Mehmed Efendi (197:304):Şeyh Ziyade Efendi'nin parmaklığının arkasında, ayak şahidesi mevcut kabir.Başında cesim Sa'dT tacı,düğmelidir.Yazısı sülüs, mistarlı mermer kitabe: "Ya HO - Kadem- işerif hizmetiyle şeref-yab olan eş-Şeyh es-Seyyid el-Hac Muhammed Ziyad'ın oğlu merhum es-Seyyid Mehmed Efendi rfıhıyıçun el ratiha,8 Cemaziyelahiir 1261."
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1993
Org. Abdurrahman Nafiz Gürman Caddesi'nin Etyemez Tekkesi Sokağı'na dönmeden, Samatya Hastahanesi'nin acil servisinin bulunduğu yerde, caddeye bakan kısımda Etyemez Tekkesi vardı.
Tekke, İstanbul'un fethine iştirak eden Mirza Baba'nın medfun olduğu alandaydı. Revnakoğlu notlarında burası için şu kayıt düşülür (143:6):
Dergahın aslı Bizans zamanında bir Rum ayazmasıymış; Balıklı panayırı dö nüşünde buraya gelip ayin yaparlarm ış. İstanbul'un fethjnde Fatih'in mir zazadelerinden Süvari Mirza Dede b. Ömer el-Buhari hazretleri tarafından mescide tahvil edilmiştir ve Evkaf kaydında "Mirza Dede Mescidi" namıyla mütekayyitti r.Şeyhlere ber-vech-i hasebi imamet ve müezzinlik müteveccihti.
Mirzazade Mescidi'nin dergah olmasının sebebi: Hal-i hayatında o semtte imamet eden Ali Hulusi Efendi'ye teveccühlerinden dolayı mescitte meşihat ciheti ihdas edilmiş ve ilk şeyh olarak kendileri tayin olun muştur.
Mirzazade'nin mezarı, tekke arsası hastahaneye devredilirken mezarı nakliiçin dos yalardaki bir notta Mirzazade'nin Merkez Efendi'nin kayınpederi olduğu yer alır.Nu rullah Kılıç, bu zatın kemikleri için Mezarlıklar Müdürlüğü'ne müracaat eder (143:3-4):
Etyemez'de Etyemez Tekkesi denmekle maruf olan tekkede İstanbul'un fet hinde Fatih'in ordusuyla gelen Şeyh Mirza Baba b. Ömer el-Buhari medfun dur. Bu tekke yıkılıyor, tabü oradaki kabirlerdek i kemi kler münasip yerlere kaldırılacaktır. Yalnız Mirza Baba, Merkez Efendi'nin de kayınpederi olduğu için bu tarihi zabn bakiyye-i izam ı Merkez Efendi'ye naklini rica ederim. Bu zatın kızı, Merkez Efendi'nin türbesinin içinde ve zevci Merkez Efendi'nin ayak ucunda medfundur. Bunu kızının koynun a koymak yerinde ise de buna benim cesaretim yoktur. Bir de bu tarihi zatın baş ucuna bir taş diktirmek za rureti de vardır. Bunu kızının kabrine kon ursa kabil olamayacağından dışa rıda türbeye bitişik ailemizin kabirlerinden biri ne koymak istiyorum. Ve esa sen türbeye gömülmek için zannediyorsam müzelere de müracaat lazımdır. Şimdi idareniz bunun bakiyye-i izamını Merkez Efendi'ye defin için müsaade buyursun, bakiyye- i izamın bize göndersin. Dışarı gömersek müsaadeniz ol m uş olur.İçeri gömülmek tercih edilirse yine müdüriyet-i aliyyenize müraca at ederiz. Nurullah Kılıç, 23 Aralık 1957.
Revnakoğlu,Etyemez Tekkesi'nde Mirza Baba'nın talik yazılı, 233 numaralı mezar kitabesini de tesbit etmişti (143:38): "Hüve'l-GafUr - Ebü' -Feth Sultan Mehmed Han Gazi hazretlerinin mirzalarından ve kibar-ı ehlullahtan ve bu makam-ı al nin fatih
1994 Revnakoğlu'nun ıstanbul'u
ve banisiolan Mehmed Mirzazade b. Ömer el-Buha r!hazretlerinin kabr-i pür-en verleridir,H. 886"
Tekkenin umumi adı"Etyemez",i k şeyhi Ali HulusiEfendi'nin, gıybet konusundaki hassasiyetinin ifadesiydi ve HulusiEfendi'nin meşhur adı da Karabacak Veli'ydi (143:5-6):
Etyemez
Tekkesi (Konya lı arşivinden)
"Etyemez" namıyla tesmiyesinin sebebi: Yine Karabacak Veli'nin zamanında bir mukabele günüı perşembe ve cuma gecesi gelen semt ahalisi daima gıybet ile meşgul olmalarından münfail olan şeyh gazaba gelerek "Yahu, biz et ye meyiz!" hitabıyla kendilerini gıybetin mezmumetini zımnen ihsas etmek is temişler ve bu seb,eple tekkenin ve civarının ismi "Etyemez" namıyla şöhret bulmuştur.
Söylenildiğine görıe bir ayin gecesi dervişan tarafından kendisine odun kal madığı bildiriliyor.Vahdete çekilerek rahat etmelerini emrettikten sonta ken disi postu ve tesbihi ile mutfağa iniyor, ocağın başında postunu sererek tes bihini eline alıyor, !bacaklarını aş kazanının altına uzatarak bir müddet zevk-i ma'nevi içinde me;t ve müstağrak kalıyor, aş da bu suretle pişmiş oluyor, ka lan ateşin islerinden dolayı "Karabacak" adıyla yad olunur. Vefatı H. 1197'dir.
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1995
AliHulüsi Efendi - Karabacak Veli(d. 1715, ö. 9 Mayıs1783), Şam Şeyh İbrahim Ebü'L Vefa'nın hatifelerindendi. İbrahim Ebü'l-Veffi'nın bir diğer halifeside Eyüp Taşlıburun Tekkesi' ne Sa'dj' meşihatı getiren Hüseyin Efendi'ydi.
İstanbul Sa'dilik'i birtaraftan bu tarikatın banisi Sadeddin-i Cibavl'nin (Ö.1189) so yundan ve tarikat si silesinden gelen İbrahim Ebü'l-Veta (ö. 1756) tarafından İstan bul'da hilafet verilmiş şeyhlerle Sa'diyy -Vefaiyye, diğer taraftan yine Sadeddin-i Cibavisoyundan ve silsilesinden gelen Abdüsselam Şeybani'nin (ö. 1751) ziyaret için istanbul'da tesis ettiği ikinci bir Sa'diyye koluyla yürümüştü.
Biraz daha açarsak, Sa'diyye'nin Veraiyye şubesinin kurucusu İbrahim Ebü'l-Vera, Şam'da Şagur Mahallesi'ndeki Sa'ditekkesinin 13. postnişiniydi.Bu şahıstan gelişen kol Sa'diyye'de "Veffiiyye" şubesi olarak bilinir; İstanbul Sa'dilik' i de birkaç tekke müstesna daha ziyade bu şeyhe bağlanır.
Ali Hulus Efendi'n in hilafet aldığı İbrahim Ebü'l-Vefa, 1703'te gelip bir süre bulunduğu İstanbul'da birçok kişiye hilafet vermiş, halifelerinden Gözoğlu Şeyh Hüseyin Efendi (Ö.1151-1738) ile Taşlıtarla Tekkesi'nde posta oturmasıyla Eyüp'te, Mustafa Hulüsl ile Etyemez Tekkesi'nde, Hacı Mehmed Ziyade Efendi ile Kadem-i şerifTe kkesi'nde Sa'dilik-Verailik müesseseleşmişti.
Hulusi Efendi'nin tekkelerde okunan ilahileri meşhurdu. Revnakoğlu bunlardan bazılarına yer verir (252:157):
Tarikatta birgiiliiz biz Bize Sa'diler denilir
M ürşidimiz Fahr-i alem Bize Sa'diler denilir
Ralı -ı Hakk a ınahremiz biz Hakk'a niyaz eyleriz biz Cezbc-i Ralmuin'a malik
Bize Sa'diler denilir
M iinkir olma gir tarike Bende olgel Sadeddi11'c Muhlis sadık/arız biz Bize Sa'diler denilir
Şeriata et riayet Tarikatta olur izzet Hakikat ilmin okurlar Bize Sa'diler denilir
1996 Revnakoğlu'nun lstanbul'u
Sa/atıla selam ederler Hakk'ın isminyad ederler Kıyam kuud zi.kr ederler Bize Sa'diler denilir
Kıraat et Kura n'ı sen Mustafa'nın ruhuna sen Bıı Hu/U si senin benden Bize Sa'diler de.rıilir
Mustafa HulGsi'nin ilk şeyhi olduğu bu tekkenin harap hali üzerine inşası 1960'da biten Samatya İşçiSigortaları Kurumu Hastahanesi yapılmış, tekkenin yeri büsbütün işgal edilmişti.Tekkenin hastahanenin inşa sürecindeki vaziyeti ve son hali Refıi Cevad Ulunay'ın 27 Ni;an 1957'de Milliyet'te çıkan yazısında yer almıştı:
Sa'di meşayihinin !büyüklerinden olan Şeyh Ali Hulusi, Etyemez Dergahı'nda medfundur. Tramvay yolu üzerinde bulunan bu dergah bugünkü haliyle bir harabedir. Semahanenin damı çökmüş, dergaha mensup olan aileler zaman ile tuz gibi eriyen bu evliya ve irşat mahfilinden dağılmışlar ve elyevm kira evlerinde sürünmekte bulunmuşlardır. Yol üzerinde bulunan türbenin tür be denecek hali kal mamıştır. Damı yıkıldığı için içeride hiçbir şey yoktur ve çürük tahta parçaları ile bir yıkıcı deposu haline gelmiştir, türbe parmakla dokunulsa yıkıJacaJk gibidir, sandukalar erimiş, bir kenarda sanduka kapağına benzeyen bir şey kalmış.
Şamdanlar çalınmış, sanduka örtüleri apanlmış, kitabeler aşırılmış, nadide yazı levhaları kapanın elinde kalmış.
Refii Cevad Ulunay'ın
yazısında Nezih'in kaleminden
çizilen Etyemez oergahı'nın 1957'deki hali
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 1997
Diğer taraftan İşçi Sigortaları Hastahanesi beton bir kitle halinde bu harabe ye abanmış.
Dergahın mezarlığında kavuklu taşlar mukadderatım bekleyen felekzedeler gibi birbirlerine dayanmışlar, türbenin sol tarafını taflanlar kaplamış, damsız sakafsız dört duvarın üzerinden kurumuş bir incir ağacı mezardakileri gör mek isteyen meraklı bir iskelet gibi içeriye eğilmiş.
Kapınm yanındaki çeşmenin lüleleri sökülüp leblebicilere sattldığı için sene lerce mahalleye su temin eden muslukların yerinde gözbebekleri oyulmuş üç kuru göz kalmış, bunlarda nemden eser yok, ağlamak isteseler kuru kuruya hüngürdeyecekler.
Etyemez Dergahı, Fatih'in İstanbul'u fethettiği sırada bir Hıristiyan mabedin den tekke haline getirdiği ilk dergahtır.
İşte bir vakitler Ramazanlarda ardına kadar açık kapılardan yüzlerce talibin ve sal iki n girip çıktığı dergah bugün böyledir.
Şeyh Ali Hulusi hazretleri 1712 senesinde istanbul'da doğdu. Asrının ulema sından zahiri ilimleri tahsil ettikten sonra muhabbet erbabının sohbetlerine devam etti ve ilm-i ledün için Şam'a gitti. Orada Şeyh Ebü'l-Vefa ile görüştü ve Sadeddin Cibavi hazretlerinin ruhaniyetinden feyiz aldı. Bir müddet sonra İstanbul'a döndü, Mirza Dede'nin dergahında postnişin oldu. Müritleri irşat ve onları kemale erdirmek için büyük himmet ederlerdi. Harameyn'i ziyaret arzusuyla Mekke ve Medine'ye azimet etti ve İstanbul'a döndükten kısa bir müddet sonra 1783 tarihinde irtihal eyledi...
Tekkenin kitabesi ve bir kısım mezarları tekke yıkılıncayakınlarında bulunan "Etyemez Mescidi" diye de bilinen Beyazıd-ı Cedid Camii'ne taşındı.
Etyemez Tekkesi cümle kapısı takında (143:14,29) 1309 tarihinde yaptırılan tamire dair talik kitabe (Kitabe bugünyakınlarındaki Kadem-i şerifTekkesi bitişiğinde bulunan Beyazıt-ıCedid Camii avlusundadır):
Kutb-ı iılem pddişiılı-ı bü'l-kerem Sultdn Hamid Her işi ayn-ı keramet nutku ilhdm-ı Mecid
Hiımi-işer' ü tarikat viıkıf-ı hayrü 'l-umitr
Bi-şümar eltiıfi hem çün mevce-i Bahr-i Sefid
Zatını kılmış halife yer yüzünde Kirdigiır Asdıkiı dergah-ı alisinde olmuşdur mürid
Etyemez Dergahı'nı müstagrak-ı ni'met edip Kıldı inşa dil-güşa surette bir tarz-ı cedid
Rülı-ı Sadeddin'i takdis etdi ol zıll-ı Huda Pür-sürur olsun dil-i şahdnesi ömri mezid
1998 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Şeylı-i zü'l-ferman Feridüddin Efendi kim müdam Emr-ihayra bezl-i himmet eyler ol merd-i sa'id
Bundafasl u gıybet olmaz Jıankalı-ı feyzdir Etyemez denmiş bu dergaha anunçün ey vahid
izdiyad-ı öm.r ü iclal-i şehenşaha dua
Etmede ez-et.in u dil hep zakiran şeyh ü ınürid
Şevket ü ikbalini müzdad kıl ya Rabbena Kalb-i va/asın gam u ekdardan eyle ba'id
Düştü hu ismi dile Raşid dedim tarihini
Dil-nişin yapdırdı Sa'di dergehin Sultan Hamid, 1309. el-Hakir es-Seyyid Ahmed Rifat es-Sünbülf gıtfire lehıı.
Etyemez Tekkesi (Encümen arşivinden)
Tekkenin son şeyhi Mustafa Feridüddin Efendi'nin oğlu Hüseyin Hüsnü (Bayrasal) Efendi'ydi (143:34-35):
Giyiniş ve yaşayış itibarıyla tam bir kalem efendisi ve kibarlığını her haliyle temsil ettiğinden "Molla Bey" diye maruf olan bu zat, Hasırizade torunların-
ON BİRİNCİ GUZERGAH 1999
dandır. Veladeti 1280. "Bayrasal'; hasırcı demektir. Tekkenin son şeyhi olan bu zat yedinci postnişindi. Bab-ı meşihat memurin memurluğu ndan emekliye ayrılmıştı. Harameyn payesin i almıştı. Güzel sesi ile mevlid ve mersiye okumakla iştihar etmişti; ka nun ve tanbur da çalardı. Ö. 25 Muharrem 1346, 25 Temmuz 1927.
Damadı ve halifesi fuzaladan ve ehl-i danişten Talat Hicabi Talay Bey 22 Şubat 946'da göçtü. İrtika'nm 15 Cumadelahire 1337, 7 Teşrin-i evvel 1315-1899 tarihli nüshasında "Öksüz" başlıklı ınensuresi var dır. Oğlu Taceddin (Bayrasal) Bey, paket postaha nesinde servis şefidir.
Etyemez Tekkesi cümle kapısı (Revnakoğlu arşivinden, 143:7)
Revnakoğlu, tekkenin bu son şeyhin in mezarını Merkez Efendi'de tesbit eder (143:32): Merkez Efendi haziresi duvarına bakan 11.adada cami'-i şerif baş ucunda demir çerçeveli,mistarlı, beyaz mermer kitabede talik yazı ile (yazının üstünde sehpalıSa'di tac-ışerifi resmi): "Mülga Etyemez Hankah-ı şerifi postnişini ve Meşihat memurin müdürü, Hasır zade ahffidından es-Seyyid eş-Şeyh Hüseyin Hüsnü el-Fevzi es-Sa'di Efendi'nin ruh-ı magfuruna lillahi el-ffitiha. Vefatı 25 Temmuz 1927,25 Muharrem 1346"
Tekrar başa dönersek, Ali Hulusi Efendi'nin 9 Mayıs1783'te (6 Cemaziyelewel 1197) vefatından bir süre sonra posta Mehmed Sadullah Efendi geçti.Revnakoğlu'nun dosyalarında yer alan bir siisilenamede (143:24) Mehmed Sadullah'ın postnişinolduğu tarih 5 Muharrem 1207 - 23 Ağustos1792'dir. Kendisi,Ali Hu lus 'nin halifelerinden ve Koska'daki Kovacı Tekkesi'nin şeyhlerinden Kolancı İbrahim Sabri Efendi'nin (ö.11 Muharrem 1221-31Mart 1806) halifesiydi.
Mehmed Sadullah Efendi H.1216'da vefat etti. Muhyiddin Efendi'nin tomarındaki (Mahşer-i Meşôyih) "Topkapı haricinde bir taşı görülmüştür,mezarcı kulübesinin sol tarafındadır.Vefatı H.1228'dir" kaydını (143:44) tenkit eden Revnakoğlu,şeyhin vefat tarihinin H.1216 (M.1801-02) olduğunu söyler.Her halde Muhyiddin Efendi,Mehmed Said Efendi'nin ölüm tarihinisehven buraya koymuştu!
Revnakoğlu bu şeyhin mezar kitabesini de kaydeder (143:46): Topkapı dışında eski Takkeci yolunun cenOb-ı şarkisine rastlayan çam koruluğunun garp kenarında yatıyor, sülüs yazı ı kitabesi var: "Hüve'l- Hayyü' -Baki - Merhum ve magfur el-muhtac ila rahmeti rabbihi'l-gafür tarikat-i Sa'diyye'den Etyemez Tekkesi'nin şeyhi es-Seyyid Sadullah Efendi ruhıyıçun el-fatiha, H. 1216"
2000 Revnakoğlu'nun istanbul'u
Mehmed Sadullah Efendi'nin vefatından sonra Koska'da Sa'diyye'den Abdüsselam Tekkesi'nin şeyhi olan Kovacı Şeyh Hacı Mehmed Emin Efendi ilave olarak postnişin liğini de yürüttüğü Etyemez'i,H.1222 (1807-08)de bıraktı.Bu sefer tekkeye ilk postnişin AliHulusiEfendi'nin halifelerinden Fındıkzade Şeyh Seyyid Ahmed Raşid Efendi (ö.23 Safer 1231 - 24 Ocak '1816) geldi,iki yılkadar postnişinlikte bulunup H.1226 (M.1811)de ayrılarak tekkeyi halifesi Çorbacızade Şeyh Hacı Mehmed Sadeddin es-Said el-Enverl'ye (ö.26Şewat1228-22 Ekim1813) bıraktı. Çorbacızade Mehmed Sadeddin'den sonra oğlu Çorbacızade Ahmed Haşid Efendi (ö.2 Safer1231 - 3 Ocak 1816), Hacı İsmailSıdkı Efendi (ö.H.1246,M.1830-31), Mustafa Vehbi Efendi (ö.18 Ramazan1274 - 2 Mayıs 1858),Mustafa Vehbi Efendi'nin oğluAhmed Muhtar KesbiEfendi (Sarhoş) (ö.16Şewal 1298 -11Eylül 1881),Sütlüce şeyhi Şeyh Sülün'ün halifelerinden Mustafa Feridüddin Efendi ve son olarak Mustafa Feridüddin Efendi'nin oğlu Şeyh Hafız Hüseyin Hüsnü (Bayrasal) Efendi bu tekkenin şeyhliğini yürüttüler.
Revnakoğlu Mehmed Sadullah Efendi ve Hüseyin Hüsnü Bayrasal dışında da bu tekkenin şeyhlerden Çorbacızade Mehmed Sadeddin'in (143:32), Ahmed Muhtar Kesbi'nin (143:34) mezar kitabeler ini de tesbit eder.
Revnakoğlu, bu tekkenin son şeyhinin babası ve yine bu tekkenin şeyhlerinden Feridüddün Sa'dl'nirı halifelerinden 27 Haziran1918'de vefat eden Muhatlebicizade Ramiz Efendi'den de bahseder (143:47-49):
Şeyh HacıRamiz Efendi (MuhaUebicizade): Bidayette nisbeti Bursa'dandır, sonra Şeyh Ferid Efendi'denistihlaf edilmiştir.Sesi güzel,usule aşina bir zat tı.İstanbul ve Bursa tekkelerinde uzunyıllar zakirlik etmiştir. Bursa'da Siyahi Dede Tekkesi'nirt şeyhi ken 1336 Ramazanına göçtü. Vefatında yaşı yetmişe
Etyemez Tekkesi (Revnakoğlu arşivinden, 143:8)
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 2001
yetmişti. Bursa rniraciyecilerindendir ... Bütün ilahileri bilirdi. Çok memleket görmüştü, Hindistan'a kadar gitmiş, Hicaz mıntıkalarını dolaşmış ve uzun zaman oralarda kalmıştı. Malumatı da vardı. Bursa zakirlerinin çoğu Şeyh Ramiz Efendi'den meşk etmişlerdir. Tarikatın erkamnı, bilhassa usul-i Sa'diy ye'yi iyi bilenlerdendi. Kütahya'daki tekkesinde vefat eyledi. Oğlu Faik Bey, Karameşeler'de oturuyor, mefluçtur, Maliyeden emeklidi r.
Not düşelim, Kadem-i şerlfTekkesi yanındaki Beyazıt-ıCedid Camii,"Etyemez Camii" diye de bilinir.
Revnakoğlu dosyalarında Sa'diyye tarikatıve adabına dair aşağıdaki notları buraya ilave edelim:
Donma (252:226,249-50): Sa'dilere mahsus hususiyetlerden biri de "donma"dır.Zikir esnasında celallenir,bir müddet ölü gibi durur,sonra yine agah olur (kendinegelir.) Sa'dllerde donma zikir esnasında kendinden geçme suretiyle olur,buna "sallanma" da derler. Donan, kendini bi mez bir halde sırt üstü yatar,hareketsiz kalır. Bu zatı kendisine getirmek için ilk vazife meydan nakibinindir.Efendiden destur alarak donan zatınyanına gider,vücudu nu baştan aşağıya ovmaya başlar.Biraz kendisine getirip ayağa kaldırır, sağ kulağına esma-i i ahiyyeden bazı isimleri okur. Okumak devam ettikçe donmuş olan zat yavaş yavaş kendisini idrak etmeye başlar.Okunacak esmayı bilen bulunmazsa kendisinin he• ·aman kul anıdğıtesbihini veya sağ avucunun içini kendisine koklatırlar, bu suretk de sahva gelir (uyanıp kendisini bilir), fakat bunu mezun olmayan yapamaz. Kulağına okunan şunlardır:"Kulestagfirullah (üç defa), "Kul
la ilahe illlallah (üç defa), "Kum bi-hakki berekatihi Seyyidina Sadeddin el-Cibav "
Sa'di asitanesi (252:226): Şam'da Caddetü'l-YehGd Mahallesi'nde Hamidiye Çarşısı da denilen çarşı-yı kebirin sonunda Kameriye denilen yerde ve Cami'-i Emeviyye'nin arkasındadır.Büyük bir asitanedir,misafirhaneleri vardır.Son postnişin Seyyid İbrahim Efendi'dir.Kendisinden sonra büyük oğlu Necmeddin Efendi şeyh oldu.
Sa'diler (252:2): Sa'dller,Rifa' lerin süt kardeşidir,sağında gezer.Bedeviler,kan kar deşidir,solunda gezer; cümlesi bir vücuttur.
Şeybaniyye (252:273): Şeybaniyye'ye "Şeybe" de denilir.Sa'diyye'nin bir kolu sayılırsa da böyle olmayıp Hazret-i Sadeddin'in kardeşi ,Şeyh Hilal eş-Şeybanl'nin kurduğu müstakil bir tarikattır,yalnız Şam'da vardır.Bunu kardeşi Sadeddin'den değil, babası Şeyh Yunus Keb r-eş-Şeybani'den almıştır. istanbul'da Sütlüce Tekkesi şeyhi Elif Efendi ile onun oğlu Zahir Bey'den başka kimseye verilmemiştir.Beyaz sikke giyerler, üzerine beyaz yün şemle sararlar,destarın şekli kafesidir.
Sa'dilerde sofra gülbangı(252:113-17):
Gülbanktan önce: Fa'lem innehu la ilahe illallah (12), ya Allah (12), ism-i hu (12). Alla hümme sallive sellim ve barikala eşrefi ve es'adi nOri cem 'i'l-enbiyai ve'l-evliyai... Ve'l-hamdü lillahi rabbi'l-alemln bi-sırrı seyyidina Sadeddin el-Cibavieş-Şeybani şey'en lillahi lehüm el-fatiha!
2002 Revnakoğlu'nun ıstanbul\ı
Ba'de'Haam sofra g:ülbangı:Allah Allah, bir Allah! Vakitler hayr ola, şerler def' ola, istekler feth ola, mınkir ve münafık mat ola (yahut kahr ola), kılıcımız keskin ola, adedimiz kesir ola, dlostlarımız aziz ola, hanelerimiz şen ola, kalplerimiz mamur ola. Hazırin, gaibin, mukimin, müsafırin,huccac-ızevi'l-ihtiram ve kaffe-i mü'minln ve
mü'minat daima sıhhat ve selamette ola. Meskunu bulunduğumuz belde ile cemi' bilad-ı müslimin kaffe-i atat-ı semaviyye ve arazinden ve şematet-i a'dadan mahfuz ve ma'sGn ola. Üçler yediler kırklar, gülbang-ı Muhammedi, enva r-ı peygamberi (yahut nur-ı nebi), kerem-i hazret-i şah-ı velayet İmam Ali. Ni'met-i celil,berekat-ı
İbrahim Halil,ala bı?rekati şeyh Seyyidina Sadeddin el-Cibavl eş-Şeyban! kadde sallahu sırrahu'L-al. Tekabbil rninna bismike ya Al ah hu!
Sa'dilerde hurma ve cevher (252:178): Tarik-i Sa'diyye'de mübtedi olan salike hurma eki ettirmek sırrı odur ki hazret-i Pir Sadeddin-i Cibavi manada Cenab-ı Resül-i kibriya kendilerine ;whur edip taltifen hurma ihsan buyurmuşlardır.O dahi ibtida kendi bendelerine tıurma eki ettirmeyi erkan-ı tarikattan olarak kabul ve terviç etmişlerdir. Badehu cevher nCış ettirirler ki Hazret-i Pir'in merkad-i mübareklerin den alınan türabdır ( Fütüvvetniime-i Esriir-ı Tck-ı Edeb, s. 248-49, nakl- iŞeyh Galib Efendi,Abdüsselam şeyhi)
Ciba Sa'dlleri (252:272): Sofuvesünnidir,o kadar kiAlev leri sevmezler.Rumeli Sa'dileri ise aksine olarak Alev ve Bektaşidirler,oralarda bunlara "Harabati" denilir.Rumeli Sa'dlleri,gizli Bektaş dir; "Edhemi" denilen dört terkli Bektaşitacı giyerler.
Harabatiler (252:218:): Sa'dilerin Rumeli taraflarına yayılmış kollarından birine ''Harabatiler" derler. Üsküp'ün Kilan kazasına bağlıMaravi köyünde büyük tekke leri vardır,"Harabat Tekkesi" denilir. Cübbe, şalvar,taç ve destar bütün giydikleri
abadandır,yaz kış aba giyerler.
Sa'di tacı (252:220): Tarik-i Sa'diyye'nin Şeyh İbrahim Ebü'l-Veta'dan inşi'ab eden Vefaiyye kolunun meşay ıh taçları on iki terklidir.Abdüsselam kolunun ise arakiyeleri üzerindeki güller etvar-ı seb'alıyani yedi renk ham ibrişim (haram olmasın diye) işlenmiştir,ortasına mühr-i Süleyman, onun ortasında ism-i celal bulunup altı ism-i celal de etrafındaçevrilidir.Şeyh taçları dokuz terklidir,ortasına sırma düğme dikilir.
Aslında dokuz terklidir. Karabacak kolu on iki terklidir. Dokuz terklinin düğmesi beyazdır.İnce ve hafif olduklarından ekseriya yazın giyilen kalıplıbeyaz arakiyelerin ortasındaki düğme ele beyazdır.
ON BiRiNCİ GÜZERGAH 2003
Sancakdar Hayreddin Baba Mescit ve Tekkesi
Etyemez Tekkesi Sokağı'na çıkarken solda Sancaktar Tekkesi Sokağı'na giriyoruz. Bu sol<aktan Teberdar Sokağı'na giriyoruz, sağda Sancakdar Hayreddin Baba Mescit ve Tekkesi önünde duruyoruz. (Kocamustafapaşa Mahallesi. 955 ada. 17 parsel)
Fetihten sonra kiliseden mescide çevrilen mabet, 1920'lerdeki son tamirden sonra harabeye dönmüş,1976'daki ihyasına kadar perişan vaziyette kalmıştı.Bünyesinde tekke de uyandırılan mescide dair umumi malumat Revnakoğlu dosyalarında şöy ledir (201:412-13,416):
Sancakdar Hayreddin Baba Tekkesi'ni n haremi (Belediye arşivinden)
"Sancaktar Tekkesi" diye meşhurdur, "Alemdar Tekkesi" de denilirdi. I<o camustafapaşa'da Çınar Karakolu yakınlarında kendi adını taşıyan sokağın içindedir. Eski kayıtlarda Davutpaşa İskelesi'nde gösterilir. Hadikatü'l-Ceva mi"de "der-kurb-ı Çınar" yazılıdır. (İstanbul Boğaziçi, I, 47)
Aslında türbe olup Sa'diyye'dendir. Pazar günleri icra-yı ayin edilirdi. Sancak· tar Cami'-i şerifi aslında Gastria Manastırı'dır.
Tekke 1301'de Şekerci Hüseyin Efendi (bu zat eski muzıka-i hümayun or kestra şefi meşhur Zeki Bey'in büyük babasıdır) tarafından tamir görmüştür. Sonra ikinci olarak imar eden de cami kurşunları müteahhidi Fatihli Hasan Efendi'dir. Üçüncü defa yaptırılan son bir tamir de 1315 yılındadır ki tekkenin son şeyhi merhum Sadeddin Efendi'nin zamanına rastlar.
Ayda seksen kuruş taamiyyesi ve Topkapı Sa rayı'ndan verilen senelik dört kurbanı vardı.
Bugün tamamıyla yıkılarak enkazı dahi kal mamış bulunan türbede medfun ve halk ara sında meşhur zevattan biri de Akkuzu Ba ba'dır ki padişah tebdil-i kıyafet etmiş olarak oradan geçerken önüne çıkıp tekkeye dört çift tayin ekmeği vakıf bağlatmışt ır. Meca zipten bir zat imiş. Tekken in harem kısmını Şeyh Rifat Efendi yaptırm ıştır.
Sancaktar Yeli, rivayete göre kilisenin bulun duğu yerde şehit olmuş, Hazret-i Fatih eliyle işaret ederek "Senin makamın burasıdır" de miş ve sancağı şimdi medfun bulunduğu yere dikilmiştir derler.
2004 Revnakoğlu'nun lstanbul'u
Tekkenin ilk şeyhlerii,biyografileri meçhul isimlerdi (201:410-11): "Had/ katü'l-Cevômi' müellifi Hafız İsmailAyvansarayl ile muasır" Şeyh Mustafa Efendi, ardından Şeyh İsmail Efendi, oğlu Şeyh Hafız Efendi ve Hafız
Efendi'nin büyük kardeşi Şeyh Hamdi Efendi.Revnakoğlu, Şeyh Hamdi Efendi için (201:408) "Türbede medfun. Etyemez şeyhi Ferid Efendi ile Bursa'da medfun Maliye veznedarlarından Şeyh CemilEfendi yıkamış
lardır" bilgisine yer verir.
Tekkenin son iki şeyhi, Revnakoğlu'nun biyografilerine ve çevrelerine aşina olduğu şahsiyetlerdi. İlki, Şeyh Hamdi Efendi'nin küçük kardeşi Şeyh Mehmed Rifat Efendi'ydi (201:404-407,411):
Şeyh Mehmed IMat Efendi, Şerbetdar şeyhi Şeyh Süleyman Vl van Efendi'nin damadıdır. İkinci refikası Ayşe Zişan Hanım da yine Şerbetdar Tekkesi şeyhleri nden Coşkun Efendi'nin kızı ol duğundan Şeyh Rifat Efendi bu ikinci evlenişinde Şeyh Coşkun Efendi'ye damat olmuştur. Gayet iyi tevhld ederdi, Reis Hilmi ya nında dayanama:zdı.
Kıyam reisliğindE: büyük şöhret ve kudret sahibi bulunan Şeyh Rifat Efendi'nin zikir idaresinde "kadem-bend" denilen ayak mühürlü bir şekilde belden yukarı fevkalade denilecek emsalsiz bir tavırda zi kir etmesi hala dillerde dolaşan ona ait rivayetlerin en meşhurların dandır ki bu mükemmel tarz kendisiyle beraber gitmiştir.
Kısa boylu, zayıf, ela gözlü ve esmer ve seyrek sakallıydı. Kendisine "Şeyh Ma kine" derlerdi.
Tekkenin ayda 80 kuruştan başka taamiyyesi olmadığı halde gayet derviş meşrep ve söylenildiği gibi hakikaten fukara babası bir zat olduğundan her hafta fukaraya 0111 sofra yemek çıkarırdı. Koska'da Sa'diyye'den Abdüsselam Tekkesi, Unkapanı'ndaki Yeşil Tulumba Tekkesi, keza Bekar Bey, Karasarıklı, Hüsrev Paşa, Etyıemez, Kadem, Müftü Hamamı ve Kubbe Tekkelerinde uzun müddet kıyam reisliği vardır. Buradan aldığı ile fukara doyurur, tekkede yatıp kalkan beş dedeye de kendi bakardı.
1307 kışında zat ürreden rahatsızlanarak 15 gün kadar yattıktan sonra "Ya Allah Hu!" diyerek göçmüştür. Kendisini Kubbe şeyhi Molla Bey gasletmiş, cenazesini Adile Sultan kaldırmış ve bir torba mecidiye göndermiştir.
Anlatıldığına göre Şeyh Rifat Efendi göçüşünden biraz önce dergahın kah ve nakibi Hayri Dede'yi çağırmış, yarın mukabele günü yine fatiha ile kapıyı açar, parmaklığı koyar, akşam tekrar fatiha ile içeriye alırsın, hiçbir şeyi nok san yapma! Ben ne buldumsa fakir ile fukaradan buldum. Ya Allah hü"demiş, başı sağa düşmüştür.
Ali Behcet'in Revnakoğlu tarafından tesbit edilen mezar kitabesi (201:405)
ON BİRİNCİ GÜZERGAH 2005
Sancakdar
Hayreddin Baba Tekkesi'nin haziresi (Belediye arşivinden)
Meşhur Hafız Mustafa Yaşar Okur, sekiz evladının sonuncusudur; babasının posta iclas olunduğu günde zikir esnasında dünyaya gelmiştir.
Namazı Koca Mustafa Paşa Hankahı'nda eda olunduktan sonra tekkesine ge tirilmiş, türbenin hemen yanına defnedilmiştir.
Revna koğlu, Şeyh Meh med Rifat Efendi'ni n halifelerinden "Defter-i Ha kan! taşra senedat başkatibi eş-Şeyh el-Hac Ali Behcet"i n Sava kla r Cad desi'ni n başı nda ki mezar taşı n ı tesbit eder:
Tekkeni n son şeyhi, Şeyh Mehmed Rifat Efend i'n i n büyü k oğlu Hacı Saded d i n Efen d i'ydi (201:403-404):
Şeyh Sadeddin Efendi, Harbiye nezareti hassa levazım kalemi birinci şube muhasipliğinden mütekaitti. Bir müddet de seyr-i sefainde çalıştı. Validesi Hacı Nazira Hanım, Şerbetdar şeyhi Süleyman Ulvan Efendi'nin kızıdır. Tek kenin son şeyhi olan Hacı Sadeddin Efendi'nin hilafeti Etyemez Tekkesi post nişini Şeyh Ferid Efendi'dendir. 1929 yılında göçtüğü zaman 59 yaşında bulu nuyordu. Merkez Efendi haziresinde mihrabın arkasında kürsü şeyhlerinden Coşkun Efendi'nin biraz üst tarafında yatıyor, henüz taş dikilemedi.
Şeyh Rifat Efendi'nin ikinci oğlu ise meşhur Muzıkalı Hafız Mustafa Yaşar Okur'dur ki Rifat Efendi'nin refikası olan Ayşe Zişan Hanım'dan 1301'de dün yaya gelmiştir.Ayşe Zişan Hanım da Şerbetdar şeyhi Coşkun Efendi'nin kızıdır.
Dergah -ı şerifi n türbesinde ve bahçesi nde medfun ola n la r (201:413,417):
2006 Revnakoğlu'nun istan bul'u
Sancakdar Hayreddin Baba Tekkesi'nin haziresi (Belediye arşivinden)
Paşa Baba (Arapgirli): Şura-yı Devlet başkatibi İsmet Bey'dir ki Hafız Aşir merhumun kayınpederiycti.
Dergahın bahçesinde büyük şimşir ağacının altında yaz ve kış çıplak dolaştığı ri vayet edilen Paşa Baba medfundur,Hadika'nın "Şahbaz Baba" diye yazdığı zattır.
Türbede medfun bulunan zevat:
Sancakdar Veli (soldaki büyük sandukadır), iki yanındaki çavuşlarıdır. Yanın da sırayla Şeyh Hafız Vehbi ve kardeşi Şeyh Hamdi Efendiler, küçük kardeşi Şeyh Rifat Efend i. Şeyh Rifat'ın torunu Süleyman (altı aylık).
Bu zevatın yanında büyükçe bir lahdin içinde üç kadın yatmaktadır: Ayşe Zişan Hanım (Şeyh Rifat Efendi'nin ikinci haremidir), Fatma Hanım (Şeyh Hamd i Efendi'nin ilk haremi), Safinaz Hanım (akrabadan), tekkeye fodla ve tayin ekmeği bağ:lattıran Akkuz u Baba.
Tekken i n son zaki rleri (201:413):
Şeyh Hulusi, Üsküdar'da Toygarlı Şeyh Arif, Remli şeyhi Hafız Hüseyin Halis, Üsküdarlı Arap Ahmed, en sonralarda merhum Terlikçi Mehmed. Şeyh Rifat Efendi'nin çırakla rından Şeyh Hilmi ile Kabakulak'ın Ali Bey de reislik ederlerdi.
Revnakoğlu dosyaları nda 7-5-1938'de tesbit edilmiş Sanca kdar Hayred d i n Tekkesi haziresinde (234 nu maralı mezarlı k) medfu n olanlar şu şekilde listelenir (497-98):
ON BiRi NCi GUZERGAH 2007
-
Ebü'l-Feth Sultan Mehmed Han Gazi hazretlerinin sancakdarı Hayreddin Efendi hazretleri nin merkad-i şerifleri (harap türbe derununda).
- Sancakdar Hayreddin Efendi merhumun çavuşlarından {haraptürbederununda).
-
Sancakdar Hayreddin Efendi merhumun çavuşlarından (harap türbe derununda).
-
İşbu hankahın postnişinleri nden {harap türbe derununda).
-
İşbu hankahın postnişinlerinden (harap türbe derununda).
-
İşbu hankalun postnişinler inden merhum magfıir Şeyh Ahmed Gazi Efendi merkadi (harap türbe derununda).
-
İşbu hankahm postnişinlerinden merhıim ve magflır Şeyh Rifat Efendi'nin merkadi (harap türbe derununda).
-
İşbu hankahın postn işinlerinden merhum Şeyh Süleyman Efendi merkadi (harap türbe derununda).
-
"Paşa" namlyla maruf, ismi meçhul, kitabesinde yazı yoktur, türbe bahçesinde.
-
Ya Hu - Bab-ı Seraskeri birinci şubesi redif masası m ümeyyizanından tarik-i aliyye-i Sa'diyye'den ve işbu dergah-ı şerifin hulefülarından pişkadem mer hıim ve magfıir Şeyh Zühdü Efendi'nin rCıhıylçun el-fatiha, 1311.
-
Ya Allah - Tarikat-ı aliyye-i Halvetiyye'den merhum es-Seyyid eş- Şeyh el Hac Hüseyin Efendi'nin n1hıyıçun rızaen lillahi taala el-fatiha, 8 Recep 1272...
22 Ocak 1932'de Ayasofya yakı nı ndaki Yerebata n Cam ii'nde cu ma namazından sonra ilk defa halka açık olarak Tü rkçe Ku r'an, Hafız Yaşar tarafından okunmuştu.
201:2n "Hafız Yaşar Bey eskiden olduğu gibi son yılla ra kadar Beyazıt Ca mi'-i şerifinde kapıdan girince sol maksu rede saatin ön ü nde mu kabele oku muştu r. Hafız Aşir de bu rada oku rd u. İ ki nd iye yakı n oku rlardı:'
201:371 "Samatyalı", "Etyemezli", "Muzı kalı", "Tekkeli" yahut "Sancakdar'ın Hafız Yaşar" d emekle, Aksaraylı d iğer Hafız Yaşa r'dan ayrılı rd ı.
Hafız Yaşa r Oku r'un ilk oğlu Rifat Şinasi Oku r (tevellü d ü 1319), i ki nci oğlu H üseyi n Ferruh Oku r (yed i yaş küçü ktü r).
Merkez Efendi hazretleri haziresinde dergah-ı şerifin mihrap ön ü tarafı nda Hazret-i Merkez huletasından Köse Şeyh Muhyiddi n Efendi çevresinde yatıyor, kabir numarası 7745.
Revnakoğlu, Sancakdar Hayred d in Baba Tekkesi son şeyh i Sadeddin Efendi'n i n oğlu Hafız Yaşar Oku r'u n biyografisi ni Ali Rıza Sağman'da n alır (201:370-71):
Mevlidhan Haflı Yaşar Okur'un Tercüme-i Hali
İstanbul 'da Kocamustafapaşa civarında tarikat-ı Sa'diyye'den Sancakdar Der gah-ı şerifi postnişini merhum reis-i meşayihten Rifat Efendi'nin mahdumu olup 28 KanCın-ı sanı 1301 tari hi nde İstanbul'da doğmuştur. ilk tahsilini beş yaşında iken Kocamustafapaşa Sıbyan Mektebi'nde Küçük Hüseyin Efen-
2008 Revnakoğlu 'n u n İstanbul'u
di'den besmele çekip ve sekiz yaşında iken Etymez'de ilk mektebe devamla Hafız Kurra Hakkı Efendi'den hıfza çalışmış, 13 yaşında iken hıfzını ikmal ederek Koca Mustafa Paşa Cami'-i şerifinde hıfz cemiyeti icra kılınmıştır.
-
yaşında iken dini musikiyi dergah-ı şerifin zakirbaşısı Aksaraylı meşhur Ama Hafız Hasan Efendi'den tevşih, ilah:, şuul ve durak meşk etmiştir. Mer siyeyi Etyemez şeyhi Hafız Hüseyin Hüsnü Molla Bey'den geçmişti.
-
yaşında iken klasik musikide Harbiye Nezareti veznedarı ve Sünbül Efendi Dergahı zakirbaşısı Nakşi Efendi'den ilk defa olmak üzere hicaz faslını meşk etmiştir. 17 yaşında iken Enderunlu Hafız Hasan Efendi'den Süleyman Çele bi'nin mevlidini meşk ederek ve hocasının mezuniyetiyle ilk mevlidini Bey lerbeyi Seyyid Efendi Dergahı'nda okumuştur.
19 yaşında iken Defter-i Hakani Nezaret-i celilesi mektubi kalemine mülaze meten devam etmiş ve Nezaret-i müşarünileyha mektupçuluğunun mülaha zasına atıf ile mumaileyhin devamı tasdik kılınmış, müceddeden teşkil olu nan mektubi mühimme kalemine maaşla terfi etmiştir ve Defter- i Hakani
Ali Rıza Sağman'ın Hafız Yaşar
Okur biyografisi
(201:370)
ON Bİ RİNCİ GÜZERGAH 2009
Ziya Paşa'nm teveccühlerini kazanmış ve Ziya Paşa'dan nişaburek ve neva fasıllarını meşk etmiştir.
21 yaşında iken hanendegan-ı hazret-i şehriyariden Muallim İsmail Hakkı Bey'i n Şehzadebaşı'nda Musiki-i Osmani Cemiyeti'ni teşkil ederek Hafız Ya şar Okur'u Musiki Cemiyeti a'za-yı daimiliğine kaydetmişti r. İlan-ı Meşru tiyet'ten sonra bir heyet ile İttihat ve Terakki merkezi olan Selanik'e davet edilmiş ve orada müteaddit konserler verip ve Hafız Yaşar Okur'un yorulmaz sesiyle konserlere ihraz-ı muvaffakiyet etmiş ve sanayi'-i nefise madalyasıyla taltif edilmiştir. Muallim İsmail Bey'den yirmi kadar fasıl meşk etmiş ve Hak kı Bey'in en güzide talebesiydi.
Ve Hafız Yaşar Okur herkesçe müsellem olan ahlakı ve mütevazı ve mer hameti ve okuyuşu ve tavır ve edası beynelmilel plak fabrikaları olan Favo rit, Lirfon, Odeon, Victor fabrikasıyla mukavele yapıp iki yüzü mücaviz plak okum uş ve son defa olarak Orfeon fabrikasıyla mukavele yapıp iki yüzü mü tecaviz plak okumuştur.
1Nisan 1330 tarihinde hademe-i hümayuna merbut hanendegan-ı şehriyari kısmına bi'l- imtihan mülazım-ı evvel rütbesiyle kaydedilm iş ve 1332 senesin de Sultan Reşad merhumun tensibiyle ba-irade-i seniyye müezzinan- ı haz ret-i şehriyari sınıfına nakledilmiştir.
1340 senesinde hilafetin mülgasıyla Ankara'da tesis olunan riyaset-i cum hur musiki heyetine yüzbaşı rütbesiyle terfi etmiş ve Atatürk, Hafız Yaşar Okur'un güzel okuyuşundan mütehassis olarak 28 Nisanda bi'l-imtihan Ata türk'ün iradeleriyle binbaşı rütbesine terakki ederek riyaset-i cumhur fasıl heyeti şefliğine tayin edilmiştir.
4.1.1930 tarihinde ahval-i sıhhiyesine binaen ve talebi üzerine Atatürk'ün müsaadeleriyle tekaüt edilmiş ve Atatürk'ün vefatına kadar hususi olarak maiyetlerinde bulunmuştur ve Atatürk'ün emirleriyle Vali Muhyiddin Bey'in delaletiyle 1930 tarihinde İstanbul Belediyesi Konservatuvarı icra heyetinde bulunmuş, 1931 senesinde icra vekilleri heyeti kararıyla mütehassıs unvanı verilmiş ve konservatuvar müzesinde hıfzedilmek üzere dini ve klasik par çalardan mürekkep 10 adet plak okumuştur. Ve konservatuvar tasnif heyeti azalığına üstat Doktor Subhi Bey tarafından Hafız Yaşar Okur'dan ilahi ve sala ve meşhur Yazıcıoğlu mevlidini notaya alarak konservatuvar musiki ri salesine derç edilmiştir.
1941 senesinde konservatuvar icra heyetinden ahval-i sıhhiyesi dolayısıyla Hafız Yaşar Okur istifa etmiştir. Ve Hafız Yaşar Okur tarafından bestelenmiş yüz kadar şarkıları notaya alınmış ve piyasaya verilmemişti r. Bugün memle ketimizin eski mevlid üstatlarından olup ve ihtiyarlığı hasebiyle ... muhafaza etmektedir. Ve kendisine sıhhat ve afiyette olmaklığını temenni ederiz.
Muallim Sultanselirnli Hafız Ali Rıza.
2010 Revnakoğlu'nun istanbul"u
Sancaktar Tekkesi Sokak'tan l<ocamustafapaşa
Caddesi'ne çıkıyor, sola dönüyoruz. Caddenin Marmara Caddesi'ne dönen köşesinde 85 numaralı binanın önünde duruyoruz. Burası Çınar Tekkesive Mescidi'ydi. (Kocamustafapaşa Mahallesi, 481 ada, 79 parsel)
Mescidin bulunduğu arsada sinema binası vard ı,bugün Kocamustafapaşa Çocukevleri Sitesi Müdürlüğü binası bulunuyor.Revnakoğlu, mescit-tekkenin kendi dönemine kadarki tarihini hülasa eder (185:93):
I<ocamustafapaşa - Çınar mevkiindedir. Karakoldan biraz yukarıda, köşe ba şında ve sol tarafta halkevi binasının bulunduğu yerdeydi; Çınar Mescidi'ne meşihat konulmuştu. Şa'baniyye'den küçük bir zaviye halinde iken harap olup yıkıldığından uzun müddet muattal kalmıştı. Son zamanlara kadar hazi resi duruyordu. 1947 Eylülünde boş arsası üstüne halkevi yaptırıldı.
Mescidi ilk önce meydana getiren Davut Bey'dir. Uzun bir zaman sonra sipa hi ocağı çavuşlarından ocak kethüdası Hacı Müstedam Ağa büyülterek yeni den yaptırmış ve minber ilave eylemişti (Hadika, c. l, s. 72). En sonra 1196 ytlında vefat eden Seyyid Mehmed Efendi b. Halil tekrar yaptırmış ve Şa'ba niyye'den meşihat da bu tarihlerde konulmuştur.
Hazire kapısı üstünde ortadan tek mistarlı müstatil, düz beyaz mermerde sü lüs ile: "Hu Mevlam Hu - Sahibü'l-hayrat ve'l-hasenat ilahi murfıdat-ı dünyevi vü uhrevi - es-Seyyid Mehmed b. Halil ve Hatice Ayşe ruhuna el-fatiha, H. 1196:'
Revnakoğlu, tekkenin iki şeyhini de şimdi tekkeni n haziresinde şimdi bulunmayan iki mezar şahidesinden tesbit etmişti (185:91-92):
Şeyh Veliyyüddin Efendi: Hazirenin Çınar Karakolu'na bakan penceresi önünde yatıyordu. Başında gösterişli, cesim Şa'bani tac-ı şerifi, sülüsle istifli güzel bir kitabesi vardı ve şöyleydi:
Hüve'l-Hayy
Kutb-ı alem Şeyh Şa'biin-ı Veli'nin muhlisi Sahib-i irşad tarik-i Hakka bezi etmişti can Zahid ü abid dahi sahih-nefes hem ehl-i dil Hem imam-ıciımi'-i el-Hac Hüsrev Bezrigiın
Ola mahşerde şef i'i hem Muhammed Mustafa Olduğıçun ol süliil-i tahire ehl-i iman
ON BİRİNCİ GÜZERG.AH 2011
Bin ikiyüz sal yetmiş birde azm-i rah edip Şeyh Veliyyüddin-i Hilmi oldufirdevs-aşiyii.n Safer 1271
Ayntabi Şeyh Meh med Efendi: Bu dergahın imamlığını da yaptığı için "Çınar imam ı" derlerdi. Şa'bani şeyhlerinin fuzalasından kamil bir insandı. Büyük bir liyakatle uzun zaman makam -ı irşadda bulunduğu halde kemfil-i mahviy yetinden "derviş" unvanını kullanır ve kendisine "Derviş Mehmed" dedirtirdi. Sülüs yazılı kabir kitabesine de aynı şekilde yazmışlardır: "Ya Hfı - Tar'ikat-ı Şa'baniyye'den kutbu'l-arifin Kuşadalı el-Hac es-Seyyid İbrahim Efendi'nin dervişlerinden kudvetü's-salikin Çınar Cami'-i şerifi imamı merhum ve ma gffırun leh Ayntabi es-Seyyid Meh med Efendi'nin rfıhıyıçun el-fatiha, 27 Ra mazan 1272:'
2012 Revnakoğlu'nun istanbul'u
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder