Bergama Tarihinde Türk - İslâm Eserleri
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Bergama Tarihinde Türk - İslâm Eserleri
OSMAN BAY ATU
ANIL MATBAASI İSTANBUL 19 5 6
BERGAMA ŞEHİR PLANINDAKİ NUMARALARIN ADLARI
-
1 — Arkeoloji Müzesi
-
2 — Kurşunlu Cami
-
3 — Etnografya Müzesi
-
4 — Küplü Hamam
-
5 — İncirli Mescit
-
6 — Taşhan
-
7 — Aıslanlı Cami
-
8 — Çınarlı Hamam
-
9 — Mescitaltı Mescidi
-
10 — Bedesten
-
11 — Şadırvanh Cami
-
12 — Selçûk minaresi
-
13 — Ansarlı Cami
-
14 — Ulucami
-
15 — Tabaklar Hamamı
-
16 — Parmaklı Mescit
-
17 — Lonca Mescidi
-
18 — Çukurhan
-
19 — Hacıhakim Camii
20 — » Hamamı
21 — Kulaksız Cami
22 — Sebil
23 — Yenicami
24 — Kafesli ev
(Mehmet Bey evi)
25 — Harputlu Mescidi
26 — Hocasinan Mescidi
27 — Emirsultan minaresi
İÇİNDEKİLER
Sahife |
Tarihi |
||
5 |
— |
önsöz |
|
7 |
—■ |
Bergama’da Osmanlı Türkleri |
|
9 |
— |
Bergama'nın yeniden kuruluşu |
|
14 |
XIII |
—XIV- yüzyıl |
Selçuk minaresi |
16 |
785 |
— 1384 |
Koyun köprü |
18 |
801 |
— 1399 |
Ulucami |
22 |
— |
— |
Tabaklar Hamamaı |
24 |
— |
— |
Parmaklı Mescit |
26 |
XIV |
’—XV- yüzyıl |
Lonca Mescidi |
28 |
— |
— |
Çukurhan |
.31 |
— |
— |
Hoca Sinan Mescidi |
32 |
830 |
— 1427 |
Küplü hamam |
34 |
835 |
— 1432 |
Taşhan |
36 |
— |
— |
İncirli Mescit |
37 |
837 |
— 1439 |
Kurşunlu Cami |
39 |
919 |
— 1513 |
Hacı Hakim Camisi |
41 |
— |
— |
» • » Hamamı |
44 |
948 |
— 1534 |
Lâleli Cami |
45 |
950 |
— 1544 |
Ansârlı Cami |
46 |
957 |
1550 |
Şadırvanlı Cami |
48 |
1070 |
— 1660 |
Arslancı » |
» |
1154 |
— 1742 |
Şeytan köprüsü |
50 |
1158 |
— 1745 |
Mescitaltı Mescidi-Hamam |
52 |
— |
— |
Bedesten |
49 |
1217 |
— 1803 |
Kulaksız Cami |
54 |
1224 |
— 1809 |
Harputlu Mescidi |
55 |
— |
— |
Ev plânları |
58 |
1229 |
— 1814 |
Yeni Cami |
60 |
1229 |
— 1814 |
Sebil |
62 |
1239 |
— 1823 |
Külâhbaş Mescidi |
61 |
1246 |
— 1831 |
Emirsultan Camisi |
63 |
1274 |
— 1858 |
Acemhan . KatııTıan |
62 |
1292 |
— 1875 |
Hatuniye Camisi |
62 |
1300 |
- 1884 |
Selimiye » |
ÖNSÖZ
Bergama tarihinde İlkçağ, Krallık Devri, Sanat Eserleri, Sikkeler ve Asklepion’dan sonra, Bergama Klâsik tarihini bugüne bağlayan bu serinin Türk - İslâm Eserleri de yayın alanına girmiş bulunuyor.
Bizans idaresinde varlığını kaybetmiş bulunan Bergama, XIV. yüzyıl başlarında Selçuk ve Osmanlı Türkleri tarafından imâr edilmiştir. Bu hareket, XV. ve XVI. yüzyıllarda da devam etmiş ve devrinin mîmârlık ve güzel sanat eserleri vücut bulmuştur. Umumî hatları hemen birbirinin ayni olan bu sanat eserlerinde, yeni inşa tarzı bir üslûp haline getirilmiştir.
Selçuk mîmârisinde yapı malzemesinin esasını tuğla teşkil ettiği halde, zengin taş ocakları yüzünden Bergama’da taş mîmârisine yer verilmiş olmakla beraber tuğladan da istifade edilmiştir.
Ayni zamanda, tek kubbe inşasında, 4 köşeden yuvarlağa geçmek için, köşelerde, üst üste konan tuğla tabakalarından meydana getirilen istalaktitlerle de kubbeye istinat noktası sağlanmıştır.
Binaların çoğu, arasına tuğla karıştırılmış veya tuğla ile çevrilmiş taşlarla inşa edilmiş olup, duvarların dışı sıvasız bırakılmıştır. Böylece, hem yapının güzelliği sağlanmış hem de sıvaların dökülmesiyle meydana gelen masraflar önlenmiştir.
XVII. yüzyılda, biraz duraklamadan sonra XVIII. yüzyılın ortalarında, yeni hamlenin başladığını daha çok çeşmelerdeki kitâbe-ler göstermektedir. Akar susuz kalan Bergama, bol denecek temiz Geyikli suyuna kavuşmuştur. Mezar taşları da, bu refahın varlığını isbat eder durumdadır.
XIX. Yüzyılın ilk yarısında ise, oldukça önemli bazı eserlerin vücut bulduğu anlaşılmaktadır. Bütün bunlar, imar ve tâmir kitâbe-leriyle, inşa tarzından ve mezar taşlarındaki yazılardan belli olmaktadır.
Yıldırım Bayezit tarafından inşa ettirilen Ulucami’den başka
bütün sosyal eserlerin, hayır sever Bergamalılar tarafından yaptırılmış olduğu iftiharla görülmektedir.
Bu arada, Bergama Voyvodalarının Şeytan köprü ve Emir Sultan Camisi gibi; Paşaoğulları’nın hamam, han ve mescidi; Arapoğul-ları’nın çeşme ve mezar taşları; Karaosman oğulları’nın cami, han ve sebil ile mezar taşları da meydana getirilmiştir.
Bugüne kadar kalmış olan eski evlerden bir kaçının plân ve fotoğrafları bu kitapta yer almakla beraber kitabe ve mezar taşları hakkında da bir kaç örnek verilmiş bulunmaktadır.
Bergama tarihinde önemli mevkii olan bu eserlerin, kısaca bu kitapta belirtilmiş olmasını, bu yoldaki çalışmaları kolaylaştırır ümidiyle bir kazanç saymaktayız.
Türk - İslâm eserleri hakkında teknik bilgi veren Y. Mimar Mustafa Ayaşlıoğlu ile, kitabın fotoğraflarını hazırlayan İzmir’de Arkeoloji ve Endüstri fotoğrafhanesi sahibi Halid Gökberk’e; plânlarını çizen Ahmet Gürsoy’a teşekkür eder, kitabın yayın alanına girmesi için, Bergama’yı Sevenler Cemiyeti’nin yardımlarını da minnetle karşılarım. 1/1/1956
OSMAN BAYATLI
MÜZE MÜDÜRÜ
BERGAMA’DA OSMANLI TÜRELERİ
1301 Yılı yazında Bizans İmparatoru Mihayil, Bergama’da bulunuyordu. Bu sırada Generali Musallon, Osmanlı Türkleri’nin ilk Padişahı Osman Gazi ile Koyunhisar’da yaptığı savaşta mağlûp oldu. Bunun üzerine, İmparator Bandırma’ya çekildi. Bu tarihten sonra da Bergama, Karesi Beyi Açlan Bey’in idaresi altına girdi.
1333 tarihinde, meşhur seyyah İbni Batuta, Manisa’dan Yunddağ yoliyle Bergama’ya geldiği zaman, Bergama’da Açlan Bey’in ortanca oğlu Yahşi Bey vali bulunuyordu.
Bu tarihlerde, Bizans Devleti çöküntü halinde idi. Konya Selçuk Türkleri’nin Uç Beyleri tarafından yapılan akınlarla da yıpranmıştı.
-
XIV. Yüzyılda, Bergama’ya gelmiş olan yabancı bir seyyah Bergama’yı şöyle anlatmaktadır:
«Göklere yükselen antik binaların dibindeki kulübeler, birer baykuş yuvasına benzemektedir. Bir zamanlar dünyanın sağlık merkezi haline gelen ve kültür, medeniyet, kült şehri olan ve büyük bir Krallığın merkezi bulunan Bergama, artık ölmüş şehirler arasına girmiş bulunmaktadır» (1).
Lâtin tarihçilerinden Livius: «Bergama'nın serveti, Suriye’nin sefahati, Roma Devletini batırmıştır.» dediği gibi, bir zamanlar servet ve ihtişam diyarı olan Bergama’yı bu kadar harap ve perişan bir halde bulan Karesi Beyliği, insan sayısını çoğaltmak ve yeni binalarla memleketi süslemek yolunda büyük gayretler sarfetmiştir. Bugüne kadar ayakta kalan Selçuk minaresi bunun canlı bir şahididir.
Bergama’da Karesi Beyliği’nin ömrü kısa olmuştur. Açlan Beyin ölümü üzerine yerine geçen büyük oğlu Demirhan’ın idaresizliği yüzünden bir sene içinde bütün yetkisini Osmanlı Türkleri’ne bırakmak zorunda kalmıştır.
Demirhan’ın zulmünden bıkan halk ve Hacı İlbey, Ece Bey gibi vezirleri, Bursa’da oturan Orhan Gazi’ye haber gönderdiler; Açlan Bey’in küçük oğlu Tursun Bey’i Balıkesir’e Emir yaptığı takdirde Karesi Beyliği’nin yarısını kendisine bırakacaklarını bildirdiler.
-
1 — Hammer tarihi - Mehmet Ata:
Cilt - 1, Sahife -159.
Orhan Gazi, ordusu ile Balıkesir üzerine yürüdü. Demir Han korktu; Bergama’ya kaçtı. Ordu da arkasından Bergama’ya geldi. Bergama kalesine sığınmış olan Demirlıan’a, kardeşi ile anlaşması bildirildi. Bunun üzerine kaleye giden Tursun Bey, burçtan atılan bir okla şehit edildi (1).
Orhan Gazi bu olaydan faydalandı. Ve bütün Karesi Beyliği’nin kendi mülkü olduğunu ilân etti. Bu suretle Bergama, Osmanlı Türk-leri idaresine geçmiş oldu 737 (1337).
-
1 — Bu burcun, Akropol’ün ikinci surunda bulunan ve küçük jimnaz ile orta jimnaz arasında merdivenli kapı yanındaki burç olduğu sanılmaktadır.
Tursun Bey mezarının ise, Bergama - Kınık yollunun başlangıç noktasında olan kız türbesinde bulunduğu rivayet olunur. Haceti olanların ve yetişkin kızların buraya su dolu bir testi götürerek mum yakmalarından Kız türbesi denildiği de söylenir.
BERGAMA'NIN YENİDEN KURULUŞU
Yeni şehir, Bergama çayının sağ sahilinden güneye doğru açılan sahada kurulmuştur. Kale, iskân yeri olmaktan çıkmıştı. Bununla beraber, Timurlenk, Bergama’ya geldiği zaman halk, buraya sığındığı gibi, 1632 tarihinde Manisa’da isyan eden İlyas Paşa da savunmak için bu kaleye kapanmıştır.
Kurulan yeni şehirde, nüfus artışı nisbetinde imâr hareketleri de gelişmiştir. Bu devrin meydana getirdiği eserler içinde en eski kitâbeyi Koyun köprü taşımaktadır.
-
XIV. Yüzyılın yarısından sonra yapılan bu köprü, kışın geçilmesi imkânsız bir hale gelen Bakırçay’ın kolları üzerinde bugüne kadar geçit sağlamış bulunmaktadır.
Köprüyü, Ulucami takip etmiştir. Bergama çayının sol kıyısında büyük bir âbide halinde yükselen hu cami, bu civarın Müslüman mahallesi olduğunu anlatmaktadır. Sonradan bu civarda bir müddet Hıristiyanlar da oturmuştur.
Bu sırada, cami önünde bulunan Ulucami köprüsünün yapılmış olduğu sanılmaktadır. Bugün de bu köprü ayni geçidi sağlamaktadır.
Ulucami karşısında bulunan ve devrinin yüksek mimarlık eserleri arasında yer alan Tabakhane hamamının da ayni tarihlerde yapılmış olduğu kabul edilmektedir.
-
XIV. Yüzyılın sonlarında kurulan bu eserler arasında ve XV. yüzyılın başlarında, daha bazı binaların yapılmış olduğu ileri sürülmektedir. Kitâbeleri kaybolmuş bulunan bu binaların mimarlık durumundan ve taşıdığı isimlerden bu sonuca varılmaktadır:
Parmaklı Mescit, Lonca Mescidi, Çukurhan, ilk Emir Sultan Camisi, Demirtaş Mescidi, Hoca Sinan Mescidi bulunmaktadır.
-
XV. Yüzyılın ilk yarısında, Küplühamam, Taşhan, İncirli Mescit, Kurşunlu Cami meydana getirilmiştir. Son yarısında da, ilk Kulaksız mescidi, ilk Arslancı Cami ile Abacılar hanının yapılmış olduğu sanılmaktadır.
-
XVI. Yüzyılın ilk yarısında, Hacı Hâkim Camisi ile Hamamı, Lâleli Cami, Ansarlı (Asarlı) Cami ile Darülhadîs ve Şadırvanlı Cami inşa olunmuştur. Son yarısında da, Mescitaltı Mescidi ile Be-
desten ve Çınarlı hamamın yapılmış olduğu yapı durumlarına göre tahmin olunmaktadır.
-
XVII. Yüzyılın ilk yarısında. Acemhan, yeni Arslancı Cami meydana getirilmiştir. Bakırhan, Muslihhan ile Yazıcıoğlu hanının da bu sırada yapıldığı sanılmaktadır.
-
XVIII. Yüzyıl ortalarında ise, Bergama ile Yunddağ arasında geçit vermesi için, Bakırçay üstünde Şeytan köprüsü yaptırılmıştır.
-
XIX. Yüzyılın ilk yarısında, Kulaksız Cami, Harputlu Mescidi, Hatuniye Mescidi, Yenicami, Sebil, Külâhbaş Mescidi, Acemhan ve Katırhan ile Selimiye Camisi yapılmıştır.
Mahalle aralarında bulunan bazı mescitlerin ise bugün durumları değişmiştir. Bodrum başındaki İslâmsaray Mescidi, Turabey mahallesindeki Turabey Mescidi, Abacılar yokuşundaki Hacıilyas Mescidi, Bağlar caddesindeki Solakhalil Mescidi, Çakıldak Mescidi ve mektebi, Külâhbaş Mescidi, Çınarlı hamam ve Bakırhan satılmıştır. Karagazi (1) mahallesindeki mescit ile Ulucami yolu üzerinde bulunan Yumurtalı Mescit ve Musluk köprüsü karşısındaki İbnimür-sel Mescidi yıkılmıştır.
Y"ine bu arada, Demirtaş (Donsuzun) Mescidi (2), Kızılavlu Camisi, Arapcami denilen Selçuk minaresi yanındaki Cami, Emîrsul-tan Camisi, Müslih (hâl yeri), Yazıcıoğlu (Pamukçu evi), ve Çıfıt (Pamukçu mağazası) hanları yıkılmış, Abacılar hanı (postahane karşısı) yanmıştır.
Bu eserlerde bulunan kitâbelerin bazısı muhafaza olunduğu halde, bir kısmının da kaybolduğu görülmektedir. Bu durum, büyük bir boşluk meydana getirmiştir.
Bu kitâbeler, önceleri Arapça yazılmıştır. Osmanlı edebiyatında mümtaz mevkii olan Farsça yazılmış hiç bir kitâbe yoktur. XVIII. yüzyıl ortalarından sonraki bütün kitâbeler Türkçedir.
-
1 Karagazi. Gazi Mihal adına olup, bir de geniş arazi vakfı vardır.
-
2 — Bergama’da Demirtaş malıallesinde. şimdiki sebze - et halinin balık pazarı ağzındaki yerde bulunan Demirtaş mescit ve medresi 1928 tarihinde belediye tarafından yıktırılmıştır. Bugün elde bulunmıyan mescit kitabesinin. Şahap Orhon’un defterindeki kaydına göre “Timurtaş bin Abdullah İ'magfıır Ali Paşa H. 794” yazını ihtiva ettiği anlaşılmaktadır.
Timurtaş Paşazade Lmur Bey'in Bursa’daki camiine asılmış taş vakfiye kitabesinde, Bergama’da cami, medrese ve hamamdan mürekkep bir manzumesi olduğu yazılı bulunduğuna göre, mescit ve medresesi burası ise, hamamın nerede olduğu belli edilmemektedir. Belki uzun yıllaı içinde hamam yıkılmış, mescitle medrese kalmıştır.
Kitabeler sülüs tarzında yazılmıştır. Harfler, şekilleri itibariyle bütün Anadolu’daki karakteristik durumunu taşımaktadır. Doğu ve Güney Anadolu’da çok kullanılan talik yazısı ise Bergama’da nadir görülmektedir.
Dikkate şâyan bir nokta da, itinalı bir şekilde mermere oyulan veya kabartılan Arabça yazılmış kitâbelerde yanlışlıklara meydan verilmiş olmasıdır. Bu hatâların, yazıları taşa yazanlar tarafından yapıldığı şüphesiz sayılmaktadır.
MİHRAPLAR:
Bergama’da bulunan cami ve mescit mihrablarının kıbleye göre istikamet dereceleri arasında önemli farklar tesbit edilmiştir. Yapılan ölçüler: Harputlu Mescidi —3: Lonca Mescidi —5; Parmaklı Mescit —14; Ansarlı Cami —20; Lâleli Cami —20; Kurşunlu Cami —21; Şadırvanlı Cami —21; Ulucami —26; Yeni Cami —46 derece üzerinde fark olduğunu göstermektedir.
MEZAR TAŞLARI:
Tarihî olayları aydınlatması, bazı şahsiyetleri tanıtması bakımından önemli olduğu kadar, güzel sanatları da yakından ilgilendirmesi yönünden ayrı bir değer taşımaktadır. Bunlar başlıca üç şekil göstermektedir:
-
1 — XIV - XV. Yüzyıllarda yapılan mezar taşlarında, üst kısım sivri bir kavisle kesilmiş olup süslüdür. Buradaki düz kabartmalar Şarkvarî bir karakterdedir.
Alt kısım ise, kitâbelidir. Baş ve ayak uçları taşlarının kenarlarındaki ince ve uzun sütuncuklar kitâbeyi çevrelemektedir. Bu taşların arkaları da, yazısız olarak ayni motiflerle süslüdür.
-
2 — XVIII. Yüzyılın ortasından itibaren lahit şeklinde mezar sandukası yapılmıştır. Lâhitlerin baş ve ayak ucu taşları geçmedir. Dört parçalı olanların ise yanları da takmadır.
Lâhitler, Türk - İran tarzının eski motifleriyle Avrupa’nın Barok Stili karışık zengin süslerini taşımaktadır. Bunların baş ve ayak uçları taşlarının iki tarafında olduğu gibi, lahit kısmında da yazılar bulunmaktadır.
-
3 — XVIII. Yüzyılın sonlarında yapılan mezar taşlarının üst kısmı sivri kavisli olmakla beraber iki düz hatla kesilmiştir. Vazo içindeki çiçek demetlerinden veya selviler arasında bulunan camilerden ibaret halis Türk üslûbundaki merkezî motifler, Rokoko tezyi-
natı ile zenginleştirilmiştir, /llt kısımda ise, çeşitli kenar hatları yazıyı çerçevelemektedir.
Kabartma bir resim tablosunu andıran bu levhalar, erkek mezar taşlarındaki kavuk motifleriyle canlandırılmış bulunmaktadır. Bunlar, Avrupa sanatının kuvvetli tesiri altında yeni bir tarz ve dekorun meydana getirildiğini göstermektedir.
ÇEŞMELER:
Bergama’da, evlerdeki çeşmelerden başka mahalle aralarında yapılmış olan yüz kadar çeşmeden bir kısmı bugüne kadar kalmış bulunmaktadır. 20 yıl önce font boruya alınan su tesisi yüzünden bu çeşmelerin suyu kesilmiş ve bir çoğu metruk bir halde bırakılmıştır.
Bugüne kadar ayakta kalan çeşmelerdeki kitabelerin cn eskileri 1153 (1742) tarihli olup, Bergama Voyvodası Hacı Osman oğlu Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır.
Diğer çeşmelerin kitabeleri bu tarihi takip etmekte olduğuna göre, XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren Bergama’ya Geyikli dağından kanal ve künklerle menba suyu getirilmiş olduğu anlaşılmaktadır (1).
Çeşmelerin çoğu trahit taşından yapılmış olup pek azı lahit ve mermerdendir. İki söve üzerine konan taşkın ve sâde başlıkları, sivri bir kemer birleştirmektedir. Kemerin ortasına kitabe levhası yerleştirilmiştir.
Muslukları altına —hayvanların sulanması için— birer yalak konmuştur. Yalağın yanlarında, oturmak ve dolmuş destileri koymak için taş çıkıntısı vardır. Bunların hepsi Türk karakteri taşımaktadır.
Karaosmanlar’dan Hacı Ömer Ağa tarafından XIX. yüzyılın başlarında yaptırılmış olan sebil, devrinin zarif motifleriyle süslenmiştir. Ayni tarihlerde, mermer işçiliğin çok güzel ifadesini bulmuş olan Pabuççular arastasındaki sebil de yaptırılmıştır.
Tine bu arada meydana getirilen şadırvanlardan, Yenicami avlusundaki şadırvan, sebil ile birlikte yaptırılmıştır. Şadırvanlı Cami avlusundaki daha eski. Ulücami şadırvanı ise daha yeni 1322 (1909) tarihinde inşa olunmuştur.
1 Yakın tarihte olaylar - sahife: 6 - 11.
SU HAYRI YAPANLAR:
Çeşme kitâbelerinin tarihlerine göre, hayır sahihlerinin pek sâde yazılmış adlarını, rahmete vesiyle olsun için, sırasiyle yazıyoruz:
Hacı Halil; Eyyüp ve Yusuf; Mustafa oğlu Osman; İbrahim; Hacı Ahmet Ağa; Mustafa kızı Fatma; Hacı Mehmet kızı Gılman; Gü-deoğlu, Hacı Mehmet oğulları Halil ve İbrahim: Tavşanlı Hacı Hüseyin; Ayşe Hatun Mübarek; Hacı Yusuf kızı Ayşe; Mahmut Ağa ehli Emine Hatun; Bergama’da Tüfekçibaşı Arapzade Hacı İsmail Ağa oğlu Mustafa Ağa; Sivaslı Ali Efendi validesi Abdullah kızı Fatma; Çizmeciler esnafı; Hacı Yamakzade Hacı Mustafa Ağa, Dayızade zevcesi Şemsinur Hanım; Hacı Yamak kerimesi Hacı Hatice Hatun (yedi yerde kıbleye karşı çeşme yaptırmıştır); Dülger Hacı Hüseyin kerimesi Ayşe Hatun; Gazzazzade Hacı Hafız Mehmet Emin; Dayızade kerimesi Hatice Hanım; Berber Hacı Osman; Mollabcy zade İsa Bey; Helvacı zade Yusuf Ağa kerimesi Nazire Hanım; Hacı Lâtif Ağa zade merhum Hüseyin Ağa ve zevcesi Hatice Hanım; Hacı Ok-kazade Hacı Halil Ağa ve zevcesi Hatice Kadın; Dimdan zade İbrahim Ağa mahdumu Mustafa Nuri Ağa.
SELÇUK MİNARESİ
Selçuk mahallesinde ve Şadırvanlı Cami yanındadır. Eskiden güdük minare, Arap Cami ve Müftü Camii diye de söylenmiştir.
Minarenin mimarlık tarzı, Selçuk karekterinde olduğunu göstermektedir. Bu bölgenin şaheserlerinden olan minarenin XIII - XIV yüzyıl arasında yapıldığı tahmin olunmaktadır.
Minare kaidesi üstünde bulunan küçük bir kapı, şimdi yıkılmış olan cami ile minarenin bitişik yapıldığını anlatmaktadır. Son cama-at mahallinin giriş yerinde bulunan iki mermer sütun, bugün yerlerinde durmaktadır.
Minare kaidesinin yol üzerindeki kısmının iki tarafı mermer plâka kaplı olup, bir cephesinde niş diğerinde kapı vardır. Bunlar, dıştan Bursa, içten Selçuk tipi (5 taşlı) sivri kemerlidir.
Minarenin kaidesinden gövdeye geçişteki ahengi temin için küp kısmı büyük bademlerle meydana getirilmiştir.
Gövde, 32 X 42 cm. ölçüsünde, lâcivert, firuze (turquoise), açık yeşil, tuğla rengi sırlı tuğlalarla yapılmıştır. Bu suretle gövde, hen-desî şekilde Selçuk özelliğini teşkil eden desenlerle bezenmiştir.
Şerefesi, Selçuk üslûbunda taştan istalaktitlerle işlenmiştir. Şerefe korkuluğunu meydana getiren sekiz köşenin her birindeki motifler ayrıdır. Bunlar, taş oyulmak suretiyle yapılmıştır.
Petek, taş ve tuğla karışık yapılmıştır. Petek üstü, abı ve üç köşeli sırlı tuğlalarla kaplanmıştır. Altı köşeli olanlar açık yeşil, üç köşeliler firuze rengindedir. Altı köşelilerin ortasındaki delikten geçen ve tuğlaları duvara bağlayan çivilerin başları da sırla örtülmüştür.
Külâh, bugün kısmen ahşap, kısmen kârgirdir. Külahın kârgir ve üst kısmının da haricî tesirlere karşı korunmak için sırlı tuğlalarla kaplı olduğu sanılmaktadır.
Minarenin şerefesine kadar yüksekliği 17 m. olup 54 taş basamağı vardır. Minarenin gövde ile çekirdeği birbirine ahşap malzeme ile bağlanmıştır.
Minare, 1930 yılında, İzmir Valisi bulunan Kâzım Dirik tarafından tâmir ettirilmiştir. Bu sırada mimarî değeri olmadığı bir raporla tespit olunan camisi yıktırılmıştır.
Cami avlusunda bulunan 15 kadar medrese odası da 1927 yılında kaldırılmıştır. Burada müftüler oturduğu için bir zamanlar bu medrese Bergama’nın ilim ve irfan merkezi olmuştur.
KOYUN KÖPRÜ
Bergama - Kınık şosesi üzerindedir. Bergama’dan 5 km. uzaktadır. Kitabesine göre bu köprü, âdil Sultan Orhan oğlu Mıuad Bey zamanında Felekiddin’in oğlu (bozulmuştur) tarafından 785 (1384) tarihinde yaptırılmıştır.
Köprünün iki kemeri arasında bulunan iki satırlık kitabesi, iki metre uzunluğundaki mermer levha üzerine yazılmış olup suyun geldiği tarafa bakmaktadır.
Bu kitâbeye göre köprü, Osmanlı Türkleri zamanında, Anadolu’da meydana getirilen en eski eserler arasında yer almaktadır (1).
Köprü, yonu taşlarla ve kireç harçla yapılmış olup iki sahil ve bir orta ayaktan ibarettir.Bu ayakların arası kemerle örtülüdür. Köprünün döşemesi hizasında bulunan 20 cm. lik bir silme ile yonu taş duvar nihayetlenmektedir.
Köprünün Bergama tarafında olan kemerin açıklığı 8,20, Kınık tarafındakinin 12 m. olup 4,80 m. genişliği vardır. Küçük kemerin yataktan anahtar taşına kadar 3,40, büyüğünün ise 5 m. yüksekliği bulunmaktadır. Orta ayakta ve menba tarafında bir mahmuz vardır.
Köprü tonozunun yarım daire şeklinde silmeli özengi taşı, esasında köprünün inşası sırasında kalıbı tutmak için yapıldığı halde, ayni zamanda süs olarak kullanılmıştır.
Köprünün üst geçidi —eski devirde yapıldığı gibi— dardır. Karşıdan gelen vasıtayı beklemek için köprü başlarında daha geniş yerler meydana getirilmiştir. Bugün görülen şakulî korkuluklar, sonradan geçidi genişletmek için yapılmıştır.
Bakırçay’ın büyük kollarından birinin üzerinde kurulan ve Bergama - Kınık - Soma yolu üzerinde asırlar boyunca geçit sağlayan bu köprü, devrinin bütün özelliklerini taşımakla beraber, tâmirler yüzünden ana hatlarından bir kısmını kaybetmiş bulunmaktadır (2).
NOT: Elde bulunan berât ve ilamlara göre, Murad-ı Hüdaven-diğâr (1360 - 1389), Hatip Mahmud Efendi’ye paşalık tevcih ettiği gibi bir de timar vermiştir.
Hatip Paşa timarı, Koyun Köprüden Araph ovasına kadar bir saha içinde bulunuyordu. Paşaoğlu çiftliği de Koyun Köprünün solundaki tepede kurulmuştur.
Bütün bunlar, ’»u köprünün Hatip Mahmud Paşa tarafından yaptırılmış olduğunu anlatmaktadır. Belki bu köprünün adı. Paşa köprü, Boyun köprü iken sonradan Koyun Köprü olmuştur.
Köprü kitâbesinde bozulan yere Mahmud ismi konursa Fele-kiddin’in oğlu anlaşılmış olacaktır. Netekim Hatip Mahmud Paşanın oğlu Hiybetullah da Taşhan ile Küplü hamamı inşa ettirmiştir (3).
-
1 En eski Osmanlı kitabesi, (H. 738) tarihini taşıyan Bursa’dakiŞahadet camii kitabesidir.
-
2 Koyun köprüden sonra yol. eskiden şimdiki Dağıstan köyü altından gitmekte ve Bakırçay üzerindeki bugün harap olmuş üç gözlü Hasanağa köprüsünden geçmekte olduğunu, yaşlılar bilmektedir.
-
3 - Paşaoğulları sülâlesinin bugün en büyüğü Vahide Harputlu kadındır. Doksan yaşında olduğu halde hafızası yerendedir
U L U C A M İ
Bergama çayının sol sahilinde ve Tekke Boğazına giden yolun başındadır.
Kuzeye bakan kapısı üstündeki kitabesinde şu yazılar vardır: Sultanlar Sultanı, Arap ve Acem Ümerasının Emîri, Gaziler ve Mücahitler Yardımcısı,
Murat Han’ın oğlu Sultan Bayezit Han (1)
801 (1399)
Cami, içten 24X26 m. ölçüsündedir. Uzunluğu Kuzeyden Güneye doğru olup, dört kalın fil ayağı üzerinde yükselen Türk tarzı kemerli üç kubbe ile örtülüdür. Kubbeler sekiz köşelidir. Ortadakinin 17, diğer ikisinin 15,5 m. yüksekliği vardır. Kubbelerdeki pencereler karşılıklı açılmıştır. Yalnız, kubbelerin birleştiği yerlerdeki pencereler sağırdır.
Kemerlerin açılmasını önlemek ve binayı bağlamak için eskiden kullanılmış olan dövme gergi demirlerinin çürümesi yüzünden demirler son yapılan tamirde çıkarılmış ve yerine potreller konulmuştur.
Geniş ve aydınlık olan camiin yapılışında bir sadelik varsa da, kapı ve mihrabı gayet muhteşem tezyinat taşımaktadır.
Mihrap, Selçuk mimârîsi tesiri altında süslenmiştir.
Sülüs ve girift yazılariyle hendesî şekildeki tezyinatı sanatkâra-ne yapılmıştır. Mihrabı çevreleyen ... İlâllâhil mesacit hadîsi şerifi 14 defa kullanılmıştır. Hattı kûfî ile yazılmış olan yazı ise henüz oku-namamıştır.
Minber, mermerden yapılmıştır. Şebekesi hendesî şekilde olup gömme oyulmuş, fakat oyuntu arka tarafına kadar geçmemiştir. Minber kapısı yassı kemerli olup üzerinde rûmîlerie tezyinat yapılmıştır. Kapının üstüne silmenli bir tepelik konmuş ve bu tepeliğin cephesinde hattı kûfî ile (Sûre-i İhlâsın yarısı) yazılmıştır. Basit ve sâde olan minber, ayrı bir güzellik vermektedir.
1 — Yıldırım Bayezit devri : 1389 — 1402.
Poyracıktaki Yıldırım cami ile hamamının da bu sırada yapılmış olduğu sanılmaktadır.
Mahfel büyük tamirde yeniden yapılmıştır.
Camide iki kapı bulunmaktadır. Batıdakinin temiz bir taş işçiliği vardır. Ve sivri kemerlidir. Kuzeydeki kitâbeli büyük kapı ise mermer işçilik ve tezyinat bakımından mimarî zenginlik içindedir.
Kitabenin altında silmeyi meydana getiren çıkıntı gayet ince işlenmiş altiı - üstlü lâlelerle bezenmiştir. Bu tarz tezyin işleri bir özellik taşımaktadır.
Binanın üç duvarı sert ve yumuşak trahit taşlarından yapılmıştır. Arka duvarı ise küçük taş ve kireç harçla örülmüştür. Bu duvarın içinde, kubbeye çıkan iki taş merdiven bulunmaktadır.
Diğer duvarların pencereleri gibi, öndeki duvarda bulunan pencerelerden alttaki ikisi köşeli, üstteki dört pencere sivri kemerlidir. Bir de kapı üstünde daha küçük bir pencere vardır.
Binanın esas duvarlarının saçakları, taş arnıûdî kavaldan silineli yapıldığı gibi, kubbelerin oturduğu duvarlar ise kirpi saçaklariyle nihayetlendirilmiştir.
Binanın üç cephesindeki temellerin daha eski bir binadan kaldığı, arka temelin ise genişletilerek yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu yapıda, Roma jimnasından (Büyük alan) getirilmiş antik taşlar kullanılmıştır. Doğu - Kuzey duvarları köşesine konmuş dört metre uzunluğundaki büyük taş üstünde bulunan bir yılanın vazoya uzanmış (Kantharos) kabartması da bunu anlatmaktadır.
1832 tarihinde Anadolu’daki seyahati sırasında Bergama’ya uğramış olan Fransız tarihçilerinden Charles Texier, bu binanın Bizans’ın Küçük Ayasofya Kilisesi» olduğunu, ve «Bu binada ne bir kitabeye, ne de mimarî bir tezyinata tesadüf etmediğini» Küçük Asya tarihinde yazmıştır.
Bu sırada cami harap olmuş, tepeden akan moloz ve arkadan atılan gübrelerle saçak hizasına kadar dolmuş bulunuyordu. Bu semte sonradan Hıristiyanların yerleşmiş olması bu binanın uzun zaman metruk kalmasına sebep olmuştu.
1905 Yılında, Bergama'da kaymakam bulunan Kemal Bey delâletiyle bu muazzam bina ortaya çıkarılmış ve yeni baştan onarılmıştır. Bu suretle kapı üstündeki kitâbesi, mihraptaki tezyinatı ortaya çıkarılmıştır.
Kapı üstünde bulunan mermer levhadaki kitâbenin temizlenmesi kolay olmuşsa da, mihraptaki yazı ve süslerin tanzimi güç olmuştur. Bunların sıva altından çıkarılmasında, çok bozulan yerlerinin
tamirinde Sami Altan (eski Bergama Belediye Reisi) büyük bir himmet ve gayret göstermiştir.
Bu onarım sırasında ortaya çıkarılan eski minare temeli üzerinde yeniden yaptırılan minarenin yüksekliği 38 m. olup şerefesine kadar 103 basamağı bulunuyordu.
Minare, iskeleden çıktığı zaman Tekke Boğazına doğru bir eğrilik göstermiştir. Bu eğriliğin, boğazın sert rüzgâr akıntılarına karşı dayanıklı olması için yapıldığı minareci tarafından ileri sürülmüştür. Fakat kırk yıl sonra, aksi istikametten gelen şiddetli bir fırtına (9/10-XI-1949 gecesi sabaha karşı) minareyi saçak hizasından devirmiştir.
Eskiden kalan bu temel üzerinde, bir minarenin bulunup bulunmadığı belli değildir. Fakat yüzyıllar boyunca böyle büyük ve muhteşem bir ibadethanenin minaresiz bırakılmış olması da akla mülâ-yinı gelmemektedir.
Cami avlusunun kuzeyinde medrese odaları ile bir de müderris ve müftü dâiresi yaptırılmıştır. (Bu dairenin üstüne minare düşmüş ve yarısını yıkmıştu-.)
Yine bu sırada, avluya bir şadırvan yaptırılmıştır. Sekiz köşeli ve sekiz sütunludur. Sütunlar arasındaki açıklık, yekpâre taştan ve iki armûdînin birleşmesinden meydana gelen basık kemerle bağlanmıştır. Kemerlerin üst kısmı yontma faşla tamamlanmış olup örtüsü ahşaptır.
Şadırvanın tam ortasında ve direkler üzerine konmuş bir feneri bulunmaktadır. Etrafı taşla örtülü bir su deposu vardır. Şadırvan son devrin basit bir sanat eseridir.
NOT
1 — Küçük Asya tarihi : CİM - 1. Sahife - 373 — 395.
-
— Sami Altan ve Müezzin Halid öter’den bilgiler.
-
— Yeni dairenin ilk müderris ve müftüsü Ahmet beylerli Ahmed Hulusi Efendidir.
-
- Şadırvandaki yazıları, Bergamah şâir Aşkî Efendi yazmıştır.
ULUCAMİ MİNARESİNİN DURUMU:
Koyun köprü, Murad-ı Hüdavendigâr’ın fermaniyle paşa olan ve tımar alan Hatip Paşa tarafından minnet ve şükran borcu olarak yaptırıldığı gibi, Hatip Paşanın oğlu Hibetullâh da ayni duyguların tesiri altında II. Murad zamanında Taşhanı meydana getirmiştir.
Ulucami ise, doğrudan doğruya, Sultanlar Sultanı Bayezid Han namına inşa ettirilmiştir. Bu suretle selâtin cami sayılmaktadır. Bu camiler ise iki veya daha ziyade minarelidir.
Buradaki minarenin iki veya üç şerefeli olduğu da kabul edilemez. Ayni devirde, Kırkağaç’ta tanınmış ve sayılmış bir zat olan Ayanzade Süleyman Efendi Hoca, büyük medresesi içinde yaptırdığı kurşunlu camide iki minare kurdurmak istediği halde İstanbul’dan müsâade edilmemiştir.
Bunun üzerine, Ayanzade, çift şerefeli bir minare yaptırmış olduğu gibi, Kınık çarşı camii minaresi de iki şerefeli meydana getirilmiştir.
Bütün bunlar, Ulucami’de ikinci bir minare temelinin bulunması lüzumunu anlatmaktadır. Bununla beraber, selâtin camilerinde âdet olduğu halde, kaymakam Kemal Bey tarafından —yine o devirde— tek bir minarenin nasıl yaptırıldığı düşüncesini de ortaya çıkarmaktadır.
TABAKLAR HAMAMI
Bergama çayının sağ sahilinde ve Ulucami karşısındadır. Eskiden çay boyunda bulunan tabakhaneler arasında kaldığından bu adı almıştır. Daha eskiden ise, bu civarda Pabuçtular arastası (Başmak Pazarı) bulunduğundan bu isimle anılmıştır. Buraya Çınarlı Çarşı da denilmiştir.
Hamam, 1258 (1842) senesindeki sel baskınında harap olmuştur. Bugün beş ev arasında kalan bu binanın bir kısım yerleri ayakta durmaktadır (1).
Kitabesi yoktur. İnşa tarzına göre, Ulucami ile birlikte yapılmış olduğu tahmin olunmaktadır.
Hamam, tezyinatının zenginliği ve çeşitliliği itibariyle sanat bakımından üstün bir değer taşımaktadır. Büyük tahribata uğramış olmasına rağmen, binanın yapılışında devrinin yüksek mimarlık ve sanatını görmek mümkün olmaktadır.
Hamamın cephesi 9, derinliği 22 ve kubbesine kadar yüksekliği 5 m. dir. Cephenin ortasında bulunan kapısından soyunma yerine girilmektedir. Burayı örten büyük kubbe sağlam kalmış, diğer kubbeler ise yıkılmıştır.
Soyunma yerinden, sivri kemerli bir kapı ile ikinci bölüme girilmektedir. Burada sağda birer kubbeli üç halvet, solunda biri tonoz, ikisi kubbeli olmak üzere üç halvet ve sofa bulunmaktadır.
Hamam, âdi taş, tuğla vc kireç harçla yapılmış ve dört duvar üstüne kubbeler oturtulmuştur. Dört köşeden daireye geçiş sırasında köşelerde istalaktitli tezyinat meydana getirilerek boşluk örtülmüştür. Duvar sıvalarının üzeri kalem işleriyle işlenilmek suretiyle de güzellik sağlanmıştır.
İstalaktitler değişik şekillerle meydana getirilmiştir. Muka'ar istalaktitli tabakaları muhaddep olanlar takip etmiştir. Bunlar, birbiri üzerine katmer katmer çıkmaktadır.
Bugün tamamiyle sökülmüş olan döşemenin altındaki cehennem yollariyle hamamın ısıtıldığı izlerden belli olmaktadır. Duvarlarda
1 Eski tabakhanede bulunan sel kitabesi 30 yıl önce yeni tabakhaneye sakin itmiştir. Nuh un tufanını andıra^ sel. ramazanın onuncu günü Bergama’yı asmıştır. Lak. (Bergama da yakın tarihte olaylar - Osman Bayatlı.
yan-yana görülen dar kiniklerden sıcak - soğuk su akmıştır. Ayrıca, hamamın havasını değiştirmek için kubbelere kadar çıkan künk bacalar da bulunmaktadır.
Hamamın arkasında ve çay boyunda bir evin bahçesinde bulunan su mahzeni ile külhanı oldukça sağlamdır. Bunun genişliği 2, uzunluğu 12, yüksekliği 2 m. dir.
Arkeolog - Mimar Dr. P. Schazman tarafından 50 yıl önce yapılmış olan hamamın plânı, Türk sanatının zevk ve ahengini bütün inceliğiyle göstermektedir.
PARMAKLI MESCİT
Ulucami ye giden yol üzerinde ve Tabakhane hamamı yakınındadır. Sanatkarane yapılmış pencere parmaklıkları yüzünden Parmaklı Mescit adını almıştır. B
Mescidin kitabesi yoktur. XVI. yüzyıl sonlarında yapılmış olduğu sanılmaktadır. |
Mescidin dıştan güney duvarı 8.5, doğu duvarı 6,9, kuzey duvarı 9,50 ve batı duvarı 7,5 m. dir. Dört duvara oturan kubbesi 8 köşeli kasnak üzerindedir. Kubbenin örtüsü kurşun olmak icabederken sonradan kiremitle örtülmüştür.
Son cemaat mahallinin güney duvarı 9,5, doğu duvarı 5,6, kuzey duvarı 10.20 ve batı duvarı 4,5 m. dir. Doğuda bulunan bir kemerin ayağı, burasının da kubbe ile örtülü olduğunu anlatmaktadır. Şimdi ahşap çatılıdır.
Mescit kapısının dış kemeri düz, iç kemeri 11 parça taşın birbirine geçmesiyle yapılmış olup, bu suretle mukavemet sağlanmıştır.
Binada antik taşlar kullanılmıştır. Zemin, kenarı 10 cm. olan 6 köşeli tuğlalarla döşenmiştir.
Altlı üstlü -9 penceresi vardır. Alt pencerelerin etrafı mermer söve ile çerçevelenmiş olup, bu mermer söve içine lokmalı klâsik parmaklıklar yerleştirilmiştir. Parmaklıklar, demircilik sanatının parlak bir eseridir. Çubuklar çekiçle dövme yapılmış olup birbirine kaynatılmış ve geçirilmiştir.
Mermer çerçeve içinde yüksekliği bir, genişliği 0,80 m. olan çubukların sayısı, genişliğinde 6, yüksekliğinde 4 tür. Alt kısımda yüksekliğine 2. genişliğine 3 çubuk vardır. Genişliğine geçenleri bitişik, yüksekliğine geçenleri deliktir. Üst kısmı ise bunların aksi yapılmıştır. Birleşme yerleri dörtgen olup üstü maindir.
Eskiden binanın ehemmiyetine göre ahşap veya demir parmaklık kullanılmıştır. Üst pencerelerden birinde, bugüne kadar kalmış ahşap bir çerçeve bulunmaktadır. Demir parmaklıklı pencere tarzı bilhassa XVII. yüzyılda inkişaf etmiş bulunuyordu.
Alt pencerelerin tahfif kemerleri içinde pencere aynasını teşkil etmek üzere tuğla ile motiflendirilmiş kısım zamanla yerinden düşmüş ve bugün esas duvar bünyesi görülmektedir.
Mescidin bilhassa doğu duvarı tuğla ile taşların birbirine bağlanmasından meydana gelmiş bir işçilik taşımaktadır. Bu tarz duvar imali klâsik mimarlığımızın başlıca karakteridir.
Türk mimarisinde binaların esas hatlarını teşkil eden taş gibi fevkalâde mukavemeti haiz malzemeden başka, sanatkârların yapmış olduğu tuğlaları tetkik edersek görürüz ki, haricî tesirlerle taş eriyor, fakat tuğla selâbetini muhafaza ediyor. Bu da, sanat erbabının mesleği üzerindeki titizliğini pek güzel göstermektedir.
Güney-doğu duvarının köşesi, taş üzerindeki bademlerle bir özellik teşkil eden kesiklik yapılarak duvarın emniyetini sağlamıştır.
Önündeki çeşmesi ve batı-güneyindeki mezarlığı kaldırılmıştır. Bugün bu saha açıklıktır. Doğu tarafındaki evler de açıldığı ve çevresi düzenlendiği zaman bu müstesna eser bütün güzelliğiyle ortaya çıkmış olacaktır.
LONCA MESCİDİ
Zahire loncasındadır. Eski adı Cafer Çelebi, yeni adı Lonca Mescididir (1). Mahallesine göre Divanıhızır, çarşısı itibariyle Semerciler, uzun zaman burada imamlık yapan ve çok muhterem bir zat olan Sarıhoca namından dolayı Sarıhoca mescidi adlarını da almıştır.
Mescidin kapısı üstündeki boşlukta bir kitabe bulunduğu sanılmaktadır. Mescit, içten 6X6. 20 m. ve son camaat mahalli de 4X5,5 m. ölçüsündedir. Her iki kısım birer kubbe taşımaktadır. Büyük kubbe 9. küçük 8,5 m. yüksekliktedir. Köşelerde alçıdan istalaktitler vardır. İki kısmında da birer mihrap bulunmaktadır.
Binanın ön cephesi iç-içe iki kemerden meydana gelmiştir. Dıştaki kemer Bursa tipi, içteki pencerelerin bulunduğu kemer ise, klâsik iki merkezi kemerlidir. Bu suretle ağırlık, pencere yanlarındaki ayaklara verilmiştir.
Ön cephenin duvarları, aralarına ufki olarak üç sıra tuğla yerleştirilmiş yonu taş ve kireç harçla işlenmiştir. Bütün duvarların üzerleri üç dişli kirpi saçakla nihayetlendirilmiş olup binaya orijinal şeklini vermiş bulunmaktadır. Altlı üstlü 9 penceresinden kuzeyde bulunan ikisini binalar kapamıştır.
İç döşemenin tuğlaları üstüne sonradan tahta döşenmiştir. Son cemaat mahallinde ise 4 büyük mermer plâka bulunmaktadır. Batıya bakan ve bir metre kalınlığı olan iç kapının söveleri kara taştandır. ' e sivri kemerlidir. İki kanatlı ahşap kapısı ile pencere kanatları devrinin hususiyetini taşıyan klâsik geçmeli mustatil ve dört köşe tablalardan meydana getirilmiştir.
Mescit, muhtelif zamanlarda bir çok tamir görmüştür. Burada, son cemaat mahallinin yıkılmış olan ön cephesi yanında, sonradan altlı üstlü iki ahşap oda yapılmıştır.
Mescidin, yerden saçağa kadar 23 basamaklı bir ezan okuma yeri bulunuyordu. Geçen yıl burada 15 m. yüksekliği olan 41 basamaklı güdük bir minare yaptırılmıştır.
Mescidin kuzey bitişiğindeki küçük mezarlık, asırlık servileriyle birlikte kaldırılmıştır. Bununla beraber, mescidi dükkân ve evler sarmış bulunmaktadır.
1 — Cafer Çelebi'nin, Bergama'nın Osmanlı Türklerine geçmesi üzerine, burada nüfuz sahibi bir kimse olduğu sanılmaktadır, Çukurhan ile çarşının da bu mescitle birlikte yaptırdığı tahmin olunmaktadır.
onca Mescidi
ÇUKURHAN
Saraçlar arastası ile Ekin loncasının Şeftali sokağı arasındadır.
İnşa tarzına göre, hanın XIV-XV. yüzyıllarında yapıldığı tahmin olunmaktadır. Burada, üstü tonozlu bir çarşının da bulunduğu kalan izlerden anlaşılmaktadır.
Çarşı içine açılan kapı kanatlarının 2 m. daha içerde olduğunu kapı üstündeki mil yatakları anlatmaktadır. Giriş yerinin iki tarafındaki odalarda da tonoz örtü bulunuyordu.
Kapı üstündeki oda, dört duvar üstüne oturtulmuş kubbesiyle bugüne kadar sağlam kalmıştır. Bu odanın ikili üçlü ufki tuğlaların çevirdiği küçük yonu taşlarla yapılan muhtelit klâsik duvarında bir penceresi vardır. Burada bulunan Bursa tipi bir kemer, 15 cm. kadar bir girinti yaparak bir niş vücuda getirmiş ve boş sathının içinde iki merkezli klâsik kemerle pencere açılmıştır.
Odanın cephe saçağı altında küçük tuğladan konsolcuklar kullanılmıştır. Başka binalarda görünmeyen bu tarz, Bergama için bir özellik taşımaktadır.
Dört köşe olan avluyu iki kat eyvan (hayat) çevirmektedir. Bunlardan alttakiler tonoz, üsttekiler kubbe ile örtülüdür. Dört köşe olan ayaklar kaba yonu taş ve kireç harçla yapılmıştır. Bunlara kemerler ve kemerler üzerine de tonozlar binmektedir. İkinci katta ise, kubbeler iki paye ile duvardaki kemere bağlanan yan kemerlerin teşkil ettiği dört yarını daire üzerine oturtulmuştur.
Eyvanı teşkil eden her kemerin arka taraflarına birer oda yapılmıştır. Odalar yarım üstüvane şeklindeki tonozlarla örtülüdür. Yalnız köşelerinde üç satıhlı tonoz vardır.
Hanın kuzey duvarı 33 m. uzunluğunda olup, ufkî tuğlaların çevirdiği küçük yonu taşlarla yapılmıştır. Bu duvarda altlı, üstlü tuğladan sivri kemerli 8 pencere vardır. Burada eskiden bir kapı bulunul ken, hanın üç varise taksimi üzerine son senelerde yeni bir kapı daha açılmıştır.
Hanın ortasında bir kuyu vardır. İçinde 10-15 m. arasında değişen derinlikte su bulunmaktadır.
Hayvan ahırları, hanın —sağlık durumunu korumak için— do-
ğu bitişiğinde yapılmıştır. Bunların üstü, arasına konan çam kabuk-lariyle hafifletilmiş dolgu tonozlarla örtülmüştür.
KAPALIÇARŞI: Hanın cephe duvarı boyunca karşılıklı 40 kadar dükkân bulunduğu anlaşılmaktadır. Üstü tonoz örtülü olan bu dükkânlardan bugün han sırasında sekizi, karşısında da ikisi kalmış bulunuyor. Çarşı tonozunun istinat sathını teşkil eden duvarın düzeltilerek sonradan kiremitle örtüldüğü izlerden belli olmaktadır.
Bir zamanlar, han etrafı büyük bir ticarî ehemmiyet taşımıştır. 1828 yılında İzmir’den Bergama’ya gelen İngiliz seyyahı mr. Charles Makferlayn, buraya inmiş ve bu hanın bir resmini yapmıştır.
Yangm ve zelzeleden harap olan han ve çarşı, ahşap yapılar ve çeşitli tâmirler yüzünden bugün esas hüviyetinden pek az iz bırakmış bulunmaktadır.
HOCA SİNAN MESCİDİ
Turabey - Hocasinan - mahallesinde Yanıkkonaklar alanındadır. Mescidin kitabesi yoktur. Tamir kitabesi 1240 (1824) tarihlidir.
1005 (1597) tarihli bir vakfiyeye göre, Şeyhülkura Ahmet Efendi tarafından Zeytinlideğirmen (Belediye mezbahası yanındadır.) bu mescide vakfedilmiştir. Bu itibarla bu mescidin XVI. yüzyılın sonlarında mevcut olduğu anlaşılmaktadır (1).
-
5,25 m. kare plânlı olan mescit, dört duvardaki sekiz köşeli kas nak üstüne oturtulmuş bir kubbeyi taşımaktadır. Sonradan kiremitle örtülmüştür.
4X6,15 m' ölçüsünde son cemaat mahalli ahşap bir sayadır. Son zamanlarda yeniden tamir görmüş olan mescide, geçen yıl küçük bir minare de ilâve edilmiştir. 23 basamaklı olan minarenin yüksekliği 8 m. dir.
1 - Vakfiye, her ramazan ayında üstüne bir kile susam (100 kg,) ekilecek kadar pidenin fakirlere dağıtılması şartını da, taşımaktadır.
KÜPLÜ HAMAM
Rüştiye mektebi caddesindedir. Taşhan ve İncirli mescitle birlikte yapılmıştır, hamamın soyunma salonundaki havuz üstüne konmuş olan mermer küp yüzünden Küplü hamam adını almıştır (1).
Hamamın kitabesi yoktur. 830 (1427) tarihli vakıfnamesinde, Hatip Mahmut Paşa’nın oğlu Hibetullah tarafından yaptırıldığı ve vak-folunduğu anlaşılmaktadır (2).
-
8,5 X 16,6 ölçüsünde olan hamamın esas kubbesini taşıyan duvarlar, moloz taş ve kireç harçla yapılmıştır. Hamama, caddeye bakan büyük kapısından girilmektedir. Kadınlara tahsis edildiği günlerde ise arka sokağa açılan küçük kapısı açık bulundurulmaktadır.
Soyunma salonunun üstü ahşaptır. Görülen kemer izleri, burasının kubbe ile örtülü olduğunu anlatmaktadır. Söylendiğine göre, bu kubbe, yüz yıl önce yıkılmıştır. Mermer plâka döşeli salonun ortasında bir havuz, etrafında soyunma yerleri vardır. Buradan, küçük kapı yanında bulunan ara kapısından soğukluk denilen odaya, oradan da yıkanma yerine geçilmektedir.
Yıkanma yerinde bir göbek taşı, üç halvet ve bir sofa ile bir de ayakyolu bulunmaktadır. Göbek taşının üstünde büyük bir kubbe, ötekilerin üzerinde de daha küçük kubbeler vardır.
Büyük kubbenin olduğu yerde, dört köşeden 8 köşeye geçmek için köşelerde istilaktitler vücuda getirilmiştir. Mermer döşemenin etrafındaki oluklar suları kanala akıtmaktadır.
Kapının kaışısına gelen halvet, zengin mermer döşeme taşımaktadır. Dört köşe zeminin ortasındaki yuvarlak, deniz dalgası şeklinde bal köpüğü rengi yekpare somakiden yapılmıştır.
Bunun etrafını, yeşil, kırmızı, beyaz somakilerden stilize edilen Köşeli vazolarla yapılmış motifler çevrelemiştir.
Yuvarlaktan dört köşeye geçiş de, yine aynı renkteki somakilerle tamamlanmış olup, etrafı yeşil mermerle bordrolanmıştır.
Hamamı ısıtmak için döşemenin altında birçok cehennem yolları wlhMldan hararet -^^i:
Bu yolların işlemesi için bir cehennem bacası ve hamamın hava değişimi için de yedi buhar bacası meydana getirilmiştir. Kubbelerde bulunan cam fanuslar hamama loş bir ışık vermektedir.
-
1 Bu hamamda bulunan mermer küpün göbeğinde, kabaıtma bir şerit halinde onbeş süvari bir bayram gününü kutlamaktadır. Bu küp ile birlikte Bizans altını dolu olarak bulunan diğer iki küp şimdi İstanbul Ayasofya müzesinde bulunmaktadır.
Bak: Bergama’da Küplü hamam - Osman Bayatlı.
-
2 Hamamın Arapçası olan vakıfnamenin kısaltılmış Türkçesi şöy'ledir: Bergama’da Ece mahallesinde (Veziı'ierden Ece Bey adından» kendi mülk i at: hamamı, akar suyu, avlusu, havuzları, kapıları, kilitleri, odaları ve bütün cnyalariyle vakvetti. Satılmaz, hibe edilmez, rehin bırakılmaz, değiştirilmez, irsen intikal etmez, ta kıyamete kadar. Eğer bir kimse bunun vakfolundu-ğunu işiterek değiştirirse, günahı tebdil edenlerin üzerindedir... Bir kimse bunun iptaline çakşır ve harap olmasına sebep olursa.. Allahın meleklerin ve insanların lanetine uğrasın.
TAŞHAN
Rüştiye Mektebi caddesinde ve Küplühamam yanındadır.
Kapısı üstünde bulunan kitabesine göre, bu kervansaray, Sultan Mehmed’in oğlu Sultan Murad zamanında, Hatip Mahmud’un oğlu Hibeytullah tarafından 835 (1432) tarihinde yaptırılmıştır.
Kitâbenin bulunduğu açıklık yonıı taşla işlenmiş ve bunun altına klâsik (9 Taşlı) basık Türk kemeri ve mermer söveler yerleştirilmiştir. Kapı önünde bir tonoz veya kubbenin bulunduğunu, kalan kemerin izleri anlatmaktadır.
Kapıdan girilince sağdaki oda ile, sonradan ahır haline getirilen bazı odalar ve şimdi kapısı caddeye açılan bir oda (yazıhane) tonozludur. Tonozları çökmüş olan yerlere ahşap örtü yapılmıştır.
Bina, esasında bir katiydı. Çeşitli antik sütun, başlık ve altlıklar kullanılmak suretiyle meydana getirilen saya arkasına odalar dizilmiştir. İkinci kat, sonradan ahşap olarak yapılmıştır.
Büyük kapının tam karşısında ahır kapısı vardır. Kapı, iki merkezli klâsik (19 Taşlıdır) Türk kemeridir. Ahır, 21,5X8 ölçüsünde tonoz örtüsüne kadar yüksekliği 5 m. dir.
Ahır, yonu büyük taşlarla meydana getirilmiş 4 kemer üzerine tonozu oturtmak suretiyle yapılmıştır. Tonoz üstündeki toprak tabakasının ağırlığını azaltmak, aynı zamanda haricî hararete karşı tecrit malzemesi olmak üzere, arasına çam kabukları konulmuştur.
Ahır kapısının iki tarafındaki tonozlu iki oda, sonradan kiremitle örtülmüştür. Burada bulunan dört köşe plânlı kuyu 30 yıl önce kapatılmıştır. Kuyu etrafında bulunan sekiz köşeli taş çerçeve ile suyun akması için yapılan taş oluk döşeme arasında görülmektedir. Yalaklar ise kaldırılmıştır.
Ayakyolu yapılmış olan odada ocak izi bulunduğuna göre, burasının yemekhane ve sonradan kahve ocağı olarak kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Hanın, İncirli mescit tarafında bulunan duvarı, binanın yapısı flkİF vermektedîr- 28,40 m. uzunluğunda olan duvar . taŞİardan Sonra’ tu£la,a™ çerçevelediği klâsik şekilde meydana getirilmiştir. Burası, iki dişli kirpi saçağı ile niha-
yellenmektedir. Saçağın üstünde bulunan moloz, duvar ise sonradan yapılmıştır.
Bu duvarda bulunan şakulî (mazgal şeklinde) dar pencereler 15 ><40 cm. ölçüsündedir. Bunların taş lentolarında, üzerine oyma olarak. Türk tarzında iki merkezli kemer işlenmiştir. Bu pencerelerden yalnız birisinde iz kalmıştır (1).
1 - Büyükbaşlarla yapılan esas duvarın uzunlugu28,40 m dir. Bu duvara bitişik olan eski taşhan medresesi kapısına kadar 12.6() m. dıvar eklenmiştir. Bu suretle meydana getirilen 41 metrelik uzunîuk, Bergama’da Karacsmanoğlu dönümü olarak kullanılmıştır. Bu dönüme koca dönüm de denir.
TaşKan o . \0*-
1 I I I I I 1 1 '-1-1
İNCİRLİ MESCİT
Rüştiye mektebi caddesinde, Küplü hamam ile Taşhan arasında ki sokak içindedir.
Kitâbesi yoktur. Mescidin hamam ve han ile birlikte, Paşaoğul larından Hibetullah tarafından yaptırılmış olduğu kabul olunmak tadır.
Mescit, içten 6,20X6,20 ölçüsündedir. Tuğla arasına konmuş yo nu küçük taş ve kireç harçla yapılmış dört duvar üstüne oturtulma bir kubbesi vardır. İç köşeler istalâktitlidir.
Duvarların üzeri bir dişli ve kubbenin oturduğu kasnak ise il dişli kirpi saçaklarla çevrilmiştir.
Mescit, bir çok tamir görmüştür. Son cemaat mahalline açıla kapısı kapatılmış, doğuya bakan pencerelerinden biri kapı yapıl mıştır.
Son cemaat mahalli zamanla yıkılmış olduğundan sonradan bu rası bir oda haline getirilmiştir. Avlusundaki imanı odası ve mezar lar ile sokak üstündeki çeşmesi kaldırılmıştır.
KURŞUNLUCAMİ
Hükümet konağı yanındadır. Kubbesi kurşun kaplı olduğundan bu adı almıştır.
Doğuya bakan duvarındaki iki satır kitabesine göre, bu cami, Sâfî'nin oğlu Hacı Haşan tarafından 837 (1439) tarihinde yaptırılmıştır.
Cami, 9, 10 m. kare teşkil eden bir plân üzerine yapılmıştır. Kubbesinin çapı 9,20 m. dir. Duvarların bitimindeki kirpi saçağı yerine, 45 derecelik geniş pahlı ve altı dişli 20 cm. kadar çıkıntısı olan taş silmeler yapılmıştır.
Kubbe kasnağı daha küçük açık renk yonu taşlardan örülmüştür. Üzerinde 45 derecelik pah bulunan bir silme ile 8 köşeli kubbe kasnağının üstü tamamlanmıştır.
Binanın içinde, kasnaktan kubbeye geçişi sağlamak için büyük bademler meydana getirilmiştir. Bu suretle dört köşeden 8 köşeye geçişi temin eden ve istalaktitlerle süslenen köşeler yerine, kasnağın yüksekliğini gösteren duvar kısmı üzerinde büyük bademler vücuda getirilmiştir.
Binanın, güney ve batı duvarları temiz bir taş işçiliği ile yapılmıştır. Duvar, altta üç sıra koyu ve üstte daha açık olmak üzere iki renk taştan meydana getirilmiştir.
Güney duvarında üstte iki ve batı duvarında üstte biri sade, biri söveli iki, alt kısmında da kemerli iki büyük pencere vardır. Bunların tamir sırasında açıldığı veya genişletildiği anlaşılmaktadır.
Son cemaat mahalli 3,5X9 nı. ölçüsünde olup, doğu tarafındadır. Esasında burasının iki kubbe ile örtülü olduğu kemer izlerinden ve konsol taşından belli olmaktadır. Burada da bademlerle süslü bir mihrap vardır.
Camiin kuzeye bakan şimdiki kapısı sonradan açılmıştır. Eski kapının, kitabenin altında bulunduğu kapıya azamet veren silmeler belli etmektedir.
Zemin, 4 köşe tuğla döşelidir. Minber ahşaptır. Mihrap, 4 sıra bademlerden meydana getirilmiş alçı istalaktitlerle süslenmiştir. Mahfel sonradan yapılmıştır.
Minare, cami duvarının kuzey - doğu köşesindedir. Bina ile bir-
likte yonu taştan inşa olunmuştur. Kapısı, cami esas kapısiyle yan-yana dışa açılmış bulunmaktadır.
Sarı taştan ve temiz bir taş işçiliği ile vücuda getirilen minarenin 20 m. yüksekliği olup, şerefesine kadar 41 basamağı vardır.
Cami, muhtelif zamanlarda çeşitli tamir görmüştür. Birçok yerleri, tamir ve temizlik için sıva ve badana ile örtülmüştür. Bu yüzden binanın asaletini gösteren taşlar kapatılmış bulunmaktadır.
Caddeye bakan duvardaki Maşallah yazılı lâvha, 1301 (1885) tarihinde konmuştur. Burada bulunan yılan kabartmalı bir taş sökülerek İzmir’e götürülmüş, orada kayığa konurken denize düşürülmüştür (1).
Cami avlusu 30 yıl önceye kadar mezarlıktı. Burada Karaosman oğulları sülâlesine ait mezarlar da bulunuyordu. Bergama’da iki büyük vakfiyesi ile bir çok mal ve mülk bırakan Karaosman’lardan Hacı Ömer Ağa’nın oğlu Hacı Mehmet Ağa’nın 1247 (1842) tarihli mezar taşı da buradan Müze bahçesine kaldırılmıştır.
Yine bu sahada, üç katlı mezarlar arasında Haşan bini Sâfî —837, tarihli mezar taşı da bulunmuştur. Birer tarafı yazılı, arka tarafları süslü bu bir çift taşın, Cami banisine ait olduğu kitâbesinden anlaşılmaktadır.
1 — Bu taşın hikâyesini Prof. Dr. Schazman’dan dinlemiştim,
HACI HAKİM CAMİSİ
Sebze - et hâli karşısında ve Bahçıvan - Peynir pazarları arasındadır.
Mermerden basık kemerli (7 taşlı) kapısı üstündeki - Elma dalı alçı tezyinat içine alınmış - iki satırlık kitabesi, Mevlânâ Hacı Hakim 919 (1513), tarafından yaptırıldığını anlatmaktadır (1).
Cami, 11,20 m. kare ölçülüdür. Tuğla arasına konmuş yonu küçük taş ve kireç harçla yapılmış ve dört duvar üstüne oturtulmuş bir kubbesi vardır. Kubbe dıştan sekiz köşeli görülmektedir. 7 m. yüksekliği olan kubbenin üstü kurşunla kaplı iken, çarşı halkı tarafından yaptırılan tamir sırasında kiremitle örtülmüştür. Bu sırada kirpi saçaklarının da değiştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Hacı Hakim camisi
Caminin dört duvarında bulunan çift kemerli nişlerde iki sıralı pencereler vardır. Altta beş büyük ve üstte 6 küçük pencere bulunmaktadır.
Mihrab, sonradan alçı işçilikle süslenmiş ve yağlı boya ile boyanmıştır. Minber ahşaptır. Arka tarafta maksuresi vardır.
3,75X2,20 ölçüsünde bulunan kapalı son cemaat mahalli ahşap bir çatı ile örtülü olup, 40 yıl önceki tamirde yeniden yapılmıştır.
Minare, tuğla işçiliğin şaheserlerindendir. Devrinin karakterini muhafaza etmektedir. Tuğladan çift gömlek stilde yapılmıştır (2).
Kaideyi küp ile ayıran halat, beyaz taşla yapılmıştır. Burada sağır kemerli altı pencere vardır. Şerefesinin altındaki istalâktitler tamir görmesine rağmen devrinin özelliğini taşımaktadır. Şerefeye kadar 72 basamaklıdır ve 29 m. dir. Minarenin petek kısmı birkaç defa yeniden yapılmıştır.
Cami avlusunda şadırvan vardır. Burada bulunan mezarlar kaldırılmıştır.
-
1 — Hacı Hakim. Kanunî devri Hekim başılarından olup Bergama'da sürgün bulunduğu zaman cami ile hamamı yaptırmış olduğu, Bergama'da söylemektedir.
Ancak bu cami 919 (1513) tarihli olduğuna, Kanuni devri ise 1520 - 1566 yılları arasında geçtiğine göre, 6 yıl önce cami inşa edilmiş bulunuyor Bu itibarla bu zatın o devirde Bergama'ya sürgün edilmiş bir hekimbaşı olmadığı. söylenebilir.
Bir vakıfnamedeki kayda göre, Mehmet oğlu Hâkim Bergama mollas’dır. Herhalde çok zengin olduğu işin cami ile, camiin idaresi için 24 kubbeli büyük hamamın yaptırmış olacaktır.
Bu suretle, dini ve sıhhî iki büyük âbideyi Bergama’ya hediye etmiş olmakla vatandaşlık vazifesini yapmış bulunmaktadır.
-
2 Minare peteğini 20 yıl önce yeniden minareci Hacı Hafız Ömer Özel, Konya’da Zındankapı ile Konya Ereğlisindeki Ulucami minarelerinin de çift gömlek biçiminde yapılmış olduğunu gördüm.» demiştir.
HACI HAKİM HAMAMI
Uzunçarşıda Hacı Hakim Camisimin karşısındadır.
Erkek ve kadınlar için iki bölüme ayrıldığından Çiftehamamlar veya Çarşı hamamı denilir.
Kapısı üstündeki boşlukta kitabesinin bulunduğu sanılmaktadır. 1336 (1918) tarihli bir berat, bu hamamın Hacı Hakim Camisi’ne vak-fcdildiğini yazmaktadır.
Hamam, 22X30 m. ölçüsündedir. Aynı teşkilâtı bulunan erkek ve kadınlar bölümünde onikişerden 24 kubbe vardır. Cadde boyundaki iki kubbesi büyüktür. 4 ü orta, 16 sı küçük kubbe olup, iki de tonoz örtü vardır.
Erkekler hamamının kapısı çarşıya açılmıştır. Kanadın istinat ettiği basık kemerin içi Bursa tipi kemerdir. Kapıdan soyunma yerine inilmektedir. Ortada bir havuz, kenarlarda da kafesli soyunma odaları vardır. Burada bulunan büyük kubbeye geçidi temin için köşelerde 1/4 küreler teşkil edilmiştir.
Hamamın duvarları 1 - 1,5 m. kalınlığında olup, tuğla arasına vonu taş koyma usulü ile yapılmıştır. Kirpi saçaklarının bir kısmı, cadde boyunca dizilmiş olan dükkânlar tarafından bozulmuştur.
Soyunma yerinin son köşesinde bulunan bir kapıdan soğukluğa girilir. Burada büyükçe bir kubbenin etrafında dört küçük kubbe bulunmaktadır. Bunlardan sağdakiler ayakyolu ile temizlik odasıdır.
Buradan bir kapı ile yıkanma yerine geçilir. Bu kapı da diğerleri gibi istalaktitlerle süslenmiştir. Yıkanma yerinin ortasında, orta büyüklükte bir kubbe ile örtülü göbek taşı, küçük kubbelerle örtülü iki halvet ve üç yıkanma odası - sofa vardır.
Göbek tası, yarım daire geçmelerle bağlanmış olan göbek taşının ortasındaki 8 köse bir mermer, her iki mermer arasına konan kırmızı ve siyah somakilerle çerçevelenmiştir. Halvetlerde ikişerden 7 kurna vardır. Her kurnanın üzerindeki tezyinat ayrıdır.
Halvetlerden birisinin döşemesi büyük bir zevkle işlenmiştir Ortada yeşil somaki, etrafında 20 cm. mermer bordur, bunun dışında 25 cm. genişliğinde 6 köşe, 3 köşesinde de mermer ve kırmızı somakilerle bir ikinci bordur çevrilmiştir. Bu bordur dışında 40 cm. genişliğinde mermer plâka ile zemin tezyin edilmiştir.
Hamamın mermer plâka döşemesinin kenarlarındaki küçük oluklar, kullanılmış suları kanala akıtmaktadır. Kubbelerdeki fanus ve cam örtülü yıldız biçimindeki küçük deliklerden hamamın içine >Şik sızmaktadır.
Hamamın ısıtma tertibatı külhana bağlıdır. Külhan hamamın arkasındadır. Burada bulunan kazanın sıcak suyu, yıkanma yerlerine akmaktadır. Soğuk su taksimi de aynıdır.
Külhandan gelen alev ve sıcaklığın, mermer döşemenin altındaki 15 kadar cehennem yolunda (Köhnez) dolaşmasiyle hamam ısıtılmaktadır. Bu yolların muhtelif yerlerinde delikler vardır. Bunlar, göbek taşı ve oturaklar gibi yüksekçe olan yerlerin altındadır.
Cehennem yolunun işlemesi ve buralara kaçan dumanın dışarı çıkması için de soğukluğun büyük kubbesine bitişik yan duvarının iç kısmında birer baca yapılmıştır. Ayrıca künkten havayı temizlemek için 35 baca vardır.
Kadınlar bölümünün kapısı, Kulaksız cami minaresinin karşısın-dadır. Merdivenle inilen eski kapısı kapatılmıştır. Burada, bir mermer levha üzerinde (Sûre-i ihlâs) ın yarısının çift yazısı vardır.
Yeni açılan kapısından içeri girilince merdivenle soyunma yerine inilmektedir. Eskiden büyük kubbesinin etrafında bulunan tezyinattan bugün hiç bir iz kalmamıştır. Yalnız kubbe intikal şekillerini süsleyen istalaktitler durmaktadır.
Hamamın dört tarafını saran dükkânlar kaldırıldığı zaman, Bur-sa’daki meyhaneli hamama benzeyen ve devrinin sanat bakımından tarihî kıymeti haiz bir şaheseri olan bu binayı bütün ihtişamiyle görmek mümkün olabilecektir.
Şaöırvanlı Camı Köşesi
Virankapı (1) ile yan yana Bergama’nın batı yamaçlarında yükselen Cami, Roma tiyatrosunun kenarında olup, bu civarın antik taşlarından istifade edilerek yapılmıştır.
Mahallesinin adiyle Abacılar Camisi denildiği gibi, mihrabın dış kısmına gelen duvarda 1XV<) m. ölçüsünde bir mermer levha üzerindeki lâle yüzünden Lâleli Cami adını aldığı da söylenir.
Kitabesi yoktur. Mezarlığında bulunan bir mezar taşından 948 (1534) tarihlerinde yapılmış olduğu anlaşılmaktadır.
-
7 ,5X8,55 ölçüsünde olan bina tuğla arasına konan taşlarla yapılmıştır. Kirpi saçaklı bir kasnak üstüne oturtulmuş tek kubbesi, sonradan kiremitle örtülmüştür. Dört büyük, dört küçük penceresi sivri kemerlidir. Zemini altı köşeli tuğla döşelidir.
Cami içindeki yaprak ve filizleri havi orijinal tezyinat bu cami içindeki iskân sırasında bozulmuştur. XVI. yüzyılın işçiliği olan bu süsler, beyaz, koyu mavi, kahve rengi ve kırmızı renklerle canlandırılmış bulunuyordu.
Minaresi, 1311 (1895) yılındaki zelzeleden yıkılmıştır. Daha kalın olan bu minarenin yerine şimdiki minare sarı taştan yaptırılmıştır. Şerefesine kadar 55 ayaklıdır. Alemi kurşun kaplıdır.
1950 yılında esaslı bir tâmir gören cami, harap ve metrûk durumdan kurtarılmıştır. Bu arada minarenin alemi de yeniden onarılmıştır.
1 — Bu camii yaptıran hayır sahibi belli değildir. Ancak Bergama'nın hâkim bir tepesinde bulunan Virankapı ile yan yana yükselmiş olması, antik yapının yanında âbidevî bir mabedin kurulması düşüncesinden meydana gel diği anlaşılmıştadır.
ANSÂRLI (ASÂRLI) CAMİ
Selçuk mahallesinde, Çukurbağ senıtindedir. Kapısı üstündeki kitabesine göre, Ali oğlu Hacı Ahmet tarafından 950 (1544) tarihinde yaptırılmıştır.
Cami 7,65X7,65 ölçüsündedir. Taştan yapılmış dört duvar üstüne oturtulmuş bir kubbesi vardır. 8 m. uzunluğu olan son cemaat mahalli de üç küçük kubbe ile örtülmüştür. Bunlardan batıdaki kubbe kemeri ile birlikte R. 1311 (1895) zelzelesinde yıkılan minarenin altında kalmasiyle çökmüştür. Sonradan ahşap örtü altına alınmıştır.
Kapısı, teiniz işçiliği olan mermer kemerlidir. Mihrabı istalâktit-lerle süslüdür.
Cami avlusundaki çeşme hâzinesi, Roma devrine ait bir lâhittir. Üzeri gırlantlıdır. Üstü (Yârab bize şifa ve sıhhat ver) yazılıdır(1).
-
1 — Cami karşısında, 957 (1550) tarihli kitabesine göre, bu hayır sahibi tarafından bir okul (Dârülhadîs) yaptırılmıştır. Büyük bir odadan ibaret olan bu bina, hususî muhasebeye geçmiş olup bugün içinde yoksul bir aile oturmaktadır.
ANSARLI CAMI
ŞADIRVANLI CAMİ
Şadırvan caddesinin sonunda ve Selçuk minaresinin yanındadır.
Kapı çerçevesi üzerindeki mermer levhada, kabartma iki şatlılık kitabesine göre, Hacı Osman oğlu Hacı Haşan tarafından 951 (1550) tarihinde yaptırılmıştır.
Kapısı, yedi parça mermerden basık kemerli yapılmıştır. Kemer taşları ve söveler birbirlerine klâsik üslûpta dairevî geçmelerle sağlamlık ve güzellik verilerek işlenmiştir.
Kapının iki ahşap kanadı, devrinin hususiyetlerini taşıyan klâsik geçmeli müstatil ve dört köşe tablalarla yapılmıştır. Kapı üstünde görülen kapı maşaları, rozet ve halkalar klâsik demir işçiliğin güzel örnekleridir. Temizlik maksadiyle kapı üzerine sürülen yağlı boya, orijinal durumunu bozmuştur.
Bir kenarı 12,5 m. olan kare biçimindeki binanın dört duvarında, 8 köşeye geçilerek üstüne kubbe oturtulmuştur. Kubbede altı küçük pencere vardır. Alçı süsler sonradan yapılmıştır. Kubbede tasman görülmektedir.
Minber, büyük mermer plâkalarla yapılmıştır. Sonradan kaba bir yontma işçiliği ile tamir edilmiş ve kapısı üstüne bir yazı konmuştur. Minberin, güzel mermer işçiliği bulunduğunu kalan izler belli etmektedir. Kapısının iki tarafındaki dört köşe küçük mermer sütunda açılan pahların başlarına oturtulan birer bademcik, bu ince işçiliğin zarif bir ifadesidir.
Mihrap, sonradan yapılan tamirlerde alçı süslerle yeni şekle sokulmuştur. Zemin, dört köşe (bir kenarı 35 cm.) tuğlalarla döşenmiştir.
Müezzin mahfeli, kadınlara ayrılmıştır. Ayrıca, mahfelin altı ile arka duvarındaki pencere kapı yapılmak suretiyle esas binaya bitişik m. ölçüsünde başka bir kadınlar bölümü meydana getirilmiştir. Burada kuzeye bakan ve avluya çıkan bir de kapı açılmıştır.
Esasen son cemaat mahalli, doğu tarafındadır. 4X12 m. ölçüsünde olan bu kısım üç kubbe ile örtülüdür. Büyük kubbe gibi küçük kubbeler de kurşunla kaplıdır. Son cemaat mahallinin önünde sonradan 2X17,5 m. ölçüsünde ahşap bir saya meydana getirilmiştir.
Minaresi, caminin doğu - güney köşesinde binaya bitişik olup.
kapısı camı içindedir. Kaidesi eski olup, gövde, şerefe, korkuluk ve petek, (Müessesatı Diniyeyi Koruma Cemiyeti tarafından) 1952 yı-İmda yaptırılmıştır. Yüksekliği 33 m. dir ve 93 basamaklıdır. Yalnız, kaidesinin üst kısmında 5 cm. derinliğinde kapalı kemerli pencere-cikler hissini veren nişler sanatkâranedir.
Caminin dıştan görünüşü:
Duvarlar, alt kısmı büyük, üst tarafı ise, iki sıra tuğlanın çevir diği küçük yonu taşlarla yapılmıştır. Saçaklarında armudî şeklindeki silmeler taştan yapılmış ve yerlerine konmuştur. Bunlardan bir kısmı bozulmuş ve sıvanmıştır.
Pencereler, altlı üstlüdür. Pencerelerdeki klâsik sivri kemerler eski olmakla beraber, sivri tahfif kemerinin arasında bulunan pencere aynaları kaldırılmış ve buralar dairevî kemerle büyütülmüştür.
Pencere içlerindeki mermer plâkaların durumu, bunların tamir sırasında bozulmuş olduğunu göstermektedir. Pencerelerin mermer söveleri arasında bulunan parmaklıkların da değiştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Binanın, eski hastahane caddesine gelen köşe duvarında, köşenin güzelliği ve korunması için - bütün klâsik binalarda olduğu gibi -kesilerek sivriye bademlerle geçilmiştir. Aşağıdan yukarıya doğru ilk sırası mihrap, ikinci sırası 7 bademden başlamak üzere bir bademe kadar, 8 sıra yükselmektedir.
Cami avlusunda bulunan şadırvanın 1240 (1885) tarihinde Bergama Voyvodası Abdullah Ağa tarafından yaptırılmış olduğu vakfiyesinden anlaşılmaktadır.
Cami mezarlığının kaldırılması sırasında bulunan bir mezar taşından (Hacı Haşan oğlu Hacı Osman — 951) yazılıdır. Buna göre, caminin 957 tarihinde, ölümünden altı yıl sonra, oğlu tarafından yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Taşhan arkasında, Virankapıya çıkan bodrumun bitişiğindedir. Çınarlı hamam - Karaca Ahmet - Kara Veliler sokaklarının birleştiği yol kavşağında bulunmaktadır.
Kapısı üstündeki kitabede, Arslancı Zade nin yeniden bina ettiği bu camiyi, Sofi zade Hacı Ahmed’in 1070 (1660) tarihinde tamir eylediği yazılıdır.
Cami bitişiğindeki küçük mezarlıkta bulunan 950 (1544) tarihli bir mezar taşı ile minarenin mimarlık durumu, esas caminin XVI. yüzyılda yapılmış olduğunu anlatmaktadır.
7XL25 ölçüsünde olan bina, moloz taş ve kireç harçla yapılmıştır. Ahşap bir çatı taşıyan bu bina, bugün metrûk ve harap bir durumdadır
Minaresi, doğu köşesindedir ve küçük yonu taşlarla yapılmıştır. Şerefenin alt kısmı, dört sıralı istalâktitlerle genişletilmiştir. Kaidesinde Bizans süslerini taşıyan mermer levhalar bulunmaktadır.
Üstteki sivri kemerli küçük pencerelerin, renkli camlarla süslü olduğu, kalan izlerden anlaşılmaktadır.
Minarenin yanındaki servinin 20 yıl önce kesilen dallarından şerefenin korkuluğu yıkılmıştır.
Cami batısındaki geniş sahada bir medrese bulunuyordu. Altı bodrum olan onbir odalı kısmı satılmıştır. Bir zamanlar müftüler burada müderrislik yaptığından Müftü Medresesi denilmiştir.
ŞEYTAN KÖPRÜSÜ
Bakırçay üzerinde kurulan bu köprü, Sindel ve Kaşıkçı köyleri arasında bulunuyordu.
~ Bergama Voyvodası Hacı Osman oğlu Mehmed Ağa tarafından 1154 (1742) tarihinde yaptırılmış olduğu, 38X72 cm. ölçüsündeki mermer levha üzerine yazılmış kitabesinden anlaşılmaktadır (1).
Uç kârgir gözlü olan bu köprü, Bergama ile Yunddağ’da bulunan köyler arasında 200 yıl kadar geçit sağlamıştır.
1935 yılında Bakırçay’ın ıslah ameliyesi üzerine yıktırılmıştır. Şimdi burada yeni bir köprü yaptırılmıştır.
1 Köprü ayaklarının dinamitle yıkılması sırasında kitabesi, daha önce tarafımdan yazılmış bulunuyordu.
kaybedilmiş olan
KULAKSIZ CAMİ
Uzunçarşı üzerinde, Karadut mevkiindedir.
Kapısı üstündeki kitabesine göre, bu Caminin Çelebi Hacı Meh-med’in kızı Ayşe tarafından 1217 (1803) tarihinde yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Kuzey duvarında bulunan iki kemer kalıntısı, daha eskiden burada bir binanın bulunduğunu anlatmaktadır. Bu kemer duvarında Jimnazdan getirilmiş korent tarzı bir başlık da vardır. Ayrı bir yapı tekniği gösteren bu izlerin XVI. yüzyıldan kalmış olduğu anlaşılmaktadır.
Plânına göre, 13,3X9,8 ölçüsündeki bu bina, moloz taş ve kireç harçla yapılmış olup, ahşap çatı ile örtülüdür.
Cami, son yıllarda esaslı tamir görmüş, yağlı boya ile boyanmış olduğu gibi son cemaat mahallinin önü kapatılmış ve temelden itibaren bir de yeni minare yaptırılmıştır. Yonu taştan yakılan minaresinin yüksekliği 25 m. olup, şerefesine kadar 67 basamaklıdır.
Aynı zamanda bu camide halı ve kilim serme usulü kaldırılarak muşamba bölmeli alınlık konmuş ve aralarına yeni İsparta halısı döşenmiştir. Bu suretle Bergama’da bv. şekil döşeme bu camide, hayırseverliği ve iş bitirmekliği ile tanınmış olan tabak Hacı Eşref Uysal’-ın himmetiyle yapılmıştır.
Not: Bu caminin önünde dış daire, arkasında iç daire denilen iki medresesi bulunuyordu. Bunlar bugün yıktırılmıştır.
1 — Bu Camin adı beratlarda gazi Hayrettin Camiidir. Eskiden bu semtin adı da böyle idi. Müftü Mahmut Efendinin kulaksız çömezinin burada imamlık yapmasından bu adı aldığı da söylenmektedir.
MESCİTALTI MESCİDİ
Şadırvan caddesinin Bedesten sokağındadır.
Kapısı üstündeki kitabesinden, «Nakışlarla süslenmiş olan bu dilber ve gönül açan mescidin, 1158 (1745) tarihinde, Hüseyin Ağa» tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Yapı, büyük yonu taşlarla yapılmış, 3,80 m. açıklığında, aynı köşede birleşen 4 kemer üstüne oturtulmuştur. Bunların anahtar taşlarında değişik motifler vardır.
5,75 m. kare plânlı olan mescidin önünde, sonradan eklenmiş 1,70X6,60 ölçüsünde ahşap bir hayat - son cemaat yeri - vardır.
Binanın duvarları, tuğla - taştan muhtelit klâsik stilde yapılmıştır. Yola gelen köşesinde ve iki duvarın birleştiği yerde, bademlerle kesiklik yapılarak geçidin emniyeti sağlanmıştır.
Kemerlerin meydana getirdiği tonoz, binaya zemin olduğu gibi, dört duvarı üstünde de bir kubbe bulunuyordu. Bunlardan pek az iz kalmış olup, şimdi her ikisi de ahşaptır. Kemerlerin sağladığı zemin katta eskiden abdest almak için çeşme muslukları bulunuyordu. Bugün burası kömür deposu halindedir.
Dilber ve gönül açıcı olduğu kitabesinde belirtilen bu zarif mescit, yıllardır mescit olarak kullanılmaktadır. Bugün ise, Müessesatı Diniyeyi Koruma Cemiyeti merkezidir.
Bu tipik mescit benzerinin, yalnız Konya ile Aksaray arasındaki Sultanhan’da bulunduğu düşünülürse, bu binanın Bergama için özel bir değer taşıdığı kendiliğinden anlaşılmış olur (1).
1 — 1328 (1910) tarihli vakfiyesinde, Aydın vilâyeti dahilinde Bergama kazası nefsi Bergama çarşısında Emrut (Armut) pazarında Kara çizmecileı arastası başında kâin eshabı hayrattan Hüseyin ağanın inşagerdesi bulunan ve Mescitaltı denmekle marûf mescid-i şerifin..., denilmekledir.
ÇINARLI HAMAM
Şadırvan caddesinde, Mescidaltı mescidi ve Bedestan ile bir sırada bulunan bu hamam, bugün bir mağaza olarak kullanılmaktadır.
Önünde bulunan büyük çınar ağacından adını almış olan bu hamamın kitabe ve vakıfnamesi yoktur. Su idaresi vakfından iken Belediyeye geçmiş ve satılmıştır. Çınar da kesilmiştir.
Hamam iken, soyunma yeri ahşap örtülü idi. Soğukluğunda ve yıkanma yerinde birer büyük, sofa ve halvetlerde de dört küçük kubbesi vardır. Bir kapısı caddeye, bir kapısı da papuçeular arasına aÇilıyordu. Arka tarafında da külhanı bulunuyordu.
BEDESTAN
Şadırvanlı caddesindedir. Eskiden burada çeşitli eşya satıldığı için bu adı muhafaza etmiştir.
Kitabesi yoktur. Yapı tarzına göre XVI. - XVII. yüzyıl arasında yapılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Bedestanın dört tarafında 4 kapısı bulunuyordu. Bu kapıları çeviren kemerlerin genişliği 2,40, yüksekliği 2,70 m. dir. Loncaya açılan kapısında, kapı kanadının üst mil yuvası ile söve yatağı bugüne kadar kalmış bulunmaktadır.
Bugünkü kapısı (2,90X3 m. ölçüsündedir) sonradan açılmıştır. Bir de mescit altına açılan daraltılmış kapısı vardır.
Bedestan 21,40 X 13,90 ölçüsündedir. 6 kubbelidir. Kubbeler 1,40 m. kalınlığı olan iki fil ayağı ile duvarlarındaki 24 sivri kemer üzerine oturtulmuştur.
Yanlara açılan kapıların üzerine fil ayaklarından gelen kemerler kapının tam ortasına tesadüf etmektedir. Burası, binanın en zayıf noktasını teşkil etmesine rağmen kemerlerde hiçbir tasman görülmemektedir. Bu cihet, fen adamları tarafından İncelenmeğe değer bir konu olabilir.
Yüksekliği 9,75, açıklığı 5,20 m. olan kemerlerin birbirine bağlanması ve binanın açılmasını önlemek için atılan ahşap gergilerden bugün ancak delikleri kalmıştır.
Işık ve hava için kubbelerde tepe pencereleri bulunduğu gibi duvarlarda da küçük ışık pencereleri açılmıştır.
Binada devrinin hususiyetlerini taşıyan inşaat malzemesi kullanılmıştır. Kubbeler, tuğladan 35 cm. kalınlığında yapılmıştır. Tuğlalar arasındaki harç kalınlığı tuğlanın kalınlığı kadardır. Bu da yapı tekniğinin mümeyyiz vasıflarından biridir.
Bedestanın saçaklarında, kirpi saçakları bulunmak lâzımgelir-ken bunların bir kısmı haricî tesirlerle bozulmuştur.
Konya Ereğli sinde ve Tekirdağ gibi iki üç yerde bulunan emsali arasında, devrinin büyük bir sanat eseri oİan bu bina, harap olmaktan ve etrafını saran dükkânlardan kurtarıldığı takdirde Bergama bir âbide kazanmış olacaktır.
HARPUTLU MESCİDİ
İnkılâp mahallesinin Harputlu sokağındadır. Mahallenin eski adına göre İplikçi Yunus mescidi de denilmiştir.
Mescit, kapısı üstündeki kitabeye göre, Harputlu zade Murtaza oğlu Hacı Mustafa Ağa tarafından 1224 (1809) tarihinde yaptırılmıştır.
Bina, taş ve kireç harçlı yapılmış olup, çatısı ahşaptır. Son yıllarda esaslı bir tamir görmüş ve son cemaat mahalli kapalı bir hale getirilmiştir. Bergamalı hattat Hacı Nazmi Altınkalem tarafından yazılmış olan levhalar da mescit içine asılmıştır (1).
Mescit karşısında, Hacı Mustafa Ağa tarafından harem - selâmlık dairelerine ayrılmış bir konak yaptırılmıştır. Selâmlık kısmı yıkılmıştır. Harem tarafının esas bina plânı ile eski şeklinin bir fotoğrafı. XVIII. yüzyılın evleri hakkında bir fikir vermesi bakımından bu kitaba alınmıştır.
Yine bu tarihlerde yapılmış olan ilacı Yakup Ağa (Mehmet Bey) konağının selâmlık plân ve fotoğrafı da aynı maksatla bu kitaba konmuştur.
1 — Mescit avlusundaki aile mezarlığında bulunan Hacı Mustafa Ağanın mezar taşından, selamlığın büyük bir cömertlikle idare edildiği .anlaşılmaktadır.
Yine burada bulunan mezar taşlarından. 1253 (1837) tarihinde büyük ölet (veba) ile, Hacı Mustafa Ağanın anasının 100 yaşında öldüğü de yazılıdır.
Bak: Bergama'da Efsaneler - Adetler: Osman Bayatlı.
Hacı Mustafa ağa Evi
Mehmet Bey Konağı
Mehmet Bey Konağı Plânı
YENİCAMÎ
Uzunçarşı caddesinde ve Karaosman sebili karşısındadır. Yeşilli Cami de denir.
Dış kapısı üstündeki kitabeye göre, Cami «Karaosman zade Haldi İbrahim Nazif Ağa» tarafından 1229 (1814) tarihinde yaptırıl-aııştır (1). ~*i^»
Cami, zemin kat üzerine 9,65 kare plânlı yapılmıştır. Son cemaat mahalli olarak 4,5X5,5 m. ölçüsünde kapalı bir kısım ilâve edilmiştir. Buraya 10 basamaklı merdivenle çıkılmakta ve direkli bir yağmurluktan girilmektedir. ; ...
Bina, moloz ve kireç harçla yapılmıştır. Ahşap çatılıdır. Profilli silmelerle duvarların üzeri çevrilmiştir.
Mihrap, alçı kabartma ile süslüdür. Minberi tahtadandır. U şeklinde kafesli maksuresi vardır. Cami, 1908 yılında esaslı tamir görmüş ve yeşile boyanmıştır.
Caminin doğu köşesinde yonu taştan yapılmış ilk minaresi 1914 de zelzeleden yıkıldığı için kaidesinden üstü yeniden yaptırılmıştır. Bu minarenin de beden taşları açıldığından 1954 de (Müessesatı Di-niyeyi Koruma Cemiyeti tarafından) 24 ın. yüksekliğinde 60 basamaklı inşa edilmiştir. Minareyi, Bergama’Iı minareci Kâmil Toy yapmıştır.
Cami avlusunun üç tarafında 16 medrese odası bulunuyordu. Bu gün bunlardan cadde üstüne düşen kısımda beş odası kalmıştır.
Avlu ortasındaki şadırvan 12 köşelidir. Mermerleri süslüdür. Şadırvanın üstünde sekiz köşeli ahşap çatılı, bir gölgelik vardır. İnce tahta çubuklar birleştirilmek suretiyle hendesî şekiller meydana getirilmiştir.
Minare tarafında bir de ayakyolu bulunmaktadır.
-
1 — Bu Cami için. Karaosmanlar’dan Hacı Ömer Ağa tarafından çok büyük bir vakıf bırakılmıştır. Hac. Ömer Ağa, Karaosmanlar’dan Bergama da Voyvodalık yapan mühim bir şahsiyettir.
Hacı Ömer Ağanın oğlu Hacı Mehmed Ağa da, bu camiin imam, hatip ve müezzini ile müderris ve odalarda okuyan talebeler için yeter deercede akçe tahsis etmiştir. Yine bu zat. ayni vakıfnamesiyle Kurşunlu Cami imam, hatip ve müezzinine de maaş bağlamıştır.
KARAOSMAN SEBİLİ
Sebil, Uzunçarşı caddesinde ve Yenicami karşısındadır.
Sebilin, cadde üzerinde bulunan duvarındaki mermer levha yazısından, Karaosman Zade Hacı Ömer Ağa tarafından 1229 (1814) tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Ahşap bir çatı taşıyan sebilin üç cephesi mermer kaplıdır. Mermer üzerine yapılmış olan, kabartma saksı, gül ve gırlantlar Ampir stilindedir.
Üç penceresinde su tevziine mahsus kabartma rozetler içine alınmış musluk delikleri vardır. Bunların aralarında stilize edilmiş servi ağaçları bulunmaktadır.
Pencere kemerleri üzerindeki üçgenlerde kabartma tezyinat vardır. Ortadaki pencerenin kemeri üzerinde bulunan üçgen de sağlı sollu Maşallah (ne güzel yapılmış) ibaresi arma şeklindedir.
Devrinin zarif mermer işçiliğiyle meydana getirilen sebilin çeşitli renklerle boyanmış ve yaldızlanmış olduğu kalan izlerden anlaşılmaktadır.
Not: Papuççıılar arastasında da buna benzer bir sebil yapılmıştır. 1155 (1744) tarihinde Bergama Voyvodası Hacı Mehmed Ağa tarafından yaptırılmış olan çeşmenin yerine arasta esnafı tarafından 1284 (1868) tarihinde inşa ettirilen bu sebil, 1929 tarihinde belediyece —arastanın genişletilmesi için— kaldırılmıştır.
Bu sebiller, çeşme işini gördükleri gibi, yazın kar konmak suretiyle soğuk su ihtiyacını da karşılıyorlardı.
........
EMİR SULTAN CAMİSİ
Turabey (Hoca Sinan) mahallesinin üçkemer köprüsüne giden cadde üzerindedir.
Kapısı üstündeki kitabesinde yazıldığı gibi, «Uzun müddet harap kalmış olan bu cami, Bani Emir Sultan’ın şefaatine mazhar olmak için Bergama Voyvodası Mustafa Ağa tarafından 1246 (1831) tarihinde» yaptırılmıştır. İlk caminin, Yıldırım Bayezit zamanında Emir Sultan tarafından inşa ettirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Moloz taş ve kireç harçla yapılmış olan duvarları üstünde ahşap bir çatı bulunuyordu. Küçük tahta çubuklarla işlenmiş olan tavanın göbeği kavisli hatlarla hendesî bir şekilde süslenmişti. Mahfeli de ahşap parmaklıklar çevreliyordu.
18 m. yüksekliğinde olan minaresi, taş işçiliğinin güzel bir eseridir. Bu minarenin ilk cami ile birlikte yapılmış olduğu kabul olunmaktadır.
Bugün yalnız minaresi ayaktadır. Cami harap olduğundan 1943 tarihinde Vakıflar idaresi tarafından yıktırılmıştır.
Cami avlusundaki mezarlıktan müzeye kaldırılmış olan bir mermer lâhit, Barok devrinin en güzel işçiliğini taşımaktadır. 1170 (1757) tarihli olan bu mezar, Abdülfettah kızı Hafize’ye aittir (1).
- Osman Bayatlı.
1 — Bak; Yakın Tarihte olaylar - Sağancılı Veli vakası
EMİRSULTAN MİNARESİ
KÜLÂHBAŞ MESCİDİ
Doğancı caddesinde (eski Ayşabacı mahallesi) olan bu mescidin kitabesinde, Külâhbaş Hacı İbrahim tarafından 1239 (1823) tarihinde yaptırıldığı yazılıdır.
Mescit avlusunda bulunan bir mezar taşında, Hoca Şemseddin kızı Emine - 900 (1455) yazısı vardır. Burada daha eskiden bir aile mezarlığı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu mescitte, kanlı fabrika vakasında 1290 (1873) tarihinde ölen müderris Dericili Mehmed Efendi ve en son koca Külâhoğlu şâir Hakkı Suner imamlık yapmışlardır (1).
— 1 — Hacı Ilyas, Turabey, Solak Halil, Çakıldak mescitleri gibi, kadro harici bırakılan burası da Vakıflar İdaresi tarafından satılmıştır.
HATUNİYE MESCİDİ
Hatuniye caddesinde ve yeni hayvan pazarında olan bu mescidin kitabesinde, Dayı zade zevcesi Şemsi Hanım tarafından 1292 (1875) tarihinde yaptırıldığı yazılıdır. Son yıllarda mahalle halkı tarafından esaslı tamir edilmiştir.
Yol üzerindeki çeşmesi de aynı Hanım tarafından yaptırılmıştır. Kitabesini, 1953 tarihinde H. Nazmi Altınkalem yazmıştır. Yüksek bir merdiven şeklindeki minaresi yıktırılmış, yeniden bir minare yapılmak için işe başlanmıştır.
SELİMİYE MESCİDİ
Zafer mahallesinin bayır semtinde olan bu mescidin kitabesinde, Tırnovalı Koca Mehmed ve halk tarafından 1300 (1884) tarihinde yaptırıldığı yazılıdır.
Bu mahallenin kurulduğu sırada yaptırılan bu mescit, Zafer mahallesinin eski adı olan Selimiye diye anılmaktadır.
— G2 —
ACEMHAN
Uzunçarşı üzerinde ve İstiklâl meydanı yakınındadır. Kapısı üstündeki kitabesine göre han, büyük yangından sonra 1274 (1858) tarihinde Karaosman zade Müdür Ömer Bey tarafından yaptırılmıştır W
İki katlı ve önü hayatlı olan han, yangından sonra tek katlı yapılmıştır. Han kapısının iki tarafında yatak odaları ve doğu kısmında hayvan damları ve güney tarafında büyük deve damı vardır. Ortasında da bir kahvehane ile bir havuz bulunmaktadır.
1 — Ömer Bey, Bergama’da Ömer efendi olarak tanınmıştır Bergama’da Karaosmanlar’ın son evlâdıdır. Karaosmanlardan Hacı Ömer Ağa oğlu Hacı Mehmed Ağanın vakıflarını idare etmiş ve bugünkü ehli mürtezikaya intikal ettirmiştir. ' ,
KATIRHAN
İstiklâl meydanı ile Bodrumbaşı arasındadır. Bu semtin eski adı, Atpazarı’dır.
Kapısı üstündeki kitâbeden, 1274 (1858) tarihinde Acemhan ile birlikte Ömer Bey tarafından yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Çukurhan, Taşhan gibi bu her iki han da, yolcular ve kervanlar için başlıca konak yeri olmuştur.
Gerek Acemhan, gerekse bu han, Karaosmanlardan Hacı Ömer Ağanın oğlu Hacı Mehmed Ağanın 1231 (182ö) tarihli vakıfnamesine göre, bugün mütevellisi eliyle idare olunan vakıflardandır.
Yazarın Basılan Kitapları
Bergama’da |
Asklepion |
- I |
1935 |
İstanbul |
Resimliay |
Basımevi |
> |
Bergama |
- I |
1937 |
İzmir |
Nefaset |
> |
> |
(Şifalı Otlar (ve Lokman (Hekim |
- I |
1938 |
Kültür |
> |
|
> |
Asklepion |
- II |
1938 |
İstanbul |
Resimliay |
> |
> |
(Şifalı Otlar (ve Lokman (Hekim |
- II |
1940 |
İzmir |
Sühulet |
> |
> |
(Fikir adam-(ları |
1941 |
> |
Ticaret |
> |
|
> |
(Efsaneler (ve adetler |
- I |
1941 |
İstanbul |
Vakit |
> |
> |
(Şifalı Ot-(1ar |
- III |
1942 |
> |
> |
> |
> |
(Küplü ha-(mam |
• I |
1942 |
> |
> |
> |
> |
(Millî (oyunlar |
- I |
1942 |
İzmir |
Cumhuriyet |
> |
> |
(Şif alt (hayvanlar |
- I |
1942 |
İstanbul |
Vakit |
> |
> |
(Yakın Ta-(rihte olay-(1ar |
- I |
1943 |
> |
> |
> |
> |
(Zeybek (oyunları |
- I |
1943 |
İzmir |
Nefaset |
> |
(Eğri göl (köyü |
- I |
1944 |
İzmir |
Meşher |
Basımevi |
|
> |
(Dört Çepni (köyü |
- I |
1944 |
> |
Güneş |
> |
> |
Bergama |
- n |
1945 |
> |
> |
> |
> |
Tumanlar |
- I |
1945 |
> |
> |
> |
> |
Bölcek köy |
- I |
1945 |
İzmir |
Nefaset |
> |
> |
(Şifalı |
|||||
(otlar |
- rv |
1947 |
İzmir |
Tecelli |
> |
|
> |
Asklepion |
- III |
1947 |
İzmir |
Doğanlar |
> |
> |
Bergamada |
III |
1948 |
İzmir |
Tecelli |
Basımevi |
> |
ilkçağ |
- 1/1 |
1949 |
İstanbul |
Şaka |
> |
> |
(Krallık (devri |
- 1/2 |
1950 |
> |
Anıl |
> |
Zahire Loncasının asırlık çınarı
(Kitabın iç kabındaki Besmele Levhası, Lonca Mescidindedir. BergamalI H. H, Nazmi Alta’ Kalem tamir etmiştir)
Bergama |
(Sacı a t |
|||||
(Eserleri |
- 1/3 |
1951 |
İstanbul |
Anıl |
Bakımevi |
|
(Şifalı (Otlar |
V |
1952 |
> |
> |
||
> |
Sikkeler |
- I |
1953 |
İzmir |
Gümüşayak |
|
Asklepion |
- IV |
1954 |
İstanbul |
Anıl |
||
» |
(Şifalı (Otlar |
- VI |
1955 |
> |
> |
|
> |
Tiirk-Islâm Eserleri |
- I |
1956 |
> |
> |
Selçuk Minaresi (Sahife — 14)
Ulu Cami ve eğri minaresi
(Sahlfe — 18)
Ulu Cami kitabeli kapısı (Sahife — 18)
Ulu Cami — içten görünüşü (Sahife — 18)
Ulu Camiî — Mihrap ve minberi
(Sahife — 18)
Ulu Cami Mihrabı (Sahife — 18)
(Fdto: H. Gökberk)
Çukurhan Kapı Üstü (Sahife — 28)
1828 tarihinde Çukurhan (Sahife — 28) (Fota — Mustafa Karşıyaka)
Tabaklar Hamamı
(Sahife — 22)
(Foto: H. Gökberk)
(22 sPUBS) tuiBureH ■reiMBo.uj, (ueıuzeqos j°Jd)
Parmaklı Mescit (Sahife — 24)
Parmaklı Mescit (Sahife — 24 ) (Fdto: H. Gökberk)
Lonca Mescidi (Sahife — 26)
(Eoto: H. Gökberk)
(Sahife — 39)
Hacı Hakim Camii
(Foto: H. Gökberk)
Hacı Hakim Hamamı — Kadınlar Bölümü
(Sahife — 41)
(F<Co: H. Gökberk)
Hacı Hakim Hamamı — Kadınlar Bölümü Kapısı (Sahife — 41) (Foto: H. Gökberk)
Bedestan — İçten görünüşü (Sa h If e — 52)
(Foto: H. Gökberk)
Kurşunlu Cami (Sahife — 37) (Foto: H. Gökberk)
Şadırvanı Cami (Sahife — 4S)
Şadırvanlı Cami kapısı
(Sahife — 46)
(FOto: H. Gökberk)
Şadırvanla Cami içi (Sahife — 46) (Foto: H. Gökberk)
Taşhan Dönüm duvarı
(Sahife — 34)
Ulucami Şadırvanı
(Gah¡fe 20)
(Foto — H. Gökberk)
Karaosman Sebiji (Sahife — 60)
Ulu Cami kitabesi (Sahife — 18) (Foto: H. Gökberk)
Kmirsultan Camisinin kitabesi (Sahife — 61)
Harputlu Hacı Mustafa Ağa evi
(Sahife — 55)
(Foto: O. F:)
(Sahife — 11)
Mezar taşları
(Foto: H. Gökberk)
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder