Bu Blogda Ara

14 Kasım 2022 Pazartesi

Kısır Döngü

Fotoğraf: Onedio

Türkiye'nin en büyük acısı: Bombalı ve silahlı saldırılar İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde, dün saat 16.20 sıralarında İstiklal Caddesi'nde meydana gelen patlamada 6 kişi hayatını kaybetti, ilk belirlemelere göre 2'si ağır en az 81 kişi yaralandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, patlamanın bir bombalı saldırı olduğu bilgisini paylaştı. Olaya ilişkin video ve fotoğrafların sosyal medyada dolaşıma girmesinin ardından Türkiye'de internetin BTK tarafından yavaşlatıldığı aktarılırken RTÜK olaya ilişkin yayın yasağı getirdi. Saldırıyı henüz herhangi bir örgüt veya kişi üstlenmedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, patlamaya ilişkin soruşturma başlatıldığını bildirdi.

Türkiye'nin 2023 haziranında seçime gitmesine yaklaşık 7 ay kala, İstanbul'da yeniden bombalı bir saldırının meydana gelmesi; geçmişte meydana gelen ve yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği, binlerce kişininse yaralandığı saldırıları hatırlattı. Büyük üzüntüyle hafızalara kazınan bu olaylar, her seferinde Türkiye adına büyük dönüm noktalarında meydana geldi.


2013: Çözüm süreci, yerel seçim öncesi

Reyhanlı saldırısı
Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde, 11 Mayıs'ta ilk önce belediye önündeki bomba yüklü araç ardından PTT binası yakınında bomba yüklü araç infilak ettirildi, olayda 53 kişi hayatını kaybetti, 146 kişi yaralandı. Saldırıyla ilgili olarak 32 şüpheli gözaltına alındı, 20'si tutuklandı. Saldırının planlayıcısı olduğu belirlenen Yusuf Nazik, 53 kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=yYz6eUfw_h0


2015: Çözüm süreci, seçim yılı

Suruç saldırısı
20 Temmuz 2015'te saat 12.00 sıralarında Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde meydana gelen saldırıda saldırgan dahil 34 kişi hayatını kaybetti, 150'den fazla kişi yaralandı. Kobani'ye yardım götürmek üzere toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin Amara Kültür Merkezi önünde basın açıklaması yaptığı sırada intihar saldırısı gerçekleşti. 300'den fazla kişinin bulunduğu alanda meydana gelen saldırıyı terör örgütü IŞİD üstlendi. İntihar saldırısını Abdurrahman Alagöz'ün gerçekleştirdiği bildirildi.
Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=4qNuRdvhQJM


Ankara Garı saldırısı
10 Ekim 2015'te saat 10.04 sıralarında Ankara'nın Altındağ ilçesinin Ulus semtindeki Ankara Garı önünde düzenlenen Emek, Barış, Demokrasi Mitingi'ne katılan binlerce kişinin arasına giren iki kişi aralıklarla intihar saldırısı gerçekleştirdi. Saldırıda 103 kişi hayatını kaybetti, 500’ün üzerinde kişi yaralandı. IŞİD'in üstlendiği intihar saldırısını Yunus Emre Alagöz ve adı açıklanmayan yabancı uyruklu bir kişinin gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Olay, Türkiye tarihinin "en kanlı saldırısı" olarak kayıtlara geçti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, katliama ilişkin yürüttüğü soruşturma sonucunda arasına IŞİD'in Türkiye emiri olduğu belirtilen İlhami Balı'nın bulunduğu 35 kişi hakkında dava açtı. Sanıklardan 18’i firariyken, 19’u ise tutuklu yargılanıyordu. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 2018’de davayı bitirerek 9 sanığı 101 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, 11 bin 730'ar yıl hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme heyeti, diğer 5 sanığa "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 12'şer yıl hapis verirken, 4 sanık ise aynı suçtan 7 yıl 6'şar ay hapis cezası verdi. Sanıklardan Erman Ekici hakkında daha sonra savcılık, insanlığa karşı suç ve 100 kişiyi öldürme suçlarından iddianame düzenledi. Ankara Gar katliamı davası firari sanıklar ve Erman Ekici yönünden halen Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürüyor.
Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=Em-U1Aicsxc


2016: Çözüm sürecinin sonu, darbe girişimi

Sultanahmet saldırısı
12 Ocak 2016'da İstanbul'un Fatih ilçesindeki Sultanahmet Meydanı'nda IŞİD üyesi Nebil Fadli'nin turist grubunun arasına girerek üzerindeki bombayı infilak ettirmesi sonucu meydana gelen patlamada saldırgan dahil 13 kişi yaşamını yitirdi, 16 kişi yaralandı.


Kızılay saldırısı
Ankara’da 13 Mart günü saat 19.00 sıralarında Atatürk Bulvarı'ndaki Güvenpark otobüs durakları önünde bomba yüklü aracın patlaması sonucu 36 kişi hayatını kaybetti, 300'den fazla kişi yaralandı. Saldırıda kullanılan otomobilin "PKK/KCK mensubu Seher Çağla Demir ile Özgür Ünsal tarafından patlatıldığı, sanıklardan Vahit Ayçil'in ise saldırıyı Kızılay'da takip ettiği ve sonrasında da kaçtığı" bildirildi.

Saldırıya ilişkin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan 55 sanıklı ilk davanın görülmesine 19 Haziran 2017'de başlandı ve 21 Kasım 2018'de dosya karara bağlandı. Sanıklardan biri 37 kez ağırlaştırılmış müebbetin yanı sıra çeşitli suçlardan 10 bin 276 yıl hapse, 2 sanık da ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildi. Kararda, diğer sanıklardan firari 36'sının dosyasının ayrılmasına hükmedildi; 7 sanık beraat ederken ölen 3 sanık hakkındaki dava ise düşürüldü.


İstiklal saldırısı
19 Mart 2016'da saat 11.00 sıralarında Beyoğlu ilçesinde kaymakamlık binasının önünde düzenlenen intihar saldırısında 5 kişi hayatını kaybetti, 36 kişi yaralandı. Saldırganın Mehmet Öztürk olduğu ve kendisinin IŞİD bağlantılı olduğu aktarıldı.


Ulu Cami saldırısı
Bursa'da 27 Nisan'da saat 17.30 sıralarında Ulu Cami yanında gerçekleşen canlı bomba saldırısında 1 kişi hayatını kaybetti, 13 kişi yaralandı. Terör örgütü PKK'nın bir uzantısı olduğu aktarılan TAK isimli örgüt, saldırıyı üstlendi.


Vezneciler saldırısı
Vezneciler saldırısı, 7 Haziran 2016'da İstanbul'un Fatih ilçesinin Vezneciler semtinde yerel saatte 08:40 (UTC+02.00) sıralarında bomba yüklü araçla gerçekleştirilen bombalı intihar saldırısı.[1] Patlama sonucunda altışar polis memuru ve sivil ile bir saldırgan olmak üzere 13 kişi öldü, 35 kişi yaralandı.*


Atatürk Havalimanı saldırısı
İstanbul'daki Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali'nde 28 Haziran'da saat 21.30 sıralarında düzenlenen saldırıda 45 kişi yaşamını yitirdi, yaklaşık 250 kişi yaralandı. Terör örgütü IŞİD'in düzenlediği saldırıda önce rastgele ateş açılmış ardından bomba infilak ettirilmişti. Olayın ardından 1 günlük ulusal yas ilan edilmişti. Saldırıya ilişkin davada, 6 sanık 46'şar kez ağırlaştırılmış müebbet ve toplam 2 bin 604 yıl hapis cezası aldı, 26 sanık beraat etti.


Gaziantep'te düğüne saldırı
20 Ağustos'ta saat 22.50 sıralarında Gaziantep'in Şahinbey ilçesi Beybahçe mahallesinde* bir sokak düğününde düzenlenen bombalı saldırıda 59 kişi hayatını kaybetti, 90'ın üzerinde kişi yaralandı. IŞİD'in gerçekleştirdiği intihar saldırısına ilişkin davada 8 sanık ağırlaştırılmış müebbete mahkum edildi.


Beşiktaş saldırısı
İstanbul'da 10 Aralık 2016'da saat 22.30 sıralarında Beşiktaş'taki Vodafone Park yakınlarında Beşiktaş-Bursaspor maçının hemen ardından meydana gelen intihar saldırısının hemen ardından Maçka Demokrasi Parkı'nda da gerçekleşen bombalı saldırıda 47 kişi hayatını kaybetti, 240'ın üzerinde kişi yaralandı. 18 kişinin gözaltına alındığı olaya ilişkin açılan davada 4 sanık 47'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 4 bin 890 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=JhlIGdbw1kE


Kayseri saldırısı
1. Komando Tugay Komutanlığı'nda görevli askerlerin, 17 Aralık'ta otobüsle çarşı iznine çıktıkları sırada* patlayıcı yüklü araçla düzenlenen terör saldırısında 15 asker hayatını kaybetmiş, 54 asker yaralanmıştı. Saldırıyı PKK terör örgütü üstlenirken saldırganın da Kasım Yıldırım Çakar olduğu aktarılmıştı.
Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=eAZfL2_focE


2017: Referandum yılı


İzmir adliye saldırısı
15 Ocak'ta saat 16.00 sıralarında İzmir'in Bayraklı ilçesindeki İzmir Adliyesi'nin önünde bomba yüklü araç patlatıldı. Patlamanın ardından bölgede silahlı çatışma çıktı. Olayda 1'i polis 1'i adliye çalışanı 2 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi yaralandı. 5 saldırgandan 2'si de yaşamını yitirdi. Saldırıyı terör örgütü PKK'nın uzantısı TAK üstlendi.

Türkiye’nin kritik dönemeçleri daima tarihe büyük acılarla kazınan; ancak hiçbir zaman tekrarının olmasının istenmeyeceği olaylarla birlikte geldi. Dileriz ki bir daha asla yaşanmasın.

28 Ekim 2022 Cuma

Midjourney: Ölüm Teması

Aydın Üniversitesi'nden Caner SAĞ'ın ricası üzerine, yapay zeka Midjourney ile bir ölüm teması üzerine denemeler yaptık.

9 Ekim 2022 Pazar

Babala TV'nin Öne Çıkan Yayınlarında Reddedilen Sorular

🗳️ Bekleniyor...
İlk video Yusuf Kayaalp'ten gelmiş:



Kaynak: https://youtu.be/JEPRUdcxjUQ?t=16393


İkinci video Erlik'ten gelmiş:


Kaynak: https://youtu.be/JEPRUdcxjUQ?t=16442

6 Ekim 2022 Perşembe

İkna Çabaları

 Türk-İş Başkanı Ergün Atalay ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Özgür Burak Akkol, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a iletikleri mektupla gelir vergisi dilimlerinde düzenleme talep etti. Mektupta 20 yıl içinde asgari ücret artışının %2814'ü bulurken gelir vergisi ilk basamak tutarının yalnızca %742 arttığı, bunun da asgari ücretlileri her yıl daha yüksek oranlı gelir vergisi ödemek zorunda bıraktığı belirtildi.

  • Örnek: Mektupta yaşanan duruma örnek olarak, "Brüt ücreti 13 bin 43 TL olan bir çalışanın eline Ocak ayında net 10 bin lira geçmekteyken, Aralık ayında bu rakam 9 bin 143 liraya düşmektedir. 13 bin 43 lira brüt ücreti olan çalışan Nisan ayından itibaren tamamen ikinci, Ağustos ayından itibaren tamamen üçüncü vergi dilimi üzerinden vergilendirilmekte. Çalışanın ücretinden kesilen vergi oranı Ocak ayında yüzde 15 iken Ağustos ayında yüzde 27’ye yükselmekte ve bu nedenle de eline geçen net rakam azalmakta. Bütün bunlar nedeniyle brüt ücreti değişmeyen bir çalışanın eline geçen net rakam Ocak ayında 10 bin lira iken Ağustos ayında 9 bin 94 liraya düşüyor. Bu da toplamda yıl içerisinde işçinin 6 bin 949 liralık bir kayba yol açıyor" ifadeleri kullanıldı.



Bakalım ikna çabaları sonuç verecek mi?

Kaynak: Aposto https://aposto.com/i/zam-yasagi-pandeminin-yuku

30 Eylül 2022 Cuma

Mersin, Ceylanpınar, devlet, millet!

🗳️ Bekleniyor...

Mersin, Ceylanpınar, devlet, millet!

Kaynak: Umur Talu, Aposto.

Mersin'de Polisevi'ne saldırı olunca, neden akla Ceylanpınar gelir?

Çünkü 22 Temmuz 2015'deki Ceylanpınar saldırısı sadece tüm şaibeleri ve kuşkularıyla, dava ve ifadelerdeki çelişkilerle kalmamış, tarihe önemli bir "kırılma günü" olarak geçmişti.

Sadece kanlı tarihe değil, makus talihe de.

Zar zor buldukları kiralık evde öldürülen iki polis memuru, Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar'ın hakikati karanlığa gömülmüş cesetleri üzerinde, "Çözüm Süreci'nin" iki tarafı, AKP iktidarı ve devlet ile PKK vd. "Çözümsüz ama ölümlü süreçe" yeniden dönebilmişti.

Zaten Ceylanpınar saldırısından iki gün önce Suruç'ta canlı bombayla "Kobani'ye destek" için toplanmış 34 kişi öldürülmüştü. Üç ay bile geçmeden, Ankara Garı civarındaki mitingde de yine canlı bombayla 103 kişi katledilecekti.

Bu üç olay, AKP iktidarının ve yönettiği devletin "Kürt politikası'nı" da, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak stratejisini de bugünkü yere getirdi.

"Seni başkan yapmayacağız" diyerek HDP oylarını yükselten ve partiyi “Türkiye partisi” yapmaya taşıyan, AKP'nin ilk kez tek başına iktidar olamamasına sebep olan Selahattin Demirtaş'tan "herkesin kurtulmasını" da sağladı zaman içinde. Ve Ankara Garı saldırısı ardından yinelenen seçimde, AKP yine tek başına iktidar olabildi.

Tarih elbette sadece komplolarla akmıyor. Rastlantılar, neye niyet neye kısmetler, çelişkilerin beklenmedik sonuçlara yol açması, iradelerin çatışması ve daha birçok faktör var.

Fakat bir süre önce, maalesef "Gezi'nin" dahi önemini göremediği "Çözüm Süreci" iktidarın seçim politikasıyken; bu saldırıların ardından, "Çözümsüzlük ve terörle mücadele" ile korku ve endişe hattında oylarını betonlaştırmak iktidarın seçimi olacaktı. 

Tabii, tam kimliği 2016 darbe teşebbüsüyle ortaya çıkan "FETÖ" zihniyeti ve örgütlenmesinin, AKP ile iplerin koptuğu 2015'i nasıl kullandığı, onca general, subay, asker, üst düzey veya memur polisin, yargıç ve savcılarının, istihbaratçılarının 2015'in bu kanlı virajına ne derece damga vurup vurmadığı henüz sadece soru ve ünlem işareti!

Bu kez, Mersin'deki saldırıda bir "Çözüm Süreci" ve "ölümsüzlük umudu" bile yoktu elimizde. Polis memuru Sedat Gezer muhtemelen "safi terör" saldırısı kurbanı oldu. Saldırgan kadınlar da aldıkları emir ve yüklendikleri bombalarla, binlerce genci de "terörist" olarak yutmuş "etkisiz hâle getirilenler" listesine eklendi.

Fakat bu saldırı belki de yeni bir "terör fayı" açacak seçim sürecinde. HDP’yi "terörle" özdeşleştirmeyi, o HDP'yi de CHP ve Kılıçdaroğlu'nun ayağındaki gülle hâline getirmeyi amaçlayarak. "6’lı Masa'da", son beyanlarıyla açık pozisyon alan Meral Akşener ve İyi Parti’nin, olur a, masayı dağıtmasını da hedefleyerek.

"Terör ve terörle mücadele" her zaman devleti (ve karşısındaki örgütü) diğer her türlü "umut" ile "yasal kanallar" karşısında vasi pozisyonuna sokar. "Devlet adamları ve kadınları" için de, milletin muhtemelen en az %80'i için de, "terör" üstüne konuşmak, öfke ve nefreti tahkim etmek zaten ezberde olan, kınından kolayca çıkabilen bir "dil" bilgisidir.

Muhalefet ise, milyonlarca insanın, bırakın geleceğe tutunmayı, bugün ayakta durmakta zorluk çektiği bir "yoksullaşma-yoksunlaşma felaketinin" ortasında, savunmaya ve "başkan adayı" kapışmasına sıkışmaya çekilir.

Öldürülen polislerin aileleri, çocuklarını hiç unutmadan... Bu "çözümsüzlük sürecinin" onlarca yılındaki asker, polis, sivil kurbanlar ile "etkisiz hâle getirilen" binlerce genci kaybetmiş bir Türkiye'nin daimi acısını hep duyarak...

Başka bir "hatırlamaya" gidiyor aklım. Derken başka birine.

İlki, yine Mersin. Yine Mezitli. Nagihan Ekiz. Geçici görevle gittiği iktidar partisi ilçe binasındaki yönetici ve sekreterin hakaretlerine uğradıktan sonra, evine gidip tabancasıyla intihar eden genç polis memuru. Emekli başkomiser kızı.

Yine Mersin'de "intihar" etmiş kaç polis memuru var, isterseniz bulabilirsiniz. Tüm ülkedeki, her yıl çok sayıda polis ya da askeri kendi canlarını almaya sürükleyen baskı, hakaret, mobbing, geçim sıkıntısı, borç, aşağılanmaları da belki görürsünüz.

Bunları da görebilmek "terörü" görmeyi asla engellemez… Ama bunları hiç görmeden de ne siyaset, ne gazetecilik, ne sivil toplumculuk yapılabilir!

İkincisi, yine Şanlıurfa. Yine Ceylanpınar. İki polisin öldürülmesi nasıl bu ülkenin kanlı kaderinde bir dönüm noktası olmuşsa, şimdi (bir zamanlar durmadan yazdığım yazılardaki gibi) anlatacağım olayların hiç görülmemesi de bu kaderin sosyolojisini hiç değiştirmiyor.

Fida, Hacer, Naile, Halise, Zehra, Emine, Hatun, Fatma...

Bildiniz mi?

Bilmediniz!

Çok oldu. Unuttunuz. Ya da zaten hiç bilmezdiniz.

Onlar da çocuktu.

Onlar süt çocuktu.

12 ila 15 yaşında; minik parmaklar koyun memesine yapışırdı.

Adres: Devlet Üretme Çiftliği, Ceylanpınar, Şanlıurfa, Türkiye!

Kimilerinin mahdumları kasasını doldururken, onlar, 43 "işçi", bir kamyon kasasına doldurulmuştu. Ceylanpınar Devlet Çiftliği’nde, taşeron amca için günde 3-5 TL yevmiye ile koyun sağan süt kızlar, süt kadınlar.

Çırpı Deresi’nde yuvarlandı kamyon. Kasadan birer güğüm gibi döküldüler, suya karıştılar. 11 yaşındaki Halfe miydi, 14'ündeki Hatun mu, birinin cesedi iki gün sonra derede bir ağacın köklerine sarılmış bulundu! Anasına sarılası süt kokulu kızım; ölümün soğuk kucağına uzanmıştı.

Amit de 12 yaşındaydı; Naile daha yeni 1.5 yaşındaki evladını kaybetmişti; karnında büyüyen bebeğine sarılmıştı. Öyle sarmaş dolaş boğuldular. O gün orada 10 işçi öldü ve memleket çiftliğinin ağaları hiçbir şey yapmadı; ne utandılar, ne sıkıldılar! Çiftlik yönetimi, Tarım Bakanlığı, devlet kızarmadı bile.

Biz ne yaptık?

Aklımız büyük meselelere çok eriyor: devletimiz güçlü, muhalefetimiz cevval, gazeteciliğimizi hiç sorma, "terör ve terörle mücadele" hız kesmiyor. Fakat "kahraman" polisler ile askerlerin neden kendilerini öldürdüğünü… Kamyon kasalarından dökülen süt kızların, mevsimlik işçi kadınların, atölyede kilitli yanan kadın işçilerin, tersanelerde suya gömülmüş olanların siyasetini de, devletini de, gazeteciliğini de ara ki bul!


Not: Serbest Kürsü'de yer alan tüm görüşler yazarlara ait olup, Aposto'nun editoryal bakış açısını yansıtmamaktadır.

13 Ağustos 2022 Cumartesi

İlginç Bir Hayat Hikayesi

11 Mart 2011 tarihinde Japonya civarında meydana doğal afet ile ilgili içerikleri takip ederken Japonya hakkında bilgi veren vlog içerikleri önüme düştü. Bir tanesi dikkatimi çekti. Türkiye'den Japonya'ya gidişin ilginç bir örneğini izledim.



uid: 13988283
national_identifier: 24577831096
first: DİĞDEM
last: AY
mother_first: NESİBE
father_first: AHMET
gender: K
birth_city: ÜSKÜDAR
date_of_birth: 11.08.1978 CUMA
id_registration_city: İSTANBUL
id_registration_district: KADIKÖY
address_city: İSTANBUL
address_district: KADIKÖY
address_neighborhood: ZÜHTÜPAŞA MAHALLESİ
street_address: MERAM SOKAĞI
door_or_entrance_number: 2/1

9 Ağustos 2022 Salı

ASUS TUF Gaming A15 WiFi Bağlantısı ve Bluetooth Kopma Şikayetleri

9.8.2022 Salı, 15:00
ASUS TUF Gaming A15 ve F15 serilerinde sık karşılaşılan ve gittikçe artan WiFi ve Bluetooth bağlantı sorunları için Intel AX200NGW 802.11ax adaptörü önerilmişti. Ürün satın alındı, dizüstü bilgisayara monte edildi. Kartın sürücüleri Intel'in sitesi üzerinden güncellendi. Kart teslim

Tanımlamaya yardımcı olması amacıyla her iki kartın görselini ekledim.

Realtek 802.11ac

Intel AX200NGW 802.11ax

🎥 ASUS TUF Gaming A15 dizüstü bilgisayarın kapak, WiFi kartı sökümü ve Intel AX200NDW kartının montajı:


🎥 Videonun referans aldığı diğer YouTube videosu:


🔌 “Intel AX200NGW Wi-Fi 6 Bluetooth 5.1 Network Kartı” adlı ürünün satın alındığı adres: https://www.n11.com/urun/intel-ax200ngw-wi-fi-6-bluetooth-51-network-karti-1965829?magaza=safir-teknoloji#unf-review Son erişim: 20.8.2022 Cumartesi, 16:47.

🔌 Intel sürücü asistanı: https://www.intel.com.tr/content/www/tr/tr/support/intel-driver-support-assistant.html Son erişim: 20.8.2022 Cumartesi, 16:52.

🖼️ Realtek ve Intel ürünlerinin karşılaştırıldığı görsel: https://n11scdn.akamaized.net/a1/500_700/22/08/09/59/89/43/50/35/10/83/01/03/93404318846894754782.jpg Son erişim: 20.8.2022 Cumartesi, 16:53.


4.8.2021 Çarşamba, 11:07

2019 yılında evdeki TV uydu alıcısının WiFi bağlantısına erişebilmesi için "Wireless-N USB-2 WiFi Adapter 802.11b/g/n" adlı ucuz bir aygıt almıştım. Uydu alıcısı WPA-1 üstünü desteklemediği için WPA-2 ile çalışmakta olan WiFi dağıtıcısının ayarlarını değiştirmek istemedik. Aygıtı rafa kaldırdık.

2020 Haziran ayında ASUS TUF Gaming A15 model dizüstü bilgisayar aldık. Bilgisayar bu süre zarfında iyi çalıştı; fakat 2020 Ekim ayında, yani yaklaşık 4 ay sonra WiFi bağlantısı kopmaya başladı. Windows'ta sağ alt simgelerde WiFi ikonu görünmüyordu. Yaklaşık 2 haftalık bir araştırma ile çözüm önerilerini denedik. Çözümler sonucu WiFi aygıtı çalıştı; fakat birkaç saat sonra tekrar kesildi. 2020 Ekim ayının son haftasında, olay artık çığrından çıktı, önerilen çözümlerden birkaç dakika sonra bile bağlantı kesilmeye başladı. En sonunda WiFi işlevsiz hale geldi. Yani teknik olarak, Realtek 8821AE Wireless LAN 802.11ac PCI-E NIC donanımı, aygıt yöneticisinde (Kod 45: Aygıt takılı değil) şeklinde hata veriyordu.

Ayrıca ASUS TUF Gaming A15 FA506IU ve diğer serileri hakkında bir forum yazısını incelemeniz faydalı olacaktır: https://linustechtips.com/topic/1240630-the-maximum-ram-for-asus-tuf-a15/

Bilgisayarda ne kadar özel dosya varsa hepsi taşındı. Bilgisayarın satın alındığı Vatan Bilgisayar'a garanti kapsamında başvuruldu, evrak, imza, detaylı fotoğraflandırma ile bilgisayarın; kullanıcı tahribina maruz kalıp kalmadığı kontrol edildi. Vatan Bilgisayar; dizüstü bilgisayarı, Üsküdar, Ümraniye civarındaki Türkiye dağıtıcısı firmaya gönderdi. Ne kadar sürede iş yaptıklarını görmek için, kasıtlı olarak sorgulamadık. 3 hafta sonra, yani 2020 Kasım ayının son haftasında mesaj geldi. Bilgisayarı teslim almaya gittik. Teknik servis raporuna göre, WiFi aygıtı yazılım hatasından dolayı durmuştu. Çözüm olarak, Windows'un yeniden yüklendiği yazılmıştı. Burada, bir hata yaptık: Henüz ürünün satın alınması tarihinden itibaren 6 ay geçmediği için, ürünü iade edip, üzerine biraz daha ücret ekleyerek bir başka ürün alabilirdik.

Bilgisayarı açtık WiFi çalıştı, programları yeniden yükle, düzeni oturtana kadar birkaç hafta geçti. 2021 bahar aylarında yine aynı hatayı yapmaya başladı. 2021 Temmuz ayının sonunda, hata, tahammül sınırlarını aştı. Önerim: ASUS TUF Gaming A15 model dizüstü bilgisayarı kesinlikle almayınız. Yabancı kaynaklarda da bu modelin arıza yaptığına dair şikayetler ve çözüm talepleri var. Bakınız:

Microsoft'a düşen bu taleplerin çözüm adımlarını ilk arıza sonrası zaten denemiştik. Ürünü teknik servise verip haftalarca "tüketici hakem heyeti" peşinde koşturmak gerekiyor. Dolayısıyla Wireless-N USB-2 WiFi Adapter aygıtını bu bilgisayarda test ettik.

Ürünün linki: https://urun.n11.com/usb-urunleri/triline-150mbps-mini-wireless-usb-adaptor-wifi-uydu-alici-P334951678



Ambalaj içindeki, yukarıdaki, bilgi kartı arasından küçük bir disk çıktı.

Dizüstü bilgisayarda ROM Disk sürücü olmadığı için eski bir masaüstü bilgisayara gitmek zorunda kaldık. Disk içeriğindeki yazılım Mediatek'e aitti. Disk içeriğini görmek isterseniz tıklayınız. Fakat sürücüler 2016 yılına ait olduğu için, eğer Windows 10 kullanıyorsanız, bu disk içeriğindeki sürücüleri, mecbur kalmadıkça, kullanmamalısınız, daha güncel bir sürücü bulunabilir. Bu linkte ise 16.11.2017 tarihine ait bir sürücü bulunmaktadır.

İlk sipariş edildiği tarih, 21.05.2019 Salı günü ürünün fiyatı 24,9 TL idi.

Bu yazıda güncelleme yapıldığı tarih, 06.08.2021 Cuma günü ürünün fiyatı 44,9 TL idi.

9 Temmuz 2022 Cumartesi

Kazanarak Kaybedenler

🗳️ Bekleniyor...
Getty Images

Kaynak: Özlem Gürses, Aposto.

Yorgunuz.

Haber yorgunu, siyaset yorgunu, kutuplaşma yorgunu, geçim sıkıntısı yorgunu, işsizlik yorgunu, polemik yorgunu…

Bugün bayram; ortada ne bir bayram havası var, ne de bir bayramlaşma hevesi.

Kimsenin hayatında “incelikler” kalmadı.

Kolay yoldan zenginler şuursuz bir gösterişin dibine vurmuş, yoksul zaten vasatın esaretinde.

Bir kabalık, bir nobranlık, bir öfke…

*****

Oysa 20 senedir sürekli sandıktan daha çok oyla “kazanarak” çıkan bir iktidar var.

Cumhurbaşkanı’nın deyimiyle “çıraklıktan ustalık dönemine geçen” bir iktidar.

Her seçimde gücünü daha da artıran, yerleşmedik köşe bucak bırakmayan bir iktidar.

Cumhuriyet tarihimizin kesintisiz en uzun dönemi…

Ve vardığımız yer, dünyanın en mutsuz üçüncü, en öfkeli ikinci ülkesi olmak.

Göç edip gitmiş yüzbinlerce genç insan… evladına hasret yaşlanan umutsuz anne babalar…

Her gün katledilen kadınlar, doktorlar, avukatlar…

Kendileri gibi olmak, düşüncelerini ifade etmek “suçundan” yaka paça gözaltına alınan, sokaklarda itilip kakılan gençler…

Ve her akşam ekranlarda “gazetecilik” adına tanık olduğumuz kayıkçı kavgaları, bitmeyen siyasi hamaset, her sabah yenisine uyandığımız pusular, tuzaklar, rezillikler.

*****

Son döneme kadar “kazananlar partisi” kendi seçmenini “onların da kazandığına” inandırmıştı.

Eser siyasetinden, eşi benzeri görülmemiş refahtan, Büyük Türkiye’den, göklerden gelen kararlardan çekyatın üzerinde fasulye ayıklayan teyzemiz de, torunu işsiz amcamız da heyecanlanıyordu.

Şimdi yavaş yavaş da olsa anlaşılıyor ki, AKP ve bir küçük grup sürekli kazanırken, Türkiye telafisi zor biçimde kaybetmiş…

Adaleti, kardeşliği, orta sınıfı, çalışarak başarmayı önceleyen bir değer sistemini, yaratıcı ve özgür düşünceyi, kadınlarını, gençlerini, doğasını ve neşesini kaybetmiş bir ülke var elimizde.

Kazanarak kaybedenler ülkesi.

*****

Memleket, dünyadaki en sarsıcı çağ dönümlerinden birine ne yazık ki böyle bir kadro ile yakalandı.

Yeni dünyayı ve genç kuşakları anlamaya çalışmaktan çok uzak, “kazanmayı” sadece sandıktan çıkmak olarak kurgulayan bir siyasi akıl.

Türkiye, geçen 40 yılda bir türlü çözemediği sorunlarının üzerine, şifası çok da kolay olmayacak olan derin yaralar ekledi.

Siyaset, sorunlara çözüm üretmeyen, tam tersine her sabah yeni krizler yaratan bir kördüğüme dönüştü.

İnsanoğlunun en muhteşem buluşlarından olan “demokrasi” vahşi kapitalizm ve popülist söylemlerin altında kan ağlıyor… İyi de buradan nasıl “çıkacağız?”

*****

İtalya’da Z kuşağına sormuşlar, “demokrasinin devamı için meclis mi siyasi partiler mi vazgeçilmezdir?” diye…

Gençler, meclis diyor: “Siyasi partiler olmasa da olur, temsilcilerimizi seçmenin bir yolunu buluruz.

Bizim topraklarda “apolitik” olarak tanımlanan ve genellikle küçümsenen bu bakış açısı, aslında son derece bilinçli bir tercih ve “antipolitik” yani siyaset karşıtı bir siyasi düzeni anlatıyor.

Sorunları çözün kardeşim” sistemi de diyebiliriz.

Ve geldiğimiz noktada ülkenin en büyük seçmen grubu olan “kararsızlar” çözümü hiçbir siyasi partide bulamıyor.

*****

Yorgunuz…

Ben kendi adıma hem iktidar, hem muhalefet yorgunuyum.

Siyaseti bu Hacivat – Karagöz oyununa kilitleyen dönem ne zaman bitecek diye bekliyorum.

Ne zaman yetişkinler gibi gerçek sorunlarımızı açıklıkla ve yüz yüze konuşarak, samimiyetle çözüm arayacağız?

Ne zaman iktidar olmak ya da muhalefet etmek değil, bir masanın etrafında aynı değil, çok farklı düşünerek de oturabilmek değerli olacak?

Ne zaman kazanarak değil, vazgeçerek kazanmayı öğreneceğiz?

*****

P.S. Bu vesile ile zevkle ve merakla takip ettiğim Aposto’yu yaratıcı ve yenilikçi bu fikir için kutluyorum ve hepinize mutlu, huzurlu bir bayram diliyorum.

2 Temmuz 2022 Cumartesi

Dünyayı Kurtarması Beklenen Yakışıklı Adam


Kolaj: İrem Yıldırım

Kaynak: Yıldıray Oğur. Aposto.

1963 yılı, Eskişehir Birinci Hava Üssü. Üs komutanı, 8 yıl sonra Hava Kuvvetleri Komutanı olarak 12 Mart Muhtırası'nın altına imza atacak Muhsin Batur. O yıl üs, tarihte ilk defa bir film çekimleri için kapılarını açmıştı: Şafak Bekçileri.

Film, Hollywood 1980’lerde Top Gun’ı neden çektiyse aynı amaçlar için çekilmişti: Hava Kuvvetleri’ne gençleri teşvik etmek. Bu yüzden ülkenin en yakışıklı erkek oyuncuları filmde rol almıştı: Göksel Arsoy, Ekrem Bora.

Filmin yönetmeni, Halit Refiğ’di. Üssün kapılarını filme kayınpederi emekli bir general olan devrin en ünlü jönü Göksel Arsoy açtırmıştı. Arsoy izni aile dostları olan devrin Hava Kuvvetleri Komutanı İrfan Tansel’den almıştı.

27 Mayısçı olan Tansel, bir yıl önce Talat Aydemir darbesine karşı çıkan askeri kadro içindeydi. Bir yıl sonra da Kıbrıs’a ilk hava harekâtını yönetecekti. Filmde hava üssünde görevli subaylar da rol almışlardı. O rol alanlardan biri olan Ahmet Çörekçi, 28 Şubat döneminde Hava Kuvvetleri Komutanlığı yaptı.

Halit Refiğ, film için üsteki genç subaylar arasından seçme yaparken birinin yakışıklılığı çok dikkatini çekmişti: Üstte askerliğini yedek subay olarak yapan tabip teğmen Fahrettin Cüreklibatır. Eskişehirli, uzun boylu sarışın bir Tatar’dı.

İstanbul Üniversitesi’nde tıp okurken bir taraftan Cemal Süreya’nın yakın çevresine girmiş, dergisine hikâyeler yazmıştı. Bir taraftan da Artist adlı bir magazin dergisinin yarışmasına girip birinci seçilmişti.

Halit Refiğ çok istemesine rağmen başrollerdeki bütün jönlerden yakışıklı bu genç subayın filmde oynaması mümkün olmamıştı. Genç doktor Fahrettin, askerliğini bitirdikten sonra İstanbul’a gidip Halit Refiğ’i ziyaret etti. O da onu Gurbet Kuşları filminde oynattı.

Filmin yapımcısı, "Fahrettin Cüreklibatır diye oyuncu adı olmaz," diyerek ona yeni bir isim buldu: Tiyatrocu Cüneyt Gökçer’in Cüneyt’i ve kitapçı Ramazan Arkın’ın Arkın’ından Cüneyt Arkın.

Geçen hafta 84 yaşında hayatını kaybeden Cüneyt Arkın’ın bir oyuncu olarak doğuş hikâyesi böyle…

Hikâyeyi biraz zorlarsanız buradan politik bir Cüneyt Arkın profili bile çıkartabilirsiniz. Tıpkı Cüneyt Arkın’ın arkasından yazılan bazı yazılarda yapıldığı gibi.

Hâlbuki Cüneyt Arkın, 1960’lı yılların ortasından itibaren renkli bir hayatı olan, çapkın, magazin basınında gündemden düşmeyen, bazen karakolluk da olan devrin en gözde erkek yıldızlarından biriydi. Ve hiçbir zaman politik bir misyonun adamı olmamıştı.

Kara Murat, Malkoçoğlu ya da Battal Gazi'yi oynamasının sebebi de Türk milliyetçisi olması değildi. 1970’de Türk-İran ortak yapımı bir filmde Kürt Selahaddin Eyyübi'yi de oynamıştı.

İran’da Fahrettin olarak ünlenmişti, İtalya’da John Arkin, Avrupa’nın başka ülkelerinde Steve Arkin, George Arkin, Uzakdoğu’da Lee Arkin olarak tanınmıştı.

Yakışıklı, atletik bir oyuncuydu, rol için sirkte atla akrobasi dersleri alacak kadar mesleğine değer veriyordu.

O yüzden vefatının ardından çektiği sınırlı sayıdaki politik filmlerinden sahneleri gösterip Cüneyt Arkın’dan bir devrimci çıkarmaya çalışanlar da ya da oynadığı tarihi filmlerdeki milliyetçi sahneleri hatırlatıp sanki senaryolarını o yazmış gibi siyasi doğruculuk sopasını çıkaranlar da yanlış bir Cüneyt Arkın portresi çiziyorlar.

Cüneyt Arkın filmografisinden ille de politik anlamlar çıkarılacaksa peş peşe çektiği üç politik filme biraz daha yakından bakmak faydalı olabilir. Ama Cüneyt Arkın’ın siyasi misyonunu anlamak için değil, Türkiye’de siyasi propagandanın ne kadar çiğ yapıldığını görmek için…


Güneş Ne Zaman Doğacak
Bu filmlerden ilki, 1978 yılının Nisan ayında gösterime giren Güneş Ne Zaman Doğacak. "Orhun" adlı Ülkücü bir yapım şirketinin yaptığı filmin yönetmeni Mehmet Kılıç ve senaristi Tufan Güney’di. Bu iki isim 1980’lerde Osman Sınav’la yapım şirketi kurmuş iki milliyetçiydi sinemacıydı.

Film 1945’de Türkiye’nin SSCB’ye iade ettiği ve Boraltan Köprüsü’nden geçişleri sırasında öldürüldükleri iddia edilen 195 Azerbaycan Türk’ünün hikâyesinden esinlenmişti.

Cüneyt Arkın, filmde yıkık bir minarede ezan okuduğu için Sovyet gizli polisi tarafından yakalanan ve işkence gören Kafkasyalı Türk Yavuz’u oynamıştı.

Yavuz, Sovyet ordusunda albaylığa kadar yükselmiş dava arkadaşı Alp Giray’la birlikte bir Rus gemisine binmiş, İstanbul’da denize atlayıp ve Türkiye’ye sığınmıştı. Ama umdukları cennet Türkiye’de de yoktu.

Burada da “kızıllar” vardı. Sağ-sol çatışmalarının haberlerinin yer aldığı gazeteleri üzülerek okuyan Yavuz, Türklerin Türkleri öldürmesine anlam veremiyordu. Muhakkak bu işin içinde “azınlıklar” olmalıydı. Sağ-sol kavgasını “Siz böyle kavga ederken onlar seviniyor,” diyerek duvardaki Yankee karikatürünü göstererek çözmüştü.

Filmde komünistler sadece komünist oldukları için kötü değiller. Sovyetlerdeki bir okulda geçen sahnede "Allahsızlığı Yayma Kurumu"nun başındaki albayla okul müdiresi arasında şöyle diyaloglar duyarız:

— Okulunuzdaki öğrencilerin artış hızında azalma var.

— Albayım, bunda bizim hiç suçumuz yok. Yüz lira normal evlilikten çocuğu olanlara veriyoruz, evlilik dışı çocuğu olanlara 600 lira veriyoruz. Ama bir türlü yıkamadık şu çağ dışı evlilik müessesini. Efendim, ileride partimizin bel kemiğini oluşturacak bu evlilik dışı neslin yetişmesindeki başarımızı raporunuzda belirtirsiniz umarım.

Sık sık Çırpınırdı Karadeniz çalan filmin sonunda Cüneyt Arkın, arkadaşı vurulunca kaçmaktan vazgeçip teslim olur, devlet onu SSCB’ye geri gönderir, başına gelecekleri bile bile Boraltan Köprüsü’nde yürürken Sovyet tarafından silahlar patlar.

Türkiye’nin her yerinde pek çok sinemada kapalı gişe oynayan filme Ülkücüler aylarca akın ederler. Sık sık sahneler sloganlarla kesilir. Sovyetler’e ve komünizme dönük sert eleştiriler yüzünden film solun da tepkisini çeker. Beşiktaş’ta filmin gösterildiği bir sinemaya bomba atılır.

En kanlı olaylarsa Maraş’ta olur. Maraş’ta filmin gösterildiği sinemaya bomba atılır, yaralananlar olur. Bombayı komünistlerin attığını düşünen Ülkücülerin karşı saldırısı Türkiye tarihinin en korkunç pogrom'larından Maraş Katliamı'yla sonuçlanır.

Kötü bir propaganda filmi, bu filme tahammülsüzlük ve bir bombanın kışkırttığı kalabalıkların yaptığı korkunç katliam… Tabii bütün bunların Cüneyt Arkın’la bir ilgisi yoktur.

Hatta Cüneyt Arkın, filme soldan gelen yoğun tepkilerden çekindiği için “filmde tehditle oynatıldığı, evine kurşunlar gönderildiği” şayialarının yayılmasını sessizce izler, soranlara yorum yapmaz ama bu iddiaları da yalanlamaz.

Cüneyt Arkın, bu imajı silmek için birkaç ay sonra daha net bir adım atar. Yavuz Özkan’ın Tarık Akan’la birlikte senaryosunu yazdığı ve yönettiği Maden filminde başrol oynar.


Maden
Hababam Sınıfı serisinden ve Arzu Film’den yapımcı ve yönetmen Ertem Eğilmez kendisine hakaret edince ayrılan Tarık Akan’a diğer yapım şirketleri de kapılarını kapamıştır. O da Cüneyt Arkın’ın kapısını çalar, ona ortak yapımcılık teklif eder ve senaryodaki rollerden istediğini seçmesini ister.

Cüneyt Arkın kömür madeni işçilerinin lideri İlyas olur. Tarık Akan da onun yetiştirdiği genç işçi Nurettin.

Cüneyt Arkın’ın ağzından film boyunca devrimci hamasi sözler duyarız:
Bu dünyayı biz kuruyoruz ellerimizle arkadaşlar. Ama bunun farkında değiliz, olmalıyız.

O dönem pek çok ödül alan, hâlâ politik mesajları yüzünden övülen film de aslında kötü bir propaganda filminden fazlası değildir.

Mesela filmdeki diyaloglardan biri şöyledir:
Okula gidemiyoruz. Emperyalizm maşası faşist çeteciler canice saldırılarını artırarak sürdürüyor. İyiye yaklaşıldıkça tehdişçilerin saldırıları artıyor. İşi devrimci aydınların, yurtseverlerin peşlerine düşmeye vardırdılar. Dünyayı kana boyamayı sürdürüyorlar. Aslında kafamı karıştıranlar bunlar değil tabii. Emperyalizmin ilk tezgâhı değil bunlar. Dünyanın birçok yerinde aynı oyunu oynadı, oynuyor. Benim kafamı karıştıran faşizme karşı birleşik cephe oluşturması gereken devrimci güçlerin daha da bölünmesi. Tabii bunun da emperyalizmin bir oyunu olduğunu gözden uzak tutmuyorum. Ama bunca deneyden geçtikten sonra hâlâ bu oyuna gelmemizi bir türlü anlayamıyorum.

Filmin sonu yine Cüneyt Arkın’a yakışan bir kahramanlıkla biter. Çöken madendeki arkadaşlarını kurtarırken hayatını kaybeder İlyas…

Cüneyt Arkın 1979’da yine sol duyarlılık mesajlarıyla dolu Vatandaş Rıza’da oynar. 1980 darbesinden sonraysa solcu olmak artık tehlikelidir. 1981 yılını devlet Atatürk’ün 100. doğum yıldönümüne adamıştır. Bu yıla özel olarak çekilen filmlerden birinin başrolünde görürüz bu kez Cüneyt Arkın’ı, Öğretmen Kemal olarak.


Öğretmen Kemal
Öğretmen Kemal, aslında bir çeşit Kubilay’dır. Eski bir Kuvvacı olan Kemal, öğretmen olarak Anadolu’nun bir köyüne gönderilmiştir. Karşısında köyün ağasını, onun emrindeki köyün hocasını ve onlara akıl hocalığı yapan Leon adlı şişman bir Ermeni tüccarı bulur.

Cem Yılmaz’ın Erşan Kuneri’deki Kooperatif Kemal bölümüne ilham olacak kadar kült bir filmdir Öğretmen Kemal.

Köyde Afrika’da safariye çıkmış bir İngiliz kılığında dolaşmaktadır. Öğretmen Kemal işe köyün adak ağacını baltayla keserek başlar, keserken şöyle bağırmaktadır:
Kör taassup yıkacağım seni, yıkıl. Halkımı cahil bırakan safsata yıkıl, yıkıl. Yıkıl çağların gerisindeki karanlık düşünce, yıkıl. Taassubu yıktım, kör inancı.

Sonra etrafına dolan köylülere seslenir:
Siz tembeller bilmez misiniz ki bu ağacın kendisine bile faydası yoktur. Şimdi kutsal, ulu bir işe yarayacak. Bakın arkadaşlar. Ben kaba güce karşıyım. Çünkü öğretmenim. Barış adamıyım. Barışı belleten, yayan bir adamım. Ben Kuvayı Milliyeciyim. Atatürk’ün askeriyim. Çalışanın yeri yanımda tembelinki karşımda.

Öğretmen Kemal, adak ağacını yıkıp ağaçtan okul yapar. Okula bir gün Atatürk’ün ölüm haberi ulaşır. Öğretmen Kemal, kendisini dağlara taşlara vurur, hıçkırıklarla bağırır.
Neden bunca acıyı, bunca yorgunluğu bana bırakıp gittin. Şimdi sen yeniden doğan bir ölü, bense can çekişen bir diriyim. Ben senden öksüz kaldım. Nerede karşılaşacağız bir daha? Ufuğun hangi ölü noktasında?

Öğretmen Kemal, film boyunca köylülere atar yapar:
Şimdi gidiyorum. Köyden okuldan tüm gidiyorum. Softanızdan, zorbanızdan korktuğum için değil. Aydınlığın temsilcisini terk edip karanlığın bekçilerinin peşine düştüğünüz için cezalandırıyorum sizi. Okumayacaksınız, öğrenmeyeceksiniz. Pislik içinde sefil kalacaksınız. Uygarlıktan uzak bir hayvan gibi yaşayacaksınız. Cezalısınız, sömürüleceksiniz.

Ateşler içindeki çocukları muskayla tedavi etmeye çalışan köyün hocasına bağırdığı sahne sosyal medyada yıllardır çok meşhur:
Sen susacaksın yobaz. Ben oldukça susacaksın. Ben senin kaderinim. Baş kaldırdıkça karşına çıkacağım, ezeceğim.

Filmin sonu diğer filmler gibi biter. "Gavur Leon"un verdiği akıllarla hareket eden ağanın komplosuyla Öğretmen Kemal, köylüler tarafından linç edilir.

Kahramanımız yine kahraman olarak veda eder.


Üç yıl, üç siyasi film
Üç yıl içinde üç siyasi filmde sırayla ülkücü, devrimci ve Kemalist olur Cüneyt Arkın. Bu filmlerden sonra 1982’de en meşhur kült filmi Dünyayı Kurtaran Adam’da oynar.

Ülkücü, devrimci ve Kemalist olarak dünyayı kurtaramayan Cüneyt Arkın, şansını bu kez uzaylılara karşı dener ve dünyayı kurtarır. Aslında attan ata atlarken kalelere tek başına saldırırken, 10 kişi birden yere sererken politik filmlerindekinden çok daha gerçektir.

Dünyayı kurtarmaya çalışmadığı zamanlarda çok daha yakışıklı ve kahramandır.

Hatıralarımızda da öyle kalacak: dünyayı kurtarması beklenmeyecek kadar yakışıklı bir jön olarak…

7 Haziran 2022 Salı

6 Haziran 2022 Pazartesi

Osmanlı Dönemi Küfürleri

Metin Çelebi adlı kullanıcının 6.6.2022 Pazartesi, 15:45 tarihinde paylaştığı bir yazma eser nüshası, nesih yazı tipinde nezih küfürler içermektedir(!)
Kaynak: https://twitter.com/MetinAydar91/status/1533690913561657346

Küfürlerin uçuştuğu yazma eser hakkında Emrah Safa Gürkan yanıtlarda bir soru sorunca, beyzade eserin içeriği hakkında bilgi vermeye tenezzül edebilmiş.

"Hocam, hain yazma olasılığı daha yüksek kanaatimce. Metin 1711 Prut seferinde esir düşmüş bir Tatar ile efendisi arasında geçiyor. Ama kimin kime giydirdiği çok net değil, normalde diyalog şeklinde ilerleyen bir eser, fakat bir anda bu sayfayla devam ediyor."

Kaynak: https://twitter.com/MetinAydar91/status/1533792230674206721




Metnin transkripsiyonu şöyledir:

32
Allâh cezân[ı] virsün | bre uġursuz |
bre anasını sikdiğim kâfiri | bre melˁûn
ḫınzîr | Allâh[‘]dan bulasun ḫay rûspî [orospu]
oġlı | ḫay ḳaḥpe oġlu | bre ḥîn* [kurnaz] |
puşt pîrsiz | bre köpek oġlı
köpek | ḫay Allâh belân[ı] virsün |
saġlıḳ ile ölme | bre uġursuz
nedâmet | ananı eşekler ḳaṭırlar siksün |
anañı sikeyim | babañ olayım | gîdî [gidi: pezevenk, deyyûs] anasını
mezârını sikdiğim kekezi [kekez: ibne] | bre it oġlı
it | be var hey pezevenk | be ḳodoş
incitme beni boḳ yeme var yıḳıl git

* Emrah Safa GÜRKAN’a göre “ḫāˀin”

5 Haziran 2022 Pazar

Rötarlı Günler

İstanbul'un ilk metrosu olan M1A Yenikapı - Atatürk Hava Limanı 1987'den beri çalıştığı için arızaları gittikçe artmıştı.

Marmaray, ondan daha yeni olmasına rağmen sinyalizasyon arızası ile rötar vermesi tuhaf.


Rötar alınan istasyon.

Beyazıt Meydanı, Gülhane Parkı, Sarayburnu, İncili Köşk, Çatladıkapı Sosyal Tesisleri, Sultan Ahmed Meydanı Yürüyüşü

Düzenlenen yürüyüş noktaları anahatları ile şöyle: Beyazıt Meydanı, Divan Yolu, Gülhane Parkı, Sarayburnu, Kennedy Caddesi, İncili Köşk, Cankurtaran Feneri, Çatladıkapı Sosyal Tesisleri, Sultan Ahmed Meydanı.

İstanbul Üniversitesi rektörlük bahçesinden saat 13:00'da hareket edilmiştir. Gülhane Parkı'nda saat 14:00'a kadar vali beklenmiştir. Vali ile birlikte, Ankara'dan hareket onayı beklenmiş, saat 14:30'da Gülhane Parkı'ndan hareket edilmiştir. Yürüyüş yaklaşık 1 saat sürmüştür. Aşağıdaki haritada, bazı noktalardaki bekleme süreleri de hesaplandığı için süre fazla görünmektedir.

26 Mayıs 2022 Perşembe

Bahçeköy Turları

26.5.2022 Perşembe, 13:30 - 20:30 arasındaki 2 etap halindeki turlar aşağıdadır. Birinci etapta, sırasıyla; Topuzlu Bent, Valide Sultan Bendi, Sultan Mahmud Bendi'ne gidilmiştir. İkinci etapta, sırasıyla Büyük Bent, Kirazlı Bendi'ne gidilmiştir.

1. etap tur:



2. etap tur:


Anlık yürüyüş kaydı için Android ortam için Wikiloc uygulaması kullanıldı. Daha sonra masaüstü Windows'ta GPX dosyası indirildi. Google Maps üzerine yüklendi.

Kaynak: https://youtu.be/1RxGG_dM-Zg

23 Mayıs 2022 Pazartesi

Windows Explorer Dosya Adını Tahmin Etmeyi Aktif Etmek

Merhabalar.

Windows 10 işletim sisteminde dosya kaydederken ad tahmin etme işlevinin kapalı olduğunu görünce şöyle bir çözüm buldum.

Aşağıdaji kayıt defteri anahtarlarını kopyalayıp not defterine yapıştırın. Farklı kaydederken dosya türünü "Tüm Dosyalar" olarak seçin, dosya uzantısını ".REG" olarak yazın, kaydedin. Ardından dosyaya sağ tıklayıp "Birleştir" komutunu tıklayın. Artık dosya kaydederken veya dosya açarken dosya adları tahmin listesi açılacaktır.




Kaynak: http://www.walkernews.net/2009/11/08/enable-windows-7-auto-complete-file-name-in-save-as-dialog-box/