Bu Blogda Ara

9 Temmuz 2022 Cumartesi

Kazanarak Kaybedenler

🗳️ Bekleniyor...
Getty Images

Kaynak: Özlem Gürses, Aposto.

Yorgunuz.

Haber yorgunu, siyaset yorgunu, kutuplaşma yorgunu, geçim sıkıntısı yorgunu, işsizlik yorgunu, polemik yorgunu…

Bugün bayram; ortada ne bir bayram havası var, ne de bir bayramlaşma hevesi.

Kimsenin hayatında “incelikler” kalmadı.

Kolay yoldan zenginler şuursuz bir gösterişin dibine vurmuş, yoksul zaten vasatın esaretinde.

Bir kabalık, bir nobranlık, bir öfke…

*****

Oysa 20 senedir sürekli sandıktan daha çok oyla “kazanarak” çıkan bir iktidar var.

Cumhurbaşkanı’nın deyimiyle “çıraklıktan ustalık dönemine geçen” bir iktidar.

Her seçimde gücünü daha da artıran, yerleşmedik köşe bucak bırakmayan bir iktidar.

Cumhuriyet tarihimizin kesintisiz en uzun dönemi…

Ve vardığımız yer, dünyanın en mutsuz üçüncü, en öfkeli ikinci ülkesi olmak.

Göç edip gitmiş yüzbinlerce genç insan… evladına hasret yaşlanan umutsuz anne babalar…

Her gün katledilen kadınlar, doktorlar, avukatlar…

Kendileri gibi olmak, düşüncelerini ifade etmek “suçundan” yaka paça gözaltına alınan, sokaklarda itilip kakılan gençler…

Ve her akşam ekranlarda “gazetecilik” adına tanık olduğumuz kayıkçı kavgaları, bitmeyen siyasi hamaset, her sabah yenisine uyandığımız pusular, tuzaklar, rezillikler.

*****

Son döneme kadar “kazananlar partisi” kendi seçmenini “onların da kazandığına” inandırmıştı.

Eser siyasetinden, eşi benzeri görülmemiş refahtan, Büyük Türkiye’den, göklerden gelen kararlardan çekyatın üzerinde fasulye ayıklayan teyzemiz de, torunu işsiz amcamız da heyecanlanıyordu.

Şimdi yavaş yavaş da olsa anlaşılıyor ki, AKP ve bir küçük grup sürekli kazanırken, Türkiye telafisi zor biçimde kaybetmiş…

Adaleti, kardeşliği, orta sınıfı, çalışarak başarmayı önceleyen bir değer sistemini, yaratıcı ve özgür düşünceyi, kadınlarını, gençlerini, doğasını ve neşesini kaybetmiş bir ülke var elimizde.

Kazanarak kaybedenler ülkesi.

*****

Memleket, dünyadaki en sarsıcı çağ dönümlerinden birine ne yazık ki böyle bir kadro ile yakalandı.

Yeni dünyayı ve genç kuşakları anlamaya çalışmaktan çok uzak, “kazanmayı” sadece sandıktan çıkmak olarak kurgulayan bir siyasi akıl.

Türkiye, geçen 40 yılda bir türlü çözemediği sorunlarının üzerine, şifası çok da kolay olmayacak olan derin yaralar ekledi.

Siyaset, sorunlara çözüm üretmeyen, tam tersine her sabah yeni krizler yaratan bir kördüğüme dönüştü.

İnsanoğlunun en muhteşem buluşlarından olan “demokrasi” vahşi kapitalizm ve popülist söylemlerin altında kan ağlıyor… İyi de buradan nasıl “çıkacağız?”

*****

İtalya’da Z kuşağına sormuşlar, “demokrasinin devamı için meclis mi siyasi partiler mi vazgeçilmezdir?” diye…

Gençler, meclis diyor: “Siyasi partiler olmasa da olur, temsilcilerimizi seçmenin bir yolunu buluruz.

Bizim topraklarda “apolitik” olarak tanımlanan ve genellikle küçümsenen bu bakış açısı, aslında son derece bilinçli bir tercih ve “antipolitik” yani siyaset karşıtı bir siyasi düzeni anlatıyor.

Sorunları çözün kardeşim” sistemi de diyebiliriz.

Ve geldiğimiz noktada ülkenin en büyük seçmen grubu olan “kararsızlar” çözümü hiçbir siyasi partide bulamıyor.

*****

Yorgunuz…

Ben kendi adıma hem iktidar, hem muhalefet yorgunuyum.

Siyaseti bu Hacivat – Karagöz oyununa kilitleyen dönem ne zaman bitecek diye bekliyorum.

Ne zaman yetişkinler gibi gerçek sorunlarımızı açıklıkla ve yüz yüze konuşarak, samimiyetle çözüm arayacağız?

Ne zaman iktidar olmak ya da muhalefet etmek değil, bir masanın etrafında aynı değil, çok farklı düşünerek de oturabilmek değerli olacak?

Ne zaman kazanarak değil, vazgeçerek kazanmayı öğreneceğiz?

*****

P.S. Bu vesile ile zevkle ve merakla takip ettiğim Aposto’yu yaratıcı ve yenilikçi bu fikir için kutluyorum ve hepinize mutlu, huzurlu bir bayram diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder