İbnü'l-Arabi'nin Kabrindeki Osmanlı Emaneti Kitabeler
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Oktay Türkoğlu
Istanbul Üniversitesi
Istanbul Araştırmaları Yüksek Lisans Öğrencisi
"SİN ŞIN'A GİRİNCE MİM'İN KABRİ ORTAYA ÇIKAR"
İ B N Ü z L-ARA BÎZ N İ N KABRİNDEKİ OSMANLI EMANETİ KİTABELER
YAVUZ SULTAN SELİMİN, ŞAM'DAKİ KABRİNİ BULDURUP İHYA ETTİĞİ İBNÜ'L-ARABÎ'NİN TÜRBESİNİN GİRİŞİNDEKİ İKİ KİTABEDEN BİRİ, ŞAM VALİLİĞİ YAPMIŞ OLAN AHMED İZZET PAŞA'YA AİT OLUP MEHMED ADLI BİR HATTAT TARAFINDAN 185A-55'TE CELİ SÜLÜS HATLA YAZILMIŞTIR. DİĞERİNDE İSE ŞAM VALİSİ ZİYA PAŞA'NIN, ŞAM EŞRAFININ MADDÎ YARDIMLARIYLA, BAKIMSIZ KALAN TÜRBEYİ TAMİR ETTİRDİĞİ BELİRTİLMİŞ OLUP, MEŞHUR HATTAT SAMİ EFENDİ TARAFINDAN CELİ TA'LİK HAT İLE YAZILMIŞTIR. BUGÜN İSTANBUL'UN GÜZEL TEPELERİNDEN BİRİNE KURULMUŞ OLAN YAVUZ SELİM CAMİİ VE KÜLLİYESİNİ ZİYARET EDERSENİZ, SULTAN'IN SANDUKASININ YANI BAŞINDA "SİN ŞIN" TAŞININ BULUNDUĞUNU GÖRÜRSÜNÜZ. BU, PADİŞAHLARIN VE OSMANLI ULEMASININ İBNÜ'L-ARABÎ'YE DUYDUĞU MUHABBETİN SEMBOLÜDÜR. DEVLETİN SON DÖNEMLERİNE KADAR DEVAM BU MUHABBETİ, TÜRBEDEKİ İKİ KİTÂBE MUKADDES BİR EMANET GİBİ TAŞIMAKTADIR.
İslâm düşünce ve tasavvuf tarihinin önemli isimlerinden Muhyiddin İbnü’l-Arabî 1165 yılında Endülüs’ün güneydoğusundaki Mürsiye (Murcia) şehrinde dünyaya gelir. Özellikle “vahdet-i vücud” teorisiyle bilinen İbnü’l-Arabî’nin ilmi otoritesi kendisine “Şeyhü’l-Ekber” denilmesini sağlamıştır.
İslâm dünyasının çeşitli bölgelerine seyahat ettikten sonra Dımaşk a (Şam) gelir ve görüşlerinin muhtasar bir örneği olarak görülen Fusû-sul-Hikem adlı eserini 1230’da burada neşreder. 1240 senesinde vefat ederek Şam’ın kuzeydoğusundaki Sâlihiye’de bulunan Kadı Muhyiddin İbnü’z-Zekî ailesinin kabrista
nına defnedilir. Zamanla bölgede hâkim olan tasavvuf karşıtı görüşlerden kaynaklı olarak kabri bakımsız kalmış ve kaybolmuştur. Yavuz Sultan Selim, Mercidabık Savaşı sonrasında Mısır’dan dönüşünde Osmanlı uleması arasında muteber bir yere sahip olan İbnü’l-Arabî’nin kabrini bir keşif sırasında bulur ve
üzerine yaptırdığı türbenin yanına cami, imaret ve tekkeden müteşekkil küçük bir külliye tesis eder.
Burada bir parantez açalım ve Yavuz Selim’in, kabri nasıl bulduğuna ilişkin anekdotu aktaralım. Den ilene göre İbnü’l-Arabî bir kitabında, “Sin Şın'a girince Mim'in kabri ortaya çıkar'’ yazmıştır. Yavuz Selim, kendisine seterde refakat eden şeyhülislamı Kemalpaşazâde ile birlikte bu ifadeyi tetkik edince, bir harf sembolizminin olduğu sonucuna varır. Buna göre Sin (Yavuz Sultan) Selim'i, Şın Şam’ı, Mim de Muhyiddin'i karşılamaktadır. Bu düşünce, Yavuz Selim’in Îbnü’l-Arabî’nin kendisinden kabrinin bulunmasını talep ettiği bir rüya görmesiyle pekişir. Sultanın verini arattığı kabir nihayet toprağın derinlerinde bulunur. Yavuz Sultan Selim adına oğlu Kanûnî Sultan Süleyman tarafından İstanbul’un Fatih ilçesinde, Haliç’in dik yamacı üzerinde kurulmuş olan külliyedeki türbesini ziyaret ederseniz, sultanın sandukasının yanı başında “Sin Şın” taşının bulunduğunu görürsünüz. Deniş Haşan tarafından teberrük edilmiş bu taşta, Îbnü’l-Arabî’nin kitabında yazdığı söylenen ifadenin Arapçası yazar:
İstanbul'daki Yavuz Sultan Selim Türbesi içerisindeki "Sin Şın" taşı.
“İza dehale sîniin fiş-şin zahara fî kabrihi Muhyiddîn"
Her ne kadar bu tür hikâyeler cazip olsa da, hadise vuku bulduktan sonra böyle bir rivayetin yayılması ihtimal dahilindedir diyerek bu hususa bir “mim” koyalım. Hakikat şu ki, Îbnü’l-Arabî’nin türbesi Osmanlı için daima ihtimam gösterilen bir mekân olmuştur. İşte tam bu noktada, bugün türbenin girişinde bulunan iki kitâbeye yakından bakalım.
TASAVVUF TARİHİNİN EN DİKKAT ÇEKİCİ ŞAHSİYETLERİNDEN BİRİ OLAN MUHYİDDÎN İbnü’l-arabî’nİn ŞAM'DAKİ TÜRBESİ, ZAMAN İÇİNDE EFSANELERLE GERÇEKLERİN İÇ İÇE GEÇTİĞİ SAYISIZ RİVAYET VE SÖYLENCEYE KONU OLDU.
Ibnu l-Arabî'nın sandukalı mezarının eski günlerdeki durumu (1940).
Muhabbetle asılan iki kitabe Bugün caminin güneydoğu köşesindeki türbeye merdivenle inilmektedir. Kare planlı türbenin üzeri bir kubbeyle örtülüdür. İçinde Îbnü’l-A-rabî ile birlikte oğlu İmamüddin ve Sa’düddin’inki başta olmak üzere birkaç sanduka ve mezar taşı daha vardır. Îbnü’l-Arabî’nin sandukası bir camekânla kaplı olup etrafı parmaklıkla çevrilidir. Türbenin girişinde, sağ taraftaki duvara raptedilmiş iki kitâbeden daha erken tarihli olanın iki defa Şam valiliği yapmış olan Ahmed İzzet Paşaya ait olduğunu okuyoruz. Mehmed adlı bir hattat tarafından 1271 (1854-55) yılında celi sülüs hatla yazılmış olan bu kitâbede Îbnü’l-Arabî’nin şu sözü mahkuktur:
Felikülli asrın vâhidün yesmû bihi ve ene li-bâki'l-asri zâke'l vâhidü
“Her asır büyük bir şahsiyet ile anılır; bundan sonraki asırlar da benim adımla anılacaktır.”
Bu kitâbe aynı zamanda sözü geçen tarihte türbenin tamirden geçtiğine işaret etmektedir. Hemen yanında, durduğu zeminden orijinal yeri olmadığı anlaşılan daha geç tarihli kitâbe ise meşhur şair ve devlet adamı Ziya Paşa (1829-1880) dönemindeki tamiratla alakalıdır. Ziya Paşanın 1877’de üç ay kadar valilik yaptığı Şam'daki hizmetlerinden biri de bu türbenin bakımı olmuş. Ayrıca bu tamirle ilgili kitâbenin manzumesini bizzat kaleme almış.1
Ibnu l-Arabî nın
(tasviri, altta) merdivenle imlen türbesinin giriş kısmında, kapının üzerinde tuğra sağ tarafta ise kıtâbeler vardır (üstte, sağda) Zıya Paşa devrindeki tamirata ilişkin kıtâbe (üstte, solda)
"Felıkullı asrın vâhı-dunyesmû bıhi/ ve ene lı-bâkı l-asrı zâke'l vâhıdu” yazılı kıtâbe (sağda)
Kutb-u aktâb-ı cihan hazret-i Muhyiddin kim Rub-ı meskûnda denir hazretine "Hazret-i Şeyh”
Hatem-i ehl-i velâyetdir o gavs-u azam Şark u garbı ne aceb tutmuş ise şöhret-i şeyh Bir zemandan beri erkânı tezelzül bularak Münhedim olmağa meyi etmiş idi türbet-i şeyh Eyledi sarf nakd u himem ekser eşraf Baisfevz-i dü kevn olmak ile hidmet-i şeyh Oldu ol madca ali-i mukaddes mamur Etdi tamir hakikatde ânı kudret-i şeyh
Bende-i hâsı Ziyayı bu işe kıldı kabul Eyleyüb vali-i Suriye ant himmet-i şeyh Hâki iksir eder elbetde nigâh-ı keremin Mazhar-ıfeyz-i nazar kıl beni yâ hazret-i Şeyh 11294 Kitâbede özetle, kendisinden şeyh olarak söz edilen îb-nü’l-Arabî’nin türbesinin bakımsız kalması üzerine Şam eşrafının maddî yardımlarıyla Ziya Paşanın türbeyi tamir ettirdiği yazılıdır. Kitabenin bir diğer önemli özelliği de meşhur hattat Sami Efendi (1838-1912) tarafından celi ta’lik hat ile yazılmış olmasıdır. İstanbul da yazdığı çok sayıda kitabe hayranlıkla izlenen Sami Efendinin payitahttan yüzlerce kilometre uzaklıkta bir kıtâbe yazmış olması ayrıca heyecan vericidir. Şam’a gitmesi mevzu-
bahis olamayacağına göre bu ış için kendisine sipariş verilmiş, o da yazı kalıplarını taşa hakkedilmek üzere Şam’a göndermiş olmalıdır. Türbenin girişinde, devrin padişahı Sultan II. Abdülhamid’in madalyon biçiminde tuğrası da bulunmaktadır.
Kaynakça:
Kılıç, Mahmud Erol. "Ibnu I Arabi. Muhyiddin'.
DtA. İstanbul 1999. C 20. s 491 516
Kılınç, Taha, Bir Rüyayı Hatırlar Gibi er Savadan önce Suriye. Kelebe Yayınlan. İstanbul 2021
Kuneralp. Sınan. Son Donem Osmanlı Erkanı ve Ricali 1839-1922. Isis. İstanbul 1999
Leeuwen. Richard Van. Bir Osmanlı Şehri Şam er Vakıflar ve Şehir, Küre Yayınları. İstanbul 2012
Uçman. Abdullah, “Ziyâ Paşa’ t3İA, İstanbul 2013, C44. s.475 479
Uluçam. Abdusselam. "Şam", DİA. İstanbul 2010, C38. s 320 325.
Dipnotlar:
1. Bu manzume. Kullıyat-ı Zıya Puanın (Istan bul, 1343 1925) 119-120 numaralı sayfasında ‘Şeyh Muhyiddin-i Arabi'nin Şam’daki Türbe sine Tarih" başlığı ile kayıtlıdır
(Kıtâbe fotograilarını bana ulaştıran M Dogan Bayına çok teşekkür ederim.)
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder