Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane Ve Galata Yangınnâmeleri
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Araştırma Makalesi
Geliş Tarihi/Received Date: 18.11.2020 Kabul Tarihi/Accepted Date: 15.01.2021
BEYİTLERE AKSEDEN ATEŞ: SAFVET’İN TOPHANE VE GALATA YANGINNÂMELERİ
Yunus KAPLAN1
ÖZET
Osmanlı dönemi edebî geleneği içinde yetişen divan şairleri, mensubu oldukları toplumda cereyan eden birçok sosyal hadiseyi şiirlerine aksettirmekten geri durmamışlardır. Şairler şahit oldukları hadiseleri, hem iyi bir gözlemci edasıyla ayrıntılarına kadar tavsif etmişler hem de sahip oldukları şairlik hassasiyetiyle bunları çeşitli edebî sanatlar ve zengin anlam çağrışımlarıyla eserlerine aksettirmişlerdir. Böylece yaşadıkları dönemde kendilerini de etkileyen bu hadiseleri bir tarihçi edasıyla kayıt altına almalarının yanı sıra mensubu oldukları toplumun hissiyatına tercüman olmak gibi insani ve vicdani bir vazifeyi de ifa etmişlerdir. Bu meyanda divan şairlerinin içinde yetiştikleri toplumda şahit oldukları önemli vakalardan biri de özellikle Osmanlı’nın başkenti olması hasebiyle ticarî, iktisadi, siyasi, kültürel ve edebî hayatın en canlı merkezi olan İstanbul’da çıkan yangınlardır.
Bu çalışmada 19. yüzyıl şairlerinden Safvet’in yaşamış olduğu dönemde şahit olduğu iki büyük İstanbul yangını hakkında biri mesnevi diğeri ise kaside nazım şekliyle kaleme aldığı manzumelerin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durularak bunlar üzerine bazı değerlendirmelerde bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Klasik Türk Edebiyatı, 19. Yüzyıl, Yangın, Safvet, Yangınnâme.
FIRE REFLECTING THE COUPLETS: SAFVET'S TOPHANE AND GALATA YANGINNAMES
ABSTRACT
Divan poets, who grew up in the literary tradition of the Ottoman period, did not hesitate to reflect many social events that took place in their society in their poems. The poets described the events they witnessed in detail in a good observer manner and reflected them in their works with various literary arts and rich meaning connotations with their poetry sensitivity. Thus, in addition to recording these events, which also affected them in the period they lived, in the manner of a historian, they also fulfilled a humanitarian and conscientious duty, such as translating the feelings of the society they belonged to. In this context, one of the important events that Divan poets witnessed in the society they grew up is the fires that broke out in Istanbul, the liveliest center of commercial, economic, political, cultural and literary life, especially since it was the capital of the Ottoman Empire.
In this study, about the two great Istanbul fires that Safvet who is one of the poets of the 19th century witnessed, the form and content of the poems, one of them is verse mesnevi and the other one is ode style, will be emphasized and some evaluations will be made on them.
Keywords: Classical Turkish Literature, 19th Century, Fires, Safvet, Yangınname.
1 Doç. Dr. Yunus KAPLAN, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,yunuskaplan80@mynet.com, ORCID:0000-0002-2421-253X
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue:1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 95 -
GİRİŞ
Tarih boyunca insanoğlu hayatın akışı içinde çeşitli felaketlere maruz kalmıştır. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi uzun bir süre Osmanlı’nın başkentliğini yapan İstanbul da çeşitli sebeplerle birçok felaketten nasibini almıştır. Deprem, sel, salgın hastalık ve yangınlar bu tür felaketler arasında akla ilk gelenlerdir. Depremler bir kenara bırakılacak olursa İstanbul üzerinde en büyük tahribatların kaynağını yangınlar teşkil etmiştir. Hatta zaman zaman bazı yangınlar birçok depremi aratacak derecede şehrin dokusu ve demografik yapısı üzerinde çok büyük olumsuz etkiler bırakmıştır. Osmanlı İstanbul’unda tahribatı büyük olan o kadar çok yangın çıkmıştır ki Edirne’nin de sıkça maruz kaldığı sel felaketlerine de göndermede bulunularak “Edirne selden, İstanbul ateşten” sözü halk arasında darbımesel şeklinde söylenir olmuştuOsmanlı döneminde İstanbul üzerinde büyük tahribatlara yol açan yangınların en önemli çıkış ve büyük tahribatlar oluşturmasının sebebi, binaların tesisinde ahşap formların tercih edilmesidir. Ahşap yapıların depreme daha dayanıklı ve kullanışlı olmasıyla birlikte daha ucuza mal edilmesi yüzünden, pek çok yangına rağmen ahşaptan vazgeçilmemiştir. Bu yüzden cami, medrese, hamam gibi binalar hariç; evler, konaklar, saraylar, bazı mescitler hatta bir kısım hanlar bile ahşap yapılmıştır (Ürekli 2010: 112).
Aynı zamanda herhangi bir noktada çıkan yangının kısa sürede geniş bir alana yayılarak şehri tehdit eder bir vaziyete bürünmesinde sokakların dar ve dolambaçlı oluşu, saçak, cumba, çardak çıkıntıları, özellikle konutların ahşap ve çoğu yerde bitişik nizamda yapılması, ev aralarında yangın duvarı bulunmaması; kentin bir yarımada üzerinde bulunması dolayısıyla rüzgârın ve fırtınaların eksik olmaması, itfaiye örgütünün ve yöntemlerinin geliştirilememesi İstanbul yangınlarının afete dönüşmesine yol açan belli başlı faktörlerdir (Ürekli 2010: 113).
Osmanlı döneminde İstanbul’da büyük tahribatlara sebebiyet vererek insanların olağan hayatlarına sekte vuran ve tarihî kaynaklarda “ihrâk-ı kebîr” veya “harîk-i kebîr” olarak tanımlanan büyük yangınlardan bazıları hakkında aşağıda bilgi verilmiştir.
Osmanlı tarihî kaynaklarında kayıt altına alınan 16. yüzyıldaki büyük çaplı İstanbul yangınlarından en eskilerinden biri, 2 Temmuz 1539’da Zindan Kapısı’nda çıkan yangındır. Bu yangında, Baba Cafer Zindanı içerisindeki mahkûmlar yanarken; bazı cami, işyerleri ve dükkânlar da kül olmuştur. Bu yüzyıldaki yangınların en büyüğü, 1569 yılındaki Yahudi mahallesinde çıkan yangındır. Bazı kaynaklarda bir hafta sürdüğü iddia edilen bu yangında, yabancı elçilerin raporlarına göre 36 bin hane kül olmuştur. Bu yangın, çıkan yangınların önlenmesi için yöneticileri çok ciddi tedbirler almaya sevk etmiştir (Cezar 1963: 330-32).
1633 yılındaki Cibali yangını, İstanbul’da çıkan en büyük yangınlardan biri olarak tarihî kayıtlara geçmiştir. O devri bizzat yaşamış olan Kâtip Çelebi’ye göre üç gün süren bu yangında, şehrin hemen hemen beşte biri harap olmuştur. 1660 tarihinde Haliç’te Ayazma Kapısı dışında bir dükkânda çıkan yangın, 17. yüzyıldaki en büyük yangınlardan bir diğeridir. Kapalıçarşı, Tahtakale, Sultanahmet Meydanı önü, Kumkapı, Samatya, Langa Bostanı
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
- 96 - Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri
ve Cerrahpaşa semtlerini yaktıktan sonra üçüncü gün sönen yangın neticesi ölü sayısının 40 bin, yanan ev sayısının da 280 bin civarında olduğu verilen bilgiler arasındadır (Cezar 1963: 337; Ürekli 2010: 113).
1633 ve 1660 büyük yangınlarından sonra üçüncü büyük yangın, 17 Temmuz 1718’de Cibali’de Tüfenkhanede çıkmış ve poyrazın da etkisiyle Unkapanı’na kadar yayılmıştır. Oradan kollar hâlinde kısa bir süre zarfında şehre sirayet eden yangın, iki gün iki gece devam etmiş; çok sayıda saray, konak, işyeri, ev ve mescit kül olmuştur. Bazı semtlerde camilere sığınan insanların dumandan ve aşırı hararetten boğulduğu bu yangında; 51 bin ev ve 2283 dükkân, 171 cami ve mescit, 182 saray, 80 değirmen, 228 fırın ile 1601 mektep ve medresenin yandığı verilen bilgiler arasındadır (Cezar 1963: 347; Ürekli 2010: 114).
27 Temmuz 1729 tarihinde Balat Kapısı dışındaki bir mescidin mahzeninde başlayan yangının alevleri, surların içine sıçramış ve 24 saat boyunca şehrin sekizde birini yakmıştır. Sur dışında Eyüp ve Fener Kapısı’na uzanan yangın, sur içinde aynı ende bir alanda Edirnekapı ve Karagümrük’e kadar sarkmıştır (Cezar 1963: 353).
6 Temmuz 1756’daki Cibali kapısı dışında bir Yahudi’nin evinde başlayan ve 48 saat süren büyük yangın ise Unkapanı’nı, oradan Süleymaniye Camisi’nin duvarlarını yalayarak Yenikapı ve Davutpaşa İskelesi’ne kadar olan mahalli yakmıştır. İstanbul tarihinin en şeditlerinden olan bu yangında 77400 hane, 34200 dükkân, 36 hamam, 130 medrese, 335 değirmen ile 150 cami ve mescit yok olmuştur (Güngör 2019: 395-97).
21 Ağustos 1782’de Cibali’deki Gül Camii civarında çıkan ve 65 saat süren yangın, yayıldığı alanın genişliği, maddi ve toplumsal düzeyde meydana getirdiği zararlar açısından, İstanbul’un karşılaştığı en büyük afetlerden birisi olarak tarihteki yerini almıştır. Haliç kıyısında eni Ayakapısı’ndan Odunkapısı’na, sur dâhilinde ise Sultan Selim Camii civarında Sakız Ağacı diye anılan mahal ile Hasan Paşa Hanı, Emir Buhari, Latif Paşa ve Kazasker Camii önleri, daha iç tarafta da Langa ve Yenikapı’ya oradan Hekim oğlu Ali Paşa Camii etrafı, Koca Mustafa Paşa tarafları, Topkapı, Samatya, Silivrikapı ve Yedikule taraflarına yayılan bu yangında 20 bin kadar bina kül olmuştur (Cezar 1963: 363-65; Ürekli 2010: 114).
2 Ağustos 1826 Hocapaşa Elvan Mahallesi’nde çıkan yangın, 19. yüzyılda İstanbul’daki en büyük yangınlardan biridir. Rüzgârın ve tulumbacılar teşkilatının kısa bir süre önce kaldırılmış olmasının da etkisiyle alevler; Demirkapı ve Salkımsöğüt taraflarını silip süpürdükten sonra Cağaloğlu, Çiftesaraylar ve Babıali tarafına ilerleyerek önüne ne rastladıysa yakmıştır. Diğer taraftan ateşlerin Kapalıçarşı tarafından Bayezid’e, oradan Kumkapı ve Yenikapı’ya ilerlediği bu yangında Kapalıçarşı ve Babıali başta olmak üzere birçok bina kül olmuştur (Cezar 1963: 370).
Bu yüzyılın bir diğer büyük yangını ise 31 Ağustos 1833 günü Cibali Kapısı civarında bulunan tüfekhanede başlayan yangındır. Yangın Üsküplü civarında Çıngıraklı değirmene, Âşık Paşa Mahallesi’ne, Fatih Camii tarafında Deve Hanı diye anılan yere, Sofular Hamamı ve Horhor tarafına ve oradan Kıztaşı ile Hoşkadem Mescidi cihetine, Akarçeşme tarafına, Süleymaniye’de Ayazma Kapısı dâhiline ve Vefa Meydanı ile Şehzade Camii civarına ilerleyerek ertesi gün güneş doğuncaya kadar devam etmiş ve İstanbul’un yarısına yakın kısmı yanmıştır (Cezar 1963: 372).
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7 Issue:1,Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 97 -
Osman Nuri Ergin’in Mecelle-i Umur-ı Belediye’de verdiği istatistikî bilgilere göre, Tanzimat döneminin 1854- 1876 arasını kapsayan devresinde İstanbul’un çeşitli semtlerinde çıkan 99 yangında 14.856 yapı tamamen yanmıştır. Münif Paşa da Mecmua-i Fünûn’da “Harîk-i İstanbul” başlıklı makalesinde yaşadığı dönemin yalnızca 1858-1864 kesitinde İstanbul’da 160 yangın çıktığı, toplam 114 konak, 1246 işyeri ve dükkân, 23 han ve hamam, 1 saray ve 2730 da konutun yandığını tespit etmiştir (Ürekli 2010: 115).
Klasik Türk Şiirinde Yangınnâmeler
Yangınlar ve bunların bırakmış olduğu tahribatların izlerine tarihî vesikalar dışında teşekkül ettikleri toplumun birçok unsurunu bünyesinde barındıran edebî metinlerde de rastlamak mümkündür. Çünkü bu metinlere şekil ve hayat veren yazar ve şairler, yetiştikleri toplumda tecrübe ettikleri veya şahit oldukları birçok sosyal vakayı çeşitli vesilelerle eserlerine aksettirmekten geri durmamışlardır. Bu meyanda klasik Türk edebiyatı geleneğinin temsilcileri olan divan şairleri de eserlerinde sosyal hayattaki birçok unsur gibi şahit oldukları yangınlara da zaman zaman temas etmişlerdir.
Klasik Türk şiirinde yangınların söz konusu edildiği manzumelerin büyük çoğunluğu genellikle tarih düşürmek amacıyla kaleme alınmıştır.2 Bir yangının ayrıntılı tavsifinden çok uzak olan bu manzumelerde anlatılanlar, daha çok olayların özeti mahiyetinde olup yangınların etraflı bir şekilde ele alınıp bir tür teşkil edecek şekilde tanzim edilmiş manzumelerin sayısı ise oldukça sınırlıdır.
Bu meyanda 16. yüzyıl şairlerinden Tatavlalı Mahremî’nin Şeh-nâme’sinin 2528-2629. beyitlerinde, 15 Recep 921/25 Ağustos 1515 tarihinde Yavuz Sultan Selim zamanında İstanbul’da Bedesten civarında çıkan yangını tavsif ettiği bölüm, vermiş olduğu bilgiler bakımından oldukça dikkat çekicidir. İstanbul’daki ilk büyük yangınlardan biri olan ve Çemberlitaş civarında Tavukpazarı’ndaki Atik Ali Paşa Evkafına ait dükkânlar ile birçok mahalleyi küle çeviren bu yangının söndürülmesi çalışmalarına sadrazam ve yeniçeri ağasıyla birlikte padişah da bizzat gelerek nezaret etmiştir (Cezar 1963: 329). Mahremî, Şeh-nâme’nin bu bölümünde tarihî kaynaklarda yangınla ilgili verilen bilgileri teyit etmiş; ancak Bedesten dışında yanan yerlerin isimlerini vermemiştir. Şair; yangınla ilgili önemli bilgileri, günlük hayatta kullanılan bazı terimleri edebî bir üslupla anlatmış ayrıca bu olaya tarih de düşürmüştür (Aynur 1993: 49). Renkli bir anlatımın hâkim olduğu ve canlı tasvirlerin yapıldığı bu beyitlerde alevlerin şiddeti, seyri ve sebep olduğu tahribat; yangını söndürmek için verilen mücadele; halkın içinde bulunduğu telaş, endişe ve korku; yangının söndürülmesi sonrası oluşan vahim manzara ayrıntılı bir şekilde dile getirilmiştir.
Hayatı hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmayan 17. yüzyıl şairlerinden Kâtib-zâde de İstanbul tarihindeki en büyük yangınlarından biri olan 24 Temmuz 1660’da çıkan yangına şahit olmuş ve bir manzumeyle
2 Klasik Türk şiirinde Kabûlî, Sebzî, Remzî, Osman-zâde Tâib ve Nâzî gibi şairlerin çeşitli yangınlara tarih düşürmek amacıyla kaleme aldıkları ancak bu yangınların ayrıntılı tavsifinden uzak olan manzumeler için bk. Mecmû’a-i Eş’âr, Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu, 06 Hk 204, vr. 204b-205a.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
-
98 - Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri
şehrin yangın manzarasını ayrıntılarıyla tavsif etmiştir.3 Yukarıda üzerinde durulduğu gibi Haliç kıyısında çıkan ve üç gün süren bu yangında; Kapalıçarşı, Tahtakale, Sultanahmet Meydanı önü, Kumkapı, Samatya, Langa Bostanı ve Cerrahpaşa semtlerinde 280 bin civarında hane kül olmuş ve 40 kişi hayatını kaybetmiştir.
Yangının başlangıcından bitişine kadar şahit olduğu hadiseleri ve alevlerin seyrini bütün ayrıntılarıyla sade bir dille anlatan Kâtib-zâde; Ayazma’da çıkan bu yangının kısa bir sürede Unkapanı, Zeyrek, Saraçhane, Karaman, Vefa, Ekmekçioğlu, Aksaray, Haseki, Cerrahpaşa, Tahtakale, Süleymaniye, Mahmutpaşa, Demirkapı, Cağaloğlu, Gedikpaşa, Kumkapı ve Yenikapı semtlerine sirayet ettiğini dile getirmiştir. Etrafa büyük bir dehşet saçan bu felaket karşısında içine düştüğü acziyet ve alevlerden emin olmak için halkın Vefa, Bayezid ve At Meydanı’na toplanması; ateşin küle çevirdiği sokaklar, çarşılar, hanlar, camiler ve binalar şairin canlı müşahedeleri içinde metne yansıyanlardan birkaçıdır.
Yaşamış olduğu dönemde vuku bulan İstanbul yangınlarına kayıtsız kalmayarak bu konudaki müşahedelerini ayrıntılı bir şekilde kaleme alan divan şairlerinden biri de Mustafa Safvet Efendi’dir. Safvet, 1823 yılında Tophane ve 1828 yılında Galata’da vuku bulan yangınlara tarih düşürmek üzere Kâtib-zâde’nin üslubuyla iki manzume kaleme almıştır. Aşağıda Safvet’in hayatı hakkında bilgi verilmiş, yangınnâmelerinin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde birtakım değerlendirmelerde bulunulmuştur.
-
Safvet ve Yangınnâmeleri
-
Hayatı
5 Recep 1209/Ocak-Şubat 1795’te İstanbul Galata’da Müeyyed-zâde Abdurrahman Efendi Mahallesi’nde doğdu. Galata’da Arap Camii İmamı Mehmed Efendi’nin oğludur. Bir müddet tahsil gördükten sonra yorgancı esnafına girdi. İbnülemin Mahmud Kemal bu hususta Kethüda-zâde Ârif Efendi’den naklen Menâkıb-ı Kethüda- zâde isimli eserde “İstanbul’da Yüksekkaldırım’da semti olan şair-i meşhur Safvet Efendi, Baş Musahib şuaradan Hâtif Efendi’nin sofalısı, yani uşağı idi. Hem hizmet eder hem de fazl ü hüner öğrenir idi. Sofalıya o vakit bostancı dahi derlerdi.” denildiğini aktarmaktadır (İnal 1331: 2a-3a). Ancak Safvet’in yorgancılığının Hâtif Efendi’ye intisabından evvel mi yoksa sonra mı olduğu bilinmemektedir.
Ahmed Cevdet Paşa da Tarih’inde İsmail Ferruh Efendi’nin Ortaköy’deki yalısında toplanan ilim meclislerinden söz ederken: “Asrımızda İstanbul’un en meşhur şairlerinden olan merhum Safvet Efendi, Farsça okumak üzere cemiyete müracaat ettiklerinde onu talime Ferruh Efendi tarafından Fehîm Efendi memur edilmekle Safvet Efendi de bu vasıta ile edebiyat tahsil eylemiştir.” der. Safvet, yorgancıyken dükkânında oturmaz, çoğunlukla Galata meyhanelerinde işret ederek vakit geçirirdi. Kaptan-ı Derya Hüsrev Paşa’ya sevdiğinin affedilmesi hakkında bir kaside takdim etti. Fakat ret cevabı aldı. Hüsrev Paşa, sonrasında vüzeradan birine gösterdiğinde o zat: “Herif, pek güzel söylemiş, mahbubunu vermeliydiniz.” demesiyle Kaptan Paşa
3 Kâtib-zâde’nin Hüseyin Ayvansarâyî’nin Mecmû’a-i Tevârîh’inde kayıtlı olan bu manzumesi hakkında bk.: Vahit Çabuk, “XVII. Yüzyılda İstanbul Yangınları ve Kâtipzâde’nin 1070 (1660) Yangını Hakkında Manzum Bir Tarihi”, Türk Kültürü, Ankara, Mart 1973, Sayı 125, s. 286-290.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7 Issue:1,Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 99 -
“Verecektim ama hadis-i şerif ile istediğinden redde mecbur oldum.” cevabını verdi. Bu kaside, o esnada Tophane Ruznamçeliğinde bulunan Lebîb Efendi’nin dikkatini çektiğinden şairi arattı. Safvet adında, yirmi dokuz yaşında, sarhoş bir yorgancı olduğu anlaşıldı. Safvet’le görüşen Lebîb Efendi, ondan kendi evinde oturmasını teklif etti. Teklifi kabul eden Safvet, Lebîb Efendi’nin Tophane’deki evine yerleşti ve 1238/1822-23’te Ruznamçe Kalemine kaydedildi. Lebîb Efendi, hangi memuriyete tayin olunduysa Safvet’i de yanında bulundurarak onu, zevk ve eğlence düşkünlüğünden kurtarıp insanlar arasında dâhil etti. 1249/1833-34’te tersane ruznamçeliğine tayin edilen Safvet, yaklaşık üç-dört sene sonra bu görevden azledildi. 1257/1841-42’de Karantine ikinci kitabetine, sekiz ay sonra başkitâbetine atandı. Ramazan 1259/ Eylül-Ekim 1843’te hacegânlık, bir sene sonra ise salise rütbesi verildi. 1262/1845-46 yılında emekli edilen şair, 1283/1866-67’de vefat etti. Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi merhum Abdülbaki Dede’nin dervişlerinden olduğu için Mevlevihane Kabristanı’nda, Aşçıbaşı Silahdârzâde Sâdık Dede’nin civarına defnedildi (İnal 1331: 3b-8b). Vefat tarihi, Tuhfe-i Nâilî’de 1284/1867-68; Sicill-i Osmanî’de 1286/1869-70 olarak geçmektedir.
İbnülemin Mahmud Kemal, İzzeddin Bey’den naklen Safvet’in bir kez evlendiğini, fakat kısa süre sonra eşinin vefat ettiğini ya da ayrıldığını, hiç çocuğu olmadığını ve Mustafa Reşîd Paşa’ya takdim ettiği bir kıt’adan bir kız kardeşinin olduğunun anlaşıldığını bildirmektedir (İnal 1331: 8b).
İbnülemin Mahmud Kemal, Lebîb Efendi’nin söylediği “Safvet’in ilmi de olsaydı fevkinde şair bulmak kabil olamazdı” cümlesini Vakanüvis Lütfi Efendi’ye naklettiğinde ondan “Safvet’i pekiyi tanırım. Tabiat-ı şi’riyesi yolunda idi. Evet, Lebîb Efendi ‘Safvet’in ilmi olsaydı pek büyük şair olurdu’ derdi. Fakat Safvet o kadar da ilimsiz değildi. Çünki cehl ile öyle güzel sözler söylenemez.” cevabını aldığını belirtmektedir (Baştuğ 2000: 2043).
Çoğu marifet erbabı gibi Safvet’in de zaruret içinde ezildiği eserlerinden anlaşılmaktadır. Manzumelerinin bir kısmında borcundan ve ihtiyacından bahsetmektedir. Miktarı pek az olan emekli maaşıyla geçinemediğinden yüksek mertebede bulunanlara sunduğu sene, rütbe, memuriyet tarihlerine ve kasidelere verilen caizelerle geçimini biraz da olsa sağlamıştır. Cevdet Paşa’nın vezaretle Halep valiliğine tayininde yazdığı tarihlere dair tezkiresinde Safvet, beğenilme ve ihsanlara erişmeyi arzuladığını gizli değil, açıkça beyan eder (İnal 1331: 12b- 13b).
-
Eserleri
Safvet’in herhangi bir eserinin varlığı tespit edilememiştir. Kütüphane kataloglarında ve hayatı hakkında bilgi veren eserlerde de buna yönelik herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Kaynaklarda onun birçok manzumesinin olduğuna ve bunların bir araya getirilmeyişinden mütevellit bir kısmının zayi olduğuna yönelik değerlendirmelere rastlanmaktadır. Nitekim Fatîn, Safvet’in divan teşkil edecek kadar şiirinin olduğunu belirtmiştir (Çiftçi 2017: 299).
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
-
-
-
100 - Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri
Safvet’in yetiştiği devirde kalem erbabından sayılanlar arasında bile derdini nazmen anlatabilecek bir babayiğit nadir olduğu hâlde genç bir yorgancının “Seydî Kasidesi” gibi lafzı ve manası düzgün bir eser vücuda getirmesi, kaptan-ı derya gibi o asırda her istediğini yapmaya kadir zorba bir vezirden hediye umarcasına mahbubunun iadesini istemek suretiyle âşıkane cesaret göstermesi, düştüğü sefalet girdabından kurtulması ve aydınlar sınıfına dâhil olması nedeniyle Safvet’in biyografisi ve eserleri hakkında araştırma yapma gereği duyan İbnülemin Mahmud Kemal İnal, onun eserlerinin matbu olmadığını; hatta kaydedilmediği için bilinmediğini söyleyip biyografisiyle birlikte bulduğu bazı şiirleri bir araya getirerek Kemâlü’s-Safvet adıyla bir risale yazdığını söyler (1331: 27a). İnal, kendi kütüphanesinde bulunan mecmualardaki Safvet’e ait olan bazı manzumeleri bu risaleye kaydettiğini ve şairin bunlardan başka güzel manzumelerinin olma ihtimalinin olduğunu belirtmiştir (1331: 27a).
İnal, bu risalede ayrıca “Pamuk” lakabıyla bilinen Emîn Efendi’nin kendi manzumelerini içeren mecmuaya Safvet’in de bir gazelini yazarak kenarına “Safvet Efendi, karantine başkitâbetinden mütekaid, ekser Fatih civarında icar ile ikamet eder, hoş-sohbet, şuh-meşreb, müsince bir zat idi. Şiveli eşarı vardır fakat zayi olmuştur.” notunu düşmüştür (Baştuğ 2000: 2043).
Yukarıda verilen bilgiler, Safvet’in birçok manzume yazdığını ancak bunları bir araya getirip bir divan tertip etmediği için birçoğunun zayi olduğunu göstermektedir. Ancak Mahmud Kemal İnal’ın da belirttiği gibi çeşitli mecmualarda Safvet’e ait birçok şiir kayıtlıdır. Bu çalışmanın konusunu teşkil eden ve aşağıda şekil ve muhteva özellikleri üzerinde ayrıntılı değerlendirmelerde bulunulan 1823 yılında Tophane, 1825-26 yılında ise Galata’da vuku bulan yangınlara tarih düşürmek üzere kaleme aldığı manzumeler de bunlar arasındadır.
-
Yangınnâmeleri
-
Tophane Yangınnâmesi
-
Safvet’in 1823 Tophane yangınıyla ilgili Yangınnâme’sinin bilinen iki nüshası bulunmaktadır. Her ikisi de İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde bulunan bu nüshaların ilki “T 10198” numarada kayıtlı 133 varaklık bir mecmuanın 80a-82a sayfaları arasında, ikincisi ise “T 147” numarada kayıtlı 245 varaklık mecmuanın 45a- 46a sayfalarında yer almaktadır.
Bu Yangınnâme’nin şekil ve muhteva özelliklerine geçmeden önce oluşturduğu tahribat bakımından İstanbul’un maruz kaldığı en büyük yangınlardan biri olarak tarihteki yerini alan Tophane yangınına kısa bir göz atmak yerinde olacaktır. Dönemin ünlü tarihçisi Ahmed Cevdet Paşa’nın bu yangın hakkında vermiş olduğu bilgiler özetle aşağıdaki gibidir:
17 Cemaziyelahir 1238 (1 Mart 1823) günü Tophane’deki Firuz Ağa Camii civarındaki fakir bir kadının evinden çıkan yangın, etrafa sirayet ederek 17 saat sürdü. Bir kolu Fındıklı Hamamına uzanan yangında alevler, Gümüşsuyu’nun üstündeki mezarlığa; oradan Karabaş Sokağı’ndan Bostan başına ilerledi. Bir kolu Sormagir ve Alçakdam’dan Beyoğlu tarafına uzanarak bir Ermeni kilisesi arsasına ve Bozahane’ye dayandı. Birçok hane ve
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7 Issue:1,Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 101 -
dükkânla beraber topçu ve arabacı kışlaları ile dökümhanenin bazı kısımları, Cihangir Camii de içinde olmak üzere birçok cami ve mescit kül oldu (Ahmed Cevdet 1301: 81).
-
Şekil ve Muhteva Özellikleri
61 beyitten müteşekkil olan bu manzume, kaside nazım şekliyle ve tarih düşürmek amacıyla tanzim edilmiştir. Aruzun “mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün” kalıbıyla yazılmış olup sadece revî harfinden oluşan mücerred kafiyeye sahiptir. Bir beyti Farsça tanzim edilen bu manzume, divan şiirinde kasidelerin sahip olduğu klasik formdan uzaktır. Çünkü kasidelerde yaygın olarak karşımıza çıkan tevhit, naat, münacat, nesib, methiyye ve fahriyye gibi bölümlere sahip değildir. Direk konuya giren şair, 52 beyit boyunca Tophane’deki yangın hadisesini anlatmış ve 53-60. beyitler arası bir daha böyle bir felaketten muhafaza etmesi için Allah’a niyazda bulunarak duada bulunduktan sonra 61. yani son beyitte tarih düşürmüştür.
Bu manzumede zikredilen yangın hadisesinin özeti şöyledir: Bir cumartesi günü, Çifit Sokağı’nda kızgın bir tellak evinden (hamam) çıkan yangın, yedi başlı bir ejderha gibi kol kol olarak etrafa yayılmaya başlar. Bir kolu Kâdirîler Tekkesini ve Fîrûz Ağa Camii’ni kül eder. Bir ucu Sormagir’e girdikten sonra Bostancıbaşı Mescidi’ni tarlaya çevirir. Bir ucu Alçakdam Semti’ni ve Hacı Recep Mescidi’ni, diğer bir ucu ise Sirkeci Mescidi ve Selim Mescidi’ni yok eder. Bir ucu Bozahane ve çevresinden geçerek Beyoğlu Mezarlığı’nı, Pişmaniye’yi, Kazancı’yı küle çevirdikten sonra Ayas Paşa civarını, Saksonhane’yi ve Fındıklı’yı mahveder. Havanın lodostan poyraza tahviliyle şiddetini artıran yangın Hatuniyye, Cihangir Camii, Salıpazarı, Hekimbaşı Yalısı ve Hemsaye’yi yok ettikten sonra Çivici Limanı’nda soluğu alır. İzarî Camii, Timur Hanı, Kışla, İlyas Ağa Camii ve Akarsu’yu yaktıktan sonra; Tulumbacı Kışlası, Topçu Kışlası, Çavuşbaşı ve Sakabaşı’nı ateşler içinde bırakır. Pazar akşamı Çukur Cuma’yı saran ateşler, Mehmed Efendi ve Kuloğlu camileri ile Surahi Hamamı’nı yok etmeyi ihmal etmez. Hacı Himmet civarından caddeye çıkarak Karabaş Veli ve Sefer Kâhya Camii’ni küle çevirip Boğaz’a ulaştıktan sonra Ekmekçibaşı Mescidi’ni yakarak Humbaracı Yokuşu’na dayanmışken gücünü kaybederek söner.
Safvet’e göre Allah’ın kudretini izhar etmek için alevler içindeki üç evi koruduğu bu yangın, nice zenginleri fakra düşürmüş ve bu müstesna şehri semender evine çevirmiştir. Bütün canları topluca yakan bu ateşin korkusundan kadın, erkek ve çocuk kendi canının derdine düşen İstanbul halkının elinden sularla çatılara çıkıp şaşkın bir hâlde alevleri izlemekten başka bir şey gelmemiştir.
Şair, ateşin sokaklar ve binalar üzerindeki seyrini silsile hâlinde özetledikten sonra böyle şiddetli bir ateş karşısında dünyanın yerle bir olacağını söyler ve İslâm ülkelerini bu tarz musibetlerden koruması için Allah’a niyazda bulunur. Ardından yirmi saat süren bu yangının otuz bin binayı küle çevirdiğini ifade ederek dönemin padişahı II. Mahmud’un viran olan bu şehri tekrar abat edeceğini ve yanık gönülleri de cömertliğinin suyuna gark edeceğine dair inancını dile getirdikten sonra tarihini düşürerek şiirini bitirir.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
- 102 - Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri
Divan şairleri, şahit oldukları hemen hemen her konuda tarih düşürmüşlerdir. Padişahların tahta çıkmaları, önemli makamlara yapılan tayinler, ölüm, doğum, sünnet, bina inşası, şehitlik, zafer ve fetihler, sakal bırakma, yangın, salgın hastalık gibi hadiseler bunlar arasındadır (Yakıt 2003: 71).
Bu tarihî vakalar hakkında şairlerin manzumelerinde kendine yer bulan ve bir kısmına tarihî kaynaklarda bile tesadüf edilemeyen bazı bilgiler, dönemin tarihine ışık tutması bakımından önemli olduğu kadar bilinen bazı tarihî kayıtların tashihinde ve ikmalinde erbabına kıymetli imkânlar sunması bakımından da oldukça önemlidir. Bu meyanda Safvet’in Tophane Yangınnâmesi’nde de bu kabilden bilgilere tesadüf edilmektedir.
Tophane yangını hakkında bilgi veren dönemin tarihçilerinden Ahmed Cevdet Paşa, bu yangının 17 saat sürdüğünü ve birçok yapının küle döndüğünü söyleyerek bu konuda bir rakam vermez. Cevdet Paşa’nın aksine Safvet ise yangının 20 saat sürdüğünü söylemiş ve aynı zamanda bu yangında 30 bin hanenin küle döndüğünü belirtmiştir:
Nice yüzden mükÀfÀt eyleye yanmışlara MevlÀ
RemÀd oldı yigirmi sÀèat içre sì-hezÀr süknÀ (b. 54)
Bazı edebî metinlerde zikredilen semt, mahalle ve sokak isimleri bir şehrin tarihî süreçte geçirmiş olduğu fiziki değişim hakkında verdiği bilgiler bakımından şehir topoğrafyalarının tarihî izlerinin takip edilmesinde oldukça önemlidir.
Safvet’in Tophane Yangınnâme’sinde zikredilen semt, mahalle ve sokak isimlerinden hareketle de 18. yüzyılın ilk çeyreğindeki İstanbul’un Tophane semti ve çevresindeki şehirleşme planı hakkında birtakım kanaatlere ulaşmak mümkündür. Şair, rehberliğini alevlerin yaptığı bir seyahate çıkarttığı okuyucusunu adeta sokak sokak gezdirir. Bu seyahat esnasında karşımıza çıkan semt, mahalle ve sokak isimleri şunlardır: Tophane, Boğaz, Humbaracı Yokuşu, Çifit Sokağı, Sormagir, Alçak Dam, Hacı Receb, Beyoğlu Mezarlığı, Pişmaniye, Kazancı, Bozahane, Saksonhane, Fındıklı, Hatuniyye, Salıpazarı, Hemsaye, Akarsu, Çavuşbaşı, Sakabaşı, Defterdar, Çukur Cuma, Fenari ile Ayas Paşa ve Hacı Himmet Veraları.
Ayrıca edebî metinlerde zikredilen mimari yapılarla ilgili bazı bilgiler, kent mimarisi ve sanat tarihi alanları için geçmişin sahip olduğu kültür ve sanat envanterleri ile geçmişten günümüze intikal eden somut tarihî ve kültürel mirasın geçirmiş olduğu değişim ve dönüşüm hakkında belki de başka kaynaklarda tesadüf edilemeyecek önemli bilgilerdir.
Safvet de Yangınnâme’sinde alevler sebebiyle zarar gören birçok mimari yapının ismini zikrederek yaşadığı dönemin Tophane ve çevresindeki yapıları hakkında bilgi vermiştir. Firuz Ağa, İzârî, İlyas, Kuloğlu, Sefer Kâhya ve Cihangir camileri; Bostancıbaşı, Sirkeci, Mehmed Efendi, Ekmekçibaşı ve Selim mescitleri; Tulumbacılar ve Topçu Kışlası, Kadirîler Tekkesi, Hekimbaşı Yalısı, Çivici Limanı, Timur Hanı, Kışla, Sürahi Hamamı ve Karabaş Veli Türbesi Safvet’in Tophane Yangınnâmesi’nde zikrederek adeta kayıt altına almış olduğu mimari yapılardır.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7 Issue:1,Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 103 -
-
Dil ve Üslup Özellikleri
Safvet, elem verici yangın hadisesine şahitlik etmiş biri olarak bu eserinde samimi bir eda ve renkli bir üslupla adeta okuyucunun gözleri önünde canlanan bir yangın manzarası tasvir etmiştir. Sade bir dilin hâkim olduğu manzumede şair, muhtevayla mütenasip olarak yangın ve ateşle ilgili kelimeleri yoğun bir şekilde kullanmıştır. “Ateş, ateşbâz, ejder, fitil, kundak, kül, yanmak, barut, kızgın, nâr, yangın, fitil, kandil, ziyâ, dûzah, cânsûz, yanık, ihrâk, hummâ, muhrik, sûzân, parlamak, tutuşmak, harîk, tulumba, ateşperest, asfâ, köz, muntafi, semender, şem, mum, fer” ve “şerâr” bu meyanda yangınla ilişkili tercih edilmiş olan kelime ve tabirlerdir.
Deyimler, edebî metinleri anlamca güçlendirip zenginleştirerek şairler ve yazarların muhayyel düşüncelerini kelimelerle mücessem hâle getirmelerine yardımcı olan ve Türkçenin her döneminde canlılıklarını muhafaza eden önemli dil malzemeleridir. Hemen hemen her şair gibi Safvet de deyimlerin sahip olduğu zengin anlam çağrışımlarından istifade etmeyi ihmal etmemiş ve “ruhunu teslim etmek, keyfini bozmak, kıyamet kopmak, göz açtırmamak, kırıp geçirmek, kozunu paylaşmak, bir pula satmak, elinden yanmak, mumla aramak, kendi derdine düşmek, yabana atmak, canı yanmak, ateş pahası, ruhunu teslim etmek, elinden yanmak, balta asmak?” gibi deyimleri kullanarak anlatıma renklilik ve canlılık katmasını bilmiştir.
Şair, Sirkeci Mescidi’ni zikrettiği bir beyitte ise “Keskin sirke küpüne zarar.” atasözünü ustalıkla kullanmıştır:
Bir ucı Sirkecinüñ mescidinde ùurşuyı úurdı
Meåeldür sirke keskin olsa eyler ôarfını imóÀ (b. 10)
Safvet, yangında zarar gören yerlerden bahsederken özellikle klasik Türk edebiyatında tamamen yer isimlerine yönelik edebî türlerden olan sahilnâmelerde ve biladiyyelerde olduğu gibi yer isimlerinin anlamları veya telaffuzlarıyla birtakım çağrışımlar yapacak şekilde hüner gösterilerinde de bulunmaktan geri durmamıştır. Bu hünerler içinde yer isimleriyle anlam ilişkisi içinde olan kelimelerin tenasüplü bir şekilde bir arada kullanımlarını veya kelimelerin birden fazla anlamı çağrıştıracak şekilde yani tevriyeli kullanımlarını sıkça tercih etmiştir.
Bu meyanda Beyoğlu Mezarlığı’nın zikredildiği aşağıdaki beyitte mezarlık ve ölümü çağrıştıracak şekilde “kıyamet, ateş, azap, dûzah (cehennem), mahşer” ve “mevtâ (ölü)” kelimeleri tenasüp ilişkisi içinde kullanılmıştır.
ÚıyÀmet úopdı gÿristÀn-ı Begoğlında Àteşden
èAõÀb-ı dÿzaòı maóşerden evvel gördiler mevtÀ (b. 13)
“Ne kadar çalışsalar da Hacı Recep yanarak Arafat’ta soyulmuş hacıya döndü.” anlamındaki beyitte de Hacı Recep Mescidi dile getirilirken mescidin ismindeki Hacı’dan hareketle; “Arafat, soymak, hacı, say etmek” ve “mescit” kelimelerinin tenasüplü kullanımları tercih edilmiştir:
èArafatda ãoyulmış óacıya Óacı Receb döndi
Nice saèy itdiler yandı yine ol mescid-i vÀlÀ (b. 9)
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
- 104 - Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri
“Ateşli kılıçla haksız yere boğazı kesen kimse, eğer kısas olmaz ise bugün yanar yarın rüsva olur.” denilerek boğaz kelimesi hem vücutta bir organ hem de İstanbul Boğazı’nı çağrıştıracak şekilde tevriyeli kullanılmıştır:
Kesen kimse boàazı tìà-i Àteş-tÀb ile nÀ-óaú
ÚıãÀã olmaz ise bugün yanar yarın olur rüsvÀ (b. 42)
Kazancı sokaklarının söz konusu edildiği beyitte ise “Kazan, kazanç” ve “Kazancı” kelimelerinin cinaslı söyleyişlerinden istifade edilmiştir:
Úazan TÀtÀrını geçdi bu Àteş pek yaman oldı
Úazancın úıldı sükkân-ı Úazancınuñ bütün yağma (b. 15)
Bazı beyitlerde “Vamık, Azrâ, Hızır, şem, pervane, Hümâ, Ankâ” ve “semender” gibi klasik Türk edebiyatının belli başlı mazmunlarının da ustalıkla kullanıldığına şahit olunmaktadır. Örneğin “Bu ateş, Azrâ’nın yanağı gibi gittikçe parlayarak Vâmık’ın gönlü gibi İzârî Camii’ni de yaktı.” anlamına gelen aşağıdaki beyit telmih yoluyla Vamık ile Azra mazmunu üzerinden şekillendirilmiştir:
Dil-i VÀmıú gibi yaúdı èİõÀrì CÀmiè-i pÀkin
Bu Àteş parladı gitdükçe miål-i èÀrıż-ı èAõrÀ (b. 26)
-
Galata Yangınnâmesi
Galata Yangınnâmesi’nin İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde “T 10198” numarada kayıtlı 133 varaklık bir mecmuanın 38a-39a sayfaları, “T 10878” numarada kayıtlı 245 varaklık mecmuanın 11b-12a ve “T 3876” numarada kayıtlı 122 varaklık mecmuanın 1b-2b sayfalarında olmak üzere bilinen üç nüshası bulunmaktadır.
Safvet bu Yangınnâmesi’ni 1241/1825-26 yılında Galata semtinde vuku bulan yangın hadisesine tarih düşürmek için kaleme almıştır. Şairin bahsettiği bu yangın hakkında tarihî kaynaklarda herhangi bir bilgiye tesadüf edilememektedir. Bu durumu dönemin tarihçilerinin bu yüzyılda İstanbul’un geçirmiş olduğu sayısız yangın musibetlerinden bazılarını vaka-yı adiyeden görüp eserlerinde zikretmeye değer görmemiş olmalarıyla açıklamak mümkündür.
-
Şekil ve Muhteva Özellikleri
Safvet, 43 beyitten müteşekkil olan Galata Yangınnâmesi’ni mesnevi nazım şekliyle ve yangın hadisesine tarih düşürmek amacıyla aruzun “fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün” kalıbıyla tanzim etmiştir.
Şair, bu manzumesini Tophane Yangınnâmesi’nden farklı olarak hasbihal havası içinde ve tahkiyevî bir anlatımın hâkim olduğu bir üslupla kaleme almıştır. Girizgâh mahiyetindeki ilk on bir beyitte şair, puta benzeyen sevgiliye hitap ederek içindeki yanıklığı anlatmak üzere ondan bir gece meclise gelmesini ister. Çünkü sevgilinin aşkının mumu tıpkı pervane gibi şairi, yüzünün parlaklığı ise Galata’yı yakmıştır. Şairin ısrarları neticesinde sevgili, sonunda bu davete icabet eder. Bunun üzerine şair sevgiliyle bir işret masası hazırlar ve karşılıklı muhavere içinde 12. beyitten itibaren asıl mevzuya geçerek şahit olduğu yangını ve bu yangının tahrip ettiği yerleri
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7 Issue:1,Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 105 -
anlatmaya başlar. 33. beyte kadar bir sandıkçı dükkânında başlayan yangının Aynalı, Küçük Corci, Karaköy Hamamı, Tahtalı, Sava Meyhanesi, İngiliz, Kafesli, Çantu Pantu Meyhanesi, Karanlık, Karagöz ve Hacıvat, Gümüş Halkalı, Kuyumcuoğlu, Kanbur’un meyhanesi, Şerbethane, Agop’un meyhanesi, Kandilli, Kapalı ve Moralı gibi Galata’da bulunan semtleri ve meyhaneleri küle çevirdiğini dile getirir. Sevgilisinden yapılan bu sohbete karşılık bir visal temennisinde bulunan şair, aksi hâlde o gece yanacağını söyler. Bunun üzerine kolunu şairin boynuna atan sevgili, bu talebe olumlu cevap verir. O anda uykudan uyanan şair, durumun bir rüyadan ibaret olduğunu görünce kahrolur. Teselliyi, bu visalin bir gün gerçekleşeceğine yormakta bulan Safvet; beş buçuk saat süren ve beş bin kadar hane ile dükkânı küle çeviren bu yangının Allah’ın lütfuyla çıkan yağmurla söndüğünü söyleyerek son beyitte hadiseye tarih düşürür.
-
Dil ve Üslup Özellikleri
-
Sade bir dil, samimi bir eda ve akıcı bir üsluba sahip olan bu mesnevide de Safvet, tıpkı Tophane Yangınnâmesi’ndekine benzer bir şekilde “yangın, ateş, ihrak, yanmak, tutuşmak, meşale, şerer, nâr, şem’, şule, şevk, sûzân, fitîl, kandil” gibi yangınla anlamca ilişkili olan kelime ve tabirleri kullanmaktan geri durmamıştır. Şair ayrıca bu manzumede yanan meyhanelerden bahsettiği için meyhane tasvirleriyle mütenasip olması amacıyla “Cem, câm, bintü’l-ineb, koltuk, mey, mey-hâne, mey-keşân, arak, sebu, mestâne, muğbeçe, mahzen” ve “avaltı” gibi meyhanecilikle ilgili kelime ve tabirleri de farklı anlam çağrışımları içinde kullanarak zihinlerde alevler içinde kendini hissettiren canlı meyhane tasvirleri oluşmasını sağlamıştır.
Safvet yine Tophane Yangınnâmesi’nde olduğu gibi bu elim hadiseyi resmederken dile olan hâkimiyetini çok iyi kullanarak kelimeler arasındaki anlam münasebetleri ve edebî sanatlar üzerinden Galata semtini esir alan alevler üzerinden şairlikteki maharetini sergilemesini bilmiştir.
Kafesli’nin söz konusu edildiği beyitte bu kelimeyle anlam ilgisi bulunan “yuva, kuş, kafes” ve “uçmak” kelimeleri bir arada kullanılarak tenasüp ilişkisi içinde kullanılmıştır:
Yuva ùutmışdı gice úuşı Úafeslide hele
Uçsa çeşminde n’ola öyle úafes girmez ele (b. 21)
Aynı şekilde Kuyumcuoğlu meyhanesinin zikredildiği beyitte ise bu kelimeyle anlamca münasebet içinde bulunan “zer” ve “pûte” kelimeleri bir arada kullanılmıştır:
Zer-i aòmer gibi itdi meyi meydÀna àulÿ
Pÿte-i nÀr gibi yandı Úayÿmcı oàlu (b. 26)
Bu yangın içki içenlerin gönlünü aydınlattığı için karanlığın gitmesinin söz konusu edildiği aşağıdaki beyitte “karanlık” kelimesinin tevriyeli kullanımı söz konusudur:
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
-
106 - Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri
Mey-keşÀnuñ bu òarìú göñlini rÿşen itdi
Şimdi rÿşen yapılur yandı úarañlıú gitdi (b. 23)
Adı Kandilli olan Agop’un meyhanesinin içeriden fitil alarak yandığının söylendiği beyitte ise “Kandilli” kelimesinin cinaslı kullanımı dikkatleri çekmektedir:
Aàobuñ úoltuàı kim adı idi Úandilli
Aldı içeriden fitìli yandı gitdi Úandilli (b. 30)
-
Yangınnâme Metinleri
-
Tophane Yangınnâmesi
Yanàın-nÀme-i Ùop-òÀneli äafvet Efendi4
mefÀèìlün mefÀèìlün mefÀèìlün mefÀèìlün
-
Yine óükm-i òusÿfì burc-ı èaúreb eyledi icrÀ MiåÀl-i heft-ser ejder bir Àteş eyleyüp peydÀ
-
Fitìli aldı Ùop-òÀne bıraúdı úahr-ı Óaú5 úundaú Kül oldı yandı bÀrÿtveş görüp çatlar iken aèdÀ
-
Çifit sÿúında úızàın òÀne-i dellÀke dÀrından Ôuhÿra geldi cumèa irtesi bir nÀr-ı ùÿfÀn-zÀ
-
Olup úol úol el aldı ÚÀdirìler ÒÀnúÀhından Úızışdırdı ùutup devrÀnı pìrüm ehl-i óÀl-ÀsÀ
-
Dem-i vÀóidde oldı pertev-endÀz-ı nüòüst hem MuèallÀ CÀmiè-i Fìrÿz Aàayı eyledi ifnÀ
-
Bir ucı äormagire ãormadan Àteş gibi girdi FiàÀn ehli yanàından muóÀbÀ itmedi aãlÀ
4 Başlık: TÀrìò-i äafvet Efendi BerÀy-ı İórÀú-ı Kebìr der-Ùop-òÀne-i Ámire T 10198.
5 Óaú: - T 10198.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7 Issue:1,Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 107 -
-
DirìàÀ ravża-i eşcÀr-ı eåmÀr èibÀretken
Bu Àteş eyledi Bostancıbaşı Mescidüñ tarla
-
Bir ucı sÀkinÀn-ı semt-i Alçaú Ùamı pest itdi Bu ser-keş Àteş Àh-ı èÀşıúÀnveş oldı pek bÀlÀ
-
èArafatda ãoyulmış óacıya Óacı Receb döndi Nice saèy itdiler yandı yine ol mescid-i vÀlÀ6
-
Bir ucı Sirkecinüñ mescidinde ùurşuyı úurdı7 Meåeldür8 sirke keskin olsa eyler ôarfını imóÀ
-
Selìm mescid-i vÀlÀsı da teslìm-i rÿó itdi Fitìli aldı içden miål-i úandìl-i ziyÀ-pìrÀ
-
Bir ucı keyfini bozdı nice ser-mest iúbÀlüñ Boza-òÀne verÀsından geçüp bì-bÀk ü bì-pervÀ
-
ÚıyÀmet úopdı gÿristÀn-ı Begoàlında Àteşden èAõÀb-ı dÿzaòı maóşerden evvel gördiler mevtÀ
-
FenÀdur ãon peşìmÀnlıú çalış ùÀèat-ı MevlÀya Müsevvif9 olma pişmÀniyyeveş nÀra yanarsın hÀ
-
Úazan TÀtÀrını geçdi bu Àteş pek yaman oldı Úazancın úıldı sükkÀn-ı Úazancınuñ bütün yaàma
-
Ayaz Paşa verÀsından gör ayı gibi ãaldurdı
Göz açdurmadan itdi úurb-ı Saúãon-òÀne bì-pervÀ
6 vÀlÀ: aèlÀ T 147.
7 ùurşuyı úurdı: úurdı ùurşuyı T 147.
8 Meåeldür: Müåelleå T 10198.
9 Müsevvif: - T 147.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
- 108 -
17.
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri
Nice bÀdÀmı revzen-òÀneyi úırdı geçürdi hep
Úozın paylaşdı Fındıúlı ile bì-nÀz u istiànÀ
18.
EzÀn sÿ mì-resed Àteş berìn cÀy-ı òarÀb-ÀbÀd Ezìn cÀnib şinev efsÀne-i sÿziş-fezÀ-yı mÀ10
19.
Lodos iken hevÀ poyraza taóvìl eyledi BÀrì
Tefekkür eyle lÀkin óikmetinden ãorma ey dÀnÀ
20.
Tezevvüc úaãdın itdi germ olup bu Àteş-i sÿzÀn11
Yanıú gönderdi Òatÿniyyeyi aldı arÿs-ÀsÀ
21.
CihÀngìr oldı Àteş cÀmiè-i pÀk-i CihÀngìri
Nice eşyÀyı gÿn-À-gÿn ile maóv itdi ser-tÀ-pÀ
22.
Degerken her biri Àteş bahÀsı bir pula ãatdı
äalıbÀzÀrını dellÀl-ı iòrÀú-ı òıred-fersÀ
23.
Óekìmbaşı Yalısın yaúdı hem óummÀ-yı muóriúveş
RıżÀdan mÀèadÀ olmaz úażÀya hìç devÀ cÀnÀ
24.
SirÀyet eyleyüp hem-sÀyesinde eyledi sÿzÀn
Bulaşdı èillet-i sÀrì gibi AllÀh ide iùfÀ
25.
Ber-ekser Çivici lìmÀnını mıòlatdı yandurdı
èİnÀd itmem yanarmış gördüm ey dil Àteşe deryÀ
26.
Dil-i VÀmıú gibi yaúdı èİõÀrì CÀmiè-i pÀkin
Bu Àteş parladı gitdükçe miål-i èÀrıż-ı èAõrÀ
27.
èArabacı başını Úıbùì-meşreb itmedi diúúat
Timur ÒÀn ile yandı Úışla-i gerdÿn-keş eyvÀ
10 “Ateş, o taraftan bu harabelik yere erişiyor. Bu taraftan da bizim yanış artırıcı efsanemizi dinle!”
11 SÿzÀn: cÀnsÿz T 10198.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7 Issue:1,Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 109 -
-
Úapar Óıżruñ külÀhın böyle èayyÀr Àteş olmaz hìç MenÀrından ùuùuşdı CÀmiè-i İlyÀs Aàa óattÀ
-
Aúar ãular durur bu Àteş-i seyyÀleye elbet Aúar ãuyı miåÀl-i seyl-i cÀrì úıldı istilÀ
-
Óarìú ehli ùulumbacıların yanmışdı elinden Ùulumbasıyla yaúdı úışlasın teédìb içün MevlÀ
-
Kimüñ var úudreti imdÀda yandı gürledi gitdi Úızışdı ùopçıyÀnuñ úışlasında Àteş-i àavàÀ
-
CibÀlì şÀh-ı iórÀú ise ãadr-ı aèôamıdur bu Çavuşbaşını atdı Àteşe úayd itmeyüp úaùèÀ
-
Bir içim ãu úadarca gelmedi yaúdı saúÀbaşın Bu iórÀúa disün Àteş-perestÀn Àferìn saúÀ
-
Úader-münşìsi terúin itdi defterdÀrı defterden O Beytu’llÀhı mìrìden sezÀdur itseler inşÀ
-
O yevm-i sebtüñ aòşamı Çuúur Cumèaya da düşdi ŻiyÀ-yı cÀmiè-i pÀk-i FenÀrì èarşa çıúdı tÀ
-
Meóemmed rÀst Efendi mescid-i pÀküñ maúÀm itdi Dil-i èuşşÀúveş yaúdı bu iórÀú-ı sitem-fermÀ
-
Úuloàlı CÀmiè-i vÀlÀsına hìç aãmadı balùa Hele itdi recÀ-yı żÀbiùÀn yanàını aãfÀ
-
Yanup peymÀnesi pür oldı óammÀm-ı ãurÀóìnüñ Yine hem-meşreb itdi Àb u nÀrı sÀúi-i maènÀ
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
- 110 -
39.
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri
Óacı Himmet verÀsından dolaşdı cÀddeye çıúdı
Nice nÀ-refte yollar açdı bu iórÀú-ı bed-peymÀ
40.
Öpüp bÀbın Úarabaş Velìye aàladı yandı èAõÀb-ı nÀr-ı dÿzaòdan beni úurtar diyü ferdÀ
41.
ÒazÀn-dìde nihÀl-ÀsÀ èadem iúlìmine göçdi Derÿn-ı bÿstÀnda cÀmiè-i pÀk-i Sefer KaóyÀ
42.
Kesen kimse boàazı tìà-i Àteş-tÀb ile nÀ-óaú ÚıãÀã olmaz ise bugün yanar yarın olur rüsvÀ
43.
Efendi Óaú nÀndan úorúmayup bu Àteş-i ôÀlim Yaúup Etmekçibaşı Mescidüñ közlenmedi zìrÀ
44.
FirÀz-ı òumbaracıya ùayandı munùafì oldı Dükendi úalmadı iórÀú-ı ÀteşbÀzda eczÀ
45.
ViúÀye itdi üç dÀrı miyÀn-ı nÀr-ı sÿzÀnda KemÀl-i úudretin iôhÀr içün ol ÒÀlıú-ı yektÀ
46.
Nice cÀy-ı HümÀ-yı devlet oldı ÀşiyÀn-ı bÿm Nice èAnúÀ kimesne dÀm-ı faúra düşdi vÀveylÀ
47.
CihÀnuñ cÿy-ı Àteş-dìdeye döndi reg-i cÀnı Semender-òÀneden oldı beter bu şehr-i müsteånÀ
48.
Cemìèan murà-ı cÀn èÀşıúÀnveş yandılar nÀra Arar pervÀneyi şemè-i ãafÀ mÿmlar ile óÀlÀ
49.
RicÀl ü mÀde ãıbyÀn düşdi kendi derdine cümle ÚıyÀmetden nişÀn virdi o rÿz u leyl-i hevl-efzÀ
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7 Issue:1,Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 111 -
-
SitÀnbul òalúı ekåer òavf-ı ekberden çıúup bÀma O şeb bekleşdi óayrÀn ellerinde destì-i pür-mÀ
-
Ne kÀfirce óarìú imiş Keşiş Ùaàına fer virmiş Burusadan gelüp naúl eyledi çoú müsellem bìnÀ12
-
Yaúardı åevr-i èarżı óÿt-ı çaròı böyle yansaydı Bu Àteşden olurdı şübhesiz zìr ü zeber dünyÀ
-
ŞerÀr-ı şÿr u şerr her meãÀéibden emÀn yÀ Rab Maãÿn it milk-i İslÀmı be-óaúú-ı sÿre-i ÙÀhÀ
-
Nice yüzden mükÀfÀt eyleye13 yanmışlara MevlÀ RemÀd oldı yigirmi sÀèat içre sì-hezÀr süknÀ
-
Şeh-i şÀhÀn-ı ekrem Rÿm-ı èÀlem ÒÀn Maómÿduñ ÒarÀb olmış göñüller sÀyesinde hep olur ióyÀ
-
Dem-À-dem niyyet-i şÀhÀnesi ièmÀr-ı èÀlemdür Muvaffaú oldı çoú ÀåÀr-ı òayra ol FelÀùÿn-rÀ
-
İder sÿzÀn olana sÿ-be-sÿ iósÀnını cÀrì ZülÀl-i luùfınuñ sìrÀbıdur dünyÀ vü mÀfihÀ
-
Bu şehri úor mı vìrÀn böyle pìş-i çeşm-i reşóinde NigÀh-ı luùf ile ÀbÀd ider bì-şübhe ÀmennÀ
-
áuzÀt-ı ùopçıyÀna yandurur mehtÀb-ı iósÀnuñ Atar yabana ãanma çatladur aèdÀsın ol DÀrÀ
12 Vezin tutarsız.
13 eyleye: eylesin T 147.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
-
-
-
-
112 - Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri
-
Cünÿduñ innemÀ kÀnÿ muôaffer eyleyüp BÀrì Úulı äafvet de itsün çoú meserret-nÀmeler imlÀ
-
Bu iórÀú-ı mehìne yandı cÀnum söyledüm tÀrìò
“Ùop ile yandı nÀra acıdum Ùop-òÀneye óayfÀ” (1238/1822-23)
-
Galata Yangınnâmesi
TÀrìò-i äafvet der-Óarìú-i áalata14
feèilÀtün feèilÀtün feèilÀtün feèilün
-
Bu gice bezme buyur ey ãanem-i pür-cemÀl Saña yanıúlıàımı naúl ideyim bi’l-icmÀl
-
Şemè-i èaşúuñ ile pervÀne gibi yandım ben Bilmiyorsun mı ne Àteş idigin15 kendüñi sen
-
TÀb-ı rÿyuñ ile ey muà-beçe-i Àteş-òÿ áalaùa yandı ne mey úaldı bu gice16 ne sebÿ
-
Şerer-i Àh mı da atmayalım yabana
Öyle yanàınları meh-tÀb ãanur Ùop-òÀne
-
Sÿ-be-sÿ söyleyeyim cümle yanan mey-kedeyi Bir bir inşÀ ideyim diñle olan èarbedeyi
-
GÀh yanup yaúılaraú õÀtına rÀzum açayım GÀhì söz17 yanàına düşdükçe şererler ãaçayım
-
ÒÀne tenhÀ èaraú u bÀde müheyyÀ buyuruñ ÓÀsidÀn reşk ile ölsün18 benì eóibbÀ buyuruñ
-
Bu úadar basù-ı maúÀl eyleyicek bì-külfet19 Raóm idüp eyledi teşrìfe ol Àfet raàbet20
14 Başlık: äafvet T 3469, Óarìú-i áalaùa T 3876.
15 idigin: oldıàını T 3876.
16 ne mey úaldı bu gice: bu gice ne mey úaldı T 3876.
17 GÀhì söz: KelÀm-ı sÿz T 3876.
18 ile ölsün: idedursun T 3876.
19 eyleyicek bì-külfet: ile gelicek bì-külfet T 3876.
20 ol Àfet raàbet: hele ol Àfet T 3876.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7 Issue:1,Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 113 -
-
MÀsivÀyı gelicek bezme omuzdan atdıú Bir iki cÀm-ı muãaffÀyı èaraú parlatdıú
-
Mey içerken didi ol21 şÿò-ı cemìlü’l-aòlÀú BÀèiå-i fürúatimüz oldı bizüm bu iórÀú
-
ÒÀùır-ı cÀm-ı Cemi úırdı ne ôÀlim çıúdı èArż-ı22 bintü’l-èinebe itmedi óürmet yıúdı
-
Oldı ãandıúçı dükÀnında bir Àteş peydÀ Çıúdı anbÀr-ı semÀya yanaraú23 bir ucı tÀ
-
Añla esrÀrını Àyìneliye èaks itdi
Úalb-i èuşşÀú gibi anı da úırup gitdi24
-
Büyüdüp25 ãoñra küçük Corcide àavàayı hemÀn Úıldı Àteş gicesin ùÀéife-i Rÿma èıyÀn
-
Aldı Ààÿşına çün yÀr-ı sefìd-endÀmı
Aãlı yanàın idi yandı Úaraköy óammÀmı
-
Úoltuàı bükme küçük eskice bir úoltuú idi Áteşüñ aàzına Saúızlı düşince26 eridi
-
Her kerÀsteci ile ãÀóibi olsun orùaú Taótasın s…kdi yaúup Taótalınuñ bu iórÀk
-
äava mey-òÀnesi muókemdi serÀy-ı Cemden Yerle yeksÀn olup yandı şerÀr-ı àamdan
-
İngiliz eski idi yandıàı oldı aósen
KÀfirì27 bünye ile àayri28 yaparlar yeñiden
-
Pek metìn idi yaúup Àteşe berbÀd itdi Eski dünyÀ yeñi dünyÀyı yine eskitdi
21 didi ol: didüm ey T 3876.
22 èArż-ı: èArÿż-ı T 3876.
23 Yanaraú: - T 3876.
24 gitdi: incitdi T 10198.
25 Büyüdüp: Yüriyüp T 3876.
26 Saúızlı düşince: düşince Saúızlı T 3876.
27 KÀfirì: kÀrgìr T 10198.
28 anı: àayri T 3876.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
- 114 -
21.
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri
Yuva ùutmışdı gice úuşı Úafeslide hele
Uçsa çeşminde n’ola öyle úafes girmez ele29
22.
Sÿú-ı şeftÀlide mey-òÀne-i Çanùu Panùu
Bÿse-gÀh-ı leb-i mestÀn idi yandı yÀhÿ
23.
Mey-keşÀnuñ bu òarìú göñlini rÿşen itdi
Şimdi rÿşen yapılur yandı úarañlıú gitdi
24.
Göricek meşèale ãandı ùuùuşan iórÀúı
Yandı nÀra Úaragöz úaldı Óacıvaù bÀúì
25.
Geçmiş ardına gümiş òalúalınuñ görmişler
Baãdırup yanàını żÀbiù öteye sürmişler
26.
Zer-i aòmer30 gibi itdi meyi meydÀna àulÿ
Pÿte-i nÀr gibi yandı Úayÿmcı oàlu
27.
Şuèle-i şevú-i èaraú itdi òarìúi efzÿn
Úanburuñ úoltuàına girdi miåÀl-i ùÀèÿn
28.
Ucı yandı biri var müjde içün mestÀne
Ey’maúÀm idi úalenderlere şerbet-òÀne
29.
Ya nefes itdi büyük Corciyi nÀra sÿzÀn
Úanda úaldı o levendÀne reviş muàbeçe-gÀn
30.
Aàobuñ úoltuàı kim adı idi Úandilli Aldı içeriden fitìli yandı gitdi Úandilli31
31.
áayri mey göñlümüz açmaz oradan dÀd aldım
Úapalı yandı dirìàÀ ben açıúda úaldım
32.
Mürtefiè Àteş idi her yire ãaldı ùaldı
Cümlesin yaúdı ne maózen ne avaltı úaldı
33.
Áteşe yandı diyü hìç keder itmem Moralı
Úanda èazm eylesin ey muà-beçe bende uralı
34.
Sen de iósÀn u kerem eyle baña virme melÀl
Bu úadar soóbet-i bisyÀrıma degmez mi viãÀl
35.
Yoúsa ben cÀm-ı mey-i laèlini emsem úanarım
Söze yatmaz iseñ ey meh bu gice ben yanarım
29 úafes girmez ele: gibi dala T 3876.
30 aòmer: òamrÀ T 3876.
31 Vezin tutarsız.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7 Issue:1,Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 115 -
-
Boynuma atdı úolın didi o nev-reste nihÀl CÀn fedÀ yolına äafvet ne imiş luùf-ı viãÀl
-
İpsihimu òire lenbu dir iken ãad eyvÀh Uyòudan òırã-ı şitÀbım beni itdi32 ÀgÀh
-
VÀúıèa oldıàını fehm idicek zÀr oldum Görmeyince o büti ãÿret-i dìvÀr oldum
-
Eşheb-i òÀmeyi òÀvliyÀ? ile ammÀ burdum Üstüme ben de bu rüéyÀyı pek aèlÀ yordum
-
èAynı vÀúiè olacaúdur diyü itdim33 taèbìr Bu tesellì ile tekmìlini úıldım34 taórìr
-
Oldı beş biñ úadarı òÀne vü dükkÀn35 hemÀn Beş buçuú sÀèat içinde telef-i nÀr-ı ziyÀn
-
Defèi mümkin degül idi bu òarìúüñ aãlÀ Cÿy-bÀr-ı kerem-i Óaú ile oldı iùfÀ
-
Şerer-i nÀra çeküp mıãraè-ı tÀrìò ile seyf
“áalaùa zìr ü zeber oldı yanup çÀre ne óayf”(1241/1825-26)
32 itdi: itdikde T 3876.
33 itdim: úıldım T 10198.
34 úıldım: itdim T 10198.
35 dekÀkìn: dükkÀn T 10198, T 10878.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
-
-
116 - Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri
SONUÇ
Anasır-ı erbaadan biri olan ateş, insanlığın en önemli temel ihtiyaçlarının temininde ve günlük hayatın idamesinde vazgeçilmez temel unsurlarından biri olmuştur. Kendisine hükmedilebildiği takdirde bu önemini muhafaza eden ateş, zaman zaman çeşitli sebeplerle kontrolden çıktığında ise insanlık tarihindeki en büyük felaketlerden birini teşkil etmiştir. Ateşin kontrolden çıkarak felakete dönüştüğü hâllerden birisi de yangınlardır. Tarihî seyir içinde bu felaket özellikle şehirler üzerinde büyük tahribatlar meydana getirmiştir. Farklı zaman dilimlerinde ve bölgelerde yangın felaketini tecrübe eden birçok şehir olsa da şehir mimarisinde ahşap yapılaşmanın hâkim olduğu Osmanlı İstanbul’u, bu felaketten en fazla nasibini alan şehir olmuştur. Uzun süre Osmanlı’ya başkentlik yapan bu kadim şehir, Osmanlılar döneminde irili ufaklı sayısız yangına maruz kalmış ve şehir, belli periyotlarla adeta yeniden inşa edilmek zorunda kalmıştır.
İstanbul’un maruz kaldığı bu felaketlerin izlerine tarihî kaynakların yanı sıra yaşadıkları dönemlerde mensubu oldukları toplumun birçok hayat tecrübesine kayıtsız kalmayan divan şairlerinin eserlerinde de rastlamak mümkündür. Divan şairlerinin şahit olup eserlerine yansıttıkları hayat tecrübeleri arasında günlük hayatın bir parçası hâline gelen yangınlar da bulunmaktadır. Zamanla bazı şairlerin çeşitli tarihlerde İstanbul’da vuku bulan yangınlar ile bu yangınların şehir üzerinde bıraktığı tahribatlar ve bu esnada şahit oldukları hadiseleri dile getirdikleri müstakil manzumeler kaleme almaları neticesinde klasik Türk edebiyatında yangınnâme adında bir tür ortaya çıkmıştır.
Klasik Türk edebiyatında yangınlar hakkında kaleme alınan manzumeler genellikle tarih düşürmek amacıyla tanzim edildiği için bir yangının ayrıntılı tavsifinden çok uzaktırlar. Ancak yangınların etraflı bir şekilde ele alınıp bir tür teşkil edecek şekilde tanzim edilmiş manzumelere de tesadüf edilmektedir. Bu anlamda Tatavlalı Mahremî’nin Şeh-nâme’sinde 15 Recep 921/25 Ağustos 1515 tarihinde Yavuz Sultan Selim zamanında İstanbul’da vuku bulan yangını tavsif ettiği bölüm, 17. yüzyıl şairlerinden Kâtib-zâde’nin 24 Temmuz 1660’da İstanbul’da çıkan yangını ayrıntılarıyla tavsif ettiği manzumesi ve bu çalışmanın da şekillenmesine vesile olan 19. yüzyıl şairlerinden Mustafa Safvet Efendi’nin 1823 yılında Tophane, 1825-26 yılında ise Galata’da vuku bulan yangınlara tarih düşürmek üzere kaleme aldığı manzumeler yangınnâme türünü temsil eden numunelerdir.
1823 yılındaki Tophane yangınını konu edinen Tophane Yangınnâmesi, 61 beyitten müteşekkil olup kaside nazım şekliyle ve tarih düşürmek amacıyla tanzim edilmiştir. Aruzun “mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün” kalıbıyla yazılan bu manzume, klasik kaside formu taşımamaktadır. Şair, okuyucusunu alevlerin eşliğinde küle dönen semt, mahalle ve sokaklarda adeta seyahate çıkararak zihinlerde canlı bir yangın manzarası resmetmiştir.
1825-26 yılındaki Galata semtinde vuku bulan yangın hadisesine tarih düşürmek için kaleme alınan Galata Yangınnâmesi ise 43 beyitten müteşekkil bir mesnevi olup aruzun “fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün” kalıbıyla tanzim edilmiştir. Hasbihal tarzında ve tahkiyevî bir anlatıma sahip olan bu manzumede, Galata’da çıkan yangında ateşlere teslim olan semtler ve meyhaneler zikredilmiştir.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7 Issue:1,Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 117 -
Sade bir dilin ve samimi bir edanın beyitler üzerinde kendini hissettirdiği her iki manzumede de şair, yangın ve ateşle ilgili kelimeleri çeşitli edebî sanatlar ve anlam çağrışımları içinde başarıyla kullanmasını bilmiştir. Ayrıca Galata Yangınnâmesi’nde yanan meyhaneler tasvir edildiği için şairin kelime kullanımındaki öncelikli tercihi de meyhane ve meyhanecilikle ilgili kelime ve tabirler olmuştur.
Tophane ve Galata Yangınnâmeleri edebî bakımdan kıymetli olmalarının yanında tarihî kaynaklarda bile tesadüf edilemeyen bazı bilgileri de ihtiva etmektedir. Bu bakımdan dönemin tarihine ışık tutmalarıyla önemli oldukları kadar bilinen bazı tarihî kayıtların tashihine ve ikmaline yönelik sahip oldukları imkânlar bakımından da oldukça önemlidir. Bu manzumeler, yazıldıkları dönemin İstanbul’unun sahip olduğu kent mimarisi hakkında belki de başka kaynaklarda tesadüf edilemeyecek kadar önemli bilgileri de ihtiva etmeleri bakımından ayrıca önemlidir.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
- 118 - Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri
KAYNAKÇA
Ahmet Cevdet Paşa (1301). Târîh-i Cevdet, III-XII. İstanbul: Matbaa-i Osmâniyye.
Akbayar, Nuri (hzl.) (1998). Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî (Yâhud Tezkîre-i Meşâhir-i Osmânî). C. 5. İstanbul: Kültür Bakanlığı-Tarih Vakfı Ortak Yay.
Aksoyak, İ. Hakkı, “Safvet, Mustafa Safvet Efendi”, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/safvet-mustafa-safvet- efendi, [E.T. 10.07.2020].
Aynur, Hatice (1993). Mahremî ve Şehnâme’si: I. Kısım Yavuz Sultan Selim Dönemi, İnceleme-Metin-Sözlük-Dizin, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi.
Baştuğ, İbrahim (2002). İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şâirleri. C. IV. Ankara: AKM Yay.
Cezar, Mustafa, “Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılarında Tahribat Yapan Yangınlar ve Tabii Âfetler”, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Türk Sanatı Tarihi ve incelemeleri. C. I, İstanbul, 1963, s. 327-414.
Çabuk, Vahit (1973). “XVII. Yüzyılda İstanbul Yangınları ve Kâtipzâde’nin 1070 (1660) Yangını Hakkında Manzum Bir Tarihi”. Türk Kültürü, Sayı 125, s. 286-290.
Çiftçi, Ömer (2017). Fatîn Tezkiresi (Hâtimetü’l-Eşâr). Ankara: KTB. Yay. e-kitap: https://ekitap.ktb.gov.tr/Eklenti/55976,fatin-tezkiresi-pdf.pdf?0, [E.T. 15.07.2020].
Ergin, O. Nuri (1317). Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, I, III.
Güngör, Tahir (2019). Vakanüvis Hâkim Efendi Tarihi. İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları.
İnal, İbnülemin Mahmud Kemal (1331). Kemâlü’s-Safvet. İstanbul Üniv. Nadir Eserler Kütüphanesi, T 3501. Koz, M. Sabri (1997). “Yangın Destanları”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 7. İstanbul, s. 425-426.
Kuzucu, Kemalettin (1999). “Osmanlı Başkentinde Büyük Yangınlar ve Toplumsal Etkileri”, Osmanlı. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, C. 5, s. 687-699.
Mecmû’a-i Eş’âr, İstanbul Üniv. Nadir Eserler Kütüphanesi, T 10198. Mecmû’a-i Eş’âr, İstanbul Üniv. Nadir Eserler Kütüphanesi, T 10878. Mecmû’a-i Eş’âr, İstanbul Üniv. Nadir Eserler Kütüphanesi, T 147.
Mecmû’a-i Eş’âr, İstanbul Üniv. Nadir Eserler Kütüphanesi, T 3876.
Mecmû’a-i Eş’âr, Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu, 06 Hk 204
Sakaoğlu, Necdet (1994). “Yangınlar, Osmanlı Dönemi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 7. İstanbul, s. 427-438.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7 Issue:1,Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
Yunus KAPLAN, Beyitlere Akseden Ateş: Safvet’in Tophane ve Galata Yangınnâmeleri - 119 -
Tuman, Mehmed Nâil (2001). Tuhfe-i Nâilî, Dîvân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri, C. II. (hzl. Cemal Kurnaz, Mustafa Tatçı). Ankara: Bizim Büro Yay.
Ürekli, Fatma (2010). “Osmanlı Döneminde İstanbul’da Meydana Gelen Âfetlere İlişkin Literatür”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 8, Sayı 16, s.101-130.
Yakıt, İsmail (2003). Türk-İslam Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih Düşürme. Ankara: Ötüken Yayıncılık.
Journal of Turkish Language and Literature Volume:7, Issue1, Winter 2021, (94-119) Doi Number: 10.20322/littera.827542
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder