Cumhuriyeti Afişleyen Adam - 2
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Mektubu yazdı, daktilo makinasında temize çekti, imzaladı, katladı.
Siyin
CUMHURBAŞKANIMIZA
AMKAHA
o a*a* Alman?*1«« t»asll gören Lvl5 yılına» Tdrkiyo’de olmayan Grafik sanatını tahıtan bir aa» Hatçınısım»
Grafik sanatını İlk Türkiye’ye 8«tiran sanatçı olarak Devlet tatbiki OU sel Sanatlat .kulu Grafik Sanatlar öölUal Kurulu taralından onur balbal, ayrıca Graflkerler Maslak Kuruluşu onur üyesi Unvanını aldın,
50 yıl Milli Piyango İdaresinle butun resinle* rinl yaptın,ana niş bir Aak tanım dan & yıl önaa i-lişkiml kastiler va ayrıca Ta kal İdaresinin l&ol «e etiketlerini,resimlerini yaptım,bula kullanılmakta -dır,
85 yayında olduğumdan sanatımı lora edemiyorum» Hiçbir sosyal mvanoea yoktur,Hayatının son günleri«-de yaşamımı idame ettirebilmem işin maaş ballanmasını rio« *der görevini»de başarılar «ilerim»
, ^'^^^ 1 fV^
Adres/ Knderin Saygılarımla
TTTdispoat» ca» İhap Hulusi 03Kb Y
urmue AptaHo/to 0.1e Gayrett»pe/İstanbul
Sonra postaya attı mı?
Hayır, hala evde duruyor. Neden?
Nedenini söyleyeceğim ama sıkı durun: İhap Hulusi onu yollamayı onuruna yediremiyor. Açlık, sefillik, perişanlık umurunda değil. Yılların İhap Hulusi'si, şu en haklı dileği Cumhurbaşkanına iletmeye yanaşmıyor.
^Sanatçı onuru budur işte. Saygı duyacağız bu insanlara. Sevmekle kalmayıp sayacağız da. Saymakla yetinmeyip el atacağız. Bu satırlar Türk okuyucusu ve Çankaya içindir. Gittiğimde masanın üstünde duran o kağıdı zorla aldım. Vermek istemedi. Adeta zorla kaptım.^ )
Şahap Balcıoğlu aynen böyle yazmış Nisan 1983'deki Gösteri Dergisi'nde.
İhap Hulusi'yi Yıkan Olay
Evet, kırk beş yıl süreyle hizmet verdiği Milli Pjvannn bilinmez İhap Hulusi'yle ilişkilerini birden kesmik ^ / T’’ b'r QÜn nedend'r yaptınız hizmetleri takdirle karşıhyor, teşekkür ediyoruz " demiş ^ ^^ ^"^'^
^mr\^imnM
1 67
Bu, İhap Hulusi için tam bir yıkım olmuş, en büyük güvencesi kökünden kurumuştur. Kendini emekli eder adeta ve hiç bırakmadığı suluboya işlerine döner, hat sanatını modernize eden çok başarılı işler çıkarır. Kara kalem desenler çizer. İngilizce şiirler yazar.
OMann*i|unıuM
T» CUMHURİYETİ IftŞlEYEN ADAM
özgün tasarım /Stilize küfi "La ilahe illallah "
Özgün tasarım / “Allahulahe'
n ' omRiYErı işeyen »dam
Özgün tasarım / "Allah "
Gerçekten de onca yıl hizmet verdiği devlet kurumlarında bile yaptığı işlerin karşılığını hiç de layık olmadığı bir şekilde almasının yanında, yarım asrı geçen çalışmaları sırasında müşterilerden kaynaklanan sorunlarla da sürekli boğuşup durmuş ihap Hulusi:
Resimden, bunun kompozisyonundan, renkten anlamayan, sipariş verenler olmuştur. Bunlar, gereksiz ve anlamsız müdahalelerle yaptığım resimleri bozmuşlardır. Örneğin boş gördükleri yerlere yazılar sıkıştıran kompozisyonu bozmuşlar, resimdeki renkleri değiştirmişlerdir. Bu koşullar altında çalışmak güç oluyordu. Sanat, yetenek ve zevkimi para kazanmak uğruna feda etmek zorunda kalıyordum. Baskıya da gereken önem verilmediği için afişlerdeki renkler bozuk çıkıyordu. Bu bozukluk en çok piyango biletlerinde görülüyordu. Yaptığım orijinal iş ile basılmış biletin renkler yönünden hiçbir ilgisi kalmıyordu. Fakat bu zorluklara karşın Türkiye'ye ilk renkli afiş resmini getirmiş bir ressam olmam dolayısıyla memnun ve bahtiyarım. • •
Neden Hala Bizimle Çalışmıyorsunuz?
Milli Piyango’ya yazılıp da gönderilmeyen mektubun hemen ardından yılının son günü İhap Hulusi, eşi Naşide'nin yeğeni İclal Atılgan'ı görmek üzerÎ Ankara'ya gider. Birlikte Milli Piyango İdaresi'nin yeni atanan Genel Müdürü Cevat Kani Üner'e bir nezaket ziyaretinde bulunmak isterler. Yeni genel müdür Ihan Hulusi'yi büyük bir saygıyla kabul eder, hemen arşivden üstadın eserlerini istetir Gördükleri karşısında hayranlığını gizleyemez ve "Bunlar çok güzel eserler neden bizlerden ayrıldınız, niçin bizimle çalışmıyorsunuz" diye sorar. İhap Hulusi'basına geleni anlatır. Genel Müdür çok üzülür ve hemen Milli Piyango İdaresi'nin alt katında yeni bir sanat galerisi hazırlığı içinde olduklarını, burayı üstadın eserlerivle açmayı önerir. Öneri kabul edilir. İhap Hulusi yıllarca hizmet verdiği Milli Piyango İdaresi binasından ayrılırken cebinde Genel Müdür'ün hediye ettiği iki adet biletip çıkar. Talihe bakın ki, biletlere amorti bile çıkmaz. e
Ancak İhap Hulusi için elli yıllık çalışmalarını sergileme olanağı doğmuştur.
MİLLİ PİYANGO İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
SAWF GALERİSİ
GMX BULVARI Üz 4 KIZILAY- AMOJtA UT: »fiİM UG FfYASGO A.VKA4U TIXEX 424»
1 Ağustos 1984 günü yapılan açılışa dönemin TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, Maliye Gümrük Bakanı Vural Arıkan, Kültür ve Turizm Bakar Mükerrem Taşçıoğlu da katılır. Hatta Vural Arıkan, İhap Hulusi'nin 1939’c-İsviçre’deyken yaptığı bir tabloya 135 bin lira ödeyerek satın alır, ihap Hulusi tx sergisi için "bu benim son sergim olacak" der.
N c<*«nnırtninınjjm
ihap Hulusi, bugün nesli tükenmekte olan "İstanbul Beyefendileri"nin en seçkin simalarındandı. Dönemin sanatçıları, entellektüelleri, gazetecileri, politikacıları arasında çok sayıda dostları vardı. Kınalıada'daki köşkü bu çevreden insanlarla dolup taşardı. En yakın arkadaşı eski milletvekili, şair Fazıl Ahmet Aykaç'tı. Lebon'da sürekli oturdukları köşede yerlerini alır, modadan ülke sorunlarına kadar her konuda tartışırlardı.
Fazıl Ahmet A vlun ın yağlı boya resmi
cuwutMnirtjiín»^ I "
İhap Hulusi, 1
92'lik Boyuyla Daha İlk Bakışta Dikkati Çekerdi
Lakabı: Şaheser
. J Tıırkuaz isimli bir cafe vardı, dönemin entelektüelleri, ^nlârUky™ görmüş burjuvalarının akşamlan çay içmek için buluştuk!» b^ £ BuS haP Hulusi'ye "Şaheser" lakab,™ takm,5lM.
Yabugamaz bu ismi, ilgiye. şımartılmaya. kadmlann beğenene alandır çünkü.
ti aımlTnl mimimi
Bu özgüvenin altında annesi Vedide Hanım'ın telkinleri vardır. Henüz küçük olan çocuklarını Sik Sik karşısına alır, "Siz harikasınız, her şey sizin olmalıdır. Herşeyin en iyisine siz sahip olmalısınız," biçiminde konuşurmuş.
ihap Hulusi'nin yemeyi içmeyi seven bir şahsiyet olduğu noktasında tüm tanıdıkları birleşiyorlar, ancak ilginç bir çelişkinin de altını çiziyorlar:
"Tutumlu... daha açık söylemek gerekirse çok hasisti. Hayattan korkardı. Ev tutacak, ev için para sarfedecek, kadın için para sarfedecek, tamamen prensiplerinin dışında kalan şeyler... Parasız kalacağı korkusu hiç peşini bırakmadı. Devamlı bir huzursuzluk, bir korku içinde yaşadı. Para harcarken adeta ıstırap çekerdi."
Dayılardan Kalan Miraslar
Oysa hep iyi kazanmış, hep en iyi yerlerden giyinmiş, hep en iyi yerlerde yemiş içmiştir. Sosyal ilişkileriyle de yaşamasını bir sanat eseri haline getirebilmiş nadir insanlardan biri olmuştur.
Bu arada kendi alanında rakipsiz olan, onlarca yıl çeşitli kurumlara, sayısı dokuz bini bulacak kadar eser veren İhap Hulusi'nin yan gelirleri de vardır: Mısır'da yaşayan dört dayısı. Dördü de bekar olan bu zatlar, vefat ettiklerinde mirasta ihap Hulusi'ye bırakırlar. Her seferinde İhap Bey, payına düşen mirası almak üzere doğduğu yere, Mısır'a gider, dönüşünde Avrupa'ya uğrar, hem eski günlerdeki gibi Batı'yı bir kez daha solur, beğendiği her şeyi satın alır, gelir.
Son Eşi Naşide
İstanbul Elmadağ'da Hilton Oteli yeni açılmış. İhap Hulusi ve arkadaşlarının yeni buluşma yeri, otelin lobideki barı. Günlerden bir gün otelin önünde ticaridir taksi durur. İçinden uzun boylu, esmer güzeli genç bir kadın iner, resepsiyona yönelir, bir oda ister. 253 nolu odayı verirler kendisine. Kadın İhap Hulusi ve arkadaşlarının dikkatini çekmiştir.
«o MimnıırtşmjM
Ertesi gün. ihap Hulusi ve arkadaşları bu kez Lebon'dadırlar. Bir gün önce Hilton'da gördükleri o güzel kadın, yanında bir kadın arkadaşıyla kapıdan giriverir. Erkekler rekabete girer, hatta iddialaşırlar. O güne kadar kadınların boynuna atladığı, hatta fazla ilgilerinden rahatsız olan İhap Hulusi, gidip genç kadınla tanışmaya karar verir ve yerinden kalkıp yanlarına gider. Kendini tanıtır ve ardından derin bir sohbet başlar.
0 günden sonra Naşide Hanım ve İhap Bey, sık sık buluşmaya başlarlar. Ancak Naşide Hanım, yılın altı ayını Amerika'da, VVashington'da bir radyo istasyonunda Türkçe programlar yapmakta, kalan altı ayı ise Türkiye'de geçirmektedir. İlk tanışmalarından kısa bir süre sonra birbirlerine âşık olmuşlardır. Naşide Hanım'ın Türkiye'de olduğu aylarda birlikte çok güzel günler geçirirler, Amerika'da olduğunda ise mektuplar gelir gider.
CUMHURİYETİ «FİŞLEYEN ADAM | 81
Naşide Hanım anlatıyor:
"İhap Hulusi'nin ünlü üçgenini yıllar önce tanımış, duvarları dolduran afişlerini daima hayranlıkla seyretmiştim. Tanışmamız ancak 1957 yılında olmuştu. Daha ilk görüşmeden itibaren aramızda olağanüstü karşılıklı bir ilgi başlamış ve bu ilgi bizi 1959 yılında evlenmeye kadar götürmüştü."
Evlendiklerinin ertesi günü Naşide Hanım Amerika'ya dönmek zorunda kalır. Bu ilginç durum karşısında şaşkınlıklarını gizleyemeyen yakınlarına İhap Hulusi, "Ah monşer... kadınlar" deyip geçiverir...
Naşide Hanım, çok küçük yaşlarda Samsun'da evlendirilir, bu evlilikten bir kız çocuğu olur. Ancak bir yıl sonra Naşide Hanım, Samsun'u, kocasını ve çocuğunu terk ederek Ankara'ya gelir ve İş Bankası'nda çalışmaya başlar. Bankanın hukuk müşavirinden biriyle ilişkiye girer. Ancak adam evlidir. Bu umutsuz ilişki sürerken Naşide Hanım'ın karşısına Amerikalı bir pilot çıkar, evlenip Amerika'ya giderler. Yeni eşi bir uçak kazasında ölür. Ama bu arada Naşide Hanım, Amerikan vatandaşı olmuş, bu ülkede iş bulmuştur. Kısaca bir ayağı Amerika'da, bir ayağı Türkiye'dedir. Başka pekçok ülkeyi de gezmektedir. Bu nedenle kendisine "enterkontinental" lakabı takılmıştır. Bir başka lakabı daha vardır Naşide Hanım'ın: "Teknicolor". Çünkü çok renkli giyinmektedir.
"İhap Hulusi, evlendiğimizde 61 yaşındaydı. Fakat o kadar üstün ve değişik bir kişiliği vardı ki, 88 yaşında ölünceye kadar birlikte geçirdiğimiz 27 yıllık beraberliğimizde onu hiçbir gün yaşlı bir erkek gibi görmemiş ve düşünmemişimdir," diyen Naşide Hanim, ihap Hulusi'nin yaşamına uzun süreli giren dördüncü ve sonuncu kadın olur.
Mimuş ve Selma Hanımlar ile Prenses Emine
İlk eşi Mihriver, yakınlarının çağırdığı şekliyle Mimuş Hanım, ¡hap Hulusi'yi görür görmez âşık olur. Genç kadının kendisiyle evlenmek istediğini ihap Hulusi'ye ilettikleri zaman "Hiçdüşünmüyorum,"diye yanıtlar üstad... Ancak Mimuş Hanım'ın ciddi ve kararlı olduğunu görünce, evliliği bir şartla kabul eder: "O evli bir kadın hüviyetini taşıyacak, ben bekar bir erkek. Hiçbir şeyim değişmeyecek evlenmiş olmakla!"
On yılı aşkın sürer evlilikleri. Mimuş Hanım çok zorlandığı u era
uğruna katlanır. O yıllarda sanatçıların sıkça toplandıkları yerler e" r ■ ¡ıe Kemal Beyatlı'nın sürekli yaşadığı Park Otel'dir. İhap Hdusı, re noktavı burada tanışır, âşık olur. Mimuş Hanım, artık katlanamadıgı ev ı ıgı bütün bu ilişki üzerine koyar, ayrılırlar. Ancak Prenses Emine, ap u tedavi yaşamını kontrol etmek istemektedir. Hatta ihap Bey, has sadece ettirmek üzere İsviçre'ye götürmeye karar verince Prenses kuzusu" iki aylık izin verir. Süreyi aşan İhap Hulusi, döndüğünde Prens evlenir suçlamalarına maruz kalır ve ayrılırlar. Prenses Emme, bir profesörle evlenir.
İhap Hulusi ikinci evliliğini Selma Hanım'la yapar. Selma Hanım, İhap Hulusi ile tanıştığında bir doktorla evlidir. Boşanır boşanmaz nikah masasında bulurlar kendilerini. Fakat kavgalarla, bağırıp çağırmalarla, kırıp dökmelerle geçen beş yıl sonunda ayrılırlar.
Bu arada ihap Hulusi'nin yine dayılarından biri vefat etmiş, Mısır'a gitmesi gerekmiştir. Orada yaşayan Müzehher Hanım'la tanışırlar. Evlilik? "Aman monşer, Allah korusun!"
O yıllarda Fazıl Ahmet Aykaç'ın Kınalıada'da bir evi vardır ve İhap Hulusi, sık sık yakın arkadaşını burada ziyaret etmektedir. Kınalıada'yı, denizini pek seven İhap Hulusi, burayı İtalyan balıkçı köylerine benzetir ve bir ev de kendisi yapmak ister. Sonunda bir arsa bulunur ve kendisinin çizdiği iki katlı "şale" tarzında bir köşk yaptırır. Adını da "Şale Müz" koyar. Müzehher'in ilk hecesi "Müz"...
Naşide Hanım'la tanıştığında Müzehher Hanım'la beraberdir ihap Hulusi. İlişkilerini öğrenen Müzehher Hanım, vazgeçirmek üzere İhap Hulusi'nin yazdığı aşk mektuplarını gösterir Naşide Hanım'a; fakat sonuç alamaz. Evlenir ve hemen köşkün adını değiştirirler. "Şale Müz" artık Poyrazlı Köşk olmuştur.
Poyrazlı Köşk / Kınalıada
CUMHURİYETİ »F^EYEN ADAM | *
Cumhuriyet'i "Afişe Eden" Adamdı...
Prof. Kemal İskender, bir yazısında şöyle diyor:
"Çağdaş Türkiye bağlamında İhap Hulusi'nin yaşam tarzı, yalnızca Türkiye'de kısa bir geçmişi olan grafik ve afiş sanatının en yetkin örneklerinden biri değil, aynı zamanda Cumhuriyet Türkiye 'sindeki çağdaş yaşamın da simgesi olan yaygın imajlardan biridir. Dahası bu imaj, Türk grafik ustalarının başında gelen ihap Hulusi'nin büyük bir çeşitlilik gösteren sanatının da bir özeti niteliğindedir."
1931
Zeki Çakaloz'un değerlendirmesi ise yalın ve çarpıcıdır:
"Kafa+Yürek+Eller (O kutsanmış eller) = /hap Hulusi Usta...’’
Sözü edilen bu kalite, halkın bilincinde de karşılığını bulmuş, İhap Hulusi imzası taşımayan afiş ve reklamların önemli ve güvenilir mal ya da hizmeti yansıtmadığı düşüncesi, 1970'lere kadar halk arasında yaygın kabul görmüştür."
"Türk Afiş Sanatı'nın Kurucusu" başlıklı yazısında Orhan Koloğlu şöyle yazar:
"Gelişmemiş bir ekonomik yapıya sahip ve uzun yazılardan reklamlara alıştırılmış bir topluma, çizginin anlatımının ağırlık taşıdığı bir tanıtma yöntemini benimsetmek ve sevdirmek kolay şey değildi, /hap Hulusi Görey'in bunu başarabilmesi sadece yeteneğinin değil, konu üzerinde derinine çalışmış ve düşünmüş olmasının ürünüdür.
Latin harflerinin kabulünü izleyen dönemde okur yazarlığı arttırmak amacıyla devletin sübvansiyonu sonucu gazeteler bol sayfalı çıkmaya başlayınca reklamcılık için de büyük fırsat belirmişti. "Reklamsız kalmış bir mal, bir kapalı kutu içinde hapsedilmiş gibidir. Mevcudiyetten haberdar olmak için kutuyu açmak lazımdır." düşüncesinde olan İhap Hulusi, kendine özgü çizgileriyle Cumhuriyet'le beliren yeni Türk insanını eserlerinde sundu.
Ziraat Bankası reklamındaki çubuğunu tüttüren mutlu köylüden tutun da, dimdik Cumhuriyet askerine, radyo dinleyen ya da nasır ilacı süren kadınlara ve hatta sadece el parmaklarıyla ifade ettiği kalite ya da tasarruf sloganlarına kadar ortaya koyduğu pek çok eserde belleklerde unutulmayan izler bırakmış ve hiç şüphesiz, eserlerinin pek çoğu reklamcılık dünyasında bir eşsizlik örneği olarak onlarca yıl bıkmadan kullanılmışlardır. Bu sebepledir ki konunun uzmanları onu '1960'lara kadar tek kişilik okul oluşturan sanatçı' diye nitelendirmişlerdir."
Bu değerlendirmelere grafiker Mengü Ertel de katılır:
"İhap Hulusi, hemen hemen tek başına, yıllarca bütün devlet kuruluşlarının afişlerinden diplomalarına; rakı etiketlerinden teyyare piyangosu biletlerine kadar, biçimlendirilen her şeyine usta fırçasının izini bırakmıştır. Cumhuriyetin 50 yılı ile birlikte, grafik sanatçısı olarak 50yılını işine veren ve bugün de kendi köşesinde çalışmalarını sürdüren büyük usta İhap Hulusi'yi saygı ve sevgimizi belirtmemiz, emeklerini bir şölende kutlamamız gerekir.
Nüzhet islimyeli ise, sanatçının resim çalışmalarının önemine şöyle değinir.
'Afiş, Görey'in yaşam kavgasının bir uğraş alanıydı. O, bu çabalarını aralıksız sürdürürken sanatsallık yanı üstün suluboya çalışmalarını da birlikte yürütmekteydi. Bu alanlardaki "ğraşı da erişilmesi güç bir düzeye ulaşmıştır. Özellikle boya karışımlarında, nüans zenginliği içinde rengi yakalayabilme gücü, az rastlanır bir başarı çizgisindedir."
Ihap Hulusi'nin afişlerinde Alman grafik ekolüne özgü şema disiplini egemendir. Biçime, inşâya ağırlık verilerek, afişin mesajı güçlü ve çarpıcı bir biçimde ifade edilir. Afişte bu nedensellikle, izleyicinin öteden beri alışageldiği düzen istifini bir tarafa iten (yeni anlayışla hazırladığı) kompozisyonlarla kitleyi şakına çeviren tasarımlara ulaşmıştır.
Birçok afiş dizaynında, anlatım, ton ve renk vurgulamalarıyla zenginleşir; biçimin yer yer taramalar, bazen de açık koyu kontrastlıklarla ifade edilmesi, yeni afiş anlayışının somut örneklerindendir.
Afişlerde kullanılan gerçekçi imgeler, izleyene verilen mesajın, yerine etkili bir biçimde ulaşmasını sağlar.
Şöyle geçmişe kısaca bir uzanalım... 1840'da, Ceride-i Havadis'te yayımlanmaya başlayan ölüm duyuruları ve 1864'te Tercüman-ı Ahval'de yayımlanan Loton Aznel firmasına ait ilk resimli ilandan sonra, 1896'da Servet-i Fünun'da Ahmet İhsan Bey'in, "Sayfalarımız her türlü ilana küşad olunmuştur," çağrısı 1909'da, ilk reklam şirketi olan "ilanat Acentası'nın" kurulması ile noktalanmıştı.
Ne ki, OsmanlI topraklarında, 34 vilayette nüfus 20 milyona yaklaşmasına rağmen, gazete ve dergi tirajları birkaç yüzlük rakamlarla ifade edilmekteydi. İstanbul daha yeni atlı tramvaya kavuşmuş; fotoğraf ve sessiz film daha yeni yeni çok dar bir kesimin hayatına girmeye başlamıştı.
Daha, kapalı-geleneksel tüketim alışkanlıklarının yerini, toplumsal tüketim normlarının almaya başlamasına yıllar vardı. Üstelik iktidar kavgaları, savaşlar... Gazetecilikten reklamcılığa: ticaretten sanata kadar her alanda darbeler vuracak ve her şey ağır aksak gelişecekti.
Toplum bir o kadar da yeni değişimlere gebeydi. Cumhuriyet, ithal mallarla birlikte ilancılığın canlanması, yeni tüketim normları, yeni bir hayat... Ford ve Bayer firmalarının düzenli ilanları... Önceleri, yabancı ülkelerde tasarlanan ve basılan eski Türkçe afişler...
Ve ihap Hulusi kendi grafik atölyesini açmıştır.
Ve 1^27. Abdi Tevfik Bey, "ilanat Fenni"ni yayımlamıştır: "Reklam endüstrinin ruhudur". İstanbul Radyosu yayın hayatına başlamıştır İstanbul sokaklarında 66 markadan 1510 otomobil dolaşmaktadır.
W CUMHURİYETİ AtyEYEN ADAM
Feriha Tevfik ve İhap Hulusi'nin Kadınları
Cumhuriyet Gazetesi, hükümetten de destek alarak 1929'da bir güzellik yarışması düzenler. Feriha Tevfik bu ilk yarışmanın galibi olur. Ertesi yıl Amerika'daki Güzellik Yarışması'na ülkemizi temsilen katılır; sonraları Şehir Tiyatroları'na girerek ilk kadın yıldızımız olur.
Bu ilk starın fotoğrafları, çeşitli ürünlerin ilanlarındaki resimleri ile İhap Hulusi'nin çalışmalarındaki kadın simgesi birebir örtüşür. Aslında bu iki isim de, yeni kurulan Cumhuriyet'in "farkını tüm dünyaya haykırmak" amacına hizmet etmişlerdir. Feriha Tevfik ABD'ye gidip çağdaş Türk kadınını tüm dünyaya tanıtırken, İhap Hulusi harıl harıl afiş çizmekte, tüm Anadolu'ya çağdaş kadınımızın nasıl olması gerektiğini göstermektedir: İnce topuklu ayakkabılar, pileli, diz boyu etekler, tayyörler... saçlar açık, hatta yapılı, yüzler makyajlı...
90 : CUMHURİYETİ AFRETEN ADAM
CUMHURİYETİ AFİJtEYEN ADAM I 91
« I CUMHURİYET'! tffŞlEYEN ADAM
CUMHURİYET İ AFİŞIEYEN *MM
1929 ekonomik krizin ardından kurulan Milli iktisat ve Tasarruf Cemiyeti'nin amaçları şöyle belirlenir:
“1- Halkı israfla mücadeleye, hesaplı, tutumlu yaşamaya ve tasarrufa alıştırmak... 2-Yerli malları tanıtmak, sevdirmek ve kullandırmak... 3- Yerli mallarımızın miktarını yükseltmeye metanet ve zarafet itibariyle hariçteki mümasili mallar derecesine getirmeğe ve fiyatlarım ucuzlatmağa çalışmak... 4- Yerli mallarımızın sürümünü arttırmak... ”
MHBMlUŞfffuiAH
CUMEURiïEI'i »Flítí«H ADAM | 97
98 . CUMHURİYETİ »FtŞlEYEN ADAM
CUMHURİYETİ AftyEWDAM . «
Cemiyet, yönetim kurulu üyelerinden Vedat Nedim Tör'ün önderliğinde çarpıcı bir propaganda kampanyasına girişir. Broşürler hazırlanır, Edirne'den Kars'a ülke, binlerce afişle donatılır. Tüm bu afişlerde tabii ki İhap Hulusi'nin imzası vardır.
Aynı yıllar, bozkır kasabası Ankara'nın baştan başa yenilendiği, modern yap birbiri ardına yükselmeye başladığı bir dönemdir. Bu yeni "konut" imajını Ana köylerine ulaştıran yine İhap Hulusi olur.
CUMHURİYETİ W™ *“*“ W
Batı'da öğrenim görmüş, dört yabancı dil bilen, geniş kültürlü bir insan olarak İhap Hulusi, Cumhuriyet ideolojisine denk düşen bireylerin tipik bir örneğidir aynı zamanda. Yeni rejimle birlikte OsmanlI İmparatorluğu'nun son dönemindeki uyuşukluktan sıyrılınmış, ülkenin üzerine çöken ölü toprağı atılmaya başlanmıştır Devir "Ana yurdu demir ağlarla dört baştan örmek" devridir, ülkenin dört bir yanında ticari ve sosyal atılımlar birbirini izlemekte, geniş ölçekli bir kalkınma ve çağdaşlaşma hamlesi tüm hızıyla sürmektedir.
O dönem, televizyon henüz yoktur, radyo yaygın değildir, düşük tirajlı gazetelerin de geniş yığınlara ulaşmadığı dikkate alındığında, en geçerli, en makbul kitle iletişim aracının duvar afişleri olduğu anlaşılır. Eğitim düzeyi düşük bir halka bir mesaj ulaştırmanın en kestirme, en yaygın aracıdır afişler.
İhap Hulusi böylece, yeni devletin ideolojisini halka mal etmekle görevli bir kitle İletişimcisi rolü üstlenir. Devlet, halkının yerli mallarını kullanmasını mı istemektedir; bunu yığınlara İhap Hulusi'nin çizgileri duyurur. Çağdaş kılıklarla mı gezilmelidir; halkın bilinçaltında bu arzuyu, ihap Hulusi'nin Sümerbank için hazırladığı ilanlardaki çekici ayakkabı görüntüleri tahrik eder.
İM CUMHURİYETİ «İŞLEYEN ADAM
Hatta afişlerinde, üç büyüklerin (GS, FB, BJK) yıllar süren rekabetini bile konu etmiştir
CUMHURİYETİ «İŞIEYEN ADAM I05
108 ' CUMHURİYETİ «İŞLEYEN ADAM
Ve kişilerin yüzleri hep güleçtir... Bayrağımızı gururla dalgalandıran Mehmetçik, neşe içinde bayramı kutlayan çocuk, evde reçel yapmak ya da dikiş dikmekle memleket ekonomisine katkıda bulunmaktan mutlu olan ev hanımı, yerli malı kumaşları müşterilerine satan güleryüzlü satıcı... hepsi dinamik, çağdaş, mutlu insanlardır. Ülke baştan sona yenilenmekte, "az zamanda büyük işler başarmış" olan devlet, daha mutlu bir geleceğe doğru yönelindiğinin müjdesini vermektedir.
ihap Hulusi'nin afişleri de bu mesajı halka taşır.
Çünkü o, Cumhuriyet sanatçısıdır, yeni rejimin ideolojisini halka mal etmekte ciddi emeği geçmiş bir kişidir...
O, Cumhuriyet "afişe eden" adamdır.
110 I CUMHURİYETİ HIEVEN ADAM
CUMHURİYETİAftyEYENADAM ||
12
CUMHURİYETİ AfiŞEEYEN ADAM
CUMHURİYETİ «İŞLEYİN ADAM I 113
İhap Hulusi'ye Saygı
İhap Hulusi Görey'in, yaşamının son yıllarında bir gazeteciyle evinde yaptığı söyleşide şu sözler geçiyor:
Gazeteci: Devlet size sergi önerisinde bulundu mu?
İhap Hulusi: Hayır efendim. Devletin böyle düşüncesi yok.
Gazeteci: Devlet önce yaptıklarınızı kitaplaştırmak, katalogunuzu çıkarmalı...
İhap Hulusi, haklısınız dercesine derin bakar...
Sigarasından (Birinci) bir duman çeker...
Gözleri dolar gibi olur...
Ama hemen toparlanır.
Anlıyorum sizi üstad elbet bir gün sizi anlayanlar olacaktır...
Fotoğraflar: Seyit Ali Ak /1985
Evet, o gün çok doğru söylüyordu gazeteci; devlet, ya da özel sektör sahip çıkmalı, eserlerini kitaplaştırmalıydı. Hatta eserlerini toplayıp bir ihap Hulusi Müzesi açmalıydı. Ama hiçbiri olmadı.
Akademi'de okuduğum sıralarda evine ziyarete gidip tanışan ve hiç unutmayan biri olarak yıllar sonra üstlendiğim bu misyonu "İhap Hulusi Görey 100. Yaşında”, Müsellesten Üçgene" çatısı altında bir dizi çalışmalar yaptım. Ama yeterli görmedim. Daha çok kesime nasıl ulaşırım, çemberi nasıl genişletebilirim diye düşündüm ve Cumhuriyet’in 80. yılında ve İhap Hulusi Görey'in doğumunun 105. yılında bu kitabı yeniden derleyip sîzlerle paylaşmayı bir görev telakki ettim.
1998'e girildiğinde ihap Hulusi'nin 100. doğum yılı gelip çatmıştır. Adına yakışır bir etkinlik dizisiyle kutlanmalıdır Üstadın 100. doğum yılı. Önce son eşi Naşide'nin, yeğeni İclal Atılgan'ın yardımıyla Feriköy Mezarlığı'ndaki kabri bulunur, eşininkiyle birlikte onarılır ve 1997'nin 28 Kasım'ında mezarı başında bir anma töreni düzenlenir.
• 100. yıl anısına yazılıp tasarlanan "Müsellesten Üçgene” kitabı üstadın ilk kaynakça niteliğindeki eseri oldu.
-
• 13-18 Nisan 1998 tarihleri arasında düzenlenen Grafist'98 Uluslararası İstanbul Tasarım Günleri, İhap Hulusi Görey'le açıldı. Sadık Karamustafa tarafından hazırlanan bir dia gösterisi yapıldı.
-
• Ender Merter ve Bedri Baykam foto-pentürlerden oluşan bir sergi ve Tür Tanıtım tarafından oluşturulan İhap Hulusi köşesi 24 Eylül 1998 Perşembe günü Susam Bar'da verilen bir kokteyl ile açıldı.
Sadık Karamustafa. Ayşe S. Ataman. Ender Merter. HulkiAktunç. Haluk Tuncay. Batuhan Erdi
Foto-pentür
100. yılı anma köşesi / Susanı Bar
-
• 31 Ekim - 4 Kasım 1998 Beylikdüzü TÜYAP 8. Matbaa ve Kağıt Endüstrisi Fuarı işbirliğiyle İstanbul Uluslararası Tasarım Buluşmalarında (İİDE 98-2 iletişim Tasarım Etkinlikleri) "ihap Hulusi Görey 100 Yaşında Sergisi"
-
• 28 Kasım 1998 Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü'nün düzenlediği T.C. Kültür Bakanlığı Devlet Resim ve Heykel Müzesi konser salonunda gerçekleştirilen "Doğumunun 100. Yılında Grafik Sanatçısı ihap Hulusi Görey" paneli ve sergisi.
• 9-13 Aralık 1998 Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi’nde "Reklamcılığımızın İlk Yüzyılı" sergisi. (1840-1940) İhap Hulusi Görey işleri ve slayt gösterisi.
Hıılki Aktunç. Nail Güreli, Sakıp Sabancı. Ender Merter, Faruk Yalun
Orhan Kologlu. Ara Güler. Ender Merter. Orhan Büyükdoğan
-
• 14 Nisan 1999 İstanbul Üniversitesi iletişim Fakültesi son sınıf öğrencilerine İhap Hulusi Görey söyleşisi ve slayt gösterisi.
-
• 8-31 Aralık 1999 Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde "Müsellesten Üçgene’99" sergisi ve bu sergideki eserlerden oluşan 2000 yılı kartpostal setinin sunumu.
Mustafa Sarıgül, Ender Merter, Prof. Erol Eti. Bekir Kantarcıoğlu
Prof. Fevzi Karakoç, Yrd. Doç Selahattin Ganiz, Ender Merter, Yrd. Doç. Gürbüz Doğan Ekşioğhı
Prof. Erol Eti, Prof. Kemal Şen. Yrd. Doç. Şakir Gökçebağ
•7-15 Şubat 2000 Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde "Müsellesten Üçgene 2000" sergisi.
• 12 Şubat - 31 Mart 2002 Rahmi Koç Müzesi'nde "İhap Hulusi Görey Özel" sergisi.
Top kapı Sanıyı Müdürü Filiz Çağman ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül açılışı yaparken
CUMHURİYETİ «İŞLEYEN ADAM W
Prof Mehmet Erem, Prof. Engin Ataç, Ender Merter
Kulüp Rakısı etiketi üzerindeki kompozisyonun üç boyutlu canlandırılması serginin en ilgi çeken köşesi idi.
Bülent Bulgurlu. Rahmi Koç. Ender Merter
Necdet Mercan. Erhan ¡çözen, MustafaSangüSeFlaS
Milli Piyango fstanbul Bölge Müdürü Keli Pan, Seyyar Bayileri Kasım Şahin ve Osman Özdemir
• 31 Mayıs - 7 Haziran 2002 İstanbul Lisesi 11. Kültür Etkinlikleri Haftası'nda "Yaza Merhaba" sergisi / Ender Merter'le “Reklamcılığın Dünü Bugünü" konulu söyleşi.
Ender Merier. Yaman /repoglu
• Heykeltraş Prof. Vedat Somay'a ihap Hulusi büstü yaptırıldı.
• Üzerinde İhap Hulusi'nin ünlü üçgeninin bulunduğu rakı bardağı Paşabahçe'ye yaptırıldı.
• Ender Merter, sahibi olduğu Tür Tanıtım'ın yıllık ajandalarını üstadın işleri üzerine kurar, giriştiği işi anlatan yazılar yazar, ilgili kişilerin görüşlerine yer verir.
• 100. yıl anısına Tekel'e, özel sigara paketi yaptırıldı.
• 100. yıl anısına hazırlanan tekstil ürünleri.
• Ulaştırma Bakanlığınca izin alınarak bastırılan özel 100. yıl anı pulu.
• Ölümünün 16. yılı anısına yaptırılan Milli Piyango bileti.
• Rahmi Koç Müzesi’ndeki "Özel" sergisi için hazırlanan gümüş yaka rozeti.
• İnternet'te İhap Hulusi ile ilgili bir web sitesi açıldı.
• 22 Nisan - 31 Mayıs 2004 G-malI Sanat Galerisi'nde "Tek kişilik orkestra" Sergisi
Adam" SerQ'<1 . A8 Mart 2005 huriyet
-
• 29 Mart - 29 Nisan 2005 Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde "Cumhuriyeti Afişleyen Adam İhap Hulusi Görey ve Ender Merter" Konferans/ Sergi
Prof. Funda Savaş Gün, Prof. Fili: Balta Pehekoğlu. Ender Merter. Prof. Melda C. Şimşek
-
• 14 Mayıs - 23 Mayıs 2005 Grafikerler Meslek Kuruluşu
-
24. Grafik Ürünleri Sergisi Özel Ödüller Kategorisinde BASEV İhap Hulusi Afiş özel ödülünü alan sanatçıya "Çizgi Dünyasına Yolculuk" Kitabı armağan edildi.
• 7 Mart 2006 Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi "Türkiye'de iletişim Sektörünün Gelişimi" üzerine söyleşi
MİRAJ (Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklam Ajansı)
• 13 Nisan 2006 Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi / "İhap Hulusi'nin Ölümünün 20. Yılı Anısına" söyleşi
Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Ana Bilim Dalı
Aradan aecen 5 yıl zaman zarfında etkinlikler tabiki devam etti. 80. Yılında Cumhuriyet'i Afişleyen Adam büyük ilgi gördü, bizde küçük eklemelerle 2. baskıyı hazırladık. 2004 de İhap Hulusi'nin 1922-1961 arasında ağırlıkla Münih'te geçen □ünlerine ait skeç defterlerinden derlediğim " Çizgi Dünyasına Yolculuk" kitabım çıkardım Tamamen karakalem çalışmalarından oluşan bu kitap gerek yurtiçi □erekse yurtdışından takdirler aldı. Bu karakalemlerin sergilenmesi için aldığım ısrarlar ciddi bir boyuta gelince sevgili Ömer Koç ve Bahattin Oztuncay'la Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılıkla bu sergiyi yapma kararı aldık. 16 Mart _ 8 Nisan 2007'de Sermet Çifter Salonunda" İhap Hulusi, Tasarımcının Bir Genç Sanatçı Olarak Portresi" sergisi ve kitabı gerçekleşti.
ÇİZGİ DÜNYASINA YOLCULUK
İhap Hulusi Görey'in Skeç Defterleri (1922-1961)
Babıâli Yokuşunda İhap Hulusi
CUMHURİYETİ »FİŞLEYEN »DAM
Ticarette Reklam ve Propaganda
Medeniyet ilerledikçe propaganda vasıtaları da tekamül etmekte ve insanların öteden beri çok müracaat ettikleri bu satış vasıtasının ehemmiyeti gittikçe artmaktadır. Bugün yalnız iktisadi hadiselerde değil, hemen her meslekte reklam, bir ihtiyaç haline gelmiştir. Kendisini propagandadan uzak tutmuş bir hükümet tasavvur edilmediği gibi, ideolojiler de tutunmak için birinci çare olarak buna sarılmaktadırlar. Uzağa gitmeye ne hacet, garp cephesinde karşı karşıya gelen ordular toplarını kullanacak yerde muazzam hoparlörler koyup birbirine tesir etmeye çalışmakta, düşman hatlarında binbir tehlike içinde uçan tayyareler bomba yerine milyonlarca beyanname savurmaktadır. Propaganda iktisad sahnesinde büsbütün seferber haldedir. Propaganda bir malın dilidir. Reklamsız kalmış mal bir kapalı kutu içerisine hapsedilmiş gibidir. Mevcudiyetinden haberdar olmak için kutuyu açmak lazımdır. Bunu da ancak reklam yapabilir. Ayrupa'da bu yıl yaptığım uzun bir seyahatte reklama ait öyle hikayeler işittim ve öyle müşahadeler yaptım ki hayretler içerisinde kaldım...
Fransa'da büyük bir müessese reklam için her sene bir milyon lira sarfedi-yormuş... Meclisi idare bu parayı fazla görmüş ve müessesenin şimdiye kadar yaptığı reklamlarla artık tanınmış olduğunu iddia ederek bu bir milyon liranın tasarrufuna karar vermiştir. Sene sonunda dehşetle görülmüştür ki müessese birkaç milyon lira zarardadır. Keza iki bin lira kadar az bir sermaye ile işe başlayan ufak bir teşebbüsün bunun 500 lirasını işe, 1500 lirasını da reklama tahsis ettiğini hayretle gördüm. Yalnız şu var ki, reklamın lüzumuna inanmak kafi değildir. Onun kadar mühim olan ikinci bir mesele de propagandayı yapmasını bilmektir. Bizde ekseriyetle reklama verilen paraya heder olmuş nazarı ile bakılır. Bunun da sebebi bunların kafi derecede istifade etmek yolunu az bilmesidir. Reklam yapmaya karar versek bile en ucuzunu bulmak için kaliteden fedakarlık yapar, en ucuz resmi, en ucuz kağıdı, en ucuz matbaayı seçeriz. Neticede meydana gelecek eser reklam olmaktan çok uzak, yürekler acısı bir hal alır ki bundan da bittabi istifade etmek güçleşir. Bir sene içinde on ucuz reklam yapmaktansa, bütün hafızalarda yer edecek iki kuvvetli reklam yapmak evladır.
En iyi reklam nasıl yapılır? Bu, ayrı bir yazının mevzuudur...
İhap Hulusi'nin, 7 Aralık 1939 tarihi^ İktisadi Yürüyüş Gazetesinde yayımlanan )a-U'-
CUMHURİYETİ AfiŞlEYEN ROAM 131
yaşmda bir kez daha iyi ki doğmuşsun djyorum
da Rodin kadar önemlHj^Van^ tUtan Ve 'Ş yapan ’hap Hulusi, Picassoya
sîzlere "niye İhap HuLs^di^^T^^^' MüseHesten Üçgene" adlı kitabımda Şimdi ise bu sorunun üzerini 3 b'r S°rU ge,ebilir demiş ve açıklamıştım, etkinlik ve yayınladığım kitariarVb—.0" yi1 İÇİnde gerçekleştirdiğim birçok nebze de olsa ülkemizde de C P h .buy^ üstadl anlatmaya, genç neslimize bir kariyere sahip büvük hi^ öncesi ve sonrasında yaşamış uluslararası r us adı bir kez daha hatırlatmaya çalıştın1'
ı» I nıuiHmiYn'iıritKv««,,,
O büyük üstad ki; şimdi iletişim dünyası dediğimiz 21. yüzyıla damgasını vuran en gözde sektörünün ilk renkli temsilcisi. Aynı zamanda sanatçı ve psikolog, günlük yaşamın içinde yorgun düşmüş insanlara hitap eden, o sanat zevkini en derin manasıyla halk kitlelerine hissettiren bir mürebbidir.
İşte 1993'te yola çıktığım bu sevda serüvenini büyük üstadın her şeyinden örnekler sunduğum bu konsantre kitapta toplayıp, 110. yaş gününde bir kez daha sîzlerle paylaştım.
Yunan ve Roma'da olduğu kadar, doğu ülkelerinde de duvarlara resmi yazılar ve duyurular asma alışanlığı vardı. Kâğıt üzerine basılı afişlerin kökeni ise 15. yüzyıla dayanıyor. En eski afişler el yazmalarıydı. 1454 tarihli bu afişler Meryem Ana resmiyle süslüydü ve Fransa'da kilise kapılarında toplanan yardımlardan bahsediyordu. Reklâm amaçlı kullanılan afişlerse 19. yüzyılda ortaya çıktı. Litografinin bulunması, parlak renkli afişlerin ucuz ve hızlı bir şekilde üretilmesini sağladı. Bu sanatın kurucusu ve ilk büyük afiş sanatçısı Jules Cheret'ti. Cheret, parlak renkler, ince figürler ve göz alıcı harfler kullanarak kendine özgü bir anlayış geliştirdi. Cheret'in hazırladığı ilk afiş, ünlü tiyatro oyuncusu Sara Bernhardt'ın bir oyununu duyuruyordu. 1836'da Paris'te doğan Cheret, İngiltere'de çeşitli baskı tekniklerini öğrenmişti. Paris'e döndükten sonra da, öğrendiklerini kendi atölyesinde uygulamaya koyuldu. Cheret kısa sürede afişleriyle Avrupa çapında tanındı.
Afiş sanatının dönüm noktası ise 1890'ların başında beliren 'Art Nouveau'(Yeni Sanat) akımı oluşturdu. Özellikle 1890-1910 yıllan arasında, mimarlık, dekorasyon, eşya tasarımı, kitap kapağı ve afişlerde kendini gösteren 'Art Nouveau' akımı, güzel sanatların popüler ve yarlı olabileceği inancından doğmuş ve afiş sanatıyla da doğal bir anlatım biçimine sahip olmuştu. Bu akımın tartışılmaz ustası, Çek asıllı Alphonse Mucha da ilk afişini Sarah Bernhardt için tasarlamış ve bu afiş onu bir gece de üne kavuşturmuştu.
Afiş sanatının Türkiye'ye girmesi ise Cumhuriyet'in ilk yıllarına rastlar. Afiş sanatının Türkiye'deki öncüsü ise hiç kuşkusuz İhap Hulusi Görey'dir. İhap Hulusi döneminin kısıtlı teknolojik imkanlarına rağmen son derece yaratıcı ve yalın anlatımıyla dikkat çeken ürünler ortaya koymuştur, ihap Hulusi " Elli yıllık hayatımda, doğal olarak birçok zorluk yaşadım. Fakat bu zorluklara karşın, Türkiye'ye ilk renkli afiş resmini getirmiş bir ressam olarak memnun ve bahtiyarım" demişti.
Avrupa'da Reklam ve Propaganda Nasıl Yapılır?
Bundan evvelki yazımızda ticarette reklamın ehemmiyetinden muntasaran bahsetmiş ve bunun nasıl yapılması lazım geleceğinin izahını bu yazımıza bırakmıştık.
Reklam, çok geniş ve çok güç bir iştir. Bunun ehemmiyetini kavramış olan memleketler bu iş için mütehassıslar yetiştirmişlerdir. Reklamın muhtelif şubeleri, şekilleri ve vasıtaları vardır. Reklam mütehassısı bizzat kendisi bu işin vasıtası değildir. 0, bütün reklam şubelerini ve vasıtalarını tanıyan ve her işin icabına göre nasıl reklam edilmesi lazım geleceğini bilen bir espesyalisttir. Onun yapacağı nihayet bir tavsiyedir. 0 reklamın dimağıdır.
Reklam tarzının yolunu çizer, kendisi reklamı yapmaya girişmez. Nasıl bir doktor kendisine müracaat eden bir hastayı muayene eder ve teşhisini koyduktan sonra alakadar mütehassısa gönderirse bizim bildiğimiz reklam mütehassısı da aynı şeyi yapar. Müesseseye, işin şekline ve çapına göre en rasyonel propaganda tarzını bulur ve reklam yapmak isteyen şahsı veya müesseseyi alakadar şubeye sevkeder. Hatta Avrupa'da reklam yapmak isteyen müesseselere daha büyük bir kolaylık olmak üzere ilanat şirketleri de kurulmuştur. Bunlar bizdeki ilanat şirketleri ile karıştırılmamalıdır. Oradakilerin çalışma sistemi şöyledir: Reklam yapmak isteyen müessese bu ilanat şirketlerine müracaat eder ve reklama ayırdığı paranın miktarını bildirir. Alt tarafına karışmaz. Müessesenin reklamını deruhte eden şirket yukarda anlattığımız mütehassısa müracaat eder. Ondan bu müessese için en iyi bir reklam tarzının ne olacağını sorar. Alacağı cevaba göre ressamlara, sinemacılara, gazetecilere veya elektrikçilere müracaat eder. 0 kadar ki, reklamdan doğacak bütün külfetleri, afişaj resmini, icap eden vergiyi, pul vesaireyi şirket halleder. Bu suretle, hem bütün bu zahmetlerden müesseseyi kurtarır, hem de müessesenin ayrıca bir "reklam ve propaganda" bürosu kurmasına mani olarak tasarrufu temin eder.
Gönül arzu eder ki bizde de bu işin şumulü ve ehemmiyeti anlaşılan bu sahada mütehassıslar yetişsin ve reklam müesseseler! teessüs etsin... Hatta bugün memleketin umumi kültür seviyesini göz önüne alarak, ufak mikyasta da olsa bu işe başlanmak zamanının geldiğini zannediyoruz.
Reklamın nasıl yapılması lazım geleceği meselesine gelince bu ayrı bir mevzudur.
cuMHUBnrriiriîiw*m“ 135
Resimle Reklam Yapmak
Ticarette reklam yapmanın muhtelif tarzları bulunduğunu bundan evvelki yazılarımızda söylemiştik. Bu arada, resimle, elektrikle, sinema ile, gazete ile, el ilanı ve saire ile reklam yapılageldiği malumdur. Resimden gayri olan meseleler şahsi ihtisasımız dışında kaldığı için bu sütunda bunlardan bahsedemeyeceğim. Bu yazımın mevzuunu resimle reklam yapmak usulü teşkil edecektir. Şunu her şeyden evvel söyleyelim ki resimle ilan yapmak isteyen bir müessese, bu arzusunu tahakkuk ettirmek için hemen herhangi bir ressama müracaat etmemelidir. Evvela yapacağı ilanın cinsini tayin etmeli, mizahla ifade edilecek mevzuları resimle ifade edecek kimselere vermemeli; buna mukabil işin ciddi tarafını isteyenler de reklam mevzuunu bir karikatüristin kalemine tevdi etmemelidir. Mesela, İstanbul şehrine turist celbi için bir reklam yaptırtmak istediği takdirde bunu bir karikatüriste vermesi garip olur. Bilakis bir mizah gazetesi, bir reklam veya resim yapıştırmak istese ve bunu da bir ilan ressamına tevdi ederse bu da yersiz olur. Bu garabet ve yersizlik yalnız çizginin mahiyetinde değil işin neticesinde kendini gösterir. Zira komik mevzularda veya mizah kanalı ile yapılması iktiza eden reklamlarda ilan ressamının çizgileri nasıl zayıf kalıyorsa, ciddi işlerde de karikatüristlerin hatları veya eserleri o derece tesirsiz kalır.
Çünkü ticaret reklamları yapanlar, ressam olduğu kadar bir tüccardır da. Tüccar değilse bile ticari zihniyetle müteharrik bir ide sahibidir. Avrupa'nın muhtelif merkezlerinde resimle reklam yapma meselesi dikkate şayan bir şekilde tanzim edilmiştir. Yani ressamlarda ihtisas şubeleri teessüs etmiştir. Faraza, bir karikatürist hiçbir zaman kendi mesaisi dışındaki işlerle uğraşmaz. Hususiyetini kaybetmekten korkar. Çünkü ne kadar iyi yaparsa yapsın, bu işi bir ilan ressamı kadar iyi yapamaz. Avrupa'da ilan ressamları arasında bile iş bölümü vardır. Mesela bir moda ressamı hiçbir zaman hikaye ilüstrasyonu yapmaz, bir duvar afişi çizmez. Zira kıymetini ve imzasını düşürmekten korkar. Bu iş bölümüne ticaret erbabı da vakıf olduğu için, zaten mütehassıslara, kendi ihtisasları dışında iş teklif etmezler. Bu suretle her sahada yüksek kabiliyetli sanatkarın yetiştiği görülmüştür. Halbuki bizde bunun maalesef tam aksi oluyor. Her çizgi çizen adama her nevi iş tevdi ediliyor.
Bu suretle ne o kabiliyetin bir sahada sivrilmesine imkan bırakılıyor, ne de afiş ve reklam sanatı bir terakki hamlesi kaydedebiliyor. Bunun çaresi hem ressamlar arasında iş bölümü yapmak ve hem de reklam sahiplerini mütehassısa alıştırmaktır.
Kronoloji
28 Kasım 1898'de Kahire'de doğdu.
ilk ve orta öğrenimini Kahire'de İngiliz okullarında yaptı.
(1912'de Saint Mary, 1915'de Saidiya Lisesi)
1917'de Almanya'da bir ressamdan postayla resim dersleri aldı.
1920'de resim öğrenimi görmek üzere Almanya'ya gitti.
(1920-1923 arası Münih'te Haimann Schule'de, 1923-25 arası Kunstsgewerbe Schııle'de)
1923'te Galatasaray Lisesi'ndeki karma sergiye 6 eseriyle yurtdışından katıldı.
1925'te Almanya'dan Türkiye'ye döndü.
1927'de ilk siparişi olan İzmir'den İnci Diş Macunlan'nın "Reklam Resmi"ni yaptı.
1927'de Dış işleri Bakanlığı'nda kısa süreli memurluk yaptı.
1929'da İstanbul'da ilk atölyesini kurdu.
1930'da Kulüp Rakısı etiketini yaptı.
1931 Vatandaş afişini yaptı.
1933'te Alfabe kapağını yaptı.
1935'te Türkiye'deki ilk afiş sergisini İstanbul'da Beyoğlu'nda açtı.
1940'ta Şişli Halkevi'nde Afiş Sergisi'nde "Bursa ve İzmir" adlı afişleriyle derece aldı.
1965'te "İstanbul'un Tiplerinden" adlı bir dizi afiş hazırladı.
20 Kasım 1968'de Şişli Terakki Lisesi'nde resim sergisi açtı.
11-24 Mayıs 1977'de Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'nda 20. Yıl Sergileri'ne katıldı.
1978'de Grafikerler Meslek Kuruluşu onur üyeliğine seçildi.
18 Mayıs 1981'de İstanbul'da Forum Sanat Galerisi'nde ilk toplu sergisini açtı.
10-31 Mayıs 1982'de Türk- Amerikan Derneği'nde afiş, suluboya, yazı, retrospektif sergisi açtı.
30 Kasım- 23 Aralık 1983'te İstanbul Nişantaşı Akbank Sanat Galerisi'nde resim sergisi açtı.
1 Ağustos 1984'te Milli Piyango İdaresi Sanat Galerisi'nde resim sergisi açtı.
27 Mart 1986'da 88 yaşında İstanbul'da öldü.
11 Kasım 1924 / Münih . .
İki yıldır kişisel olarak tanıdığım İhap Hulusi Bey. hu süre pensinde sürekli olarak ve„i ¿lum«l«r,m S^vnı«!« Ve bin. kMÜ« işi bir ¡««alçı Muş«,.«. «rglllri^ M ¡¿Imelerkavöelhğm w her ram«« z«rif. «sil. zevki, re e,M, k«l«e«v«m »:■«,,,«„. fsmplunnJ« msanmlar, güvenli ve hareke« ve renklerimle, çarp«, veözelblr,^« görülür, ihap Hulusi Bey’e yutanda belirlilen özelliklerim arl«y« h,yal,ıleeeg, imler için imkan verilmesi, beni çok mutlu eder.
Prof. Ludwing Hohlwein
AL-FE-BE
"Yaşadığı dönemde Avrupa'mn bile en büyük afiş ressam, diyebileceğimiz üstadİhap Hulus, nm, üniversitelerimizin güzel sanatlar fakültelerinde, grafikte ders olarak okutulma« gereklidir.
1986 yılının 27 Mart günü sabahleyin bir telefon. İhap Bev’in değerli esi Naşide Hanimin sesi... Ethem Bey, haftalardır neredesiniz? -Elem Çalışkan’, bulun bana-dedihemen hemen her gün ve..."
Yaşam bu. Veysel’in dediği gibi, "Can kafeste durmaz uçar"... Eserleriyle yaşayan üstadımızı bir kere daha saygıyla anıyorum.
İhap Hulusi ile ilgili yıllardır yürekten sürdürdüğü çalışmalarından dolayı, sanat ve sanatçılar adına. Ender Merter’i alnından öpüyorum."
Etem Çalışkan
İhap Hulusi ve Sanatı
f ^,er"'deki do^al inWlerin kullanılmasından kaynaklanan gerçekçi tutumu ve mesajın esıy e e esteklenen simgesel anlatımıyla İhap Hulusi. 20. yüzyılın görsel alandaki r - l.nam‘k ü^işim olanaklarını alabildiğine değerlendirmiş bir grafik iislııpçusıı e ' ^'“^k sanatlarındaki seçkin yerine düşüncesinin ve belleğinin hakkıyla oturmuş bir sanatçıdır."
Prof. Kemal İskender
k ?e^leIidl^'\hır yone,im bi9irni olarak benimsendiği 1982 yılından sonra büyük devlet
Krı/av ^ev^ct Demiryolları. Sümerbank, İnhisarlar İdaresi (Şimdiki Tekel),
duyurabil^ ı axa ^urumu< Çocuk Esirgeme Kurumu vb çalışmaları geniş yığınlara haşlamlı y°n“ b‘r 8rafik ÜrÜn“ gereksinimiyle karşılaştılar. 2. Dünya Savaşının çizerler elinö b" ddnemın Asitli olanakları bilinçsiz yöneticiler ve niteliksin
e yo oldu. Bu alanda anımsanacak tek sanatçı İhap Hulusi Görey'dir.’
Sait Maden
İhap Hulusi'yi Yeniden Okumak
"İyi grafik tasarım ürününün üç yaşamı vardır. Birinci yaşamında iletişim görevini yerine getirir. Tasarlanır, yayınlanır, yayınlandığı araca bağlı olarak belli bir süre gündemde kalır, sonra kaybolur. Eğer gazete ilanıysa bir günde, afişse birkaç günde, kitapsa vitrinde kaldığı sürede tamamlar grafik ürün birinci yaşamını. Bu dönemde işi yaptıran, tasarımcı ve hedef kitle devrededir. Grafik ürününün ikinci yaşam alanı, meraklı izleyici ve okuyuculara, kiiratörler, yayıncılar, eleştirmenler ve editörlerin devrede olduğu sergiler ve yayınlardır, buralarda ikinci kez gün ışığına çıkar. Üçüncü yaşamı ise artık araştırmacıların ve tarihçilerin alanıdır. Doğru tasarlanmış, etkili grafik ürünler bu üç aşamayı da yaşarlar. Zaman içinde, grafik tasarım ürünlerinin büyük bir çoğunluğu ilk yaşamlarında tüketilirler. Pek azı ikinci, çok çok azı ise tasarımcılarıyla birlikte üçüncü yaşamı görebilirler. İhap Hulusi Görey, bu önemli tasarımcılardan biridir."
Sadık Karamustafa
Aşçı Gitti, Tad Damakta
"Dedem, annem, dayılarım ve ben İhap Hulusi'yi çok yakından tanıdık ve kimi işlerinde bizzat yer aldık. Dedem. Kulüp Rakısı’nın etiketinde Anadolu Kulübü'ndeki özel masasında ihap Hulusi ile oturup sohbet etti (hâlâ da oturuyorlar, annem ben daha doğmadan İhap Hulusi tarafından çekilen hamile fotoğraflarını albümün ilk sayfalarına özenle yerleştirdi ve ben, "büyüyünce ne olmak istiyorsun evladım" sorusuna vereceğim cevabı 5 yaşındayken net olarak biliyordum."
Ayşe Sebük Ataman
Anılar - İhap Hulusi
"ihap Hulusi'ye telefon ettiğimde kısa ve kesin bir dille "gel" dedi. Ona, elim boş gitmek istemiyor, ama götürecek bir şey bulmakta da zorlanıyordum. Kendisine yakın olduğunu bildiğim ortak dostumuz eski gazeteci Şahap Balcıoğlu'nu arayarak, ne götürmenin uygun olacağını, sordum "Köylü Sigarası içer. İstersen götür" dedi"
Seyit Ali Ak
ihap Hulusi Üzerine Not
"Zamanın Ruhu'nu (Zeitgeist) varlığında yaşayıp yansıtmış büyük bir usta. Grafikleri sözden, sözleri grafikten koparmadı... Dönemini çok iyi algılayıp yeniden üreten, yeniden ortaya koyan ikona'lar yarattı. Bence kendisi de bir ikona olarak öldü. O eski Milli Piyango biletlerini bile atmasaydım keşke."
Hulki Aktunç
Bir Görsel Öykü Yazarı...
"Bizim kuşağın ucundan yetiştiği, plaka boyanın kazein kokusunun, üretmenin işareti olduğu, tirlinin parmağın dış kısmına sürülerek akışkan hale getirildiği, eskizlerde bazen sadece alt ve üst çizgilerin çizildiği ve içine fırça ile yazının yazıldığı bir dönemin yüreğimizi titreten ana kucağı gibi sıcak kokusunu duyuyoruz İhap Hulusi'nin eserlerinde. Bahsettiğim devir, "Grafik Tasarımcının" bugünkü işlevinden farklı görevler yüklendiği bir zaman dilimi. Tasarımcı, görsel problem çözme işlevinin yanısıra aynı zamanda iyi bir illustrator, metin yazarı, kavram yaratıcı, reklamcı, yani sözün özü tek kişilik orkestra. İşte İhap Hulusi Görey’i ancak böyle bir kulvarda inceleyip algılayabiliriz.
Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde orta ve ortanın üstü kuşak için Norman Rockwell ne ise Türkiye Cumhuriyeti için de ihap Hulusi Görev odur. Bir devrin kimliğini, ruhunu, portresini, sosyal ve ahlaki yönlerini gözler önüne sermiştir. İlk alfabe kitabının kapağını hazırlarken, Atatürk ve manevi kızı Ülküyü resmederken ya da çağdaş Türk kadınını erkeğinin yanında temiz ve mütevazi kıyafetleriyle bize aktarırken aynı zamanda önemli dersler ve örnekler de yaratmıştır. Bizden önceki kuşaklar onun yarattığı imgeler yardımıyla para biriktirmeyi, milli piyango biletlerinde güncel olayları, sosyal dersleri, hayatın çoşkusunu, nüfus sayımına katılmanın ulusun geleceği için önemini öğrendiler. Salt "Vatandaş" afişi dahi onun toplumsal duyarlılık ve katılımcı bir tasarımcı olduğunu kanıtlamaya yeter. Çizdiği insani figürleri, yeni şekillenen Cumhuriyet Türkiyesi'nin aydınlık yüzüdür.
Reklamcı hiç kuşkusuz çoğu zaman bir örnek oluşturur ve genelde mesajını böyle iletir. Pekçok kez satın alma eyleminin oluşturulmasında, bu önemli bir yöntemdir. Kendimi böyle bir sanatçıya sahip bir ülkede yaşadığım için mutlu hissediyorum. Reklam amacı için üretilmiş, eserlerinin tıpkı basımlarının dâhi yıllar sonra duvara aşılabileceği ve değer taşıyacağı bir sanatçı-tasarımcıya sahibiz. Devrim sonrası aydınlanan Türkiyenin seviyeli ama çoşkulu, gururlu ama mütevazi yüzünü, onuncu yıl marşındaki. ileriye güçlü ve emin bakışı görsel olarak gözümüzün önüne sunan bir sanatçıya sahibiz. İhap Hulusi Göreyin eserlerinin bunca yıl sonra hafızalarda kalmasının en önemli özelliği, doğasında taşıdığı samimi-içten, gerçekçi, yol gösteren, huzur veren yaklaşımıdır."
Doç. T. Fikret Uçar
Cumhuriyet Sanatçısı
"Türkiye'de pekçok kimsenin günlük hayatında ellerinden geçen birçok şeylere şekil, biçim ve renk veren usta fırçasının izlerini bırakan İhap Hulusi, Cumhuriyetin sanatçısıdır. Yeni rejimi halka mal etmekte ciddi emeği geçen Grafik Sanatının tek öncüsüdür. Sayısız afiş, etiket, logo vb. çalışmalarında Alman Grafik Ekolü’ne özgü şema disiplini hakim olmakla birlikte, biçime, inşaya ağırlık vererek afişin mesajının güçlü ve çarpıcı bir şekilde yerine ulaşmasını sağlar İhap Hulusi.
Sayısız çalışmalara imza atan bu değerli sanatçının maalesef yaşamının bu son yıllarında tamamen unutularak hak etmediği bir sonla hayatını noktalaması, ülkemiz adına utanç vericidir. Çünkü sanat adına ne yaptığı belirsiz bir sürü insana devlet sanatçılığı Unvanının verildiği son yılların Türkiye'sidir burası."
Yrd. Doç. İsmail İlhan
Çiçek Gibi
"Kınalıada'da, İstanbul'a bakan en son evde İhap Hulusi otururdu. Hani şu Milli Piyango biletleri üzerindeki ilk resimleri yapan İhap Hulusi. Hani Kulüp Rakısı üzerindeki etikette oturan iki kişiden biri olan İhap Hulusi. Hani eski Ziraat Bankası, Kurukahveci afişlerini ve amblemlerini yapan, Cumhuriyetin ilk ressamlarından İhap Hulusi Bey.
Geçenlerde arkadaşım Ender Merter, her yıl çiçek barda yaptığımız Atatürk'ü Anma Giinü'nde, ihap Hulusi'ye, Cumhuriyel'in 10. yılında Atatürk'ün armağan olarak verdiği, üstünde Mustafa Kemal imzalı saatle geldi. Çok heyecanlandım. Ender, bütün İhap Hulusi koleksiyonunun sahibi sayılır. Sanırım sonunda bir İhap Hulusi müzesi açacak."
Arif Keskiner
‘Büyük usta ihap Hulusi'nin bugün aramızda olup deneyimlerini kendi ağzından bizlere aktarabilmesini çok isterdim. O, dönemsel olarak sadece Türkiye'de değil, dünyada grafik sanatını ticari iletişimde ilk uygulayanlardan biridir. Bu nedenle yeni nesile; İhap Hulusi imzalı işlere, nostaljik bir gözle değil, inceleyen bir gözle yakından bakmalarını öneriyorum.’’
Faruk Kaptan
"Meslektaşım Ender Merter, ‘80. Yılında Cunıhuriyet'i Afişleyen Adam; İhap Hulusi Görey’ başlıklı çalışmasıyla herkese değerli bir armağan veriyor.
İhap Hulusi, dünya standartlarında yapıtlara imza atmış bir sanatçı, bir İletişimci. En önemli niteliklerinden biri görsel bir dille -olabildiğince yalın, kolay anlaşılan- etkili bir iletişim kurabilmesinde. Ondan hâlâ öğreneceklerimiz olduğuna inanıyorum.
Geçmişi iyi bilirsek geleceğe yön verebiliriz. Türkiye’de iletişim sanatlarının milâdı sayılabilecek bir dönemi aydınlatan bu kitap, gelecek için bize yol gösterici, bir kaynak olacak."
Nesteren Davutoğlu
“İhap Hulusi Türkiye Cumhuriyeti’nin 20. yüzyılını en iyi betimleyen çalışmaları bize hediye etmiş, çok değerli bir üstad. Bu işlerde hem grafik sanatına, hem güzel sanatlara ilişkin çok özgün tatlar var. Cumhuriyet kültürümüzün en ilginç geçiş dönemleri; kâh bir çocuğun demir kumbarasında, kâh bir banka ikramiyesi reklamında, kâh bir ilacın tanıtımında, kâh torunu ile oynayan dedenin bakışlarında ortaya çıkıyor. Ender Merter'in onun bütün koleksiyonunu satın almış olabilmesi, Türk sanatı adına büyük bir kazanç. Ne acıdır ki. devleti pek müzeden falan anlamayan Türkiye Cumhuriyeti’ nin ancak bu gibi sorumlu ve duyarlı bireylerinin veya firmalarının öncülüğünde bu güzel girişimler başlatılabiliyor. Ne kadar tebrik etsek, ne kadar sevinsek azdır. Yıllar geçtikçe bu koleksiyonun değeri daha da anlaşılacak ve artacaktır."
Bedri Baykam
Tam anlamıyla, etüd ve gözlem adamı olduğu, böylece bu çizimleriyle belgelenmiş oluyor ihap Hulsusi'nin. Kimi yerde ayrıntılara girmesi, özellikle de “tip" olgusunu öne çıkaran ve afişlerinde, insanlarımızı her yönden belgeleyici bir yaklaşım olarak kendini gösteren yorumunun, figürü temelden kavrayıcı nitelikteki bu gözlemlerle daha da belirginleşmesi, İhap Hulusi'nin usta bir “desinatör" olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır."
Kaya Özsezgin
SONSÖZ
1933 yılında ulu önder Atatürk, hizmetlerinden dolayı İhap Hulusi'ye son derece anlamlı bir hediye verir. Çağdaş Türkiye'nin en büyük yapı taşı olan Cumhuriyet'in ilanının üzerinden 10 yıl geçmiş, gencecik Türk devleti zaman sarkacındaki umut dolu yolculuğuna ilk adımlarını atmaya başlamıştır...
Cumhuriyeti afişleyen büyük üstada armağan edilen bu saat, genç Türk evletinin zaman içerisinde günümüze kadar uzanan adımlarının adeta bir simgesi haline gelir. Üstadın kusursuz çizgilerinde en yalın şekliyle sembolize edilen Cumhuriyet, kendisine armağan edilen bu saatle bütünleşir, ve sonsuza uzanan u yolculukta yepyeni bir ifade biçimi olarak her seferinde kendini yeniler. Cumhuriyet, ölümsüz bir ustanın büyülü parmaklarında sanatıyla bütünleşmiştir artık. Ve bizler de Türk Devleti varolduğu sürece üzerimize düşeni yapıp saati kurmaya devam edeceğiz.
1960 İstanbul'da doğan Ender Merter evli ve iki çocuk sahibi. İletişim sektöründeki deneyimi oldukça derin bir geçmişe sahip.Güzel Sanatlar eğitimi alan Merter (1977-1984), profesyonel yaşama 1979 oku! yıllarında ilk olarak Cağaloğlu'nda başladı Sonrasında ise, TRT'de dublaj, reklam ve yayıncılık alanlarında ise çeşitli görevler üstlenerek devam etti.
1986-2006'da kurduğu yurtiçi ve yurtdışında birçok başarısı bulunan Tür Tanıtım'ın 20 yıl Ajans Başkanlığını yürüttü. 2006 yılının ikinci yarısında ise yaptığı stratejik bir oluşum ile Espas İletişim ve Basım Hizmetleri'ni kurdu ve genel müdürlüğünü üstlendi. 1996 UN Youth for Habitat / Habitat Gündem 21 Gençlik Derneği Kurucu Üyesi
Başkan Yardımcısı ve İletişim Danışmanı, (1998-2002) tarihleri arasında AMİN (Advertising Marketing International Network) Türkiye Temsilcisi, IAA, RYD. Reklamcılar Derneği Yönetim Kurulu, Reklamcılık Vakfı Kurucu Üyeliği, TBV Müteyelliği Üyesi ve Galatasaray 100. Yıl İletişim Komitesi Üyeliği yaptı. Daha sonra (2003-2006) Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Eakiiltesi Grafik Bölümünde Öğretim Görevlisi olarak çalışmalarını sürdürdü._ Halen Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklam Ana Bilim Dalı, Miraj Atölyesi'nde çalışmalarını sürdürmekte. Bu arada yayımlanmakta olan birçok dergi ve gazeteye yazıları ile katkıda bulunmaktadır.
Grafik tasarımcı Ihap Hulusi (Görey), henüz çok azı yazılmış olan Türkiye grafik tasarım tarihinde bazı "ilkleri" gerçekleştirmiş çok önemli kişiliklerden biridir. Eğitim gördüğü ve mesleğe ilk adımlarında attığı 1920’li yıllardan ölümüne kadar çok sayıda kurum ve ürün için binlerce iş üretmiştir. Kendisi için Türkiye’deki reklam grafiğinin öncüsü ve modern grafik tasarımımızın öncülerinden biridir demek yanlış olmaz.”
Doğan Hızlan / Hürriyet 02 Nisan 2007
‘‘Ihap Hulusi’nin çeşitli grafik tasarımları, afişleri, hem Cumhuriyet dönemine, hem de İstanbul’un geçmişine, birçok kuşağın gençliğine ışık tutuyor. Belki de, bütün bu eserlerden seçmeler, henüz var olmayan, ama oluşturulması elzem İstanbul Kent Müzesi ortaya çıktığında, sürekli olarak sergilenebilir. Son yıllarda, özellikle İstanbul’un kültür yaşamı çok zenginleşti, ama daha hala çok eksiğimiz var. Zamanla onların da giderileceğini, müzelerimize bir de gerçek bir kent müzesinin ekleneceğini umalım.”
Ali Sirmen / Cumhuriyet 18 Mart 2007
‘‘İhap Hulusi Görey bir sanatçı inceliği ve bir bilim adamının titizliği ile sadece Türkiye'de değil, dünyada grafik sanatını ticari iletişimde ilk uygulayanlardan biridir. Afişlerinde yumuşak çizgiler, asimetrik eğrilerle sarmalanan bilgi verici ve yönlendirici görsel simgeleriyle modern ve dinamik iletişimin gücünü gözle önüne sermiştir. Çağdaş Türkiye'nin 20. yüzyılını aktardığı çalışmalarıyla dönemin ruhunu ve sosyal yönlerini ortaya koyarak Türk reklamcılığının görsel tarihinden bugüne ışık tutmaktadır.”
Prof. Funda Savaş Gün
"Öldüğünü duyduğumda, epey resmi giyindim, mutad barıma gittim ve bir gün etiketteki beyefendilere benzeyebileceğim umuduyla bir duble Kulüp Rakısı ısmarladım.
Şerefinize Usta!"
Haluk Mesci
LİTERATÜR ’
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder